— 6 — VAKTT 30 Haziran 1937 mi bdA San'at ve Güzellik bir yıldız için kâfi mi? Bir sinema artisti için güzel ve sana't- kâr olmak kâfi mi- dir? Hayır. Bir sine- ma artisti istediği kadar güzelliğe ve istediği kadar yük- sek bir san'ata ma- lik olsa bile, eğer © Amerikada ise, mu- vaffak olabilmeki- çin daha başka şey- lere sahip olabilmesi lâzımdır. Aksi tak- © dirde, birçokları gibi o artist de mahvol- Ü mağa mabkümdur. Misal olarak size bu güv, unutulmuş bir vaziyette olan Klara Bov ile Billi Dov'u gösterebiliriz. Mademki bu iki ve vaktile meşhuı olan yıldızın ismini zikrettik, bunlardar biraz bahsedelim. Klara Bov'un nası! bir rezalet neticesin- de sinema hayatını terketmek mecburi- yetinde kaldığı ma- lümdur.Klara Bor'un & aşk mektuplarını kâ- tibesi aşırmış, neş MA retmişti ve güzel kızın aleniyete vurulan aşk maceraalrı meydana çıkınca, Amerikanın sahte vekar cemiyeti ; — Aman ne ahlâksız şey! Ar- tık onu içimizde tutamayız, Diye bir zamanlar karşısında tapındığı mabudesini, yaramaz bir çocuğun taş beboğini kırıp atması gibi, devirerek üzerinden yürümüş geçmişti. Billi Dova gelince, Amrika güzelliğini temsil eden bu ar- tist, bundan iki sene evvel ko- casını kaybedince, bütün bhaya- tanın sırrını meydana vermişti. Kocası onu mütemadiyen dö- vermiş, ve bu güzel kız, vakitsiz ibtiyarlamıya başlamış: — H demiş, saçlarıma Stüdyoda Beş Dakika Nişantaşta durunuz. Maçkaya sapmayınız. Sola, Osman beye çıkan caddeye de sapmayınız. | Yürüyünüz. Hafif kir yokuş. Bir az daha yürüyünüz solda bir fabrika bacası sonra parmaklık- larla çevrili bir bina. Kapıdan giriniz. Korkmayınız. Sizi kimse çevirmez. İlerleyiniz, sola sapınız bir başka kapı.. İçeri giriniz. Kulağımıza bir piyano sesi çar- par ve, bir çok sesler, kadın erkek, bir şeyler heceler.. Mi... Mi... Mi... Re.. Mi... Mi... Mi. Sonra össürüklü bir ses; — Aman canım efendim.. pi- yasada bir haber çıkmış.. herkes, Fahir Bey Muhlis Sabahattine bir otomobil alacakmış diyor.. Bu sözlerin sahibi, monuklünü düzelten Muhlis Sabahaddinin ta kendisidir. Telefonu henüz kapamış olan Fahir Bey: — Yanlış azizim, otomobil bakınız, vâkitsiz beyazlaşmıya. başladı. Sen misin bunları söyüyen, zavallı kızın aleyhinde “Artık saçları Obeyazlandı,, diye bir propagandadır almış yürümüş. Hoş Billi Dov da bir çoklarının iddia ettikleri gibi henüz ağzı süt kokan bir genç kız değildir. Billi Dov bugün yirmi dokuz yaşını bitirmiştir. Bu gibi dedikoduların yer bul madığı saha Avrupadır. Orada bir san'atkârın başı, saçının be. yazlanıp beyazlanmayışı mevzuu bahsolamaz. Buna misal olarak, heman heman Eyfel kulesi ka- dar meşhur olan Mistenget ile ondan daha âz meşhur olmıyan Sesil Sorel'i getirebiliriz. değil. daba yükselesin diye bir tayyare alacağım. Diye cevap verir içerden bir ses güler: — Hay yaşayasın üstatl,, Burası ipek - film stüdyosudur. : s # İşte gazeteciler düşmanı Er- tuğrul Muhsin,. Rejisör. Bereket versin sade sarhoşların düşmanı olduğu için benimle arası iyidir. Bu, onun ve benim içki içmedi- ğimize delâlet etmez. Sadece bir prensip ve çok doğru bir prensip meselesidir. — Güneş bekliyoruz, diyor, bem Feriha Tevfik te hasta # : : Bu kaytan bıyıklı delikanlı da Kim. Tanıyacak gibi oluyorum. İşte merhabalaşıyoruz. Sesinden ve kaşlarının hareketinden tanı- yorum. Ayol Hazıml.. Evet. Fakat bu Hazım, eskisinden bin kat güzel, Biyik yakışmış doğrusu. »*.. — Görmiyeli yıllar oldu.. Na- | Amerikan filmleri . . . “Rasputin,, filmi Avrupada iken realist filmlerile şöhret kazanmış Franısz yazı sahnesi Jak Feyder, iki buçuk sene Ho- livut'da çalıştıktan sonra geçen yaz| tatilini geçirmek üzere avdet ettiği zaman gazete muhabirlerine yanı- la yakıla şunları anlatmıştı: “ Ne zannediyorsunuz? Holivut- da insan istediğini yapamiyor ki, ev- velâ düşünüşü tamamen başka halka, sonra sansüre, ve nihayet işin mali tarafına çarpıyorsunuz: İçinden çı- kılmaz bir muamma! Değerli vazı sahnenin bu sözlerini kim tekzip edebilir? Avrupadan Amerikaya giden, ister vazı sahne, ister aktör olsun derhal benliğini kaybediyor. Ve bir iki haf- tanm içinde Amerikan mukallidi o- luyor. Buna sebep Amerikalılar rm, Avrupalı artist ve vazı sah. nelere zorla kendi yaşayış ve düşü- nüş tarzlarını aşılamaları ve onlara| karakter ve zihniyetlerine uymıyan filmler o çevirtmeleridir. Size bu hastalığa tutulan bir çok Avrupalı artist gösterebilirim: J. Von St-en-| berg, -F. E. Murno, Emil Yannings, Konrad Vayt, İvân Mosjokin, Li- ya dö Pütli, Lili Damita, Ernest Lübiç... * Amerika'da yazı sahneler, kese- lerini doldurmaktan başka kayguları! | olmıyan iş adamlarının oyumcakları— dır. Körükörüne onların emirlerine itaat etmiye mecburdurlar. Aksi tak dirde, pilıyı pırtıyı toplıyarak Ay. rupaya avdet etmek lâzımdır. 'Tabii bu suretle avdet 'hiç birinin İşine gelmediğinden... , Bu, vaziyet karşısmda, Amerikan vâzu sahneler eriğinal bir eser beklemek #beğ'olür. Amerikan film) leri fort otomobillerinde olduğu gibi! seri halinde imal olunurlar. Bir! mevsim, bütün firmalar harp filmle ri çevirirler, diğer bir mevsim de ge ne hep beraber operet filmleri, Bütün Amerikan filmleri birer “Happy end,, le bittiğine göre kahra- manları İçin korku yoktur, Atlat t:kları tehlikeler ne kadar büyük, ge çirdikleri maceralar ne kadar müthiş olursa olsun, sonunda birleşeeekler| ve.... Büyük plânlar bir buse sah-! nesi., Umumiyetle Amerikân filmleri ya ciddi bir surette sinemaya nakledil- memiştir, yahut ciddi bir meyzua sahip değildir: "Tarihi kadimin an- lattığı gibi nakledilmesi teap eden bir eserde, meşhur yıldız Dolores Kos. tello'nun son modi bir gömlek giydi. sılsınız? Bedia Muvahhit her zamandan daha güzel, sadeliği zarif, zara- feti sade olan bir tovalet giy- miş. Fakat Bedia Muvabhidin bu hasret sahnesine rağmen, gü- zleri meçhul bir noktada... da- daklarında huşu içinde dua okur gibi kıpırdanışlar var... Bir şarkı ezberliyor, *» $ — Gel, ivlâdımı.. nerelerdesin. Aman bu makina harflarınıda hiç okuyamıyorum, dur şu şar- kının bir Türkçesini yazayım da... Tanıdınız değilmi: Halide., - Talâtta nerede, seni pek sever.. — Eksik olmasın bende onu i pek severim, Şimdi taksimden geçerken gördüm... ... Nota sesleri.. Açılan kapanan kapılar ve sık sık “karım beni aldatırsa,. eserini yazan “Temkih | mizan,, nin “üstadım! sesi, Burası ipek film stüdyosudur. Fa. | kapılarını Amerikan sistemlerine ka. . . nasıl çevrilmeli ğini görebilirsiniz.. Amerikalılar hayatın her hangi bir erkek veya kadınınm tipini staudardi- ze etmişlerdir: Onlar için bir Fransiz, mutlâk siyah elbise giymeli, uzun bıyıklı ve çapkın olmalıdır. (Adolf Menjgu'nun yarattığı tip) Bir Alman zabiti mutlâk tek gözlük takmalı, yüzü podralı olmalıdır, Bir İspanyol âşıkı favoriler faşımalı. dır. (Ramon Novarro, jika) , Bir tehlikeli kadın ekseriya büyük gözlü, yolunmuş kaşlı, tek kat kir- pikli, kanbur gövdeli, âdi kadm ta vırlı olmalıdır. Genç bir kız ya çök mahçup ya çok serbst olma - lıdir. Umumiyetle bütün âşık ro- lünü yapan erkekler genç olmalı ve her fırsatta sevgilisine sarılmalı, has- mına yumruk atmasını bilmelidir. Farzedelim ki, genç ve az çok a kıllı bir vaz sahne ticari bir mevzu bulup sinemaya nakletmiş... Der hal ondan daha az akıllılar zavallıyı taklide koyulurlar. Bir vazıı sahne güzel bir harp filmi çeker: “Rüyük resmi geçit,, ötekiler derhal “Küçük resmi keçit,, , Son resmi geçit, ile onu takip ederler... Ye nihayet resmi ge- çit kelimesi o kadar ticarileşir ki, meşhur Alman vaz sahnesi Esnest Lübiç bile “Paramunt resmi geçi- di,, ile takip edilen “Aşk resmi geçi- di,, ni çekmekten kendini alamaz. İşte bir kaç senedir bütün dünya filmlerinde gördüğümüz kuraklık ve yeknesaklık, yukarıda anlatmıya ça- lıştığımız usul ve kaidelerin bütün dünya sinemacılığına sirayet etmesin- den ileri gelmektedir. Bizim fikrimize Kalirsi, “bü gayri tabii vaziyet, Avrupa sinemacıları! Don Jose Mo- payıncıya kadar devam edecektir. Bitirmeden evvel, tanınmış bir Fransız muhatririnin Holivutta se naryoların nasıl hazırlandığını gös- teren bir fıkrasını anlatmak iste! rim: “Büyük bir firmanın müdürü bir 40 sinema gazetesi ve mecmuası muhabiri Nazlı oğlu EN RE Beyoğlu sinemalarına gidenler muhakkak surette, bekleme sa- lonlarında veya içeri girerken kısa boyu, daima gülen yüzü ile çocuk mu, böyük adam mi ol- duğu belli olmıyan bir zatle bir dafa olsun karşılaşmışlardır. Bu zat Türkiye'de bulunan si- nema gazetecilerinden en mühim olanıdır, Zira, kendisi Avrupa ve Balkanlar'da çıkan kırk kadar gazetenin Türkiye muhabiridir. Ve ismi Fedon Nazlıoğlu'dur. Bu ismi gibi kendisi de nazlı vatandaş, bu kirk gazete ve mecmuaya me yazar? İşte bu nokta meçhuldur. Bana kalırsa düzüne muharriri etrafına toplar: — Efendiler, der, büyük bir film çevireceğiz. Bir fikrim var: Raspu- tin senaryosunu hep beraber hazırlı-| yacağız. Muharrirlerden biri atılır: — Pek iyi amma, Rasputin bir pâpastır. Halk beyaz perdede kilise adamları görmek istemez, Banz ka- lirsa © papas olmamalıdır. Muharrirlerden bir diğeri arkada- Şınm bu fikrini tasdik eder: — Benim bir itirazım var, der, Rasputinin sakalı vardı. Halbuki sa. kal hiç sinemaya gitmez. Sakalr ol maması daha Iyi değil mi? Bir üçüncüsü; — Çok doğru, yinız bundan daha ehemmiyetli bir mesele var; Ras putin Çarı ağar ağar katlediyordu. Bu siyasi bir tâkım meselelerin çıkma sına sebep olabilir. Bana kalırsa film-! de çarı katletmemelidir. Bir sonuncusu dar — Hepinizin söylediği doğru hi- kâye Rusyada geçiyor, halbuki Rus ya karanlık bir memlekettir, Halk dalma güneşli memleketleri tercih eder, Vak'ayı biraz daha cenuba naklet sek ne dersiniz? Daha İyi olmaz mı? Müdür meseleyi toparlar: — Mükemmel; efendiler, görüyo- rum ki, siz benden ziyade, benim ne istediğimi anlıyorsunuz. Bir Ras. putin çevireceğiz ki: Papas olmı;a- cak, sakal taşimıyacak, çarı öldür. miyecek, ve Rusyada yaşamıyacak. Hülâsa mükemmel bir tarihi (ifm ya- pacağız, ve milyonlarca Dolar kaza- nacağız.,, E. U, Senaryo kursu talebesinden: A, Fuat Nazlı oğlu gazetesine, pardon ga- zetelerine, “So4 H2, nin, ast solforik olduğunu yazar. Zra Fedon Nazlı oğlu esasen eczacr- dır, ve sinema yıldızlarından zi- yade "Eau de vie allemaude, le mweşgui olur. Maamafi, eczacılıkla, sinema cılık arasında münasebet de yok değildir. Uâç ve ecza, sinemaya ve sinema yıldızlarına daima 'â- zım olan şeylerdir. Fedon Nazlıoğlu'nun en iyi abpabı okuyucularımızın şüphesiz pek iyi tanıdıkları karikatürist Teo Togo dur. Nazlıoğlu ne ka- dar küçükse, Togo aksi nisbette büyüktür, ve İstiklâl caddesinde bu iki dostun geçişleri daima bir hadise olur. Togo ile Nazlıoğlunun müşte- rek vasıfları, ikisinin dalma neş- eli olmalarıdır, Togoda bunu bildiği ve vâzlı oğlunun dan mıyacağına emin olduğu için onun gördüğünüz bu karikatürü- nü çizmişti. Netekim, bu karikatürün çok mu- vafık olduğunu gören Nazlı oğ'u, kendi karikatürü olmasına rağ» men, bu resmi, sırf güzel ve mu» vaffak bir resim olduğu içn getirip bana hediye etti, ben da, okuyucularıma takdim ediyorum. Fa,