wüşteri — Garson, bu balık berbat Garson — Efendim, siz yemezseniz, Doktorun hüner: — Doktor Cim bu toplantıda her- kes kendi mesi di, Sıra sizindir. * derin bakalım. — Peki müsaüde edin de bütün mi- #afirlerin biref defa nabızlarmı dinli- yeyim. e hir hüner gös- Şemsiye kimin ? Bir yabancı — Efendi elindeki şem siye benim şemsiyem. Öteki yabancı — Olabilir; ben bunu hit pazarından aldım. Hinç İzdivâç memuru — Bu hapisanede geçirdiğim on beş günü hiç unutmiya- cağım. — Çok fena mı muamele gördün? — Herkes iyi muamele etti, yülmız baş gardiyanın elinden o cekmediğim, kalmadı. İki sene evvel onun nikâhimi ben kıymıştım. Herif acısını çıkardı, Müşterek sevgili , Geçen gün parkta oturuyordum. Ya nıma birisi geldi, oturdu. Ben sevzili- mi bekliyordum, onun da öyle olduğu anlasılyordu. Nihayet birbirimizle ta- nışıp konuştuk. HHatia can sıkıntısile bir bahsa bile tutuştuk. Kimin sevgili si erken gelirse o yirmi kuruş kazana- caktı. — Ey, kim kazandı? — Azizim hiç birimiz. o Çünkü bir tek kadın geldi ve bu her ikimizin sev gilisi çıktı. Nasihat karşısında Bir telirarafanede muhabere memur fuğu yapan bir kıza babası uzun uzun nasihat ediyordu. Kiz babasının sözle rini dinliyor, hiç sesini çıkarmıyordu. Bir aralık adam: — Kızım, dedi, hiç sesini çıkarmı yorsun, cevap vermiyorsun. — Düşünüyorsun. — Neyi düşünüyorsun? — Bahacığım söylediğin kelimeleri saydım. Bunları telgrafla çekmek is. tersen, kaç lira vermen lâzım, onun dü şünüyorum. Teessürün srbebi — Ne o Mişon Efendi, kederli görü nüyorsun? — Sorma birader, geçende trende bir paket unutmuştum. Sonra bunun için kumpanyadan 10 lira istedim. — Ne o kumpanya vermedi mi? — Hayır, paketimi buldu. Mağaza memuru — (Mağazadan bir mal çalip savuşmak isöyen gk bir ha- wma ) Efendim,adınsinizi lötleder mi- siniz. Yarın polis ketakolumun gönde- receği davetiye için lâzım olacak. ce bir hüner göster|lere atış talimi yaptırıyordu. Dört yüz günkü! bir şey, ne diye bunu alıp getirdin? mutfakta kalacak; sonra bize verecekler Acemi efrat İngiliz çavuşunun biri acemi asker- metreden hic biri hedefi (o vuramadı. Mesafeyi 200 metreye indirdiler; gene! isabet yoktu. Nihayet 100 metreye indirdiler, Ge ine hiç bir nefer İsabet ettiremedi. Bu- nun üzerine davuş kızdı ve bağırdı: — Süngü takm be adamlar, bari sün gü ile şu nişangâha hücum edin de isa bet ettirin! Dans zemini Dansederken : Erkek — Ne güzel zemin değil mi- burada dansetmeğe bayılyorum. Kadın — O halde neden sık sik 76- mini bırakıp ayağımın üzerinde danse- diyorsun? Çocuk mantığı Yukarı kattaki yatak odasında otu: ran küçük Hüsnüyü alt katta bulunan annesi beş, on defa çağırdı. Hüsnü se sini çıkarmıyordu. Nihayet, kadınca- ğız yukarıya çıkmağa mecbur oldu: Xx ım, dedi, neden sesini çıkar mıyorsu Küçük Hüsnü şu cevabı verdi: — Anneciğim, dün gece sen “ben söz söylerken cevap verme!,, demedin midi? Yıldızları tetkik Biraz eski kafalı olan anne kızına (hafif hafif çıkışıyordu: i — Kızım, dün gece o misafir deli. kanlı fe bahçede fazlaca kaldın, bak ben böyle şeyler İstemem. Kız cevap verdi: — Anneciğim, yıldızları tetkik ettik İte ondan, ! — Ne yıldızlar? Dün akşam hava bulutlu idi, yıldız görünmiyordu. — Ya öyle mi, farkında değilim. Otomobi! ve zevce — Otomobiliniz — nasıl, iyi işliyor mu? ; — Hayır azizim. İşlerken dırıltı ya: pıyor. — Karınız nasıl? — O da otomobilim gibi, Sahi görmiyorduk ! Yağmurlu bir günde fazla mücevhe rat takmış bir kadın tramvaya bindi. Biletçi yanma geldiği zaman yüksekçe bir sesle: | — Senelerdenberi tramvaya bindi. tim yoktu. Otomobilimle geziyorum. Ri let kaç para idi kuzum? Biletçi tok sözlü adamlardan biri- siydi. Bileti kesip verdi ve sonra istifi ni bozmıyarak: — Sahi, dedi, sizi o epey zamandan; beri görmüyorum, demek ondan... Gaf ! Erkek kız gizli hir köşede sevişiyor. lardı. Delikanlı kızı öptükten sonra: — Ah sergilim. dedi, sen benim ha- İyatla ilk öptüğüm kızsın. Kır, heyecan içindeydi: — Sana bütün kalbimle inanıyorum! diye cevap verdi. n , Lâkırdı bu kadarla kalsaydı ya.. Hu r delikanlı berbat bir sersemlikle: — Ah, sevgili kız, dedi, sen de be | İ | | |. nim sözüme ilk inanan kızsın! dedi. Deve tırkası Bizim ceridede şaşılacak hâ- diseleri veciz bir surette tespit eden . arkadaşimız evvelki gün Osmanlı imparatorluğunun. bir hareketine (o şaşıyordu. Aklıma meşbur deve fırkası geldi © — Hani deveye sırtın kambur! | | demişler, Mübarek! hayvan gü- lerek cevap vermiş: — Ayol benim nerem doğru! Onun gibi, imparatorluğun da şaşılmıyacak ne tarafı vardı! Amca Beyin şapkası Karikatürist Cemal. Nadir B.- den şu kartı aldım: *Monşer, şu Valâya ne diye- | yim, bir gün Eyübe, bir gün Has- köye, bir başka gün bir başka semte götüre götürebeni fena halde gezginci yaptı. O gezdiği yerlerde ötkünç-pardon, hikâye- mevzuları topluyor, ben resim çiziyorum. Fakat bu yüzden bir takım iş- lerim yüz üstü kalıyor. Mese'â dünkü Pazartesi günü çıkan nüs- hada altında: “Hanım kızım ba- na 20 düzüne sağlam keten mendil,, lejandı bulunan karika- tör de bu sebeple amca beyin melon şapkasını boyamasını u- nutmuşum. Zavallı amca beyaz melonile bir at cambazına dön- müş. Yüzüne nasıl bakacağım Erkek “— Sevgilim, bu duvara asili ol kane 4ahpetlerimden yeni hikâye mevzu Parasız marifet Baba— (Musiki mualliminin kızı öp- tüğünü görerek) Size böyle marifetleri Biz için mi bu kadar fazla para veriyo rum? Muallim — ayır efendim, bunun; için para almam. Kitap muvaffak olunca — Nişanlınıza bundan iki ay evvel rasgelmiştim. Bana eğer yeni kitaiınız muvaffakiyet kazanacak olursa o za man nikâh kıyacağımı söylemişti, — Kitabım büyük“bir muvaffakiyet — Bunun üzerine nışanlım da kita- bın naşiri ile evlendi... i bir İngiliz polisi kapan #ntenini be- davaca tamir ettirmek İçin ne Yapar. Gülüş ve musiki — O kızın gülüşü musikiye uygun mudur? — Onu bilmem, fakat musikisi gür Vünçtür. Sebebi ne imiş ? — Azizim, çok yorgun görünüyor. sun, yaşın ilerledi. Arada bir istirahat etmeli, dinlen. melisin? — Olmaz dostum, idarehahemder bir gün bile ayrılamam. — Bir hafta istirahate çekilsen ne olur, müesseseniz işliyemez mi? — Bilâkis mis gibi işler fakat, ben "bunun anlaşılmasını istemiyorum. Başka gazete Zevce — Hem beni bu lokantava ge- yorsun? Zevç — Affedersin karıcığım! Gar. son bunu götür, karım istemiyor, başka bir gazete getir! Madenler için diş macunu — Madenleri temizleyip parlatacak bir diş macunu İstiyorum. — Madenler için diş macunu mu? ” — Evet, karımın bütün dişleri al tındandır da... Hırsız, fakat yalancı değil! Bir gece yarısı büyük bir hırsızlık ol muş, bir dükkân soyulmuştu. tahkikat yapılıyordu. Bir polis müfettişi ba mü- nasebetle o gece o mintakada devriye gezmiş olan nöbetçi polisin ifadesini &- İryordu. Sordu: — Peki o gece oralarda vaziyeti şüp- heli hiçbir adam görmedin mi? Polis: — Gördüm! dedi. — Peki anlat, gördün de ne yaptın? — Kendisine neden o saatte oralar. da dolaştığını, neci olduğunu sordum. O adam, pek yakında bir kuyumcu dük kânı af diledim; uzaklaştım. — Hırsız olsa, olsa o adam olacak- tır, Herif hırsızmış, amma yalancı de- gilmiş! Tavandaki resimler Bir ev hanimı yeni aldığı ve düşe. diği evi komşularına gezdiriyordu. Bü fün odalardan sonra yatak odasına gir- diler. Komşularda nbirisi: — Çok güzel döşemeler, her şey, İnefis, dedi, 'yalnız şu tavana bu ka- 'dar fazla resim yaptırmanızın sebebi- İni anlıyamadım. i Kadın cevap verdi: — Sebebi basit. Kocam tatil günleri eğlensin diye yaptırdım. Kırkından sonra Kadın. Kocacığım sana tuhaf bir İhikâye anlatayım: Bir kitapta o İkudum. Bir erkeğin 40 yaşma gelince ye kadar okuma yazma bilmezmiş kır- kında bir kadım rasgelmiş, onun yü- zünden iki senede okuyup yazma öğre: açacağını söyledi. Kendisinden lan şey de ne? Babası romancı olar kız — Bu hir mikrolondur sevgilim, babam benim aşi- ları için ilham a'rak istiyor da o koyda Mahallede spor Mahallede futbol oynıyan çocuklar arasında: — Kuzum şu Hasani ne diye forver olarak oynatıyorsunuz? Daha topa vur masmı bile adamakıllı beceremiyor, — Ben de biliyorum ama, şu karşı- da gördüğün şekerci dükkânı onun ba- basınımdır. Tesim sergisinde i . Londrada bir resi msergisi açan bir redsam, dostlarından birisine yaptığı tablolardan birisini göstererek dedi ki: — Dostum, şu levhayı görüyor mw- sun buna bir Amerikalı yüz ingiliz li rası verdi de vermedim... — Vallahi ben de beğendim almak is terim, fakat versem versem üç, dört Ji- ra verebilirim. — Al dostum, sana satayım, bet Zö- ten eserlerimin memleketim. haricine çıkmasını istemem! Amerikadaki amca — Azizim sen mütemadiyen borç edi yorsun ve daima ödünç parâ alırken Amerikadaki Amcan buraya geldiği 74 Iman ödeyeceğini söylüyorsun. Kuzum bu amcan ne zaman gelecek? j — Son mektubunda vapur navlunü İnu tedarik eder etmez geleceğini söyl yordu. d Gayri mümkün Musllim — Napolon, lüğatta “ , ri mümkün,, diye bir kelime tanımayf” rum demiş... Talebeden biri — Şayet bir sabün çası üzerinde kibrit çakmağa uğra di böyle söylemezdi. Tavuk Hayvanların içinde en ziyade f8 dalısı hangisidir? — Tavuk.. — Neden? — Çünkü onu doğmadan evvel de yebiliriz; öldükten sonra da.. Zırlama — Bundan on sene evvel bir fen mı, henüz radyo cihazlarımız yeni muş çocuktur diyordu. — Hâlâ büyüyememiş, olacak kü her akşam zırlıyor. ö miş; hatta bununla kalmamış meşhurj bir âlim olmuş. Kocası — Hoh, oda iş mi? Ben bi adam tanıyorum ki kırk yaşımda iki İtirdin, hem de açtın bu gazeteyi oku. kıymetli bir âlimdi. Bir kadına tesa düf etti, onün yüzünden iki gün içind bütün bildiklerini unuttu, gitti, Evliler ve mektup İki evli arasında: — Azizim, postaya vermek — Üzeri cebine koyduğu bir mektubu © karını, cebinde bulunması çok fena bir şey.. —Hemen yakmağa niyet etliğin) bir mektubu bulması daha feci ya... Delikanlı — Hayret ediyosur» le yaptığım danslar gayet kısa *Ü “os Kız — Gayet tabii, Çünkü ii şefi nışgnlımdır.