1 A m er e dim alaz ia —38 —VAKIT 6 Kânunuevvel 1931 Yirminci asırda engizisyon ! Karısını öldürmekle itham edilen Toninin uğradığı acıklı akıbet.. Amerika gazeteleri, Ame rika polis teşkilâtından şid- detle şikâyet ediyor. Bu 2- rada ileri sürülen en mühim nokta Amerika polisinin maz- nunları söyletmek, yahut vak'alara bir fail bulmuş ol- mak için rasgele birisini yakalamakta ve bu biçare- lere türlü işkence yapmakta olduğu keyfiyetidir. Naklet- tiğimiz yazı, bu hadiseler arasından seçilmiş fevkal'ade meraklı bir hakiki hikâye- dir, Resim, buna benzer di- ğer bir vak'anın kurbânma aittir. Bu biçarenin ismi de M. Harker dir. Avukatı bu fotağrafı aldırmıya muvaffak olmuş ve maznunbu yüz- den kurtulmuştur. Aşağıya nakledeceğimiz hâdiseyi| New-York'ta çıkan “The New Repub. He, gazetesinde okuduk. Bu vak'am muharrir Mister Hopkims, polis tara. fından yapılan gayrı kanuni muame! leleri tahkik eden Wiekersham,, komis yonu ile beraber çalıştığı zaman kes fetmiştir. Bakınız ve hayretle okuyu- muz, Toni faciası 'Tonile karsı Kristin, ikisi de on sekiz yaşındaydılar ve evleneli daha üç hafta olmuştu. Fakat ikisi de fx kir oldukları için kendi ailelerinin ya- nında oturuyorlar, ve, biraz para top- Tayıp bir yuva kurana kadar, gündüz! leri buluşuyorlardı . Tonile karısı aynı mahallede ve aynı sokakta oturuyorlardı. Tu wa hâlle bir İtalyan mahallesiydi ve As; merikalıların gangster dedikleri içki kaçakçıları ile doluydu. Yeni; evliler, arasıra birlikte hir otomobil gezintisi yaparlar, sonra evlerine dönerlerdi. 981 senesi Ağustosunun bir günü de gene böyle bir otomobil gezintisi yap- mışlardı. Toni, evine akşam sağt 8 de dön- müş, yatmış, ertesi sabah da, her z1- manki gibi işine gitmişti, Fakat o gün Kristin'in şehirden »i- raz uzakta, bir kaya üzerinde ölü li. rak bulunması, herkesi büyük bir hay rete düşürmüştü. Kristin bir kurşunla vurülmuştr. Muhakkak olan bir şey varsa, cesedi. nin bulunduğu yerde öldürülmemiş olmasıydı. Zira, bütün deliller, onun başka bir yerde vurulduğunu ve ora- ya kayalığın üzerine sonradan nak- Jedildiğini gösteriyordu. Bu nakı! va- sıtasmında bir otomobil olduğu mu- hakkaktı. Çünkü, ceset, oturmuş bir vaziyette soğumuştu. İ Dikkate çarpan garip bir noktu da- ha vardı. Ceset, kayalığın üstüne, her kesin görebileceği bir vaziyette bira.! kılmıştı. Halbuki kayalıktan beş on a! dım ötede bir bataklık vardı ve eğeri ceset oraya atılsaydı, belki ebediyen! kaybolur, bataklığa gömülür, gider- di. Bütün bunlar, cinayetin bir hast, ce- sedin herkes tarafından görünecek bir tarzda konulması ise bir tehdit ve misal olduğunu gösteriyordu. Bunu da olsa olsa bir çete yapabilirdi. E- sasen, bilâhara Toni, tevkifhanede «- vukatma, o akşam otomobilinin icinde dört kişi bulunan bir başka otomobil tarafmdan çevrildiği, karısının alr- ıp kaçırıldığını faakt onu kaçıranla- rm isimlerini söyliyemiyeceklerini bil dirmişti, Bu beyanat, bilinmez ne des receye kadar doğruydu ve esasen po- lis bu noktayı kale bile almamış ve hiç bir tetkikatta bulunmamıştı. Burada sözü 'Toni'ye bırakalım: — Ağustosun ikinei Cumartesi gü-| nü, öğle üstü eve yemeğe geldim. Tek-| rar işe gideteğim zaamn akrabalar. dan Moskito bana dedi ki: “— Toni, Kristin'in evinde bir şey- ler oluyor, polisler filân var, * Hemen koştum ve karımın vuruldu. gunu haber aldım. Beni orada gören sivil polislerden bir; karakola götür- dü ve başlangıçta tatlı tath görüş tük. Bana, karımın, komşuların söy- lediklerine nazaran hafif mestep ol. duğundan, benim yerimde o olsa, tıp- kt benim gibi hareket ederek onu öl düreceğinden bahsediyordu Kendisine böyle bir şeyden haberim olmadığını söyledim Fakat bir başka sivil memur gelerek beni tehdit etti, ve beni, ayak- larımdan asarak, husyelerimden döve ceğini söyledi. Fakat o gün, akşam saat 70 a ka. dar bir şey yapmadelar, Bir çok sivil memurlar gelip beri istihink ettiler. Nihayet, komiser, ere gideceğini, o ak- şam karısmı ve çocukları 1 ya gölürmele üzere söz verdiğin!- dirdi, ve gitti, O gider gitmez, İtalyan bir. golisi memuru beni syağa kaldırdı, ce yüzü- mü duvara çevirerek bir yere dayan- madan durmamı söyledi. Mütemadi-i yen aynı suali sorüruk cinayeti itiraf etmemi istiyordu. Pek tabil hiç bir şey bilmediğim; söylüyordum. Fakat hep aynı sunli sormasma artık canım sr- kıldı ve cevap vermemiye başlarım. O zaman İtalyan küfrederek kahur.| galarımı yumruklamıya başladı, İki! eliyle muntazaman vuruyordu. Fuse me de vurdu. Hem öyle bir şekilde ki; alnım da dıvara çarpıyordu. Gece ya rısına doğru komiser geldi. Fak»t o varken kimse dokunmuyordu. Herkal| de, resmi sıfatı taşıyanların önünde) dayak atmak istemiyorlardı. Karnım aerkmıştı, susamıştım. Ye; mek istedim. Ne su ne de ekmek vers! diler. Rüna mukabil beni baska bir odaya götürdüler ve gene vüzüm du-| yara dönük olmak şartile ayakla #9-| haha kadar durdurdular, o Oturmak istedikee aynı sistem yvumruklarla! dövdüler, Pazar günü öğliye doğru (komiser geldi ve cinayet hakkında ifademi als dr. Bu hadise iki saat kadar sürdü. Pek tabii, bir şey bilmediğimi söyle! miştim. Fakat aynı gün, her halde muhakkak bir itiraf koparmak gaye sile olacak, beni soydular, bir ma- saya yüzü koyun yatırdılar, Başım müsanın ucundan dışarı sarkıyordu. Bir adam, bir elile bir kolumu, öleki elile başımı tutuyordu. İkinci bir po- lis öteki kolumu tutuyordu. Üçüncü ise ayaklarımı, Evvelce gördüğüm sivil İtalyalı polis elinde kouçuktan bir kamçiyle geldi: “.— İtiraf edecek misiniz? Diye sordu. Verdiğim red cevabı üzerine döğmiye başladı. Tamam 45 dakika mukavemet (ettim. Nihayet dayanamadım. “— Durunuz, dedim, ne isterseniz söyliyeceğim, durunuz. Durdular ve (söyle) dediler. (Ne söyliyeceğimi bilmiyorum, dedim, siz ne söylemekliğimi istiyorsanız, yâzt | niz, imza edeyim,, dedim. OO zaman İlk defa olarak yemek ve su verdiler. | Memleket haberleri O esnada komiser içeri girdi. Polis hâ- fiyeleri de, kendisine, itiraf ettiğimi bildirdiler. Biraz sonra dört polis beni otomo- bille, cinayet mahalline götürdüler, ve anlatmam söylediler. Bir şey hil mediğim için sustum. şilâhı ne yaptı- ğrmı sordular, Zira evimde bulduk »| Tarı silâhın kalibresi, karımın üzerini den çıkan kurşuna uymuyordu. İtak yalı şivil polis söylemezsem gene dâ- yak atacağını söyleyince “köprüden attım,, diye bir yalan uydurdum. Si- Jâhr aradılar pek tabii bulamadılar. Tekrar karakola geldim ve önüme «© tirdiklerj muhayyel ifademi imzala drm, Bu kâğitta neler o söyledizimi bilmiyordum. İfâdemi anenk ertesi günü gazetelerde okudum.,, Toni öldürülüyor Şimdi, facianm ikinci kisnu baslı yor. Toni ertesi günü derhal g- vukatını çağırdı. Ve sırtındikı yara! ları gösterdi. Avukat tanrdıklarındar) iki Amerikalı şerif (Nahiye müdürü, belediye reisi, polis komiser; salâhls| yetini haiz Amerikalı memur) çağır. dı ve vağiyeti tesbit etti. Aynı #4şam “Toni fena halde hastalandı ve hasta- haneye nakledildi. Orada da doktor) kendisini muayene etti ve dayak ye: diğini tesbit etti. Bu suretle şahitler çoğalmış, mesele resmiyet peyda et- mişli. Yapılan rapor polise tevdj € dildi. Fakat avukat bu raporun no. terden bir kopyesini de yaptırmıştı. Zira. mahkemede rapor O istenildiği zaman polis, böyle bir raporun ken. disine verilmediğini söylemişti. Reza- Tet meydana çıkmak üzereydi. Artık herkes Toninin bernet edeceğine ka. miydi - Mahkemenin son celsesi bir zartesi günü olacaktı, O© gece Toni Aayukatile görüşmüstü. Yalnız. avu katı, hapiste Toninin höcresinde iki| yâbancınm da bulunduğunu görmüş.|» tü. Ertesi günü, avukat, muhakeme salonuna gelince Toninin orada olma- dığını gördü. Sordu. Teninin, hücre sinde kendini asarak intihar ettiğini öğrendi. Toni pantalon - kemerine! kendini asmıştı, Avukat, seksen san- tim nzunluğunda olan oObu keme-le bir adamın asılmak imkânı olmadığı. nı İddia etti, Esasen yapılan (o fethi meyit de Toninin asılmak suretile de #'l boğulmak, sonra asılmak suretile öldüğü tesbit edilmişti. Avukâtm hapiste Toninin hücre sinde gördüğü iki yabancı da salrre| rilmisti. Aradılar, buldular. Pu a damlar Toninin intihar etmek İstedi. ğini, kendilerinin de mani olmadık. larmı İfade ettiler. Şimdi, Amerika polis dosyaların. dx Toni cürmünü it'raf ettikten son. ra İntihar etmiş bir cani olarak ka- vıtlıdır. Fakat avukatı bunu o kabul etmiyor ve el'an uğraşıyor. E.J Hüpkins Izmir Valisi Balıkesir'de İzmir Valisi Kâzım Paşa Fuça kaymakamı ile birlikte Balıkesire gitmiş ve Balıkesir Valisi ile iki vilâyet arasında hudut ihti- lâfının halli için görüşmüştür. Balıkesirde iki gün kalan Kâzım Paşa elyevm İzmire dünmüş bulunmaktadır. muallimlerimiz Menemen'de *İzmir muallimleri geçen hafta Menemene gitmişler, tetkikat yapmışlardır. Mustafa (Rahmi Bey tarafından verilen bir kon- feransı müteakip erkek muallim mektebi müdürü Rafet ve müfet- tiş Asım İsmet Beyler inkilâp şehidi Kublây mezarında umumi bir konferans vermişlerdir. Fikir mücadelelerinde mes'ut neticeler Beynelmilel ilmi tabir” lerin Türkçe şekiller! Yazan : Müderris Kemal Cenap Milli Türk alfabemizin kabülün denbire (beynelmilel ilmi tabir-| lerin Türkçe şekilleri meselesi) hakkında fikir ve kalem'mücade“ lesi yapânlarla birlikte oldüğum malâmdur. Bu mesele sudan bir dava olsaydı çoktan” susardık. Fakat mesele mühimdir ve,. inki- lâplarıyle dünyada bu kadar hak- İr takdir kazanan Türkiyenin, bey nelmileliyet noktasından, imtiha- na çekilmiş olması mevzuubahis! tir. O itibarladır ki dava, sudan) ve basit bir dava değildir. Yaptığımız fikir. mücadeleleri» nin mes'ut neticeler verdiğini, çok şükür, görmekle de ayrıca. bahti- yarız. Bu mes'ut neticenin bir ye- ni delilini, 1930 tarihinde Maarif! Vekâleti Telim've Terbiye Heyeti| muhteremesinin yüksek tasvibile liseler için basılmış olduğu halde! bizim ancak dün elimize geçen! (Umumi Coğrafya) nam eserde! gördük: Darülfünun Müderrisle-! rinden A. Macit ve 1. Hakkı Ber yefendiler tarafmdan yazılan bu! kitap hakkında bir Tıp Müderrisi- nin bir yazı neşretmesini çok gör- meyiniz. Bu güzel eserde gördü- ğüm beynelmilel evsafta bazı fen- ni tâbirlerin Türkçe nümuneleri, bizim değil, fakat garbın olan müddealarma tam muvafakatini derin bir heyecanla görmekle mes uduz. Bu eserdedir ki, bugüne ka- dar Türkçesi (İlmülarz ve Taba- katülarz) olan ve (İngilizcede Ge ology, Fransızcada Geologie, Al- mancada bir de Geologie ve niha- yet İtalyancada Geologia) sekil- lerinde yazılıp, fakat her dilin mil MN alfabesile okunarak fonetiği ve- rilen ve eski Rumca (yör-geo) ve Gilim-logiya) dan yapılmış olan bir beynelmilel kelime icin Türk- çe olarak, Türk milli alfabesi baş- ta tutulmak suretile, yani her me- deni milletin yaptığı, gibi hareket edilerek, (Geologya) ve bu ilimle meşgwl olan (arziyatçı) ya da (Geolog) şeklinde beynelmilel ir- fan telâkkisine tam ve kâmil bir tarzla muvafık olan tâbir ko- nulmuştur. Üç sene evvel neşretti- ğimiz (Türkçede ilmi ıstılahlar meselesi) asorimizin (sahife 12) şöyle demiştik: “Geologia beynel- milel bir kelimenin Türkcesi ola- bilir. Fakat ayni kelime için Tür- kün söz kitabma (jeoloji) girerse, bu kelime beynelmilel değildir. Ve binaenaleyh Türkçe de değildir. ve ancak teratologiaca bir kolime- dir.,, Hamdolsun muhterem mü- derrisler bizi bu kelimenin (jeolo- ji) ucubesinden kurtarmışlardır Bu suretledir ki Türkeçede bey nelmilel (g) harfinin ancak ve gene (g) harfi olduğu ve Türk mil li alfabesile okunan bu (x) harfi- nin fonetiğinin o harfin Türk fo- netiği olduğu Vekâleti Celilece tesbit edilmiş oluyor: 5 Tanzimaltan beri medeniyeti ve dünyayı (1) Fransızca dilinin; penceresinden görmüş olmak, (2) bugün bile ve hâlâ Arap harfleri! zihniyetini terkedememis elmek,! ve (3) beynelmilel ilim diyince hep şark zibniyetile düşünmek su- retile biz —tanzimat yetiştirmele- rinin yeliştirmeleri— Türkiyede doğan güneşin feyiz verici tesiri» ne derhal adapte olmamız İâzım-! dı. Size bir meslekdaşımın bu. yur karda saydığım tesirlerden uzuk- ta kalmış olan altı yaşında ve tam Cümbhuriyetin evlâdı olan bir ço- cuğuna ait bir müşahedevi zikre deyim: Bu çocuk küçük yaşında Almanya'ya giderek orada bir kaç sene yaşıyor, Almanyada, dün yanım her yerinde olduğu gibi an- cak (Awtomobil) yani (kendi ken dine işliyen araba) vardır. hattâ |. ye i böyle düsünürsek her gr de olduğu gibi Türkiye | li ve mahalli bir irfan ef tenasüs edebilir, İşte v : Fransada da! Fakat Fransız besinin sakatlığı icabı orsdâ (o) okunduğu içim her pe” İ Türkçe gibi (Autorobil) fakat o kelime Fransada O bil) okunuyor. (Oto) bir Pen dir ki Rumcada (kulak) tir. Beynelmilel âlemde ( kulak hekimidir. İmdi Tü nc ye yazdığımız (otomobil) - b (oynar kulak) olur!?... Ne * (otomobil) kelimesi böyles* maalesef kaldı diyelim. Mi vd şımın çocuğu Almanya tinde burada (Automobil) yişi (otomobil) işitince babasın! ig ya çekiyor: “Baba, diyor, Bab nun adı burda niçin oto?, ver baklı gördüğü çocuğa cevaP, al miyor. Siz verebilir misini öyledir dersiniz çocuk suşar* Ki kat, ben, Darülfünun'da hos* süsünde oturttukları insan, lak muayenesi demek olan 5 kopi ile bir Ruhiyat meselesi autoskopi) arasmdaki farki yemezsem ne olacak?!.,. Şe den: söyliyelim ki bütün Türkleri automobil telâffuz leri gibi Anadolu Türkünün da aftomobil demektedir. m #9 Gene Vekâleti Celile yakında çıkacak olan bir ast beynelmilel ve lâtince ( (6 tum) dan gelen bir tâbirin titü) gibi değil, fakat ve binaenaleyh Türkçe olduğunu da ERE (İnstitut) şeklinde tesbit yoruz. Bugüne kadar Tüf (Müessese) olan bir tabir içi9 nelmilel âlemde CErammzezdğ ttut, Almancada İnstitut, 9 cede İnstitut) varken Türk nam ve hesabına ve bark men gayri kabili müdafas. yan indi kanaatlarla (Enetiti) ye bir acaibüttabiatla çıl En basitçesi insana gülerler: cik bapta İnsbruk Darülfünun“ 4 logiya Müderrisi Herr rafından ve başka yerde ğim mektup okunsun!) past! Lâtin harfile yazılan ( wi kelimesi Türkçe midir? Hayal ra biz böyle bir kelimeyi dan almadık. Fransızca mıdır? Hayır! Fransızlar bile, sakat alfab”” (İnstitut) yazarlar. i O Halde nedir? Onu, aks” dia edenlere sormalı, Şef Şimdi bekleriz: Neyi mi ki bu (Enstitü) şeklinde bir kelimenin lâtin harfile yi ce yazılmasında bir doğrelikie bileceği hakkında Garbım dar derecesindeki bilgili bir vi dan tasvipkâr bir cevap ls vi Fikir mücadelesi diye lere derler. , . * “ Sakatlığını gösterdiğini w fikri ameliye medeni kis dei bul ettikten sonra âlem ire de forme) şapka, fakat çıkmaktan farkı olama?" i , iöiziyolaji) dire ölme kelimenin sakatlığı ge" kirlerini sormuş olduğu” lemasınım mektuplarını Bu kelimeye (absurde) (terme barbare) dediler” buse vi Türkive irfanı yaban“! gi müstemleke olamaz. doğan güneş, garpta eri len günesten farklı değildi de gi 'ilenin hesalına çıkan yeri ler bu mes'ut neti leridir. l