Avukat kafası mühendis zekâsı Türkiyede bir milyon yüz bin kişi öküur yazar Geri kalan © on İki milyan dört yüz bin kişi okumak yazmak bilmez. Okuyup yazma (bilenlerin içinde saytsı on düzineyi geçmiyen bir ekal. Jiyet vardır. Bu ekalliyetin adı mü nevverdir, Münevver — Hoparlör Cahilin ne istediğini biliyoruz. Münevver ne yapar? Münevver düşünmez. . Münevver kafasını işletmez, - münevverin “kafası değil elindeki kitapları düşünür. Hukuku esasiye kitabı düşünür. Iktisat kitabı düşünür. Edebiyat kitabı düşünür. Bilâp ne düşünürse, © bir Yad yo hoparlörü gibi tekrar eder, Kitabın hir forması düşmüşse, bir sahifesini fare «yedi İse ehemmiyeti! yok!. Hoparlör kopan ve yenen kıs- mı aflıyarak tekrar eder, Bunun için biz “doksan senedir! bir hayli münevver yetiştirdik. Fa- kat bu münevrerler ellerine geçen kitapları tekrar ettiler. Hürriyet, Demokrasi, Tüberalizm, kanım devri, diye bir hayli hukuku esasiye kitapları devril. di. Doksan senedir bir hayli hafızlar İlanmiş, artık doğmak için Hat —59— (Hizmet) te zemin katı boşalmıştı, buraya bir büyük roman tefrika etmek İçin zâten fırsata müterakkiptim. Bu roman ne zamandır zihnimde can- sculâne kıpırdanıyordu. Kısmen son © zâmansl larda teneffüs ettiğim ölümün s6 &uk havasından, kısmen Rusya hurbi nin çocukluğumdan kalma act intiba. larından tohumunu alan bu büyük ro man (Bir ölünün defteri) idi. Eğer) © zamana kadar yazdıklarıma kendi. sine bir lisan ve bir tarz arıyan taze bir kalemin o ilk tecrübeleri nazarile ve. büyük bir müsamaha hissile mak caiz ise bu eserede bir istikrari noktasını teşkil etmiştir denilebilir; Edebiyata mensubiyet daiyesinde bu üislâp o noktai nazarmdan banu ken- disinden evvel gelenlere tercih etmes mıyacak bir sebep görmüyorum. İzmirin hayatı irfanmda mes'ut bir mazhariyet vardı, ki bu, yekdiğe- rini takip eden cidden şayanı hürmet ve takdir zevat yetişti. Fakat ne oldu? Netice nereye dayandı?. Muskalar Şeniyete el sürmeyen münevver yel İyi ” . : anlamıyan genç yaplığı naza- Sile erkânından bütün tanıdıklarımda)di ki buna ancak o kadir olabilirdi. Ben niytti riyelerin .- birer muskudan başka; bir şey olmadığını . görünce, büyüsü tut- miyan bir sihirbaz gibi hayıflandı, Dertlendi, içlendi. Hürriyet dedik hürriyet olmadı. Anarşi bir salgın gibi etrafı sardı. Disiplin dedik, (istibdadın danisaksı yerden biten mantar gibi türedi. Mo- dern devlet dedik oAsyailikten de ge ri gittik, istediğimiz şey Çünkü, biz nazariye ile hayat şe niyet İle iş arasındaki nisbeti bir türlü bulamadık. İnsan her aklıma geleni değil, şe niyelin istediğini yapabilir, Biz ne İs tiyoruz? Biz, oOher halde nazariye (değil hayat, elle tutulur gözle görülür ha- yat istiyoruz. Bü hayatın hudutları malâmdür. Biz, Avrupa! bir devlet kurmak is tiyorür. Ru derletin esası, müspet bilgi, konfor, Iktisadi cihaz hulâsa hayat se viyesi yüksek bir cemiyettir. En kısa yoldan buna gideceğiz. Komşularimizla aramızdaki seviye boşluğunu - en kısa zamanda doldür- mâk yeğine hedefimiz. Bu hedefe varmak için mutlaka huküku esasiye Alimi olmıyacağız, İş çi ve mühendis gibi çal ya önünde müdafaa ettiği avhkat müdafaası ile kazanılamaz. Onun için münevverde mühendis zekâsı, ve işçi irnidesi istiyoruz, SADRİ ETEM a —— Zeplin şimal. kutubunda Moskova, 78 (A. A) —Tas we | jansı, Graf Zeplinin dün mahli süratle saat 21,30da hiç bir ma- niaya «:uğramaksızın . Malyguine büz aranın yanınâ inmiş oldu- ğunu bildirmektedir. Hemen muhaberat evrakını te- atisine » başlanılmış. ve bundan sörta tesbit edilmiş olan yol ha- ritasına göre Zeplin yoluna de- vam. etmiştir, ... Moskova, 28 (A. A) — Tas a- Jansı, Zeplinin sabahın birinde şimal arazisini tetkelmiş olduğu- nu bildiriyor. vala KN | menlizade Tahir Bey merhumu ; en İhaşta zikretmekle onun muazzez hatı. olacağım. Tahir Bey mensup olduğu müşahet olan yüksek liyakat ve kudr ret evsafile asiline ve kiharane mezi» yet ve hasleten başka pek güzide, pek müstesna bir kabiliyeti (oşairaneye malikti, Biz kendisine İstanbulda w- izun müddet meğrettiği eserlerile, bil) hassa (Gayret) mevkutai edebiyesile, daha sonra üstat Ekreme “İlhan,, bedi- asını yazdıran (İlhan) meemuaf 05'a) rile meclüp iken onu İzmirde maarif müdürü sıfatile iş başında yüksek bir memur, ve ahpap arasında da sohpeti ne doyulamıyan bir dost sıfatile tanr yınca tamamen meftun olmüş idik. Her şeyden ziyade kabiliyeti takdir etmek o büyüklüğüne malik olan Ta- beni Bey Adanadan İzmire gelirken ora» İda zekâsmin Oo müstesna keskinliğile İtevecetihii himayekâranesini o kazâran talebeden Rehram Efendiyi de berabe-i İrinde getirerek İzmir mektebi idâdisi- ine yerleştirmişti. Bunu müfit olmak için fıtretinde mevcut ihtiyacın hir nü İmunesi olmak üzere kaydediyorum. O Behram Efehdi bugün (İstan. bulun en-mümtaz dava vekillerinden biridir. Tahir Reyin genç Yüşında ve İfatı türk edebiyati için o telâfi edi. İlememiş giyalardan biridir. Ne kadar İyazıktır ki, daracık edebiyat âlemin-i İde bile. tetebhüatı tevsi külfetine kat. lanamıyanlar milletin bu Okıymettar rüknü şi'rile istihkakı derecesinde meş gul olmamış görünüyor. Tahir Beyden sonra Tahsin OBey gelmekle İzmir irfan hayatına kis men bir tesliyet getirmiş oldu. Darüşşafakadan bir vakitler Sa» lih Zeki, “Ahmet Rasim, Hüseyin, Fe- rit, Hakkı kabilinden yetişen müsteş- a zekâlarm arasında Tahsin frtre- İtinin daima taşmağı müheyya heye canlarile mütebariz bir sima idi, O. nun tebahhur ederek benzer söyleyişinde, ten sonra tevkif edecek (o düğmesi hü- Tunamıyan o bir makine süratile ya zışında, bele yeşil midir sarı o mıdır İiçinde kaymıyan krılcımlarla farkolu namaz gözlerinin bakışında öyle bir İhal vardı Ki onu yakından tetkik « denlere dalma tnhammülünden fazla kuvvette bir cereyâna tutulmuş telleri kopuvertcek, -patlayıverecek bir man- zumel elektrikiyeve benzetirdi. Nitekim İzmirde bir intihar teşeb-| bilsile başlıyarak sonra biçareyi has taneve kadar — Orada onunla bir sa- at kadar âcr bir mülâkat yapmıştım. siptir -- götüren öyle betbahtane buh ranları oldu ki bu zekâ ifratınmlerzın ilerlemektedir. Türkiye bu suelgir. ilki Arasında... “Bir ölünün döftemi çi nasıl basıldı ? Menemenli zade Tahir B. — Tahsin B. — Müfrit bir zekânın tehlikeleri — Bir büyük cesaret — “Bu muldi 7,, ve “ Heyhat. ,, akan bir suya! harekete geldik-! ki bundan bahsetmemek daha müna-iyeti; dahi mücssis ve şefinin izmirde Yazan : Halit Ziya başlıyan şüpheleri tamamen teeyyüt et miş oldu. Bir gün elimde bir demet kâğıt gö ren Tahsin sordu: — O nedir, azizim? — Son romanımın tefrikaları. Bü tün diğerleri gibi unutulmağı mahküm sıfatile kütüphanemin bir deliğine gi- diyor, Ona (Sefile) nin macerasını evvelce anlatmıştım. Dedi ki; — Ben önü ga. zetede takip edememiştim. Müsaade elersen müsveddeleri bana ver, okuya yım Ertesi gün tefrikalarla gelip beni mektepte dershanede buldu. Ve bir kö şeye çekerek bir çırpıda söyledi: — Ben buranın maarif müdütüyüm. Encümeni teftiş ve muayene burada be Vunabilecek bir, hikâye. için tertip vejnim. İşte size bunu İzmirde tab'ettir.)ranların bütün dünya devletleri ba mek için Fuhsat veriyorum. . Burada Son; tefrikanın , üzerimde mek İçin tevazu vazifesile telif oluna|kırmızı mürekkeple ruhsatı mübeyyin|kuyer ve bundan kendimize birde ta şerhi ve maarif müdürünün mührünü gösterdi. Bu kâfi değil, Senin o kütüpha- maarif müdürlerinin|henin deliğinde nelerin varsa hepsinilbaşka hiçbir memlekette sanayii nefi- hana getir. Bu Mtti mi? şimdi ver e tan olmalarıydı. Bu meyanda Mene-|lini bafiâ, Seni maarif müdürü #fatile|miyor. Biz inanmıyoruz fakat onlar değil, sadece Tahsin stfatile tebrik 6 derim; eğer bunda bir baziçei ( elfaz İrasına hir ihtiram borcunu ifa etmişlgörmezsen tebrik ve tahsin ederim... Bu 0 zaman için öyle bir cesaret i- de derhal bütün bekliyen kitaplarımı basmakta ve İstanbula göndermekte is İticat ettim, .. hiç . kimseden bir ses çıkmadı. Güya İzmir başka bir mem- leket, başka bir idareye tâbi ayrı bir hükümet idi. Zaten böyle olduğundandit Ki (Hizmet) te gençliğin bir neşri efkâr vasitası sıfatını birkaç sene taşıyabil. di, hatta galiba ben İstanbula gelin. ceye kadar.. İ İşte e zamana kadar yazilmiş olan eserlerimden (bir takrmmın tab'r ars cak Tahsinin bu cesareti © meticösile| mümkün olabilmişti, (Bir ölünün defteri) bittikten son ra iki küçük roman daha yazdım; (Bu muydu?) ve (Heyhat!..). Bünlardan birincisi sonra İstan bulda basıldı ikincisi (Hizmet) te tef. rika edildikten #onm İstanbulda bir tisalei mevkuteye de parça parça kon du. Nihayet Asım Bey tarafından ki- tap halinde de bastırıldiktan sonra mücellithâneye (gönderilmiş iken bir yangında hemen kâmilen yandı. Kur: tarılabilen nüshalari pek azdır, Her ikisi de (küçlük kitaplar) wi silesine dahil olan bu eserler | buzün İtamamile unutulmuş gibidir, bundan müteessir olacak en son kimse de on. larin muharriridir. Halit Ziyas Uşsaklzade, Türk-Bulsardostluğu —— La Bulgarinin bir makalesi Ta Bulgaria gazetesi Sofya elçimiz Tevfik Kâmil Beyin Yeni © vazifesine başlaması mitinasebetile © yazdığı hir başmakalede iki-komşu millet arasında İcihan, harbinden heri teessüs etmiş o İlan dostluğu işaret ederek bu dostlu. gun hem iki milletin kendi aralarında- ki münasebetler, hem de Balkan ve ci hart sülha noktai nazarından haiz ol! "duğu ehemmiyetten “bahsetmiştir. Gar zete diyor ki: “İki millet arasında karşılıklı mat ve hürmet mevcuttur. Aradaki umumi münasebetin daha sıkı bir şekil almasına mâni olacak hiç bir sebep yoktur. Eksik olan şey, biribirinin doğrudan doğruya komşü- su olan bu iki milletin biribirleri hak-| kında daha yakın malümata sahip ol- mamaklarıdır. Eğer bu husus da te min edilecek olursa, © zaman, aradaki münasebat her türlü arzunun fevkin- de olacaktır. Genç Türkiye cümhuri- irsrdı sayesinde medeniyet yolunda durmak iti. San'at âlemin Güzel san'at aşısı lâzım Anlaşılıyor ki güzel : san'atin'de gephe zaferine ihtiyacı var. Sağır ku. laklar ove görmiyen gözler ancak yu kardan (gelen bu sademe ile açilacak. tır. “Şimdiye Kadar ufak bir zümreye münhası? “kalan mes'uliyet ve hicabı artık; herkese teşmil edelim: Hükümetin, elli seneden beri mek. teplerdeki resim, fedrisatı Ye sanayii mefise teşkilâtı için sarfettiği “yüz binlere lira hiçbir iyi metilen verme- miştir; Resim muallimlerinin aldık. larrpata'hafimdir Döküz sene resim! dersi - giren mektep mezünlarınm gi. Tel Fan'atetamamen: bizine ve sağır| kalmaları acmacak bir şeydir. Mem- lekette ,, Plâstik. sanatın yokluğun dan şikâyet ederken kıravatı, has tonu, merüniyet şahadetnamesi yedin le olan büyük Bir'ekceriyetin tükürür gibi 4 — “Her iş bitti da (resim) mi kal. dı,, demelerini işitmek Luvr'müzesinin yandığını işitmek kadar elim ve hâzin- dir. Siyasi,. iktısadi, mali.. ilâh buh- şında ne korkunç şekilde dolaştığını her gün gazetelerimizde görüyoruz. O selli çıkatarak ktvretimizi arttırmağa çalışıyoruz. Fakat mânlesef dikkatle bakılırsa bü, umumi buhranlar bizden se hareketinin ihmaline sebebiyet ver- biliyorlar ki: Sanayit nefise, bir mem leketin manevi varlığını" arttırmakla beraber siyasi iktisadi, milli, içilmai, ahlâki ilâh. cephelerinde de büyük rol alır. Buhran devam ede dursun: Çin hü- kümeti, büyük fransız heykeltraşı (Bordelle) in eserini milli müzesine a- İryor; Yunanistan müzesine Almanya bükümetinden (Greco) nun bir resmi- ni almâk için 160 bin küsur İlra vert.i yor! Çekeslörnkia maârif hağiri mös yö Perer:Prağa resimler o celbederek Paris eköli) ni memleketine tanıtmak için bir-zengin sergi açıyor; İngiltere imilyonlar sarfederk Acemistandan, İ- talyadan, Holandadan kira ile eserleri alarak halkına gösteriyor; Fransa Ce. izayir arapları İçin muhteşem bir sana yil nefise sarayi yaptırıyor; Amerika, sanatkârları davet ederek sergiler vü. İcude' getiriyor ve tesimler alıyory Bul garistanın plâstik san'at hareketini-Ar| rupa takip ediyor; Pariste hükümetin ve belediyenin. sân'at - saraylarından maada-het AY.(70- 50) e yakın resim galerisi açılıp kapanıyor; Biz ise (ken İdimize acıyalım) senede bir tanesine tahammül edemiyoruz. Koça Türkiyenin, iki resim teşhir edecek (ısıtılmış ve temiz bir garaj! lan başka bir şey olmıyan) ufak bir! cesim galerisi bile yoktur. Yunanistan sanatkârları memleketimizde sergi aç mak için hükümetimize müracaat et- mişlerdir. Bu talepler hi?im lehimize olarak diğer devletler tarafmdan da da vükübulağiktir; Bunlara > “Sizin resimlerinizi asacak münasip duvarı mız yok, cevabini mi vereceğiz??1! Milletlersârasındaki bu gibi temas ların şayanı dikkat faydasmı düşüne. rek hükümete hep yalvarıyoruz: Mem- lekete kuvvetli bir san'at aşısı Jâzım- dır. Resim gâlerisi ve bir milli resim müzesi bu aşmin yapılacağı yer ola. İcaktır. Muhittin Sebati Fırkada: Umumi büro çalışmıya başladı Ankaradan. tatil münasebetile Istanbula nakledilen umumi kâ- tiplik bürosu dün fırkada çalış- mağa başlamıştır. Umumi kâtip Recep bey bir aralık fırkaya | gelerek işlere nezaret etmiştir. ————— ————————— lacaktır. Cümhuriyetle Bulgaristan â- rasımdaki münasebetin daha sıkı dost- luk rabıtalarile terit ve takviyesi için Tevfik Kâmil Beye gerek Bulzar hö- kümeti, gerek Bulgar milleti yardım edeceklerdir. Yeni sefirin, selefi Hüs- rev B. gibi; muvaffak olacağı şüphesiz. Bahusüs Ki selefi tarafımdan iyi kurbanı için daha ilk otemaslarımda|retle bir muvazene ve istikrar âmili ©; hâzırlânmığ bir zemin bulmaktadır... ME GU 2 EL Seyahat notları 3 ! İzmir hakkında öteberi İzmirdeyiz. Trenin pencere! rinden dolup boşalan bunal! sıcağı adalar denizi (Ege) n nispeten serin rüzgârı dağıtıyö vehmile biraz ferahlıyoruz. H buki, sahil de dahile taş çıkar&'! cak kadar sıcak... Elinizdek? mendilin işi yoksa alnınızın üze rinde biriken ter taneciklerif" habire silsin, dursun. Atlı tramvaylar izmirde iki türlü tramvay vafi Kavaktan göztepeye kadar ele trikli, kordonda ise atlı arab lar işliyor. Bir cız at tarafından çekil kordon tramvay arabasına niz men 28 ikide sürücü (Vatmaf demeğe dilim varmıyor ) ile biletci yani ötuz kişi binebilir. Şu halde bir beygir kuvve bu kadar adamı taşiyor deme! tir, Bir çok arabaları tıklım tikla dolu olan İstanbul tramvayların4 kusur bulmayınız; bu kalabalığa | rağmen, kim bilir, onların mo törleri kaç beygir kuvvetindedir. İ Ocâk verakı || Eski * Türk ocağının meze binasında sporcular ve edebiyat çılar» yani vücutları ve çenelerile çalışanlar - içtimalar yapıyorlar. | içi ve dışı Hamdullah Supbi beyin zevkince çinilerle süslen” miş olan bu binanin in gördüğü vazifeler bunlardır. Gece olunca, o cephesindeki müvazi ve gayri-müvazi elektrik çizgilerine cereyan veriliyor ve * önündeki aile bahçesi izmirin © her gazeli, her şarkıyı tekrar” tekrar alkışlamağa meraklı ehli dillerile doluyor. Rakıyı, birayı ve izmir üslü; sarma nargileyi çekerek asabını pek fazla tenbih eden bu tirya" kilere Hafız Burhan - galiba her m - tiz sesile ninni söyluyor. eşbur hanende ninni söylerken okadar bağırıyor ki civarda, ya” kında ev bulunsa, eminim, bötün ev halkı uyanacak... iye aksam, bir bu binaya irde garsonların şişe şişe taşı” dığı Si akli iadeh iç, tiği raklara baktımda bundan bir iki sene evel burada raki satılıp satılmaması hakkında ya pılan sürekli münakaşalar hatı” rıma ge'di. Hatta Hamdullah Suphi B. bile bu yüzden hare- kete gelmiş, burada nutuklar söylemiş, makaleler yazmıştı. O bâdiseyi hatırladım ve ken- di kendine Baküs mezhebinin zemzemine hitap ettim : — Hey koca rakı, dedim, se- ni bu havadar bahçeden sürüp çıkarmak istiyenler utansin. O- cak kapandı, sen hâlâ burada- sın, Istanbul gazeteleri Puraya İstanbul gazetelerinin gelişi bir hâdise oluyor, Bu o kadar garip değil. Asıl arip olan nokta Cumhuriyetle arının, Vakitle Sonpostanın tek bir isim altında satılmasıdır: İs“ tanbul | Tonlu İğne Sıcak dalgası Er Perk Keliforniyada 70 kişiyi öldürdi Sıcaklar gittikçe şiddetini art- tırmaktadır. Dün şehrimizde ha” raret derecesi kölkede 37 ye çıkmıştır. o Sucularm önündeki kalabalık, dondurmacı dükkân- larına yapılan akın mahsus derecede artmıştır. | Halktan bir çoklarıda deniz kenarına dolmuşlardı. Rasathanenin verdiği malüma- ta göre bugünde sıcak dünden az olmıyacaktır.