22 Ocak 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

22 Ocak 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yİ smalımes a Sm MT 7 y — 6 — VAKIT 22 Künunsani 1931 — -—— — | 1 Sa “Yancı ağası” çi (Üst tarafı biri — dir, amma, eski zevkini, tadındaki husu Ne desişmişiz ? Yarabi, Belmayı seneler ne kadar değiştirdi! Ne Nevyork şehri, ne Holi vudun manzarası, ne bileyim, ne Hiz- met sahibi Zeynel Besim Beyin siyasi kanaati bu kadar müthiş bir süratle de ğişmez... Birkaç sene evvel onunla hangi se- beplerle seviştik ve buzün hemen he- men ayni sebeplerle ihtilâfa düşüyo ruz Sevgi birkaç senede bitmez mi, bu kadar uzun sürer mi? diyebilirsiniz, fa kat iki gencin biribirinden soğuyabil- mesi için onların, mümkün (mertebe, bir arada yaşamaları ve bu suretle bi ribirlerinin huylarından; soylarından — bakması lâzımgelir. Biz Belma ile öy- le değiliz... Ben Istanbulda pek az ka; lryorum, o işe, yazın yıkanmağa gittiği Folraydan ötye geçmiyor. Geldikçe sık dık“ bulüşuyoruz. Fakat nerede © eski - bulaşmalarımızdaki hararet? O daki- kaları andıkça gözlerimi kapamak ihti yâcımı duyarım.. . , ,O harareti büsbütün kaybetseydik! te: — Eh, bu masal da bitti, ne mura da erdik, ne büsbütün kerevete çıktık! diyebilseydik. Hayır, bu da olmuyor. “Hâlâ sevişiyoruz. Fakat bu sevişme! yüzde kırk mantıki, yüzde altmış hissi oluyor. Bazan büsbütün mantıki, O za hislerimizi yalancıktan saklıya- biribirimizi haksız çıkarmak İçin çene çalıyoruz. Hâtta bir gün ona bir hikâyecik te anlattım: i “Adamm birisi alacaklı, birisi de borçlu imiş. Borçlu alacaklıyı her gö- rüşünde: — Aman birader aklımda, fakat bir iki gün daha müsaade! dermiş. bir böy le, beş böyle.. Nihayet alacaklının ca»! nma tak etmiş: — Birader. Bu (akirmda) lardan bıktım. Bari unut ta (Lâdes) diyeyim. Fakat bütün bunlara rağmen birden bire hislerimizi de, fikirlerimizi de alti üst edip bambaşka bir hale gelebiliyo | ruz. Meselâ bir gün onunla yine böyle çekişmiş, münakaşa etmiştik. Ben ad ta kızmıştım, büyük aynanm karşısı” da saçlarımı tarıyordum, kalkıp gid cektim. O da yanımda idi. Arkamds aynaya bakıyordu. — Kimbilir ne acı sözler söylieycek . diye düşünüyordum. O söyliyecek, ber #öyliyecektim. Ne « kendini tutabilir, ne ben âsabıma hâkim olabilirim, Bir de baktım Belma boynuma sarıl mıyor mu? — Necdet, dedi, aynada yan yana duruşumuz o kadar hoşuma gitti ki boynuna sarıldım! Tarağı yerine bıraktım, gitmekten! vazgeçtim... e şe | Yarabbi, Belmayı seneler ne kadar! değiştirdi... e O neye benziyormuş biliyor musu- nuz; can eriğine, büyük şeftaliye. Onu şimdi anlıyorum. Daha iyi olmadan ne güzel yenir, ne zevki tadılır? Fakat o lunca yemeğe imkân vardır, yok değil siyeti bulamazsınız. Belmayı değiştiren seneler onu her- - kese, her kadına benzetti. Gittikçe ka o dınlığı azalıyor, dişiliği artıyor. Ah, bilmezsiniz, o bu tarzdaki kadın Jarın edebiyatını da öğrendi: Acr, acı #özlerle dolu mektuplar yazıyor, beni çileden çıkaracak bir edebiyat yapıyor. “O kadar acı şeyler ki insana oküma- daf yırtmak arzusunu veriyor. Fakat sonunda bir cümle yazıyor, şapa oturu yorsunuz (*) — Bunlar doğru, fakat bu ıstırabı bana sen veriyorsun Necdet! Altında imza... O zaman her şeyi unutuyorum. Bu sefer ben yazdığım cevaba onu hayrete düşürecek kadar tatlı bir ifade ile baş yorum. Tıpa eski günlerde yarılan mektuplar gibi, hatta onlardan da ha tun birdenbire fani oluşu gibi hazin bir şey bu. ... Belma öyle değişti ki artık benimle bir öpüşmeden ne kadar istifade edile- bileceğine, mükemmel bir Nis seyuha- ti için feda edilmiyecek hiçbir şey, ol madığma dair lâkırdılar ediyor. Baki relerle eğleniyor... Aşka enailik ismini veriyoruz. Aşık Tar olmasa karikatürcüler ve mezahçı- lar büyük mevzular kaybedecekti diyo ruz. Hatta geçenlerde herhangi bir aşk mektubunun Filorinalı Nazım Be yin şiirleri kadar gülünç olduğuna ka- rar verdik. : ... O da değişti, ben de. Geçenlerde her nedense sözümüz evlenmeğe intikal et ti. Ben dedim ki: — Madem ki artık sevişmiyoruz, bi ribirimizle evlenecek çağımız gelmiştir. — Fakat, dedi Belma, ben sana bir başkasile ihanet ederim... Siz benim yerimde olsaydınız ne cevap verirdiniz? Ya: — Peki canım, bana belli etme! derdiniz. Fakat en ufak sevgi bile böy- le geniş bir kelime mâni olurdu. Yahut: — Alçak, bu nasıl söz, senin ruhun da ne feci bir yılan yaşıyor? Derdiniz, mütefekkirler duyar: — Aman, ne totemik namus tarafta- rı derlerdi. Ben ne onu yaptım, ne bunu. Evve lâ kıvırcık ve dolgun dudaklarına sr cak bir öpücük kondurdum ve sonra: — Belmacığım, dedim, evlenmiye- lim. Sen başkasile evlen; fakat benim- le ona ihanet et! Ne değişmişiz değil mi? *) Bu cümleyi kıymetli hikâyecimiz Sadri Etemin üslübunu takliden yaz- dım. İK ömgü memleketlâri Venizelos ve Balkan ittihadı Andopandanis Romen gazetesi anan başvekili M. Venizelosun iyanada Balkan ittihadı hakkın a vukua gelen beyanatını tasvip #lemektedir. Bu kadar mahir ir siyasi böyle bir fikrin haki- satleştirilmetsi için mevcut müş- külâtı besiz ihate edecekti. Andopandanis ilâve ediyor: «va- sati Avrupada Macaristan fikir- lerin sükün bulmasın imkânsız bıraktığı Balkan ittihadının hu- susa gelmesine mümaneat ediyor. Bulgaristanın Maküdonya ve Ada- lar mahreci hakkındakir iddiaları uzak bir zamanda bile Balkan ittihadının teşekkülüne mani ola- caktır. İtalyanın Bulgaristan ve Macaristanı himaye eylediği mu- hakkaktır. Yugoslavya ve diğer komşuları zararına olarak Bulga- ristanı Nöyyi muahedesinin tadi- lini talebine sevkettiği muhak- kaktır. Böyle bir hareket Yuna- | nistanı da alâkadar eder. Yuna- nistanın bir tarafta Sofyadaki öc almak siyaseti tezahürat gösterir- ken diğer cihetten Italya ile nasıl muhadenetini edame edebilece- ğini sormak gerektir. Ecnebi mektepleri meselesi Atina gazetelerinin haber ve» diğine göre iptidai talebesinin Ecnebi mekteplerine devam et- memesi hakkındaki oemirname İzaman hastanede oksijen bulunmadığı! ştan farkı ne? liçin teneffüsü sımai yapılamadığı ze- ihirli gazla bayılmış bulunanlardan bir; fazla duramıyacağımı söyledim, | imadıkları yazılmaktadır. Bu ithama| da 7 tanesinde tedavi altın; ların ah vali sıhhiyeleri iyidir ve günden güne iyileşmektedir. Bu yaralıların içinde Adapazarı ma- den şirketi daktilosu Ayşe hanım ya rası çok ağır ve tehlikeli idi. Fakat doktorlar Ayşe hanımın da tehlikeyi atlattığını ve muside kabilin- den olarak kurtulduğunu söylemekte dirler, Ayşe H. Kafkas o muhacirlerinden! Necip Beyin kızıdır. İ Hüviyeti anlaşılamıyan O boyacının da Kurtuluşta oturan Kosti oisminde bir boyacı olduğu anlaşılmıştır. Son yangın münasebetile İstanbal itfaiyesine yine hücumlar başlanmış- tır. İtfaiyenin uzun merdivenleri bu- lunmadığı tek bir merdivenin ise ta- mirde olduğu için yangında kullanıl! madığı, makinelerin gayri kâfi ve işe yaramaz bir halde bulunduğu iddia e-| dilmektedir. Dün belediye muavinle- rinden Hâmit B. şunları söylemiştir; — İtfaiyenin bugünkü teşkilâtı tam asri bir şekilde değildir. buna da se- bep itfaiyeye verilen tahsisatın azlığı- dır. Viyana belediyesinin itfaiye tah- sisatı 5 milyondur. Biz ise senevi an- cak 350 bin lira veriyoruz. Önümüzde ki sene itfaiyeye daha fazla para vere- ceğimizi ümit ediyorum. O zaman teş- kilât kısmen takviye ve ıslah - edi olacaktır. Dostuma bir sual daha sordum: — Burası pek büyük bir yer, yukarı katları da var diyorsun her hal de buranın sahibi çok zengin birisi, Kim acaba? Gene güldü. (Gel )diyerek beni ka: saya götürdü. , Orada şişman ve klâsik tipte bir ka- dın oturuyordu. Arkadaşımı görünce: — O, dedi, buyrun, ne emriniz var. — Hayır, arkadaşım burasının kime ait olduğunu öğrenmek | istiyor. Şişman kadın gülerek cevap verdi: — Bende bilmem. Burası ? milyon franklık anonim bir şir- kettir. Ben müdirin. Her sene başı bir kaç noter gelir, hesap- ları kontrol eder, hasılatı müş- terileri namına hisseleri nispe- ilmisİ tnde alıp giderler. Şirket hisse- ! HANDA OTURANLAR HÂLA darları kim? Bunu sade noterler TEHLİKEDELER MI ? bilir. Yalnız muhakkak olan bir Agopyan hani yangınının faciaya) şeyse, şirketin sermayedarları Mm ia ya mem. cemiyetin “namuslu,, ve“burjuva,, cu gazm da mühim bir âmil| diye tabir ettiği kimselerdi. O olduğu, intişar eden gazın birçok kim-| . uslu e mir ki birçok zaval- seleri zehirliyerek ölümleri, »be, Z dlduğü mulüniğür; gişe yn fuhuş ile vücutlarını mah- Dün bu nokta hakkında yeni ve dik.) vederek kazandıkları para ile kate şayan bir mütaleada bulunulmuş) geçinirler, ve kazara bu kızları tar. sokakta görürlerse “aman ne Bu mütaleayı dermiyan eden süt| gd; l di : Ş, şeyler,, diye başlarını çevi- damlası doktorlarından Nazım B. bir rirler, Ha, ha.. vaktile ben de müharrimize demiştir ki: ro & — İgne “alam BOhiHiL yakl Bi bu kızlar gibi idim. Bana tali kısmı dağılmış bir kısmı da bulunduğu) yardım etti de müdir oldum, mahallin duvarlarında, eşyasında ve) yoksa, döşemesinde teressüp etmiştir. — Yoksa? Bu teressülat cereyan © vasıtasile tekrar havalanarak o civarda bulunan) (— “ Yoksa ya Aksayı Şarkta, insanlar tarafından nefessüs edilehi| Yabut Cenubi Amerikada ba- lir. Bu suretle ciğerlere giren gazm) takhânelerde çürüyüp giderdim. billür şeklindeki teressübatı çok tehli- Kadıncağızın gözlerinde bir keli ve öldürücüdür, Maamafih gazın| damla yaş belirdi. Onu saklama- mahiyetini tamamile bilemediğim için ga Çülişmeale asleardlaşıma: bu hususta kat'i bir şey söylenemez. 5 Beyim dedi gene filozof Müteammil bir tehlikenin önüne geç #4 v dı d h mek için yangın çıkan binada tereasüp taraflarımı ouyandırdınız, bayat etmiş bulunan gaz billüratmm tahlil) bu.. ne yapalım. Bu zavallı kiz- ettirilmesi ve ona göre tedabir alınma:| lar ne kalar talisizlerse onların #1 binanın fenni bir surette temizlem-| sırtından para kazanan burjuvalar mesi lâzımıdır., N da o kadar bigünahtır. Ne yap- SEN JORJ HASTANESİNDE sınlar, paralarını ha burada iş- OKSİJEN VARMIŞ > 4bdyğük Münir yanımiiiz Güzüekii letmişler, ha bankalarda, veya rı Sen Jorj hastanesine getirildikleri! Şirketlerde büyük trostların fuhu-| Arkadaşıma, burada daba | ikisinin bu yüzden ölümden kurtarıla-; Çıktık. ne cevap verileceğini öğrenmek üzere| Dışarının serin ve katran dün bir muharririmiz Sen Jorj hasta. kokan havası beni biraz açtı, nesine gitmiştir. Hastane erkânımdan Arkadaşımla beraber Maksime | (bir doktor bu hususta muharririmi- gittik, Burası Parisin en eski | 76 “ere vi a er barlarından biridir, Içeri girer- — Bu gok mi eti Biz vazifemizi tamamile (yaptığımıza! ken arkadaşım kapıda. duran kaniiz. Bunun için teşekkür beklemi- bir chasseur,, ün elini sıktı yoruz. Hiç olmazsa böyle dedikodular) V€ kendisile çok samimi konuş- çıkarılmasın. Kazazedeler getirildiği) wuya başladı. zaman hastanede oksijen vardı. Bul (o Sordum; sayede bir ikisi ölümden kurtarıldı. — Kim bu? Sinai teneffüs yaptırıldığı, oksijen te xe öğ neffüs ettirildiği halde ölen kazazede! , v4 Ne xn meğer. biz İZ lerden birinin akrabası ölümden iki sa, V9'Cir !e chasscur de chez Ma. at sonra geldi. Teessüründen mütevel) XİM'S, isimli, — Evet. — İşte bu adam © piyeste istar edilir edilmez Maarif nazırı bu kanunun temamen tatbik lit şaşkınlıkla ölüye oksijen teneffüs mevzubahis © olandır. Kendisi zat haricten oksijan getirtti. Ölüye ok sijen teneffüs ettirildi. Sun'i bir fay- Ida elde edilemedi. Mesele bundan iba| edilip edilmediği hakkında tah- kikata girişmiştir. Yapılan tah- kikat neticesinde kanunun tema- men tatbik edildiği anlaşılmıştır. Yunan -Bulgar meselesi Atina gazeteleri Cemiyeti ak- vam meclisi tarafından Yunan-Bul- © raretli ve heyecanlı. Fakat bu sefer ben de en son cümleye biraz zehir, Zen brek katıyorum: — Belma, bu kadar engin sevgin İ çimde, fakat düşünüyorum günden gü i “me bir yığın et oluyorsun, Bir lâyemu-| yorlar. İbtilâf Dospat ormanları | edilmesi ayrıca bildirilmektedir. gar ibtilafını halle memur hakem gösterilen M. Undenin meselenin tahkiki için takip edeceği hattı- hareket hakkında iki hükümete tebliğatta bulunduğunu bildiri- rettir.,, “hakkındadır. M. Ünden tabki- katını iki devreye ayırmıştır. Ilk kısmında hakem meselesinin halli hakkında salâhiyeti olup olmadı- ğını tetkik edecek ve ikinci dev- rede meseleyi esasından araştı- racaktır. M. Ündenin tebligatın- da iki hükümetin cevabının ni- hayet şubatın birine kadar tebliğ ettirilmesinde ısrar etti. Bu sırada hastanede oksijen (kalmamıştır. Bu şimdi çok zengindir. İki apartı manı, bir şatosu ve mütaaddit otomobilleri var. Birde kızı var ki prensesler gibi yaşar. Fakat kendi bâlâ burada kapıcılık edip durur. Dostum içeri gir dikten sonra doğru tezgâha gitti, oradaki adama bir deftere ismini yazdırdı: — Yarınki Lonşan koşuları için bahse girdim, kazanmak ümidi çok. Romanımsı hakikat, 74 hakikatimsiroman: 44 Bu müessesenin sahipleri sıfatını inhisarlarına almış zenginlerdir ki... nal bir tö Barcıya dönerek: — Oyle değil mi? Barcı arkadaşımı bana: — Beyim, dedi, of! kaybettiğini görmedim, ustası olmuştur. Birisid€ ötekine plase kor, yapar, muhakkak kazâ! büyük oynamaz. Yüz W 200,300 alır. Pek ni 60-70 frank kaybeder. Maksimden sonra “€ isminde bir bodruma 98 rada da bir bar (sırası © ken söyleyeyim bar dİYSİğ pada tezgâhlara denir) Duvarları garip garip sana'tkâr resimlerle Resimlere - dikkatle 4 i görünce barcı anlattı: — Bir akşam dört yişii geldi. İçmeğe başladılar. © dan çekiyorlardı. Sabaha ©” raları bitti. Halbuki gittikçe artmıştı, Patron#” dört şişe şarap verirsei” bodruma dekor yaparız? © Razı oldu. Önlerine ©ö8 şarap koyduk. Boyaları 98 için gömür parçaları il€ lara bu resimleri yaptı'#” yerlerine çivi çaktılar, ki” peçeteleri gerdiler. Işte © düğünüz resimler meydal Bu ressamlardan birisin Utrillo idi, Barcı bu sözleri, ezbel bir eda-ile söylüyordu. —O, dedi arkadaşım, doğrudur amına, herketf tarzda amlest.ğı için berlemiştir. Hâydi MonP gidelim. : Bir zamanlar Parisin 3 san'atkâr mubitini topla Monparnas gayet müh eğlence yeri olmuştur. (Bi 7 Dinle Dirt 2 Dişleri ne zam fırçalamalı? Meşhur bir üstadın şö0 it sözü var, bunu herkes bi «Dişlerini sabahtan bö kamayanlar, keçi çıktıkt. ağılın kapısını kapayan #4 benzerler.» Üstat, bunun “leri sabahtan başka 799X3 da yıkamak lâzımgeldiğil! etmek istiyor. Binsenalefi İeri ve diş etlerini şu ” yıkamalı ve fırçalamalıdıf” : 1— Akşamları: Yemes” di, ra ve uykudan evvek a 2— Sabahları: Uyanı 3— Eğer mümkünse her yemekten sonra... Akşam yemeğinden uykudan evvelki fırça tulmaması lâzım gelenidir” en faideli fırçalama bü dır. Çünkü: Uyku mü tükrük ifrazı ağırlaşır “€ mihaniki olarak yaptığı *. ma rolünü asla ifa ede” de, uyku zamanında ” tabii müdafaası daba © bulunur, Diş tabibi: Sust © 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: