ği © — Gidebilirsiniz, diyorum, hem de —6—VAKIT 5 Kânunuevvel 1017 — Siz bir alçaksınız ... öyle bir alçak ki servetinden istifade ederek.. Ba aralık içeriye Viktorin girmiş) ti. Uzaklarda zannettiği Nellirozu o- dasında hem de bir yabancı ile oldu- ğunu görünce şaşırmıştı. — Matmazel, beni mi istediniz? Nelliroz susuyordu. Kamçılanan gururu ve izzeti nefsin; soğuk kanlı ağını iktisap etmesine sebep olmuştu. Odanm ortasma doğru yürüdü. — Hayır, dedi, &yanlışlık olmus Viktorin! Gidebilirsiniz. Viktorin duruyordu. artık size ihtiyaerm olmryacak, yata- © — Peki matmazel! Hizmetçi istemiye istemiye itaat ediyordu. Dişarı çıkmca: — Hiç gider yatar mıyım? dedi, bu yabancı bana firakir bir haydut hissi- Bi veriyor. Hizmetçi odadan çıkınca Nelliroz: — Lütfen kalınız Mösyö, dedi, hiz- metçiyi çağırmakla hata ettim... Hem artık çağırsam da kimse gelmez. Sakin olmya çalışıyordu. Jerar genç kızım cesaretine hayran oldu. Bu man için ona malik olmak arzusu iki misli artıyordu. Fakat zihminden bas ka bir fikir geçmişti. Bir lâhza der du. Genç kız merakla kendisini tetkik ediyordu. Acaba ne düşünüyordu? Jerar kendini toparladı. Yüzünde eski tebessümü görüldü: — Dinleyiniz matmazel, dedi, açık- ça anlaşsak da, birbirimize karşı ala. cağımız vaziyet; tesbit etsek daha iyi olmaz m? Niçin çekiniyoruz? — Peki, söyleyiniz bakalım!. — Hayhay! Benim buraya gelme mi kabul etmekle bunun neticelerini kabul etmişsiniz demektir, bu hir! — Evet, | — O halde, gece yarısı, Odanızda! bu buluşmanın manasını anladınız del mektir. | — Evet, bir erkeği evime kabul et.! mekle onun belki bu hareketimden ve| itimadımdan istifade etmiye kalkışn.| cağmı düşündüm. Fakat kendimi mü. dafaa etmesini de bilirim. — Buna rağmen kabul ettiniz? — Neyi? Evet, neyi, Filhakika Jerar da bu- nu düşünüyordu. Nelliroz neyi ka- bul etmişti. Bunu bilmiyordu. Barn tofla genç kızm aralarmdaki taahhü- datı bilmiyor, sadece Rusun beş mil. yon verdiğini ve gece, Nelliroz tara- #mdan kabul edileceğini ( biliyordu. Nelliroz: — Ben, dedi, sadece sizi kabul et- meyi taahhüt ettim, O kadar. — Bu kadar mı? — Evet. Sadece gece yarısından Bonra sabah saat yediye kadar, sizi, yalnız olarak kabul etmeyi taahhüt, etim. Bu taahhüdüm de istiyerek ol. madı. Fakat nihayet taahhüt ettim.| Binaenaleyh sözümü tutuyorum ve; yalnızım. İ Jerar, Nellirozun son kelimelerini! 'dinlemiyordu bile. Demek gece yarı-! sından saat yediye kadar! Ya!. Böy. Je bir genç kız bunun mânâsını anla.' mamazlık edemezdi. Az kalsın bu saf: Irk oyununa kapılacaktı. | — Matmazel, bu gece yarısmdan - , sabaha kadar olan zaman içinde Jâs boratuvarlar müessesesine gösterdi- © Bim fedakârlığın bana bir hak vere ; ceğimi tahmin etmiyor musunuz? Bu meyanda, size biraz yaklaşmak hak- kımı? Jerar yavaş yavaş ilerledi. Nelli- roz yerinde, put gibi donmuş kalmış fi, Jerar şimdi onunla karşı karşıya idi. Birdenbire gene kızm bileklerini! tuttu, Nelliroz bütün mevcudiyetile geriye siçrıyarak kurtuldu. Bir an bakıştılar, Jerar: — Hadi, dedi, tekrar zile basrp hizs metçiyi çağmınız. Eminim ki gidip yatmamıştır. Nelliroz cevap vermiyordu. Kendi. oo toparlamakla meşguldü. Nihayet: —Siz bir alçaksınız, dedi, evet bir sişek! Öyle bir miçak Ki servetiniz. dem istifade ediyor, âlemin gözünde! çlaturka sez bir hayır cemiyetine iane veren fakat! fakat hakikatte de bir genç krzrn saf- fetini sui istimal etmek istiyen bir alçak, Ben, bir hayır cemiyetine bu şartla yapılan bir para teklifini red» dedecek vaziyette değildim. Şimdi de bu yetişmiyormuş gibi, beni tuzağa düşürdükten sonra şaşkmlığımdan is tifade etmek istiyen bir alçaksınız! Nelliroz bu sözleri söylerken bin kat daha güzelleşiyordu. Jerar ona gittikçe büyüyen bir hayranlıkla ba-i kıyordu. Tekrar kendisinde temiz bir his duymuşta, Hayır, bu yavrucak komedya oynamıyordu. Sahlelydi, ve; yaptığı vadin hakikaten neticelerini ölçmemişti. o Kabalığından dolayı u- tandır, Nellirozun kendisinden nefret etmesin; istemiyordu. Ona malik ol- mak istiyordu, evet. Fakat âdi bir vasıta ile değil, Ve bunun için Jerar vaziyetini değiştirdi: — Affedersiniz, matmazel, dedi, şimdi samimiyet ve saffetinize inan- dım. Nelliroz hayret etti: — Demek şüphe etmiştiniz? — Doğrusu. Evet. Siz de itiraf ediniz ki böyle bir vaziyet... Nelliroz düşündü. (Bitmedi) Gülhane müsamere- lerine başlandı Gülhanenin 22. senedir devam &- den senelik tıbbi müsamerelerine pa- zar günü başlanılmıştır. Müsamere reisi dahiliye (kiliniği muallimi Abdülkadir bey tarafından tıbbi müsamerelerin faydasmdan Gül! hanedeki tarihçesinden bahis kısa bir açış mutkundan sonra (müzakereye başlanmıştır. Dahiliye muavini Nus- ret bey tarafından kore, Haydarpaşa hastanesi dahiliye mütehassısı İhsan Rifat bey tarafmdan Akromegali, asa biye muavini Esat İsmail bey tarafım- dan Heroimomani, müderris Tevfik Salim paşa tarafından dimağ huraci- le ihtilnt etmiş bir ree huracı, cildiye muavini Kemal bey tarafmdan o bir Heredosifilis tardiv ve muallim Sani Yâver bey tarafından enfi belümi fibron vak'aları takdim edilmiş mü nakaşalara müderriş T. Salim pa - şa, munllim (Abdülkadir Lutfi, Nâ- zım Şakir, Şükrü Emin, Niyazi İsmet, Murat Ibrahim, Süreyya (Hidayet, Lütfü ve Burhan) beyler iştrak etmiş. lerdir. Takdim edilen vakayı fevkalâde a- Yikayı uyandırmış ve münakasalar ha raretli olmuştur. Bilhassa (o İçtimal dertlerimiz arasında yeni kök salmeya başlryan Heroinomanj tetkikatı ehem- miyetle karşılanmış ve almacak ted» bir için hükümet nezdinde teşebbüsat- ta bulunulmıva karar verilmiştir. Matbasnıza gelin eserler. Bilgi âlemi Pertevniyal lisesi tarafından bu isimde ve dolgun münderecatia bir mektep mecmuası neşrine başlanmış- tar. Matbuat sahasına yeni fakıyetini temenni ederiz. Günün Muhtırası Takvim— Cumastesi 5 Kânunuevvel 12 inci ay 193f-93 Recep 1350 Senenin geçen günleri: 334 kalan günler 26 Güneş — Doğuşu. 6,50. Panşı 16,16 Nemaz vakitleri — Sabah. 433 Öğle 11.55 İkindi 1490: Akşam 1640 Yatsı. (817: imsak $Al Hava — Kandilli: Dün azam! hatsret deçrcesi, $, asgari nakıs bir. Bugün rüz- gir ekseriyetle şarktan mutedil esecek hava kapal olacakur. Radyo Istanbul radyosu 6 dan 7 ye kadar gramafon, 7,30 dan 890 a kadar alaturka sz, 830 dan 9302 kadar cazband 930 dan 10302 kadar « ni ayak! bâsan arkadaşımızı tebrik ve muvafs| İngilteredeki mali siyasetten .. Bir fayda hasıl olacak mı ? İngilterenin hareketlerinde ga- rip bir nokta var. O da, netice- lerini ve vehametini ölçmeden bir sürü tecrübelere ve macera- lara atılmasıdır. Eylül ayında altın mik terketti. Borsada istenildi, sipekülâsyon yapılmasına müsa- ade ettigi zaman hiç de bundan bir teessür duymadı, bilâkis, halk âdeta sevindi. Hatta nerdeyse: “Nihayet paramız iflâs etti, di- ye bağıracaktı. Her taraftan bir çok sesler yükselerek bu hadi- senin, hadiselerin en seyinçlisi olduğunu ilân ettiler. Hayat pa- halılığından kimse babsetmiyor- du. Bu hadisenin hariçteki tesir- leri mesköt geçiliyordu. İki ay sonra bütün toptan fiatler yük- seliyor, ve perakendelerde bil- mecburiye onu takip ediyordu. Bundan dört beş gün evvel (Da- ily Telgraf) şu satırları yazr yordu. — Wkandinavya hükümetleri gibi bir çok hükümetler de altın esasıni bıraktılar. Bu suretle İngiliz ( irasmın Odüşmesivden doğan menfaatler ortadan kal- dırılmış oldu. Aman ne tuhafl.. Ya öteki dev- letler de kendi paralarını düşü- rürlerse ne olacak? İngiltere esa- sen bunu istiyor gibi görünüyor. Himayekârlık sistemide böyle. Ingiltere hudutları içine girecek bütün mamul eşyayı tahdit edin- ce, öteki devletlerin seslerini çıkarmadan ihracatlarının eksil- mesini kabul edeceklerini zan- netti, İngiltere, bir dakika bile kendisine mukabele bilmisil ya- pılacağını düşünmedi. Halbuki mukabele derhal kendini gösterdi. bilmisil Fakat doğrudan doğruya değil de, bik | vasıta, İlk olarak, Amerikalılar, büyük bir soğuk kanlılıkla, in- giltere ve Kanadada fabrikalar açacaklarını, gümrüklerden geç- mesi yasak olan mamul eşyayı dahilde imal edeceklerini bildir- diler. Bundan sonra, Danimarka Ingiliz eşyasına boykotaj yaptı. Fransada, İngiliz kömürlerine yüzde 15 fazla gümrük ilâve ederek tefrika mücadelesinden en ziyade müteessir olacak bir logiliz metai bulunduğunu ispat etti. Ve “Daily Herald,, ilk defa olarak elini yaranın üstüne koy- du ve şunu söyledi: — Şurada veya burada bir maden kuyusu kapamak mecbu- riyetinde olduktan sonra, ötede veya beride bir fabrika açmak neye yarar? Pek tabii Ingilteredeki himaye sistemi meğlubiyetini kabul et- miyor!.. Bilâkis gümrük tarife- lerini daha yükşeltmiye çalışıyor. Mamul eşyadan sonra, şimdide demir ve çelik gibi iptidai mad- deleri de yüksek gümrük tarife- lerine tabi tutmak istiyor. Hatta zirai mahsüllerinde yüksek ta- rifeye tabi tutulmasını istiyor. Bundan çıkan netice şudur: İn- giltere, Büyük Britanya, Kanada Avusturalya, Hindistan, Nigeria ve Sudanı içine alacak olan bü- yük bir gümrük duvarı yapmak, içine girerek, dünyadaki öteki eşyaları unutmak kendi yağile 4 ekici Denizlerden Denizlere Nakıli : Ensari Güler Bir saniye sonra, açılan balkon kapısı” dan, koca göğdesiyle Maiyas'ın geçliğini gördüm .. İğ — Kolay.. Hemen eğildi: — Arkama bininiz Hans.. . Derhal atladım.. Matyas kara-| rını vermişti. Madem ki eve gir- miye niyet etmiştim, madem ki evde kapı açacak kimse yoktu, ve madem ki anahtar yanımızda de- ğildi; o halde evimize hırsız gibi girmekten başka çare yoktu... Çavüşun üstüne bindim.. Beni yavaş yavaş kaldırdı. İkinci kat- taki balkona ellerim güçlükle yetişebilmişti, tutundum. Kendi mi şöyle bir tarttım.. Bir saniye, sonra balkona çıkmış bulunuyor! dum.. . Fakat tam bu anda birbirini tas) kip eden düdük sesleri ve bağrış- malar mahalleyi bir harp meyda- nma çeviriyordu. Bir düdük mü- temadiyen çalıyor. Kalın bir ses avazı çıktığı kadar haykırıyordu: — Yetişin! Hırsız var! Hırsız! vaanaaar!.. | Sokakta bir koşusma oldu. Ge-| ce bekçilerinin nalçalı kundura- ları, sessiz karanlıklar o içinde vahşi ve korkak bir gürültü çıkar! rıyordu. Bir saniye kadar düşündüm: “. Dışarda hırsız var diye bağrıyorlar. Bu hırsız ben olsam gerek.. Her halde yakayrele ver- memek lâzım.. Çünkü gece bek- çilerine dert anlatmak pek müş - kül olacak.. , Evet.. Gece (o bekçilerine dert anlatmak pek müşkül O olacaktı. Fazla olarak, ben dert anlatabi- lecek bir vaziyette değildim. He- rifler beni tutarlarsa evvelâ mu - hakkak bir temiz pataklıyacaklar- dı. Sonra, gene tekme tokat ka- rakolu boylyacaktım. Bu takdir- de ilk iş üstümü başımı aramak o- lacaktı. Cebimdeki paraların çokluğu derhal hakkımda O feci kendi kavrulmak istiyor. Ee.. sonra? İngütere bu güm- rük düvarları içinde kendi ken- dini besliyebilecek mi? Bir Ingiliz nazın söylemişti : — Haftada dört gününü, In- giltere halkı hariçten gelen za” hire ile geçirmektedir. İşte bu dört günde üçünün zahiresini Fransa, Hollanda ve Danimarka temin etmektedir. Bu meselede rakkamla görüş- mek daha doğrudur. lagilterenin yeme içme ihtiyacının yüzde 39,3 ünü İngiltere, yözde 21,6 sını müstemlekeleri ve yüzde 39,1 ini de ecnebi itbalâtı temin eder. Acaba bu yüzde 39 u Avustralya ve Kanada temin edebilirler mi? Buna ne bahası- na muyaffak olabilirler? Bunun hayat pabalıliğı üstünde ne gibi aksülâmelleri olabilir? ... Meseleye hangi taraftan ba- kılırsa bakılsın, İngilterenin güm- rük duvarları arkasına çekilip oturmak suretile derdine derman aramasının boşluğu (meydana çıkar. İşsizlik yarasını kapaya- cak olan deva himayecilik sis- temi değildir. Himayecilik siste- mi, en mutabasıs adamlar tara- | fından makul bir tarzda tatbik bile edilse fevkalâde sert aksül- amellere maruzdur. Ingiltere, bir gümrük duvarı şu sözleri arkasına değil, bir fedakârlık duvarı arkasına çekilmelidir. Stephane Lauzanne miral Hans Fon (Ma i şüpheler uyandıracaktı. Hek bele i evinde yakalanmış olm gr daha basımı belâya za caktr. “— Kahraman amiral Seyi giren hırsız sensin ha? — A üzerime çullanıvereceklerdi" sen gel bu pirincin taşını 8 Meyhanede İk sonra, böyle bir rezalet run canmı fena halde ei oma, asrl felâketin büyüğ' W amirallıkta koptcaktı.. edile” takdirde ben artık itimst mez bir adam haline gir Balkondan aşağı baktım.. Bekçiler varmışlardı. Düdükler hi yorlar ve aşağıda hâlâ bi lardı: Lei — Hırsız vanar! Yetişin sız vanar! Vay canma!. Acaba ne yapıyordu? Kaçmış ş Her halde | kaçmış olm hiç sesi çıkmıyordu. gö Fazla düşsünmiye lüzum yi medim. Balkon kapısını şeki? evime girdim; ve derhal © düğmesini çevirdim. ay” Gözüme ilk ilişen şey, i ki aksim oldu. 7 Hemen soyundum.. gli karyolanın altına soktum! mamı giydim, bir sigara t© gi dim.. Hepsi iyi ama.. Geleni if bu vaziyette dahi görmüs ey gene benim amiral Mayer ge duğuma inanamıyacaklard”" dimi kurtarmak için mat ak bozmak lâzımdı. Halbuki ; yajımı bozmak, hap yutma mekti. Aynaya baktım.. Bu garip çizgilerle dolu perükayı heyetindeki ahmaklık ve kabil değil kendi kendim* mazdım. Binaenaleyh, çar© vaziyette kalacaktım. Dışarda şimdi dad bitmişti. Kulak verdim. çi eden eri çime aralarını kan hayvani sesler ve bo” ğuk bir takım gürültüler d . b Çok geçmeden balkondi gülge belirdi; ve hemen ii ye sonra açılan balkon dan, koca göğdesile geçtiğini gördüm: — Hayır ola Matyas? — Susumuz Hans! — Ne var ne oldu? — Ne olacak Hans. bir temiz döğdüm. F geleğekleri muhakkaktır- Üstü başı yırtılmıştı... d6'İ m amafi güre H kanıyordu. r Vaziyetin vehatmetin? bir türlü bozulmuyan bir neş'esile yanıma yaklaştı?. — Affedersiniz amirs” — dedi—Pu geceki © nıza benden beads | — Susssss! — Susu musü var mi ya? o” dinizi öyle garip bir kıyaf muşsunuz ki. Ve cevap vermem& meyli y rakmadan banyoya girdi” & la yüzünü gözünü yık” ra acele acele soyunarak? ini?) — Bana bir secelik 4109” — dedi — Herifler şimdi "D se gene gelezeklerdir- fazlımı tekrar etmek doğr” İ Onlara bir başka oyun Vi Mıyız... : Gardrobun kapağın! si — Beğen. Beğendiği Tabii benim pijama İt uyamazdı. Matyas ipek eek celik secti; fakat meri is kapaklarma kadar gele” | İkimiz birden kahkahalar! gap dük. Tam bu sırada s0”... sının zili çalmıya başla”