İ | m Te FE Sayı 21 PARS eri e ma rayı okuyunca, siyasi ve | ir makale zannetmeyi- | vr ii. Karadeniz bo- arından değil, insan boğazm- | la aha doğrusu kendi boğa- | Bop, an bahsedeceğim. | kin bi Boğazını seven, gırtlağına düş- ia bir millet olduğumuza şüp- | e ve yak, Hatta boğaz üzerine bir kimane ata sözlerimiz de | * (Can boğazdan gelir) | Me te keyfine bak, hiç dü- ferdayı - sana bağışladı | DI yalancı dünyayı!) ( Aç ayı İç, Mmaz) gibi.. Vaktiyle, kürsü | örer, cennet köşklerini -de, , arlar, muhallebiden, tavanları kadayifinden diye tarif il Gi vat ediniz, “bizim - için lokanta, her taraf ahçı |, ber köşe meyhane, pe sofradır : Hamamda turşu yeriz, porta- Yeriz, susam helvası yeriz.. gazoz içeriz, İimonata TEE İris simit yeriz, pasta kabak çekirdeği yeriz, fıstık yeriz.. çay içeriz, Boğaz Meselesi gibi şeyler geliyor.. Ihtikâr denir denmez, sadece kahve, limon gibi şeyleri düşünüyoruz. Kimse- nin aklına apartıman kiralarındaki ibtikâr, terzi ücretlerindeki baha- hlık, doktor vizitelerindeki insaf- sız rakam gelmiyor! Ve galiba, gene bunun için- dir ki, her kapanan ticarethane- nin yerinde ya bir lokanta, ya bir meyhane, ya bir manav, ya bir muballebici açılıyor! Akbaba Cevap Muallim, talebesine sordu: — Cevdet efendi, sizi bugün nasıl oldu da ilk derste göre- medim? — - Gelmemiştim de efendim! ondan bei Et yemezi — Semtiniz? — Et yemez! — Böyle umumi adres olmaz.. Vazih bir yer söyleyiniz! Pür mg j 12 Mayıs | i 32 i VAKIT'in isi Tahdidi Teslihat Komtöransında Vazıyet: T ATLI ŞAKALAR ME m rd İN Ni mi zerde pişer. Evle- “Ve içeriz, cıgara içeriz... in Hany evlerinin kapısı, bir hür yerinden (o farksızdır: Helâl olsun!- eler, donduriacılar, Yankesiti"*?Pdiflr' Wekvant, dr ra calar susamcılar.... kilisede günah çıkarırken papas 9 İi çıkan evlerin mutfakla | efendinin saalini çarpar, Sonra ya merhumun ruhu “için | aralarında şöyle bir konuşma La pişer, lokmalar dökü- | olur: sokaklarda < sular sebil — Günahım çok büyük papas ğ.. i efendi. TT ; — Üzülme.. Allah büyüktür, affeder.. Ne ettin ki? — Hırsızlık ettim ! — Ne çaldın? — Bir muhterem zatın saatini | — Kolay.. Hemen geri ver! — Size mi vereyim? — Hayır, bana verme. Ben kabul etmem.. — Kime vereyim? — Kimden çaldıysan ona ver! — Verdim, almıyor.. — Almıyor mu? — Evet almıyor... — Demek sana hediye etmiş, öyleyse sende kalsın, hiç günahı yoktur | mız da böyledir: Müş-! çok satıcı görürsünüz . şekeri, limon şekeri, çiko- abi iye; su, gazoz... iden Şirketihayriye va- lg küçük meyhane f NS hayatımızın her mer- bir ziyafetle geçer: Doğa- z Şerbet dağılır. mektebe baş- lokma dökülür. Sünnet vr nlar kaynar. Ölürüz, dağılır | NE bundan dolayıdır ki, lılığı denir denmez, yalnız ekmek, şeker Şapka sÂbmet Beyle “dostu” Salamon Efendi gazinönüt'ikuytu' bir kö- şesibe ( çekilmişler, biribirlerine dert yanıyorlardı, . Ahmet Bey: — Ah azizim, diyordu, başım öyle terliyor ki, hiç şapka da- yandıramıyorum... Salamon. sordu ; — Bir senede kaç şapka alı- yorsun ? — Dört!.. Ya sen? — Ben, tam aksine.. — Yani? — Yani dört senede bir şap- ka! : — Yok canım.. — Vallahi, billahi. — Yabu, şunun sirri bana da öğret be.. Nasıl dayandırı- yorsun ? — Çok kolay Bak dinle: Birinci senenin sonunda içinin meşinini değiştiriyorum.. İkinci senenin sonunda üstünün kurde- lâsını değiştiriyorum. o Üçüncü senenin sonunda boyacıya verip rengini değiştiriyorum... — Peki, dördüncü sonunda ? —O zaman da, kalabalık bir lokantada şapkayı değiştiri- yorum. alup bitiyor k * em Bir kafeste Hayri, gayet abtal bir oğlan- Zehra, gayet güzel sesli bir kızdır . Bu abtal gençle bu güzel sesli bir gün evlendiler... Bu izdivaç haberini un Avni Bey hayret etti; — Acayip iş“ Kazla bülbül bir kafeste nasıl yaşar! Maşşallah ! Şişmanlar cemiyeti reisi kitap- çı Akif.Bey, elbise ismarlamak için terziye gitmişti. Terzi, pantalonun bel ölçüşünü almak istedi. Fakat, elindeki şerit, Akif Beyin yarı belini bile kuşatmamıştı. o Çaresiz, çırağına seslendi : — Küçük, çabuk koş, iki ta- ne mezüre daha al, biribirine ekle de getir.. Beyefendinin öl- çüsünü alalım ! ami Baba aranıyor! Agop Efendi, dostu Yervant Efendiye dert yanıyordu : — Zo Yervant, bilirsin başı- ma gelenleri. — Hayrola ahbar ? — Ah ciğerim, sorma,. Kızım Sürpiki tanırsın. — He. Tanırım elbet! — Yavrucağızı iğfal etmişler- dir! — Vah, vah, vah... E, şimdi ne yapoorsun?.. — Kın iğfal edeni aroorum... — Nasıl, bulacaksınr.. — He, bir kaç tanesini bul- muşumudur.. Ama, bir daha müna- sibini, aroornml.. kz Zamane Hamdi Bey, geçen gün köprü üstünde ağlayan küçük bir gazete müvazzii gördü. Acıdı. Yaklaşıp sordu : —Neden ağlıyorsun çocuğum? — Beş kuruş kaybettim. —Al sana beş kuruş.. Nerede gaip ettin bakayım? — Şey .. Kumarda.. Arka- daşım bacaksız Ahmetle yazımı rakkammı oynadık) yordu. Çocuğuna sorducünuma | Yetişiyor... Perla, kocası:Mişondan ayrılı- — zak, babandan ayrılıyc; rum... Benimle mi yeleceksin, o nunla mi yideceksin? — Onunla! — Aşkolsun be.. Neden? — Neden olacak, kasanın a“ nahtarı onda bel.. mi Davet Meşhur hasislerimizden Cev-' İ det bey, bir gün lokantaya gi- diyordur. Yolda arkadaşı Celâl, Beye rasgeldi. — Merhaba. — Merhaba, — Nereye böyle? — Lokantaya... Haydi sen de gelir. — Gelemem.. — Teessüf ederim. insan ah- babımın davetini kabul etmez mi? — Parasızım azizim.. — Parasız mısın?,. Zarar yok canım.. Sen bir şey yemeyiverir- sini. en. > Olur a Iki kişi arasında: — Sen beni sersem mi sâni- yorsun?.. — Hayır... olabilim! Fakat, , aldanmış Dan Arzular Iki kadın arasında; — Ne iyi kocan var.. ei arzularını bile yerine getiri- | yor. — aka Bilhassa en küçük i # arzularimı! En kö- j İ al pk i # Ma çe Mf Mn 0s ei