—— 4— VAKIT 19 Teşrinsani | İsviçrede İktisadi buhran 12 teşrinisani, Cinevre (Başmuharri- rimizden) — Yolda gelirken bunu hiç halarımdan bile geçirmemiştim. Hal buki kâğıt parası altın kıymelinde o- lan ebedi sulh memleketinde de hemen herkes iktisadi buhrandan şikâyet edi- yor. Bilhassa Cinevreliler Lozan, Bal, Zurih gibi diğer mühim İsviçre gehirle- rine nispetle kendilerinin daha müşkül bir vaziyette bulunduklarını söylüyor. Sebep? Sebebi birinci derecede fran- siz frangıdır. Fransız frangının kıyme- ti isviçre farngından düşkündür. Arn- daki fark bir ile beştir. Fransadan ge- len bir yoleunun cebinde yüz frangı varsa İsviçre hududundan geçince pa- rası yirmi franga iner. Cinevre harp- ten evvel bir franga aldığı şey için şimdi beş frank vermek mecburiyetin. dedir. Bu açık zarardan dolayı evvelce Cinevreden birçok mal alan Fransızlar şimdi muamelelerini kesmişlerdir. İsviç reye gelip para sarfeden Fransızlar âr tık eskisi gibi buraya gelmemektedir. Hemen üç taraftan Fransız toprakları ve hudutları ile muhat olan Cinevre bu vaziyet neticesi olarak kazanç mem. baının en kıymetlisini elinden kaçırmış 930 Posta memuru N kleden > Hasan Şökrü — İhtimal ki posla memuru değiş , den 151ç senesinin mayıs âyında idi. (A) vilâyeti dahilinde şimdi tamamile harap) miştir. Ve ihtimal ki (Dounia) ölmüş.| olan bir yolda seyahat ediyordum. O zâ|tür diye düşündüm. Zihnimden ani bir man içtimai mevkiim itibarile düşkün|fikir geçti. Düşündüklerimden biri ya- bir halde olduğum için posta arabala- hut diğeri olabilirdi. Müellim bir hissi rında ancak iki beygirin kirasını vere kablelvuku içinde (A) İstasyonuna gel- sir altında bulunduğu anlaşılmaz mı? Jonun zevci idi. Onunu hemşiresi Mey biliyordum. Bu sebepten posta memur- dim. Hayvanlar eski posta dairesinin ları bana ekseriya fena müamele eder- önünde durdu. Odaya girince müsrif lerdi. Ben de hukuken bana âit olma-levlât hikâyesini tasvir eden tabloları sı lizimgelen şeyleri pazu kuvvetile al- derhal tanıdım. Masa ve yatak ayni mak mecburiyetinde kalırdım. Kibar yerinde idi. Gördüğüm manzara her YAZAN : Ömer Rıza Vaziyeti islâh iç — Mehmet bana yemin ettiği halde Osman yanıma girer de onun saaklı- ina yapısırsa bundan onun baska bir te- — Tabii anlaşılır... — Onun üzerinde bu tesiri icra eden neydi ve kimdi?. — Oen de Mehmede bunları sordum. Fakat bana şafi bir cevap (vermedi. aral Gömlek ket lâzımdı ! bir memur geldiği vakit bana hazırla. nan hayvanları onların arabalarına ko- sarak posta memüurlarınm bana göster- İdikleri adilik ve kabalıklara genç ve muhteris olmam hasebile fena halde kı- zardım. O gün çok sıcaktı. (A) kasabasnıdan biraz uzaklaşmıştık ki hafif bir yağmur serpintisi başladı. Araba açık olduğu İ- çin rahatsız olacağım tabit idi. Pek az İsonra bardaktan boşanırcasına bir yağ- mur seline tutulduk. Ve iliklerime ka- dar,ıslandım. İstasyona geldiğimiz vakit elbiseleri mi değiştirmek, sonra sicak bir çay İç- | tır. mek ihtiyacını duydum. Görülüyor ki bir memleketin kâğıt! (Posta memuru bağırdı: parasınm altın ile baş başa kıymette ol, o — Dounia, Dounin!. semaveri hazır.! ması iktısaden refah içinde bulunma-İJa ve git biraz kaymak al! sına delâlet etmiyor. Parası düşkün 0- (o On dört yaşlarında kadar görünen Tan memleketlerin iktısadi buhranı baş genç bir kız bölmenin arkasından gö- ka bir yoldan parası kıymetli memle-'ründü ve koştu. ketlere sirayet ediyor. | Güzelliği beni teshir etmişti. Posta Esasen İsviçre hariçten gelen seyyah memuruna sordum. lar ile geçinen bir memlekettir. Yalnız! o— Bu sizin kızınız mı?. İhtiyar mağ Fransadan değil, Almanyadan, AYus- rurane cevap verdi... turyadan, Macaristandan, İtalyadan ve . . Evet benim kızım!. Merhume vali- sair Avrupanm muhtelif yerlerinden! desi gibi çok zeki ve çok hassastır.. her sene yaz ve kış mevsimlerinde bir Seyahat pasaportumu kaydetmeğe çok kimseler gelir, burada gezer, eğle- başladı. Bende bu mütevzi evi süsliyen nir, istirahat ederdi. Bu suretle gelip resimleri seyre daldım. Bu tablolar gidenlerin bıraktıkları paralar ile de (Müsrif evlât) hikâyesini Mmusavverdi- İsviçreliler geniş bir refah içinde gesi-jer.. Birincisinde muhterem bir ihtiyar) nirdi. oğluna para veriyor ve teşyi ediyor. Halbuki şimdi baştan başa iktisadi kini de lâğım setih haya “buhran içinde bulunan bu memleketler» tı canlanıyor! a! vw dem ewwelki kadar seyyah gelmemekte-| örnlar ve dalkavukları olduğu halde bir dir. Sırf bu sebeple diğer İsviçre şehir-| akı masası başında eğleniyor. Daha leri gibi Cinevre de sıkıntı çekmekte-| öşade paçavralar içinde harap olmuş dir, bir genç domuz güdüyor. Ve onların gı Sonya son Amerika buhranı da ek-|dalarmdan kendisi de istifade ediyor... seri Avrupa memleketleri gibi İSVİCre| yüzünde nedameti ve derin bir ıstırabı üzerinde büyük bir tesir o yapmıştır.) anlandıran çizgiler var. Son resim se! Harbi umumiden sonr# bütün AVrupa-| gi gencin babasına avdetini tasvir edi- in iktısaden tehlikeli bir safhaya gir- yor. Muhterem ihtiyar üzerinde ayni ge “mesine mukabil Amerikanın fevkalâde! celikler olduğu halde oğluna koşuyor, zenginleşmesi elinde para olan Avrupa-| müsrif evlât babasının ayaklarına ka- lları Amerikalı mühim şirketlerin.) anıyor. Biraz ötede aşçı besili bir da- bankaların ve sairenin hisse senetlerin) na kesiyor. Büyük oğul hizmetçilerden den satın almağa sevketmişti, Amerika) sevinmelerinin sebebini soruyor. Her bütün bu müesseseleri az çok mütees- resmin altında almanca güzel musralar| sir etti, Bazılarının hisse senetlerinin! okuyorum.. kıymeti beşte bire kadar düştü. Bazıla| İ bugünkü m 71 bütün bütün iflâs etti. Bu halin me.) Eyi animesor Küçük pi imerle > ticesi loarak İsviçrelilerden de serma- ri. Üzerinde benekli bir örtü ile müte- yelerinden zarar edenler çoktur. Onun i Gök yalak çin buralarda (Amerika buhranı Avru- Bu ande ev sahibi ayni suretle gö- pasın parasmı eritiyor.) sözü gr ze zümlün önüne geliyor. Giydiği uzun bir tilir. Hatta Cenevreye nispetle daha İYİ yutun üzerinde solmuş şeritlerle üç bir iktısndi vaziyette olan Lozan bile Amerika buhranından diğer bir şekilde; i mutazarrır olmuştur. Lozana tahsil KR bım gördüm. Tam çin gelen pek çok talebenin ekserisi > minnie memleketlerin: ü İbu sırada (Dounla) semaverle döndü. el eme in Aİ Ikinci bakışta nazarı dikatimi celbe- a den işvebazlığı olmuştu.. Büyük mavi le yaşıyan Lozan bir buçuk den be- ri her tarafımda smlısan bir. sıkıntıya |SöSİSTİNİ yavaşça indirdi. Onunla ko- ei yarı çıplak ka! şeyin ihmal edildiğini, haraba yüz tut- ituğunu anlatıyordu. Posta memuru bir İpösteki üzerinde yatmış uyuyordu... İ- çeri girişim onü uyandırdı. Derhal kalktr.. Bu adam hiç şüphesiz eski pos- ta memuru idi. nız ve meseleyi ondan tahkik ediniz.. Fakat ne tahavvül?. Pasaportumu| o— Bu sırada Mehmet, hiç buraya ge yazarken uzun uzadıya onu tetkik et-ilir mi?.. tim.. ve ağarmış saçlarmı, sakalları kar — Bana geleceğine söz verdi, ma karışık olmuş yüzündeki derin bu-| (O— Gelemez, Leylâ! hiç olmazsa şim- ruşukluklarını, kanburu çıkmış vücu-|dilik gelemez. Benim anladığım şudur dünü'seyrederken titrediğimi hisset-İne Mehmet bana yemin ettiği halde ye- tim. minini makzetmiştir. Sonra AJI, Talha Ne değişiklik ya rabbi?.. Üç dört se|ve Zübeyr ile sair zevat manasız bir su nelik bir hayat; kuvvetli, dinç bir a-İrette evlerine çekilmişler. Bunlar iste- damı bitkin bir zavallı haline kalbetme|seler ve meydana çıksalardı bu facin vu ğe nasıl kâfi gelmişti?.. Hayret için-| kubulmazdı. Benim şimdilik yapacağım deydim. iş, bir ıslah hareketinin tertibidir. Bu -- Beni tanıdınız mı?. Ben eski dost hareketle memleketin mukadderatını limiendizilasi> müfsitlerin elinden kurtaracağım. Fa- Hüzün veren bir sesle cevap verdi. |kat Mehmet te gözümden düştü. On. — Olabilir... Bu köye birçok yoleular dan böyle bir hareketi ümit etmezdim. uğramış, bu yoldan birçok yolcular ge- Osmanın belki bir takım hata ve kusur; lip geçmiştir. Olabilir. ları vardı. Fakat bunların biri de onun! — (Dounia) n iyidir değil mi? Ea e j yüzü bı Leylâ itiraz etti: Mene bül. PR: — Fakat Mehmet böyle demiyordu. — Evlendi değil mi?. Ona bakılırsa, Osmanın hataları pek büyüktü! Ihtiyar adam sualimi işitmemezliğe ı geldi. Ve hafif bir sesle pasaportumu o Kai m Dİ bildik! kumakta devâm etti, Suallerimi kestim.). —,149lâ! Kızım, sen benim bildikle- i rimi bilmezsin. Onun ne kadar toy, ne| istedim. Meral teces- d Srcak'bir çay MinizrBleri've kadar hissine mağlüp adam olduğunu süs saikasile fena halde sıkıhıyordum..| bilirim. Onun Osmana olan bütün hu- Punçun eski dostümu neşelendireceğini i 0” İM ğetcetni He veee EN e el Kl müteselli oldum. Yanılmamıştım. İhti-lbu yüzden bir takım siyasetlere karıştı yar teklifimi redetmedi.. Ve düşündü-| ğını bildiğimden (Mekke) ye hareketim güm gibi (Punç) ıstırabını dağıtır gibilden evvel onu beraber getirmek İste- oldu... İkinci kadehte dile geldi. Benilmiş, gelmek istemediğini görünce ona hatırladı ve yahut hatırlamış gibi gö| Osman aleyhinde bir hareketet bulun- ründü. Ve 6 zaman beni takalbimden| mamak için yemin ettirmiştim. Fakat vuran acıklı hikâyeyi anlatmağa başla.|onun bir takım tesirlere boyun eğdiği dır anlaşılıyor, bunların ne olduğunu bilâ- hare meydana çıkacaktır. Kadınlar böylece hasbühal ediyor- ken Hazreti Ayşenin hizmetçilerinden biri gelmiş, ümeranın kapıda bekledik. lerini ve kabul olunmak istediklerini söylemiş, Hazreti Ayşe Leylâ ile ihti- yar teyzeye İzin vermiş, kendisi de üme rayı kabul etmek için hazırlanmıştı. p ruhuna | Teylâ ile ihtiyar kadm, Ayşenin hu- alem il la ömür, ir xurundan ayrıldıktan sonra dairelerine me O yattık) eti. Leylâ, buraya giriyorka titriyor ça Allah Halk fırkasına uzun ömürler du. İhtiyar ona yardım etmiş ve onun iin hümmaya uğradığını anlamıştı. Leylâ, Bu fırka bir inkılâp köprüsü olmak| yatağına yatırılmış ve üstü örtülmüş arzusile kurulmuştu. Müderris İsmailtü, Elleri buz gibi idi. Leylâ, titremiş, Bunları sonra görüşürüz dedi. İşte asıl mes'ele budur. Benim asıl! anlamak istediğim nokta bundan başka değildir. — O halde Mehmedi buraya çağırtı- (Devam: yarın) Gelişi Güzel Meb'us tokadı madalya taşıyan elli yaşlarında fakat Hakkı Bey gibi direği, Meb'us Tahsin!titremiş, ondan sonra ona sıcaklık bas-| Bey gibi dubası vardı. mıştı. İhtiyar onu nasıl tedavi edeceği- Fakat üzerine bir kaya düşer, düş-İni düşünüyordu. Evin içinde bulunan mez dayanamadı, yıkıldı. kadınlar ona bir miktar bal getirmiş- Merhumun hayatında İcraat namt ler, balı su ile karıştırarak ona içirme- na yaptığı hiçbir şey yoktur. Yalnız|sini tavsiye etmişlerdi. Fakat Leylâ bu son deminde Ağaoğlu Ahmet Bey Fa-|tatlı suyu içmemiş, ihtiyarın ricasma kalmış, Lübabe odaya girer girmez: düşmüştür. | Eşya fiatlarıma gelince, Cinevrede he| men her şey İstanbula, hatta Ankara- ya nazaran daha pahalıdır. Demek ki kazanç noksanından mütevellit sıkmtı- ya eşya fiatlarının pahalılığı munzam olmakta, bu suretle buralarda hayat pahalılığınm tazyikı artmaktadır. Fa- kat bu sıkıntıyı İsviçreye İlk defa ayak basan bir yabanenın sokaktan hiaset- mesi mümkün değildir. Çünkü sokak. larda görünen her gey burada servet ve refahm umumi olduğu zannımı veriyor. Iktısadi buhran noktasından Cinev- renin yegâne talii Cemiyeti Akvam mü essesesinin burada kurulmuş olması- dır. Bu münasebetle sık sık muhtelif kır. Her halde Cinevre Cemiyeti Ak- vam olmasa idi şimdiki iktısadi buhran şikâyetlerinin bir misli daha fazla ola- cağı şüphesizdi. muşmağa başladım. Dünya evine GİF 3 Ahmet Beye bir tokat atarak genç miş bir kız gibi yüzünde hiç bir mahct-|,. Sermek istedi, fakat muvaffak rağmen onu içmemekte ısrar etmişti. Leylâ, bir az açıldıktan sonra bir sinir buhranı geçirmiş ve hüngür hüngür biyet nişanesi belirmeden suallerime ce vap veriyordu. Babasma bir kadeh punç teklif ettim. (Dounia) yada bir bardak çay verdim. Ve sonra üçümüz birden sanki eskiden dostmuşuz gibi tatlı tatlı konuşmağa başladık.. Hayvanlar hazırlanalı epey olmüş- tu. Fakat posta memurundan ve kr undan hiç ayrılmak istemiyordum. Nİ- hayet (Allaha ısmarladık) diyerek on- lara veda ettim. Babası bana hayırlı yolculuklar temenni etti,. Kızı arabaya kadar beni teşyi etti. Antrede durdum. Ve (Dounia) dan bir puse istedim.. razı oldu.. Şimdiye kadar böyle urun ve hoş bir saadet dakikası hatırlıyamadığımı itiraf ede- bilirim.. .. . kime! Asım ba Fakatt Aradan birçok seneler geçti. Hayat beni ayni yola ve ayni yere gönder. olamadı. Eğer muvaffak olsaydı: — İşte Serbest fırkanm ilk ve son teşrii icraatı: diyecektik. 5 ni Fazıl Ahmet Bey, vaktile osmanlı) ey; görek istemiş, fakt Ayşenin henüz meb'usanmdaki Tokat meb'usuna pek) ömera ile müzakere etmekte olduğunu tebelleş olmuştu. Meğer tay gü- anlıyarak buna imkân bulamamıştı. hin birinde ona bir de mebus . tokatı Çok geçmeden Leylâ, hümmanın ve karalama ME : z buhranın verdiği yorgunlukla dalmış, Bu tokat hadisesini ve yeni fırkanın ihtiyar onun uyuduğunu zannederek 0- feshini ayni gazetede okuyan bir dostu), brrakmış ve ev halkile göreşerek 0- enn nun tedavisi için bir çare bulmak iste- — Ayol, dedi, Ağaoğlu Fazıl Ahme-|mişti, İhtiyar döndüğü zaman, Leylâ, di döğeceğine artık kendi dizini döv-)sayıklıyor, bazan validesinin ismini he sün! eeliyor, bazan Mehmedi çağırıyordu. Ihtiyar onun başı ucunda oturmuş, 0- nun uyanmasını beklemişti. O beklerken, cariyelerden biri koşa- rak gelmiş, Ümmül Fazlın, Teylâyı zi- yaret etmek İstediğini haber vermişti. Asıl andı Lübabe olan bu kadm dnr devrin en muhterem, simalr” “ ağlamıştı. » Bir memnuiyet — Hizmetçi Zeynel Besim Beyi oku maktan, yazmaktan menetmişler. — Keşki vaktile ehesi menefseydi... Toplu İğne — 6 — in yeni bir hare- Kendisi, peygamberin zevcesi Hatic# den sonra islâmiyete giren ilk kadındı Hazreti Peygamberin amcası Abbas mune Hz. Peygamberin zevcesi idi, O İnun zevci, islâmiyeti açıktan açığa ks İbul etmediği halde kendisi ile oğlu he' türlü eziyete tahammül bahasına isli miyete girmişler, müslümanların sayf sı çok az iken onlara iltihak etmişle” di. Lâbabe artık ihtiyarlamış, ve alt şını geçmişti. İhtiyar teyze, onu karşılamağa ko muş, onu hürmetle selâmlıyarak içeri — Bu odada bir hümmalı yatıyor" demişti. İhtiyar teyze, Leylânm geçirdiği nö beti anlatmış, sonra onun Mehmet i# rafından buraya gönderilmediğini 8ö7“ lemişti, Mehmet, Lübabenin hemşire?” desi olduğundan o da Leylâ ile son d* rece alâkadar olmuş, ve Mehmedin © nu niçin buraya gönderdiğini sormüf tu.İhtiyar teyze, Lübabenin kulağına ğilmiş ve: — Mehmet onu seviyor! onunla e” lenecek! demiş. Bu sözler, Lübabenin alâkasını kaf kat arttırmıştı, (Bitmedi) kn İİ kel Sakine li rig ATE LU Limonluk çiçekleri! Kendileri de birer çiçek kadar olan narin vazolarda bazı çiçekler # rürsünüz, Boylu bosludurlar, çok yaşıyacaki” eba gib eren oha derdi olduğunu gösterir. Alrenklerini; altında ölüm sarılığının bir zehir göl yayldığını farkedersiniz. Yanaklar!” dan biri kızarıp tutuşurken, öteki s8 ran vermeli genç kızlara Yaprakları gevşek, sakları yumuşaktı" Bahçelerde güneşle yanıp rüzgâr örselenen o kardeşlerindeki « dhl ve yapraklarındaki taze katılık hayat bunlarda yoktur. Cam hub içinde açarlar, yapraklarını ger: havada rüzgâr dalgaları şöyle dar kelebek kanatlarının çırpıntısı bile tur, O billür türbede sessiz, hareket” açılır ve toplanırlar, Hayata çıkışları da yaşamak © değil, mezar değiştirmek içindir. 4 monluk, yerini pahalı porselenler€ müş, billâr, bronz vazolara berk Süslü salonlarda kâh öpüşen bi" “ $in günahını saklar, kâh bir gönül nin görülmesine yardım ederek göl” veya iliklerde dolaşır. if Ser çiçeklerini nerede yöre | ve acırım, Onların bükük heyer İ dünya gamından çiçeklerin de gi madıklarını okur, içlenirim. Kış başlangıcında çiçekten mek epey tuhaf. Hatta ben bil ad mın başlığını koyduktan sonrü Bar gadım. Fakat sebepsiz değildir. rf bu yazıyı ilham eden dünkü gazel okuduğum haber oldu. Serbest * gi | | le kendi kendini lâğva karar vermi$” yasi bir intihar karşısında ne duy” ge! sa, ben de ona duydum. Hele özür bep diye gösterdiklerini anl w| ra © duygularıma biraz da hayr ği | rıştı. Yeni bir intihap devresini. ys de nasıl ve niçin bu yola daha bu çıkmaza sapıldı? » Sorgularm düğümlerini görme | nim neme gerek!.. Ben yaln? big 1 fırkanm limonluk çiçeklerinden ir fe kı olmadığını, grup saksıların" çati” dana kök vermediğini söylemek ” 1 * dum. Dün tramvayda fesih ha bari | kuyunca şaşanlar vardı. Acan şaşacak ne var7.. Limonlukta yanl lar yetişecek değil ya! Ord vag * bir balo zamanı kadar yaşıyı tirstiz koncalar açılıp solaf*”