21 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

21 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 6 — VAKIT 20 Eylül İzmirdeki LL Sm tahki Anadolu mes'ul müdürü asliye ceza, öteki gazeteciler ağır ceza mahke- mesine veriliyor Sokaklarda hadise çıkaranlar Halkı tehyiç editi neşriyattan dolayı. müddeiumumilikçe gaze- tesi - aleyhine yapılan takibat hakkımdaki evrak müddeiumu- milikten esas mütalâa ile müs- tantikliğe gönderilmiştir. Dünkü nözbada da yazdığımız veçhile gazetemiz hakkında yapılan ta- kibat Türk ceza kanununun 191- inci maddesine istinat ettiril- mektedir. Müddeiumumiliğin esas müta- lâsı; hapisanede bulunmakta olan gazetemizin mes'ul müdürü ibrahim Beye dün tebliğ edilmiş- tir. Bu iddiaya kanunen üç gün zarfında itiraz edilebilir, mes'ul müdürümüz; - itiraz « etmemeyi muvafık bulmaktadır. Yarın müstantiklikçe karatna- me tanzim olunacak ve tahkikat evrakı Asliye ceza mahkemesine verilecektir, Muhakemeye derhal başlanacağı tahminedilmektedir. Hizmet, Yeni Asır, Halkın se- si gazeteleri sahip, muharrir ve mes'ul müdürleri aleyhine hükü- metin şahsiyet maneviyesini tah- kir halkı tehyiç ve tahrik cü- rümlerinden : yapilmakta olan tahkikata ait evrak ta esas id- dialarile müddeiumumilikten bi- ripci ve üçüncü müstantikliklere gönderilmiştir. Her üç gârete hakkında da Türk ceza kanu- nunun 159, 161 ve 69uncu o &w «maddeleri mucibince * takibat ww Yapılması ve mevkuf gazetecile-. rin ağır ceza mahkemesine ve- rilmesi talep edilmektedir. Her üç gazete hakkındaki esas iddi- anameler hakkında mevkuf Zey- nel Besim, Bedri (Hizmet) Beh- zat Arif, Abidin (Yeni Asır) ge mevkuf Mehmet Sırı, Fuat (Halkın sesi) beyle- re müstantiklikçe tebliğat ya- pılmıştır. dün istintak kararna- meleri tanzim olunacak ve mes- ele mahkemeye intikal edecekti, Hizmet, Yeni Asır ve Halkın Sesi “gazetelerinden mevkuf ve gayri mevkuf gazetecilerin Ağir- ceza mahkemesinde muhakeme edilmeleri talep olunmuştur. Hizmet gazetesi sahibi Zeynel Besim Bey ile mes'ul müdürü avukat Bedri Bey Müddeiümü- miliğe verdikleri birer istida ile hasta olduklarını bildirmiş ve muayene edilmelerini istemişler- di, Istida hastane tababetine bavale olunmuş ve her ikisi de Muayene edildikten sonra basta oldukları hakkında rapor veril- miştir. Zeynel Besim ve Bedri Bey- lerin bol zıyalı ve bol bavalı mahallerde yaşamaları lâzım gek diği, hapishanede kaldıkları tak- dirde hayatlarının tehlikeye gi- receği raporda zikredilmiştir. Bu rapor üzerine Zeynel Besim ve Bedri Beyler memleket has- tanesine nakledilmişlerdir. Tecavüz hediseleri Fethi beyin Izmire geldiği gün birinci kordonda bir polis me- murunu denize atan ve bir ko- misere bıçak teşhir eden halki hükümet aleyhine tahrik eden Ingiliz Hakkı ile komünist Ke- rim, garson Sabri, Ali Rıza ve | Kadri haklarında üçüncü müs- | i tantiklikte yapılmakta olan tah- kikat bitmiştir. Maznunlar hakkında esas mü- talan alınmak Üzere tahkikat | evrakı müddeiumumiliğe veril miştir, Tüccardan Müsyü Jironun ti- caretanesi önünde incir amelesi- nin greve teşvik eden ve vazife gören jandarmayı tahkir eden grevci Hüsnü hakkında gene ü- çüncü müstantiklikte yapılmakta olan tahkikatta bitmiştir. Grevci o Hüsnünün (burada bekleyen jandarmaya karşı: / yoktur, ey millet ne duruyor. sunuz? . Dediği sabit olmuştur. Buna ait tahkikat evrakı da Müddei- umumiliğe verilmiştir. Kürt Mustafa isminde evel- ce bekçi olan bir şahsın da ar- kasına topladığı “bazı halkı bü- tün çarşıda dolaştırdıktan son- ra hükümetin manevi şahsiyeti- ni tahkir edici sözler söylediği ve Çorakkapu karakolu önünde komiserlere karşı çirkin sözler sarfettiği şahitlerin" ifadelerile sabit olmuş ve tevkifine karar verilmiştir. Bu hadiseden maz- nun diğer on maznunun tevkif- lerine lüzum O görülmemiş ve cümleside serbest bırakılmıştır. Beyler sokağında Cümhuriyet Halk Fırkası binasını taşlıyan ve halkı tahrik eden on manzundan Salih, Nuri, Tatar Yahya, Ya- budi Mehmet, Seyit Ahmet namındaki beş kişinin”"tamamen alâkalası tespit edildiğinden tev- kiflerine birinci müstantiklikçe karar verilmiştir. Diğer maznunlar fotoğrafçı Kemal, mücellit Ahmet, Nail Necati, Ibrahim, Osman efendi- ler serbest bırakılmışlardır. Mücellit Ahmet Nail efendinin serbest bırakılması Üzerine müd- deiumumilik tarafından istintak kararına itiraz edilmiştir. Derviş sokağının ismi değişmelidir. Dün karilerimizden birinden şu mek- wbu aldık: kat (101 kişi i | le Istanbulun gazetesi hangisidir tree — eVakit», Asım Beyin, Hakkı Tariki Beyin «Vakit» i? | — Hayır. — Yarı resmi «Milliyet» ve onun di- van efendisi «Politika»? — Hayır. — «Cumhuriyet»? — Hayır. — sAkşam? — Hayır. — «Yarn»? — Hayır. — «Son Posta»? — Hayır. — Naci Beyin «İnkılâp» diye çıkar ? e: Hayır. — Bütün gazetelerin isimlerini say — Onun silâhında kurşun (dım. — Hayır, hayr! diye hepsini ted- dettiniz. Bu takdirde olsa olsa Erme- nice «Aztarar» mı? — Sizin dünyndan - haberiniz yok. İstanbulun en mühim, en yaman, en zengin havadisanesi Maçkadadır. Yedi sekiz gündelik gazetemiz onun yerinde beş bin nüfuslu bir kasabanın nevhe- vesleri tarafindan çıkarılan haftalık verakaya benzer. — Şünün bir nüshasmı görsek. Ha! Ismi ne? —iİsmi yok. Lâkin pek o kadar me. rak buyurursanız oraya gidelim. Bir otomobile bindik; Istanbulun en yaman havadis kaynağına gittik, Telefon durmamacasına işliyor: — Zırrrr Beyoğlu 1234. — Zırrr Tarabya 5678. — Zırrr İstanbul 9101...v.s... — Fatma Hanım boşandı mı? — Ali Bey Ayşe ile evnelecek mi? — Hasan Beyin parasiz kaldığı vadisi dağru mu? Hemen bildiriniz. . — Filânlar niçin bu yaz bir sayfi- yeye gitmediler? Parasızlık mı? — Filân hanımın neşesi yok; sakın kendisini kocası hırpalıyor mu? Dayak atar mı? — Düğün ne vakit? — Mehmet Bey gene konmuş olma- .... Her gün her gün gene otomobil- de. — Ahmet Bey niçin apartımandan çıkıyor? Kira mi çok geldi? — Dün geceki baloyu anlatınız. — Zırrr Beyoğlu 4321, — Zırrr Kadıköy 8765, — Rica ederim çabuk söyleyiniz: Filân Beyin 1000 lira geliri var; hare minin de bir o kadar. Bunlar niçin gre zip eğlenmezler?, — Filân apartımanı M.... alacak mı? — Evet, — Kaça? — 50,000 liraya. — Pek âlâ bu parayı nereden bulk Üç senedenberi Tepebaşında Derviş /du7 Bir avantası oldu mu? sokağında oturuyorum. “İşlerime yakın, Hatça elverişli olduğu'için “yerimi de. | verin. Biştirmiyorum, Fakat Obu mahallenin ber nedense fena bir şöbreti var. Nere- de oturuyorsun dedikleri zaman, Derviş sokağında ötuhuyorüm emekle kalıyo. rum. Halihazırda mum! evleri olmıyan bn mahallenin bir kusuru varsa oda mâ- nin bir türlü unutulmamasdır.. Zihin- lerdon bu tesiri silmek için bu mahalle: Din ismi değiştirilmelidir.. Hem ne için bü sokak ismi Derviş sokağı oluyormuş. Maâballenin dervişlikle hiç alâkası yuktur. Belediyeden temenni ederim. sokağımızın ismini değiştirsin, mahallemizin şerefini korusun. Postadan şikâyet Dikiliden yazılıyor. — Matmazel, lütfen Beyoğlu 1010 1 — Bu numara başkası İle konuşu yor. — Aman matmazel, kuzum matma- zel... Güzel matmazel... cici matma zel... Pek aceledir. Son derece acele: dir. İnsaniyet namma — Buyurun. —..... Hanım, siz misiniz? — Evet, Hanrmefendi. — Dün gece Ada klübünde E..;. B. sofrada karısma “eşek” demiş. Doğru mu? — Evet. Ben de o sofradaydım. — Bunun manası ne? — Eşek, yani himar. — Yok öyle manasmı sormtyorum. mülâkat... en mühim ti. Daha kahve gelmeden bütün tercü- meihalimiz ve hesap defterimiz tekrar landı. Ne yaman gazeteci hanım? Bilmedi- ği yok. Ne müthiş kafa..... Bütün İs- tanbulun her nevi havadisi onda, Hem bir eksiği, bir ziyadesi olmamak şartile, Ankara havadisleri kantarla, batman- la değil, tonlarla geliyor. Maatteesslif bizim gazete İdareha- nelerinde evrak, fiş, dösye, ve bilhassa tercümeihaller noksandır, yoktur de sem belki büyük bir hata ve mübalâğa etmiş olmam. Burada ise öyle değil, * | — Filân madamın on senedenberi 'kaç “flört,, ü vardır? Bunlar size bir bir nâkledilir, | — Filân mösyö on senedenberi ne| kazandı, ve ne zârar etti, ne yedi, ne biriktirdi? O derece doğru cevaplar ki, bu zatlardan biri hesabını şaşırsa ve yahut kaybetse aMçkadaki konağa baş vurmalı, Hele karılarla kocaların nasıl ge çindikleri hakkındaki en salim malü- mat oradadır. — Pek âlâ, Hanrmefendi, pek âlâ, Beyefendi, dedim, sizin bu idarehane- niz neye benziyor; bilir misiniz? — Bir avuç olsun un öğütmiyen bir kocaman değirmene. Değirmen hep iş- liyor, lâkin maydanda un yok. — Ey, ne yapalım? — Bir gazete çıkarınız. Sizi temni e- derim ki İstanbulun altı, yedi gazetesi| 3 sizin ilk nüshanızın intişarında defter- lerini mahkemeye teslim ederler. — Yani? — Yani top atarlar, iflâs ederler. — Sahi mi? xx Şüphe mi ediyorsunuz? Bu ambar dolusu havadislere yazık değil mi? Siz ruhen gazeteci, hivadisçi “doğmuşsu:! nuz. Siz, muhbir ve muharrirlere ders vermelisiniz. Hem havadisi ne güzel çekiyorsunuz? Belli etmeden... Sözle- riniz tıpkı mıhladız gibi, Hâ!,.. Yalnız muharrir ve muh- biflere değil, istintak hâkimlerine de jdere verseniz kendilerini gerçekten ih- ya etmiş olursunuz. — İltifat buyuruyorsunuz. — Hanımefendi. — Efendim. — Günde kaç telefon mükâlemesi oluyor? — İki yüz.... Yazın yüz doksana kadar indiği vardır. — Affımızı rica ederim. Bir hada su- al sormama müsâade buyrunuz. Günde devletaneye kaç kişi geliyor? — Istatistik tutmuyorum. Belki kah- ve üzerinden. hesap edebilirsiniz. Gün- de üç okka,.. » — Meşguliyetiniz, rahatsızlığınız o- lursa ne yaparsınız? — Yataktan idare ederim. Telefon odama nakledilir; Yatağım etrafında 20-30-35 koltük getirilir; bey ve hanım efendiler etrafıma geçerler beni hava- distan mahrum bırakmazlar. Bütün dostlarım bana sadıktırlar. Yaşasın. lar, — Yevmi gazetelri okur musünuz? Hanımefendi, bir gülümsedi, sonra kahkahalarla güldü. hiç bir kelime sar- fetmedi, fakat kahkahalarile şunu söy ledi; hem büyük bir belâğatla ifade etti: — Sizin o kokmuş gazetelerinizi mi7? Onları gözden geçirmekle cehlinmi mi arttırayım? Pek doğru! Her havadis gazeteye geçemez. Onun içidir ki gazetelerin ma- sal, artaval ve maval kısımları Yar. Eğer gazeteler her hivadisi neşrötseler! Kazamızın posta ve telgraf işleri uzun! Niçin dedi; niye: dedi. Demekle ne|her biri aleyhine açılacak zem, kadih, Mmüddettenberi gayri muntazam bir hal- dedir. Messi sekiz saata indirildiği balde memurlanmız ekseriya muayyen sazme vazile başıma gelmetnektedirler. Ticareti mühim bir kazanın wesri muhaberesinin techhüründen husule gelecek zarar ve |» ziyanını kim tanzim edecek? yapmak istedi? — Matmazel, kesmeyiniz. Konuşu- yorduk. Mühim işmizi var, canım mat. mazel, elmasım matmazel, Müdür hanim bizi pek iyi kabul'et- iftira, hakaret davalarını görmek. için birer müstekil mahkeme küşat etmeli, Halbuki Maçkadaki devletanede serbest bir şekilde havadisler ifade ve beyan olünuyor. Dil kalem gibi sert bir .İmaddeden yapılmamıştır... sew. Gazetelerin ihdas ve icadı| 930 evlül Borselaf 21 Karin yo 1 ingiliz Sırası Kr; 1103 “TL mukabıti Dolar train | Liret Vesa Frzhe Frank Lava Florin Kuron Siline Perera Mari Zlot Feng Ler Kuruş İl Türk Miras Dinar Çervozeç' Kuru; İİ Naat isterim Çlayiliği Dola: (Amerika; 20 Frank (Fransız 20 Liret (hulya OFrank Belçika) 20 rahmi (Yunan) po Frank fisviçrel r0 Lora Bulgar! 1Florin (Felemeak) İ20 Kuron ( Çekoslovak | 1 Sile Avustarya 1Pereta Mlspanya) 1 Rayşmarı Almanya? iZio Lehistan iPengö Macaristan | iLey (Romanya) (20 Dinar Yogesloryaj 1 Çevoneç. Sevyet Altm Mecidiye Baskno Borm | © Bertei e Bulmaca" 12345678 9102 FİEJTİ Hi fig | i alasamza A T.A Hai a 2 3 4 ! 6 7 8| gi 10 n F Eveieki bilmecemizi halledilmiş şekli 12345678910 DANA İN m aw Bugünkü bulmacamizı, Soldan sağa ve yukardan 1 — Ayı yularsı (3), “büyük” evet (2), 8 9 — İbadet(5) bir ucu yukarda yi 3 — İptidal elektrik (3), cemi 4 — Sahfa yeli (5), kale diya” © volkan çamuru (3). Pr 5 — Çok değil (0), abır'edan GÜ 6 — Şu anda meşgul olduğumuz”. 7 Mah (2), mora (2). oi 8 — Rah (3), sath değil (3), de 9 — Saçsız (3), gece (3). , 10 — İstasiyön (5), canlı şik (5 11 — Yemek (9), harap (5), no& © cidden fena olmuş. Gazetelerin y sinde örf, adet, kanun, nizam HİP # kaç müthiş sansör'yar ki teşki siye kanununun menettiği idari onların yanında devede kulak Vaktile, Avrupada ve bilhass# sada havadis salonlarda intişö” miş. Madam de Sevignö o nev lerin sultanıdır. Matbaanın bu salonları yoğalttı imha etti) diyordum. Yanılıyormuşum. Hik le bir salon, ve Madam de S* mevcuttur, şu kadar ki onun £İ yazmaz. Celal Nafi

Bu sayıdan diğer sayfalar: