—— 4 — VAKIT 21 Eylül 1930 B. M. Meelisi tekrar tatil yapmıyacak mı? Büyük Millet Meclisinin kaç gün çalışacağı Belli “değildir. Meclis di ruznamesine hâkimdir. Fa- wat Ankara mabafilinde hâkim ©- i 7. Meelisi wkrar tatil yapacak değildir, dör- “vx senesi mihayetine ka- “5 Sam edecektir. Meclisin içtimar Ankara siyasi abafiline, mutadın fevkinde birl «reket ve faaliyet manzarası ver) © inde buluşarak uzun müddet gö- © Gşmüşlerdir. Bu görüşmelerin mecliste müza-) İsen edilecek malt işlerle" allkası 1 “n tahmin edilebilir. Meb'uslardan bazılarınm kürsü için hazırlıklı oldukları © ve sözlerinden müşahede edilmek- > dedir. Meselâ Mazhar Müfit B. gibi ik datipler pek hararetli görünüyor- E ler. © — Meclis pazartesi günü açılacak ve hükümetin teklifi kanunisi en- cümene havale edileceğinden çar- oşamba ve ya parşembeden evvel Meclisin aleni celse aktedip müza- “kere ve münakaşaya başlamasına htmal verilemiyor. Bu esnada pa-i © sartesi ve ya salı günü fırka grupu- own toplanarak meselelerin fırka- Tuğla harmanlarından şikâyet ediliyor Karağaç ve civarındaki tuğla © sırmanlarının kaldırılması için be- © adiyeye yapılan müteaddit müra- — aatlara rağmen belediye — arm kaldırılmasını tekrar bildir- © miştir. Civar halkın sihhatlerini b “ozan bu harmanlarm yakında kal © İılmasına başlanacaktır. ei günü saat on buçukta 3ükreşten kalkmış, Varnaya gel iştir. Filoyu Varnada Kral Borisin o kardeşi prens Cirile karşılamış- tır. Tayyareciler öğle yemeğini Varnada yedikten sonra seat on beş buçukta filo hareket etmiş altıya yirmi kala Yeşilköye in- ; miştir. Tayyareler Yarın sabah er- kenden Atinaya hareket edecek ve Sarissa, Droma, Arnavutluk- tu küçük bir şehir olan Seutari Yarikile Romaya döneceklerdir. Gazetecilerden Corriero dolla © Sero muharriri M. Mossoi Istan- © bul ve Türkiye intibaatını şu - suretle anlatıyor: — Istanbula geldiğimizden çok memnunuz. Bu güzel ve gi şehir hakkında ty pere gay Onu görüpte cazibesile teshir olmamak kabil değil Biz Italyanlar Türkiyenin can- dan bir dostuyuz. Türkiyede bü- yük reisiniz Gazi Mustafa Kema- lin yüksek idaresile sun zaman- larda başarılan terakkileri alâka ile takip ve takdir etmekteyiz. Yaptığınız inkilâplardan bilhassa © tin harflerini kabulünüz tarihte kaydedilmemiş, son derecede süretkârane ve o nisbette muvaf- akiyetle neticelenmiş bir hadi- dir. Türkiye biz Italyanlar gibi çok alışıyor. Bu çalışma şimdiye ka- Jar yapılan yeviliklere daha bir — goklarını ilâve edecektir. İki memleket arasında zaten İÜ ivcnt olan dostluk ve samimi- yeti daha ziyade takviye için Vürk matbuat O mümessillerinin - orasıra İtalyaya seyahat etmeleri e Ialyaya gruplar halinde se- sahatler tertip edilmesi şayani - emennidir, ame i Küçük bey gibi... Beyanat, beyanat üstüne, lider dur. madan, dinlenmeden söylüyor. * Kazandım. Muharebeyi kazandım... Tderin ağzını kulaklarına kadar geniş- İeten sevincim sebebi şu yirmi dört sa- atten bir az fazla süren İzmir seleridir. Onun için böbürleniyor, onun için gür- leyor Vaktle Istanbuldaki © paşalardan bi- tinin bayiöz bir oğle varmış, mektebe göndermişler kaçmış, husosi hoca tu muşlar adamı yüklüğe hapis etmiş. Babasi: oğlum adam ok dedikçe ©, soluğu, «lu kol iskambil oynamak için ahçıların odasında alırmışi Ve saire. Paşa, oğlunun halinden bizar. Oğlanun retaletleri paşayı üknefes etmiş kalp Il- İetine uğratmış paşanın akıllı dustlarından birini: * —Paşam, demiş, mahdum beyi Pa- ketinin haftasında Fransizca mektup alır: Yani küçük bey birine Fransızca bir mektup yazdırır. Bo mektupda, küçük bey babasına der ki: *“ Babacığım, buraya geleli 24 saat oldu, öyle çalışıyorum ki, bu mektobu bi- le size fıransızca yazdım.. Fransızcaya gösterdiğim gayretten dolâyı türkçeyi unuttum... Babası küçük beye şu cevabı gönde- rir; ” Oğlum, çalışdığına, çok sevindim, giyet memnun Oldum. Ama yavrum bir şeye merak ediyorum benim sana yir- mi senede güçle ancak söylemeği öğret tğim Tüekçeyi yirmi dört sastte unuttu” Kuna göre, 24 sastre öğrendiğin fıransız- cayı oradan adım «ler atmaz Onütma sakın, sözüm kulağına küpe olsun, Not: Ba fıkra dört senede karayo- undan İzmire gidenlerin İzmirlilere ög- teni“Terini o yarım çaatlik bir nutukla unuttuklarını ve onlarin yanm se atte yeni bir dil öğrendiklerini zan eden- lere ittihaf edilmişdir. Kısadan hisse çı- karmak onlara düşer, Onların entellektüelleri Varan bir. Prfeşör bir kaç sene evvel şöyle bir makale yazdı. “ — Bu memlekete kaldırımlar fe- na demek bile hiyanettir. Sonra fikirlerinin felsefesini yapdı: — Cemiyet aymat, içtima, kabrulsun ertcilik... ” 8 : Gelzaman, gitzaman,” ezgi, özgitti deretepe o düzgiti, müsteşarlığa bir arpa boyu yol kaldı. Ama boyu şişmedi. * — Liberalim.. Hürriyet isteyorum. münakaşa hürriyeti isteyorum ve yaşasın fertçilik! » » . Varan iki... Hem meb'us hem pröfesör hem mu- harrir.. Bundan bir müddet evvel. Matbuatın başında sağnak dolaşıyordu. Bir gön Ana- dolu şehirlerden birine | gitti... Etrafdaki- lere saatlerce vaz ve nasihet etti. * — Bunların gazetelerini kapamış, kendilerini hapisetmek fayda vermez kel. lelerini uçurmulı. Şimdi o adım ( İberaldır. istiyor, hemde hududsuz.. Paha söyleyim mi, gazetecilerin istintak dairesine çağrılmasına protest edenlerin gözbebeğil. Hürriyet Yaran Buda profserdür. Yedi senedir bir şeye karar veremedi Bir gün dedilerki — Sizi kâtip umomiliğe tayın edece- ceğiz.. Ama Halk fırkanndan olmak şard., Üstat bundan yirmi bir gün evvel Fırkaya kaytolundu.. Als gün evvelde serbest Fırkaya iltihak etmiş. Üstat pisi- koloji mesleklerini dolaşır gibi galba her Fırkanın kapısını bir defa çalacak. Işte İyiliğin halk arasında acayip telâkkileri vardır. Bu telâkkile- rim izlerini, fikir dinamitlerine | benzettiğim darbımesellerde de görünür. “Besle kargayı gözünü oysun, , “Sevaptan kaçki gü- naha girmiyesin,, “iyilik et, kemlik bull, gibi. Bunların için- de ümmet zihniyeti ile millet düşünüşünü birleşmiş görürüz. Din ve ahlâkın, ber şeyi mütcal bilen, ulvi göstermiye çalışan bu iki umdenin, iyiliği afarozda nasıl birleştiklerini izah güçtür. Fakat hakikat o telkin bulutla- rından da kendini sıyırmış bu- lunuyor. Başka dillerde de iyiliğin, za- rarlı neticeler verdiğine dair ata sözleri, halk bükümleri vardır. Yalnız bana öyle geliyorki bütün bu hükümlerde insan, yaradılışındaki moksandan kur- tulamamıştır. Gene iyiliğe ait başka bir ve- cizemiz varki onu her tekrar ettikçe göğsüm milli bir gururla dolup kabarır: “iyilik etde istersen denize at, balık bilmezse hâlık biliri, Öyle © sanıyorum ki asıl ideal iyilik bu vecizede kemale yak- laşmıştır. Türk ruhunun engin mürüvveti, kibar feragati bu bir kaç kelime içinde ne güzel beliriyor!., , Gerçi onda da “bâlık bilmezse hâlik bilir!, kaydı ver ve bu kaydın içinde bir sevap endişe- sinin gölgesi sezilebilir. Amma unutmamalı ki o fikir, “Rabbe hiç bir şey gizli değildir. ima- sından doğmuş denirse verilecek cevap bulunamaz. Hangi dilde 0- lursa olsun iyiliğin aleyhindeki vecizeleri söküp atmak lâzımdır. Bu vecizalere yukarda “fikir di- namiti,, demiştim. Hakikaten | karar ve hareketlerimizde deği- şiklikler yaptıracak kadar kuv- | yetli olanları var, Onların iyiliğe hücumlarından iyiliğe heves kal- maz. Halbuki iyiliğin cemiyet içindeki kuvvetli bağı şöyle bir tarofa bırakılsa bile vicdanın ondan aldığı lezzet nasıl inkâr edilebilir? Bereket versin benüz, yer yü- zünde iyiliğe kemlikle değil iyilikle karşılıyanlar görülüyor. Meselâ işte dün bir akşam ga- zetesinde - Giresunluların, fındık satışlarından Hilâlinhmere birer hisse ayırdıklarını gördüm. Bu bir bibe, teberru, yardım değil dir. Bu sevgili yuvadan bıldırki betbaht, sellere bogulmuş Gire- sunun gördüğü şefkata karşılık- tır. Giresunlular, kendi felâketleri içinde sarıldıkları kucağın sıcak sevgisini duymuşlardı, Son güzel hareketleri, o kucağı başka fe- lâketleri de kolaylıkla taşıtmıya matuftur. Kim demiş ki iyilik kemliği getirirl,. Seşyay onların entellektüelleri! Mostura Vapurda bir dostla konuşuyordum. “ Ben Fransaya talebe göndermenin aleşhindeyim,çünki bep memlekesi unu. tuyorlar, * — Nereden biliyorsun dedim. Bu adamın öyle tdlebeyle filân ge kı alakası yoktu. Gülümseyerek cevap verdi: Mosturası meydanda, Parise bir sefir günderdik.. Gider gitmez memleke- “a havasını soyunu. huyunu oputtu.. 5 E İ ğine kanaat E-) GÖMLEK | İran prensi Hürmüzan neden ve nasıl öldürülmüştü ilk hareketinden teşe'üm etm Halbuki hakikate her Bangi kıyamı meşru bir hareket saydı» racak hiç birşey yoktu. Hatta müfsitlerin hazreti Osman aley- hinde uydurdukları, mübalâğa- landırdıkları bile sayacak olsak, gene ortada bir kıyamı istilzam edecek birşey bulunduğuna bükmetmek imkâ- nı kalmazdı. Devlet reisi üç beş memuru azletmiş ve onların yerine bir kaç memur nasbetmiş, yahut devlet reisi birkaç zatın tahsisatını kesmeğe lüzum gör- müş olursa bundan ne çıkardı? Bunun için koca bir devleti yıkmağa teşebbüs etmek mi icap ederdi?... Yahut devlet reisi bir, veya birkaç şabsı nefyeder, bir veya birkaç şabsı teb'it ederse bundan dolayı devletin bütün işlerini muhtel (göstermek mi icap ederdi? Tabit hayır! Fakat müfsitlerin desisekârlıktaki bütün hünerlerine rağmen onların haz- | bu gibi reti Osmanda bulabildikleri nok- talar bunlardan ibaretti. Onlarm bu noktalara ilâve ettikleri şey- lerin hepside ayni şekilde ma- nasız ve esassızdı. Bu noktaların başında Hür- müzan'm katli ve onun kati- line ceza verilmemesi ibi, Bu Hüörmüzan vak'ası şondan ibaretti: leri” Hazreti oOOmerin (devrinde Iranın fetbile iştizal (edildiği esnada İran ömerasından olan Hürmüzan esir düşmüş ve kendi- sinin Medineye (gönderilmesini istemişti, Hürmüzan Medineye vardıktan sonra hayatını kur- tarmağa muvaffak olmuş, orade ikamet etmiş ve- İranın fetbini ikmal hususunda birçok faideleri dokunmuştu. Çünkü Hürmüzan bu maksada hizmet edecek fi- kirler vermekten hali kalmiyor- du. Hazreti Ömerin katili olan mecusi Ebulülü medinede bir aralık çoğalcn İranilerle birlikte iran ümerasmdan olan Hürmü zanın etrafına toplanmış gibi i- diler. Hatta Ebu Lülün meri katletmeden evel, Hürmü- zanın evinden çıktığı görülmüştü onu gören sözü, ozü doğru olan Ebubekirin oğlu Abdurrahmandı Hazreti Ömer'in lah, katıl Ebu Lülüsmn Hürmü- zan ile görüştükten sonra baba- sını öldürdüğünü anlamış bu ci- nayeti Hürmüzanın tertip etti- etirerek Hürmüzan öldürmüştü, Ümmet bir taraftan hazreti Ömerin matemini tutu- yorken onun oğlu tarafından irtikâp olunan bu cürüm muka- bilinde yakalanıp idam olunma- sı gibi bir hadise ile karşılaş- mak üzere idi. efkârı umumiye buna mühalefet etti. Her kes “Dün Ömeri gömdükten sonra bugün de oğlunu gömmek iste- meyiz,, dedi. Hazreti Osman yeni intihap edildiği için onun ıcraatınmı başlanğıcı *bu hadise olacaktı, Kendisi, Ubeydullahın idâmma karar vermekle işe baş- lamasını istemiyordu. Bu hare- ket efkârı umumiyenin onun ; sini intaç ederdi, Bundan başka hazreti Osman hadisenin hariçte bırakacağı * | kisleri de düşünmek mecburiy€ hadiseleri | sabih | tinde idi. hazreti Ömerin kt hariçte derin akisler bırakacak bir hadise idi, Onun katline bir de oğlunun idamı inzımam eder” se bu tesirler bütün bütün — rinleşecekti. Sonra o zaman bütün ekâbiri, kaza ve ifta salâ hiyetini haiz ricali, Ubeydullahi” katledilmemesi üzerinde ittifri etmişlerdi. Bunun neticesi olrei hazreti Osman da Hürmüzan& diyetini vermiş ve Ubeydullai» affetmişti. Kendisi bu salâhiye$ haizdi. Onun bu salâhiyeti kul i lanması onun aleyhinde bir ki" yam vuku bulmasını intaç edece” mahiyette değildi. Bilbama; bU gibi siyasi. cürümler dolayısil& selahiyetlerin istima” dalma tekerrür etmiş bir şeydi” O zamanın hukuki telâkkiy# zl tı da buna müsaade ediyorde Çünkü Hürmüzan hazreti Öm* | rin katline iştirak etmişse onul katli vacip idi. Onun bü katil filine iştirak edip etmediği © şüpheli kaldığından, bu şüpbe katilin idamına mahal bırakmaz. (1) Çönkü bu şüphe basan İcrasına mânidir, kısas işlerinin. ekserisi ise içtihat mes'eleleridir. O zaman, içtihat liyakatini haf zevatın ekserisi de Übeydullahi lehinde hüküm vermişlerdi. Har > , i # ; N reti Osmanda bu bükimü tey” etmekten başka bir şey yapı maştı. Osman lehinde ileri sürüle diğer bir nokta da onun Hakes ile oğlu ve Mervanı Medinew kabul etmesidir. Halbuki huni" Hazreti Peygamber tarafınd” tardolunmuşlardı. Ebubekir ik (5 Ömer bunların Medineye girme" | lerine müsaade etmemişler, fakı i i Osman karabeti hissine inkıy* ederek bunları Medineye almışit . Bu hadisenin de hiçbir ebe ( miyeti yoktu. Çünkü Hâkem ik oğlu esasen Medinede ikam€ etmezlerdi. Sonra bir adam” nefyolunması, onün ilelebet mt | fi kalmasını icap itmez. Merve ise, Hazreti Peygamberin irtibâ* zamanında henüz çocuk denec& bir yaşta idi. Mervan bu > azami on yaşında idi, Onun bi" lâhare hazreti Osmana kâtip © ması bir kabahat değildi. Onur aleyhinde henliz söylenecek bi söz yoktu. Nihayet dini bitatlar mesele” geliyordu. Bu bidatların başı” daki cuma günü iki defa self | verdirmekti. Fakat bunun bid# denilecek yeri yoktu. Çünkü ha" reti Osmana muasır bütün asb# onda bir beis görmemişlen” Hatta hazreti Ali, iş başına ge dikten sonra bu adeti ipki “* mişti 1) Toni Teymiy C-3. Su, 39 ul yniy Mi