— 4 — VAKIT 10 Kânunsani 1931 Yazan : Hilmi Ziya Dünyanın yıl başı şenlikleri yaptığı! bir günün sabahında biz bütün İstan- bul çocukları yer yer meydan meydan! bir fikrin, fakat ne diyorum insaniye-| tin yesini tutmak için toplandık. | Fehmi Kubilây bizim için bir remz-' dir: Bu isim, her gin bize diyecek ki:! Kfendiler! fikir hürriyeti için yaptığı- nız cidal bugün başlıyor. Her gün yeni| den yola çıkacakmış gibi hazırlanın, ö-| nünüzde merhaleler ve merhaleler var! Uçuramlarlı vrili bir yolun üzerinde; yürüdü; ü asla unutmayın! Heri gün yeni bir tehlikenin bizi karşıladığı| nış karanlıkta size çevrilen hancerlere karşı her gün daha fazla uyanık olma yı hatırmızdan çıkarmayın! Bu isim bi zi yese ve sukutu hayale düşürmiyecek ; fakat hir avuç insanın bir kütleye şuur! yermek için atıldığı büyük azaba daha| büyük bir ateşle sarılması için kuvvet ve neşe verecektir. Bu bir taziyet gü- nü, bir teselli ve bir matem günü değil dir! Fakat bu bize, ıstırapla süruru ay nişzamayda veren, insaniyet için ve hürriyet için bir kurban ki, o büyük Kurban, bize fikir kapılarmı açacak a nahtar olacaktır. Taassuba ve kara ce- halete karşı hakikatin müdafaası için toptan ve tüfekten daha kuvvetli bir silâha; aşk ahlikma, fedayı nefse baş vurmak*lâzım olduğunu gösterecektir.| Kurban, bize fikir için ve insaniyet için! cidal etmeyi tehlikeler önünde her an| uyanık olmayı; gaflet ve hulya içinde yüzmemeyi; hakikati görerek emin a- dımlarla yürümeyi öğretecektir. Kur- ban bize, cehlin zulüm ve şiddeti karşı sında intikam ve kin hislerine esir ol- mamayı; noksanlığı affetmemeyi, haki katin yüzünden başka bir kuvvet tanı mâmayı öğretecektir. Fikir uğruna bi| ribirini Doğazlıyanlar akibet fikrin zin danları içine kapanarak tanssubun dir. Fransa İnkılâbının kurunu vusta vatan ve insaniyet ahlâkı davasının na sıl ve elle kök tutacağını yalnız onun- la, onun açtığı kanlı fakat yüksek yo lun bize verdiği muazzam ders ile öğre neceğiz. Kurban bizi âciz küçük millet ler gibi, lânetlere sevketmiyecek, kin ve husumete esir etmiyecek! Biz kimse ye intikam arzusu yağdıramıyacak ve kimseye yumruk sıkmıyacağız. Fakat yalnız bu feci ve büyük ıstırap timsali nin gösterdiği yeni aşk ve vazife yolun da gideceğiz. İnsanlığa hürriyet mefkâ resi getirmiş olan fransız inkılâbının arkasından elli sene sonra noksanlığın,' karanlığın bütün kuvvetile geriye dön düğü görülmedi mi? Bu hafızamızda kı zl bir şule gibi yanacak olan bu tim- sal her an bizi tehlikeler karşısında u- yanık bulunmaya ve tehlikelere karşi bile pek cüretle yürümeğe sevkedecek- tir! Fehmi Kubilây milli bir Kerbelâ ha disesidir, Cüretle itidalin, vazife ile aşkın bir insanda ittihadma en beliğ bir bürhandlır. Bu feci ve yüksek ıstı- rap abidesi, kalplerimizde, hürriyet ve insanlık için mücadele kuvvetinin, en yüksek mikyası olarak kalacaktır. Onu hançerliyen eller nuru öldüren zulme- tin, hakikat ve hürriyeti boğan cehlin elleridir. Ona çevrilen silâhlar aczin, noksanlığın mezelletin meskenetin silâh! larıdır. Biz bu ıstırap timsalini kalple rimizde ebedi bir meşale gibi yakar-i ken, karanlığa yumruk sıkmıyacak, ve noksanlığına kin beslemiyeceğiz. Fakat yalnız, kurbanın ve fedayı nefsinin bi xe bahşettiği bir hürriyet idealine ve vazife aşkına bağlanmak için onu her gün bir adım önümüzde yürüyen bir timsal gibi göreceğiz. Unutmıyalım ki taassup ve karanlık, yalnız cüretin ve kurbanım önünde adım adım geriliye- Günün Siyaseti Rangon isyanı | Son gelen telgraflar Hindiçinide İngil terenin müstemlekesi olan Birmanyada! zuhura gelen isyanm gittikçe tevessü ettiğini ve hükümetçe alınan tedbirle- rin faide göstermediğini bildirmekte- dir. Hint isyanı henüz basılmamış il ken Hindiçinide daha ciddi, daha mür! him bir isyan hareketinin zuhur etme. si Makdonalt kabinesini oldukça işgal edecek bir keyfiyettir. Hindiçinideki istiklâl harekâtı ge çen sene Fransız Hindiçinisinde ve ba- husus Tonkin ve Anamda müşahede e dilmişti. Fransa hükümeti bu harekâta karşı şiddetli tedabir ittihaz etti ve bu! mıntakalar gençleri ile münevverlerin den birçoğunu tevkif ederek idam etti. Yerlilerin Fransız kuvvetlerine nt met edecek vesâite malik olmamaları isyanım, hi çolmazsa muvakkaten kesil mesini icap ettirdi. Bugün Hanoy vel Hüede nisbi bir sükün hüküm sürüyor.) irmanya isyanı Fransız Hindiçini! si isyanına pek benzemiyor. İhtilâlei- ler mühim hazırlıklarda bulunmuşlar- dır. Karargâhı umumilerinin teslim ol! ması bile kuvvetlerinin kırılmasını in- taç edememiştir. Yaptıkları teşkilât vâ si olduğundan ihtilâl hareketini yavas! yavaş Birmanya kıt'asına yapmağa mu vaffak olacakları kanaati mevcuttur. Diğer cihetten Birmanya ve Hint is yanlarını mukayese edersek bunlar. dan birincisinin daha mühim olduğu ne ticesine varılır. Filhakika Hindistanda muhtelif mezhep ve itikatta ve başka başka lisan kullanan birçok Kastların yekdiğerile mücadelesi bunlarm üzerin de tahakkümün idâmesine yardım eder ken Birmanyada halkın ayni cinse men sup olması, ayni dinde bulunmasi ve ay ni lisan ile konuşması arada münakaşa ve mücadeleye meydan vermemekte ve bu suretle isyan hareketinin devamlı bir şekil iktisap etmesine imkân bırak. maktadır. Birmanyanın isyan hareketinde mu- Yali Ta) rl YAZAN : Ömer Rıza Müzakereler bir faide vermemi$ Muaviye Aliye karşı hazırlanıyor-) ken hasmının kuvvetini son derece İs- tihfaf ediyordu. Onun bu münasebetle irat ettiği nutukta şu sözler vardı: “Traklılarda birlik yok, kudret yok, onların kılıçları kırık, kuvvetleri mef- lâç! Basralılar Aliye omuhaliftirler. Çünkü onlardan birçokları öldürülmüş tür. Onların sanadidi ile Küfelilerin sanadidi Cemel günü mahvoldular. Ali, size karşı ehemmiyetsiz bir cema- at içinde hareket etmiştir. Sizin devlet reisinizi öldüren bu adama kari hiç bir hakkınızı zayi etmemeğe çalışınız. Onun döktüğü kanı hedretmeyiniz!,, Demek ki Muaviye, Osmanın kanı nr, artık Aliye yüklüyordu. Mua»:, -, böyle söylemekle beraber, ve rinden krmıldamamış, (Alinin gelmesi ni, üssülharekesinden (uzaklaşmasını, askerlerinin bozulmasını istemişti, Öte taraftan Ali, askerlerini biner bi| ner gönderiyordu. Kendisi bunların ar kasmda hareket etmiş, Fürat nehri ü-| zerinde kumandanlarile birleşmiş, on- larla birlikte nehri geçerek Şam hudu- duna doğru ilerlemişti. İlk saflar ilerliyor ve mahut Eşter,| | «raretsiz, bir muharebe idi. mühim bir kumandanlık deruhte etmis bulunuyordu. Onun ilk karşıladığı Şam lı kumandan, Ebül Ayverdi. Ebül Aver, hasmı nerede bekliyeceğini iyi takdir ederek, sulak bir yerde vaziyet almış, buna mukabil (Ali) ile arkadaşları bu raya geldikleri zaman su bulamamış- lardr. İlk mücadele bu mevzi üzerinde vu ku buldu. Muaviyenim askerleri hasım larmı epeyce yıpratmak için onları su ya yaklaştırmak istemediler. Bu yüzden muharebe vuku buldu. Nihayet, Munvi ye tarafı, geriye atılmışlar ve su İki taraf arasında kullanılmıştı. Bu sırada Hazreti Ali ile birlikte ha reket eden kuvayı asliye de muvasalat k ve akibet tamamen kaybolacaktır.) va!fak olması imkânını veren diğer bir etmiş ve Ali, Muaviyeye bir heyet gön Geniş ve lânetsiz bir hakikatin telkini,|nokta da, Hintlilerin vadi halkı olma! germek istiyerek Muhsin oğlu Beşir ile kötüsüne ye en karanlığına düşmüşler! z dir güneş altında dağılan buz kütleleri gi|ları dolayısile rehavete meyyal bulun-| sait ibni Kays ve Şebti göndermişti. sr'dinlerin kurunu vustasından daha mu|bi halkın gözündeki vehim ve hayalet|malarına bedel Birmanların kavi, €*-| Bunlar, Aliden talimat istemişler, ona: az karanlıktır? | Fakat hürriyet için ve hakikat uğ-| rupa kanlarını verenler insaniyete ha- lâş getişeceklerdir. Şehitlerin en büyü Bü fikir've hakikat uğrunda hayatını; verendir. Kurbanların en mübecceli, fi kir hürriyetini ve insnnı ahlâk taassu. buna karanlığa ve nolksanlığa karşı mü dafag'ederken yapılan kurbandır. Kurban, hakikati telkin etmenin en yüksek ve en faziletli yoludur. Bir hakikat söylemediğiniz zaman: Barşmızdakine telkinle, iknala ve delil Te doğug yola sevkedemezseniz, elinizde iki çare kalır: Birinci yol onu cebirle, şiddetiş kolunu bükerek hakikate sev- ketmek yoludur. Fakat bü yol kinleri ve husumetleri körüklemekten başka hiçbir işe yaramaz. Hakikat hiçbir yer de cebirle ve şiddetle ebedi bir surette yerleşmemiştir. İkinci yol hakikatin ve aşkın kuvve.) tiöden başka kuvvet tanımamak ıstıra br kabul etmek, ikna uğrunda nefsini feda etmek yoludur. Fikir hürriyetleri! nin dünya Üzerinde yayılması yalnız bu yolda olmuştur, ve bu yolda olacak! tır, Fehmi Kubilây, milletimizin açtığı fikir ve hürriyet inkılâpları yolunda, bizim çok muhtaç olduğumuz feragat! ve fedayı nefis ahlâkının, aşk ahlâkr nin feci fakat yüksek bir timsali olmuş tur. Bilelim ki kahramanlıkların en büyüğü ümit için ve gurur için kahra- manlık değildir. Fakat yalnız hakikati için ıstırabı kabul etmekten, davası uğ! runa kurban olmaktan doğan kahra- manlıktır. Bilelim ki hiçbir mefküre na! zariyelerle kalplerde yer tutamaz; ve beyanpamelerle vicdanlara giremez. Hiçbir dava, oturulduğu yerden tembel €e telkin edilemez, ve tehlikeyi göze al| mgdan millete malettirilemez. Yalnız! ve,yalnız fikrinin akibetine katlanarak bir fikzi telkin etmek mümkündür, Da vasr uğrunda tehlikeleri göze alarak ve hâkikat için ıstıraba tahammül ederek bir mefküreyi yerleştirmek ve millete malettirmek kabildir. | Fehmi Kubilây bizim için bir remiz! dir: Çünkü biz ortaya attığımız fikir) bulutlarmı elbette dağıtacaktır. Vatandaşlar! Taassuba ve karanlığa karşı lânet etmeyiniz: Fakat noksanlı- ğın kemâle kârşı mukavemetlerini ta-i bii görerek onu affediniz, Ondan ümit var olunuz. Hakikati süngü kuvvetile| değil fakat yalnız aşkın ve vazifenin kuvvetile telkin et, bu ıstırap abidesini takdis ediniz! Çünkü zafer için yapan kırıldığı zaman meyus olacak, sukutu hayale uğrıyacaktır. Fakat aşk için ya pan asla meyus olmuıyacak, her kırılışi tan sonra yeni başlıyan yola çıkacak; aşk için yapan kırılanlarm fedayı nef- sinden yeni kuvvetler alacak; akibet aşk için yapan zafer istemeden zafere vâsıl olacaktır. Fehmi Kubilây hakikat, hürriyet ve insaniyet aşkının şehididir.! İnsani ahlâk için cidalimizde onun tas virini başımızın üstünde bir timsal gi- bi taşıyacağız! Medeniyet binası, haki katten başka rehber tanımıyan büyük kurbanların omuzları üzerinde duru: yor. Galile, Kampanella, Brüno, Jan Hüs olmasaydı Avrupa medeniyeti ku- runu vusta barbarlığından bir adım dı şarı çıkamazdı. Çapakçurda şehit olan Zeki, Mene- mende şehit olan Fehmi Türk milletin de başlıyan insanieyt ve hürriyet cidali nin henüz daha yüksek şuur sahasına igirmemiş olan ilk kahramanlarıdır.İçamaşırlar yıkannıca biraz sararır, Sa-| iTürk medeniyeti, bu ıstrrap yolunu ta-İyr boyanın refiki mavidir. Yani sarı kip eden hakikat şehitlerinin omuzla- rında teşekkül edecektir. Hakikatin şiddetsiz ve cebirsiz tel kinine başlamak; kin ve husumet yeri ne yalnız hakikat ve insaniyet #şkınal|iki türlü karıştırılır (1) cemi usulü, (2) mıştı. Sait konuşmak dayanan bir cihada girmek için bu mil|tarh usulü (yani beyaz ziyadan muay|üeüncü murahhası ona imkân vermedi li Kerbelâ hadisesi bize en beliğ bir da vet hitabesidir. İptidai hislerimizin zincirinden kur. vik ve azimkâr dağlılar olmasıdır. Bu muhtelif esbap düşünülecek olursa Rangon isyanmm Hint isyanları gibi kolay kolay bastırılamıyacağı ve İngi- liz hükümetinin nihayet ihtilâleilerle uzlaşmak yolunu ihtiyar edeceği kana- atine varılır, Meselenin yalnız bir noktası meçhul dür. Rangon teşkilâtınm vüs'at ve kuy veti İngiltereye ne gibi mütalebeleri kabul etirecek derecddir. Ve bunların takip ettikleri gaye nedir? Eğer gayele ri tam bir istiklâl ise bunu elde edecek istihzarat yapılmış mıdır? Bu ciheti yakında hadisat meydana koyacaktır. M. Gayur Çamaşır ve çivit 5 — Niçin beyaz çamaşırlarda givit| kullanılır? l Doğrusunu söylemek ( lâzımgelirse çivit beyaz çamaşırları tamamile beyaz. yapmaz bir az mavimtrak kılar, Çivit kullanmamızın sebebine gelince, beyaz) ile mavi muayyen nispette karıştırılır. sa beyazımtrak renk hüsil olur, İşte! bundandolayı çivit kullanılır. Renkler yen şunları çıkarmakla.) Biz ekseriya Jikincisine şahit oluruz. Meselâ bir ku- maşın mavi görünmesinin sebebi, Ku- — Ona bir şey vadetmez misin? Diye sormuşlar, fakat Ali: — Siz gidiniz, onun ne vaziyette ol- duğunu anlayınız, vaziyeti onunla mü- nakaşa ediniz! Demekle iktifa etmişti, Beşir, sait, Şebet (Ali) nin ordugü- hından hareket ederek Muaviye tarafı na gittiler. Onun tarafından kabul © Tundular. Evvelâ Beşir söze başladı: — Muaviye! Dedi, dnüya dediğin ça buk zeval bulur. Hesap verecek, ceza bulacağımız gün uzak değildir. Onun! için ümmeti tefrikaya uğratmadan, ka ını dökmeden evel düşünmeli ve kork malınız. İ Muaviye, Beşirin sözünü keserek ce vap verdi: — Bunları niçin seni gönderen zata lemiyorsun da bana söylüyorsun? | Beşir devam etti: | — Çünkü beni gönderen zat senin gi bi değildir. Kendisi makamının ehlidir Fazileti, diyaneti, hizmetindeki akde- miyeti, Resule karabeti itibarile ona te fevvuk edecek bir kimse yoktur. — Sadede gel bakalım! Bana ne de mek istiyorsanız?.. — Sana Allahtan kork diyoruz! Ali senin amca zadendir, Seni birliğe da-| vet ediyor. Bu hattı harekette selâmet; vardır, Muaviye cevap verdi: — Osmanın kanını bırakalım Buna imkâ yoktur. Beşir sözünü bitirmiş ve cevabını al istedi. Fakat mı? Kendisi söze başladı ve: İ — Muaviye! Dedi, arkadaşımıza ver diğin cevabı münakaşa edeceğim. Biz senin maksadını anlamıyor, değiliz, tulup, ruhumuzu kin gibi safil bir ihti rasa esir etmemek lâzımdır. Halkın hu| maşa tatbik edilen boyanın güneşin be-İsen halkı iğfal için, halkın hırsını tah- sumetini demagojinin yaldızlı ve güneş yaz ziyasından birleştikleri zaman ma-İrik için, halkın sana itantını temin İ- edebiyatile körüklememek; itidal, sükü|viyi hâsıl eden şualardan gayri şuala- çin bir çare aramış, aramış, nihayet on net ve m ve İm rı çıkarmasıdır. Birleşince beyaz ziya m Kalır le onun esi nız muhal ve yalnız ahlâkın)... nı isteyelim, davasını bulmuşsun. Bir telkin etmek lâzımdır. Tanssuba, nok. kei a e m sürü beyinsizler sana inandılar. Allah! sanlığa ve zulmete karşı bü büyük me- renkler) denir. İşte bundan dolayı gü tan kork ve ehliyet sahiplerine karşı! sale ile yürümek; Fehmilerin ve Zeki.|p€$ ZiYyasmda mavi görünen bir kumaş) iddialarda bulunma? İ lerin ıstırabını içimizde duyarak, insajelektrik limbası altında veya bir oda! o Muaviye bu sözlerin altında kalma- ni ahlâk cidaline girmek lâzımdır! da rengini değiştirebilir, ağ — Ben senin kadar terbi) yinsiz bir adama tesadüf eti kere kendi arkadaşının sözü Arkadaşın şerafetile, siyad gatile senin çok ilerinde bir duğu halde sen onu sustu! yesizliğ! en çirkinini göst terbiye dairesinde söz sö) en müstehmin şekilde idarei ti. Defol buradan. Senin lara kılçtan başka bir şey yo” Bütün murahhas heyet kıp gitmek mecburiyetinde Tar, Heyet geri, dönmüş ve Hazreti Aliye anlatmıştı. İki rasında muharebe vuku bula€ Sulh teşebbüsünün akamete sından sonru müsademeler tr. Ali büzan Eşterle, bazam” larile Şam ordusuna hücum karşılıklı hareketler vuku du. Hicretin 36 ıncı senesi bu mişti, Ali, Muaviye harekâtı # ayında başlamış, bu ay bit dar devam etmişti. Fakat bu rebe istemiyerek vuku bulan, İraf ta döğüşmekten hoşlanm Hece ve aruz Veli Nurettin son gün” yazdığı bir makalede, zamandanberi temas edi bir babse vezin bahsine etti, Cenupta ve Garpte seyahatten yeni dönen bu daş, makalesinde aruz kor yapıyor ve “manzum larda bir parça aruzda sakl,, diyordu. Kâzım Nat buna itiraz etti. Valâ ona bir cevap halde gazeteler arasında şU lerde yadırgayabil eceğimi hadise, edebi bir mün meydan aldı demektir. Aruzu bir genç, heceyi orta yaşlı muharrir mü ediyor Bana kalırsa düşmanlığını İ ğimiz aruz hayatımıza girmiştir. Hâlâ terkedemediğimiz lun çalışına kulak verin: — Dadan dadan dada danda dadan dadadan. (Mefailün failâtün mefailün 4 Yahut: — Dandan da dandan. (Müsteti'lâtün müstefldrün) Veya: Dadan dan dadan dan dağ (Fuobin fudlün Tvol) Sonra tramvay çanı. O di defa önüne çıkanları kaçırtır: — Tran tran! (Mefailön!) Yabu ne diye ileriye ruz? Nâzım Hikmet bile en” bur mısramı aruzla yazı “İniyor kayık, çıkıyor kayık, (Mütefsilün mütefailün) ... Bir karar Gps kongresi 16 nun milli ta oynamasını (o menelmiş. mizah muharrirleri gibi anlamadığım için bu hakkında öyle hatırı söz sarfedemiyeceğim, yalınız şu var: Eğer bunlar o milli muhtaç iseler, bu ceza olur. Yoook, milli takım b muhtaç İse. Toplu ”