5 Mayıs 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

5 Mayıs 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b e Eslence Mapa yüzü mütebessimdir.. * eksikliği de bir nevi has- Sayılır, Bu ciddi gazelelerin mali giren mizah sayfalarının - Ve faydası, yorulan baş- m inlendirmek;, çatılan kaşları luşatmaktır! Yatrolar, barlar, dansigler, hep yana bahçeler, sazlar, sözler | Kah, *rer ihtiyaca cevap verir. dağ, bam neş'esi, (eğlencesi Siplg bir hayatın, baharsız, çır- k, kup'uru bir mevsimden ti İstanbulun, su, dizi süt, halis yağ gibi bin bir ve 5Nden biride budur: Neş'e *ölence yokluğu! aç bulun, kahve, limon ihti- iğ, oi binbir ihtikârından bi- I iyi zevk ve neş'e ihtikârıdır! pm memuru, tüccarı | |, Miri de, zengini de neşesiz, | £ , , İencesiz ei ? temada bir koltuk, orta hal- ir ailenin yirmi dört saatlik Saka bedelidir! yy, ülbedayide bir loca, bir tritin Üç makale ücretine Madildir, Gardenbarde iki portakal bir Meray i fan dörtte bi kar- Nakti n rtte bir maaşına Kar Ihtikârı Umumi harbin türedi zengin- lerinden yadigâr kalan bu yüzde yüz bin kazanç hırsına acaba hangi kesenin tahammülü kaldı? Filhakika, meşrutiyet senele- rinde, yağcı Şefik bey merhu- mun müsamerelerde donanma İ menfaatine müzayedeye çıkardı- ğı bir Yafa portakalı bazen üç yüz kuruşa kadar yükselmiştir.. Fakat, ne Gardenbar sahibi yağcı Şefik beydir, ne de Gar- denbar donanma cemiyeti |.. Oraya, hamiyetimizi göster- miye değil, gönlümüzü eğlendir- miye gidiyoruz! Ne yazık ki, bir rarça musiki dinlemek, bir parça neş'elenmek, bir parça numara seyretmek için bu pırıltı kapılardan girenler, Karagözde hamam oyununa düş- müş gibi yarım saat sonra çır- çıplak çıkıyorlar ! Bu şehrin ve bu şehirde ya- şıyanların, yola, suya, süte, elek- triğe, tramvaya, bavaya, suya, ekmeğe olduğu kadar soyulma- dan eğlenmiye, yolunmadan ne- şelenmiye, kazıklanmadan gül miye de ihtiyacı var! Akbaba Vakitli ölüm üne banım, kapıya gelen iye eski bir pantalon verdi: tai AL. Bizim rahmetli efendi- Di. Dua et. ta venci, arkası delinecek'kâ- | : mcelmiş olan pantalonu ışi- tup muayene ettikten son- Mırıldandı: nk Doğrusu sizin bey tam de ölmüş. x Neden? Yaş Eğer bir kaç gün daha saydı pantalon delinecekmiş! ani ki Pazarlık en pastırma tüccarı, i, “da nevale yüklü eşekle- yi bir hana inerler ve geceyi Sirirler, €si sabah hancıya sorarlar: dam başma ne vereceğiz. er kuruş .. a eşşekler için? Beşer kuru Ş.. a Düsünürlr, taşınırlar, araların- biz Müzakere - ederler, nibayet sı yasi hancının (o kulağına — — Sy, Suzum « hemşeri, bizide Asa, 2ysan de beşer guruş KO maz mı? Amerika — Yahu, liz — Mümkün uy orum | Vasıyet Tüccardan Salamon Efendi, ölüm döşeğinde yatıyordu. Bir aralık yam, başında ağlıyan oğ- lana seslendi; — Mişon.. — Buyur baba.. — Sana bir vasiyetim var,. — Soyle.. — Bizim zanaatta iki şeye dikkat etmelisin ? — Hangi şey onlar? — Biri namusluluk, biri akil- lilik... — Namusluluk nedir baba? — Verilen sozu tutmaktir oğ- lum! — Ya akillilik 2. — Hiç kimseye söz verme- mektir 1. özürü var! Iki kişi arasında: — Yahu, sizin komşu neden böyle bağırıyor. — Kendi kendine konuşmak adetidir de.. — Allab, Allah,. Insan kendi kendine konuşurken muhakkak bağırır mı? Bunun özürü var. Biraz kulağı sağırdır!.. gel yardım etde şu Japonla Çini ayıralım. değil,, Baksana, bende Hint kaplanıyla | ga Dikenler Dünyada en fena muhasip kadın. lardır. Yirmiden sonra sayı say- ması bilmezler! 3 Düşmanlar, en iyi dostlar ka - dar faydalıdır: Bize kusurlarımızı gösterirler! .. 5 Tali, ekseriya biraz sonra ısır- EE mak için gülümser! 3) Eyy Gâip lira Iki kişi konuşuyor: — Yahu,sen bugün bir lira düşürdün mü ? — Ben mi?.. hayır. şey.. bir lira mı dedin?.. evet, evet. düşür- dümya.. buldun mu? — Yoook... — Oylse neden sordun? — Bugün acaba kâç kişi bir lira kaybetmiş diye merak et- tim de, her rastgeldiğime soru- yorum! . Yirminci asırda : Sevgilisinin kapısında bir Aşık Aferin ! Muallim, küçük Ahmede sor- du: — Ahmet. — Efendim.. — Söyle bakayım, yolda gi- derken bir lira bulsan saklar mısın ? — Hayır efendim! — Aferin yavrum.. Ne yapar- sın ? — Harcarım ! Çiçekler : Kıskançlık aşkla beraber doğa, fakat aşkla beraber ölmez! .. 3 Aşk, usta bir dolandırıcıdır. İs- tediğini çarpıp kaçar! *.. Fakir akrabanla zayıf düşme miru sakın kırma. Onlara değil, ğ nefsine hakaret etmiş olursun! yy yl : Ayyy yg gg yy a â : 5 Mayıs 1932 VAKIT'in ilğvesi b. iy ay e Yahu, geçmiş olsun.. Geçen hafta sigortaya koyduğun dükkân birkaç gün evvel yanmış.. Öyle mi?.. — Hayır, daha yanmadı.. Birkaç gün sonra yanacak! Ziyateti Musikiye Kibar bir salonda, üç arkadaş oturuyordu. Güzel ve neş'eli ko- nuşan üç genç arkadaş.. Karşı köşede de gene üç arka- daş oluruyordu. Nükteli konuşan üç ihtiyar arkadaş.. Salonda alafranga musiki vardı. Gençler memnundu, ihtiyarlar gayrımemnun.. Karşı köşede biri isyan etti. — Nedir bu acı acı feryat?.. Domuz şişler gibi efendim!.. Gençlerden biri cevap verdi: — Birkaç kere sabredip dinler- seniz alışırsınız Beyefendi. İbtiyar bazin bazin başını sal- ladı: — Tabii.. insan bangi ıstıraba oturanlardan alışmaz ki... Kabir azabına bile alışılırmış!.. Sonra, derin derin göğsünü geçirerek ah etti: — Ah alaturka saz, ab... Böy- lemidir o nazlı, o kibar musiki?.. Gene gençlerden biri cevap verdi: — Evet, alaturka sazda gü- zeldir.. ancak, dinlemek için pek çok şey lâzım.. — Ne gibi? — Rakı lâzm, salata lâzım, sardalya lâzım, peynir 'âzım, pastırmalı yumurta lâzım, turp lazım, cacık lâzim!.. Ve umumun kahkahaları ara- sında ilâve etti: Sonra, buna birde isim lâzım: ziyafeti musikiye!.. —— azma va amam > Rivayet bir amma Mahkemede : — Hanım, $iz şemsiyenizi ko- canızın başımda kırmışsınız.. Öy- le mi? — Efendim, nasılsa kaza ol | du.. — Ya.. Demek kocanızın ba- şına vürmak #stemiyordunuz.. — Hayır, kırmak istemiyordum | —— Ne muhabbet! Leylâ hanım, yeni edildiği bir gence: — Ah, dedi, siz benim vak- tiyle çılgın bir aşkla sevdiğim bir adama benziyorsunuz... — Ya... İsmi meydi hanım efendi?.. — Ismi mi?.. Vallahi bilmem.. Ismini unuttum! a Intikam Nişanlılar arasında; — Leylâ.. — Söyle cicim.. — Sakın'nişanlandığımızı kim- seye söyleme, emi? — Kimseye söylemem.. Söyle- mem amma... — E, ne olmuş? şemsiyeyi takdim — Yalnız Zehraya söyliyece- | im. — Neden? — Şey.. Her zaman bana: (Se- ni alacak bir enayi bu dünyada tag) yoktur!) derdi de ondani Gayrı tabii Tiyatro dönüşü, karı koca ko- nuşuyorlar : — Piyesi nasıl buldun ? — Çok güzel. yalnız. tarafları gayrı tabii. — Meselâ neresi? — Meselâ, kadımu ber gün kocasından para istemesi. — Ay, bu gayrı tabii mi?., — Peki, yancresi gayrı tabii?.. bazı — Kocasının da her gün ver- mesil , en Tavsiye Dilkanlıyla genç kız arasında: — Küçük hanım, size bakar- ken gözlerim kamaşiyor.. — Kolüyı var. — Nedir? — Vapur dumanı kanızl gözlük ta- m " Lütfen Hanım efendi bir roman ya. makla meşşuldür, Bir sabah, bey sorar: — Hanım.. — Ne var? — Bu roman daha çok süre- cek mi? — Hayır, kahramanın ölümü- ne ait son faslı yazıyorum.. — O halde, rica ederim kah- raman vefat ettikten sonra lüt- fen şu pantalonumun düğmesini .dikiverl yy

Bu sayıdan diğer sayfalar: