gl Gözleri kaldırmak ve indirmek >> Matmazel, eğer bir genç sa- kur yaparsa utanmamak için ihi aşağı indirmelisin. ... | çi) s tç Tabii, fakat akıllı uslu bir b gözlerini genç bir kızın yü- Süne kaldırmaz. > İşte onun için gözleri aşağı İdirmek daha iyidir. N an. Üçte iki ile yarım Bir küçük kız mektebinde mu- alime e. Dm - yordu. t altı yaşındaki Na- yn, bütün izahata rağmen anlı- , bir anın - m , ime hanım bağırdı: Ş Bu ne kalın kafalılık! Çocuk » görüyorsunuz ya, Naciye kü- ediyor. r şunun üzerine küçük Naciye arkadaşlarma karşı bir ahmaklık nümunesi şeklinde gös- imiş olmasına canı sıkılarak— dini kaldırdı. Bunu gören mualli-| anım suratını asarak: © Ne söylemek istiyorsunuz? e sordu. Küçük Naciye ce- Diy Yap verdiz i İçin; Size aldanıyorsunuz, demek İmpi parçayı büyük bir parsasa| Nikbinlik ve bedbinlik >— Nasıl? Ben mi aldanıyorun? a Evet, muallime hanım, ben » Ressamın hatası | a tür ressamlardan (David)! Ptğr tablolarla bir umumi ser-! bis ıştı. Ressam sergiyi gezen! lala, arasına dalarak herkesin tab alay, Karşısmda serdettiği mütale- vap dikkat ediyordu. Bu aralık “,, stinden kendisinin bir araba na duğu anlaşılan bir adam na lay katin celbetti, Çünkü bu tablolardan birinin önünde La 3, müstehzi bir vaziyet al. David bu adama yaklaştı: Miz Galiba tabloyu beğenmedi-! dedi. > Evet öyle. Beğenmedim. ME akt bu öyle bir tablo kil Pide. hayret ve takdirlerle sey-| or, kg, Bence hayret ve takdir edi- bir sey değil. > Niçin? ) iy Bu nasıl ahmak ressamdır ki at Yapmış, atın ağzından bem- iş köpükler akıyor. Halbuki a gem yok! İİ Ma yabacının bu sözü üzerine Da di, tasını anlamıştı. Arakacrya İ $ey söylemeden yanından! . Sergi salonu kapanm| i Ye koştu, atın ağzındaki köpükleri kaldırdı. Mn Kâşil izim, san'atımız nedir? S5 a i Dia © O,Ne keşfettiniz? Yt “ bir şey keşfetmedim. | çin orum. | hakkında bu kadar ince malâmat mecliste nikbinlikle betbinlik hak- ayı sevmem! a ailem kn min sım. dur, Bak, sen benim hiç te iyi bir koca olmadığımı söyler, A, Turdum; halbuki İşte on gündür yanından ayrılmadım. Keskin zekâ İki kişi bir kahvehanede otu- ruyordu. Biri diğerine işaret e- derek dedi ki: bu adamın ne ailesi, yoktur. Onun çocuğu olmadığı gi- bi uzak, yakın akrabasından baş- ka tanıdık bir çocuğu da yoktur.,, Muhatabı karşısındaki adam veren arkadaşına sordu: — Peki ama, sen bu adamı hiç tanımadığın halde onun çoluğu, çocuğu ve sairesi olmadığını nere- den biliyorsun? — Gayet basit: Şimdi bir çu- kulata paketi açtı ve içinden çı- kan ikramiyeli resimleri yere at - tı. ğin Borsacılardan mürekkep bir kmda münakaşa cereyan ediyor- du. Fakat bu hususta bir türlü karar © verilemiyordu. Nihayet! mecliste hazır bulunan bir genç söz aldı: — Efendiler, dedi, eğer bir garson bir nikbinle bir bedbine iki parça peynir getirirse nikbin olan adam yalnız peyniri - görür, bedbinse yalnız peynirin delik lerini... — Malmazel, avlanmak için tüfeğiniz yok mu ?. — Hayır. Ben avcı değilim, avcılar için nişangâhım ! Ne zaman evlenilir ? Bir madam kendisini ziyaret eden bir zata sorar: — Siz evlendiğiniz vakit kaç yaşındaydınız? , — Bunu pek iyi hatırlıyamıyo-! rum. Yalnız iyi hatırladığım bir şey varsa henüz aklımın başımda olmadığı bir yaşta evlenmişim. Hediye Henüz yeni evlenmişlerdi. Genç kadın muhtelif (o yerlerden getirilmiş olan hediyeleri tasnif ediyordu. — Bu mösyö Griggs çok nazik. Bak bize bir gümüş çerçeve gön - dermiş. Fakat kendisile pek az tanışıyoruz.,, Kocası okuduğu gazeteyi bir tarafa bıraktı, bir yudum kahve içti: — Doğru, dedi, lâkin onun ka- rsı öldüğü zaman ben bir çelenk göndermiştim. o Zannederim ki öyle meyus bir zamanında kendi- sini düşünmüş olmamı hatırlamış ve kendi hesabına bir mukabele yapmak istemiş olacak... Doktorun tavsiyesini eği , Zamane çocukları tutmamış Babası altı yaşındaki küçük ço- cuğuna der ki: — Oğlum, şimdi bahçede ge - zerken lâhnalar arasında senin için bir kız kardeş buldum. Ne dersin? Çocuk kaşlarını çatarak cevap verir: — Ben buna ne diyeyim; o- lan olduktan sonra !11! — Doktor, sen bana demiştin ki benim halam kendisine verdi - ğin reçeteyi kullanacak, nasihat - lerini tatbik edecek olursa iyi ola- cak. Halbuki biçare öldü. — Ne kadar zaman benim ilâçlarımı kullandı? — On beş gün. — Bunda taaccüp edilecek bir şey yok. Ben ona bir ay bu ilâç- İarı kullanacaksın demiştim. Hal- buki o yalnız on beş gün kullan- miş, —Ben bir şey kaybettim,ma- dam, fakat ne olduğunu bir türlü hatırlıyamıyorum. > Hafızanızı kaybetmiş ol- mıyasınız! “Müsabakamız... . Birinciye 15, ikinciye 10, Üçüncüye 5 lira Diğer bir çok karis muhtelif kıymette hediyeler (YAKIT) bir eğlenceli fıkralar müsabakası açmıştır. Bu müsabakaya | iştirak şartı (Eğlenceli fıkralar) sayfasında gördüğünüz fıkralar gibi tuhaf, nükteli, eğlenceli fıkralar yazıp gazetemize bir mektupla göndermektir. Her kari kend; imzasile bir, iki, yahut üç fikra gönderebilir. Gazetemiz bun- ları tetkik edecek muvafık görüldüğü takdirde biri, ikisi, yahut üçü birden neşrolunacaktır. Fıkraların neşri müddeti bittikten sonra hangi fıkraları beğendikleri ge ne karilerimizden sorulacaktır, Gelecek cevaplara göre reyler tasnif olur, nacaktır. En çok hangi fıkralar rey kazanmışsa bunlardan (derecelerine göre yirmisine yukarda işaret ettiğimiz hediyeler (£ verilecektir. & Bunlardan başka hangi fıkranm birinci çıkacağını evvelden tahmin edip bize bildiren ve bu keşfinde isabet ettiği anlaşılan karilere de ayrıca hediyeler verilecektir. Müsabakaya iştirak edecek olanlar gönderecekleri fıkranın zarlı üzerine (VAKIT eğlenceli fıkra müsabakası) ibaresini yazmalıdır. Zarfın adresi de şöyle olmalı: (YAKIT gazetesi İstanbul, Ankara caddesi.) Gelecek fıkralar (Eğlenceli fıkralar) sayfasında ayrı bir sütunda matbaa- mıza geliş tarihleri srrasma göre neşrolunacaktır. Mektepte uslu oturmuş- sun, aferin. Sana bir mü- kâfat vereceğim, söyle ba- kalım ne istiyorsun ? — Beni bir daha mekiğbe gönderme | le lk 17 lil ab 49 cdi a ime Sak di dı Mü di Obür arkadaşımındır! Tren kalkmak üzereydi. Kom« partimanlar da tamamile dolmuş» tu. Bir yolcu beyhude kendisine yer arıyordu. Nihayet bir köşede boş bir yer gördü. Oraya gidip o* turmak istedi. Şişman bir adamt — Affedersiniz efendim, bu yer bir arkadaşımındır.,, Dedi. Ve orada bulunan bir heğ beyi gösterdi. Heğbe o yerin sahis bi tarafından konulmuş gibi görü» nüyordu. Fakat diğer yolcular bı- yık altından gülmiye başladılar, Çünkü şişman adamın yalan söys lediğini biliyorlardı. Trenin hareket edeceğini göstes ren kâmpana çaldı. Yolcu: — Şu aksiliğe bak, arkadaşmız galiba yetişemiyecek!,, Dedi. Şişman adam bu tarizd karşı yüzünü ekşitti. Acaba haki katen şişman adamın arkadaşı yes i tişemiyecek miydi? Çünkü tren hareket ediyordu. Evet, nihayet | olacak oldu. Şişman adamın ar“ kadaşı yetişemedi! Bunun üzerine ayakta duran yolcu: — Zavallı, hiç olmazsa Heğbe« sini kaybetmesin!,, Dedi ve şişman adamın “yahu, ne yapıyorsun, bırak!,, diye bağı- İ rp çağırmasına ehemmiyet vermi yerek oradaki heğbeyi-alarak tre- nin penceresinden dışarı attı! ğa Şeffaf cisim ne demektir ? Bir mektepte imtihan oluyor « du. Mümeyyiz talebeden birine sordu: 4 — Bakalım, söyleyiniz cisim bahsihi okudunuz mu? — Evet efendim. — O halde söyler misiniz, şef. faf cisim niye derler? — Şey... Talebenin tereddüt ettiğini gö- Yen mümeyyiz hatırlamasna yar- dım etmiş olmak için der ki: — Bu öyle bir cisimdir ki onun arasından.... . Onun arasından... — Ziya görünür. — Evet, ziya görünür efen » dim. < — O halde buna bir misal söy- ler misiniz? — Şey, efendim, anahtar deli- gil a Karı koca arasında Kadın, kocasma der ki: — Sen artık beni sevmiyorsun. Çünkü benim ağladığımı görüyor- sun da nicin ağlıyorsun diye sor« muyorsun! — Çok teessüf ederim, karıcı« ğım, bu sual şimdiye kadar bana o kadar pahalıya oturdu ki!... İstasyondan şehre daha çok mesafs varmı? Bize yirmi dakika demişlerdi, gidiyoruz, gidiyoruz, yol bir türlü bitmiyor ! —Anladım,sizin otomobille gideceğinizi zannederek yir- * Eğlenceli fıkralar” mi dakika demişler, ği zi Ni li