4 Mart 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

4 Mart 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 4 — VAKIT 4 MART 1932 —— Bir Amerikan Misyonere Cevap Azizim papas efendi; N Avision of Youth adlı Ameri » - mecmuasında intişar eden ya- zınızın Türkçe tercümesini briaz geç olarak okudum. Ateşli bir pa pas olduğunuz için bütün dünyayı! dininize çevirmeyi belki kendiniz için bir vazife telâkki edersiniz. Bu telâkkinize (karışacak değilim. Yalnız müsaade ederseniz yazını- zın bize taallük eden noktalarına ilişeceğim: 1 — Muhit mecmuasını çıkarttır maktaki gayenizin (Okumayı ve yazmayı ilk defa öğrenen Türk! camiasına muasır hayat hakkın - daki hiristiyan noktai nazarını tel kin etmek) ten ibaret olduğunu! yazıyorsunuz. Bu cümlenin bir kısmını teşekkürle karşılıyacağım. içi kısmını affınıza mağruren tashih edeceğim: Hazırladığınız sui kastı cür'et ve cesaretle açığa vuran itirafınız cidden teşekküre lâyiktir. Çünkü Türkler mert ve namuskâr insanlardır; sarahatten hoşlanırlar, Türk camiasının oku- mayı ve yazmayı ilk defa öğrendi- ği hakkındaki iddianıza © gelince bunun ne kadar vahi olduğunu u-| fak bir teemmülle idrak edersi niz. Unutuyorsunuz ki Türk kav- mi, sizin dünyadan bihaber ec - dadınıza muasır medeniyetin esas larını öğreten bir medeniyetin en mühim banilerinden biridir. Ve takdir edersiniz ki medeniyet her| iu n evvel okuyup yazmıya te- pa” eder. e sa vE © W. 2 — Muhitteki neşriyatla (Bu eski medeniyet topraklarını hiris - tiyanlığın inkişafı © ve serpilmesi! için sürüp (o hazırlıyoruz.) di- yorsunuz. Fakat papas efen- di, siz, bu eski medeniyettop- raklarını (Hiristiyanlığın inkişa- fı ve ilmesi için sürüp hazır -| lamıya) luhit) in intişarından beri değil, pek çok zaman evvel başlamıştınız. Bir çok yıllardan- © beri devam edegelen mesainizi > hiçe müncer olduğunu gö: tutarak bu derecelerde ümitlen - memeniz icap etmez miydi? Bu memleketin en ihtiyarlar bile ço- cukluk hatıralarma müracsat e - derlerse sizin köşe buçakta sinsi besi ne yapacaktır? Devlet kendi»! sine ait işlerle uğraşırken, onun "meşgul olacağı içtimai yardım şu- .beleri de bir şefkat müessesesi ol! 'mak, sadaka fantezisiyle geçin - mek olmıyacaktır. Yardıma muh- “taç olanları içtimai muavenet teş- > kilâtlarma raptedecektir. Bu mua jyenet, kesesinden para vererek ku 'runu vustai bir hamiyet olmıya - caktır. Bugünkü insan için bu şe - kilde yardım haysiyet kıran bir şeydir. Muavenet demek teşkilât ir. © Bu teşkilât dilenme suretiyle değil, muhtaçların hayatını kolay- onların hayat şartlarını ehvenleştirme demektir. Binaena- “leyh bu tedbirlerin başında: - 1 — Fakirler için hayatı yarı - dan fazla ucuzlatacak bir (Koo - peratif) vücuda getirmek vardır. Eğer bu nokta dikkatle takip edilirse yardımın edebiyatı yapıl- madan hayat yarıdan fazla ucuz- lıyacaktır. I — Yardıma muhtaç olanlar; kimlerdir? İşsizlerdir, ihtiyarla -| mış iş sahipleridir. Kazaya uğrı -, yanlardır. Fakir hastalardır. Bun- ları, ihtiyarladıkları veya işsiz kal dıkları zaman kapı kapı dolaşa - rak geçindirmek yerine, bunların hayatını içtimai sigortalara rap » tetmek imkânını bulmak daha doğ ru bir hareket olur. Esasen devle- tin iş kanuniyle hazırlamakta ol- duğu içtimai sigorta meselesinin “şimdiden hazırlanması için hazır- lıklar yapabilir. IN — Fakir çocuklara yardım için, onları mekteplerde, teşkilât- landırabilir. Bunları yapan bir içtimai yar- dım komitesi Türk inkılâbma ha- ! etmişseniz, sinsi İncil dağıttınızın silik izle - rini canlandırabilirler. Maamafih sizin bu hususta ne kadar kanaat- kâr olduğunuzu bilmez ( değiliz. Bütün bir asır içinde aslı faslı be- lirsiz mütereddi bir Türkün bile tuzağa düşmüş olmasını o parlak bir zafer gibi tes'it ettiğiniz ma - lümdır. Şu halde (Gerek sizin, gerekse karınızm $ık sık ve büyük! bir zevkle davet ettiğiniz o sözde Türk arkadaşlarınız) o olduğunu biz de aşağı yukarı tahmin edebi- lirdik. Siz büyük ümitlere kapı - lacağımıza Türk cemiyetinin bu süpürültüleriyle iktifa etseniz iyi olur. 3 — Gazetenize mağazalarda, vapurlarda, postalarda velhasıl her yerde tesadüf edildiğini o ve hatta hükümetin bile yüzlerce nüs ha olarak orta mekteplere ve umu- mi kütüphanelere koyduğunu ya - zıyorsunuz. Olabilir. Muharrir - leri, mes'ul müdür ve imtiyaz sa- hipleri Türk ismini taşıyan kim - seler tarafından neşredilen bir mecmuanm, perde arkasmdan, gizli ellerle karıştırılan bir hokka- baz kutusu olduğunu anlamak için keramet sahibi olmak lâzımdır. | Günün Muhtırası | Takvim — Cuma 4 Mar 3 üncü sy 1932. 26 Şevval 1350 Senenin geçen günleri: 65 kalan günler 209 Güneş — Doğuşu: 6.32 Banşe 1802 Namaz vakitleri — Sabah: 532 Oğle: ikindi 15.36: Akşam: 1805 Yatsı imsak : 452 Hava — Dün sıcaklık azami $, as- gari 1,5 dereceydi. Du gün hava kapalı Istanbul — 18 den (9 a kadar 1930'dan 20,30 a kadar Vedia Riza hanımın iştirakile 427,200 dan 2le kadar Habibe Molla 21 den 22 ye ka- dar İnci hanımın iştirakile saz 92 den 2230 a kadar tango. Viyana — 11.20 mektep radvosu— 19,90 konser — 1340 plak konseri — 14 saat başı — 15 plexla operet parça ları — 1655 Beethovenden parçalar — 18 konser — 20.20 wiyolonselle küçük parçalar — 415 Bübül operan — 2330 City Band tarafından /dans musi- kisi Heilsberg — 430 jimnasük ve | konser 30 ev kadınlarına jimnas- tik — 1405 konser — 17.30 konser — 91 Amerikadan nskil — 21,15 Danig den pakil Bükreş — 13.14 plak konseri — 18 örkesma — 1910 örkestra 21 iptidat musiki hakkında — 22 Rus koro heyeti. Roma — 1050 plesk — 21.45 o- Eğer bu muharrirler bilerek size âlet olmuşlarsa (Sık sık ve bi bir zevkle davet ettiğiniz “Sözde,, Türk arkadaşlarınızın bunlar ola- cağına hükmetmek zaruretinde- yiz. İ — Türkün bir mazisi olduğu! gibi bir istikbali de vardır, diyor-| sunuz. Evet papas efendi, bilme- lisiniz ki, Türkün (Pek parlak ve pek muazzam) bir mazisi olduğu gibi istikbalinin de o maziden (da ha rengin ve daha muhteşem) o» lacağıma imanımız vardır. Türkün (Saltanatı o yıkmış, cümhuriyeti kurmuş ve bütün varlığıyla yüzü- nü yarına çevirmiş olduğu da) bir hakikattir. Türkün bütün varlr - ğıyla yüzünü yarma çevirmiş ol - duğuna siz de bizim kadar iman şimdiye kadar takip ettiğiniz istikameti değiştirmeniz icap eder. Çünkü yarına yüz çe-| virmekteki azmile mazinin en köh ne ve en gülünç akidesini bir ara- ya get-rmenin mümkün olmadığı- nı sizin gibi okumuş © bir adamın derhal'teslim etmesini beklemek hakkımızdır. 5 — “Bu gün bir yeni Türkiye doğuyor ve biz esas hatlar-nı tes- bite çalışıyoruz.,, demekten mak - sadınızı kavrıyamadım. Vakıa bir yeni Türkiyenin doğduğu tarihi bir hakikattir. Fakat siz kim olu- yorsunuz ki bu yeni (Türkiyenin (Esas hatlarını tesbit etmiye) ça- İişryorsunuz. Türkiyede © yalnız Türkün olduğunu ve Türkiyenin mukadderatiyle Türklerden başka hiç bir kimsenin oynıyamıyacağı- nı bilmeniz lâzım gelir zannında- yız. 6 — Misyonerin terakkiperver 0- labileceği hususundaki o mahsulü hayalimize ve sizin İsayı temsil et- tiğiniz hakkındaki kanaatinize ka- rışmak istemeyiz. İsadan başka daha kimi isterseniz temsil edebi- lirsiniz. O, sizin bileceğiniz bir iştir. Yalnız şu noktayı ihtar e » deyim: Türk o kadar müterakki bir kanaati diniyeye sahiptir ki, Allahtan başka ilâh olduğu ve şu- nun bunun bu (İlâh) ları temsil! edebileceği hakkındaki iddiaları gülünç telâkki eder. Fikrimce €- ger siz, hakikaten dininize hizmet etmek istiyorsanız daha doğrusu ihtiyar ve zengin kadın vatandaş- larınızı istismar etmekten başka! bir maksat güdüyorsanız bizimle uğraşmaktan vazgeçmek ve ilmin ezici sultası karşısında her gün bir parça daha erimekte olan akide ulak © peret parçası ve konser. Budapeşte — 1015 Macar Or- kestrası tarafından könser — 13 çan sesleri — 13,05 kuartet konseri — 18.30 I du. salon konseri ve cez — 20 Tsgan mu- sixisi — 2130 yüksek musiki mekte- binden nakil — igan musikisi Açıldı — Kapandı 3 2Mart 932 Kambiyo Frensiz Frangi 19 1 ingiliz Tiran Kr. | 28: “Td. mukabili Dotar| 047 bei Cdirer Pehea Drakadi Frank Leva Florin Kuron Min Pera Mark Zloti Feng ev 1 Türk trası Dinar Çervanes Kuruş Nukut 20 Frank (Fransız ilsterlin Cngilizp ? 1Dolar (Amerika) S0lirer (kalya İ BORSA Alan Mecidiye Bankonot nizi tahlis için bütün © mesainizi Avrupa ve Amerikada teksif et - mek ıstırarındasınız. 7 — “Hakiki hiristiyanlık ken- dini her lisanla anlatabilir. İşte Türkiyenin de istediği budur, pas efendi, sizin bu lâflar federsiniz ama akıllı adam sözün- den ziyade deli dekerlemesine ben ziyor. Böyle yazılar ciddi ve aklı başında bir mecmuanın sayfelerin yakışır. İyisi mi? Gelin de şunu daha mantıki bir şekle koyalım ve diyelim ki (Hakikat kendini her lisanla ve katta dilsiz olarak anla- tabilir. İşte Türkiyenin de, Türk- lerin de istedikleri budur.) Baki, bütün dünyanm rahat ve huzuru namına hak ve hakikate zafer, hokkabazlığa da mani in - hizam ve izmihlâl temenni ederim, hörmetlü papas efendi cenapları. den ziyade timarhane duvarlarına! | — Servetifünun— Zonguldak meb'usu Halil !ı »ayük tenow TINO PATIERA pek yakında SCR IBE'nin HAYDUT AŞKI i Dedi, ve pencereden dişarı bak tı. Nazarları hiç bir şey görmüyor- — Of, diye mırıldandı, gene gel diğim gibi kör olarak dönüyorum. Ve artık iyileşmek ihtimali de kal- madı. Tekrar şatoya dönüp yalnız başıma ve karanlıklar içerisinde oturacağım. Ne diye oradan çık- tım ve buraya geldim? Patris cevap vermedi. Teselli etmek hususunda pek acemiydi. Margi devam etti: — Şimdi orada ne yapacağız. Şato esrar içinde ve tehlikeli.. Ah, insanın haberi olmadan birdenbi- re ölmesi ne iyi şey. Vekilharç şiddetle müdafaa et- ti: — Margi hazretleri böyle söy - lememelidir, Sizin yeğeniniz var. Havatta yalnız değilsi: Margi cevap vermedi. det sonra: — Hakkın var, dedi. Tekrar susmuştu. o Açık mavi gözleri meçhul bir noktava dikil - miş bakıyordu. Bazan Marginin gözlerine birer mâna vermek iste- diği görülüyordu. Biraz sonra: — Simdi, dedi, zava'lr Obenin öldüğü yere dönmek bana daha güç geliyor. Bir müd Kont Kastelmeyran amcasmı karşıladı ve ona doğru atıldı: — Amcacığım. Elinden tutrak trenedn indir « di, ancak otomobiline bindikten sonra sorabildi: — E, acma, artık ümit kalmadı mı? Telgrafınızı aldım, fena hal- de müteessir oldum. — Teşekkür ederim. Çok iyi kalplisin yavrum. Bana merha - met ediyorsun. Şüphesiz Parise| gitmemeliydim değil mi? Suvanof bir şey yapamıyacağımı biliyordu. Fakat doktorlar hep öyledir. Mu-! hakkak ümitvardırlar. — Yazık. Şatoya gelinciye kadar konuş-| madılar. Margi odasına gidince, hadisenin bütün teferruatını din - ledi. Hiç bir şey bulunamamıştı. Margi, konta: — Ha, dedi, ben Paristeyken mubibbelerinden birisinin ziyare - tini kabul ettim. — Ya? Kimmiş bu? — Beyhude arama, bulamaz » sın. Madam Gregorovna.. Haki - katen dostlarından mı? Kont o kadar hararetle cevap verdi ki Margi sordu: — Dul değil mi? —Evet amca, ve eğer (isterse kontes Kastelmeyran olacaktır. — İsterse ne demek? — Ne iyi kadım.. Bakınız si- zi tanımadığı halde, benim amcam olduğunuz için sizi ziyaret etmiş. — Değil mi? — Yüksek bir kadm amca, e - min olunuz, ne kadar zekidir bil- Nakledeni fa. seniz. Fevkalâde gözel gözleri var. Her balde sizi teselliye gel miştir değil mi? İhtiyar dalgın dalgın cevap ver dı: — Evet.. Teselliye geldi. <> Güldün ieşekkik edere ip — Ben de. Zira kendisine ge lip beni görmesini söyledim. — Ben getiririm, — Merak etme. Madam Gre» gorovna bana hürriyetine pek mer bet birimi gibi geldi. Kaydi 0 lir. — Kız kardeşi Sonyayı tanıyor musunuz? — Hayır. Madam Gregorovna Paristen döndü mü? — Evet. Dört gün oluyor. — Onu sık sık görüyor musun? — Arasıra. — Bir de çocuğu var zanneder“ sem? — Evet. On yaşında. İsmi Mi- şel, — Bu çocuk belki senin onun la evlenmene mani olur. Zira ba” na öyle geldi ki bu kadın kendini çocuğuna hasretmiştir. Kont cevap vermedi. Esasen içeri Patris girmiş, ve mühendis Lartigin geldiğini haber vermişti. Margi: — Biraz, dedi, beklesin, yeğe “ nimle konusacağım. Mühendis Marginin avdetini bekliyordu. Yeni hiç bir şey keş - fedememişti. Margiden bir şey » ler öğreneceğini o zannediyordu. İntizar salonunda bir aşağı bir yu- karı dolaşırken sordu: — Demek Marginin gözleri a - çılmadı. Ümit de yok öyle mi? —Öyle. Maalesef öyle efendim. Parise o kadar ümitle gitti, sonr da iyi olmadı. Görseniz şimdi on yas daha ihtivarladı. — Çok ıstırap çekti mi? — Sormayınız. Hele ilk günler. Adeta mahpus gibiydi. Vakıa bir çok kimseler ziyarete geldi ama.. İhtiyarlar, malüm ya ölümden korktukları için kendi yaşlarında” kilerden kaçarlar. Gençlere ge * lince.. — Evet.. Onlarda eğlencele “ rin peşinde koşarlar. Ne yaparsın Patris dünya böyledir. —Evet ama, efendim, ne de ol sa, iyi kalpli insanlar da yok de* gil. Meselâ Margi, kendisine öte * kilerden daha fazla iyiliği doku” nan bir ziyaret kabul etti, — Eski bir dost mu? — Hayır. Bir kadın. Hem de kendisin şahsan tanrmıyan bir ka” dın. — Tuhaf şey. j — Evet. Kontun tanıdıkların" dan bir madam. Tesadüfen Paris” te bulunuyormuş. — İsmi? — Madam Gregorovna, (Bitmedi) —i Bugün Melek sinemasında Şen ve neşeli komedilerin en parlağı ve iki sinema kraliçesi olan JEANNE GOiTEL veLUISELAGRANGE temsili muhteşemi KADINLAR AVUKATI komedisini mutlaka gidip görünüz Ufa filmidir Elhamra Sinemasında Bir Rus dramı, Petresburg asaletli, harp esnasında bir Alman kadını Rusyada... İşte BRIGITTE HELM veWiLLY FRITŞCH tarafından temsil edilen a o GİZLİ, VAZİFE Muhteşem filminin mevzuu budar. lutlaka gidip görünüz Ufa filmidir MARSEL ACHARD”ın Güzel piyesi Gönül Kimi Severse (Komedie Française) den Madeleine Renaud: Mus#zam operasını taganni edec-'t tarafından sinemada ilâhi hir tarzda temsil edilecektir kikaten hizmet etmiş olacaktır. i Sadri Etem Mil” <R

Bu sayıdan diğer sayfalar: