© —6—VAKTT 31 Kânunnevvel 1931 R vw pr TERİ yor? — 40 Kilisenin çani onlara tek heceli eski şarkısını söyliyecekti NE m — Aynı zamanda Jerarm da ismi- dir, Yavrucak bu son günlerde geldi. Daha dün kendisine (yüzün ne de yan- muş, Jerar) diyordu. İşte, şuradan, şatosunun kuleleri gözüküyor. 'Nelliroz hayretle: — Ne o, bir de şatoları mi var? — Oh. Evet, sma, harap olmuş bir Şato, Jerarm babası ölünce öyle kar şik bir miras biraktı ki, Madam Enw- vil borçlarını ancak şatonun bütün mobilyesini satmak suretile ödiyebildi.! © Şimdi kendisi oğlile beraber küçük, bir çiftlikte oturuyorlar. nihayetindedir. — Jerar ne yapıyor? — Jerar mütemadiyen seyahat €- der. Şatonun tekrar tamirini istiyor ve sik sik da para gönderiyor ama, am) mesi, paraları, oğlunu evlendireceği için bir tarafa saklıyor. — Demek oğlunu evlendirmek isti- Şu yolun — İstiyor da ne demek?. Küçük Jerarımızı sevecek, güzel, iyi bir kızı hepimiz isteriz. Mamafih Jerar şimdi. lik çalışıyor. — Çalışıyor mu? — Evet, kırlarda, Tıpkı bir köyü gibi. Annesi de kümeslerle (meşgul «luyor.. Kendisini tanır mısınız? — Henüz değil. Fakat Jerarı ta- nirin. — O halde kızım, anaesinj tanır- sahız, iyi, saf ve temiz bir kadın ta « nımış olacaksınız. İşte şu kestirmeden giderseniz, çiftliğe çıkar... Nelliroz papası selâmladı, sonra yeşil başaklar arasından geçen yola saptı, Çiftliğin etrafımda bir çit var- dı, Fakat kapı kapalı değildi. Nellis roz boş bir avluya girdi. Avluda elma ve armut ağaçları vardı. Yeşillikler arasında, beyaz boyalı alçak damlı bir bina vardı. Bir köşede güvercinlik dus ruyordu. Hemen binanm bütün kapı- Yarı ve pencereleri açıktı, Çakıl taşın! dan bir yol binanın kapısmda (o biti yordu. Nelliroz, binada hem yemek odası, Tem de mutfak vazifesi gören geniş bir sofa gördü. Ocağın üzerinde ye « mekler ismıyordu. Sofraya üç kişilik takom konulmuş, hazırlanmıştı, Yürüdü. Binanm bir ucunda,.açık bir pencereden bir oda gördü. Odanın Toşluğuna rağmen duvara bir gazete nin çivilenmiş olduğunu gördü. Dik - kat etti, bu (Polonya) mecmuasıydı — ve kendi üç fotoğrafımı tanıdı. Bundan cesaret alarak, Nelliroz içeri girdi, yaklaştı, Mecmuanm al. tında, küçük bir de fotoğrafi vardı, aldı, baktı, küçük bir kız resmiydi. Arkasını çevirdi ve okudu: Nellirozun 10 yaşındaki resmi. - Titriyerek oturdu. Gözleri yaşarr- yörtüu, Bunların hakikat olduğuna inanamıyor, kendini bir peri masalın- da yaşıyormuş zannediyordu. Hoş, ha- "yatın bazan böyle harikulâde masal - lardaki gibi tatlı cepheleri de yok muydu? lahçe tarafmdan bir tekerlek sesi geliyordu. Nelliroz odadan hemen çık» tr. Bu gelen evet yüklü bir arabaydı. Jerar, baş açık beygiri geminden tutmuş, geliyordu. üstünde ceket, © Yelek yoktu. Kaba örgülü, mavi bir pantalon giymişti. Jerar, kapıda duran Nelliroz'u görmedi, arabayı ahıra doğru çekti. Uzun tüylü küçük bir köpek, Jerarm bacakları arasında dolaşıyordu. Nelliroz biraz ilerledi. Fakat bey- girin koşumunu söken Jerar gene onu görmedi. Yalnız, köpek, Koşa koşa havlıyarak genç kıza doğru o koşunca, delikanlı döndü. | Jerar, ne bir hareket yapabildi, ne de bir şey söyliyebild. Sadece ko - şumlar elinden düştü ve beygir, kendi | kendine alura girdi. Nelliroz ona bir | — Emek gi Moris Löblandan: fa İki adım kala durmuştu. Kalbi sıkı! şıyordu. Fakat Jerar'ın derhal soğuk| kanlılığını ihraz ettiğin; görünce şa- şırdı, Şimdi, delikanlı, hiç mütehayyir ve müteessir değildi. Ona sonsuz, de rin bir şefkatin bakarak gülüyordu. Bir saniye süküt oldu. Kollarmı uzatarak, Jerar ilerledi, Nellirozun iki ellerini sert ovuçlarma aldı ve mi- rıldanâr: — Sizi bekliyordum, Nelliroz... Ne kadar mes'adum. Onu bekliyor muydu? Ne demek istiyordu. Oraya ne yapacağım kat'i bir surette bilmeden fakat muhakkak bir izahat almıya gelmiş olan Nelliroz, artık aralarında her türlü mükâleme ve izahatin lüzumsuz olduğunu, her şeyin kendi iradelerinden hariç bir kuvvet tarafmdan tanzim edilmiş ol- duğunu anlıyordu. Jerar: — Hadi ,dedi, gidip annemi gü- relim, İşte, bahçeden çıktı, geliyor. Kolunda bir sepet, beyaz saçlı bir kadın onlara doğru (geliyordu. Bir köylü gibi giyinmişti. Siyah elbisele rinin üstünde mavi bir önlük vardı. Jerar genç kızı; — Nelhliroz, Diye annesine takdim etti. İhtiyar kadının buruşuk yüsünde| bir tebessüm belirdi. Genç kızı başı tan aşağıya sözdükten sonra, miril » dandı: — Yarabbim, ne güzel Kız!” Sonra, onu göğsüne çekerek, uzun uzun, koklıya koklıya öptü, Bu esnada, kilisenin öğle çan: vu- ruyor, ve aksi seda, sakin kırlarm sülkütu içinde, durgun suya atılan bir taşın halkaları gibi dağrleyordu. İhtiyar kadm: — Hadi, dedi, yemiye gidelim, Her yeş hazır, sizi her gün bekliyorduk. Genç kızım gözlerinde bir alev par- Tadı. Demek Jerarın kendisini bekle- diği doğruydu, demek yaptığı hatala -| rm unutulduğundan, kendisinin de bunları affettiğinden emindi? Demek, kendisinin geleceğini ve ona ramola- cağını biliyordu? Genç kız, bütün gururile buna isyan etti. Hayır, böy-i Tece ona ramolmıyacaktı. Fakat bu isyan pek az devam et - mişti, Anlatılmaz bir rahatlık, bir rehavet, tatlı, uyuşturan ve ona, benliğini, gururunu unutturan bir Tes! havet bütün vücudunu sarmıştı, Mes« nt, fevkalâde mes'uttu. Jerarın müsterih ve memnun çeh- resindekj manalar? tabii buluyordu. Artık bu, gurürunu yaralamıyordu. İçinden: | — Yarabbim, dedi, burada bulum- mak ne tatlı ve ne rahat! Çanın her darbesi, ona sükünet ve rahatlık veriyordu. Anne, ayakta, ağır ve titrek bir sesle dua ediyordu.| Nelliroz, Jerar'a baktı. Delikanlı, göz. Terini ondan ayırmıyor, ona, müte- bessim ve vakur bir bakışla bakıyordu. Nelliroz oturdu, ve içi alt üst ola! rak, önüne sürdükleri, turp salata sr tabağının içine ağlamıya başladı... Ve göz yaşları arasında, havlusunun üstünde bir kart vizit gördü. üstünde: Nelliroz yazıyordu. Demek bu böylendi. Jerar, kendi- sini bekliyordu. Ve işte o da, gelmis, kendi kendine, aranmadan, #orul - madam, çağırılmadan, sanki en basit bir hareket yapıyormuş gibi gelmişti. Artık bütün fena hatıralar, mânia- lar yıkılmıştı. Bütün istikbal, orada, bu çiftlikte, tamir ve ihya edilecek olan bu şatoda, kırlar arasında geçe- cek, ve kilisenin çanı, onlara, her gün, tek heceli yeknasak ve eski şarkısını söyliyecekti. Bunun! SON Nişan Levazım yüzbaşısı Ismail Hakkı beyin kızı Nebahe: hanımla on yedinci alay zabitanından birinçi mülâzim İhsan beyin nişanları İsmail Hakkı beyin Üsküdarda Atlama taşındaki evinde yapılmıştır. Sas- deer temenni eyleriz TANE ii Giz Memleket Haberleri Erkekler birliği Izmirde kadınlara ateş püskürüyor ! İzmirde tanınmış bazı erkeklerin (Kadmlara vazifelerini öğretmek) ve erkeklerin haklarını kadınlara karşı müdafaa etmek maksadile (Erkekler birliği) namı altmda bir cemiyet teş- kiline teşebbüs ettikleri yazılmıştı. Müteşebbisler arasmda bulunan İz- mir tayyare cemiyeti müfettişi İsken der bey (Anadolu) refikimize şunları söylemiştir: — Aile yuvalarına yıkılmasınm, kocaların evlerinde hiç de rahat bir an geçirememelerinin hep kadmlarm geçimsizliklerinden ileri geldiğine ka- niim. Bunların sebebi kadınların iyi yetişmemiş olmalarıdır. iğ Öyle hanımlar tanıyorum Ki, Koca» Yarı kendilerine sinema parası ver&- meyince evlerindeki kışlık zahireleri satarak sinemaya gitmişlerdir. Cix varda bir kazada bir hanım, kocası tarafından manto alması İçin verilen parayı kürklü ve lüks bir manto al“ mıya kâfi bulmayınca evindeki kazam satmış ve istediği mantoyu almışlır. Bu kazada bu mantonun kumaşma köylüler (Kazan sattıran) adını tak- maşlardır. Şehir hanımları artık ev işlerini de görmemekte, hizmetçi istemektedir - ler. Erkekler dolap bebekleri gibi uğ- rişırlar. Evdeki hanımı, kaym vali . de hanımı, kerime ve baldız hanımla Tı kaz besler gibi doyurmıya çalışır « Jar, p Hanımefendi çocuğu olunca teri veti bozulmasın diye süt vermez, süt- nine ister. (Bu vaziyet dahilinde bu mahlükların hikmeti vücutları nedir? Kadmların dimağı erkeklere ma » zaran çok basit teşekkül arzeder. Doktor Mazhar Osman bey (Kadın - Jar, üç hafta hasta, bir hafta sağlam bir makinedir.) demişti. Bu söz çok doğrudur. Cemiyetimiz kadınların aile haya - tında ne suretle hareket edeceğini ken dilerine öğretmiye, onları iyi yetiştir. miye çalışacaktır. Cemiyetimize yalnız erkekler; ala- cağız. Kadınların vilâyet meclisleris| ne aza olacaklarma dair bir şayia var. Bu tahakkuk ederse ben de namzetli ğimi koyacağım ve mecliste kadınla - rın kaç mangır ettiğini ispat edeceğim, Danışıklı Döğüş! Berlinden yazılıyor: Berlinde ağustos ayı içinde ya- pılan bir hırsızlık, son günlerde meydana çıkarılmış ve garip bir netice elde edilmiştir. Şarlotenburg'ta oturan tanın - mış bir Alman tüccarın işleri iyi gitmiyordu, ve iflâs tehlikesi baş göstermişti. Karısı bu vaziyetten çok müteessir oluyordu ve nihayet düşüne düşüne bir çare buldu. Ve kocasına haber vermeden evinde" ki kıymetli eşyaları kendisinin tut tuğu bir kaç serseriye çaldırtarak, İ sigorta ücretini almayı düşündü. Yalnız, bu işi yapacak bir adam lâzımdı. Ne yapsm? O günlerde, ——— m — — —— vüşmedir başladı. İki hırsız bir eski polis müfettişlerinden olup sui istimalinden dolayı yedi sene- ye mahküm edilmiş ve müddetini bitirerek hapisten yeni çıkmış o -! lan Ruvel'e müracaat etti, ve sa - | bık polis müfettişi, bir gün, koca- sı evde yokken, gelip madamı gör- dü, çalınması icap eden sigorta e- dilmiş eşyayı not etti. Artık madam için beklemek - ten başka çare yoktu. Bu intizar devresi uzun sürüyordu. Zira, sa - bık polis müfettişi de, bu işi, dost larından ve meşhur hırsızlardan Valz isminde birisine havale et - mişti. Valz da dostu gibi hareket etmiş, eve gelip çalımacak eşyayı not etmişti. Tekrar bir intizar devresi baş- lamıştı. Zira, Valz da bu işi, bir başka arkadaşına havale etmişti. O arkadaşı da eve geldi ve o da aynı suretle ve bir üçüncü defa ça- İmacak eşyayı not etti. i Nihayet geçen 25 ağustos için- de, iki ahpap hırsızlar bir gün e - vin kapısına geldiler ve bir dö - Artık o insan salyeler akan Zenci Get! değil ağzından bir hayvandı İk Şerif silâhımı düzeltti. Halk fem, daşarak bahçe parmaklığı arkasında duruyordu, i İhtiyar çekildi, köylülerin arasına| girerek bir kaç arkadaşıyla görüşmiye başladı. Sonra, dönüp Şerifin tayin ekmiş olduğu yere kadar geldi ve uy- sal bir tavarla: | Matthews, diye 'söze başladı, size belâ olmak istemiyoruz, fakat sen de düşün ki, nihayet. Daviesle telgrafçı, Jakeye bakıyor- lardı. Delikanlı, kalabalığın arkas» na Karışarak gözden kaybolmak isti - yördu. Birdenbire, babasının lâf tuttuğu ve dikkatini üstüne çevirdiği Şerifin bir gafletinden istifade ede - rek paryaklıktan atladı, Halk bu ha- reketi görmüş ve titremişti. Mesele hâyat memat meselesiydi. Şerif der» hal tüfeğini omuzlayıp ateş etmişti. Fakat, Jake, daha evvel davranıp nam luyu kaldırmış, Şerifi kucaklamıslı. Köylüler, derhal hücum edip Şerifin etrafını sardılar ve silâhıne ( elinden aldılar. Şerif, mukavemetin boş ol- duğunu görüp her türlü mücadeleden vazgeçmişti. Etraftan meş'alöler ve bir ip getirildi. Kapının önünde duran araba bahçeye sokuldu. Bu esnada birkaç köylü, mahzenin kapısını aç- miştı. Ellerinde meş'aleleri tutarak iniyorlard. En başta babayla oğul, yanlarmda elinde ipi tutan birisi var- dı. Davies, müthiş bir surette cebri nefsederek onları takip etti. Mauhzenin bir köşesinde, birdenbire zencj İngolis'u görmüştü. Zenci hale- ti nez'e gelmişti bile. Korkusile tır- naklarmı yere geçirmiş ve sıçrayacak bir vaziyette çömelmişti. Işıklaşmız körleşen gözlerile bakarak: — Aman allahım, diye inliyordu. aman allahım.. Beni öldürmeyiniz! Bir daha yapmam... Yapmak isteme - dim... Yapmak da istemiyorum! Sar- hoştum.. İşte bu kadar. Aman alla- him... Dişleri birbirine çarpıyordu, ağrı esmermiş de yarıda kalmış gibi açık» tr... Aklı fikri başında yoktu. Sadece bir makine gibi: — Aman allahım, diye tekrar edi- yordu. Baba onu göstererek haykırdı: — İşte bulduk çocuklar, hadi dışa- re çıkarın, Zenci müthiş bir haykırdı, boylu boyuna yere düştü, Muazzam bir ham- leyle (o sıçramıştı. Artık, ağzından salyeler akan ve sürünen bir hayvan- dan farksızdı. Gazeteci bu manzarayı görmemek için yukarı fırlamıştı. Biraz sonra, zenciyi de çıkardılar, bağladılar. Da. vles, bütün benliğiyle sarsılmakla be- raber, eski bir gazetecinin soğuk kan- Jı, merhametsiz ve müdekkik hassala- türlü anlaşamıyorlardı. Paraları paylaşmak için aralarında müna - kaşa çıkmıştı. Sabrk polis mü - fettişi dalavere yapmış ve tücca - rm karısını aldatmıştı. Nibayet, tüccarm karısı bunları uzlaştırdı ve, iki hırsız, yanlarına birer ta» ne de muavin alarak dört başı mamur bir sirkat yaptılar. Hiç bir şeyden haberi olmıyan ve bir akşam evine dönen tüccar, evin soyulmuş olduğunu görünce, sigortaya müracaat etti ve sigorta ücretini aldı. Her şey yolunda gidiyordu. Fa kat Dauz'ın içkiye biraz fazla mev Ji vardır. Bu sebepten, bir akşam fazla kaçırmış olacaktı ki silâhını çekince ateş etmiye başladı. Ta - bii derhal tevkif edildi ve evinde taharriyat yapılınca, çalınan mal - lar m 6 Polis, bu izi bulduktan sonra hakikati de bulmakta gecikmedi. Şimdi sabık polis müfettişiyle Danz'ın öteki arkadaşı aranmak - tadır. Tücarm karısı hakikati itira etmiş ve o da tevkif edilmiştir. * rma sahipti. Hatta şimdi, sahneleri teferruatını, o meş'alelerin, tüte kızıl başlarını, köylülerin gımık saçlı kafalarını, itip rmı, kaydediyordu. Birdenbire eliyle ağzını tıkars! — Aman yarabbim, diye | dı. » Onu alt üst eden manzara, 700€ nin mânzarasıydı. Gözleri kan içi de, ağzından köpükler ve salyeler # çan, ayaklarından çekilip kafası Yö de sürünen bu zenci yüzü, beşeri manzaradan o kadar başkalaşmıştı k gazeteci parmaklarını ısırarak, gö! ihtiyari tekrar etti: © 4 — Aman yarabbim. > “ ... j Köylüler köprünün İaşmda duf dular. Zenci arabadan çıkarıldı, yöl rümün üstüne getirildi, Babayla oğl gene başta geliyorlardı. Allahtan zenci, bütün benliğini kasbetmis şey duymuyordu. Bununla gazeteci, bu fecj sahneye tahammi edemiyeceğini anlıyarak köprüden di, ırmağın kenarına geldi. Bulus duğu yerden köprünün demirlerini * ateşini görüyordu. Birdenbire kö? rünün üstünden bir vücut sallandı ve atıldı. Davies bunu görd Vücut, boşluğa daldı, sonra, birdet bire durdu ve bir ip çatırdısıyla bir$ yukarı yükselir gibi oldu, Ayın bsfl aydınlığı altında, çırpınır gibiyö Fakat Davies bunu kat'ryetle ifağ? * demezdi. Orada, ağzı açık, başı" karda seyrediyordu. Bir müddet gol 'ra köylüler çekilip gittiler, onu kö di kendine fikirleriyle başbaşa tilar. Yalnız, soluk aydmlığın içi de, pırıldıyan suyun üstünde şall& nan siyah canlı gibi bir cisim onun 7* güne arkadaşı olarak kalmıştı... Davies ırmağın kenarına otur! ve baktı. Artık haşyeti geçmişti. ye rap bitmişti. Korkmuyordu, Yaz ye zarası fatlı sükünetini tekrar etmişti, i Atlılar kaybolmuşlardı. Ay bati t. Davies'in atı, bir direğe bağla mış, sükünetle bekliyordu. Şimdi hayat, Davies'e, garip, Mİ zin, esrarengiz ve gayri kabili ipi görünüyordu. — Bitti — Babasını,ânasın! Kardeşini öldür- dükten sonra .. Belgraddan bildirildiğine genç bir Yogoslâv. babasını, a8” nesin ve kardeşini öldürdükt““ sonra intihar etmişti Geçenlerde, Belgradın zengi tüccarlarmdan M. Bejidar Gİ“ koviçle Matmazel Katerin ciçin nişan merasim yapı Gen kızın kardeşi 26 yaşla” rında Milân, bu izdivaca tarafta | değildi. Bunun için babasile şik detli bir münakaşaya girmiş g gittikçe hiddetlenerek silâbı” | çekip babasını vurmuş, kaçmıya başlıyan annesini den silâh ata ata koğalamıf, nuda öldürmüştür. Bu esnada elinden silâh! mağa atılan kardeşini de dükten sonra, Mılan, kaçıp kapanmış, ve tabanci? ağzına sıkarak intihar etmiştir. Bu dram, Belgratta büyük ” heyecan uyandırmıştır. Her * ailenin, şehirde yüksek bir "| ak | kii vardı. N | Katil gencin, kendine M# | olmadığı anlaşılmıştır. Es j aynı evde oturmakla berat altı aydır kimseye bir tek |