e 6— VAKIT8 MAYIS 1931 Ali Ticaret mektebi Hafize Suzan H. nerede?! a “Bunun dişleri çıkmak üzere .. Bu dolma yutulmaz diye alay ettim! ,, izmir gazeteleri macera hakkında muh- telif haberler veriyorlar,bunların bazıları birbirini tutmuyor izmirde sabık Fransız konso- losu olan ve şimdi Fasta Fran- sız feykalâde komiserliği vazife- sini ifa etmekte bulunan M. Artür Giyin zevcesi Hafize Suzan H. hadisesinin muhitin dedikodu mevzuu olduğunu yazmıştık. Son posta ile gelen izmir ga- zeteleri bu mesele hakkında muhtelif ve mütenakıs haberler vermekte ve hadiseyi ayrı ayrı şekilde kaydetmektedirler. Anadolu refikimize göre mes- ele şu şekilde cereyan etmiştir: Hafize Suzan H. zevcinden hamile olduğunu iddia ederek Üç ay evel izin almış ve izmire gelerek zengin bir hayat geçir- miye başlamiştır. Bundan dört gün evel Nazmiye isminde bir hanım polise yaptığı bir ihbarda Hafize hanımın zevcini kandır- dığını ve hamile olmadığı halde izmire geldiğini söylemiş ayni zamanda zevcinin mirasına sahip olabilmek için içanadoluda otu- ran Ayişe isminde hamile bir kadını para mukabilinde izmire getirip doğurttuğunu bildirmiş ve demiştir ki: — Hafize Suzan hanım kendi- sini hamile gibi göstermek için karnını bezlerle şişirir ve dola- gırdı. Bu halde birkaç defa şeb- rimizdeki, . konsolosluğa (gitti. “Doğuracağım,, diye para ko- parmak istedi, muvaffak olama- yınca İstanbula giderek para buldu. Bundan başka, Suzan H. bir buçuk ay evvel memleket has- tanesinden de bir çocuk çaldı. Evine gittiğim sırada bu çocuğu bana gösterdi: — Nasıl kocama benziyormu? Bununla kandırabilirmiyiz? diye sordu bende: — Bunun dişleri çıkmak üze- re bu dolma yutulmaz değiştir başka bir çocuk bul. Diye alay ettim. Oda oyununda muvaffak olamayacağını anlayınca Ayşeyi Anadoludan getirerek doğurt- turdu. Bu ihbar üzerine polis ve Adliye derhal işe vaziyet ederek Suzan H. mı aramışsada evinde bulamamış derdesti için bütün merkezlere emir vermiştir. “iki gündenberi izmirde yapılan bütün taharriyat boşa çıkmış, Hafize Suzan H.ın bulunduğu yeri öğrenmek kabil olamamıştır. Yalnız kendisini tanıyanlar bir akşam evvel kucağında iki kü- çük çocuk ve yanında bir de erkek olduğu halde bir otomo- bille Kasaba istikametinde gitti- ğini gördüklerini söylemişlerdir. Ortada bir çocuk mevzuu bah- solduğu halde Suzan H, ın böyle iki çocukla görülmesi polisi büs- bütün şaşırtmış ve derinleştirilen tahkikat neticesinde Suzan H. m yanındaki erkeğin hemşiresinin oğlu, Aydın demiryolu kumpan- yası memurlarından Fazıl B. ol- <i duğu meydana çıkmıştır. iki ço- cuktan biri Anadolulu Ayşenin doğurduğu İse de digerinin kim olduğu anlaşılamamıştır. Polis Suzan hanımın pasaportla vr harice çıkamaması için bütün tetbirleri almış, O fotograflarını teksir ederek bütün vilâyet, kaza ve nahiyelere göndermiştir. Görülen lüzüm üzerine kendi- sinin terkettiği evdede taharriyat yapılmış birşey bulunamamıştır. Bazıları da Hafize hanımın firar etmeyip şehir dahilinde iki çeş- melikte bir evde saklandığını iddia etmişlerdir. Diğer taraftan Hafize Suzan hanımın izmirde oturan hemşiresininde ifadesine müracat edilmiştir. Hemşiresi ne diyor ? Suzan hanımın hemşiresi ifade- sinde çok mühim şeyler söyle- miş ve demiştir ki: — Süzan H. bir sene evvel sabık Fransız konsolosu M; Giy ile evlendi ve Fasa giti. 3 ay evvel izmire geldi, bize kendisi- ni hamile gösterdi. -Birbuçuk ay evvel omemleket hastanesinden evlâtlık çocuk arıyor. Bulmuş mu bulmamış mı bilmem. Yalnız bir gün Babribaba parkında bekle- miş, kendisine bir çocuk getir mişler. Onu aldı, evine getirdi. Fakat kimden aldı, nereden ge- tirdi — bilmiyorum. Bu çocuğu evinde besliyordu. 22 gün evvel ismini öğrenemediğim bir kadını evinde misafir etti. Bu kadın hamile idi, kendisini gördüm: — Nereden geldin, adın ne? Diye sordum. Hiç cevap ver- medi, çekildi, gitti. Bu kadın evde doğurdu. iki gece lohusa yatlıktan sonra kalktı, gitti, do- ğum esnasında orada doktor Kâzım Kara Ali Bey bulundu. Kadın evden gittikten sonra Suzan Hanım kendisi lohusa döşeğine yattı ve kendisini lo- husa: gösterdi ve karyolanın bir tarafında kendisi, bir tarafında da çocuk yatıyordu. Gelinimiz Hidayet Hanımla aralari açılmış. Bu meseleleri bilen Hidayet H. polise müracaatla vak'ayı anlat- mış.. Daha evvel başka bir kız da Fransız konsoloshanesine mü- racaat ederek ihbaratta bulun- muş, ( Bu kızın Nazmiye Hanım olduğu söyleniyor). Pazar günü: Mes'ele meydana çıkıyor, Dr. Kâzım Kara Ali B, müddelumumiliğe giderek ihba- ratta bulunuyor. Bunun üzerine Suzan hanımım yakalanması için emir veriliyor. Suzan H. bunu haber aliyor ve pazar günü öğ- le üzeri kiymetli eşyasile yatak yorgan, para ve mücevheratını alarak benim oğlum Fazıl ile ve doğurduğunu iddia ettiği ço- cuğu da alarak kaçıyor. Oğlum Fazıl yirmi yaşındadır ve mes'e- leyi polise ihbar eden Hidayet hanımın zevcidir. Bir otomobile bindiler, nereye gittiklerini bil- miyorum.,, Hürriyet ne diyor? Diğer taraftan Hürriyet gaze- teside meselenin obüyültülmüş ve şişirile şişirile muazzam bir badise mahiyetine sokulmuş ol- duğunu iddia ederek şunları yazmaktadır: Yaptığımız ciddi tahkikata na- zaran bizim vâsıl olduğumuz m e ema MW. m uy Son sınıf talebesi dün hocalarına bir veda çayı verdi Aziz yurdumuza, genç, zinde, milliyetperver yeni bir Iktısatçı nesil tevdi ediyoruz Âli ticaret mektebi “Ulümu âliye,, son sınıf talebesi dün ticaret mektebi muallimlerine ve davetlilerine Maksimde bir veda çen vermiştir. Müsamere saat dan 20 ye kadar pek samimi bir surette devam etmiştir. Müsamere yüksek iktisat tah- sili görerek “ Ulümu âliyei tica- riye ,, muhtelif ihtisas şubelerin- den mezun olan 25 efendi na- mına irat edilen veda nutkile açılmıştır. Mezunlar namına irat edilen nutuk şunlardır: “Muhterem Hanım ve Beyefen- diler, Hayatımızın en mühim bir dö- nüm noktası olan bugünü bizle beraber yaşamak istediğiniz için size çok teşekkür ederiz. Senelerce mektebin alâyişsiz fakat samimi muhiti içinde ya- şadıktan sonra bugün o ocaktan ayrılmak mecburiyetindeyiz. Bu ayrılışın zıt görünen ve hakikat- ta birbirini tamamlayan iki mâ- nâsı var: Hem seviniyor bem de içimizden bir in koptuğunu hisseder gibi Gizyeruz. Pikat yarınki hayatın bizden istediğini başarabilmek için bu veda he- yecanının ibresini değiştirmek zaruretindeyiz.. Pek alâ biliyorsunuz ki mem- leketimizin — iktısatcı unsurlara olan ihtiyacı her memlekettekin- den şiddetlidir. Bilhassa ihtiyaca tekabül eden kıymetlerin azlığı bizi çok canlı bir şekilde hare- kete sevketmektedir. Netekim en büyüğümüz inkılâbın iktisat sahasındaki mücadelelerle ta- netice şudur: 1 — Hafize Suzan Hanım hamile idi. 2 — Hafize Suzan Hanımın elyevm yanında iki çocuk bu- lanmaktadır. Suzan Hanım bu çocuklardan mavi gözlüsünün kendisine ait olduğunu diğerinin de hizmetçi- sinin çocuğu olduğunu söyle- mektedir. 3 — Vak'ayı müddeiumumili- ğe ihbar eden doktor Kara Ali Beydir. Fakat doktor Kara Ali Beyin Suzan Hanımı mı yoksa başka bir kadını mı doğurttuğu henüz meçhuldür. 4 — Memleket hastanesinden çalındığı mevzuu bahsolan çocuk hâdisesi bundan 3 ay evvel ce- reyan etmiştir. Hastaneden ve- rilen malümata göre 3 ay evvel İ gayrı meşru bir çocuk doğmuş bu çocuk birkaç gün sonra biz- zat validesi tarafından kaçırıl- mıştır. Hastane serlabibi Hasan Yu- suf Bey üç ay evvel doğan ve hastahaneden alınan çocuğun madam Gi tarafından çalındığı- na hiç bir delil olmadığını söy- lemiştir. Polise ibparda bulunan Nazmi- ye H. la Suzan H. arasında'da — erkek yüzünden rekabet var- ar. Bakalım bu maceranın neticesi ne çıkacak ? Balıkesir - Kütahya hattında bir tünel çatladı Türkdili gazetesinde okuduğu- muza göre 15 mayısta açılacak olan Balıkesir - Kütahya hatının 157 inci kilometresinde bir tünel çatlamıştır. Yarığı muayene için devlet Devlet Demiryolları fen müşavi- ri Maysner Paşa ile Devlet De- miryolları inşaat müfettişi umu- misi Nuri, inşaat reisi Akif Bey- lerden mürekkep bir fen heyeti Ankaradan Balıkesire gitmiştir. mamlanacağını (o söylememiş mi idi. Bitmiyen bu inkılâba didiş- me kudretimizi katabilmek bi- zim için bir şükran borcu ve bir hazdır. Bizi yıllarca bağrına basan asil milletimize elden gelen her fedakârlığı yapacağımıza arka- daşlarım namına söz verirken kıymettar hocalarımıza teşekkü- rü bir borç bilir ve sizi tekrar hürmetle selâmlarım., Mezun talebe namına irat edilen nutka mektep müdürü Hü- seyin Hüsnü B. şu cevabı ver- miştir: Muhterem arkadaşlarım, muhterem misafirlerimiz, Aziz yurdumuza genç, zinde, milli- yetperver yeni bir iktısatçı nesil tevdi ediyoruz. Bu nesli senelerdenberi yor mak, büyütmek ve yetiştirmekle meş gul olduk. Şimdi onları delesine bırakıyoruz. Bu çetin oimti. handa muvaffak olacaklarına şüphe yoktur. Temsil ettiğim irfan müilessesesinin kıymettar talim ve terbiye heyeti, fik- ri, ilmi ve çok samimi bir ahenkle Tür. kiyemizin iktısat mübarezesine müceh- hez uzuvlar hazırlamak için vicdani ve mesleki vazifesini ifa eylediğine emin dirler; kat'i kanaatim budur. Bu dakikada necip mesleğimin en büyük heyecanını, neş'esini tatmak tayım; feyizli ve bereketli bir hasat yapan cesur ve mütevekkil bir çiftçi- nin zevkini duymaktayım. On dört yıldır içinde yaşadığım (bu mütevazı müesseseye hasredilen emeklerin boşa gitmediğine en aşikâr bir delil olarak bugün karşımızda genç (o talebemizin, genç arkadaşlarımın canlı, ateşli ruh larını görüyoruz. Muallimlik ve mü- rebbilik san'atının en kıymettar mü- dafaası bu değil midir? Her meslek tabiate, kâinata bir şe kil ve câzip bir renk vermeğe uğraşır. Bizim mesleğimiz ise tabiatin hırçın ve serkeş ÇOCuğu wlan sek mefkürelere taban, peşinde koşan, hayatı bilen ve ket, İnsan ruhuna hayat vermektir. Pek aziz ve pek genç arkadaşlarım; ve hem de cemiyetimize, lıştık ; uğraştık. Şahsan dürüst, yoktur, ğiniz aksini düşündürmiye müsait değildir. Asrı hazır medeniyeti, her şeyden evel ferde muayyen ahlâk evsafı iste- mektedir. Hayattaki muvaffalıyetle- rin sırrını çok malümatlı olmaktan zi“ yade çok fazla karakterli olmakta aramalıdır. . Sizi (o şahsiyeti, ahlâki ve karakteri olna fertler şeklinde ye- tiştirmeğe gayret ettik. Bu iddiamda hiç bir zaman mahcup olmıyacağıma ümidim kat'idir. Sizi (erden ne dere- ce necip görmek istersek içtimai kıy- iile, fikir, maksat ani yan bir uzuv şekline sokmağa çalışır. Bizim san'alımız insan zekâsma hare-|mantıkı ile anlamak, tefsir ve # Sizi senelerdenberi hem kendinize) satı iktısadiyeyi usul vatanımıza | dahilinde tetkik ve mütalea e! faydalı olmak üzere yetiştirmeğe ça) buriyetindeyiz. muktesit, cesur, vazifeşinas, meslek ve şahsiyet sahi- bi, hesabını kitabını bilen, hayatın ma nasını anlıyan kâmil birer insan şek- linde sizlerle hayatta karşılaşacağımır- za ve arkadaşlık edeceğimize şüphem Ne hüviyetiniz, ne de mesle- kat'iyen RR ea San'at âleminde Viyolonsel konseri Altmış, yetmiş senelik san 8 hayatımızı tetkik edenler ler ki Türkiyede bir defa viy© lonist merhum Cemil Arif Bey? Kongordiya tiyatrosunda konser müstesna olmak üzre » Türk tarafından viyolonsel seri verilmiş değildir. Tatlı ve müessir sesile musif aletleri arasında çok yüksek bi yer tutan ve (semavi keman) mini alan bu sazla ancak iki ecnebi san'atkâr tarafın bir iki konser verilmiştir. itibarla Okiymetli san'atk Muhiddin Sadık Be) Mayısın 13 üncü i ba günü akşamı saat 2İ,İ Galatasaray lisesi salonunda * viyolonsel konseri vereceğini ber alınca sevindik. Genç san'atkârm muvaffakı" tini şüphesiz sayarız; bu saf gecesine şitap edenler herh müstesi ret ve ruh veren odur. Milleti ıstırabı bizi kamçılayıp hareket€ hayat müca./tirecek, neş'esi, saadeti İse rü za yeniden yeniye hamle etmek İ/ nını verecektir. Türkiyenin genç Iktısat mü leri; Hocalarınız sizi bu maksatlarls ” yütmek ve yetiştirmek için uğraşi” Memleketimizin bin bir ihtiyacım" vap vermek, istıraplarımızı teşfiy€ mek mecburiyetindesiniz. Sizden ragat ve mücadele istiyoruz; bü © ragat teklifimizi kurunu usta! zihniyetle (o karşılamıyacağınıza © nim. Sizden mağmum dervişler bir hırka bir tespih, feragati isi yoruz. Bilâkis müreffah, omes'u bilhassa neş'eli adamlar o olacak” Sizi her zaman nikbin, göreceğisi yatımızm en büyük zevki, sizinle dan sonra da karşılaştığımız gözlerinizden fışkıran neş'e ve olacaktır, Bizim sizden istediğimiz — f« ilim, ahlâk, fazilet karşısında cağmız necabettir. Alim, de rey ve ihtisas sahibi olmak © yetindesiniz. İktısadın ameli hir seki eseri: ğu teranesine aldanmayınız. zur medeniyetinde iktısadın ince i talarını, köhne fikirli bir köşe kalkışmak zamanı çoktan A Muallâk ve müşkül bin bir türlü f ve pi Efendiler; mektebiniz size y susta hiç şüphesiz lâzım gelen Ki vermiştir. Şüphesiz ki, mektep, tedrisatta bir iktisat mantık ve şü vermeğe çalıştı; umumi yol çizdi. Artık bu yol üz kendinizi büyütecek ve siniz. Yolunuzu aydmlatacak en murun ilim meselesi olduğunu ©” nutmıyacaksınız. Kıymetli m leriniz, muallimleriniz iktısadi lerin de riyazi ve fiziki had bi muayyen kanunlara tâbi ol bu kanunların ilmi usullerle ve tefehhus edilmedikçe hiç b na ifade etmiyeceklerini eli uzadıya söylediler, izah kanaat sizde tebellâr ettikten mektep sıralarını terkederke” ef” yapraklarını da ebediyen <a metinizin de o derecede yüksek olmüa- sını isteriz. Ferdi omeziyetleriniz bir mebde ise içtimai kıymetleriniz bir müntehadır, Hanım kızlarımız, Efendiler: bü- tün mefkâreniz mukaddes cemiyetinize| aziz memleketinize vefakür ve fedakâr olmak şeklinde tecelli ve temerküz eti melidir, Bir türk kızı, bir türk oğlu her şeyden evel yüksek ideallerin ga- yesi için çırpınan, yorulun, mücadele eden hir vatancı, bir milliyetçi, bir cümhuriyetçi olmak mecburiyetinde- dir. Türk vatanına, türk milletine, türk cümhuriyetine hürmeti, muhabbeti, feragati olmıyan insanların diğer va sıfları ve meziyetleri bizim için mevzvu bahis bile olamaz. Biz maddi ve mane vi bütün gıdalarımızın asil milletimi- zin, mukaddes yurdumuzun necip si- nesinde buluyoruz; bize hayat, hare ihya. iii fınını hiç zannetmem... İşte sizleri böyle ilmi hip, meslek ve şahsiyet ve vatan! taassubu olan, şetaretli, mek İstiyoruz. Bu ümidin # olduğuna , tekrar (edeyim o kanaatim vardır. ER Çocuklar; aramızdan nuz ma içimizden ve rılmıyorsunuz, buna itin Türkiyenin yeni iktısatsi” lâklr nesli gerek kendim V€ “i kada bıraktığınız arkadas! di na, gözleri şimdi sevinçl€ ni gelin hür insanlar > | 0 İderrisleriniz, muajlimleriniZ i aziz memleketin namına İm saadetinizi hürmetle semer Nutuklardan sonra, 4 lamış ve muhtelif varyet€ . raları seyredilmiştir. bİr. özü şi