4 — VAKTT S5 MART o 1931 Şir Bir insan edebiyat hastalığına nasıl tutulur ? Dedesinin karii — Kütüpane yapıyorum — Rüştiye mektebi -—- izm PA Le Bugünden sonra aile içinde büyük bir mansıp teveccüh etti, öyle şe bana ref ve itibar veren bir mansıp ki hayret| ğı da dahil olarak... Yalnız “Yer yüzün di edildi. ten, hasetten ve bu son histen mütevel- lit istihzadan mürekkep bir halka çevir miş oldu; fakat beni dedeme daha zi. yade takrip etti ve inkişaf etmek için bir fırsat bekliyen meyillerle ne tara fa akmak lâzımgeleceğini © gösterdi: Dedemin karii olmuştum. Onun selâmlık odasına gece misafir leri toplanınca bana haber gelirdi. Re fik lala en ciddi tavrile beni bulur: — Derslerini hazırladıysa gelsin!.. di- yer, haberini getirirdi. Hangi dersler? Bunu sonra anlat ri, Ben, elimde kitap, mühim bir huz. zar meclisinde konferans vermeğe Çi” kan bir hatip vekarile odaya girer ve yerime otururdum. Bu huzzar eşraf” tan; Katta vilâyet erkânından mürek- keptiş bazan o kadar kalabalık olurdu ki bu geniş odaya başka odalardan İs. kemleler getirilirdi. Ben evvelce nere- de kalınmış ise oradan başlardım, fa- kat hikâyenin mukaddemesinde bulun mıyanlar için bazan dedemin, bazan da! pek cerbezeli olan Şeyh Şevkullah E- fendinin gayet kısa bir mukaddemesi olurdu. Bu ne kadar sürerdi? Rir saat, iki sa at. Bu imtidat meselesi samiinin ger- gin duran yahut gevşiyen dikkatine, be nim kuvvetini muhafaza eden yahut yorgunluktan ve uykudan tavsıyan se- sime tabidi. Bir de, bütün gece hikâye ile geçirilecek değildi ya.. Müsahabe zeminleri hiç eksik değil di: Çekiştirilecek adamlardan atlana- ak nihayet idareye, siyasiyata müteal ik dedikodulara intikal olunacak idi. Bana izin verilirdi, ben de kapı per. lesinin arkasında hikâyeyi dinliyen w şakların sakit alkışları arasında yine Refik lalanın delâletile yatağıma gi- lerdim . Alkışlar! Ömrümde bu vesile ile topladığım sakit alkışların, bazan samiinden biri- nin tek bir kelime ile tefsir ettiği tak- dirlerin lezzetini unutmak mümkün de ğildir. Bende galiba günden güne kuv-! vet bulan bir emniyet, her takdire maz! har oldukça artan bir nefse itimat hâ sıl oluyordu ki, İstanbuldan getirdiğim! İzmir şivesinden pek başka, bir telâf- fuz tarzına okunan şiveyi takyit eden ve onun muhtelif edalarmı tabfatile i- fade eyliyen bir kırant heyecanını da terfik ederek, bu on iki yaşında çocuğu sanki büyük bir marifet sahibi payesi- ne yükseltmiş oluyordu. Ben buna ehemmiyet vererek böbür leniyordum, elbette; fakat asıl ehemmi yet verdiğim bunun semeresiydi. De- demle aramizda kendiliğinden bir itti fak hâsıl olmuş bulundu: Esmanı © nun tarafından tesviye edilmek üzere İstanbuldan kitap getirtmek. Elbette ben İstanbuldan celboluna- cak kitapları yalnız bu gece içtimala- rında okunabileceklere hasredecek ka- dar safderun değildim. Her hafta ema- etçi Keorka elimde uzunca bir fihrist le giderdim, ve onun bana getirdikleri ni alırdım. Para?. işte zerrece umurumda ol- mıyan bir mesele. Bu, Keork ile mağa zanın veznedarı Petraki arasında tes- viye edilecek bir şeydi. Emanetçi Keork o zaman İzmirle İs tanbul arasmda belki posta idaresin- den ziyade iş yapan bir adamdı. O dev rin posta teşkilâtı o derece iptidai ve her türlü rekabetlere maruz bir halde idi ki türlü ecnebi postaneleri kâfi değilmiş gibi bir de böyle her nevi si- parişlere, münakalelere vasıta (o olan.) hatta deste deste mektup götürüp ge| tiren emanetçiler vardı; bunların en mühimmi de işte bu Keork idi, Hele benim için.. Zannederim ki bu adamın İstanbulla İzmir arasında azimet ve avdet günlerini en büyük bir takyitle takip eden bendim. O bana neler getirmedi? Bir kerre ire karşı ilk his Yazan : Halit Ziya Jbütün Mitat Efendi: Letaifi rivayatı,| küçük tarihleri, kırk ambarile dağa de bir melek,, varı kalmış diye ne ka-| dar üzülmüştüm. Sonra bütün öve den tercüme edilmiş romanlar: Esra rı hint, Londra biçaregânı, Kırmızı de- girmen, Ihlamur altı ve saire... Her haf ta rengârenk kaplar içinde on altı sa: hifelik formalarla İntişar eden yeni ro- manlar. Yine eskilerden (Monte Kris- to) ile buna zeyil (olarak Lort Hop... Bende gittikçe taşan ve dairesini tevsi eden mütalen hevesi arlık yalnız romanlarla iktifa edemez oldu: İsmine| tesadüf ettiğim her kitabı getirtir ol. İdum ve bu meyanda bes nüsha devam ettikten sonra kapanan resaili mevku- ta.. Keork ile Petrakinin mübahasele- jrine hiç şahit olmadım, dedemin gün. İden güne kabaran bu kitap İkarşı bir itiraz kelimesini lâkin heyhat: Her güzel şey gibi, ya- yaş yavaş tavsıyarak, nihayet bir sr cak mevsimde, bu gece kıraatlerine ha- time verildi. Aneak ben bu işin için den iki mühim kârla çıkmıştım: Yaş ma göre zengin bir kütüphane, sonra, bütün hayatıma hâkim olacak bir ede! biyat düşkünlüğü... Bu iki kâra bir ü çüncüsünü belki en mühimmini ilâve etmelidir: Dedemin nazarımda âilenin takayyüt edilecek bir çocuğu olmuş tum. Bu üçüncü kârın asıl tesirini rüşt ye hayatında gördüm: Vatanın bugünkü çocuklarına ve gençlerine tavsiye etmek isterim: Cüm hüriyet senelerinin o mahsullerinden başlıyarak geriye doğru giden bir mu- kayese gözü ile yarım asırlık zamanı geçsinler, ve.milletlerin hayatında pek kisa olan bu milddet zarfında, husu- sile her türlü engellere ve zorluklara râğmen son senelerde aşılan mesafeyi ölçsünler; o zaman sabit olacaktır ki yaşamak hakkını kazanabilecek olan vesaite biz henüz nail olmaktayız. İşte, tam yarım asır oluyor, İstan buldan sonra vatanım en mühim belde si olan İzmirde en yüksek irfan ve İ- İlim müessesesi bu rüştiye mektebiydi. Beni oraya ilk götürdükleri gün her şeyden evvel mektebin binasına dikkat ettim, ve sevindim ki bu harap, köhne, oraya gidinceye kadar geçilen sokakla evlerine müşabih siyah bir yer deği Vakm Fatih seddinin üs tünden Marmaraya bakan, bende mu- allâ bir saray hatırası bırakan mekte İbin yanında pek mütevazı, pek mahvi İyetkâr bir şeydi; fakat yeniydi, te İmiz. üzel bir merdivenle çıkılırdı. Geniş bir sofanın üstünde, sağ tarafta aralarına bir küçük odayı almış iki bü yükçe sımıfı vardı. Sol tarafta daha u- zün sokağa nazır diğer bir sınıfla diğer tarafa nazır yine büyükçe bi sınıfın #rasından uzunca bir dehl ötede teneffüs mahalline uzanırdı. Ol dukça büyük bir bahçe yeri, henüz ta- mamen İnşaatı bitmemiş bir bodrum | yazılmış Bican Ef, — Nedir bu havaların ha- 11? Bir gün açıyor bir gün kapıyor. Açık Muhabere: * Eskişehir Türk İnşaat Şirketi. — 1661 — 1665 — 4670 — 4676 numaralı gazeteler gönderildi. e SİYASETİ Deniz itilâfı İngilterenin mesaisi ve İngiltere ha- rleiye nazırı M, Hendersonun gayreti! ile İngiltere - Fransa - İtalya deniz iti.) lâfı imzalanmış bulunuyor. Fransa İle İtalyanm deniz işleri ü- zerinde anlaşamamaları, Londra mun- hedesini eksik bir halde bırakıyordu. Londra muahedesinin oimzalanmasile neticelenen konferansın O hitamından beri İngiltere hükümeti, İtalya ile Fransayı İtilâf ettirmek için çalışıyor, bilhassa Mister Henderson Cemevrede ve sair yerlerde Fransa ve İtaalya ha. riciye nazırlarına tesadüf ettikçe bu £' tilâfın bir an evvel tahakkuk ettirilme! si için hiçbir gayretten geri kalmıyor- du. Diğer taraftan İngiltere, Fransa, Italya mütehassısları, aradaki ihtilâf. ları müzakerede devam etmekte idi. *Devlet Demiryolları ve Llmanları| işletme umum reisliği kâleminde Şair| ye Zahit Hanıma — Para adresinize| postaya verildi. * Kirşehir hukuk hâkimi oğlu Şevki B. — Romanınızın neşredilip edilmiye- ceği ancak okunduktan sonra belli olur. İsterseniz bir kopyasını gönderebilirsi- NİZ, * Uşakta Yılancı zadeler fabrikasın- da Ali Haydar B. — Para postaya tev- * Kotka Finland. Nasibullah B. — Aboneniz şimdiye kadar (Terijoki Fin- land Nasibullah) adresine gönderili- yordu. * Uşak muhabirimiz avukat Rüştü Beye — Aboneniz mektubunuz üzerine kâtı vardı. Bunları hemen ilk günü gördükten!ler. sonra içimde: — Bh! nihayet barınabi| Pranaa ile İtalya arasında bahri inşa lecek bir yer.. Diyerek medarı tesli-lat ;tiharile rekabet bulunmaması, ter. yet arıyan bir his duydum. ki teslihat işinin önünde duran ve onun line “e Mae eipen elimde ilerlemesine mâni olan en mühim ma- santa, çantamda köfte yahut lop yu nis idi. Bu manlanın velev muvakkat murta, belki suböreği, pufböreği, yo). ç kuş başmda yeni evimizden çıkar, ilk bir zaman için ortadan kalkması, Ak- günleri Resmi Efendinin refakatile, deniz devletleri arasında daha sıkı bir a|daha sonraları yapayalnız, Çakmak fı|mukarenete vesile teşkil edebilir. Çün- ;İrtnına kadar gider, buradan saparak ya kü İtalya ile Fransanın bahri işler ü- hudi mahallesini bir hamlede aştıktan |zerinde anlaşmalarmın aradaki diğer sonra kendimi soluksoluğa Saadullah|ihtilâflar üzerinde en vâsi mikyasta te Efendi sokağında bulurdum. Akşam üs)sir icra etmesi de ümit olunmaktadır. Kulelere dair... Şetanbul belediyesinin bir bali bayılırım. Bir işi bir tara dan tutup muvaffak olamadı © hiç fütur getirmiyerek başka W rafını ele alıyor. Meselâ sıhhat işini, su yiyecek işini, yani bütün dünya işlerini (O halledemeyin” mezarlıkları tanzime, ölüleri bi zat yıkamağa, yani ahret işleri uğraşmağa karar verdi. Şehirde dilencilerin a hergün şikâyet edilen bir haf sedir. Belediye bunun da önü! geçmeğe uğraştı; fakat muvaf! olamıyarak başka bir tedbir al Dilencilere para verenleri ce landıracak. Bu tedbire ne bu rulur, hırsıza değilde ga yüzünden kendi malını çaldır! bir adama ceza vermek gibi şey. Bazıları: — Aman, sokaklarımız karanlık, belediye şirketi sıkışti sın da İamba koydursun! di) sızlandılar. Belediye bu şikâ: lerle alâkadar olmadı değil tü, tatilde avdet için pek tabii bir refi- kim vardı: Evliyazade Mustafa Bey... İkimiz de bir yaşta idik, ve bizi yek- diğerimize takrip eden ailevi ve içtimai sebeplerden başka mizaç itibarile mü- şabehetler vardı. Ondan başka kendile rinden hiç uzak kalamdığım üç beş ar kadaş daha buldum, fakat bunlar istis na edilecek olursa bu muhit bana hiç munis, hatta mütemayil değildi. Daha ziyade, kendimi rahat ve sıcak uykusu nun arasında penceresinin camları ki- nın dalgaları dökülmüş bir adam his- sinde buldum. İzmire hicret hadisesini icap eden ve onu takip eyliyen elim ihtisaslara bu Muhitin üşüten havası inzımam edince, itiraf ederim ki, bu şehre karşı ilk za- manlarda adeta bir kin duydum; bir kin ki İstanbula ve — İstanbuldakilere; günden güne artan iştiyak ile zehirle- niyordu. O zaman tahmin edebilmekten pek uzak idim ki İzmir yavaş yavaş beni kendisine bendedecek ve teshir kuvveti günden güne artarak nihayet adeta âşıkane bir meftuniyet şiddetini bulacak. Bugün şu dakikada düşünür- ken, türlü türlü acı yadigârlarma rağ- men gençliğimin en güzel senelerine İzi miri zemin olmuş görüyorum. Beni derhal üçüncü smıfa koydu İlar, yani mektebin ikinci senesine... Be- reket versin, tedris senesinin yarıdan ziyadesi geçmişti. Ve beni bu sınıfa koymalarının sebebini izah ettiler: — Hesapta, coğrafyada kuvvetlisin, hele türkçen pek iyi, fariside de fena İdeğil.. Amma arapçan pek zaif, Bu sr- İnifta emsile ve avamili ezberlersin de gelecek sene ı7hari anlarsın. Bu kelimeler bana hiçbir şeyler ifa- de etmedi. Onların ne ifade ettikleri- ni anlamakta gecikmedim. Burada biraz durarak bu rüştiye hayatına ait hatıratlan mülhem olan bir sahaya uğramak isterim. Halit Ziya: Uşşakt zade Maruf R, — Meseld evelki gece müt- | hiş lodostu, vapurda yalpa vurduk, | durduk... rılmış ve Üstüne soğuk bir kış rüzgârr| ! allah razi olsun elektrik fiyati Bilhassa, bu anlaşma meticesi “lâ yna zam kabul etmek şeklin rak gelecek sene toplanması beklenen| bir Kararla şirketin gözünü d tahdidi teslihat ihzari konferansı mü) “—, ar ge nasebetile vukubulan o müzakerelerin çiti, | müsait bir mahiyet alması bekleniyor.) | «Kullei Zemin» in ne oldi Avrupada devam eden teslihat mü.) ğuna bir türlü akıl erdiremediği sabakası, umumi huzursuzluğun başlı-Jiçin kendimi anlayışsızlık! <a sebeplerinden biri olduğu için İtal:| eder ve bu cehaletimi gizlem ya ile Fransanın anlaşmaları, tahdidi! uğraşırdım. Şehir meclisi teslihat yolunda mühim bir adım sa“) sından bir çoklarının da b bilme i haber alınca t yılmaktadır. Buğday meselesi eksildi. Bu kullei zemin, her ise, belediyenin onunla uğr Şarki Avrupanın zirai memleketle- rindeki fazla buğdaylara ne yapılaca- i ii &ı meselesini mak BağEl ii ge Memik DEMEME YANAN EYE Bal Galata kulelerindeki nöbetçi & masil Bükreşte, Varşuvada, ve daha; Sn > 4 başka merkezlerde buna mümasil kon lübelerini tamire karar rerdi, greler toplanmış, neticede Romanya, (Doğrusu da bu idi, n Yügoslarya, Bulgaristan, Macaristan, nesi olduğu bilinmiyen ve ki Lehistan ve Baltık devletleri arasın) senin gözüne görünmiyen Kul jda bir nevi itilâf hâsıl olmuştur. Bu! Zemin ile uğraşmakta ne mi İdevletler, garbi Avrupa devletlerinin yardı, Kullei sema ile uğraş yardımını temin ederek bu ( buhrana| her halde, daha müreccahtı... ka meyi ümit etmektedirler. Bu- Zi mel ml bütün Avrupa dev Toplu İğne kim Layl idi. Fakat hâkim Layl im Ibmdan evvel, intihap olunduğu de, çeteciliğe ve kaçakcılığı müthiş! letlerini temsil eden bir konferansm da vet edilerek şarki Avrupadaki fazla buğday meselesini görüşmesi takarrür etmişti, Davet olunan yirmi yedi dev- esi let murahhaslarını göndermiş, yalnız) NArP ilan ederek Şikago yu temizli bu mesele ile alâkadar olmıyan üç dev|cegini taahhüt etmişti. Haydutlar ilet murahhas çöndermemiştir. Ik bu taahhütten haberdar olunca, İ Konferansın bulacağı çareler, me|yâmaydan kalkarak Şikagoya gel Jrakla beklenmektedir. ve bu düşmanın kazanmaması için Şikağo şehremini lışmıştır. (Alkapone) nin bu Amerikadan gelen son malümata gö muvaffakiyetle neticelenmiş, To re Şikagonun haydutlar kıralı Alkapo-|97.000 rey fazlasile intihapta muvaf” ne belediye intihabatınım neticesini tes| olmuştur. bit ederek bütün tebaasıma et yerine ta-| “Bu hâdise, Alkapone İle çetesinin vuk ve piliç ikram etmiştir. Şikago be'kagoda ne derece hâkim oldu; lediye reisliğine iki namzet İntihap o-/ve onun istediği takdirde neler yapı Tanmuştu. İğa kadir olduğunu bir kere daha Bunların biri M. Tomson diğeri ha Istanbulun havası “Bican Efendi ve rüfekası Bican Ef. — Azizim dünyada iki şeye aklım ermiyor, birisi Istanbul havasına. — Bir de bizim hanıma, ne zam” gülecek, ne zaman hiddetlenecek * türlü farkedemem.....