— VAKIT 18 Kânunusani 1932 “İstanbulda kaç kişi tiyatroya Dört senede kaç temsil verildi— gidiyor ? Darülbedayi hasılâlı artıyor mu, eksiliyor mu ? — İstanbullular hangi gün daha çok tiyatroya giderler ? İstanbul Belediyesi daimi en- cümeni azasından Suphi Beyin evvelce Darülbedayi müdürlü- ğünde buunduğu zamana ait kıymetli bir istatistik vücuda ge- tirdiğini ve bu İstatistikten al- diğimız bazı malümatı yazmıştık. Dünkü VAKIT'te çıkan bu ya- zda memleketimizde dört sene içinde oynanan eserler arasında hangisinin ne kadar hasılat ge trdiği ve bizde piyes telf, ter cüme ve adapte eden muharrir lerden kimin ne kadar kazandı- ğı gösteriliyordu. Bugün Suphi Beyin istatistiğin- den başka bir kısmını neşredi- yoruz, Dört senede kaç temsil verildi? 8 Kânunuevvel 1977 den 24 mart 1928e kadarki tiyatro mevsimi esnasında Darülbedayi 108 temsil vermiştir. 25 teşrini- evvel 1928e kadarki tiyatro mevsiminde 159 temsil ve.ilm ş- tir. 1 teşrinievvel 1979 dan 31 mart 1930 a kadarki temsil mevsiminde 192 temsil verilmiş- br. İ #sşrinievvel 193! e kadar olan tiyalro mevs'm'nde verilen temsiller 186 dır. Bu suretle dort senede 645 temsil verilmiş o'uyor. Istanbulda kaç kişi tiyatroya gider? 1927 - 1928 yatro mevsiminde 1247 loca bileti satılmıştır. Be- her locada dört kişinin oturduğu hesap edilirse 4968 kişi bü mev- simde Darü'bedayi temsillerini locadan seyretm'ştir. Eu mes'm- de 6612 koltuk, 2800 sandalya, 7000 talebe ve 9000 paradi bi- leti satılmıştır. Çıkan petice şu- dür ki 1927-1 978 temsil mevsi- minde 30400 kişi Istanbulda Darilbedaiye gitmiş, parasını ve- rip tiyatro şeyretmiştir. 19.8 - 1929 temsil mevsimin- de 9972 kişi locadan, 9700 kişi koltuktan, 4001 kişi iskemleden, 1700 kişi paradiden, 10300 kişi talebe biletiyle tiyatro seyret- miştir. Bu mevsimde parssın verip Darülbedaiye gidenler 509- 73 kişidir. 1929 » 1930 temsil mevs'minde 15172 kişi locadan, 9302 kişi ko'tuktan, 6222 kişi iskemleden, 22708 kişi paradidan, 13424 ki- şi talebe biletiyle tiyatro seyret miştir. Bu mevsimde pârssını verip Darüibedayie gidenler 66- 831 kişidir. 1950 - 1931 temsil mevsiminde 16200 kişi locadan, 6651 kişi koltuktan, 6584 kişi iskemleden, 23631 kişi paradıdan, 16328 ki- şi de talebe biletiyle tiyatro sevr etmiştir. Kayan 65394 kişi ücretini verip Derülbedaiye gitmiştir. Darülbedayi hasılâtı ari yor mu eksiliyor mu? Darülbedayi 1927-14. tyalo mevsiminde 52658 ir., 1978. 1929 tiyatro mevsiminde 48806 lira, 1929-1930 tiyatro «evsi- minde 56947 lira hasılat yapmış- tır, Görülüyor ki bu üç senenin hasılatı ber sene mülez.y'tiir. 1930,1931 tiyatro mevsim: deyse 51322 lira hası'at o'muştur. Pu senenin basılâtı bir evvelki se- neden birkaç bin lira ro! sanlır —— Halbuki seyirci adedi bır evve ki T aaa mazeran birkaç bn kişi » Buna rağmen ân mtraayıp eksilmiş o'masi koltuk müşteriler'nin azalıp paradi müş- terilerinin çoğalmasındandır, bir çok kimseler tiyatroda evve'ce ko.tuk bileti alırken iktisadi buhran neticesi olarak paradi bileti a'mıya başlamışlardır. Istanbullular hangi gün daha çok tiyatroya gidiyorlar? Suphi beyin istat'stiğinde ha- sılat sene Üzerinden olduğu gibi aynca aylar üzerinden, başka bir sutünda da günler üzerinden tesbit ve tasnife tâbi tululmuş- tur. İstatistiğin bu kısmı bize şunları söylüyor: İstanbullular Oen çok cuma günleri gündüz tiyatroya gidi- yorlar,. Dört sene zarfında mü- temadiyen cuma maltinelerinin yaptığı hasılat, diğer günlerdeki bası'attan fazladır. | İkinci de- recede fazla hasılat getiren tem- siller perşembe günü akşamı ve- rilenlerdir. Üçüncü derecede cu- ma günü akşamları çok hasılat getiren gecelerdir. Demek ki Istanbullular en çok tatil günlerile tatil gününe irişen gecede ve tatil gününün akşa- mında tiyatro.a gitme! tedirler. RA. Hacca gidenler git- tikçe azalıyor Mısırda çıkan “ Muhadener, refiki- miz yoziyor. “Haç seferi her gün biraz da- ba yaklaşıyor, hacca gidenler her sene bir parça daha azalı. yor. Yeni sene de bir az daha noksan olacağı söyleniyor. Fakat bu seneki tenakus buhran neti- cesi değildir, hükümetler idare ettikleri milletlerden hacca gıt mek istiyenlere müsaade etmi- yecekler. Çünkü Hicaz hükümeti hiç bir milletin sıhhiye heyetini kabul etmediği gibi kendi dok- torlarına da maaş vermediğin- den bütün sıhbiye heyeti vazife- sini terketmiştir. Geçen sene bir çok insanlar binbir hileye tevessül oederek Hicaza gitmek üzere yola çık- mış bir çok zavallılar sefaletler içinde H'caza bile varmadan yolarda vefat etmişlerdir. Hükümetin diğer hükümetler gibi balkı irşat ederek büyük bir tehlikeden kurtarmasını te- menni ederiz. Maamafih her şe- ye rağmen tehlikeye koşanların memleketin sıhhalım teblikeye düşürenlerin şiddetli cezaya çar- pı'ması bir vec.refir İzmir shin şirketi işi Muamelâtına hükümetçe vezi- yet edildiğini yazdığımız İzmin nbtım şirketi hakkında İzmir ga- zetelerinde o''udujumuz tafsilâta nazaran o şirket, meme'ctteki bütün imtiyazlı şirketlerin Türk tabiiyetine girmelerine rağmeb bu şirket burdan imtina eteiştir. Nitekim (şirketin muaswelâ'ına vaziyet edildiğini öğrenen şir- ket müdür ve murahbası olan zat İzmirdeki bir ecnebi devle- tin ticari oOmümessili nezdine şitap etmiştir. Yepian tetkikat neticesinde bu şir etin yirmi beş otuz sene- denberi iki taraflı hesaplar yap- tığı ve bu suretle hükümet issesinden milyonlarca liraya baliğ olam bir sulistimalde bu: neydana Çıkmıştır. Günün Muhtırası Takvim — Sslı 18 Kânunusani ( in- d av 1952 10 Ramazan 1351 Senenin geçen günleri 18 kalan günler 342 Güneş — Doğuşu 7,23 Hanşı 177 Namaz vakitleri — Sabah 721 Öğle: 1224. ikindi 1452. Akşam 177 Yatı. 1841 *msak 530 Hava — Dün hara'et derecesi aza- y asgeri T olrak tedil esece", hava balatin olacakur. Bu- gün hafif yağış olacık ve iodosa döne cektir. Radyo Istanbul radyosu 6 dan 7 ye kadar g'nmolon. 730 dan 830 a kadar Artaki efendinin işti rakiyle birinci kısım saz, 880 dan 9a kader Darülbedayi | tarafından (o temsil, 9 dan 10 a kadar Zeki beyim iş tirakiyle ikinci kısım saz, 10 dan 10,303 kadar Srwd'n Aimanar Yeni Bir Kurşun Icat Ettiler! Almanlar yeni bir kurşun icat etmislerdir. Bu yen: kurşun her tarafta derin bir alâka uyan- dırmıştır. Almanya haricindeki bütün harp mutahassısları bu me- seleyle meşgul olmakta ve yeni ihtiram bir hakikatimi, yoksa bir blöfmü olduğunu anlamiya çalışmaktadırlar. Yeni kurgunun, başlıca bassalarından biri hari- kulâde süratidir. Bu yeni kur- şunun, şimdiki kurşuvlara naza- ran sürati iki mislidir. Bazı mu- tebassıslar, yeni kurşunun baiz olduğu sürati, namlunun daba büyük ve ağıza doğru daral- makta olmasına, sonra kurşunun yumuşak “bir maden içinde bu- lunmasına atfetmektedirler. Amerika mütehassıslarına gö- re bu harikulâde süratin sırı kurşunun içindedir. Bu yeni kurşunu ihtira eden Her Eyerlich yeni kurşunun ma- hiyetini izahettikten başka kul- landığı tabancanın evsafını da saklamadığı halde istimal ettiği infilâki dumanın ne olduğunu söylememektedir. Mütehassıslar, yeni kurşunun askeri işlerde ne derecede müfit olabileceği meselesi üzerinde de ihtilâfa düşüyorlar. Çünkü yeni kurşun kullanıldığı takdirde onun yapacağı sadme çok kuvvetli olacaktır, denilmektedir. Fakat kurşunun muhterii bunu tekzip ediyor. Sonra bu yeni kurşunun nam- la'arı çabuk eskittiği de ileri sürülmekte ve birkaç kurşun atıldıktan sonra mnam'unun kıp- kırmızı olduğu ve eskidiği iddia edilmektedir. Fakat Amerikah mütebassıs'ara göre bu noktayı halletmek çok mümkündür. Çün- kü yeni bir çeşit çelik ku'lan- makla bu no:san bertaraf edi- lebilir ve namlu bu sayede im- tidat ve tazyike mukavemet eder. Bu cihetin teminile yeni kur- şunlar ku! amılabilecek ve ilerde nek esrieı « vuku bulacak harplerde mühim bir tesiri basil o acaktır, Bilhas- sa bu yeni kurşunlardan tanklara karşı st fade olunacağı zannedi- liyor. Fakat tanklarin da ku yeni kurşun'arla techizi mümkün ola- | caktır ——— Dünyanın en buyuk su bendi | Dünyanın en büyük su bendi olup İndus nehri üzerinde bulunan ve 7 büyük kanalle Snud eyaletinin sulan -| masını temin ecdn Lloyd bendinin dün sabah valii umumi tarafından açıl - ma resüij İcra edilmiştir. David Golder Yazan: iren Nemirovski Güçlükle döndü, arka üstü yattı. Birdenbire kendini yıf ve pek ha'siz buluyordu Sa- ate baktı, Geçti. Dörde geli- yordu. Biraz bir şey içmek istedi El yordamile gece için hazır'an- mış olan İlmonalayı aradı, bar- dağı istemiyerek konsola çarptı Ses duyan hasta bakıcı bir- denbire uyanarak kapı aralığın dan başını uzattı: — Biraz uyuvabildiniz mi? — Evet, evet, Bardağı olduğu gibi içti, bas- ta bakıcıya uzattı, sonra, birden- bire durarak, sordu: — Duyuyor musunuz ?... Bah çeden bir ses geliyor, Bakınız. Hasta iyilli, baktı; — Zannedersem Joys! — Çağırınız. Hasta bakıcı çıktı. Biraz sow- ra Joys'un yüksek ökçelerinin sesi duyuldu ve Golder, onun; Ne var, fenamı? Diye sorduğunu duydu. Sonra Joys koşa koşa içeri girdi, ve eektrik o düğmesini o çevirerek lâmbayı yaktı, — Dad, bu karanlıkta nasıl durabiliyorsun, o şaşıyorum.. Bu gece kandiller pek kuvvetli.. — Neredeydin, iki gündür gö- zükmedin... — Vallahi bilmem, işim vardı. — Nereden geliyorsun? — Sen Sebastiyenden.. Maria- Pianın balosundan, Tuvaletime bakl.. Hoşuna gidiyor mu? Mantosunu araladı, kül rengi tülden, çok dekolte bir tuvalet giymişti, Poynunda bir sira pır- lanta vardı. Altın saçları rüz- görla uçuşmuş, karışmıştı. Gel- der, ona uzun uzun baktı, Dad... Ne tuhafsın:. Bir şey söylemiyorsun, ne o, darıldın mı? Karyolanın östüne sıçradı, a- yaklarının ucuna diz çöktü: — Dad, dinle. Bu akşam Prens dö Galle dansettim, Dans bittikten sonra Maria-Piaya “Ne sevimli kız, ismi ne? ,, duydum,. Ne dersin? Memnun olmuyor musun? Neşeli bir kahkaha atlı ve boyalı yüzünde iki küçük çukur peyda olmuştu. Hastanın üzerine okadar eğiliyor ve abanıyordu ki, basta bakıcı eliyle bir işaret yapmak mecburiyetinde kalmıştı, Fakat yatak çarşafının bile göğsünün, kalp nahiyesinin Üze- rinde ağırlığına tahammül ede miyen Golder, sesini çıkaramı: yor, onun, Çıp.ak kollarile, ba- Şının ağırlığını duymuyordu bie. Goderin kapalı ve sarkık du- dalarının bir köşesinde, bir te- bessüm belirmişti, — Memnunsun, değilmi Dad!., Nasıl bilir m.. Seni birakıp dan- sa gilim diye darılmışlın değil- mi? Fakat bak, gene ilk defa sani ben gülcürdüm. Fa, Dad biliyor musun? Otor ebili aldım.. Görsen ne güzel... Rizgâr gibi uçuyor.. Seni ne kadar seviyorum bi sen Dadi.. Durdu, birdenb're esnedi, çö- zülmüş saçlarım tutop havaya kaldırdı. — Gidip yalacağım, uykum var. Dün de saat 6da yattım... za bakıcı pencereden matmazel İ Yorguvum,. Bu gece de sabaha i kadar dansettim. Gözlerini: yarı kapadı ve mr rıldanarak şarkı söylemiye baş: eee Markita nedir? | dediğini | sonra Nakledeın fa. — Allahrabatlık versin Dad Uyu, güzel rüyalar gör, emi? Eğildi, yanaklarından öptü Go'der mırıldandı: — Haydi git yat, Joys... Joys çıktı, Go'der, onun aya seslerini uzun uzun, fakat de" minkinden başka bir bisle, 84” kin bir hisle dinledi.. Bu küçük, gül rengi tuvaletiyle ona, kendi siyle beraber: hayat getirmişti. İ Şimdi, daba rahat, daha kuvvet” liydi, düşündü : Ölüm... Ben de kendimi bırakıyorum... Aptallık! Çalışmak, daha çok çalışmak lâzım,. Tubingen 76 yaşında. Nesi yar? Bizim gibi adamlari! ancak iş yaşatır. Hasta bakıcı e'ektr'ği söndür” İ müş, bava gazında ihlamur kay“ natmıştı. Golder, birdenbire on4 döndü: — Telgrafı, dedi, göndermiye ihtiyacı yok.. Yırtınız. — Peki efendim. Hasta bakıcı dışarı çıkar çık maz, rabat rahat uyudu. ON ALTINCI KISIM Golder, iyileştiği zaman eylül sonuna gelmişti. Fakat bava, ya” zın orıasında olduğundan dabâ güzeldi. Hava bol güneşli, bal gibi yaldızlıydi. O gün,öğle yemeğinden sonrâ Golder, adeti olduğu üzere ge lip yatacağına, taracaya çıktı, iskarpinleri getirtti, Glorya ora* da değildi. Biraz sonra, Hoyos; geldi. Golder, gözlüklerinin üstüne den baktı, sesini çıkarmadı. Ho» yos, açılır kapanır bir sandals yeyi nihayetine kadar açtı, ya- tağa yatar gibi içine uzanarak, kollarını sallıyordu. Tırnakları" nın ucuyla, zeminin soğuk mer- merlerine dokunuyordu. — Hava serinleşti, artık da ha az sıcak... Sıcağı hiç sevmem. — Joys mu ? Galiba Mauruig lerde* niçin sordunuz? — Hiç, buraya geldiğiniz yokta.. — Gençlik.. Sonra ne diye. bu yeni otomobili aldınız.. Hoyos durdu, bir dirseğinin üstüne kalkarak bahçeye baktıs. — İşte, Joys geliyor.. Kalktı parmaklığa yaklaşarak seslendi: —Hey.. Joys.. Gidiyormusun? Çılğınmısın ? Golder O homurdandı; — Neo, ne var? Hoyos kahkahalarla gülüyor” Nesi vaf — Na takaf kız.. nesi yok, pılı pırtıyıda topla" mış.. Jill, Bebeklerinide mi mıyor musun? Hayırmı? Peki küçük oprenseside götürmüyo” musun, g zelim? Golder, bak, ne tahaf.. Joys haykırdı: — A Dad oradamı? Ar# madık yer birakmadım. Koşa koşa taracaya çıkt arkasında seyahat mantosu, b#” şında, gözerine kadar indiri miş beresi, kolluğunda da kö peği vardı. Golder, birdenbir? kalkarak sordu: — Nereye gidiyorsun? — Bil bakalım! Colder hiddetle bağırdı. — Aptal beyninin içinde? geçenleri ne bileyim ben? sual sorunca cevap ver, 4)