—?2— VAKTI 28 ŞUBAT 1931 VE RİLITe İN “ Hiç olmazsa namus kurtarıldı ,, Pilevne müdafaasi — Kurtarılan namus — Rus ordusu, Ingiliz donanması — Geçit resmi — Yuvamızın inhilâlı— Memleketin büyük hicretinden sonra ailenin izmire küçük hicreti | —6— Yâzan : Halit Ziya | Bu yürekler parçalıyan fecialarm Yirmi beş seneden beri hayatımı ge| arasında Pilevne müdafaası memleke çirdiğim Yeşilköyün ne zaman Beledi- tin havasında karanlık bir sağanak| ye meydanından geçsem yârım asir ev- gününde gülümsemeğe çalışan bir gü- yele ait olan o manzarayı tekrar yasa neş ziyası gibi çalkandı, sonra bu da'yım, he söndü. Günler geçiyor, her gün geçtik Hatıralar yhat! O zamandan beri Yeşil. yün daha ne-kadar elim manzara ge kalplere biraz daha kuvvet veren)|larını görmek lâzimgelecekmiş... havadisin arasmda büyüklerimizden Pi| © Seddin üstünde, kalabalığın içinde levne ismine: “hiç olmazsa namus kur|kısa boylarımızın kifayeti nispetinde,| tarıldı.... cümlesini işitiyorduk. Biz ç0-İmeydanın ortasına mevzu kürsüyü, cuklar bunun manasını tamamen anli| etrafına toplanan türlü. renklerde Je yor muyduk, böyle kurtarılan namu'| eralları müzehhep kıyafetlerile pâ-| sun arkasmda neler kaybedildiğini 2-| pasları, ve hepsinin arasından bilhas- sırlardan beri takrir eden tarihe vâ'| ça mavi elbisesile yüksek boylu birini kıf mıydık, hele önümüzde neslimizi hâlâ yorum; ve bacaklarımın ta- hırpalıya hırpalıya götürecek, kayadan)katini kesen uzun bir zamandan sonra kayaya çarpa çarpa kemiklerini kırâ-| halkın dalgası bizi de ta uçıklara, ga- lamak için başka türlü vesileler icat €-| derek, dolaşıyordum. Biraderimin mağazasından başlan dı, o bitti, ona istikbalde bir karar 0) lnmak üzre Hocapaşada küçük bir ev tutuldu; muhtasar ailesile, evden bir i ki kişi alarak, onlar çekildiler. Harpten| hasta avdet eden eniştemin takımı Be.| yazıtta evlerine güçtü. Biz günden gü-| ne azalıyorduk, nihayet eşya toplanma ğa başladı. Annemin bu hazırlıklarda yorgunluk zamanlarında dinlenmek için beni ya- nma çekişleri olurdu, ve bazan gözle rinin ucunu parmağile silerek, boşan-! mağa müheyya yaşları böylelikle san- ki trkıyarak: — Halit! sen benim ya:| nımda olacaksm.. diye hem bana tesli- yet, hem kendisine kuvvet vermek iste yişleri vardı. Annemle ben, Dilhoş dadı ile genç habeş kızı Müferrih, beş on sandık, bir! o kadar denk, bütün o kalabalık evden! İyalnız bu kadarcık mücmel ve muhta-| sar bir kafilecek Resmi Efendinin re:| fakatile İstanbuldan ayrıldık. Anneme| bir daha İstanbulu görmek nasip olmu) yacaktı, ve, öyle zannediyorum ki o kâdar mes'ut seneler geçirdiği bu şehri bir daha görmek için arzu duyamamış (Dahili Talgraf Haberleri| | Valilere verilecek salâhiyet Ankara,26— Valilerin salâhiyet- lerine ait yeni kanun Jâyıhası meclise verildi. Lâyıhaya göre, valiler, vilâyetin en yüksek ami- ridirler, Adli ve askeri memur- lar müstesna, diğer bütün vilâyet memurları hakkında ihtar, tevbih cezalarını tatbik edebileceklerdir. Valiler, Adli askeri daireler ha- riçindeki bütün devair muamelâ- tıni mürakaba etmek ve lüzüm görecekleri memurlara işten el çektirmek hak ve salâhiyetine maliktirler. Valilerin tevbih ve ibtar cezaları kabili itiraz değil- dir, işten el çektirilenlerden 15 seneden az hizmeti olanlara dörtte bir, yirmi seneye kadar hizmeti olanlara üçte bir, daha | fazla hizmeti olanlara nısıf maaş verilecektir. Yeni Türkocağı binası- nın, küşat resmi cak mukadderat çağlıyanının istikbale| ait safhalarını görebilir miydik? Bir| yandan namusun, şerefin kurtarılması! nâ mukabil vatanın ne aziz parçaları! nu, kardeşlerin ne dereler teşkil eden kanımı doymaz bir taliin daima açık ve ağ duran ağrıma sunarak © yaşamağa| mahküm olan biz, o zamanın çocukla.) ru, elbette bu tesliyetin kıymetini an, Iryamazdık. Günler geçti. Bir aralık rus ordusu şthre girecek diye titredik, ingiliz do- nânmasınm geldiğini, bu badirenin vu kuma gelmiyeceğini öğrendik; mütareke denildi; bütün bu vukuatın arasmdan! yarı bir vukuf ile, ve aralarındaki ra-| btaları anlıyamadan, geçiyorduk; Nİ hayet İstanbulun açlık, perişanlık, has| talık sahneleri içinden, kaldırımları dökülen muhacir yığınlarının, kaldı. rTümağı vakit yetişmiyen ölü kümele- Tİnin arasından parlak © sırmalarile| rengârenk elbiselerile ras zabitlerini! çarşıları, pazarlara doluyorlar; gali- biyet çizmesinin altında inliyen bu bet baht şehirden yadigâr toplamak için keselerini boşaltıyorlar gördük. Ordu girmemişti, fakat ordunun mü messilleri fevç fevç burada idi. Bir a-| zalık Ayn stefanos ta bir geçit resmi, Mr dini ayin yapılacağını vâkıf ol. duk ve nasil oldu, bilmiyorum, birade- Yimin mağazasında çalışan, servetini kaybetmiş bir ihtiyar İrani tacirin re fakatinde, biz iki kardeş bircok Istan- | | liba simdi tayyare © müesseselerinin mebni olduğu yere kadar, köyün yapış kan çamurlarına götürdü, burada geçit resmi yapılıordu. Buradan harpten mağlöp kadar ha- rap çıkan galip ordunun zafer boyasi- le süslenmiş bir manzarasını gördük ki İstanbul halkıma kendisini, gehrin inde çalkanan sefalet levhalarma te. zat teşkil edecek bir şekilde göstermek için büyük gayretlerle muhal müm- kün yapmıştı. Bugünün akşamında ben gördükleri mi sinirli cümlelerle anlatırken baba-! mın tekdire benziyen bir sesile sustu:| ruldum, Babamın hiç neş'esi yoktu. Akşam! üstleri mağazadan avdet edince evde hazırlanmış küfeleri, çuvalları kapının önünde hazır bulurdu, ve burada-mun tazır kadın, çocuk muhacir kütlesine, hep beraber, ekmek dağıtılırdı. İstanbulun böyle son kudretlerini merhamet icabatma sarfeden erleri vardı. Bizde de bu son kudretin tecel-| liyatı cereyan ediyordu. Bu tarihten sonra memleketin inhi- İâli yanında yuvamızm da inhilâli baş Tadı. İzmire naklihane edilecek denildi. Bana: “Amca Yusuf Beyin düğünü o- lacak, onun için. deniliyordu, ben bu nu inanmıyan bir tebessümle karşılı- yor ve ruhumun bütün kuvvetile bul halkile beraber oraya kadar gittik. Yazan : Hüseyin Rahmi iki hakikat ispat ediyor... Filosof — Beyfendi © vak'anın sıhhati şüphe götürür gibi değil. Biz şimdi bu mektuptaki çok müp- bem izahatın delâletile İclâlin ka- patıldığı mahbese kadar uzanabi- İecek miyiz? İşin büyük ehemmiye ti buradadır. Ali Senaver B. muhatabına ce- yap verdi. Derin bir süküt içinde düşünüyordu. Baba oğul bu sükü- ta ihlâl etmeksizin hürmetkâr bir sessizlikle onun (konuşacağı anı beklediler. Feragatkâr koca niha- yet ezgin bir ifade ile: — İşte size tekrar söylüyorum. Okuduğum satırların bir masal ol- madığına bir türlü inanamıyorum maceranın ; sıhhati Hem de nasıl masal; içinde periler,İtanm ana hatları şunlardır: kocakarı! devler, ejderler dolu bir masalı... Filesof — Avanı (omasallarına Benziyen bu macera icinde bir çok bağlı olduğum bu evi, bu bahçeyi, ağ- hakikatler keşfetmek mecburiyetin deyiz. Ali Senaver — Kendinin nerede olduğunu bilmiyen bir gaibi biz na sıl bulabiliriz? Falcılık bir iş.. fındaki şeyleri seçebildiği İtarife uğraşmış... Mektubu ortaya açtılar. Kendi- lerini bu meçhul yere zihnen olsun uzandırabilecek bir iz ucu bulabil: mek ümidile üçü de satırların üze- rine eğildiler. Bütün odikkatlerile bu muamma kalesinin bir zaif ta- rafını, bir gediğini, çatlağını araş- tırmaya koyuldular. Tetkikin neticesinde Ali Sena» ver Bey dalgın dalgın: — Önümüze açtığınız bu hari- Nalmların üzerine çıkarak İclâ- lin halâ penceresinden etraf man- zaralarına dair görebildiği memle listedim de ya utanarak, yahut yabancı ice içinde bilmece.- Çelebi — İclâl mahbesinin etra- kadar tı. Ben de çıldırasıyş sevdiğim o evi» mizi bir daha göremiyecektim; sarı o da, kırmızı oda, hep o renklerile anı- lan odalar, bahçeye nazır balkon, evin yamacında her mektep dönüşü Ziyare- tine şitap ettiğim malta taşlı geniş mutfak, bahçenin çiçek tarlaları, sed» din kenarını doldurduktan sonra du- varlardan aşağı sarkan mor salkım, bunlar bir daha görülemiyecek, mes'ut| nazarlarla okşanamıyacaktı. Kaç kere- ler, büyük Çırçır yangınmdan evvel, İstanbula geldikçe bu evin etrafında dolaştım, uzaktan onun havasını kokla mak, orada geçmiş çocukbuk senelerini , , ihya etmek İstedim, Evet, kaç kereler) | Kastamoni, 27 (A.A) — Vilâ- Kastamoni, 27 (A.A) — Ban- ka aralığında yeni inşa edilen Türkocağı binasının küşat resmi dün gece 400ü mütecaviz gen” cin huzurunda yapılmıştır. Ocak Gazinin gösterdiği yolda yürü- meğe azmetmiş olduğundan bun- dan sonra esaslı faaliyete geçe- cektir. Bütün muallimler ocağa pd karar vermişler- ir, Kastamoni vilâyet meclisi Yaz tatilinde sinema malar açılabilir mi? Londra, 26 (A .4.) — Avam kams” rasında sorulan bir suale cevap vere” | M. Klaynes meclisin heyeti umumiyesi | hakkında bir karar verebilmesi için hÜ | İkümetin pek yakında pazar günleri si nema ve tiyatroların açılmasına müt& allik bir kanun Jâyihası tevdi etmek mi yetinde bulunduğunu söylemiştir. M Klaynes, lâyihanm mevzuu hakkınd fazla izahat vermemişse de zannolundü &una göre lâyiha mahalli memurine açılmasına mezuniyet verilmiyen ba yerlerde sinema ve tiyatroların bir t8 kım şerait tahtında açılmasını istihdsf edecektir. Ahiren mahkemeler sinem$ ve tiyatroların pazar günü açılmasını" gayri kanuni olduğuna karar vermif lerdir, Belçikada ölüler yakılacak Brüksel, 26 (A. A.) — Meelis, M Vanderveld tarafmdan © rurnamey* geçirilmesi teklif olunan ve ölülerin y$ | kılmasına mezuniyet veren projeyi pi muhalif ve 5 müstenkif reye karşı gi rey ile kabul etmiştir. di Cesedı yakılmış olan Jeneral Beri” 5 iheim'in cenaze merasiminde hazır bö lunulmasını menetmiş bulunan Manies | piskoposuna karşı bir tevhih teşkil © den bu teklifi katolikler reddederek "| leyhte rey vermişlerdir. Bacak Mü- ta çıkmaz sokağının başına kadar iler) yet umumi meclisi içtimama ni- liyerek, bir çeyrek saat için tahattur|hayet vermiştir. Tanzim edilen büt- »imeti bulmak ihtiyacile titriyerek bir) çe yekünu 889 liradır. Her daire | dim ekmek dilenen bir sail gibi evin) bütçesine vilâyetin imarına ma- yeni sahiplerine yalvarmak istedim;| tuf ve varidatla mütenasip tab- sisat konulmuştur. Bu sene bil- bassa Nafia işine fevkalâde ehemmiyet verilmiş ve vilâyetin İ en mühim bir yolu olan Kasta- moni - İnebolu şosesinin mükem. ların yanında ağlayıvermek korkusile sıkılarak cesaret edemedim. Bize Resmi Efendi refakat ediyor- du. Aile çocuklarını eğlencelere götü. ren, onla lar tertip etmekte me- i “ > bek göğe yanina b kavga çık mel bir şekle ifrağı iz esaslı sa “derhal etrafi yalıştıracak şakalâr faaliyetlere geçilmiştir. Bu yol ile icat eden Resmi Efendide bu refakat Ankara yolunda daimi amele i istihdamı kararlaştırılmıştır. Halka meccanen meyva ağaçları fidanı tevzi için müesses 40 dönümlük ziraat mektebi fidanlığı bu sene 100 dönüme iblâğ edilecektir. esnasında bir cenaze &ötürüyormuşça- sına bir ciddiyet, bir süküt, eğer bir| baziçei elfaz yapmak caizse, pür vakar bir resmiyet vardı. Halit Ziya: Uşşakt zade külâhsız tombul minare bu harabe ile ev arasında büyük bir ağaç.. Bü tün etraf, sekenesi hicret etmiş metruk bir memlekete benziyor. Ta uzaklarda tüten uzun bir baca var. Fabrika mı? kim bilir? Bilme! ığından bu tetkiki ehem cihet aklımıza gelmedi. Posta damgalarını dikkatle göz- den geçirdiler. Mektup Aksaray postanesine verilmişti. Tuhaf şey.. Koskaya gidecek bir zarfı Aksaray dan postaya vermek... Filesof — Buna o kadar büyük bir ehemmiyet atfolunamaz.. Bizi şaşırtmak için mektubu istedikleri postaneden göndertebilirler. Zar- fn Aksaraydan postaya verilmesi Ali Senaver Bey küçük bir dü-| isünceden sonra: — Birçok yerlere şamil olabi- lecek bu umumi tariflerden kat'i hakikatler çıkarabilecek miyiz? Filesof — Bu fikrinize pek işti- rak edemiyeceğim... Senaver — Ne cihetle? Filoşof — Bu tariflerde birçok yerlere şamil olamıyacak O hususi- BİR TASHİH yetler de var. Evvelden ben de si O Hu romanımıza oitdün çıkan kıs zin gibi söylüyordum amma şimdi|nun birinci parçasının, dizilmiş olduğu bu hususiyetler gözüme çarpıyor.!halde tertip esnasında sehven konula- Meselâ: Etraf, sekenesi hicret et.|madığı anlaşılmıştır. : miş metruk bir memleket tarifi ah ma itizar ederek 40 -sa- ie tutan bu parçayı bugün dercediyo- tanbulun hangi mahalleleri için ka) ruz. Hu kısım evelki günkü tefrika: bili tatbiktir. İnin sonuna dünkü tefrikamızın da ba Ali Senaver Bey — Evvelâ biz|şına gelecektir: esası tayin etmedik. Bakalım vak'a|bire cezbelenerek yerinden fırladı. İstanbulda mı cereyan ediyor? İSenaverin ayaklarına kapandı, he- İ Filosof — Bunun için de kat'i-lyecandan gelen şu kesik cümlelerle yetle bir şey diyemeyiz.. teşekküre başladı: Ali Senaver Bey — Mektup ne- o — Beşeri telâkkiyatın bulutları- reden postaya verilmiş. mı? İdeğil bizzat ulviyetsiniz. İki betbah delil olamaz... Çelebi heyecanla haykırarak: (Bitmedi) NE ket parçaları. Bir cami harabesi, mürşilin ayni mahallede ikametine| baktınızina yükselmiş sadece ulvi bir insan! sabakamız rik m mü- tlar o) ra arilerimiz İki kuponları ve yirmi barak intihap ederek gönderiyorlar. Müsabakamızım son günü yaz- dığrmız. satırların iyi anlaşıl- madığı görüyoruz. Güzel bacaklara rey vere cek karilerimiz yalnız bir ki- giye reylerini istimal edecek» İer ve bize yalnız bir kupon göndereceklerdir. Diğer ku ponları muhafaza edecekler. dir. Bu münasebetle okuyucu- larımıza oreylerini kullan makta acele etmelerini tavsi- ye ederiz. yorsunuz. Bu büyük feragatinizif bir naziri hakiki hayat sahaları da değil ancak tiyatro sahnelerin de görülebilir. Bu © semnhatiniz#! İkarşı şükran kelimesi bulmakta fi İsan kasır ve ben âcizim.. i Ali Senaver Bey ayakları üzeri ne secde eden bu gencin yüzün şefkatle karışık derin bir teessürl€ bakarak: — Evet oğlum aranızda geçe” İbu nadir hal ancak tiyatro sahne” İlerinde görülebilir. Orada bile s€* İyirciler müellifin bu feragati tasvir ide mübalâgaya kaçtığına hükme" iderler, Biz şimdi karşı karşıya ve” zife değiştiren iki nöbetçiye benzi” yoruz. Ben nöbetim esnasında çok müsamahakâr ve dikkâtsiz bulun dum. Fakat sen benden alacağı” İkudretle bu kadının üzerine gözle” rini dört açmalısm. Çünkü İclâli” inanılmaz çok garip halleri var * dır. Bunların izahı lüzumsuz gö rüyorum. Aman, metres olmak başka, karı koca olmak başkadı”" Hayatınızı birleştirdikten sonra y#" vaş yavaş her şeyi anlarsınız. Şir İdi senden soracak bir sualim va” — Buyrunuz.. | —elâli benim sevdiğim kadsf Çelebi — Baktık. Heyecan urla hayat bağışlıyor ve saadet veri- seviyor musun?