e ap ne — Şder, ve Gazivi nasıl tanıdım? |. Hevke traş M. Krippel anlatıyor Çittliklerinin feyyaz tarlasında, berrak seması allında ... M. Krippel , M Krippel Samsunda eseri olan koy Selin tüşat resminin yapıldığı alşem, kendi şeref ne verilen ziyafete Re setim. hur hazretlerine ait hatıra ve inübaların Şövle anlatmışr. “Türkiye reis.cümkuru Gazi uslafa Kemal: Hz. ni ilk defa | Olarak 1925 senesi haziranında mülâki olmakla mübahiyim. Bu | Mülâkatım, taliin gözel bir te “ Sadüf eseri olarak, çifliklerinin feyyaz tarlasında berrak seması altında vaki olmuştur. Vazivetten anladığıma ' göre Gazi Hz,; çifliklerinde, kendi | erince mühim bazı talimat ve <mirler . vermekle meşguldüler. i rw... verdikleri. bu. tali- EM erer etme Tyerterdiz U iştigaseri bana kendilerini bir. müddet müşahede etmek farsatını bahışetmiştir. Bir san'atkâr gözüyle ne ka- canlı ve cevval bir şekilde ştuklarımı ve hareket ettik- lerini görmekle mütehayyir kal- ve çok sevindim. Erazi üzerinde icabeden nok- 1 ellerile gösteriyorlardı, kol- ' keskin hatlar çiziyor ve el- | leri, parmakları açık olarak, | adeta eraziyi okşuyordu. Bakmak istediği cihete (göre sık sık | Ve keskin adımlarla yerini değiş | ir, Sonra bir kroki üzerinde be yeti tetkik ediyor. Kısaca düşünce hakiki vazıyeti bul- | Muğa kifâyet ediyor. Ve aynı ateşli etvarla yeni baştan aynı | harekat, tekrar ve nihayet bir Simsek gibi çakan yumruğunun Daş tarafı nünkü sayımızda | ne , en ipe sarılıp zenbilin içi- nie eri Zenbile oldur. lurdu yuka seztrdi. Bir hayli. çalışıp en &l3| geri, erden bir harman vücude! edi, dn kih kala (Hazır inm di Başka iken çalışırım, dedi. Mek, Yar gerek bir şey sezdirme Kazanmeşi kaptanın merhametini daha için naçar birkaç saat Man, Açlışıp kâfi miktar inci bar| Gldüy, “çde geldi. İhtiyar (Artık - z ze kalmadı. İndir! i çeten bu kadar seçme in- yeni de, beni de ak kadar : Çek beni. İstersen ge| mağ, daha çalışırım, Bugün| içbir tehlike yok. Beni d: sen çalış) dediyse- mwülâyim bir lisanla işken bugünlük sen günler istediğin ka - Nefis bir Türk masalı < Toplıyan: Kastamonu meb'usu Velet kalmadı, deyince, kaptan baba (Bire murdar mayalı köpek! Ken di canınm tadını bilirsin de şu hareketile en doğru şekli buldu» ğuna kani olarak kararını veem» rini veriyordu. Bir kaç saniye sağ eli kalça” sında bacakları açık olarak ha- -ketsiz sakin durdu ve birden: sire döndü. Anladım kendi meş- galesini ikmalle beni kabul edi- yor. Aynı zamanda kuvvetli eli- nin samimiyet ifade eden sık- masım “ssettim, Ve sonra kuv- vetli b: ışlarıyle mavi gözlerini gördüm ve yüzünde bariz çiz- gilerile dehanm alâimini oku- dum, Muhterem efendim. (On üç sene İ kalesinde insanlık İnanıniz ki henüz bir kelime | konuşmadan bu harikulâde in sanı müşkhede ettiğim bu daki- | kalar senim gibi heykelle uğ- raşan insan için çok mühim bir mevzu oldu ve sevincimi tuta- mamak ve iyi bir terbiyenin cabettirdiği süküneti mubafaza elmek için çok müşkülât çek- tim. Içim meşeden kayıyordu. Se- vircimi o tulamıyordum. o Çünkü kanaat (o getrmiştim ki Gaziyi her bengi bir vaziyette teces- süm ettirmek ve heykelinin can- llığını temin etmek benim için mümkün olacaktır. Bu kısamüd- det zarfında vermiş oldukları . müşahede fırsstları ne kadar az olsa bir heykeltraş için müsa- vidir. Çünkü yaradılışta kuv- vetli insanlar kısa zamanda da şahsiyetlerinin kuvvetini tebarüz ettirirler. Y 1928“sehdsi -K.-sanisinde bu- gün açılma merasimi yapılan heykelin krokisini çizerken yal- nz muhayyelemi vekayiin tari- hile korulaştırmam bu heykelin esasını na ilham elmiye kâfi gelmiştir 1929 senesi K. evvelindeise Samsun makamatından kat'i ola- rak bu eseri vücuda getirmek emrini aldığımda, bir heykeltraş için en müsait bir zemin mevzuu önünde bulunduğuma emindim. | Eline aldığı mevzudan azami il ham alarak en mükemmel bir şekilde eserini ibda edebilecek bir san'arkâr için bile bu mevzu; san'atkârların hakiki bilgi ve kabiliyetini meydana çıkartacak zorlukta bir eserdir. Umumun eserim hukkında sa- mimi duygularını lehimde ifade- lerinden muvaffak olduğuğumu ç evvel mede- N niyet ışığının eN Nilvadisinde doğ- duğunu Ssaniyor- duk, halbuki... İngilterenin o meşhur #ntrepo âlimi, Sir Artür Kit son yazdığı ve: medeni Ord -İ cesinde Jiya) mütemadiyen terakki etmekte oldu » ğunu şu şekilde anlatıyor: Bütün dünya en esk; ceddimizi a ramakla meşgul, Bu taharriler her gün ilerliyor. Ve ordu ordu insanlar bir netiecye varmıya çalışiyor. Bu ordularm biri, yazlı tarih dey rini geçerek Misir ve Irakta yapi hafriyatla tarihten evvelki devirleri! ve mahvolmuş © medeniyetleri tetkik! ediyor, Bu orduyun hedefi şehir me- deniyetinin o mebadisini (Obulmaktır. Çilnkü şehir medeniyeti, asri yuşayı- şımızın başlangıcıdır. Bu ordu geçen sene zarfında milâttan evvel 4097 EN attığı anlaşıldı. Çünkü onun ales ne evveline kadara vardı ve o zaman şehirlerin kurulmuş olduğunu gördü. Bu tetkiklere #öre Ur şehri milâttan ben bin sene evvel bir tufana uğra» mıştı. Bu suretle şehir medeniyetinin i , l tarihi altı bin seneyi geçiyor ve en es, ki şehirlerin insanları bugünün Pa - anlamakta isem de; bu muvaffa kıyetin şahsımda değil, mevzuun büyüklüğünde temerküz ettiğine kaniim. Muhterem efendiler, mahviyet- kâr bir insam olduğum söyleni- yor. Bur başka - fırsatlarda belki doğru olabilir, Fakat bugün doğru değildir. Bugün ben yük- sek bir gurur ve iftihar duygusu hissetmekteyim. Günkü vazifemi ifa ettiğimden eminim. Vazife kelimesinda ifade etmek istedi- ğim; tabiatın bana babşetmiş olduğu istidadı; faal ve devamlı bir çalışmabın vermiş olduğu tecrübeleri ve çalışmaktan duy- duğum büyük zevkle hülâsa bir kelimeyle bütün mevcudiyetimi bu işin ikmaline hasretmekliğim- dir. Bugün #izin sözlerinizden ve yüzünüzden bu işin iyi olarak yapıldığını anlıyor ve okuyorsam bu benim için en büyük ivaz ve mükâfattır.,, M. Krippel bündan sonra kendisine yardımda bulunan muhte! f zevat ve mü- essesata teşekkürlerini bildirmiş, bu a7a- da Ekrem Rüştü Deyi, Samsun velisini, ve Samsun halkını bilhassa zikretmiştir. nen ocaklarının üstünde aç çıp - lak sefaletle ve türlü hastalıkla can veren ya igöz önüne gire ere canararla insan ne münasebeti var? Biçare! lan benim sana karşı ne suçum vardı ki bundan beş sene evvel sen be nimle her namuslu tüccar gibi mu kavele edip şuracığa getirdin. Be- yaşa gelmişsin, bu kuyularda si ni âdi bir amele gibi akşamadak ca senedir en acı ölümlerle şehit b ettiğin mazlum sürülerinin nasıl “Yor dum artık. İste gör bir ölüm çılgmlıklariyle can verdik! kıverdin. Kan yaşlarım, ek sakalı eti ma dökerek sana o kadar yalvar- lerini, nice hanümanları harap | iye (Okadar çalıştırdm. ö Sonra beni bu küyu içinde bıra- tiğini niçin düşünmezsin) deyince| dığım halde katı yürekle beni a - ihtiyar şaşaladı, şaşkın bir halde:|laya aldm, Allah korkusu, ak sakal, şeref ve haysiyet mesâlesiydi ki! “Bana niçin böyle münasebetsiz bühtanlar ederek haksız, allahtan korkmadan ak sakalımla söğüp sayıyorsun. Senin bu sözlerinden ben bir şey anlamıyorum. Hele beni çıkar da anlaşalım, dedi. Kaptanm bütün hıncı başına top- lanıp: “Ulan alçak hınzır köpek! Sen allah korkusunu, ak sakalı, şerefi, hörmeti ağza alacak mel» unlardan mısın? Bunca bizünakla şu çukurda eliyle çığrışmaları rm mezarlarını kazıp o mh: o vakit beni sana itimat ettirip buraya kadar getirdi. o Şimdi de ben sana senin bana taş yürekle verdiğin cevabı aynen iade ediyo rum: Ben tecrübe için zehir yemem. Seni çıkarayım da kendi felâke « timi elimle mi hazırlıyayım. Sen benim s; Sır dediğin örtü. lü gerek. İhtiyar isi anladı. Cok ağ | | arıydılar, Medeniyeti be k çalışan bu or ordu insanlığın gayret ediyor, kü onlarm buldu esmeye kadar fler 1927 de Pekin civar nan İnsan bekayası fa insanlık hakkındaki bilgimiz yon seneye vardırdı. Ve o zaman, İn sanın bugünkü medeniyet temellerini bir takem alât ve edevat kullandığı meydana çıktı. İ Demek ki medeniyetimiz, hiç ol - mazsa bir milyon #ene evvel açıldı. O azmamki insanlar, garip ve iptidaiy- diler İnsan bir milyon sene zarfında bugünkü hale geldi. Onun rengi, zih-' niyeti, yaşâyışı harareti değişti. Acaba insanlık bir milyon sene| sonra ne olacak? Gene terakki ve te kâmülde devam edecek mi? | Buna şüphe yoktur. Bunu anla -| mak için biraz geçmiş tarihe bakmak yetişir. Hindistanda (Sind) vadisinde ya- pılan hafriyata göre Mısırın ehram inşa olunmadan “vvel orada büyük bir şehir medeniyeti vardı. Milâttan dört bin sene evvel (o Sind vadisinde 5-— VAKIT 21 Kânunnsani 19:2 | Norveçte 22 ona ” 4 ) 7 u ordu insanlar baş- > “lang imızı Milâttan4000 sene evvel Anadolu 3 5 bir medeniyet ştı rıyorlar! yet merkezi idi $1 vis, Tondra ve Nevyork sekenesi dere) cek: her re ve İrlandada 2674595, ryada 250955, Mataristanda 244,00, Belçikada 178,162, İtalyada 799/741, Çekoslovakyada 253000, Ho. lândada 106,7 Danimarkada 98,100, 22431, İsveçte 44251, Po - aristanda 29544 Estonyada 2168, Romanyada 147,009, Sırbistanda 21 bin beş yüz dokuz, Amerikada 6 mil- yon 209 bi (anadada 779,721, In « ponyada 394, Avustralyada 118 bin 424, Meksitnda 144772 , lonyada 2! Finlandiyada 676 Aero kulüp Umumi kâtip dediko- otuz binden fazla nüfuslu sehirler dülara cevap veriyor bulunuyordu. On üç sene evvel medeniyet nin dört bin sene evvel Nil va doğduğunu zannediyorduk. Yeni keşif- lerle çok yanıldığımızı anlıyoruz. Milâttan döt bin sene evvel yalar» Mısırda değil, Irak, Anadolu, İran, Blücistan, Afganistan, Hindistan me-! deniyet sahalarıydılar. Bu medeni -| yetlerden yalanız biri, yani İlısır tam payidar kaldı. Diğer memleketlerde İlk medeniyetler rehberlerinin halef. leri yarı bedevi bir hayata döndüler. Dört, beş bin sene evvel Şark medeni- yetinin ne kadar geniş bir saha işgal ettiğine bakarsak bunun ancak iki üç bin sene zarfında oOGarbi Avrupaya geçmesine hayret ederiz, Fakat hu medeniyetin Garba geç mesinin üstünden on beş asır geçtiği halde o henüz yerli yerindedir. | Acaba Garp medeniyeti şahlkası « na vardı mı? İ Medeniyetin terakkisi, artık yal « nız tabiatın eseri olmaktan çıkmış ve insanm eline geçmiştir. Onun İçin medeniyet mütemadiyen terakki edes| tirdi, Hâlâ bağırıp çağıran ihtiya-, | rın mel'un ağzını bu taşla kapa - mış, tanrının mazlum kollarını da beşeriyetin en büyük düşmanı o - insanlar arasında hoş geçin - menin, ebedi karşılıklı sulhle dün yayı cennete çevirmenin biricik temeli olan emniyet ve itimadm namusunu berbat eden bu çirke- fi, bu gözünü hırs bürümüs buna- ğı ebediyyen suzturmuş oldu. Doğru deniz kıyısma gitti. Bir yar üstünde duran karaköle (ha- ni efendi) diye sordu. (İşte gör- müyor musun) diye denizi göste - rince şaşkın şaşkın denize baktı. Kaptan baba o (Muini katil)! ide deryayı gufrana ısmarla - dı (1). Onun boğulduğuna emin olup müsterih oldu. ! Kaptan baba o gece deniz kıs) yısmda yeyip içip er beseriyeti iksek terbiyesine mu sallat olan iğrenc (Hırs) timea - linin kötü örneklerle masum ah - lâkları zehirlemesinden insanlığı kurtaran bir mücahit OKeyfiyle ladı, yalvardı, yakardı. O Kaptan müsteribane bir uyku cekti, baba uzaklardan vamyassı iri bir) Sabahleyin şen, dinç bir vü - e kuyu ağzına ge - cutla incileri ayıkl np Şuv â Aero, kulüp umumi kâtibi ve kulüp müessessislerinden tâyya- " reci Hayrınnas Bey kulübün fa- | aliyeti hakkında şunleri söyle- miştir : — Hakiki vatan hissi taşıyan memleketini ve topraklarını cid- den seven hava aşıklarının ais le bütçelerinden keserek gıdaların (o eksilterek © vücude getirdikleri Aero kulüp memle- ketimizin mühim bir noksanı telâfi etmiştir. Bu milli müessiseyi korumak vatanını seven herkesin borcu- dur. Milli işlerde şahsi iğbirar mevzuu bahsolmaz. Biz biraz meydana gelirdik. Bizden daha çalışacaklara yerimizi her zaman terke hazırız. Hâttğ bu milessi- senin en ufak bir memuru ols mak ta bizim için bir şereftir. doldurdu. Güzel bir eyyamla 82 zamanda Basraya erişti. Çoluğu « na, çocuğuna eşine dostuna kavuş tu, Basranın en birinci zenginle - rinden oldu. Malını temkinle ted- birle kullandı. Denizcilere yardı « mını arttırdı. Hanlar, hamamlar, mabetler, çeşmeler yaptırarak hem memleketini mamur etti hem güzel bir nam ve şan bıraktı, “ Vatanın en lunan her mecli lini öperler derlerdi. , Yücuduyla iftihar e (BİTTİ) (0) Ea ölr dam in sorma - olur mağ ayırlı evlâdı srrasına