— 6 —VAKTT 27 Teşrinevel 1930 Cevaba Maske altın ler mi cevap ! da gizlenen- var ? Darülfünunda münakaşa devam ediyor. Emin vekili, Maarif vekihle Darülfünun meselesi bad ve T münakaşalı muhafaza etmektedir. bir haftadan evvel meseleyi hal- letmesine ihtimal verilmemekte- dir. Edebiyat ve ilâbiyat fakül- elerinin kararı evvelki gün, Eminliğin mazbatasıda dün ma- ve âletine gitmiştir. Dün in vekili telefonla vekil bey- en mazbatanın alınıp alınmadı- şeklini ğını sormuş, vekil bey aldığını | söylemiştir. i Tahir beyın cevabı Dün, Hukuk fakültesi reisi Tahir B. Fuat beyin beyanatına şu suretle cevap vermiştir : — Fuat beyefendinin beyana- tını okudum, İntihap günü mev- zuubahsolan yegâne mes'ele rey varakasına bir isimmi yoksa iki isim mi yazılması idi. Tali- matnamemizin ruhuna ve metni- | ne müstenit kat'i delillerimiz asla cerhedilmemiştir. Bu cihet- İe reye iştirak etmemiş olan bu arkadaşlarımız şimdi başka ze- inler üzerinde ve yeni intihap ünü söylenmiyen hususlar hak- kında münakaşa kapısı açmak “ İstiyorlar ve meselâ Eminin Da- rölfünuna hasrı hayat etmiş kim seler meyanından intihabı İüzu- munu ve ancak bu suretle mu- vaffak © olunabileceğini ileriye sürüyorlar. Talimatnamemiz emin hakkında böyle bir kaydı ihtiva etmemektedir ve zaten eminlerin vezaifi nezaret ve temsilden iba- rettir. Sonra bu sözler kendisile Üç sene beraber çalıştığımız sa- bık emin Neşet Ömer beyefendi hakkında pek teveccühkârane ve kadirşinaslık o addolunamaz. nkü Fuat bey hepimizden eyi » bilirki Neşet Omer bey hariçte © hastalarını muayene ve tedavi etmekle (Oberaber (Darülfünun işleri ile pekalâ meşgul olmuş- va ve hiç bir iş geri kalmamış- r. Benim ( Darülfünunda VAKIF parti ın tefrikası : 8 Maarif vekâletinin ! dün telefonla görüştü Tahir B. vakıt in delillerin- den yalnız birini almışlar, en- | da «ençok rey» ekseriyetin Türkçesi demekle karşılıyorlar. Ekseriyet, reye iştirak eden- lerin yarısından bir fazlası İ manasında istılabtır; böyle o- İl i İunca ençok reyin nasıl arap- | cası denebilir? Dersek dayandıkları mutlak | ekseriyet (o hükmünü © elden kaçırmazlar mi? Müderris beyler talimatna- menin 28 inci maddesini okur- larsa “en çok fey kazanan, | denilmesinin mutlak ekseriyet kazanan demek olmadığının bir delilini daba elde etmiş olurlar. Görürler ki bu tabir “nisbi,, ekseriyet ifade ediyor: İl olmadığı hakkındaki sözlerime cevaben Fuat Beyefendi iki gurup mevcut olduğunu ve inti- hapta ekseriyeti temsil eden gurupun Darülfüönunun şimdiki halde kalmasını istiyenlerden İ ibaret bulunduğunu (söylüyor. Ben temamen aksini iddia edi- yorum Darülfünunun bugünkü halde kalmasını arzu eden ve tekâmülünü istemiyen bir tek müderris ve muallim yoktur. Ve bulunması da tasavvur olunamaz Her arkadaşimız Darülfünunun tekemmülüne ve vazifei ilmiye- sini daha eyi ifa edebilecek bir hale getirilmesine candan taraf- tardır. Bunun esbap ve vesaitini temin hususunda hükümetimizin azim ve arzusu zahirdir. İhtimal ki şekil ve usulde muhtelif fikir- ler vardır. Bu halde ise bir gurup değil sekiz on gurup tasavvur etmek ınümkündür, Emin intihabı sıra- sında münâkaşa edilecek mese- lelerden değildir. Şunu da ilâve etmek lâzım gelirki intihap günü salonu terkeden arkadaşlarımızın ekseriyeti azimesi senelerdenberi temamen ve yalınız darülfünuna hasrı mesai etmiş arkadaşları". Artiköller adasına seyahat Yazan: mmm Tabii Beo'larm arasında hakiki bir | Artiköl'ün doğduğu ekseriya vaki olur- | muş. Artiköl'lerin üçüncü neslinin he- | men hepsi Beo olarak doğmuş olanlar-| | dır. Ruhiyat enstitü'sünde mektebe “benzer bir kısım var ki, burada Arti kol olmak istiyen Beo'lar tetkik ve im- than edilirmiş. ArtikePlerin vaziyeti | imtiyazlı olduğu için, bir takım Beo” İ lar san'ata mensubiyet ve heveslerini | iddia ederlermiş. Mektep müdürlerinin ellerinden ge leni yapmalarma rağmen, Mayana'da- ki bu tehlikenin tamamile bertaraf o- | lunduğu söylenemez. oArtikol olacak kimseleri doğrulukla ve iltimassız im- | tihan ediyorlar. Fakat, OBeo'lar tara fmdan beslenmeyi gayte tabii ve rahat | bir şey bulan bir kolaymı buluyorlar. miş. Fakat hakiki bir Artiköl'ün haya | tı çok çetindir; yaratmak zamanı ço- | cuk doğurmak kadar güç imiş. Yaradı. | cı çalışmalar arasında geçen zamanı endişe ve araştırma (anları imiş. He- | men hepsi zayıf ve nahif kimeelerdir, ve Beo'ların fazla ikramları hemen da» ima mideierini bozar. Beo okadınları | olmasa çocuğun, böyle işkence içinde , geçen bir hayata tahammül edemiyece- dine kaniim. Andre Moruva Çeviren. Memet Reha pek nadirdir. Tecrübe, bu çeşit evlen- melerin sonunun iyi olmadığını göster- i miş. Yeminle bir Artiköl, çalışması i- çin bir Beo kadınının lâzım olduğunu söylerse, Mayana kanunları ona bu ka- İdını almak hakkını veriyor. Adanın kanunları böylece, muvak- kat izdivaçlara müsaade ediyor, ve bu daha evvel yapılan makaveleli evlen. meleri nakzetmez. Bu, meselenin dahiyane sureti hal lidir. bu şekilde iyanetin nahoşlulu ortadan kalkar. Bu sureti hallin bizim cemiyetimize de kabulü hiç fena olmaz. | Karısını kaybeden Beo zevç, buna bir şeref nazarile bakar, “Artiköl'lerin ha» yatlarında kendi isminin de geçeceğini bilir. Bu risale her Artiköl'ün ölümün- den sonra neşredilir ve masrafı hü- kümet verir. Böylece, zevciyet sadaka- tini kaybeden zavallı koca, içtimai şe /refi kazanmakla müteselli olur. Hakikati olduğu gibi anlatmak için, ettiklerini de söylemeliyim. Bünların! fikirlerine göre aşkın edebi kıymeti; mızdır. Acaba onların tedrisat | ve eserlerinden ve faaliyeti ilmi- yelerinden hariçte meşguliyetleri olan diğer arkadaşlarımızın eser ve faaliyetleri daha az olduğu iddia edilebilir mi? i o Ben hukuk fakültesinden bah- | sediyorum: Malümdur ki beş se- miştir. Hukuk hocaları bu inkı- lâbı derhal takip istisna bütün kanunların şerhle- rini bu kısa Zamanda yazmağa muvaffak olmuştur. Bunlardan bir kısmı tabedilmiş bir kısmı da vücude gelmiştir. Bittabi vesai- tin ikmalile bu faaliyet gitgide artacaktır. Bu itibarla “bugibi meseleleri şimdi mevzuubahs et- meğe mabal yoktur. Tekrar ederim ki Darülfünun müderrisleri arasında parti ola- maz. İntihap günü celseyi ter- keden arkadaşlarımıza karşı hür- metimiz bakidir. Nitekim bu ar- kadaşlarımız salonu terkederken ! bir meslektaş sıfatile kendilerine hitap ederek Darülfünun tarihi- nin kaydetmediği bir tefrikaya mahal vermemelerini istirham etmiştim ve bunun manevi mes- uliyetinin üzerlermde bulunma- sına gönlümün kail olmadığını samimi kalbimden söyliyerek ken- dilerinden gitmemelerini rica et- miş, yalvarmıştım. Bunu belki zafımıza hamlettiler ve içtima: terkederlerse ekseriyet kalmıya- en hamleylediler. Fakat ar- kadaşlarımıza karşı vaki olan şu hitap ve müracaatım çok sa- mimi idi. Bu gün de ayni kana- attayım. Kendilerini bizden ayrı düşünür zannetmiyorum. Bir sevep Tahir B., dünkü sayımızdaki, tek ve çift rey yazısınada şöyle cevap vermektedir : varakasına bir isim mi yoksa iki isim mi yazılması lâzım geldiği hakkındaki düşündüklerim dün- kü gazetelerde çıkmıştır. Şunu ilâve edeyim ki ekseriyetin nisbi veya kat'i olacağı hakkınd rahat bulunmıyan hallerde mut- lak ekseriyetin maksut olduğu değişmez bir kaidei hukukiyedir | demiştim. Bu gibi meselelerden bahis olan her hangi bir hukuk kitabı açılırsa bu görülür. Mü- tearife kabilindendir. Saniyen (en çok re m) ta- olanlar tarafından yazılmıştı, ki bu da!duğunu iddia faraziye yahut nazariyenin gösterir. kaybetmiş olmalarıdır. Tabit bir cemi- yette san'atkâr hiç olmazsa gençliğin-| eserlerin hayatından şekil alır: Eğer, de, müşkülâta maruz kalmalı bir az di-ibir Artiköl metresini terkedecek olur- dişmelidir. Böyle olursa hatıralarını,sa, bir kavga ve ayrılma sahnesine ih- çuktan yapılmıştır. Araba geçerkef aşk ve nefretlerini, kısaca bütün kuv-| tiyacı olmadığına emin olabilirsiniz. çıt bile çıkmaz. Sokaklarda ses çıkar” unutmaz, saklar. Ezer karısını aldatırsa, bu, muhakkak|cı kıskançlığı tahlil içindir. Beyaz saçlı, | masum gözlü ihtiyarların söyledikleri. yetli duygularını ründe kendine karşı koyan bir şeye karilerim bana inanmıyacaktır. bana: sıl geçilir? Üstünde yollar var mıdır? köl'lere tamamile yabancı İdi, neden beri bütün ana kanunla- | rımız yeni baştan tedvin edil- | ederek bilâ | şapiroğrafla basılmıştır. Manüeller ! — Bu yazıyım okudum. Rey Mayana'da ise, bir Artiköl bütün öm- sadüf etmez. Bu inanılmıyacak bir ce- halet hâsıl ediyor. Artiköl'lerin en 7e- kilerinin bana ve Anna'ya sordukları! sualleri burada tekrar edecek ve ri — Yeni kitabımda haydutların dağ- <wk alıyordumsa da,|di imiz gün Ruçko'n: | biri fekseriyet| tabirinin Türkçe- ) sidir. Talimatımızda bu mefhumun arapçası bazan da Türkçesi kul- lanılmıştır. Bir de Maarif vekâ- letinin hakkı takdirini kullana- bilmesi ve ekalliyetin fikrini ala- bilmesi için tek reyin yazılması lüzumu ileriye sürülüyor. Geçen gün de söylediğim gibi bu me- selede ben ekalliyet ve ekseriyet sözlerinden birşey anlamiyorum intihap günü bir program ortaya atılmış bir zümre yoklur ki ekalliyet vardır denilsin. O gün taayyün eden ekalliyet, ek- seriyet rey varakasına bir isim mi yoksa iki isim mi yazılması nok- tası üzerinde tezahür etmiştir. Rey varakasına bir veya iki isim yazmak meselesi Darülfünun programı meselesidir ve maarif v bir ismin yazılmasına taraf- tar olan ve ekaliyet denilen zümrenin ictihadını bu noktadan mı nazarı itibara almasına imkân verilmesi ileriye sürülüyor. El- hasıl o gün mevzuubahsolan ye- gâne mesel ede ekalliyet, ekseri- yet sözlerini anlıyamadığımı tek- rar ederim. Fuat beyin cevabı Dün Edebiyat fakültesi reisi K. Z. Fuat bey de şu beyanatta bulunmuştur: — İşi şahsiyata dökmek doğru değildir. Burada bir fikir mese- i lesi mevzubahistir. o Karşımızda- kiler hakları olmadığı ve istinat edecekleri hiçbir prensipleri bulun- madığını bildikleri için işi şah- siyata dökmek bizi de o vadiye sürüklemek istiyorlar, müdafaa ettiğimiz esasların doğruluğun- dan ve hakkımızdan o kadar eminiz ki bizi sürüklemek iste- dikleri şahsiyat vadisine a: sürüklenmiyeceğiz. Biz fikirli mizi o fikirlerin mesuliyetini ka- bul eden insanlar gibi açıktan açığa bütün milletin müvacehe- bilhassa * bugünkü okuduğumuza göre maske, altına gizlenerek yani fikirlerinin mes- liyetini o yüklenmek (o cesaretini gösteremi yerek şahsi hücumlara kalkıştık larını görüyoruz Bunların Darülfünun müderrisi olduklarına Okanaatım yoktur. Çünkü namını gizliyerek hücum- i lerde bulunmak Darülfünun mü- derrislerine değil, haysiyetli bir insana yakışmaz. Dari na hasrı hayat edenleri işsizlik- le itham ediyorlar, bu fikirde bulunanlar ilmi bir iş olduğuna, | manevi mefkürelerin kıymetine ile | sinde müdafaa ediyoruz. Bize | karşı ahzi mevki edenlerin ise | sem... Her zaman be-| isabetini| nim vasıtamla muhayyel mevcudiyetle-| den, Artiköl'lerin hayalleri hakkındi — m9 inanmıyan iş adamlarıdır. Daröl- fünunun idaresini bu kanaatte bulunan insanların eline hiç bir zaman bırakmıyacağız' ve ancak maskelerini çıkarmak cesaretini gösterenlere münakaşaya giri- şeceğiz. Çünkü hakkımızdan «- miniz. Tekâmül meselesi Fuat B, Fransız müderrisleri meselesile şimdiye kadar hariçte değil dahilde çalışanlar fakülte- lerinde ne gibi tekâmül eseri gösterdiler? Süal ve iddiasına da ! şu cevapları vermiştir: — Fraasız müderrisleri me- selesi Hamdullah Suphi beyin M. vekâleti zamanında M. mec lisi tarafından tabtı karara alın- mış ve ecnebi müderrisler o su- retle Darülfünuna getirilmişlerdir. Bizim zümremiz millet meclisinin ve bükümetin yapmış olduğu bu hareketin gayet doğru olduğu kanaatindedir ve biz kendi fa- kültemizde bu ameli müderris arkadaşlarımızdan çok istifade ediyoruz ve edeceğiz. Diğer söze de şu suretle ce- vap veriyoruz. Bugünkü vaziyette arkadaş'arımızın hepsi Darülfü- nuna basrı bayat etmiş vaziyette değildir. Fakat gayeleri budur. Yalnız bir kısım arkadaşların Darülfünuna basrı hayat etme- leri seyesinde bile aldığımız ne- ticeler çok iyidir. 1929 senesi zarfında edebiyat (fakültesinin ilmi neşriyatı sair fakültelerin umumi omeşriyat (o yekünundan fazladır. Vekilin beyentti Maarif Vekili Esat Uey yeni Darülfünun OEmini o intihabatı mes'elesine dair şu beyanatta bulunmuştur : Iki fakültenin müşterek tak- “ririle karşılaştıracak, Darülfünun talimatnamesini de nazarı ehem- miyete almak suretile *mes'eleyi tetkik edeceğim. Telif mi etmek, | yoksa bir tarafın noktai nazarmı i kabul mü etinek lâzım gelecek, i bu nokta tetkikat neticesine göre İ takarrür edebilecektir. Edebiyat, | ilâhiyat fakültelerinin takririnde, i Darülfünun Eminliğine hariçte işi olmıyan bir müderrisin geti- rilmesi lüzum ve ihtiyacından bahsedilmektedir. Bu noktaya | dair, bakalım, Eminlik ne diyor, İ onuda öğrenelim,de elbette İ bizde kararımı iriz.» dan sonra Gazet, herkesin hoşuna gi re baktıkları fikrine zahip oluyordum.| bir sür” makaleler nişretti. Artiköl'1“* Benim fikrime göre Artiköl'lerin en| Bir şeyden bahsederken mevzula alâ-| siyasetle uğraşmak istemiyorlarsa d& zayıf noktaları, hayatla temaslarını! kası olmıyan şeyler söylerler, bazan, bilhassa şehir polis ve inzibai Hissi hayatları daima, yarattıkları! le çok alâkadar olurlardı. ne şaşar kalırdım. İşte bu sebepten Artiköl'lerin hemen ! hepsinin hayatı çok karışık ve muğlâk- 'tır. Eğer işleri için kafalarına bir he- yecan ihtiyacı gelmese, tabiatleri icabı çoğu bakir, veya sadık olabilirdi. Ruç. hık bir hudut mntakasını geçtiğini tas | KO, hasta olduğu zaman bile, etrafı vir etmek istiyorum, Fakat bir dağ na- n- İda dönen Beo kızlarile mafevkattabin, (hayali bir surette flört etmekten ken- Diğer biri uzun müddet benden çe, dini alamıyordu. miler hakkında izahat istemişti Dü- Mayana'nm men ve yelkenlerin nasıl işlediğini bir nn müşevveş olmasına mukabil, siyasi türlü kavrıyamıyordu. Bütün vesnitle ve idari yaşayışı gayet basittir, Arti Beo'lar uğraştıklarından bunlar Arti. köl'ler hükümetle uğraşmayı reddet-|lesi yaptızmıştır. İtiklerinden, idare bir komisyona veril Yalnız ihtiyar Alberti, yazmadığı u- miştir. Artiköl'lerin nezaret ve kontro- bazı Artiköl'lerin, kendilerine verilenizun bir müddet zarfında epeyce gör. lu yalnız halk için olan müsamerelere, istisnai hak ve imtiyazlardan şikâyetlmüş Bir Artiköl için yegâne hakiki neşriyata ve muhacerete mütealliktir. y çalıştığı san'at eseridir, Bizim ha-' Adanın yegâne gazetesi olan Gazet, t ismini verdiğimiz başka her şey, çalışılmakta olan eserler hakkında mu- a N p takibinde rasgelinen müşkülâtta imiş, onun nazarında bir oyuncaktan ibaret- fassal malümat verir ve Arltiköllerin “eh bir müddet bu sükünet kul ili) Halbuki bu müşkülât ortadan kaldırı. tir. O her gittiği yerde fikri gıdasını a-| fikri ve bedeni sıhhatinden bahseder, oturur ve terbiye edilirler, | İlimee, hakiki hisler de zayi oluyormuş.) rar. Netice şudur: Her ne kadar onlar.| Yalnız bu kadar.. Meselâ, enstitüye gir! | Bir Artiköl'ün kendisine yardımcı o- Tasdik etmeliyim ki, Mayana'da oku:|la konuşmaktan > larak bir Artiköl kadm intihap etmesi) duğum İyi romanlar bir zamanlar Beo|arkndaşlarımın beni tamamile doyur-)dair uzun maklesini okumuştum. Bun| timantal, aşk hayatı. nefes darlığına tepten yeçtiklerizi Mayana'nın büyüklerinin oturduğ” İ cihette bütün sokaklar yumuşak kas * urpmu ve hatia konuşmak bi menedilmiştir. Yemek zamanlarmdi” maada herkes f1s17 “amak mecburiyetif dedir. Anna'nın sesi az olmakla ber” ber bir gün, işte Alberti'nin evi, dediği İzaman yüksek sesle konuştu diye ed” biyat kumandası emrindeki polisle” İden biri Anna'yı tevkif edecek old” Fakat Allahtan olacak, bu konuş rı Alberti duyuyor ve garibine giti dez, ne olup bittiğini anlamak için İcereye geliyor ve Lizi kurtarıyor. Yek jsa hapı yuttuğumı gündü... Saba” dokuzu ıdan on ikiye kadar telefon # İtimali & © emmustur. Hükümet daha İnirli Artikön' bir de sükünet F Burada duvari” mantardan yapmış ve odalar dt. Jrer yağ havuzunda © yüzüyormu$” kuleye dört yüz metreden fazla ya şilmaz. Buraya muayyen saai « nız hizmetçiler girer, Artiköl'lerl€ *. lenen Beo kadınlar, düğünlerinde” ! Anna, Artiköl'lerin çoğunun b& i tahmin ediyo (Bitmedi)