miyeti “Yerli mallar pazarı, mine itiraz ediyor nin zon mamulâtın satılmasna mağaza açmak tasavvarun! da olduğu yazılmıştı. Tasarruf cemiyeti açacağı mağa -| “Yerli Mallar Bommarşesi,, İs - ie eeecektir. Fakat daha evvel| ii Yi ve Maadin bankası “Yerli Mah ismi altında bir mağaza MER! İçin Tasarruf cemiyeti buna iti- *tmiş ve Sanayi ve Maadin banka- JE? mevcut fabrikalariyle bütün mil. Sanayii temsil edemiyeceğini İleriye ii 'ek bankanın mağazasından “Yer. üç alar, ismini kaldırmasını isteriiş- Sanayi ve Maadin bankası unun! Müdür muavini Ali Sami bey dün bu ta şunları söylemistir: >> Yerli mallar pazarında yalnız banka. mensüp olan fabrikaların değil, diğer MM tsiheknların yrsrulitarır da sntayorur. a ekim pasanda hazır elbise, sapka, gön ve kravat da satılmaktadır. Mü Sonra pazarın vizintilerinde fabrikaları - pin İsimleri yazıldığı gibi mali fabrikalar ğin bulunduğu için Tasarruf cemiyetinin varit değildir. Kahve fiatlarında İbtikâr var mı? Ticaret müdürü Muhsin bey dün Diyasayı gezerek kahve fiatlarında ih: A tikâr Yapılıp yapılmadığını tetkik et. Muhsin bey bu tetkik neticesinde pl Yasada kahvenin ekseriyet İtibariyle Mormal fiat olan 200 kuruş üzerinden Mtildeğinr görmüş, yalnız bazı yer lerde 290 kuruşa kadar kahve satıldı. Öne rast gelmiştir. Kahveyi fazla fiatla satanlar hak. i kida takibat yapılacaktır. “Esnaf bankasında i İzni bankası hissedarlar umumi l dün senelik konğresini yapmış - İetimada plângö tetkik ve kabul edi! ği ten sonra (Sezal, Tevfik ve Tahir Ke 'vkep beyler idare heyetine ilâveten Meçilmişterdir. Bütün gazeteler Aleyhine dava açıldı üddei umumilik tarafından, © Bçenlerde Avrupada intihar p kibrit kıralına ait neşriyattan, han İn neşredilmesinden dolayı “anbuldaki bütün gazeteler ine dava açılmıştır. Ayrıca “Jöför galiba beraet hn <ek,, serlâvhalı yazıdan do- .. Haber gazetesi aleyhine tin açılmıştır. Haber gazetesi- .” Deşriyalı, mahkeme ka- hakkında o mütalea beyanı ŞEK e rae Kendi kendine mırıldandı: vallı Şeker Osman. Za- hi elâlem, maskarası! ya göre, bir baftadır yüzünü Ni ela, et onu hararetle m r. Fakat, Şeker Osma- y teh eyaaklarında en ufak bir Şizgisi bile yoktu. . ka, Yudum rakıyle, neş'esi, Ale ala düşmüş talaş yığını gibi j m Şeker Osman, bu ak- i ii müyordu. Onu coştur- ,» açılan bahisler, atılan ğ gitti, erdenberi şü sofra hak €n Şeker Osmanı, bu ün bu sofra halkı gük orlardı. Ne bey- A, gigi Li ri Ni İktisat ve Tasarruf cemiyeti) ER OSMAN Gy Günün Haberleri 3 — VAKIT 1. MAYIS 1937 — Milli sanayiimizin bir muvaffakiyeti Feshane fabrikası müdürü tiftikle yünü karıştırarak kumaş imaline muvaffak oldu Sanayi ve Maadin bankasına aljt| Fesane fabrikasında milli sanayimiz; namına büyük bir muvaffakiyet elde edilmiştir. Malüm olduğu üzere bütün dünyn| mensücat sanayininde şimdiye kadar tiftikle yünü karıştırarak kumaş ima» li yapılan uzun (o tecrübelere rağmen kabil olamamıştı. Yün, kumaşların! yarıyarıya tifükle yapılması hem ku» maşın güzelliğini artıracağı, hem de tiftik daha ucuz çlduğu için fiyatını indirerek rekabeti kolaylaştıracağı i - çin ötedenberi cihan mensücat sanayii âlemini çok alâkadar ediyordu. | Nihayet bu işte muvaffakiyet ilk defa olarak bir Türk fabrikasına na- sip olmuş, Fesane fabrikası müdürü! Şevket Torgut bey (uzun tecrübel'r neticesinde tiftikle yünü karıştırarak kumaş imal ettirmiştir. İ Bu hususta Sanayi ve Maadin fab-| rikası umumi müdür muavini Ali Sa-! mi bey dün bir muharririmize şu iza-, hatl vermiştir: — Tiftik fiatları ihracat olmadığı için son| anmanlarda çok düşmüştü, Tiftiklerimizi fabekalarımızda yünle ka- sışık olarak kullarımak hemn mili dör serveti, zarardan kurtaracak, hem de mallarrmıyıla nefaset ve tenevvlü temin edecekti. o Burun için bir senedenberi çalışıyorduk. Nihayet Fosane fabrikası müdürü Şevket Toryut bey fabrikada yaptığı tecrübeler De- ticesinde yümle tiftiği o mwhtalif mişbetlerde birbirine karıştırarak kumaş İmaline muvaf- fak olmuştur. Bundan sonra pahtoluk, zabit kaputtuğn, askeri kumaşlar, piyasa şayakları, pardemi - Tük, kostlmlük kumaşlar, © battaniyeler, yel kilimleri, kadife masa örtülerini b suretle İ karşılı olarak yapmak ve fiatları tndirmaı kabil olmcaltar. Tiftği yünle karıştırarık işlemek başlı başına bir müvaffaiiyettir ve çok mhhimilir. Tifüklerimiz bu sayede İstihiâir nahasr bula cağı gibi mamulâtımızın nev'i ve cinsleri de yükselmiş olacaktır. ...110EAEEAEEENAK EEE REEEEEEEAEEEEEEAEEKANABEEEEUİREEEUUNARUA SA EE NA EERAEEE ENEZ EEENEEERONANEEEUEEEEEEEANEEAAEENEEAS KASA KARNIN Dikkate değer bir iddia üzerinde Ecza depoları sahipleri, fiatları artırmadık ihtikâr yapmıyoruz, diyorlar Evvelki gün toplanan Etibba muhadenet cemiyeti kongresinde okunan cemiyetin senelik rapo- runda yerli ilâç fiatlarında ihti- kâr yapıldığı iddiasında bulunuk duğunu yazmıştık. İ Raporda, hükümet bazı itha- | lâtı tahdit ve bu meyanda müs- tabzar ilâçların ithalini menet- tikten sonra memlekette yapılan | yerli ilâçların fazla fiatla satıl- mıya başlandığı yazılmakta, bu- Bun bazı delâii ve hadiselerden anlaşıldığı ilâve edilmekteydi. Etibba muhadenet cemiyeti ilâç- larda yapılan bu ibtikâr üzerine Etibba odasına da resmen müra- caat etmiş bulunmaktadır. ' Dün hekim ehbatiyle alakadar olan bu şayanı dikkat iddia kar- şısında ecza depoları sahipleri- nin ne söyliyeceklerini öğren- mek istedik, Depo sahipleri hal- kın sıhhati üzerinde ihtikâr ya- pıldığı iddiasının katiyen doğru Yerli ilâç yapanlar şimdi çok zavallı bir vazıyettedirler. On'a- n bü vaziyetten kurtarmak için hücum etmek değil, ec- nebi müstahzarların memlekete girmesine mani olmıya çalışmak lâzımdır. Depo sahiplerinden di- ğer bir zat da şunları söylemiştir. — Hükümet ilâçlar umumi Yerli malların vitrin- lerde teşhiri Yerli malların mağaza vitrin- lerinde güzel ve cazip bir şekil- de tanzim ve teşhirini temin maksadiyle bu çarşamba günü ticaret odasında bir heyet top- : ianacaktır. . Ticaret ve.âmeli hayat mek- tepleriyle güzel san'atlar akade- misi (ve < tasarruf (o cemiyeti mümessillerinin iştirâk edecekleri ictimada 'vitrinlerin cazip bir şe- kilde tanzim edile bilmesi için neler yapılması icabettiği araş- tırılacaktır. Bu iş için Avrupadan olmadığını söylediler. Bu arada, Hasan ecza deposu sahibi Hasan Bey şunları söyledi: “— Son günlerde yerli ilâç fiatlarmın yökseldiğinden habe- rim yok, Böyle bir şeye de ih- timal vermiyorum. Sonra daktor- ların: söylediği gibi Avrupa müs- tahzarlarmın memlekete girmesi men veya tahdit edilmiş değildir. Bunların ithali temamiyle serbest- tir. Yalnız bu ilâçlar ithal edi- lirken Sıhhat vekâletine malö- mat vermek mecburiyeti konu- şulmüştur. Yazan : Yusuf Ziya Bu zahmetin beyhude olduğu- nu biraz'sonra kendileri de an- lamışlardı. Artık şeker Osmanı unuttular ve arka arkaya içik miş kadehlerin neş'esi içinde, herkes kendi âlemine daldı.. » . . Şeker Osman, yarım saattir balkonda, revk, ışık ve rayiha dolu karanlıklar içinde, tek başına dolaşıyordu. Dekor, bir evvel zaman şairi- nin hoşlanacağı kadar mükem- mel bir aşk sahnesiydi : Mevsim, bahar... Vakit, gece... gökte, ablak suratlı, aptal bir ay... Ve sahnede, sevgilisini dü- şünen Aşık! Şeker Osman, bu manzara kar- şısında, fena bir şey koklamış md ii bir mütehassıs getirilmesi düşü- nüldüğü gibi Avrupada tahsilde bulunan Türk gençlerinden biri- nin Vitrin işinde ihtisas sahibi olmasının temine çalışılması da düşünülmektedir. Seyyar köttecilik yasaktır Seyyar sergicilik evvelce men- edlidiği halde buna riayet edil- mediği anlaşılmış, dün şubelere yeniden tamim gönderilerek bu- nun önüne geçilmesi hususunda ehemmiyetle alâkadarların nazarı dikkatleri celbedilmiştir. gibi nefretle yüzünü buruştur- du.. Kendini gülünç buluyordu.. Kalbiyle kafası, iki düşman gibi boğuşmağa başladılar.. Biri, di- vane bir âşık feryadıyle: Gel, di- yordu, seni ben mesut edece- ğim!.. Öbürü, ak saçlı bir hâkim i edasıyle: Sakın gitme, diyordu, perişan" olursun | Ve Şeker Osman, his ile fik- ; rin pençesinde sağa sola sende- lerken, ansızın balkona, renkli “ ışıklardan bir halı serildi: Kü- çük şark odasının allı yeşilli İ kandili yanmıştı ! ğ Şeker Osman, balkona serili bu renkli ışıkları çiğniyerek ka» pıya yaklaştı ; Fahamet, vücudunu, geniş se- dirin üzerinde yığılı küçük yas- tıkların yumuşaklığına gömmüş, dudakları yarı açık, gözleri yarı kapalı ve burun kanatları av kokusu almış bir kaplan gibi kabarık, yatıyordu... ||| Vee ii ği kal ! tahditten islisna etmiştir. Kon- tenjan dolayısiyle ithali menedi- len Avrupa müstahzarı yoktur. Yalnız pek az bazı müstahzarla- rın miktarı azaltılmıştır. Yerli hazır ilâçların fiatları üzerlerinde yazılıdır ve bu fiat- larda eskisine göre bir değişik- lik yoktur. Sis düdükleri güm- rükte kaldı Limanda sisli havalarda gemi- lere işaret vermek için tahlisiye umum müdürlüğü İsveçten geti- rilen üç sis düdüğü kontenjan / dolayısile gümrükte kalmıştır. Tahlisiye müdürlüğü düdükle- rin sür'atle gümrükten çıkarıla» rak yerlerine konulabilmesi için Iktısat vekâletine mürâcaat et- miştir. Nakil vasıtalarının Yazılması bugün Belediye, bugün şehrimizdeki bilumum nakil vessitini yazacak- tır. Bu tabrir de, nüfus tahriri gibi aym gönde başlıyacak ve bitecektir. Bu sabahtan itibaren belediyece alınan tedbir muci- bince nahil vasıtalarının tahriri- ne başlanacak, akşam bitirile- cektir. Atlar da nakil vasıtaları arasında yazılacaklardır. taam Bekçiler yeknesek elbise giyecekler Mahalle bekçilerinin beheme- hal yeknesak elbise giymeleri hakkinda kaymakamlıklara bir tamim gönderilmiştir. Şeker Osmanın, bir anda bütün itadesi, ipi kopmuş bir tesbih gibi döküldü! Ondan sonra ne yaplığını bil- miyordu.. Bir deli hamleyle bal- kon kapısını açmış, küçük şark odasına girmiş, göğsü, zembere- boşanmış — hıçkırıklarla sarsılarak OFahâmetin dizlerine kapanmıştı. İşte, biraz evvel, genç kızı kabkahalar içinde kıvrandıran, Şeker Osmanın bu saf aşkıydı. Ona, acemi bir âşık taklidi zannını veren, Şeker Osmapın kendi halis aşkıydı. Salondakile- ri küçük odaya koşturan eğlen- celi sahne, zavallı Şeker Osma- nin perde arkasındaki hayatından bir parçaydı... ... Şeker Osman, beyninin içinde kurşun taşıyan bir yaralı kadar muztaripti. Yüzünde tebessüm eksik olmıyan bu adamın, hafta- isr var ki, dudakları pas tutmuş bir kili gibi kapalı duruyordu. j bö ” al || ! | İ, Darülfünunda İ Bulgar Misafirlerimiz Şerefine dün bir çay ziyafeti verildi Iki gündenberi şehrimizde Lu- lanan Bulgar muallimleri dün öğleden evvel Kız muallim mek- tebi ve diğer irfan müessesele» — rini ziyaret etmişler ve Türk maarifinin intizamını takdirlerle karşılamışlardır. N Misafir o muallimler o öğleden sonra da Darülfünuna gelerek Edebiyat fakültesi tarafından | şereflerine © verilen çay zi- 5 yafetinde hazır bulunmuşlardır. Ziyafette Maarif müsteşarı Sa- lih Zeki B. le Edebiyat fakültesi -i 5 ş müderris'eri bulunuyorlardı. İki $a- a at devam eden bu çay ziyafeti İ çok samimi olmuş ve misafir muallimlerle müderrisler arasm- da dostluk ve meslekdaşlık esa- sına temas eden hasbuhaller ce- reyan etmiştir. * Ziyafetin sonuna doğıu Darül- gi | fünun edebiyat fakültesi reisi Muzaffer Bey Türkçe bir nutuk irat ederek Türk- Bulgar d “ dostluğundan, harsından ve maa- o rifinden bahseylemiş ve misafir- leri Darülfünun namına selâm- lamıştır. ğ Muzaffer bey bilâhare bu nut- kunu Fransızcaya tercüme etmiş ve çok alkışlanmıştır. İ Muzaffer beyin nutkuna Bul gar muallimleri namına cevap verilmiş ve Türk milletiyle onun büyük reisi Gazi Mustafa Kemal namıda bütün muallimler üç defa . “Hurra,, diye bağırarak alkışla” mışlardır. v : Ziyafette Dişçi diektebi “on 2 sınıfında bulunan Bulgar talebele- rinden M. Georgi Vasilef'te bir nutuk söyliyerek ezcümle de- miştir ki: Ea — Milletdaşlarım , Türklerle Bulgarların kardeş olduklarmı bilirsiniz. Türkleri, burada kak | zim kadar anlamanıza imkân yoktur. Biz, üç sene içinde Türk- lerin ne kadar samimi, civan mert insanlar olduklarını yakın dan anladık. “a Halbuki biz buraya gelmeden evvel Türkiyeyi büsbütün başka türlü tasavvur ediyorduk. Bize işi Türkiyeyi öyle göstermişler, ta- pıtmışlardı. Yüksek mekteplerde katiyen milliyet farkı gözetilme- mektedir. j Ma, 5 R Milletdaşlarım, Türkiyenin ar (Lütfen sayfayı çeviririz) O geceden onki, İlini hak- kında hükmünü vermişti, O, se- yircilerini gülmiye — alıştırmış bir komikti. Ne kadar ciddi ri le Na çıkarsa çıksın, ona güleceklerdi.. O halde güllsünler, dedi.. Ağlyan marş bir maskara maskesi ta- (| arak tekrar sahneye ahldı: — Dün, şatafat zade Cabir beyle kızlarına rasgeldim. Hem: de nerede bilirmisiniz?, Tram- vayda! Şatafat zade, son günlerde sermayeyi kediye yükletmiş bir i âbir zamân zenginidir. Şimdi, her salonda onların dedikodusu var, Fakat bu dedikodu, Şeker | | Osmanın ağzında derhal bir sa- nat eseri haline geliyordu: — Beni görünce, bol kahka- 4 balarla gülerek: “Şaşlınız mi Os- man bey, dediler... Artık otomo- bil çok bayağı oldu.. Ayda birr kaç bin liracık kazancı olanların bile otomobilleri var.. bayı ahçıbaşıya vw | Bizim ara- |