Darzan şeyhins karşı mücadele - —A—VAKIT 23 Kânunuevvel 1931-———— Eczacılar dün toplandılar, idare heyetini seçtiler Aym on sekizinde Türkiye eczacıları, Farmakoloğları, depo- euları umumi bir kongre yapan âç teşekkülün birleşmesini ka- rarlaştırmışlar ve beş encümen | ayırmışlardır. Dün saat 14 te büyük Kımacıyan hanında bu beş encümen ameli bir toplantı yapmışlardı. İçtimada yeni teşek- küle ait bazı mühim kararlar verilmiş ve umumi idare heyeti seçilmiştir. Reisliğe ticaret odası reislerinden ve halk fırkası idare heyeti azasından Necip, ikinci | reisliğe Ziya Nuri eczahanesi sahibi Ziya Nuri beyler intihap olanmuşlardır. Hulki bey umumi kâtip, Hasan bey muhasebeci, Ahmet Hamdi bey veznedar, Ali Riza, Ismet, Muzaffer Hay- dar, Salâhattin, Nizamettin bey- ler aza intihap edilmişlerdir. Öğrendiğimize göre yeni te- şekkül bir federasyon halinde- dir. Eczaneler, laburatuvar, de- pocular, serbest ve müdiri mes- uller, memurlar diye beş ihtisas encümenine ayrılmıştır. Her en- cümen kendi iktisası dahilindeki meseleleri tetki edecektir. Tet- 'İhükâra o—o—o<(0((KaraAli karşı Fatura almak | Başmakalemizden mabantej) Bu noktai nazardan öyle zan- nediyoruz ki alelumum dükkân ve mağazaların gerek yiyecek, nev'inden sattıkları o eşyalar üzerine sabit fiatlar okoydur- mak, bu fiatları herkesin gö- zü önünde bulundurtmak daha faydalı olur, Vakıa buğün bile bir çok dük- kânlar sattıkları mallar üzerine Lu tarzda fiatlar koymaktadır. Fakat bu fiat pusulaları umumi ve mazbut bir usule tabi değil- dir. Bahusus mensucat nev'inden malların topları üzerine fiatları- rin tesbiti mümkünken bu u- sıls hiç bir yerde müracaat e- dildiği yoktur. Sonra mühim bir nokta daha var, Umumiyetle satıcılar dünya- pın her yerinde olduğu gibi bi- zim memleketimizde de (organi- 7s) bir haldedir. Her hangi bir malın kıymeti dünyanın bir kö- şesinde değişirse derhal o cins Mel: satanların hepsi bu tahav- vülü haber alır. Mallarının satış fiatlarını ona göre değiştirir. Halbuki alıcılar ve müstehlikler köyle değildir. Onlar satıcılar karşısında tamamen dağınık, bir- birlerinden uzak, fiatların haki- ki vaziyetinden ve tahavvüllerin- den habersiz bir haldedir, Binacnaleyh ibtikâr hareketle- rinden şikâyet ederken herşeyi hükümetten beklemek faydasız olduğu kadar makul da değildir. Satıcılar nasıl kendi menfeatleri işin aralarında mütesanit bir su- rstte hareket ediyorlarsa alızılar ve müstehlitlerde ihtikâr hare- ket'erine karşı kendi aralarında mütekabil bir tesanüt vüöcude | getirmelidir. etme Asim irakta Belgrat, 22 (A.A) — Barzan şeyhi| taraftarlarına karşı yaplan mücade! le esnasında muntazam askerlerden| 12 neferle bir zabit ölmüştür. 20 âsi de keza telef olmuştur. kiklerin neticeleri umumi idare heyetinde müzakere ve münaka- şa olunacaktır. Esasen umumi idare heyetini, beş ayrı encü- menden seçilmiş ikişer aza teş- kil etmektedir, Yeni teşekkülün en mühim ga- | yelerinden biri, azasının huku- kunu siyanet ve müdafaa | mektedir. Meslektaşlar arasında tesanüdün temini idamesini, di- | ğer memleketlerdeki mesleki te- | şekküllerle münasebet £ tesisi, İn fenni mecmua ve kitap- lar neşri, vefat eden meslektaş- ların ailelerine yardım maksadile bir taavün sandığı teşkili de, ha- zırlanan yeni nizamnamenin en mühim waddelerini teşkil et- mektedir. Eski üç teşekkül idare heyet- leri infisahlarını vilâyete bildir- mişlerdir. Yeni teşekkülün idare heyetleri de kanunen lâzım gelen teşebbüslere girişmişlerdir. Umumi kongre münasebetle reisicümhur Hz. ne, başvekil Is- met Paşaya ve sıhhiye vekili Refik beye çekilen tazim tel graflarına gelen cevsplar dünkü içtimada meseleleri tetki edecektir. Tet | içtimada okunulmuştur.. i Kara Ali Ve Adamları (Ust tarafı (inci seyfada) sürdü, Bu arada idam talebinde bu'unan Müddeiumumilik Oma- kamının o iddianamesine temas ederek, iddianamenin istinat et- tiği esbabı mucibe etrafında ba- zı mülâhazalar kaydetti. Bunların varit olmadığını söyledi. Müda- faa bitti. Maznunlara ne diyecekleri s0- ruldu, Kara Ali ve diğer maz- nunlar, birkaç sözle kendilerinin masum Olduğunu söyledikten sonra, mahkemede iddia maka- mını temsil eden Burhanettin B. müdafaadaki bazı mülâbazalara cevap vermek üzre ayağa kalk- tı. Evvelce bildirilen mütaleayı teyit için vaziyeti kısaca tekrar teşrih etti, Tahkikattan, şahitle- rin ifadelerinden bahsederek şöy- le dedi: — İddianamemiz, bütün tahkikat evrakını sayfa sayfa, satır satır tet- kikile vücuda getirilmiştir. Vaziyet, kat'i delillere istinat suretile sarih o- larak teşrih edilmiştir. İzah olunduğu veçhile, cürümler sabittir. Şunu da istitrat olarak arzedelim ki Kara AF» nin tevkifinden sonra, Gebze, Darıca ve civarında asayiş düzelmiş, cürüm hadiseleri, yüzde bir mispetine inmiş. tir. Maznun vekik, Kara Alinin müt> gallibelik etmediği, iftiraya uğra dığı sözlerini müdafaasına ilâve etti. Reis Hasan Lâtfi, aza Nusret ve Asım beylerden müteşekkil mahkeme heyeti, kararın 7 kânunusani perşenr be günü saat 13 buçukta tebliğ oluna. cağını bildirdi. Mazmunlar, tevkifaneye götürü! - düler mahkeme salonunda ve kotidor- lardaki kalabalk yavaş yavaş dağıl - dı. Musırda Eski bir saray ankazı bulundu Kahire, 22 (A.A) — Tel-olsAma- na'da yapılan hafriyat esnasında üç| bin senelik bir saray meydana çıka » rılsarştır. Meşhur kraliçe Nefertiti'nin, ikti - dar mevkiinden çekildikten sonra, bu sarayda oturmuş olmasına ihtimal ve - rilmektedir. Saray içinde bulunan eşya arasi sında en ziyade dikkate ve alâkaya sa- yan olanı üçüncü Amenhotep'in fişek- lerini koyup sakladığı gayet süslü bir kutudur. Bu kutunun kapağı Zen fildişinden yapılmışlır. . İ ek didi 4 Yalova ile İstanbul Arasında i Üsr tarafı 1 inci sayfada | inecektir. Yolculardan çok az bir ücret alınacaktır. Diğer taraftan eski ismi “Si- vil tayyareciler kulübü,, olan “Aeroklüp,, un yeni binasının a- çılma resmi önümüzdeki cuma günü saat on yedide yapılacak- tır. Bipa İstiklâl caddesinde Am- basadör kahvesinin üstündedir. Birinci katında, icabında balo da verilmeğe müsait büyük bir sa- lon, “Tayyareci kofosu,, ismi ve- rilen bir Amerikan barı vardır. Üst kita lokanta, otel, şehrimize gelecek tayyarecilerin misafir e- dilecekleri daireler, kütüphane, oyun salonları bulunmaktadır. Kulübe aza olmak üzere her gün bir çok müracaatlar yapıl- maktadır. Müracaat edenler ara- sında hanımlarımız da on lira aza aidatı ayda bir liradır. Kulüp erkânı mektepli genç- lerin kulübe girebilmelerini te- min için mekteplilerden duhuliye almamağa karar vermiştir. Ayrıca mekteplerden o alınacak (aylık aidat gayet cüz'i olarak tesbit edilmiştir. Henderson Sabık ingiliz nâzırı Fransızcaya çalışıyor İngilterenin sabık hariciye na- nrı mister (Henderson) un, şu- batın ikisinde toplanacak tesli- hat konferansına riyaset edecegi malumdur. Mister Henderson, hem sıhhi vaziyetinin salâ- hıpı temin etmek, hemde Fran- | sızcasını yükseltmek için (Cannes) a gitmiştir. Rivayete göre Mis- ter Henderson burada Fransız- caya harıl banl çalışmakta ve bu suretle diploması lisanına olan vukufunu © yükseltmiye gayret etmektedir. (Henderson ) un teslihat kon- feransının riyasetine karar ver- mesi bir baylı memnuniyeti mu- cip olmuştur. Çünkü kendisi bu riyasetten çekilecek olsaydı mes- ele bir takım rekabetlere mey- dan açacak; Fransa, Italya ve Almanya (arasında ibtilâflar çıkacaktı, Fransa, (Henderson (yerine doktor (Benes) i, o kabul olunma- dığı taktirde Yunan murahhası doktor ( Politis ) si namzet gös- terecekti Işte dalga buna derler Dalga yalnız insanları boğ- muyor yaralıyorda Glascow, 22 (A.A) Tuscanja trans- atlantiğinin muvasalatında, Atlas Ok- yanosunu geçerken gayet müthiş bir! dalga yediği ve bu yüzden 35 kişinin yaralanmış ve yolculardan bir kişi « nin de telef olmuş olduğu öğrenilmiş | tir. Ölen yolcunun hüviyeti tayin ediles| memiştir. Yunan kravozürü Ceneve, 22 (A.A) — Yunan hüküs meti nam ve hesabma Sesiri Pouente tezgâhlarında inşa edilmekte olan Spetsai krovazörü hüküfet memurla- rile Yunan orta elçisi hazır bulunduk. lart halde denize indirilmiştir. Italyanın askeri bütçesi Roma, 22 (A.A) — Nazırlar meclisi 1932 — 1933 mali senesine ait askeri bütçeyi bu sene bütçesine (nazaran arttrmamıya karar vermiştir. Esasen bu seneki askeri bütçede beş milyon liretlik bir tenzilât yapılmıstır. ! Ağırlığınca para sarfettim.. Venediğe bulun. | Kendisine sorarsan (Adam oldum) di maktadır. Kulübe aza olanlardan | duhuliye alınmaktadır. | Acuzenin Definesi Müellifi : Nizamettin Nazif Alfonso, nerden biliyordu buişleri* lenin cenaze parasını... ii j Alfonso, gayet teklifsiz bir tvaur-) lapaaşnın sakalın okşıyarak: — Demek siz bunu bilmiyordu, nuz? — dedi — Hele şuraya bir otu- run da... Kera merakla sordu: — Daha söyliyeceklerin var gali- bü? — Elbette... . Subaşıyla kadın az evvel kalktıklar rı sedire yerleştiler, Alfonso, bir ayr postunun üzerine uzandı: — Eey. Anlat bakalım Alfonso), Doğrusunu istersen paşama, bunu hep- sinden fazla severim. Öbür çocuklar! rım haylaz çıktı. Mele Merkado ola cak bir tane var... Bunların hepsinin büyüğüdür 0... Okudu. Çok okuttum. mi gitmedi, Berçelonaya mr gitmedi?. yor ama... Bana bir faydası yok. — Yaa, Demek bir kaç tane evlâ- dm var senin.. Aferin hatun! Foş durmamışam... Kera iğrenç bir sırılışla paşanın iğrenç telmihine, bir kat daha iğrenç bir mukabelede bulundu: — Ne yapalım... Babaları. Kim bilir neden, belki de teessii- ründen bir saniye kadar sözüne fası- la verdi. Sonra, derin derin içini çes kerek ilâve etti: — Aah.. Paşam.. Babaları bilsen ne kadar iri yarı, kuvvetli bir adamdı. Aslan gibiydi... Sizden iyj olmasm. Ve bu son cümleyj söylerken sirrt- muş; Dervişe bakan gözleri (o hafifçe süzülüvermişti. Bu hal subaşının midesinj bulan - dırmış olacaktı ki fevkalâde bir İsti celle, başmı Alfonsaya çevirerek ho- murdandı: — Eh.. Söyle bakalım dahs neler öğrendin? » Sarı benizli gencin yüzünde al rur bir tebessüm dalgalandı: — Daha neler mi öğrendim? Bakı. nız daha neler öğrendim.. Duydum ki veliaht şehzade Mehmet de... — Eeecey? Subaşınm alâkası bir kat arimışi. Heyecanla: — Ne duruyorsun? Söylesene a ca- mm? — diye bağırdı — Alfonso işin alayındaydı. Telâşsız ve lâkayt cevap verdi: — Veliaht Mehmet de şehirde bur Tunayormuş. Dostlarının birinin evi- ne inmiş... ” — Neden? Ya niçin sayara gitme miş? — Ne bileyim ben? Sen bak, kos- koca bir paşayken bu işleri bilmiyor- dun.. Benden öğrendin... Bundan ö&- tesini de başkalarından öğren... Haa, âz kalsın unutacaktım.. Sizin bu ak- şam bir sürü işiniz var.. Niçin bura larda dolaşırsınız? Hovardalık yapa cak gece mi bu?.. Ve paşaya bakarak manidar bir gülüşle: — Yaa. — dedi — Doğru (değil, değil mi burada kalmanız? Paşa cevap vermedi. Alfonsonun sözleri, kafasmr altüst etmişti. Ner- den bile biliyordu bu işleri.. Her hal de yalan o söylemiyordu.. Kendisile Haki paşadan bir de şehzade Mehme- din anasından başka kimsenin olan » dan bitenden haber; yoktu. O halde bu adam şu üç kişinin biriyle pek s&ı ahpaplık ediyordu. Biraz kendini top- ladı. Esranengiz bir muhite düştüğü. nü anlar gibi onmuştu. Yan gözle Keraya baktı. Hay canıma, kadm o daha kadın değildi... Hemencecik değişmiş, Darülbedayi Tem evzama, tavurlarma bir azamet gel. mişti Gözlerini subaşıya dikmiş, de rin bir düşünceye kalmıştı. İ işim başımdan taşkın. Ressamı : Münif Fehir Jik macerasını tatlı yerinden istedi. Ve gene ne olur ne tayı taşa çarpmamak için is yüzle ve nazik olmıya çalışarak? — Eh. Bana artık müssağ” dedi— Kera tatlı bir rüyadan yasi bi silkinerek itiraz etti: — Nasıl? Gitmek mi istiyor — Öyle. Efendi oğlumuz, © doğru söylediler. Bu gece bo recek tek saniyem kalmamıştı” — Adam sen de paşa. . — Halim size malüm.. BU? Alfonso tasdik etti. Hem Vr mâsiniz? Tıpkı bir kubbe biz Ni — Evet evet.. Paşayı srii ana... | — Neden? — Nedeni var mıya? Yedikule” ti geçiyor... Bu sözler paşayı bir kat daha helendirdi... Vay canma,, Herif dikuleye gitmesi lâzım ge biliyordu. Hani biraz daha be dün gece sahurda yediklerini d€ birer sayıverecekti. Zihni gen üst oluvermişti; fakat birdenbi"” parlandı: — Görüyorsunuz ya. — dedi Halim size malüm. Yedikuley€ mem lâzım. . — Canım bir parça daha Hem içerdekini de fazla Sonra gidersin. . > Ve subaşıyı kolundan çekip oturttu sedire.. ” — Söyle bakayım ne Yedikulede?. Bana kakrsn böylÜğü celerde insan açık gözlülük yarını kazanmıya bakmalıdır. 7 | Paşa cevap vermedi. ş — Faraza ne yapıp yapıp biri ra bulmalıdır. Alfonso anasının sözünü kesi — Biraz mı? Zannedersem bİf demek istiyordün. — Evet. Birçok, mümkün © kadar çok para bulmalıdır. . Paşa susuyordu. Alfonso ze karıştı: — Askerin maaşa. Ölenin © parass.. Gelenin tulüs bahşişi (Bi Müthiş bir kazanın önün? İ nasıl geçildi ? Hindistanda bir işaretçisi rifeşinaslığı pek feci bir | cereyan elmesi muhtemel bir şimendifer kazasının vu e | mani olmuştur. Sitarapur “| rında hattı muayene edef | adam tenha bir yarın ken w| rayların söküldüğünü gör heman işaret mahalline kof | kırmızı işareti vermiş ve * | durdurmuştur. Eğer işaret muru rayların söküldüğünü “ tinde görüp treni durdurm*” di dı 10 dakika sonra tren | yuvarlanacaktı. İstanbul müddei umumtliğinde” yel) Istanbulda bulunan ve adresi meçhul olan Kağ” hâkimi Hasan Fehmi beyi9 len memuriyetimize müri Öügün' akşamı.” tana saat 21,30 da Şehirliy l Alfonsonun gözlerindeyse; JONLAR ERMİŞ UL im | “Daha ne duruyorsun, haydi, Lİ MURADINA fili | artık!,, diyen bir mana vardı. Sükün uzadıkça (ouzuyordu. Paza Yazan; Ğ. Feydau bu eve (geldiğine de, geleceğine de! pişman olmıya başlamıştı. Tam da; hovardalık yapacak yeri bulmuştu ya! Birdenbire tedehhüş etmişti, Ne o Ter, ne olmaz... Kalkmak, bü netame Mi yerden uzaklaşmak, şu zenperenst- Vodvil I i Tercüme eden: va Vasfi Rıza ve Bedia M. Zabitan gecesi, Yakında: MAY