— 4 — VAKIT 15 Haziran 1932 İtalya Seyahati İntibalarından:10 Faşist Ordusu Bundan evvelki yazımda Italya Başvekili M. Musolini'nin faşist fırkasını “silâhsız bir ordu,, iye | tavsif ettiğini söyledim. Fakat hakikat halde bu ordu bütün bütün de silâbsız değildir, çünkü fırkann bir de silâhlı parçası vardır ki buna (Milis) de diyor- Jar. Milis teşkilâtı baş kuman- danı fırkanın reisi olan Musolini olduğu için tamamen onun emir ve kumandası altında hareket eder. Bu ordnnun kendine mah- sus kışlaları,, kendine mahsus ikinci derecede kumandanları ve zabitleri, kendine mahsus silâb- ları, kendine mahsus kayıtlı ve gönüllü askerleri vardır. Ve bü- tün bu teşkilât alelâde bir ordu- dan hiç farksızdır. Mevcut olan fırka teşkilâtının vüsatine ve faa- liyet tarzına münhasırdır. Acaba Duce neden dolayı “ milli müdafaaya (mahsus olan Italya ordusundan ayrı olarak bu tarzda ikinci bir milis teşki- lâtı yapmıya lüzum görmüştür? Faşist ordusunun vazifesi dahil- de rejime karşı (o vukubulacak hareketleri bastırmak olduğuna göre bu vazifeyi icabında ordu- ke etmek kabil değil mi- Musolini Italya ordusunu yal- nız memleketin harice karşı mü- dafaası vazifesile mükellef tut- mayı. dahilde siyasi mücadele- lere orduyu karıştırmamayı da. ha faydalı bulmuştur. Fakat se- bep bundan ibaret değildir. U- mumi harpten sonra İtalya Bol- gevik tehlikesine maruz kaldığı, memleketin mubtelif yerlerinde şimendüfer bir çok fabrikalar amele teşkilâtları (tarafından zaptedildiği sırada asıl ordunun bu vaziyet muvacehesinde ha- reketsiz kalmış olmasının ve ni- hayet asıl ordunun kumandası nazari şekilde bile olsa kırala ait bulunmasının faşist ordusu- nun teşkiline büyük tesiri var- dır. Sonra faşist ordusu yoktan icat edilmiş bir teşkilât da de- ildir. Musolini Milândan Roma üzerine yürüdüğü zaman yanında bizzat kendisinin topladığı bir ordu vardı. Işte Musolini o vakit bir ihtilâl ordusu şeklinde vücu- da getirmiş olduğu bu teşkilâtı Romayı işgal ettikten ve İtalya hükümetini kendi idaresine al- dıktan sonra da bütün bütün dağıtmamış, şimdiki faşist ordu- sunun esasını teşkil etmek üzere kısmen muhafaza etmiştir. Faşist ordusunun kuvveti hak- kında bir fikir verebilmek için her hangi bir silâh altı emri verildiği dakikadan itibaren yir- mi dört saat içinde memleketin muayyen bir noktasında 300,000 kişilik bir kuvvetin toplanabildi- ğini söylemek kâfidir. | Çünkü faşist ordusuna mukayyet olan askerlerin Ohemen umumiyetle bisikletleri, yahut motosikletleri vardır. Zabitleri şehirlerde mu- ayyen mahallelerde birbirlerine yakın olarak otururlar. Hulâsa en kısa bir zamanda muayyen bir yerde en mühim bir kuvvet toplamak imkânı neye mutavak- kıfsa her şey ona göre hazırlan- mıştır. Bu maksadı temin etmek için sık sık (o manevralar yapı hır. Fakat Italyada herkes mutla- ka yirmi bir yaşına geldiği za- man askerlik vazifesini yapmak için asıl orduya girer. Bilfarz on dokuz yaşında bir genç gö- nüllü olarak faşist © ordusuna kaydedilmiş olsa bile askerlik yaşına gelir gelmez faşist ordu- sundan çekilerek asıl vazifei as- keriyesini yapmıya mecburdur. i Binaenaleyh faşist ordusunda bulunan asker mutlaka orduda askerlik vazifesini daha evvel yapmış bulunanlardan mürekkep- tir. Yalnız askerlik vazifesi mec- buri olduğu balde faşist ordu- suna kaydedilmek © ibtiyaridir. Askeri vazifesini ikmal etmiş olanlar tabii gönüllü olarak fa- şist ordusuna kaydedilebilir. Bundan başka ordu için silâh altı emri alan bir askerle faşist ordusuna kaydedilen bir asker arasmda mühim bir fark vardır. Bu da faşist ordusuna kaydedil. mek günlerce, haftalarca, aylar- ca faşist kışlalarında yatıp kalk- mıya, vazife görmiye, talim et- meye mecbur Olmak demek değildir. Faşist ordusuna gönüllü kaydedilen (| İtalyanlar arasıra günün muayyen saatlerinde birer ikişer saat vazifeye çağırılırlar Vazifeye çağırılış onların ticaret- hanelerinde, yazıhanelerinde,fab- rikalarında olan gündelik işleri- ne muntazam surette devam etmeye asla mani olmaz. ve bu suretle vazifeye çağırılış senede yekün itibarile bir ayı geçmez. Bununla beraber tabii olarak her vakit için faşist ordusunun daimi, sabit bir kumanda ve za- bitan kadrosu vardır. Bu kad- roya dahil olan zabitan muvaz- zaftır. Değişmez. Bunların haricinde olarak bir de icap ettikçe vazifeye davet edilen kısım vardır. Bunlar emir aldıkça vazifelerine gelirler. Bu suretle faşist ordu teşkilâtını nisbeten az bir masrafla idare etmek mümkün olmaktadır. Yani bir senede faşist ordusu teşkilâtına devlet bütçesinden verilen para 60 milyon liret Pei parasıyla altı milyon lira) ir. Romada bulunduğumuz gün- lerin birinde (İsmet Paşa Hr. başta olduğu halde faşist ordu- sunun kışlalarını ve karargâhla- rını ziyaret ettik, (Bu teşkilâtı yakından gördük. Başvekil Paşa büyük bir dikkat ve alâkayla bu teşkilâtı tetkik ettiler. Icap eden noktalar hakkında sualler soruyor, izahat alıyordı. Netice de milis teşkilâtının hakikaten tam bir askeri intizam altında mühim bir kuvvet (olduğunu takdirleri ile ifade ettiler. Mehmet Asım Poliste : Feci bir tramvay Kazası oldu Vatman Kadrinin idaresindeki 188 numaralı tramvay arabasına atlamak istiyen Necmi isminde bir çocuk düşerek ezilmek sure- tile mubtelif yerlerinden ağırca yaralanmış, Gureba hastanesine yatırılmıştır. Zavaliı çöpçü onbaşısı Üsküdarda çöpçü onbaşılarm- dan Hikmet Ef, Yeniçeşme po- lis noktası önünden geçerken birdenbire fenalaşmış, ağzından kan boşanarak yere düşmüş, bir az sonrada ölmüştür. Yapılan muayenede Hikmet Ef. nin sene- lerdenberi veremli olduğu ve bu hastalık neticesi vukubulan nezfi demden öldüğü anlaşılmıştır. Feci şekilde tecavüze uğrı- yan bir kadın Samatya Amalis kilisesi Papası Lionidanın kızı 33 yaşında Ev- giniyi Dimitriyala, Dımitro, Azon isimlerinde üç kişi Tatlımermer- ! de Tekke bahçesine davet et- mişler ve orada silâhla tebdit ederek ve döverek zavallı kadı- na tecavüz etmişlerdir. Kendini müdafaa ettiği için mütecavizler tarafından dövülen Evgini, ağır hasta bir halde hastaneye kal- dırılmıştır. Bu üç zorba mahke- meye vermiş.“ Ticaret İ Ve iktısat Fındık nizamnamesi Tadil edilecek Harici ticaret ofisi tarafından fındık ihracatının mürakebesine dair bir nizamname hazırlanmış- tı. Tatbikat esnasında bazı nok- sanlar görüldüğünden nızamna- mede tadilat yapılacaktır. Idare komitesi 9 prşenbe günü topla- narak tadil edilecek kısımları konuşaacaktır. Dördüncü yerli mallar sergisi Yerli mallar sergisinin dör- düncüsü bu senede 1 Ağustos- tan itibaren İstanbul sanayi bir- liği tarafından Galatasaray lisesi salonlarında açılacaktır. Birlik serginin bu sene daha mükemmel olması için şimdiden tedbirler almıya başlamıştır. Geçen seneki yerli mallar ser- gisinde mükâfat kazananlara da- ğıtılacak altın ve gümüş madal- yalar da Darphanede çok nefis bir tarzda basılmış ve Sanayi birliğine teslim olunmuştur. Madalyalar bu hafta içinde merasimle dağıtılacaktır. Yafa Ticaret odası reisi Istanbulda Yafa ticaret odası reisi Jozef Ahmet Ef. şehrimize gelmiş ve dün İstanbul ticaret odası reisini ziyaret etmiştir. Türkiyeden pey- nir, fındık, elma ve diğer mey- veler satın almak istediğini bu işi yapabilecek tacirlerin kendi- sine takdimini rica etmiştir. Ticaret odası Jozef Ahmet efendiyi ihracat tacirlerile tanış» tırmıştır. izmirliler benzin ve kömür ihlikârından şikâyet ediyorlar Izmirde benzin ve motolin ile kömür fiatlarında ibtikâr yapıl dığından şikâyet edilmektedir. İzmirdeki tacirler ihtikâr yapma- dıklarını İstanbuldaki O merkez- lerinden bu yolda emir aldık- larını bildirmektedirler. İzmir ticaret müdüriyeti key- fiyet hakkında malümat almak için İstanbuldaki alâkadarlara müracaat etmiştir. Tutün zer'iyalının tahdidi haberleri doğru değlidir Istanbulda tütün konferansi müzakere edilirken zeriyalın tah- didi meselesi mevzuu bahsolma- mıştı. Buna rağmen Avrupa gazete- lerinden bazıları Türkiye, Bulga- ristan ile Yunanistan arasında bu meselenin mevzuu bahsoldu- ğunu zikretmektedirler. Ve Yu- nanistanın 45, Türkiyenin 35 Bulgaristanın 20 mılyon kilo tü- tün ekeceklerini yazmaktadıalar, Bittabi bu rakkamlar doğru de- ğildir. Türk - Yunan ihzari komitesi toplandı Türkiye ile Yunanistan arasin- daki iktisadi müvasebatı arttır ma maksadile toplanmakta olan Türk-Yunan ihzâri komitesi dün toplanmış ve iki memleket ibra- catı arasındaki istatistikler tet- kik edilmiştir. Gelenler, gideni Sovyet hükümeti hediye edi- len zıraat makinalarını teslim için şehrimize gelen Rus murah- basları dün akşamki trenle An- karaya gitmişlerdir. Murahhaslar Ankarada, daha evvel oraya gö- türülmüş olan makinaların Mow- tajını yapacaklardır. $ Amerikan gazetecilerinden madam Frank Mansfield Taylar Atinadan şehrimize gelmiştir. Burada bir müddet kalacaktır, bie GE i GOBİ çöllerinde Türkçeve çeviren ÖMER RIZA —4— Yazın SVEN HEDİN EZ GOBİ ÇÖLLERİNDE 7 ve benim evvelce yazdıklarımın ne derece doğru olduğu nu tahkike imkân buluyorlar . Bunların biri de, hattâ en çok seyahat edenleri olan Larson Asya'nın kalpgâhına gitmemişlerdi . Avrupalı arkadaşlarım içim de, Asya'ya, ömründe ayak basmıyanlar var. Çinliler de asıl Çinin dışma o çıkmamışlardı. Gaşun Nor ile Hami'den Ürumçi'ye giden yolu birimiz de bilmiyorduk . Ben bu tanıdığım yolu hassatan intihap etmiştim. Sey# hatimizin ilk günü, bize, gelecek günler hakkında bir fikir ver miş bulunuyor, Biz, ber gün yeni yolculuğa başlarken garba doğru uçsuz bucaksız fezaya bakacak, bizim için yeni ve bütün dünya için meçhul sahalarla karşılaşacağız . Bizi Sin — Kiang vilâyetinin merkezi olan Urumçi'den ayıran 2,100 kilometrenin her birini, gözümüzü açarak geçeceğiz . Benim için senelerdenberi bir rüya olan bu seyahat, nihs“ yet tehakkuk etmiş bulunuyor. Asya toprağının üzerinde yaşı" yorum . Çadırların etrafında dolaşan nöbetçilerin ayakseslerini ve gece rüzgârlarmın uluduğunu duyuyorum . Artık bu bir rüya değil, hayatımda tasarladığım en büyük plânı tatbik ediyo Sabahleyin dört buçukta beni uyandırdıkları zaman, kem dimi rüya tesirinden kurtarmak için gözlerimi uğdum. Bütün As ya önümüzde yayılıyordu. Bu manzaraya karşı duyduğum his, ne kadar şanlı ve yüksek idi! Saat beşte, derece 8.8di. Kendimde zerre kadar yorğunluk hissetmiyordum . Her taraftan sesler yükseliyor ve almanca ile, isveççe ile, çince ile, mongolca ile emirler veriliyordu. Larson bir filt mareşal gibi hareket ve her tarafı teftiş etmekte idi. Yükler deve lerin sırtma kondukça, hayvanlar hiddetleniyor, ağızlarınm köpüklerini yere tükürüyordu. Çadırlar sükülmekte, toplanmakta idi. Mutfak levazımı sandıklara yerleştiriliyordu » Nihayet kervan, bütün ihtişamile yeniden teşekkül ederek yola koyuluyor . Yolumuz, Kundulung — Gol'a varıyordu. Biz, burada mırıl danan ırmağa girecek ve suları çarpa çarpa geçecektik. Ö- tede beride sarı yabani güller, ve diğer çiçekler açmıştı. Vâdi enlileştikçe mer'âlara dalıyor ve tekerlek izleri görüyorduk. Ortalıkta tazelik ve serinlik var. Meşin yeleğimi giydiğime isabet etmişim, Grofsor Hsu kendini iyice sarmıştı. Diğer Çinliler gene develerin üzerinde tahta kurulmuş gibi kitap okuyorlardı. Köylerin çoğu gene harap ve bomboş. Buna rağmen her tarafta sapan izleri görünüyor . Vâdi, adamakıllı açılmıştı. Önümüzde mer'âlar güzel ke” kularile uzanıyordu. Bundan mükemmel bir konak olamaz“. dı. Bu susuz, issiz ve sarımtırak, harababat içinde burası bir cennetti . Fakat kafile ilerliyor, ve bu cennet, bir rüya gibi sönüyordu . Daha ileride Wu — Funtre köyü vardı. Burada geceliye” — 83 GOBİ ÇÖLLERİNDE 2227 | cektik. Çünkü muhafızlarımız burada değişeceklerdi. De velerin yükü indirilmiş ve çadırlar şehri kurulmuştu . Güneş batıyorken, askerlerin resimlerini aldık. Bunların yerine, bizi muhafaza edecek olan yirmi asker, kırmızı, sar bayraklarile gelmişlerdi. Fakat daha evvelki kırmızı, beyaz askerlerle yeni sarıkırmızı askerleri birbirinden ayırmak lâzımmı$. Yoksa bunlar düğüşür ve birbirlerinin silâhlarını çalarlarmış! Onun için biz de kırmızı beyazları kampın içinde tuttuk ve sarf kırmızıları uzakta ayrı bıraktık. Gece nöbetinden bir ben, bir de Larson affedilmiştik . Bu da yaşımızın ilerlemiş olmasından dolayı idi. Ortalık kararırken develer geri getirilmiş, nöbet başlamış, ç4* dırların içinde ışıklar yanmıştı. Her yerde konuşma, lüşme sesleri duyuluyordu . Bir mandölin tatlı havalar çalmakta idi. Her tarafımızda en derin huzur hâkimdi. Bizi bır rada gören, şimal Çinin eşkiyalarla dolu bir sahasında bulundu" ğumuza, buralarda dahili harbin her dakika patlak ver mesi muhteme! olduğuna inanamazdı . Ertesi sabah, bizden ayrılacak muhafızlara izin verecektim» Arkadaşlarımın ekserisini yanıma alarak onların bulunduğU yere gittim. Onlara, çince ile teşekkür ettim. Onlara selâmet İe avdet temenni eyledim. Onlar da 60 Dolardan ibaret atiyeleri” ni aldıktan sonra atlarını mahmuzlamışlar ve geri dönmüşlerdi. Artık bizi,sarı kırmızı askerler muhafaza edecekti, Bi tekrar hareket etmiştik . Doktor Haude'nin kendisi son derec? kıymetli ve hassas edevat ile dolu sandıkları taşıyan deveyi biz” zat götürüyordu. Bu sandıkların biri kronometreleri, di eri rasat alâtını mühtevi idi. Arasıra ben de onun yanına gidiyor, Larson, Hummel, Bergman, ve Detman bize iltihak ediyor ve tatlı tatlı konuşU" yoruz. Geniş bir ova üzerindeyiz. Her taraf yulâf, yahut yonla ekilmişti. Yakın zamana kadar bu arazi Mongollar* aitti. Fakat Çinliler araziyi gülünç sayılacak derecede üç bedellerle satın almıslar ve bunları ekmiye başlamışlard” Burada hâlâ bir koç Mongola tesadüf olunuryorsa da, bunlar çalışkan ve inatçı Çinlilere karşı bir şey yapamıyorlar. Çünk Çinliler ziraatin esrarına vakıftırlar. o Mongollar, ın? karşısında mütemadiyen gerilemekte ve dış Mongolistanın şi ve cenup hudutlarına sürülmektedirler. Onun için burada pi vamlı bir muhaceret vuku buluyor. Fakat bir taraftan dahi! harpler, diğer taraftan eşkiya çeteleri “buranın kanını emmi$ ve her şeyi öldürmüş gibidir. Bu yüzden köylerde insan SÖ rülmüyor, ekili arazide bir tavuk dolaşmıyor, yalnız arası” simsiyah domuzlarla aç ve paçavralı hayaletler görünüyor. Bununla beraber yolumuzda hayat emareleri gösteren ye zı köylere de rasgeliyoruz . gi p Yalnız buralarda kasırgalarda seyahat etmek , müşkül ve korkunç bir e deva. — diyorsa da bu bir kaç dakika ği | |