—— 4 — VAKIT 28 MAYIS 1932 Roma'da Söylenen Mühim Nutuklari Kit (Üst tarafı 1 inci sayfad Terbiye, Nafia, ve Körporas - yonlar nazırları;. Başvekâlet ve Hariciye nezareti müsteşarları, Kralın yaveri, Fırka Kâtibi umu - misi, Roma kolordu kumandanı, Akademi azasından M. Kanoniko, Matbuat börosu şefi ve Harici - e nezaretinin diğer erkânı hazır eşler. M. Musolininin nutku ROMA, 27 (A. A.) — Dün Baş- vekil İsmet Paşa Hazretleri şere-! fine verilen ziyafette | M. Musso- İini, şu nutku söylemiştir: “İtalya hükümeti ve İtalyan milleti namına gerek zatı devlet - lerine ve gerek Türkiye Cümhu - riyeti Hariciye Vekiline çok sa - mimi bir surette hoşamedi beyan etmekle bahtiyarım. Sizin Roma'da bulunmanız, yalnız memleketinizin memleke - timize karşı beslemekte olduğu muhabbet ve teveccüh hislerini yüksek sesle bir kere daha teyit elmeme değil, afnı zamanda Ca - zi Mustafa Kemal Hazretlerinin sevk ve idaresi altında yeni ve müre/feh bir havata kavuşmuş o - lan genç Türk devletinin doğma - sını ve tedrici surette inkişaf et - mesini Faşist hükümetin ne kadar büyük bir itimatla takip etmiş ol - duğunu beyan ve ilân etmeme ve - sile vermistir. Vekayiden istinat olunan müs bet hakikatlerle iki memleketin hissiyatı arasmdeki mvmaselet iki hükümetin, iki milleti birbiri - ne daha ziyade yaklaştırmak, ik - tisadi münasebetlerini o inkişafa mazhar etmek ve direktiflerini telif suretiyle onlara bilhassa şar - ki Akdenizde sulh ve sitkân temi - natı bahseylemek vadisindeki fa - aliyetlerini tes'it etmekten baska bir netice vereriszdi. Siyaset sa'asmdaki dostane tesriki mesa'mize hâkim olmuş o - lan.daimi mütekahil anlaşma zih - niyeti ye bu,mesat sayesinde elde etmiş olduğumuz mes'ut netice - ler bizi bu yolda sebat etmiye sevketmektedir. Bu sebepten dolayı dün Türk — İtalyan dostluk ve hakemlik muahedenamesini bazr tadilâtla 5 sene daha temdit eden protoko « İs imzamızı koyduk. Bu muahedename, O bilhassa şarki Akdenizde siyasi vaziyetin istikrarmı temin edecek başlıca âmillerden biri olarak telakki o - Tunabilir. Vücuda getirmiye muvaffak olduğumuz dostluk havası ara - mızdaki hususi meseleleri hallet - memize müsaade bahşolmüştur. Kara sularr meselesiyle Kas - teleriso “Meyis,, adasına mü - <avir adacıklar meselesine müte allik olan müzakereler bunun bi - rer delilidir. Bu dostluk havası aynı za” manda Avrupa'nm sulh vesü- küna kavuşmasını temine matuf mesaiyi de teshil etmiştir. İşte bu imanla ve bu hissiyatla Türkiye Cümhuriyeti Reisi Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin, zat dev - İetinizin ve Türkiye Cömhuriyeti Hariciye Vekilinin şerefine kada - himi kaldırıyorum ve Türk mille - tinin refah ve istikbaline aiten samim ve hararetli temennilerimi beyan ediyorum. ismet Paşanın cevabı Roma, 27 (A.A) — Türkiye Başvekili İsmet Paşa Hazretleri M. Musolini cenaplarının nut- şu suretle cevap vermiştir: “Resmiyet ve samimiyetin bir- birine karıştığı bu hararetli ve samimi muhitte söz alırken du- arıma gelecek olan ilk keli- melerin zatı devletleri tarafın dan memleketime, Türk milleti- ne ve onun büyük reisine karşı izhar edilmiş olan hissiyata ha- raretle teşekkürü mutazammın kelimeler olması tabiidir. talyanın güzel ve “kadim pa e olduğunuz ilti fatlı kelimelerden dolayı gerek kendi namıma ve gerek Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey y ve sair refiklerim namına teşekkür ede- rim. Bu seyahati icraya teşebbüs e- derken dost ve misafirperver bir memlekete gitmekte olduğumuza kat'iyyen kani bulunuyorduk. İtalyan milleti ile İtalya hükü- meti ve Faşist memurları tara- fmdan yapılan hararetli istikbal karşısında bu his daha ziyade kuvvetlehmiştir. Bizi ihata ve bize refakat eden bütün bu umumi teveccüh teza- hüratı memleketlerimizin müte- kabil münasebetlerinin istinat et mekte olduğu prensiplerin iki mil letin yekdiğerine karşı beslemek- te olduğu şuurlu ve töemmül mahsulü dostluk hissinden mül- hem olduğunu bir kere daha is- pat eylemiştir. Bu dostluk müphem ve gayri makul bir muhabbet ve teveccüh eseri olmayıp, beynelmilel rabr talara hâkim-olan zaruretlerin eseri olduzundan dolayı fevkalâ- de kuvvetlidir. Memleketlerimizin coğrafi va- ziyetlerine gayet iyi bir surette intibak etmetke olan samimi ve müessir taşriki mesaimiz daha şimdiden iftihar etmekte haklı olduğumuz neticeleri vermiştir. Vukuatm muhik göstermiş ol- duğu bu siyaset vadisinde sebat etmek suretindeki müşterek ar- zumuz ,hal için bir istikrar ve is- tikbal için bir ilmat âmldr. Her iki tarafın vücude getirmiş olduğu dostluklara inzimam e- den Türk — İtalyan dostluğu Türkiye ve İtalyanın bu memle- ketlerle olan dostane münasebet- lerini tarsine mâni teşkil etme- miş bilâkis bu münasebetlerin in- kişafını teshil eylemiştir. Bu dostluk münhasıran sulhü istihdaf etmekte olduğundan, Türk ve İtalyan milletlerinin ve rejimlerinin mütekabilen beslen» mekte oldukları itimada; istinat etmekte bulunduğundan her iki taraf da bundan müstefit olmuş» tur, Mütekabil anlaşma uzlaşma siyasetimizin, anlaşılmış oolma- Sinın neticesi ya'nız deniz hu- dutlarımızın kat'i surette tes- biti gibi iki memleket arasında muallak bir halde bulunan meselelerin tesviyesi olmamış, belki Italya ve Türkiyenin me- sul zimamdarlarına O beynelmi- lel içtimalarda umumi refahı istihdaf eden bu gibi ameli gayeleri Otakip oOeden tezleri müdafaa etmek ve diğer ta- raftan (OAvrupada ve bilhassa Akdenizin şark havzasında bir sulh ve mukarenet siyasetinin tahakkuk sahasına O isal eyle" mek imkân ve müsaadesini bahşeylemiştir. Romayı ziyaretim, iki mem- leket o arasında mevcut olan dostluk (ve uzlaşma rabıtala- rının salâbetini bir kere daha müşahede ve takdir efmeme vesile vermiştir. Bu seyahat, Faşist İtalyanın birkaç ay sonra 10 uncu yıl dönümü tes'it edilecek olan bir rejimi şayanı dikkat bir nazar ve isabetle keşif ve tesis eden Büyük reisinin âkilâne ve baslretkârane ida- resi altında mazhar olmuş ol- duğu terakkiyatı da görüp takdir epi Sinesde bale şolmuştur. Başvekil Hazretleri, bu söz- lerimi / bitirmezden evvel dün yapmış olduğumuz işin derin manası Üzerinde bir an tevak- kuf etmek isterim. Sizinde söylediğiniz gibi 4 sene evvel Romada aktedilmiş olan (o Tükiye-ltalya bitaraflık ve (uzlaşma (o muahedenamesi ile Türk - Italyan hukuki itilâfnamenin müddet veriyeti- ni temdit, eden bir protokol imzaladık. Bu alelâde bir rasimeden iba- ret değildir. Bu protokolun imza- Italyan kulübünde dün bir kitap sergisi açıldı Beyoğlunda “Casad'ltalia,, Ital- yan kulübünde dün bir kitap sergisi açılmıştır. Merkezi Milanoda bulunan ve son günlerde şehrimizedede bir şube açan “kitap birliği, cem yeti tarafından tertip edilen bu sergide bir çok eski ve kıymetli eserler teşhir edilmektedir. Bu arada Homere'in “llyade,, sinin Yunanca aslile lâtince, Itak- yavca, İspanyolca, Fransızca, In- gilizce, Almanca lisanlarına ter- cümelerini ihtiva eden ve 1838 de tabedilen bir cilt, Asovanni Sag- redo atlı bir italyan muharriri tarafından yazılarak 1673 de Venedikte basılan “Türk sultan- larının hatıraları ,, isimli eser, 1787 de Venedikte basılmış Türk- çe edebiyat kitabı. ve 1671 de basılmış Arapça ve Lâtince bir Tevrat bulunmaktadır. Sergide memleketimizde son zamanlarda . neşredilen Türkçe kitaplerda teşhir edilmektedir. sı benim nazarımda Türkiye ile İtalyanın mütekabil menfaatleri- ni tamamile anlamış oldukları * nın ve kanaatle, sakatle takip et meleri kendileri için bir vazife olan bu samimi dostluk siyaseti- nin tabii olarak devam etmekte bulunduğunun parlak bir delili dir. Dostluğumuzun Avrupanın ce- nubu şarkisindeki diğer devlet- ler için de mes'ut bir misal teşkil etmiş olduğunu ve gerek memle- ketinizin ve memleketimin bu devletlerle mümasil muahedeler akdetmiş olduğunu ve bu muahe- delerin âkitlerin mütekabil men- faatlerine ayni derecede bhâdim duğunu ve cihanın bu kıs- mında dostlukların tarsini ve sulhün temini babında kıymetli birer zâmin teşkil etmekte oldu- ğunu süküt ile geçiştiremem. Avrupada sulhün temnminden ibaret olan büyük gayeye, gr İtalyan milletinin ve gerek Türk milletinin çok büyük bir kiymet vermekte olduğunu (görmekle iyarım. İşte bu derin meserret hissi ile İtalya Kral ve Kraliçesinin sıh- hatine ve zatı devletlerinizle Fa- şist hükümetinin saadetine ka « dehimi kaldırıyor, İtalyan mille- tinin refaha ve Türk — İtalyan dostluğunun şerefine içiyorum. Roma ziyaretine dair PARİS, 27 (A. A.) — Havas ajansı bildiriyor: “Temps,, gazetesi Başvekil İş - met Paşa ve Hariciye Vekili Tev - fik Rüştü Beyin Romayt ziyareti esnasındâ, Roma hususi muha - biri tarafından aldığı bir telgrafı neşretmektedir. Bu telgrafta şöyle deniliyor; “Bu ziyaret yeknazarda büyük bir siyasi ehemmiyeti haiz görün - miyor. Çünkü, bu uzun zamanianbe 7 ri mevcut bir vaziyetin tabii inki - şafıdır. Fakat bilhassa bir nokta var - dır ki, fikren dikkati celbetmesi lâzımdır. Şarkta bir iktisadi hareketin| başmda Bulunan İtalya, şarki Asyada daha kuvvetli bir mevki elde etmek istiyor. Bunun tahak - kuku, bü mıntakann iktüsat ve! siyaset nizamında büyük bir tesir icra edebilir.,, Vasıf Beyin itimâlnamesi “ ANKARA, 27 (A. A.) — İzmir mebusu Vasıf Beyin münhal bu - lünan Roma Büyük Elçiliğine ta - yini hakkında istenen ağremana İtalya bükümeti memnuniyetle muvafakat ettiğini bildirmiştir. Başvekil İsmet Pasa Hazretle - rinin refakatlerinde Romada bu -! lanan Vasıf Beye itimatnamesi! gönderilmiştir. | ar, ap sergisi INörma Şererintiayatı: esse sersvernssssssmse #eesersansese seren sereene, Amerikada ilk teşebbüsler — İki kız kardeş, hemen sinema artisi olacak İ larını zannediyorlar, seviniyorlardı. Fakat « Küçükken en büyük kabahati, ir - naklarını yemesiydi. Her vakit bu- nun İçin annesi kendisini paylardı. Küçük Norma, mektebinde çalış - kandı, büna mukabil, kız kardeşi Athol, kendisinden güzeldi. Norma mektepte, evde dalma yal - niz kalmağı severdi. Herkes onu mağrur zannederdi, Fakat onun kü - çücük kafasında büyük şeyler dolaşı - yordu. Kimseye bundan bahsetmez - di. On yedi yaşında, Norma'nın babası öldü, Ailenin geri kalan en akıllı uz - vu olduğu için, onu beslemek mânen kendisine düşüyordu. 0 vakit, Gitoua bankasına, miha - sebe şubesine girdi. Fakat orada ka - lacak miydi? Mühasebe müdürünün muavini, kırk yaşlarında bir kadındı, kendisinden beş on dolar fazla alıyor - du. Oda, bu maaşa geçebilmek için ihtiyarlıyacak miydi? Bu ihtimal genç kızın ruhunu çok üzüyordu. o Yalnızlık zamanlarında| hep bunu düşünürdü. Nihayet kendi kendine bir sinema artisti olmıya ka - rar verdi, Ve hefla tatillerime beraber sinemaya gittikleri kız kar - deşi Athol'a da bu kararını kabul et - tirdi, Her ikisi birlikte Neryork'a gidip sinema artisti olacaklardı. İki kardeş Nevyork'un Yahudi ma - hallesinde bir ev buldular. Ev, Ya - hudi meşatlığının yamındaydı. Şişman, ihmalkâr bir surette gi - yinmiş olan ev sahibi kadın, kendile - rine, elle, tutar yeri kalmamış bir 60 - hayla, bir tencere verdi. Norma, bu tencerede, hem çay, hem de yumurta pişirirdi, Aylarea, bu hal devam edecekti. İki kız kardeş, muhitlerinin sefa - letine rağmen il akşamı “'pek eştli) geçirmişlerdi. alı 1 Norma'yla Atol annelerinden ay » rilmiş olmanın verdiği teessürüi unu - tnyorlar, atılacakları yeni hayat, kendilerine fimit veriyor, için Için se - viniyorlardı. Hemen ertesi i nema artistti olacaklardı. Relkide derhal filim çevirmiye başlıyacaklar - dı. Böyle olacak zannediyorlardı. Ertesi gün, adresini buldukları hir studyoya gittiler, İki kardeşi çıplak, karanlık, hazin bir bekleme odasına aldılar. Duvarlara yaslanmış uzun sıralarla, burası, hir hastane bekleme odasına benziyordü. Atel heyecanm - dan kıpkırmızı olmuştu. Norman, sa - bırsızlıktan sıkılıyor, rengi uçuyor - du. Kücük, mavi ve sert gözleri, her zamandan daha zivade bir parlaklık - la, humma içinde yanıyordu. Bir taraftan elindeki küçük mendili ısırı - yotda. Bir saat gecti.. Bir saat daha geçti. Genç kızlar, tek kelime ko- nuşmıyorlardı. Bu uzun bekleme. den doğan müthiş bir yorğunluk ü- zerlerine çöktü, Atol, nihayet daya - namadı; — Gidelim, Deli, Norma, cevap vermedi, O - muzlarını silkti. O aralık, odaya kü - <fik bir hademe girmişti. Norma, eid - di bir tavır takınarık küçüğü çağırdı ve; — Burzda daha ne kadar bekliye - ceğiz? Dedi. Küçük, kızlara garip garip baktı, ve gülüd: — Siz figiran mısmız? Bekleme - niz Vizım. Zira, figüranlar şefi heniz gelmedi, Saat kâçta geleceğini de bilmiyorum. o Esasen şimdiki halde hiç bir filim çevrildiği de yok. İki grup, haricte çalışıyor. Öteki filim - lerin de dahili manzaralarını daha haşlanmadı hile, — O halde, burada ümit yok, — Üc haftadan evvel zannetmeni ki. bir sey olsun. Norma, küçüğe tesekkür etti ve) kardeşini alarak yürüdü.. Vakit öğ - leye yaklaşmıştı. Studyo, şehirden bir haylı uzak - tı. Karmları da acıkmış olduğu icin, bir küçük kızın işportada sattığı pas -. ia ve elmalarla karmlarını doyurdu -| Sonra, yayan olarak başk i studyoya doğru yollandılar. Kaf gelince, içeri girmeden evvel, e pinlerinin tozlarını sildiler, e larından çıkardıkları pudrayi çe yüzlerine sürdüler. Bu studyonun bekleme odasi elliye yakm kız vardı. Odanm içe fena lâvanlalara karışan bir tef kokusiyle bozulmuştu. İki ar deş, kalabalığa sokuldular. oi kızların hemen hepsi hafif, çok renkli Müslinden tüvaletler giysi lerdi, Kolları ve boyunları ss Yüzleri, dehşetli surette boyali dakları solğun, gözleri yorğundü Fakat aralarında parlak g i lere malik, uzun ve narin bacaklı çık ve temiz renkli dilber kızla” yok değildi, i Norma, mavi serj bir kostüm si yordu. Alol'un, gri şövyotdan © mantosu vardi. İki kız, ötekileri rasmda, mahviyetli karıncalara ziyorlardı. v Bir müddet sonra, güzlüklü, iri rı bir adam içeri girdi. Kızlar, heri susmuşlardı. Adam, etrafına göz gezdirdi. İçlerinden on tane seçip, aldı, götürdü. O, cıkar çıkmaz, geri kalanlifi hepsi de boyunlarını bükerek terkettiler, ve studyoya iile şıyan tramvay istasyonunun İ tuttular, i Atol, kendini o kadar yorğut ümitsiz buluyordu ki, ağlamıya b ladı. etrafmdaki Jâkaydiden nefsi fevkalâde kırılmış olan İ yanakları alev alev yanıyordu, İri! rı, gözlüklü adam kızları nü, etrafındakileri Tâalettayin mal gibi telakki eden bakışlarını, $İ) zelliğine yapılan hakareti unutmü caktı.. Yorğunluktan şişen aysf > da mwkarpinler içinde ağrıyordu. kardeşinin gittikçe koluna asili yürüyordu. Norma, dişlerini sıkarak susu du. O da fenn şeyler düsünüyo Fakat kız kardeşi kadar mü değildi. Başlangıçtaki güçlükleri çi sap etmişti, Daha ilk gününden vaffak olamıyacağını anlamıştı. kat bu münlaları o evvelce bil: çin, onları görmek, bu mânialari nebilmek için, onları tanrmak zımdı. Her halde, kendilerini, ni vaffakiyete götürecek olan yok yol değildi, Şehre gelmişlerdi. Norma'nın leri, birdenbire bir ezmekâna düf etti, Camekânın arkasmdaki * nadan, yüzünü görünce şaşırdı. yet Kunluk ve üzüntü, alelâde zam; da temiz olan renglal, yüzünün © ce gençliğinden mütevellit gidermişti. Kurumuş dudaklarının arasi gayr: muntazam dişleri görünüyü” Kilçücük gözleri, şapkasının göl siyle âdetâ kaybolmuştu. | Vücudu da iki Kat olmuş gi Genç kız, bu haliyle mi sinemi tistti olacaktı? Gül gibi rengi, güzel vücudu oi ğu halde Atol'u bile beğen onu mu beğeneceklerdi? İnat etmek lüzumsuz deği Şüphesiz evet. Fakat Norma. kolay kolay fikrinden vaz yaradılışta değildi. e Bütün gi ni toplıyarak doğruldu, yüzüne “ii müş olduğu boyaları mendiliy!e * başımı geriye attı, ve biran, Şimsek gibi vakıcı bir güzellik miye muvaffak oldu, veri Atol'un güzelliği, bir Allah V9 siydi. Fakat insan isterse, testi arzu ederse, kendisini güzeli miye muvaffak olur. Tabii, b gi” güç bir iştir, Uzun, yorucu bir İyi yük bir sabır, bitmek, tükeni miyen bir ceht istiyen bir İş * Norma, kendinde, bu İŞİ bilecek kadar bir kuvvet buluyor Pek yoruldukları için, İki k”” deş, tramvaya binmişlerdi.. “| aynı tramvayda, studyodâ ş Kızlardan bir kaç tanesini görü, (Dena