a A VA YY A A MN — 4 —VAKIT 13 Kânunevel KIT 0 4 9 AE BA vaar sne BAE! aye Borçlular ve hapis Dresden: 8-12.1930 Bizde münakaşası kapanmamış he. nüz çok çok ehemmiyetli bir ce- miyet ve iktımadiyat o meselesi var, alacaklı borçluyu hapsettirebilir mi? Mer şeyi yalnız odişarısma göre! muhakeme edenler (için mesele yok gibidir; niçin hapsettirmesin? Borçlüyu neden sıkıştırmamalı? Ar) sın, bulsun, ödesin. Böyle bir şey elin. den gelmiyorsa “ceza,, sını görsün, Bü- tün hukuk sistemini yalnız “ceza, ile &tymetlendirmek; bugün ortadan kalk- mış eski mektebin sopalı terbiyesine çok benzer. “Medeni haklar,, ,kuruntu- nun, hayalin çocukları değildir. Bunun büyük bir tarihi vardır. Bunu bilmeden yapılan muhakemeler, elbette, müsbet bir kıymet temsil edemezler. “Medeni hak merhumu,, nan bütün inkişaf saf- hak mefhumu,, nun bütün inkişaf saf. yetlerin iktisadi oluşu ile ayrılmaz bir birlik teşkil eder. “Borç mefhumu,, nu anlamak için de bundan başka bir yol yoktur ve olamaz. Borelünun vaziyeti yalnız modern cemiyetlerde değil eski cemiyetlerde bile çok ehemmiyetli hu- kuki münakaşalar uyandırmıştır. Eski Ellas filesofu Eflatun “cümhuruiyet,, « dmi taşıyan kitabımda, Aristotelis de “Politika,, sında borçlunun hukuki va- ziyeti ile meşgul olmuşlardır. Elen es- kizamanının en ehemmiyetli devlet ve cemiyet meselelerini tahlil eden bu iki kitabım ana çizgileri baştanbaşa iktısa- didir. Eski Isparta kralları Ağis ve Kle menes ayni iktısadi zaruretle “borç, “meselesini halletmiye çalışmışlardır. Deyrimizin cemiyeti kurulurken Ialye- da, Fransada, İngilterede, v. s., gene ayni borç meselesi çok büyük bir rol oynâmıştır. Halbuki bizde, derin bir *e- essürle görüyoruz, “ borç meselesi,, çok indi bir şekilde muhakeme ediliyor, ce- miyetlerin içtimai ve iktsadi oluşuna €hemmiyet bile verilmiyor. Böyle huku- ki münakaşalardan müsbet faydalar beklemek; her şeyi çok pembe görmek demektir. Biz en kısa yoldan gidebil mek için borçluyu her şeyden evel iktı- sadi bir fert olarak münakaşa etmiye alışmalıyız. Bundan başka borçlunun! ,yalnız devlete karşı mes'ul bir vatan daş olduğunu da bilmeliyiz. Borçlu; her şeyden evel bür bir insandır. Onu! azat etmek hakkını alacaklıya vernik demek; insan hürriyetinin manası anlamamak demektir. Hususi borçlar) için İstenildiği vakit hapsedilebilen bir borçlu, aşağı yukarı, tabii hürriyetin- den mahrum bir insan sayılabilir. Muh- telif şekil farklarını bir tarafa brrakır. sak Ortazamanda ferdin hukuki vazi- yeti böyle idi. Halbuki Orlazamanın yı- kılışmı hazırlıyan sebepler tamamı ile iktisadi değil mi idi? Bütün bu sebap- leri burada saymıya imkân göremedi Zimiz için yalnız Fransız inkilâbını ha- tırlatmak isteriz. Eski feodal sistem (derebeylik) e göre düşünülmliş bir in- sân ve vatandaş hakkı ile bugünkü hak telâkkisi arasında çok büyük farklar) vardır. Bizim Cümhuriyet devletini ya- ratan büyük inkilâbımızın kudretli ma- nasımı anlıyabilmek için eski Türk kö. yünü gezmiş, onun hususi borçlar yü. zZünden çekmiş olduğu ıstırabı bilmiş ol- mak icap eder. Osmanlı Padişahlığını tutan, ona kuvvet veren mütegallibe si- nıfı nasıl teşekkül etmişti? Mütegallibe yalnız kendiliğinden mi türemişti? Ona temel veren bir hukuk sistemi yok mu idi? Osmanlı devletinin âşarı, borç hap- iğ) em Hikâye | San'at Eseri Rus Hikâyesi « Çebof » dan; Dünkü kısmın hulâsası : Doktor “Koshelköv, anasının kıymetli evlâdı olan *Sahı ri ediyor. “Saha ,. Taktı ve doktorun emeğini para ile ödeye: vaziyette. değildir Babasının ve anasının aan'atı iktzası el» e bulunan bir antika heykeli dok- tra bediye etmek istiyor. Bu hediye çiplak iki kadını temsil eden bir statü- dür. Doktor taassup sevkile bunu kabul etmek fikrirde değildir. Fakat çocuk ıs rar ediyor. Ve eğer kabul edilmezse kalbinin kırlacağım söylüyor . Doktor çocuğun ricalarını reddedemiyor. Siz benim hayatımı kurtardınız... Biz de size aziz bir hatırayı taşıyan bu lerind Nakleden : Hasan Şükrü danı aldı ve dostunun evine gitti. *. — Sabahlar hayır olsun dostum. Zahmetine ve emeğine teşekkür etmeğr! geldim. Benden para almıyacağına şüp) hem yok.. Bunun için sana çok lâtif bir! şaheser hediye edeceğim.. Avukat bu kiymetli eser hakkında! memnuniyetini gizliyemedi. — Ne harikulâde bir eser... Yarabbi, artistler kafalarmdân ne güzel mefhum- lar taşırlar. Ne kiymetli mevzular ibda ederler. Hakikaten cazip bir güzellik karşısındayım... Bu güzel heykeli tere den aldın?,, Avukatın bu neşesi çok uzun sürme-i di. Vecdü istiğrak hali pek az sonra ni- hayete erdi ve onun yerine bir korku kalm oldu. Ürkerek kapıya baktı. — “Fakat ne yazık! Kabul edemiye-! ceğim. Dostum maalesef geri götüre- ceksin.,, Doktor telâşla sordu: kıymetli eseri hediye ediyoruz. Yalnız bunun diğer bir eşini veremediğimiz- den çok müteessirim.,, — “Çok teşekkür ederim. Küçük dos! tuni.. Annene de teşekkürlerimi söyle fakat Allah aşkına ısrar etmeyin.. yu- pamam.,.. Küçük çocuklar bu odaya gi- rip çıkarlar. Ve kadınlar daima bura.) o— Niçün?. sını ziyaret ederler. Fakat peki.. Ma-| o— Çünkü... çünkü. Annem beni sık dem ki arzu ediyorsun oraya bıraki..'sık ziyaret eder de... Hem burası hiç boş Seninle münakaşa edecek değilim... kalmaz müşterilerim dalma buraya ge — “Başka bir şey söyleme doktor..İlip giderler. Hatta hizmetçilerimin na- Şamdanı buraya, bu vazonun yanına)zarında bile küçük düşerim.. ,, koyunuz. Fakat ah. Ne olurdu? bul o— “Mazeretin makbul olamaz. Bu- eserin eşini de bulabileydim.. ne ise.İnu reddetmek pek ayıp olur dostum. Allaha ısmarladık. Doktor... Böyle bir şahesere lâyık olduğu kıyme- “Sasha,, Ayrıldıktan sonra doktor|ti vermeyip reddetmek sana yakışmaz. önündeki san'at eserini uzun uzun tet-| Bak ne canlı, ne cevval ne güzel bir ifa- kik etti, desi var;.. Biğer bunu almazsan kalbi — “Çok güzel!,, diye düşündü. Ne-| mi kırmış olacaksın. ,, tis bir eser... Bunu sokağa atmak doğ-| — “Ah dostum.. Olurdu, olurdu am- ru değil. Fakat muhafaza etmeğe delma... Hiç olmazsa boyanmış olsaydı ve cesaretim yok... Ha. Kolayı var. Biciyashut incir yapraklarile örtülseyd... başkasıma hediye ederim olur, biter.. Fakat doktor onu dinlemedi. Garip Fakat kime?.. garip jestlerle odada dolaştı, dolaştı Düşündü, düşündü nihayet krymetli|sonra kapıdan fırladı gitti, Bu kıym t- dostu avukat “Ukor,, un bu iş için pekili san'at eserinden kurtulduğu için £*- muvafık olduğuna karar verdi. Onalniş hir nefes aldı. bir dava meselesinden borçlu idi. Doktor gittikten sonra avukat şam | —“ANA, dedi.. Onun çok samimi dez. muayene etti. Ve sonra İtu olduğum için para vermek doğru de-|lapkı doktorun yaptığı gibi bu belâdan, gil. Onun yerine nezaketsizlik ve kaba-İnasıl kurtulacağını, kime havale edece Uğın bu şaheserini hediye ederim olur,jğini dişünmeğe koyuldu. biter.. Ve buna tamamile lâyık bir a-| — “Çok güzel bir eser. Onu dişorı damdır,,. atmak hiç doğru değil.. Fakat muhafa- Kararını hemen tatbika geçti, Şam.İ|za etmek de imkân haricinde... Ne yap serin eenera ws İmar. Bilmem ki?.. Kolayı var. Başka YAZAN : Ömer Rıza iğ en | — 88- Ona biraz dikkat et, yaran ka panmak Leylâ burada bir kaç gün kaldı. Ken geceyündüz tedavi olunuyor ve günden güne iyileşiyordu. Artık yatak- tan kalkıyor ve manastırın bahçesinde dolaşıyordu. Babasmın kim olduğu me- selesi onun zihnini iyice sarmıştı. Onun gecegündüz merak ettiği mesele bu idi. Hatta Makusu görmek için Şamu kadar gitmeyi düşünüyor ve başka her şeyi ihmal etmeyi göze alıyordu. Leylâ bir gün manastırm damına çıktı. Ve buradan etrafı kolladı. Görü- len sahanın nihayotuerinde büyük bir ordugüh görülüyordu. Çadırlar kurul. muş ve bir takım bayraklar dikilmişti, Develer etrafta otluyorlardı. Bu ord - güh muhakkak hazreti Ayşenin ordu. gâhı idi. Leylâ bütü ngün etrafı tarus- sut etti, düşündü. Kendisi az çok iyiley-! mişti, Yürüyebiliyordu. Belki de bir hayvana binebilir ve bu orduya iltihak ederekk hazreli Ayşe ile karşı karşıya gelirdi. Akşam üstü rüzgâr biraz soğu- muş, Leylâ da odasına inmişti. Burada- ki bütün zahitler ona çok iyi muzmele ediyor, onun istediği gibi her tarafla dolaşmasına mani olmiyorlardı. Leylâ o gece bu türlü düşünceler geçirdi, Ertesi gün onu manastır relsi olen başrahip muayene etmiş: — Biraz dikkat et! Yaran kapan. mak üzeredir. — Hayvana binemez miyim7.. — Birkaç gün daha sabret Gerisi kolaydır. Leylâ kabul etti, Ve her gün gibi manastırın bahçelerinde ve tarlaların- da dolaşmakla iktifa etti. Manastırın bahçeleri ve tarlaları uzun bir saha kapiryordu. Leylâ, haylice ilerlemiş. burada durmuş, ve uzaktaki tepeler ü. zerinde başka bir ordugâh görmi Burada da çadırlar kurulmuş, bayr lar Teylâ vaziyeti hiraz daha tetkik « mek için bir tepeciğe çıkmış've etrafa bakmıştı. Bunun ikinci bir ordugâh ol; duğunda şüphe yoktu. Muhakkak ki bu ear se erten Sesen meram rammnma en sak 0208 eat Hera Gelişi Güzel müteygallibeden, köy çekirgelerinden|birine hediye etmek... Bu fikir çok iyi. kurtaran bir inkılâp, ki rine derse de İHemen “Shoskin,, e gitmeliyim, O rezil sin, bunu yapamaz. Bir Türkün hürri-|böyle şeylerden hoşlanır... yeti ile istediği gibi oynamak hakkını ve ele geçirmiş bir adam; istihsal hyaatr| OO akşam hiçbir tarafta ruyi kahul mız için de tehlikelerin en büyüğüdür. göremiyen şamdan meşhur komik“Shos Fiat onun elindedir, her şey onun elin-İkin,, e takdim edildi. dedir. Biz böyle insanların ortadan| (o Komiğin odası bir sürü. insanla do- kalkmasına çalışıyoruz. Borç hapsi ile|lup boşalıyordu. Ve orada dâima kıs-| Jreyıf karakterlilere yeni bir soyguncu-'rak kışnemelerini andıran kıvrak kah- Tuk mektebi açacak değiliz. Türk yurdu) kahalar duyuluyordu.. "için çocuklarını yurt hudutlarında bil.) (o Aktrislerden bazıları içeriye girmek mediği bir dağın, görmediği bir ırma-liçin müsaade istediler. “Shoshkin,, in Eın yanında bırakmış köylere yeni bir kaba ve gür sesi cevap verdi: çekirge sürüsü musallat etmek hiçbir (— Hayır, hayır girmeyin. Henüz inkrlâpçınım aklından geçemez. Artık giyinmedim.. bilmeliyiz: Cümhuriyet; kurtaran, can) & San'at eserini dikkatle muayene et- landıran bir kudrettir, esirleştiren, YÜ? tikten sonra omuzlarını Silkti, Elini solduran bir kudret değil. İsmet Paşa salladı. hükümetinin hazırladığı iktisat prog»! o — “Fakat bu bana gelmez. Ben ne mı bunun en büyük delilidir. Borç hap-|yapayım?. Ben hususi bir apartımanda sini bir hukuk prensibi gibi kabul eden-İoturuyorum. Akirisler sık sık ziyaret! ler ecnebi bankalarının Türkeli'nde oy-|ederler. Bu bir fotoğraf değil Ki onu! nıyabileceği vaziyeti de hesaba katma'/örteyim.. si olmasaydı Türk köyü çoktan başka)|lıdırlar. Biliyoruz, onlar bunu istemi: o “Peruke, leri yapan adam atıldı: bir hayat devrine girmiş olacaktı. Sa-| yorlar, İstedikleri şey, galiba, yalnız ray Türk köytinü elinde tutan kara (a- ziletlilerle onun için iş görüyordu. — Onu niçin satmıyorsunuz?.. Bura- Türk köylüsü. Böyle garip bir vatan-/da bir ihtiyar kadın var. Böyle antika kardeşliği zihniyeti yeni Türk devletin.|lara pek meraklıdır. “Smirnova,, ismin- Türk inkdâbı; âşarı, borç hapsini kal-İde yer bulamaz. Hukuk nazariyelerinilde dul bir kadındır. Merhum kocası da dırmakla çok ehemmiyetli bir meseleyi kendilerine oyuncak yapanlar, arkada|bu san'at ile meşgul olurdu. Oraya gi- hâlletmiş oldu. Artık bundan geriye dö-İkalan şeyleri hasretle anarlar; büylik|diniz herhalde memnun kalacaksınız. nülemez. Türk köyü ile temasa gelebil- mek için Cümhuriyet devletinin her. Türk inkrlâbını yaratan hukuki ve içti-| o“Komik, de ayni nasihati tekrar mat sebepleri daha yakından tetkik etletti.. hangi bir mütegallibeye ihtiyacı yok-İmeğe çalışmalıdırlar. Türkelinde çeşit tur, Bazılarının hâlâ sebeplerini tahlil çeşit hususi borç olamaz. Istihsul ve ik- edemiyerek istedikleri hususi borç hap-|tısadiyat hayatında A İçin moratorium., si, Türk Inkilâbını derebeyleştiren çok/B için banka borcu, C için hapsi icap tehlikeli bir yoldur. Türk köyünün bu-Jettiren borç olamaz. Biz yeni bir iktrsa- Avukat söyledikleri yere gitti., .. İki gün sonra dektor “Keshelkov., dairesinde oturuyordu... Tasarrufa dair ektebin birinde bir talebe, hocasına sordu : — Efendim. Yoklamalar ne zaman yapılacak ? — Ba hafta içinde! — Tasarıuf (Ohaftası içinde demek, O halde numaralarda azami tasarrufa riayet edersiniz. Bolu değil, Bor! Ge Darülbedayiden bahse- deceğim ve ihtimal Selâmi İzzet,benim, yalnız kendisinin an- ladığı bahse karıştığıma sinirle- nerek Akşamda orijinal nükteler savuracak. Yeni bir oyun oynanıyor: ismi “Geçti Bolunun pazarı, Halbu- ki bu pazar, hakikatte Falih Rıf- kı Beyin intihap dairesinde de- gil, Bordadır. Bu iki kelimeyi ih- tiva eden atalar sözüde, bilir- siniz, şöyledir: “Geçti Borun pazar, sür eşeği Niğdeye! ,, Anlaşılıyor ki o Darülbedayiin bir eşeği olsaydı, nereye sürece- ğini bilmiyecekti. anmenanee anraanasaasanra sena savasa eserse: ArA AAA nın eşini buldum. Annemin bahtiyarlı- Birdenbire kapı açıldı. Anasının bi-İğma payan yok.. Bilirsiniz ki ben anne günkü sıkıntısı horç hapsinin kalkma-İdi esirlik devri aşacak borç hapsini,|ricik evlâdı olan “Sasha, odaya girdi..|min biricik evlâdıyım.. Hayatımı da si- sından değil, doğrudan doğruya bey |Türk inkilâbınm büyük manasını düsü-| Şen ve'şatır idi... Elinde gazete kâğıtla.İze borçluyum... nelmilel mahreçlerde hüküm süren şid-|nerek, tam bir nefretle telâkki ederiz. detli buhrandan ileri gelmektedir. Böy-|Türk köyünde yalnız Türk devletinin, le buhranlı bir devirde borç hapsi peklTürk Cümhuriyetini otoritesi vardır ve az bir zaman içinde eski mütegallibeye|bu ötorite mütegallibenin oyuncağı ola-|içindeyim bilsen... Ah ben ne mesut Gir) İ çıktılar rahmet okutturacak yeni ve inlolâp içinlmaz. Türk inkılâbına hürmet edenler, |insanmışım. Benim ne parlak bir taliim|mek için ağzını açtı. Fakat tek bir ke'i- Ikisi de kalktılar, yola varmış yarabbi;.. Sevinel düştün bir ke-|me söyliyemedi. Bu şaheser karşısında çok tehlikeli bir mütegallibe sınıfı ya-|yalnız, böyle düşünebilirler. ratabilir. Türkün yaratıcı kavvetii M. Nermi rma sarılmış bir paket vardı... Nef esnefese söze başladı: — “Doktor. Ne büyük bir saadet re doktor. Size hediye ettiğim şamda- “Sasha,, nihayetsiz bir sevinç içinde! elindeki şamdant doktorun masasma koydu. Doktor yutkundu. Bir şeyler söyle- nalaka kudreti uçup gitmişti!... üzeredir orduğâh (Ali) ye aitti, Demek ki iki *” raf karşılaşmak ve belki de döğüşMÜ 'üzere İdiler. | Biraz ileride bir adam ordugükf” ayrılan bir deveyi kovalıyor ve onü ikale mak için uğraşıyordu. l Leylâ ona yardim etmek İçin ye? muş, deveyi vakâliyarak boynuna 88 mış, fakat bu hareket sarsmış, vücudunda bir şeyin yırtıldığım hiss * mişti, Demek ki yara tekrar açılm” |Deveye ta mbu sırada yetişmiş, fakat iLeylâ da yere beyhuş düşmüştü. Devenin sahibi genç Arap, ayıltmak için uğraşmış, Teylâ açar açmaz ona sormuştu: — Kimlerdensin? — Kays oğullarından. — Bu karşıdakiler kini? si " — İmam Alinin ordusu. — Nereye gidiyorlar?,. — Basraya. Orada hazreti Ayş# karşılaşacağız. —Harp mi, sulh mu? — Orası belli değil. V — Sizin ordunuz kaç kişi — Otuz binden fazla. / — Şimdilik yalnız sulhu düşünü” ruz. Hiç bir taraf öteki tarafla bö” etmek fikrinde değildir. k Bu sözler Leylâyı memnun etmiğ ona biraz kuvvet verir gibi olmus” Leylâ, tekrar sordu: vi — Demek ki sulh niyetile gelif” SUNUZ. (4 — Evet. Karşı taraf da ayni fik” dir. / Leylâ bu maltmatı aldıktan s0” geri dönmeğe çalışmış, elini yarasi” üstüne koyarak yavaş yavaş yeti bildirmiş, o da durmadan onu rar yatırmış ve tekrar tedaviye ag : Ebu Bekirin oğlu Mehmet ile oğlu Küfeye vararak deruhte vazifeyi ifa etmişlerdi. Herkes # toplanmış, oranın valisi olan Eşari r gelmiş; Mehmet, Alinin mektubu” kumuştu. Ali, herkesi kendisine ka davet ediyor ve kendi etrafında Kğ lanan vahdeti ihlal etmemelerini yordu. Fakat bu halk bu davete elf” miyet vermemiş ve onu tam bir JâkA' ile karşılamıştı. Cemaatten biri kalkmış ve amm" fikrine tercüman olmuştu? kati — Efendiler, siz bizi fitne ve davet ediyorsunuz. Bizi kardeş p dökmeğe çağırıyorsunuz. Bu daveti bul etmiyeceğiz. , Daha sonra bizzat Eşari kalkın da ayni mealde sözler m Buna karşı Mehmet İle ei ayağa kalkarak Eşariye şiddetli söylemişler, ona: # — Bu senin yaptığın nedir? Şen 4 diye halkı bizim aleyhimize tahrik miş, ne diye herkesi bizden soğut”” sun?.. Ayıp değil mi? sö Demişler, hatta daha şiddetli onlara dedi ki: — Evlâtlarım! Biz bir kimse 1l€ © yf meyiz. Siz buradan gidin de ai katillerini bulan ve onlara Wi verin. Ondan sonra bizden imdat © yin! O zaman sizinle konuşuru# Mehmet ile Caferoğlu, muhiti? hareket uyandırmak istemişler; & Tkisi de durmadan geri Vaziyeti hazreti Aliye naklettile” bu sefer, İbni Abbas ile dedi Onlara vaziyeti anlattı, Sonra — Haydi ikiniz gidiniz, EşariYi irünüz. Onun vaziyetini tebdil İtemin ediniz. ş feye vardılar, — (Bitmedi)