18 Ocak 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

18 Ocak 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

v MDR e D. KE YK SEE Dilini bilmediğimiz mem- leket istasyonunda Beyne'milel işaretlerden rasıl istifade edebilirsiniz ? Şimendifer yo'cularının İisan- arını bilmedikleri muhtelif mem- İsketlerde istirahatlerini temin işin “Beynelmilel Demiryo'lar it- tihadı,.bir takım işaretier hazır. miş ve bunların bütün istas- Yonlarda kullanılmalarım tavsiye etmiştir, Her yolcu bu işaretler saye- #inde istasyon'arda aradığı yeri bulmakta müşxülâta uğramıya- Saktır, İşaret'erin bir kısmı şun- rdır; Meselâ çaprast duran bir ça- tal biçak işareti bar ifade eder. Büyük bir bileti bilet kişesini, Üç maden sikke, para bozdur- Mâk ve değiştirmek kişenini Bösterir, Sandalya, stasyonun © :ma odasını, zarf postaneyi, açık kapılar ve bir os çıkılacak Yeri, bir loxomotif trene gidile- tek yolu göstermektedir. Bu işaretler büyük yapılıyor ve kolaylıkla görülüyor. Bu işaretlerin tertibi demiryo!- ları ittihadının İngiliz komitesi tarafından teklif olunmuş ve-ka- bul ettirilm'ş'ir. Teklifin sahibi vlan Mister Brans şu sözleri söy- lüyor: “Bir sene evvel seyahat edi- yordum. Macar standa bir istas- Yonda tevakkuf ettim. Macarca bilmediğim için birçok müşkü- tla karşılaştım, Onun icin ak- hma bu işaretleri yapmak geldi. aptım. Bu yözden yolcuların ŞO istirahat edeceklerine emi- hita, ,, , : Demiryollar ittihadı, bu işa- Tetlerin yapılmasını mecburi tut- Baş tarafı dünkü sayımızda | Hayretie temaşa ettikleri sı tada yemi daha hızla karaya Oğru çekilmiye başladı. Kaptan ba: “Eyvah, mahvo'duk!,, di- YE haykırdı. Her kes telaşla ne Var, ne oldu, diye sorduklarında en babamdan buranın hikâye- Sini. dinledim. Buraya “Guruw- Vİ, derler, Babam bizi buraya anten korkuturdu. Fakat i geldik, düştük. Çare kak ade Şike üştük. Çare kal Halk telaş edip ağlaşmıya baş- adılar, Kıyıya da yaklaştılar. Kı- Yıya yakın deniz içinde bir çok Mİ enkazının yüzdüğünü gör- Pm Kaptan babadan bir çare ie diler. Kara düpdüz keskin bi Yaydı. Tırmanmak, çıkmak ka- il değildi > ün ipleri toplandı. Karaya defin. wca mıknatıs taşının he- Va varıp çarpmadan hemen abe ankazlarındaki ipleri top- P uzaktan karaya yanaşma- Hen siye etti. Ö.le yaptılar. iz hedef uza. olmakla be- end gene dağ bunları çekti. va » Nefis bir Türk masalı “ mamakta ve bunların kabulü- nü tavsiye etmektedir. Tayyarecinin Kasketini Giydiği için... Orlean mahkemesi, bar ar- tisti matmazel Anet Gi'yi resmi üniforma giymek maddesinden mubakeme etmektedir. Matmazel Anet, bir gün, barda otururken bir Fransız tay- yareci zabiti gelmiş, kızda onun şapka ve ceketini giyerek do- laşmıya başlamış, ve bu kıyafetle yanındaki barada gitmş. Bu asri Jan D'Ark'ı gören müşteriler gülmeye başlamışlar fakat bir kişi kaşlarını çatmış. Bu zat, o mevkiin komiseridir ve derhal zabıt tutarak kızı mahkemeye sevkettirmiştir. Matmazel oAnet'in müdafii mahkemede, bu hadisenin bir cürüm “olamiyadağıni , maskeli balolar ve karnavallarda bir çok kimselerin üniformalar taşımasın- dan bir farkı olmadığını da ileri sürmüş ve kız beraet kazanmıştır. Nikâh Balıkesirde çıkan Türk Dili refikimizin neşriyat müdürü Ke- nan Emin B. arkadaşımızla mu- allim Lâtife hanımın nikâhlarının icra edildiğini memnuniyetle ha» ber aldık. Tarafeyn hakkında sasdetler temenni ederiz Topliyan: Kastamonu meb'usu Velet Sadem-den sakatlandı. e Atılen iplerin bazıları kayaya, ağaç kü- tüğüne takıldılar, Bin zahmetle tırmana tırmana karaya çıktılar. Kaptan baba onları orada br rakıp tepeye çıktı, Aşağı yuları bakındı Uzakta çelikten yapıl mış on arşın boyunda bir yeşil kubbe gördü. Bir büyük davul asılmış, ya- nına da altın zincirle bir çowak takılmıştı. Kubbenin altına bir altın levha çakmıştardı. Levhada şu satırları okudu. İskender, dünyayı dolaştığı esnada buraya erişti Bu girdap aletini gördü Maivetindeki hekimlere bu afetten kurs tulmak için bir çare bulmalarını emretti. Aciz ka'dılar. Etlâtun hekime müracaat edip yalvardılar. Ellâmin - doğrudan Odöğruya bir çare Obulamayıp - dolayisile (ameli bir tedbir düzdü. Uzaktan gemilere gö- rünecek bir mevkideki tepcciğin üstüne bir kubbe yapılıp tepesine çelikten ce- sim bir direk bina kılınmıştır Onada bir demir levha raptedilmiştir. Levha da bu miknans kayasına sım sıkı yapışan gemileri kurtarmak için bir çare vardır ki © da bir kimse buradaki davula yanında asılı olan çomakla üç kere vursun. Önce gemi nasii kendi kendine kayaya çeki. | benim hi; vZ Ingilizler En büyük tayya- reyi yapıyorlar. Ipgilizler en büyük tayyareyi imal etmektedirler, Deilyi eksp- res garelesi bu yeni tayyare hakkında verdiği malümatta o- nun altı makineli ve Almanya- nın tayyaresinden büyük olduğu- nu anlatarak şu tafsilâtı veriyor: “Bu yeni tayyare sayesinde Okyanosları geçmek işi her teh- likeden azade olacaktır. Bu tay- yareler, bir çok yolcuları alarak büyük bir arızaya uğramadan onları istedikleri yere götüre- cektir. Bu tayyarenin inşasından mak- sat, en uzun mesafeler arasında muntazam hava seferleri tertip etmektir. Yeni tayyare muvaffak olduktan sonra İngiltere ile A- merika arasında bu yeni iş üze- rinde bir anlaşma hasıl olacaktır. Yeni tayyare, şekil itibariyle Deyli ekspreste çıkan resim bir balıktan farksızdır. Kuyruk ylüksektedir. karın çok büyüktür. Ve tayyarenin ön tarafı bir balık ağzı gibidir. Tayyare denizden hareket ede- cek ve son derece büyük olma- sına rağmen bir kuş gibi denize inebilecektir. Tayyare tertibat itibariyle bir otelden farksızdır. e Yolcuların bütün esbabı istirahati temin olunmuştur. Yeni tayyare yakında tecrübe edilecek ve tecrübe müvaffaki- yetle neticelendiği takdirde tay- yarecilik âleminde tarihi bir devr açılacaktır. mişse öylece davul sesile geri geri çeki- lir, kurulur. Kaptanbaba (Obunu okudu, memnün oldu. Deniz kenarına geldi. Gemi halkı çağrışıp “a- man, kaptan baba, ne haber. ,, dediler. O da gördüklerini, oku- duklarını söyledi. (Şimdi o davüla çomağı vu- racak bir fedakâr adam lâzım) dedi. Hepsi birden bu ( feda- kârlığı ancak sen yaparsın. Bu işi yalnız sen başarırsın, Sen bi- zi kurlar ) diye ayaklarına ka- pandılar. Kaptan baba küçükten fedakârlık terbiyesi görmüş, yi- ğit alışmış. Merdane yapıştığı bir işten asla gözü yılmayıp mu- valffakiytle başarmıştı. burada da ihtiyarların yalvarmasına da- yanamadı. (Nola, arkadaşlar! Ya- şı yetmiş kişiyim. Fedaxârlıktan yüz döndürmemiye ikrar vermi- şim. Fakat ben de sizden bir iyilik isterim ) dedi. Hepsi bü- tün malları emrine hazır tut- tular. (Yok - dedi - mal celi adam- lardan fedakârlık beklemeyiniz. Ben sizin maunızı İstemem. An- cak şu yatan gemilerde mal do- lu. Bunların içinden en zikıymet olanları toplayınız. Her nereye gipecekseniz gittikten sonra be- “hemehal biriniz veya birazınız Basraya uğrayıp bu mallardan e düşen miktarı . m AYA <a en büyük fildir. Ben Amar kar- deşler bu fili, Fransanm (Nis şebri (o hayvanat bahçesine hedi- ye etmişlerdir. Son postayla ge- len Fransa mat- buatı, bu fil hak- kında bir çok yazılarla doludur, Halbu ki, oku- yucularımız, Ben Amar kardeşle- rin fili bu bub- ran günlerinde kendilerine pek pabalıya mal ol- duğu için Fran- sızlara hediye ettiklerini pek ko- layca anlıyacaklardır. Bu fil 3600 kilo ağırlığında ve üç metre on- beş santim yüksekliğindedir. Bir oturuşta - Buna oturuş demek caizse - 150 kilo ot, .30 kilo kepek, 50 kilo çavdar, 160 ki- loda saman yemektedir. Ismi Reks olan bu fil henüz elli ya- şındadır. Bu yaş, bir fil için henüz ço- | cukluk çağı demektir, Belçikada Anvers şehrinde bu- lunan bir eanbazhanede yangın | çıkmış ve canbazhanede bulu- nan yirmi dört filden on ikisi ağır. surette yanmışlardır. Bu yangının bir suikast eseri olduğu tahmin ediliyor. Zira can- bazhane sahibi, bir gün evvel bir tehdit mektubu almış, fakat aldırmamıştır. Yangin çıkar çık- maz derbal fillerin olduğu yere sirayet elmiş, ve ayaklarından zincirle yere bağlı filler kaça- mamışlardır. Bundan başka, fil- lerin altlarında saman döşeli olduğu için zavallı filler feci bir vazıyette kalmışlardır. Bununla beraber, içlerinden aileme birakınız. Tesadüf düş- tükçe onlari yoklayınız. Benide beklemesinler söyleyiniz. Zaten bu mallara malik olduktan sonra sizede Hindistan seyahatine lü- zum kalmaz) dedi. Ve onlarla vedalaşıp hareket zamanının hu- lulünde davula çormağı indirince öyle bir velvele, bir gürültü peyda oldu ki dağlar zangır zan- gır titredi. Yerler sarsıldı. Ka- raya yapışan gemiler bir iki ok atımı geri fırladılar. Dümeni Basra cihetine tutup kaptan ba- banın malını ailesine teslim etti- ler. Kaptan baba vazifesini gör- dükten sonra kubbenin allına girip yattı. Sabahleyin kalkıp aptest aldı, namaz kıldı, Tanrı Tamâyi büyük adlarile yadetti. “Ben kendimi kullarına feda et- tim. Sende faz'u kereminle ba- na iriş,, diye niyaz etti. Kalkıp dağa tırmandı. Arkada ucu bu: cağı bulunmaz bir ova gördü. Bir yerden kara bir duman çı- kıp etrafa yayılıyordu. Ağaçlık bir yer görülmüyordu. Biraz yü- rüyünce otlu sulu bir yere irişti. Bir koyun sürüsü gördü. Mamu- reye iriştim, diye sevindi. Yak- laşımca dağ gibi bir delikanlı gördü. Kızıl keçeden elbise giy- mişti, iki ucu demirli bir sopayı | umuzuna atmıştı. Yaklaştı selâm A ei 5-— VAKTT 18 Kânunusani 1932 ——— I Dünyanın en büyük fili Ben Amar kardeşler besliyemediler Nis hayvanatbahçesine hediye ettil sr Geçen sene İstanbula gelen Ben Amar büyük bir fil vardı. Bu fil dünyanın, canbazhanesinde canbazhanelerde mevcut Elli yaşındaki çocuk fil bir tanesi kurtulmuş ve kırlara doğru kaçmıya muvaffak olmuş- tur. Fakat kırda gezinirken, on dört metre yükseklikten bir gö- le düşmüş ve bel kemiği kırık mıştır. Hayvan ölmemiştir, mamafi oradan çıkarılmasına imkân ok madığı için itlâf edilecektir. Leh Hükümetini Devirmek İstiyenler Geçenlerde Polonyada birçok meb'usun tevkif edilerek işken- celere 'maruz bırakıldığım ve bunların mahkemeye sevkedildik- lerini yazmıştık. Son gelen ha- berlere göre Varşova mahkemesi hükmünü vermiş, ve dokuz meb'- usu birer buçuk sene hapse mahküm etmiş yalnız içlerinden birisini beraet ettirmiştir. Hük- mün esbabı mucibesi 102 inci maddeye yani hükümeti devir- mek için teşebbüs maddesine istinat etmektedir. Mahkümların kararı temyiz edecekleri muhak- kak gibidir. verdi. Delikanlı selâmını alıp (Hoş geldin) diye iltifat etti, (Hangi memlekettensin burıya nasıl düştün.) diye sordu. Kaptan baba (başından vak alar geçmiş bir adamım diye halini (anlattı, Çoban güldü. Göynünü hoş tut! Korkacak bir şey kalmadı. Ben seni Mamure- çanak sütle iki ekmek koydu. Karnını doyurduktan sonra (hay- di seni evime götüreyim, istira- hatet.) Diverek bir dağ dibine götürdü. Büyük bir mağara ka- pısının önünden (Tirbus) u (1) çekip yanına dayadı. Kaptanı içeriye koyup gene taşı kapadı, koyunlarına gitti, Kaptan baba içeriye girip dolaştı, Açıklık bir yere çıktı, ağaçlar, bağla, ye- mişlerle dolmuştu. Bir tarafında bir köşk gördü. Köşkün bir ta- rafında geniş bir oda gördü, baktı: On tane kör şişman, çıp- lak adam vardı. Bu varınca ağ- laştılar (buraya nasıl düştün) dediler. Li (Bitmedi) (1) Clirhus, Trahus) mağara kapağı, koyun ağılı kapağı gibi şeylerdir. Eski- den dağdan oyulan mağaraların kapı gi- bi taştan meyil üstünde durur kapağı | olurdu. Harbi vreumide nefesi (İHaleb)in içinde böyle mağara kapağı gördüm | Mağara cesim bir damdı, nl

Bu sayıdan diğer sayfalar: