Muharrir G. Bey sordu: — Sizin Hamdi Bey isminde bir arkadaşınız varmış. Benim de ayni İ- | simde eski bir dostum vardır; acaba İbu Hamdi Bey o Hamdi Bey o midir, | kendisinden birkaç lira almak ümit e | diyorum. Muhatabı cevap verdi: — Hayır dostum o Hamdi Bey ol- mıyacak; çünkü ben kendisinden şim- | diye kadar beş para bile almadım. VAKTİNDE GELEN TREN | Oo Seyyahın biri istasyon memurunun İelini sıktı: | — Sizi tebrik ederim. Tren da İkikası dakikasına tam vaktinde geldi dedi, İstasyon memuru cevap verdi: — Fakat mösyö bu tren dün gel- mesi beklenen trendir. Baba ve oğul — Oğlunuzla münasebetleriniz na- s1? — Eskiden o benim eski pantolon. Kule tamircisi şına ) — Oğlunda mesleğine mi edecek ? — Hayır,onun daha fazla yükselmesini arzu ederim. (arkada- nin intisap İlrini giyiyorum. | ikiye dair 2 rakamı birçok darbı meselle-| rimize girmiş, birçok temsillerimiz- de yer bulmuştur. ç Meselâ iki el bir baş (içindir deriz; iki gönül bir olunca saman-| ık seyranlık olur, deriz; bir elin sesi çıkmaz, iki el lâzımdır, deriz; iki çiçek bir böcek, iki kavrulmuş v. 8. v. 8. gibi tabirlerimiz vardır. Bu sözlerde bu tabirlerde 2 raka- mının yeri hiç de sevimsiz değil dir. Yalnız, gazeteler aleyhinde bir kahve peykesinde oturan dar be- yinli bir tiryaki gibi atıp tutan bir meb'usun aldığı reylerin mecmuu| olan (2) sevimsiz. İki reyli meb'us efendi, aklınızın ermediği bir ba-| histe tek bir söz bile söylememeliy- diniz! Güzel kadın Yirmi senede takriben 2000 konferans vermiş ve İstanbul rad- yosunda şimdiye kadar 26 defa ko- nuşmuş olan Selim Sırrı Bey üsta- dımızı gördüm. — Salı günü radyoda 27 inci kbnferansımı vereceğim dedi. Sordum: — Mevzuu? — Güzel kadın... Gazetelerde harıl harıl aşk an ketleri yapıldığı, plâjlarda kumla- rın üzerine uzanan çiftlerin derile- rini karartan güneş kadar hararetli aşk lâkırdısı ettiği bir sırada çok münasip bir konferans mevzuu idi Lâkin Selim Sırrı Be- alamadım: Peki güzel kadınlar hakkın- İda söz söyliyeceğinize göre kadın- lar arasında çirkin bulunduğunu İda kabul ediyorsunuz demek, öyle i? m Kızlar çukura düşünce... EE GE EZE Çeviren : M. Gayur suretle mukabelede Fakat içki pa. Yazan : Aleksandr Kuprin —15— Muallimin kafasındaki olanca te.| Kendisine ayni sur heyyüçleri kamçılıyan bu talep heri.| bulunacağınıza eminim. fi birdenbire kızdırdı. Ve hiddetle ce)rası böyle geçiştirilemez. Ben usta. vap verdi: ya hesap vermeğe mecburum. Iki şi- .— Bu ısrardan mana ne? Yoksa pajşe bira beheri elli kapikten bir ruble rayı vermeden gideceğimi mi zânne'eder; limonata da otuz kapiktir.. Şu diyorsunuz? Kimin karşısında bulun- halde bir ruble otuz kapik (borcunuz dağunuzu bilmiyor musunuz? Ben öy.|var. le baldırı çıplak adamlardan deği: Alman isyan etti: a lim. Bari üzerimdeki resmi elbise) (o — Bir şişe biraya elli kapik isti: den anlayinız! Hayvanlığın ve manasız) yorsunuz ha!,, hangi kahveye gitsem yere tecavüzün manası yok.. Rica ede.lon iki kapiğe bir şişe alırım. liği Zoçya hırçın bir tavırla mukabele ia Kere — Eğer daha ucuzunu. biliyorsa. — Darılmayınız mösyö.. Odanın pa|nız oraya gidiniz. Kendini bilir biri rası: İsterseniz doğrudan & doğruya) müessesede bedeli elli Kapiktir ve bu matmazele verirsiniz. O çok naziktir.İhiç de pahalı sayılmaz. İşte hesa- lüzumunu) etti: larımı giyerdi; şimdi ben onun eskile. — Annenin o gençle evlenmene mu ettim. Halbuki eskiden ondan nöfret — İşte onun için muvafakat ediyor ya “H, iradi kaynana olayım da o görür,, diyor, e mendeble MW tekrar bir sual sormaktan kendimi| | Haşeratınnev'i | Lokantada müşteri (garsona çıkış- tı: — Bu ne rezalet içindeki nedir böyle? ? | Garson ellerini uğuşturarak cevap| verdi; İ — Affedersiniz efendim, bendeniz haşeratı pek biribirinden (ayırt ede m Tren tarifeleri Adamım biri istasyon memuruna| sordu: —Kuzum, şu 945 treni saat kaçta| hareket eder, — Ona çeyrek kala efendim. | — Yarabbi, şu tarifelere bir türlü| akıl erdiremiyorum vesselâm! — Babanizin meşguliyeti nedir? Babanızın meş- guliyeti — Hiç bir işi yok. — Öyle şey olur mu, bu adam hiç bir İş yapmaz mı? — Ha... yapar, rını kestirdi, yahu, çorbanın dün berbere sa vafakat edişe inhayret ettiğini söylerdi. Selim Sırrı Bey güldü; ,, 7 Hayır, dedi, bence kadınlar güzel ve az güzel olmak üzere iki kısımdır... Dinleyin bakalım ne söyliye- Toplu Tğne bıniz doğru ufaklığı size inde edeyim mi? Muallim şiddetle dedi ki: — Tabii hem de rica ederim bü raya kimsenin gelmemesini temin edi- niz. Zoçya kapıya yaklaşır gibi söylen” di: — Emin olabilirsiniz! Şöyle Weyfi/ nizce yerleşin.. rahatiniza bakm. gü İzel iştihalar!.. Manka kadın çıkınca kapıyı Kİ İlitledi, Gidip (Almanın dizlerinden biri üstüne oturdu ve çıplak kolla- rmı boynuna sardı. Alman birasını içerken sordu: — Sen buraya gireli çök mu oldu?! Adam müphem bir surette, icra © lunacak aşk fiilinin ruhların bir yak-| laşmasını, hakiki bir samimiyet har) İsule gelmesini icap ettirdiği hissini! duyuyor. Binaenaleyh sabırsızlığına rağmen mükâlemeye girişmek istiyor. Halbuki bu mükâleme kadını utan; cek, kimse şampuan yaptırmadı.. VAKTL21 Temmuz 1931 — Ad ( Müşterinin biri eczacıya sordu: — Mağazanızda güzel bir kız çr rak vardı. Galiba ona yol verdiniz. Niye böyle yaptınız? Eczacı cevap verdi: — Efendim, onun bir gülüşü müş- terilerimize kuvvet haplarından fazla tesir yaptığı için ilâç satışımızı eksi liyordu. o sebeple kendisine yol ver dik. Fena kelimeler Annesi çocuğunu azarladı: — Oğlum, bir daha böyle çirkin kelimeler kullanırsan dilini koparı rım, —Anneciğim, öyle söyliyorsun «- ma bu kelimeleri (Va — Nu) ile (Se lâmi İzzet) kullanıyorlar. — Öyleyse bir daha böyle yaramaz çocuklarla oynama! | Uyandırmak Otel hizmetçisi yeni gelen müşte riye “Allah rahatlık versin!,, demeden evvel sordu: — Efendi, sizi saat kaçta uyandıra — Çok canım sıkılıyor, dün gece kocam gelmedi, nereye gittiğini de bilme- diğim için Üzülüyorum. —Nereye gittiğini bilsen büs bütün üzülürdün ... Pencereyi açsın! Kadın telâşla kocasını uyandırdır — Aman kocacığım, pencerenin dı. şarsında hırsız var: Erkek, elini dudaklarma götüre- rek: — Sus, gürültü etme, dedi, hiç ok mazsa pencereyi açsm! Bu oda bo yandı boyanalı bu pencereyi (oaçmak mümkün olamıyor. Tesirli ilaç Doktor sordü: — Nasıl, verdiğim ilâcın faydasını gördünüz mu? Hasta cevap verdi: fazladır dedim. — Ne demezsin doktor? Üç kaşığı- Çırağın elleri nı içtim, öksürüğüm kesildi. Üç kaşığı K öle akrim! Jnı dizime sürdüm romatizmam geçti, Beriler kaltası Çiragına $ ” kirhşl Mütebakisini de gümüş takımlarımızı — Oğlum, ellerin ne kadar | Kerli. , ak icin kullandık. İ böyle, bir defa olsun yıkamak aklına; gelmedi mi? Yemeğin tuzu... Çırak cevap verdi: . Koca — Bu yeni ahçığan da, bike — Ne yapayım ustacığım, tım. Hangi yemeği pişirse tuzla doldu- ruyor, Karı — Fakat kocacığım, bu kala- hat kendisinin değil. Koca — Nasıl olur? Karı — Kadıncağızın elleri büyük; yemek kitapları da yemeklere konula» cak tuzları fiske ile hesap ediyor, Kırılan vazo Hizmetçi hanıma dedi ki; — Hanım efendiciğim, şu salondaki İgüzel vazoyu her gören bayılıyor. Siz den istiyen istiyene. Siz de onu ver. memek için neler çekiyorsunuz, ne ka» dar üzülüyorsunuz. Hunrm — Eyyy.. Ne olacak? Hizmetçi — Artık üzüntü çekmiye- ceksiniz. Ben onu kazaen kırıverdim. ilk yemek Yeni evlenmiş bir genç, arkadaşı. na dedi ki: — Karım bugün ilk yemeğini pişi- riyor. Haydi; gel de yemeği beraber yi- yelim, Gelir misin? Arkadaşı cevap verdi: — Hay hay, gelmez olur muyum? ben senin hangi kederine, wtırabina iştirak etmedim? Müşteri cevap verdi: — Ben uyanmak istediğim zâman İzile basarım, gelir o vakit uyaadırır sın, Akıl ve para İki kadın arasında: — Sen bana o adamın zengin ok duğunu söylüyordum, halbuki kendisi- nin meteliği bile yokmuş.. — Iki gözüm, ben sana İvar demedim; onun parası parası aklından! | buzün Gürültü ile mücadele İ — Azizim saat gecenin onu ve se nin üzerindeki odada on tane daktilo gürültü ederek çalışıyorlar. > — Hayır, on tane değil, yirmi ta ne daktilo. Bunlar osabahm saatal tısına kadar böyle çalışırlar. — Peki ne diye şikâyet etmezsin? — Faydası olmaz dostum, zira on İlar (Gürültü ile mücadele) cemiyetinin beyannamelerini hazırlıyorlar. | Aptallık İki genç kız konuşuyorlardı: .— Macit bana ilânı aşk ederken o kadar aptal hali almıştı ki sorma, — Tabit, bir insan aptalca bir ha rekete girişince tabii aptal görünür. Zerzevat — Bu sene yine zerzevat ekeceksi- niz demek! geçen sene ektikleriniz- den memnun kaldınız öyle mi? — Evet, tavuklarım, ziraat sergi sinde madalya aldılar; bunlarm hep si bizim zerzevatları yiyerek büyümüş madan, hüsumet göstermeden, heye im? Beni alacağını söyledi, canlanmadan yalan söylemeğe sevke-| İstediğine nail olduktan;sonra da beni diyor. Erkeklerin çoğu böyledir. Bir/bırakıverdi. fahişe ile büş başa kaldılar mı onun — Ne alçak şeymiş.. Nasıl ilk er- mazisini soruştururlar, Fahişelerin kekle bulunduğun zaman utandın mı hepsi de ayni cevapları verir: idi? — Çok değil. üç aydan beri, — Tabii... Mini mini tontonum ışık — Kaç yaşındasın la mi yatmak istersin yoksa karanlık. Manka beş sene küçüldü ve kat'i-|ta mı? lâmbayı biraz kisıyorum... böyle yetle söyledi: iyi mi?. — On altı yaşındayım. — Burada canın sıkılmıyor mu? Alman inliyerek yerinden kalktı! Adın ne bakayım?.. ve botlarını çıkarırken seslendi: — Manya.. Hiç sıkılmaz — Oh! ne Em e Nasıllah çektiklerimi bilseniz. oldu da buralara düştün? 4 ü — Memlekette delikanlınm biri be ya veli m ni kandırdı... Annem © kadar sert bir) | Nasıl erkekleri sever misin? Ba- kadındı ki, Eğer bilseydi mutlaka be-İzıları hoşuna gidiyor değil mi? Hangi ni boğardı.. Ben de kaçtım ve büraya)lerinden zevk alıyorsun? geldim.. ? ” Manka gülmeğe başladı: —o elini tecavüz eden adamı| |o— Neye hoşlanmıyayım. Fakat on sevmiş miydin? ziyade hoşuma gidenler senin gibi sa — Eğer sevmeseydim ona teslim o. mimi pinponlardır. lar muydum? Hiç kızlığıma halel ge mıyım! (Bitmedi;