100 de 100 Aşk Yazanı Jean Sasserte —1 — Peki öyleyse, alelhesâp yarısını veriniz ve bir makbuz alınız. Telefon. — Nasılsınız aziz dostum?.. Hayır, bu aralık kıralım yok... Hayır, burada değil Miamiye gitti. İsterseniz bir rei- sicümhur İle gözden düşmüş bir sefi. rim vâr.. Ne kadar mı? 4000 dolar. Çok mu?. İstersen bir Fransız muhar riri verebilirim... Fiyatı da ucuz. Ta. bii şampanya da olacak.. olur. Tekrar daktilo: — Rahipten makbuz aldınız mı? — Evet madam, — İsmi neymiş? — Bilmiyorum. Bir haç yapıp im- zaladı. — V.. dükası geldi mi? — Hayır, Yalnız telefon etti, Dün akşam Madam Jones'i evine götürmek mecburiyetinde olduğu için geç yatmış, akşama uğrıyacağını söyledi. — Peki. Ben yokken gelirse çekini verirsiniz. Yalnız terzisini değiştirme- sini tenbih ediniz. Çünkü onunki (gi- £0lo) pantolonları gibi pantolon yapı yor. Bu yaşta ona yakışır mı? Tekrar telefon. — Allo, burası Misis Kay. Elbise Ter ne oldümatmazel. Hâlâ bekliyo rum... Evet, onları zatı haşmetpenahi. lerine götüreceksiniz ve benim hesabı ma kaydedeceksiniz.. Ayakkaplar pa- halı,. daha ucuz hir fiat koyunuz. Başka bir daktilo: — Rolls - Roycedan geldiler. — Kontun armalarını veriniz, fa- kat çok büyük yapmasınlar. Geçen se fer Paramontun reklâmı zannettiler- ai, g ei Bir telefon daha: — Hayır, kıraliçe gelires yok der. siniz. Misis Kay telefonu kapatıyor, Bir sigara yaktyör, bir sürü kâğıt İmzalı. yor ve bana dönüyor: 5,7. B. maşılsın bakalım? Onunla eski ahbâplarız. Her Nev. yorktan geçişimde ona uğrarım, On seneden beri bütün büyük ev. lenmeleri, mühim İçtimaları hazırla. mış ve Amerikanm yüksek hayatını; tanzim etmiş olan bu kadm, bir mezar kadar şâyanı itimattır. Neler bilmez, neler? Fakat bir şey söylemez. — Ben, diyor, bir çok şeyler bili- rim. Harikulâde, fevkalâde hadiseler bilirim. Önce, sadece, maddi nasihatler vermekle işe başladım. Fakat sonraları bana başka şeyler de sormağa başla- dılar. Doğrusunu" İstersen, milyoner ol muş olan bütün bu adamlar pek basit insanlardır, Hatta mahcupturlar. Ser. tikleri de mahcubiyetlerini örtmek arzularından doğmadır. Amerikada bir) | milyoner, kızmı evlendirmek için, si- zin memleketinizde eihazsız kızını ev- lendirmeğe düşünen bir köylü kadar mütereddittir. Ben, bir sürü adamları biribirile tanıştırdım. Münasebette bu- Tunduğum nazırlar, kıralların arkasın. da ben, içtimai bir vazife yaptığıma kanlim.. — Hatıratınızı yazmıyacak mısı. nz? — Deli misin. Öldükten sonra bile bir. tek satır meşretmiyeceğim. Hem bu, bana müracaat edenlerin sir. larını faş olur, «Zirrrr.. telefon. — Kraliçe beni ararsa yok deyi- niz, demedim mi? Misis Kay telefonu kapadı: — Evet.. bu ihtiyar bunak.. muhak kak surette bir ihtilâlei ile yemek ye- mek istiyor, — Peki elinizin altında yok mu? — Vardı amma, geçen (hafta bir kâğıt kıralımın kızı İle evlendirdim. — İyi bir iş mi bari? — Çocuk için iyi... Kızın 27 milyon dolar varidatı var, Babası da, damadı hesabına bir ihtilâl hareketinin masra- İmı yapacak, Şimdiki halde kâğıt tica- reti pek o kadar yürümüyor. İhtilâl olunca bomba ve tüfek yapıp satacak. Malüm ya, ihtilâlde böyle şeyler lâ- wm. Bir de her ihtilâlden sonra harp olur. Bu da beş on sene sürer, iş Jer yolunda gider demektir, — Peki, bu arada kız ne olacak? ZED aAANAw CER —— Nakleden: ta. — O ayrı. milyoner kızları, kiral kızları gibidir, Sadece evlenmiş olmak için evlenirler. Mamafi bununla bern- ber onlar da nihayet kadındır. Mes'ut olmak isterler ve buhün için kaçamak- lar yaparlar. Yalnız, milyoner kızları İçin bu biraz zordur. — Niçin? — Çünkü, meşhur ve her yerde ta- İninmış olanlar için kaçamak yapmak kolay değildir. Sonra... Birisi hoşa git- ti mi, elde edilmeğe çalışılır. Her za- man elde edilemez. sebebi de. Yine telefon çalıyor. Hem de çok- tandır ses İşitilmemiş gibi bir hevesle. Misis Kay Japon sefiri ile uzun ve il- tifatlarla dolu bir mükâlemeye girişi- iyor. Ona, lotüs çiçeği, ilim nehri veya ilim alevleri saçan volkan gibi hitap- larda bulunduktan sonra kapatıyor. Devam ediyor: — Sebebi de, bu tarzda evlenen iki ailenin harekâtı, işlerine çok milessir dir de ondan, Bu vaziyet borsada takip edilir. Eshamı düşen bir milyoner kr- zını bir kombinezon ile evlendirirse hemen eshamı yükselir. Bu itimadı kaybettirmemek lâzımdır. Burada, kız larının sadece nişanlandığını haber ve- rerek muamele yapanlar vardır. Çün- kil, Amerikada nerede aşk varsa, ora- da muhakkak para mes'elesi vardır. Tam bu esnada odaya bir daktilo hücüm ediyor. — Madam, M. B. nin kâtibi telefon etti, Papa, Vâtikandan dışarı çıkmış. — Hayıt olamaz. Uydurma gazete havadisleri,.. Sonra bana dönüp anlatıyor: — M.R, Rokfellerden nefret eder. Biliyorsunuz ki Rokfeller büyük bir ki. lise yaptırıyor. Büna mukabil, M. B. papayı yemeğe davet etmek İstiyor. Bunu temin ettim. Bir süküt.. İlâve ediyor! — Papa daveti kabul edecektir. > YBitmedi) 1 - SBULMACAG6 24436 7a910)1 Dünkü bulmacamızın hal- ledilmış şekli 12345 6 78 91011 1 Bugünkü bulmacamız Soldan sağa ve yukarıdan aşağı: 1 — Bir istasyon ve mahalle ismi tep! 2 — Kira (4), muti deği (3) 3 — Müsterih (5), ayak altı (5) 4 — Padişah (4), osap (5) İ 5 — Yanaşmak (6) 1 6 — Bunaklık (4) 7 — Seçme (7) 8 — inatçı (4), kötü (4) 9 — Ebe (6), genişlik (2) 10 — Eski bir vildyet (7) M — Garez (3), tenbel (4) tabı işle- Ölüm Şarkısı © inkine'den fa, Eski ve tarihi Preyeslaf köyünde, mes'uliyet altında buluftamazdı ve Mo- inehir kenarında Krasnof isminde birlişe ona şunları söyledi: yahudi allesi yaşıyordu. Moişe iri yarı; — Makar, babacığım, seni kırk ya» ve orta yaşlı hir adamdı. Simsiyahişında olduğun gündenberi tanirım, u- gür bir sakalı vardı. Gözleri kurşunilzun zamandır komşuyuz. Sen de beni idi. Fakat saçlarının ve yüzünü çerçe-İbacak kadar boyum varken tanıdın. veliyen sakalının tesirile onlar da si-| Babam seni takdir eder, ve mamus'u yah görünüyordu. bir adam derdi. Ben de ayni fikirde. Allah ona, birisi kız, dört çocukiyim, iyi geçiniyoruz. Söyle bakalım, vermişti, sana karşı bir kusur ettim mi? Hiç Üç su değirmeninin sahibi olan kimseye bir fenalık ettim mi? Söyle Krasnof, komşularının kendi hakkında) babacığım, söyle, niçin bana bu kadar ine düşündüklerini bilmeseydi, bahtiyarleziyet ediyorlar? olabilecekti. Filhakika bunlar, mel'un Moişe göz yaşlarını artik tutamı- yahudiye fenalık etmek için elle yordu. Omuzları, geniş ve siniri; omuz-| rinden geleni yapıyorlardı. Birkaç defa) jarı, sanki kocaman bir el silkiyormuş değirmenlerine kundak soktular, Bir | gibi sallanıyordu. Göz yaşları yerde defa da, değirmenin su kanalını, tam|küçücük karanlık damlalar oluyordu. Krasnofun evinin önünden delmişler- di. Moişe Krasnbf bu fena Uklardan çok üzülüyordu ve uykusu- nun kaçmasına rağmı bahse dair bir şey niyordu. Öyle ya, onları da ne diye rahatsız etsin? Böylece, sabur, komsü- Yarının yaptıklarından artık brkarak usanmalarını ve, utanarak gelip kendi lerinden af talep etmelerini bekliyor! laniyordu.. | Ve Krasnof, düşmanları olan köy-' lülerle münasebetlerinde nazik davra nıyordu. Fakat öyle ağır bir hâdise| oldu ki her türlü barışma ve anlaşma ümitleri birden bire kayboldu. Yegâne kızı, Şifra esrarengiz bir surette boğuldu. Ve o günden o beri Krasnof tamamen değişti, Bedenen ve tabiaten, artık © eskisi değildi. Düşün- celi görünüyor, çizgilerle dolu yüzü du. Saçları birdenbire beyazlaşmış ve endişe uyandıran bir sükütla dalmıştı. Düşmanlarına rasgeldikçe Moişe başı- nı çevirmiyordu, kimseyi tanımıyormus! gibi bir tek kelime söylemeden geçiyor! du. Şifranın cesedi bulunmamıştı. Hr ristiyan çocuklârı arasında, onun, bir İdağım dibinde bulunan değirmen civa. rında nehre düştüğü şayiası dolaşıyor- ve bu hayalle, onları affetmeğe hazır-| parçalanmış olan kalbini aksettiriyor-! Sergei, arabası ile gelip ihtiyar Makar bir yaprak gibi titredi, haç çı- kardı ve mırıldandı: — Allah korusun, dedi, Allah se- ni muhafaza etsin Moişe! — O kadar taze, o kadar işgüzar. dı ki, diye Moişe devam etti, o kadar iyi idi ki, onu öteki çocuklarımdan çok severdim. Allah da beni cezalandı Ihtiyar Makar mahzun, başını önü- ine iğdiş — Hiç olmazsa dinimiz usulünce igömülseydi, hiç azap çekmezdi. Kim bilir, muazzep ruhu nerelerde dolaşı- yar?. Cesedin; bulabilsem belki mü. teselli olurdum. Biliyorum ki kadere karşı şikâyet etmek fenadır. Fakat derdim o kadar büyük ki... İhtiyar Makar onu teselli etti: — Haydi yavrum, sen iyi bir adam: sın, Allah seni affetsin. ... Bu mükâlemenin ertesi giin papas Ma karı buldu. Makar ortodoks papasına yahudi ile ne görüştüklerini aynen an lattı. Moişenin iyiliğini anlatırken pa pasın gelini hüngür hüngür ağlıyordu. Gelin: — Anlat babacığım, diyordu, an. Tat, bu Krasnof nasıl adam. Saçları bembeyaz mı? kızından bahederken ağ:| Uyordu mu, dedin? Bu kadınm bakışı ihtiyar köylüyü du. O günden beri, Moişe nlelekser Zi-|korkutuyordu. Makar ona hepsini te dip değirmende geceliyordu. Paskalya yit edince hınçkıra hınçkıra bayıldı ve yortuları zamanında dalgalar fırtina-İonu kucakla yatağa götürdüler. nm tesirile kabardığı vakit, Moişe bir Biraz sonra, köyde, boğulan kızın sal üstüne uzanarak saların çırpıntı. gece sık sık görüldüğü şayinsı dolaşı- sını dinlemeği severdi. yordu. Güya, değirmenin üstündeki Evde, onun bu halinden endişe eder- kayalara gelip oturuyormuş; Aklı ba- ler, karışı ona derdi ki: Jr İşmda ihtiyar adamlar, onu gözlerile — Anlamıyorum. Sanki derdimiz gördüklerini söylediler, Kız, salın üs- yetmiyormuş gibi şimdi de sen evdenİtüne uzanıp yatan babasma gözlerini | kaşınıyorsun. dikip bakıyormuş. Ve korkak bakışlarla, cevap ver-i Yü meğe bile tenezzül etmiyen kocasının, > uzaklarda kaybolan gözlerine bakardı.) , Bir sonbahar gecesi. En usta ba Bir gece, balıkçılar, Krasmofa, sa- lıkçıların bile balığa çıkmağa kork- lin üzerine uzanmış gördüler. tukları bir gece, Ecinnilerin suların Önce, korkudan ötleri patladı. Bir dibinde göbek attıkları bir gece. deniz ecinnisi zannetmişlerdi. Fakat Rüzgâr öyle inliyor, öyle inliyordu Krasnof olduğunu anladıktan sonra ki, köylüler pencerelerini, kapılarımı da korkuları azalmadı. o Şaşırmışlar, tkıyorlardı. Nehir boğulmuş gibiyi hepsi bir şey söylüyorlardı. Yahudi sularm çırpıntısı garip bi rmusaki ya- niçin oraya gelmişti? Acaba bir sihir.) PıYordu.. ! baz mıydı? Mademki bir yahudidi her Moişe salın üzerine uzanmış, neh- şeye kadir olabilirdi. Ce cesaretlerini|rin coşuşuna dikkatle bakıyordu. O, arttırmak için birkaç şişe votka yu-|kızmm böyle bir gecede birdenbire varladıktan sonra, köyün delikanlıla.|karşısma çıkacağını önceden hissedi- rı, mes'eleyi anlamak için Yanına ka.| Yordu, madem ki herkesin kat'iyyen dar yaklaştılar. söylediğine nazaran ötede beride gö- | Fakat köyde korku gittikçe artmış|rünüyordu?!. Suların şiddeti her an,o it. Köylüler toplandılar, ve içlerinden|nu alıp götürebilirdi.. Değirmeni çok- en ihtiyarları olan 90 yaşındaki Ma.|tan su basmıştı, çarklar, taşlar, salla. karı ona göndermeğe karar verdi'er.|nıyor, mukavemet azalıyordu. Nihayet, | Makar değirmene gitti ve şapkası elin.|kanalın kapısı dayanamadı, çatladı. de, bir çuvalın üzerine oturdu, başla- dı: — Ben hıristiyanım, sen, yahudi. isin. Fakat İsa bütün insanları sevmek. Bir dakika daha... Bir dakikacık! daha,. * — Baha, Krasnofun kalbi korkudan ve da 'den mes'ul tutmaktan çok uzaktı. Ikisi| bire sala hücum edip basıyorlar. Viğimizi emreder. üssıladan yanıp tutuşuyor: Bu ne de Sonra, ihtiyar, ne söyliyeceğini şa: mek? rüya mı? yoksa eriyen kalbi o- şırdı, haç çıkararak Moişeye baktı. o (nu aldatıyor mu? Yavaş yavaş kendine Makarın iyi ve tatlı bakışları Krasİgeliyor; yaşadığını anlayıp Aanlıma. nofta emniyet uyandırmıştı. Ziyaretin!mak için yoklanıyor.. Zihni açilıyor, sebebini anlıyordu. Kendi kendine “İh.'ve nehrin kenarına bakıyor. Mucize! tiyar benden bir şey istemeğe geldi, Orada Şifrayı görüyor. Şifra ona ha diyordu, ve ona karşı ne vaziyet alaca- kıyor, kıpırdamadan. Ve onu tanıyor, ğını tayinden şaşırıyordu. bu odur; etile, kemiği ile Şifradır. Bu onu küçültüyordu. Halbuki Ma. Rürgür giddetini arttırıyor ve ma kar ile konuşmağı severdi. Yalnız o.ltemi şarkısını söylemekte devam edi. nun dindaşları kendisini üzüyorlardı.'yor. Köpüklü dalgalar, onu alıp gö Moişe ihtiyarı, maruz kaldığı eziyetler. türmek ister gibi coşuyorlar birden arasında katiyyen bir anlaşamamaz-| (o — Baba, benim, Şifra! Sevgili kil Irk olmamıştı. Çok iyi geçinen iki kom/zın! Sana çok iyi olduğumu söyleme-| $u idiler. Binaenaleyh Makar böyle' e geldim, artık azap çekmiyorum, cen-| z z “el — 6 — VAKTT 8 Haziran 8 1931 emenike niyazampmğ iii mal ni ali Yiyecek Toptan fiatlar Et - Sebze - Meyvs Et — (Kilotu) Dağlı 5460-3890. Kıvırcikz 54,60.60,83 K. Karaman: il 60,84 K. Hasır kuzusu. 39 K. Me kuzusu: 39 -7008 K, Keçk 3120 kun Oğlak: 5070 Öküz 21.84 - ki | Din 39 K. İnek: 27,30 - 3588 31,20 kuruş. Peynir — Beyiz yağlı 650 i K. 90.99 kiloluk teneke yağsı? kiloluk tenekesi 200-200 kuruğ Caneriği: Okkası 20-72 K. Taze soğanı (Demeti, 39-40, vi sarımsakı 60 para 9 K Nane! 40 para Kırmızı turp: 9 Li Dereotu: ?0psrs Maydano para. Bakla; (Yerli) 2-3K. 810.12 K. Araka: 6-7-9 K. otu 2-3K. Pancarı 4-9 Yaprak ; (Yerli) okkası 10” kuruş Ispanak?! 46-7 K (Yerli ) 10-15 kuruş, Tazı (Adana) Barbunya ;S0K.yer faşulyası— Ayşekadın 45 kuruş, Çalı 30 ği Enginar: (Yerlij adedi 5-6:8” K. Turla enginar; 2-3 K Sarımsak Ok 10121 4EMY U Yerli | adedi, 3-4- 5-6 Meyva kirazı 25.30.39 40-48 kuruş 90-35 40-43-65:70 kuruş Buğday * Arpa - m el p# $ # Buğday: Yumuşak (Ankara) 8.10 (Konynj&7,50 (YahşihanjE,/* tâkşehir) 79 K l 8Tı TK (Karaman 87.50 "Eg 8K. ri 7,15 Sert, İzzeddin y Kütabya 7,10 K. Erepli 7.35 K. Ki Pavlikör 5,30 kuruş Çavdar! wi 8,19 K. Edime 43750 K. Ereğli kuruş. Kuşyemi Tekirdağ 24 gi Arpa: (Afyönkarahisir) 6,10 615 sam: Antalya 19K. Dalyan vg Afyon: Afvonharahisar yüzdü j N merfin 1173 K İznik yüzde 9 ÖÇ 850 K. Ceviz: (İç) Mudanys g i Amasya 60 K. aron 55 K. (Kabi ğ Amasya 2! kuruş Nohut Giresun 90 - Ol, Unye 89 kurtiş. dırma 10 Fındık içi: Ak Çay, kahve, pirinç, şekeri patates, sabun © Çayı (Cava) okkası 260 - 40X.'X. 240-800, (Hindiye ) 270-400, ( Sefi 260-400 Kahvet (Muhtelif up 10 K. Pirinç: (Bombay) 37-45 i 34-05 (Hindiye) 36-37.5 ( Rangonlf4 20 ( Rizon ) 365-37 K, k Yerli) 35.50-35.90 (Ecnebi) 25.50 küp 3831-3850 ( Rus Küp) #0 35,85 K. Sade yağı (Urfa: ei 014155 (Ezzurum:- Kars) 100-195 zon) 120-145 Vejetalin: veli | 0 ii Zeytin yağı: ( Essira eksıra) “vr (Ekstra) 61-62 (Vemeklik » 56- (0 meklik) 56-60 (Yemeklik 54-58 tuk) 45-64 K. Patates: ( Baia)! 18.50 (Bsş kelle) 14-15,50 (Ord 10-1! K. Sabun : (Zeytin şa J same ereçtm va somemenonsanmanam 4 netteyim. — Ah! Kızirit.m, Rüzgür hiddetle esiyor, deli © lar gittikçe hırslarmı artti Şimdi sal, nehrin üzerinde uçü gibi havada asılı duruyor, — Ah, babacığım, sevgili ğım, boğuluyorsun! Birdenbire nehrin kenarın yalet kayboluyor. Dalgalar, kaynıyan sular gibi, coşkun # / param parça ettikleri salın © silrükleyip götürüyorlar. ... Bu unutulmaz gecenin ertesi j j lüler, merhametsiz suların düğü iki insan için ağladılar Krasnof ile papas Sergei'in # Blinkine'd” iw BİLİNKİNE — 1578 da U* da doğmuş ve Nevyorklâ Birçok hikâyeler ve nesirler Dürüst bir muharrirdi, Tam 9 sf yeci İdi. Hiç roman yazmadı. * Yahudi muharrirleri büyük vir riyetle roman yazmazlar, ri bir nefeste okunan güzel hi i zarlar, Şunu da ilâve edetim Kİ ” hikâyelerini (Yahudi gi Onlar€ yahudi İl levhasile neşrettiğimiz tam Yahudi değildirler. disck) derler ki, alman mektir,