a bül Ar > i li | : i 4 j * Ma ra eş AKIT Başmuharririmizin seyahat intibaları DED AN DE A Kl Şa RAM Ü Us tarafi birinci seyulsmızda | ıymi zamanda en samimi dostlu- ğunu kazanmak gibi bir mazha- riyet elde etmiştir. Bu mazhariyetin en büyük sebebi memleketimizin hudutla- rı baricinde hiç bir siyasi men- faat aramıyan en samimi (o bir | sulh siyasatini takip (etmekte olmasıdır. Türkiye cümhuriyetinin bu sa- mimi sulh siyaseti tamamile anlaşılmış olduğu ( içindir Rosya, Italya, Macaristan, Yu- nanistan, Bulgaristan gibi dahili veya beynelmilel siyaset saha- sında azçok birbirlerinden fark- 'i memleketler oOile aramızda bugün en hakiki bir dostluk sabıtrsı teessüs etmiş bulunmakta- ıd. Şahsım itibarile arzediyorum ki Sinevreden hareket ederek İ- alya budutlarından içeri girer- cen burada dost bir gevletin “öksek ricali ile karşıldğacağı- ızı pek iyi biliyordum. Fakat kat'iyen Italyanın muh- srem, Başvekili M. O Musolini, aymetli Hariciye nazını M. G- randi gibi zevat tarafından gös- terilen hüsnü kabul memölün fevkin- “e oldu. Bilhassa M, Musoliniden sonra ikinci derecede (mühim »ir mevkii bulunan âyan reisi *arafından en yüksek İtalyan “icalinin iştirakile Türk heyeti serefine verilen çay ziyafetinde gördüğümüz samimi ve kıymet- ar teveccüh tezabüratını o hiç tahmin edemiyordum. Kexalik Romadan O Sofyaya giderken burada kardeş Bulgar milletinin samimi dostluğu (ile karşılaşacağımı pek iyi biliyor- dum, fakat buraya (vardıktan sonra gerek halk tabakası, ge- rek hükümet mahafili tarafından E— gösterilen teveccüh ve muhab- bet tezahüratının bu kadar bü- yök olacağını ümit etmiyor 'um. Tevfik Rüştü beyin riyaseti altındaki Türk heyeti Sofyaya geldiği zaman Bulgaristanm he- müz yeni evlenmiş olan genç ve © müstesna kıralı balayı içinde ol- (oynamıyor. Bunları sanki su içtim, a- duğu için hökümet merkezinden yüz elli, yöz altmış (kilometre uzaktaki sayfiyesinde istirahatle © bulunuyordu. Binaenaleyb böyle bir vazi- te her hangi harici bir misa- ile meşgul olamaması pek © tabii addolunmak lâzım gelirdi. Bununla beraber kıral fiz. sırf “Türk Hariciye nazınını o kabul etmek için o kadar uzak bir mesafeden otomobil ile Sofya- ya gelmek zahmetini (ihtiyar etmiş ve bir © fazla süren mülâkat esnasında | Tevfik Rüştü beyi en samimi — iltifatları ile taltif eylemiştir. Diğer taraftan (O Bulgristanın kıymetli Hariciye nazırı Borof hazretleri tarafından verilen zi- - yafetten başka Türk - Bulgar © dostluk cemiyeti tarafından veri- len bir ziyafette hükümet par- tilerinden maada bütün muhalif > fırkalar reisleri ile beraber Sof- en mühüm simaları hazır e muş, aralarında biçbir fırka ve siyasi içtihat farkı olmak- siz bu zevatın hepsi Türk- © Bulgar dostluğunda nasıl samimi © bir ittihat gösterdiklerini isbat © etmişlerdir. Binaenaleyh Avrupa seyahati © esnasında dost memleketlerden geçerken tesadüf ettiğimiz bu samimiyet tezahüralını buraya minnet ve memnuniyetle kayd- ediyrum; ve bu suretle Türk ef- kârı umumiyesine karşı bir kalem vazifesi yaptığıma kani bulunu- yorum . e Kehinet Asm. siz Mihal derdest <dilmiştir. die ,* 4 — VAKIT 6 Kânunevel 1930 buçuk saatten | kâh Marsilyada, kâh Riyo dö Janeyro- da görünür. Kâh Moskorada!. Bu adam ne yapar, ne İş görür? Derdi ne-İkamını alacaklarmış buradan kaç... dir? Casus mudur? çok defa bur juva polisleri onun kılığına kıyafetine kaçmak bakarlar, bir propagandacı zanneder-|dedim... Karı çoktan cavlağı çekmişti, ler. Bir yerde bir gürültü oldu mulOn yedi yaşında bir oğlum vardı. Pa- derhal onun kolundan tutarlar hudut-İraları, çabuk kaçar ve kimse ondan tan dışarı atarlar, amma, 6, trenlerin şüphe etmez diye ona verdim. Koynt- altma girer, rayla vagonun arâsındalna sakladı. kendisine yer bulur, kilometrelerce se- lantiklerde görünür, belki sebep olabilir, fakat onun kılığa,! kıyafete değil, gözlerine, gözlerinin) arayışına bakmalıdır. Ben bu adamım! buralarda dolaştığım işittim, fakat kendisini gözlerinden tanıdım. Görür, görmez kendisini bir kenara çekitim.İ Onunla birkaç votka içtik. şında falan da vardı.. nâsız bir serseri hissini Sonra öyle açıkgöz bir adâm değildi. İşini görmek, dalavere çevirmek onun aklından geçmezdi herhalde. Dalave. nim onunla konuşmam için küfi bir se! bepti, Derler ki, seyahalarm gözlerinde, dolaştıkları iklimlerin parıltısı yardır. Hakikaten çok seyyah gördüm, dünya- yı dolaşmış bir hayli insanla karşılaş- (tam onların gözleri iklimler ve mev- simlerin bir parıltısı ile dalgalanıyor- du. Bu adam bana: r “Parisi gördüm, Riyo dö Janeyroyu silyada hira dürdüm, Bulgaristanda vagonla ray arasında seyahat ettim, Viyanada ismokinli dilencilerin yanm- da kimseden para İstiyemedim, kilr- ğim kıyafetim dilenmeğe müsaitdeğil- di. Nev - Yorkta gazete sattım, Şilide müâden ocuğına girdim derken kılı bile namdan doğdum der gibi söylüyordu. Halbuki dalüvereciler ne tatlı, tatl, ballandıra, ballandıra konuştular. Öy le serseriler bilirim ki, hınzırlar yal- nız tabiate tutkandurlar, Bunda öyle !bir şey de yoktu. Gözleri aradığını bu- lamıyan adamın gözleri idi. Ona dedim ki: “— Dostum sen bu koca dünyada bir şey arıyarsun, “- Doğru dedi, votkasını sakalın dan #ızdırarak, bulamadıktan Sonra, neye yarar ki... Birkaç tane daha yuvarladıktan sonra bana artık lâf söyletmiyordu: “— Dostum diyordu, sen bu akşam Jbeni coşturdun dinle bakalım. Ben, Kırım köylerinden birinde yarıcı idim yarıcı deyip te geçme, şöyle (böyle vardı. Bir arabam, iki beygirim.. işaşırıyor. İlk aklıma gelen şu oldu: mal sahibi bana boyuna: diyordu. Mal sahibinin dediği gibi sat kaçağı sattık. Kaldık mı dımdızlak... bi dedi ki; ŞÜPHE O, kâh İstanbulda, kâh Pariste; yahat eder, Vapurlara atlar, transat-İaskerleri köye akın ettiler. Ben köyün kilisesinin önünde idim, Bir Kazak Polis nafile yere onu arar, çekalyalın kılmç yarumdan geçti, arkadan| nafile yere ondan şüphelenir... Bu adalsüvariler sökün etti, ben, sıvıştım, La- mm karma karışık sukalı, berbat kı-İkat oğlan açık bir kapıdan içeri daldı. yafeti insanları şüphelendirmek için!Daldığı ev, bizim mal sahibinin evi idi. Karma karışık sakallı adam güzellüstüne tırmandım. Evin pencerelerile bir köylü idi. Eh şöyle böyle elli ya-)aifaç arasında pek çok mesafe yoktu. Adamın sözleri, duruşu öyle ma-İdiyordum. Ağacım #ltında da Harak. vermiyordu.İlar kol geziyordu. Gece bir takribini İmal sahibi alt katta kurısına dedi ki, “— Balçef, yandın, Çar kumandan-| larmdan biri geliyor. Sen 905 te bili yorsun ya iİhtilâle giriştin onan İnti- Eh ne yapalım, Allah bize yalnız nasip etmiş! Kaçalım Geldiler, geliyorlar, derken Çar Kaçsam bir türlü, kaçmasam bir tür-! lü, oğlanı bırakmaya gönlüm razı ol- madı. Mal sahibi fena adam değildi amma, oğlanı evde kaç gün tutardı. Sonra da bütün paralar oğlanda idi, koynumda tek bir kapik bile yoktu. Evin önünde bir ağaç vardı, onun Alt ve üst katin konuşulan şeyleri işi- bulup oğlanı evden alacak kaçacaktım. Başka çare yoktu. Gece biraz ilerledi, yukarı odaya re çevirmiyen, Okyanusları, ölkeleri iki yatak serdiler.- Duvarın yanndaki- birer, birer, beynelmilel bir serseri gi-lne benim oğlanı Yalırdılar, ötekine de bi dolaşan adamın sırrı herhalde çok mal sahibinin oğlunu, doğrusu mem- enteressandı. Zaten onun gözleri pati nun oldum, İnsan adamlar dedim. Fa- kat oğlanlar yukarda yatadursumlar, “Sen, tam on ikİ, olunca aşağıdaki ibüyük çalar saati kur, havanı da al ha ivan elile boşuna dör, Bağırtı falano- Tursa ses çıkarman. Sana para getiteceğim. Yarıcının oğlünun üstünde bit hayli para var. Gık demeden hemen bıçağı gırtlağa yerleştireceğim. Se saati kurmayı unutma; Havanı gümbirdet.. Dışarda! gördüm, Boetios Ayresten geçtim, Mar) 5 Kazaklar Besi işidirseş “-— İçerde bir ihtilâler var önü te- mizliyoruz de!.. Duymasalar daha İyi olur. Bu özleri işittikten sonra benim sonu ne olacak diye düşünmüyorum. uşadaki kazak gitsin de pencereye at- layım diye kuruyorum, fakat hınzır herif bir türlü çekilmiyor. Saat on Iki. ye de hayli yaman var. Havan tıklamaya başladı, Ben, ku- lak kesildim, fakat bir pıtırdı oldu. hiç ses çıkmadı... Biraz daha gaçli, havan gene vuruluyor. Saat çalıyordu. Acı bir ses kulağıma geldi; «— Of babal. | Fakat bu ses benim çocuğumun de iğildi. Mamafih pencereden yallah et- tim içeri atladım... Çakmağı çaktım, baktım. Duvarın yanındaki yatakta mul sahibinin oğlu kanlar içinde yatıyordu. Ona sardum: Şunları satıp, savıp Kırıma gideyim, orada belki kendime göre bir iş bulu- rum diyordum. Tarlasında çalıştığım Bir gün, iki gün bir şey çıkmadı. Yan. dım doğrusu. Dördüncü gün mal sahi- “ — Oğlum nerede? Herif cevap verdi: * — Katili. Çocuğumu öldürdün... Namussuz. Beni devriyelere teslim etti. Muhakeme kısa sürdü. Beni mah- epey para biriktirmiştim. bir çocuğum|küm ettiler... Iki sene kadar hapiste) vaziyetimi düşünün bir kere, bakalım! kaldım, çocuğumu birkaç defa gör Rahat değil amma, nasıl olsa geçi-İdüm, fakat bir gün beni hastaneye İnip gidiyorduk. Bir gün ihtilâl patla-| kaldırdılar, senin anlıyacağın timar” İdı, bizim köy allak bullak oldu. Dedi. . İler ki Balçef senin kır atla araba, bi-Jcıktıktan sonra oğlumun bir semti riktirdiğin kapikler yandı... Onu seninmeçhule gittiğini söylediler. Şimdi elinden alacaklar. İnsan birdenbireJonu arıyorum, ona bir şey soracağım. — Neyi kadın kendisine bir şey söy- haneye attılar, ledi mi, söylemedi mi? “— Bundan ne çıkar? <— Ne mi çıkar, cok şey, çünkü ben ben o kadını seviyordum, onun da beni — Balçef sana acıyorum, senin ne)sevdiğini zannediyordum. Eğe çocuğu- zâhmetlerle para kazandığını biliyo-İmu o kurtardı ise şüpheden kurtula. rum, gün geçirme şu malları sat, sav icağım... İ “ — Muhakkak seni seviyordu ki tım, savdım.. Meğer bizim malları, ma)/oğlunu ölümden kurtardı... sahibi kendisi satın almak istioyrmuş! Tımarhaneden “ — Ya çocuk o zamanda su dök- tim... â neyse orası bizim İçin lâzem değil!.İmek için kendiliğinden apteshaneye Biz birkaç akıllı atları, arabayı, kabı/çıktı ise. YAZAN : Örner Rıza | —81— Basra mescidinde Hintli askerlerle cemaat arasında kavga! Fakat Talha ile Zübeyr ve ar- kadaşları beni beklemeğe lüzum görmiyerek Attap oğlunu imam- lık mevkiine geçirmek istemiş- ler camide bulunan Hintli asker- ler buna mumanat için silâhla- rini çekerek onlara hücum et- mişlerdi. Bu yüzden mesçit icinde kav- ga başlamış, askerler öldürül- müş, ben de bu sırada camiye gelmiş bulunduğumdan askerle- re hücum emrini benim verdiği- mi tahmin eden bazı adamlar, beni yakalıyarak bu hale sok- muşlar, sonra beni esir ederek bapsetmişlerdi. Daha sonra be- nim için şafaat eden bulundu undan o mıdır? Yoksa benim Resuliekrem ashabından olduğum yüzünden midir, tabliye edildim. Hemen kalkıp geldim.,, Hz. Ali Hanif oğlu Osmanın bütün bu sözlerini dikkatle din- | lemiş, Osman sözlerini bitirdikten sonra Ali ayağa kalkmıştı: — Hanif oğlu, büyük bir mu- batara geçirmiş, ölümden dar kurtulmuşsun! Bütün hareketle- tinde kiyaset vardı. Yalnız son macerayı beğenmedim. Keşke Mescit içinde kan dö- külmeseydi ve keşke sen bu- hale giriftar olmayaydın. — Benim bu hale giriftar Ool- maklığım birşey değil. Saçım sa- kalım tekrar biter, fakat mesele bundan ibaret değildir. Siz hadisatın gerisini de anlamak istemez misiniz?. rı — Tabi anlamak isterim, Sen tahliye edildikten sona one ol- du? — Talba ile Zübbeyr Basraya girdikten ve mescitteki mühafız- larımızın ve askerlerimizin teca- vüzü Üzerine onları kılıçtan ge- çirdikten sonra Talha bir nutuk irat etö, dediki: “ Ey nasl Biz Hazreti Os- mana karşı icabeden tenkitlerde bulunuyorduk. Fakat bir takım beyinsizler onu muhasara ederek oldürdüler. Bunun faillerini tedip etmek lâzımdır.,, Halktan biri ona itiraz etti ve dedi kiz — Fakat sen debize gönder- diğin mektuplarda böyle demi- yordun? Niçin battı hareketini değiştirdin 7.. Talha ona cevap verdi : — Yemin ederim ki ben size ömrümde bir mektup yazmadım. Yazdımsa izhar ediniz. Fakat bu mektuplardan biride izhar edilemedi, Ondan sonra Zübeyir bir nutuk söylemiş, Os- wanın katlini mevzubabsettikten sonra sizin katilleri takip husu- sundaki gevşeklik gösterdiğinizi söylemiş, onada itiraz edenler bulunmuştu. Muterizlerin biri ona şu ağır sözleri söylemişti: — Hazreti Peygamber öldük- ten sonra siz bir zat üzerinde birleşdiniz ve bizim reyimizi sor- madan ona biat ettiniz. Bizde razı olduk. O ölürken içinizden birini halef göstermiş, siz de onu kabul etmiş, bizde ona muvafa- kat eylemiştik. Daha sonra şura toplanmış, ve Hazreti e “— Doğrusu ben onu düşünememiş-| yor. Ah şu kadının beni sevip sevmedi» ğini bir öğrene bilsem? “ — Bir türlü şüphemi defedemiyo-|ğini bir öğrenebilsem... rum, şüphe beni diyar, diyar dolaştırı-| 1.4. intihap etmişti, Bizde onu kabe ettik, Sonra Osmanı ç rek onu öldürdünüz, ve Aliy* biat ettiniz. Bizde onu kabül ettik. Şimdi ne diye bizi (Ali)il€ dögüşmeğe davet ediyorsunuz” Bu adam taarruza uğramıf fekat Onun akrabası onu bims” ye etmişler ve kurtarmıglardı” Ertesi gün Basranın heman b*” tarfı talha ile zübeyre ilti etmiş, fakat benim uşradığım m8 ameleyi haber alan Cebele atlılarıle birikte onların üzerin* atılmış, iki taraf son dere& i şiddetle o döğüşmüşler nihayet adamın biri Çebel oğlunun bac3” | ğma bir darba indirerek kesip atmış, Cebele kesilen ba€#” ğını kaldırarak onunla hasını VW rup üldürmüştü. nihayet C ile arkadaşları kılıçların mişler, bunlar takip ediler? içlerinden hazreti Osmanın m” i sarasına iştirak edenlerin hepsi katl edilmişdi. 2 Hanif oğlu Osman sözleri bitirmişti. Ali Mehmede baktı — Ebubekirin oğlu! oğlunu çağır. : Mehmet hemen koştu. “Caf oğlunu bularak geldi, Ali oni” rın ikisini emretti: z — Basra elimizden gitti. MW niz hemen Küfeye ha ede cek orada bulunan Eşariye B decek, ona yazacağım bir 'tubu götürecek ve halk ile İ“ İ mas ederek onların bizle iğ İkea nee TCaferoğulu, ile Mehmet nrlanmağa gitmişler. Ali mekt geler ” bunu yazmış, sonra ikisi ve) mektubu alarak çıkmışlardı.” onları teşyi ediyorken şu tali” verdi : — Yazdığım mektubu Gey) ye teslim etmeden evvel pik pe A citte bütün halka okuyacak kı ıslaha davet edeceksiniz. lm de Basraya doğru hareket ©, ceğim. İsi de bu talimatı bir sonra yolala dökülmüşlerdi. met, bu yeni imemuriyetle Leyli ket ediyorken bütün aklı, ? ai nın duçar olduğu tehlikeli yette idi. onu nasıl onun imdadına nasıl Leylâ, Hazreti Ayşe'nin ke) de kalmayarak Basraya ru hareket edeceğini anla sonra Medineye dönmeğe #* vermiş, Mehmede yazdığı tup ile bu arzusunu Fakat onu başka bekliyordu. Osmanm © katlinden z (Mekke) ye gelen Amir maiyetinde Basra ümerasından birçok zevat Bunlar bir gün Hazreti A! ' rafından kabul olun da Leylâda mecliste 2 du. Basralıların, biri, hal ve tavrundan son mütebassis olmuş, H: nin yanından çıktıktan Bun kim olduğunu metçilerin birinden onun tini anlamış, onun Mebm lenmek üzere olduğunu, © »y€ için ya Mehmedin ri de kei Ki & LE o Z Z8 78 EZ B SE Ji Ez iz bir il k ii « a çi e avdet kik etmiştir. * > a li Y a