1 “ e . kişi ile mülâkat... “ Peder merhumun haki hürmetine bende meb'us intihap edilmeli idim.,, aye yp İ ! — Hanımefendi, affediniz ama bir daha size gelmiyeceğim. 2. Neden, Beyefendi, bir kusur! mu oldu? — ge peder... — Çok oluyorsun, artık e; zade!... Baban'öleli elli rl irsi g? yor, halbuki tayyare... SENE Sizden çıktıktan sonra tam — Aman, inayet bi yirmi dört saat hasta yattım. bir gün, biz Çamlıcada erbil — Bizde mi rahatsız oldunuz? turna uçmuş ve peder ee — Evet; sizde; Beş saat bizi) .... Böyle hâlâ İstanbuld tıraş eden iki aptalı mahsus mulviş getiren azlık bir zade ül ei davet ettiniz? Biliniz ki budalalık| kasının varlığını biliyor ii idi i bulaşık bir hastalıktır. İşte, benlEvet! Bu im imdi. me de; bir gün, bir gece ahmaklıktan|telvesi kalmıştır. Abdül bei Ab muztariptim. Siz nasıİsmız? Sizildülhamit devri kendi de:benim' gibi hamakat nöbeti tu-'yor. Bu iki kötü ve ai di tüyor mu? şahın atlarını ağızlarına aci sa deler: “Efendimiz, lakabını ardı ira sarfediyor gili “Peder merhumun haki kürme| , Biraz m tine ben de meb'üs intihap edilme-|devirler başka imiş. Var var — k Mi-idim. 455 ML İyek. Her taraf gül, gülüsti ni “Peder derdi kiz... 5, Bu Bap, — ine er derd a ap O zamnın da kendine gö ta'pederin fikri böyle değildi. “Ah felâketleri olmalı. Meselâ 93 ES şimdi peder sağ olsaydi.,, “— Fi-lâbiyeti. Yemen, Hayran; Girit, İân.mı? — O bizim yanan konağa; Malisiya ibtilâlleri. Hazineni ELİ müdavimdi.,, “Hâ, o? Pederin ye-İlâsı. Mısıra İngilterenin ve 71 tiştirmesi, bendesi., Falanı filân. edeli Bıktım; usandım: — Ya, Beye-| — Yol i 3 fendi Hazretleri siz babanızın oğlu acizane a ley a olmayıp ta şöyle böyle bir (zatın mik buyurmamışsınız. Makim ei neslinden gelse idiniz ? İder bir gün demişti ki, AN Halbuki bu “merhum peder, Makas hikâyesini bilir misiniz?) lerim ne matah: oldukları bilee-| Abbasiler devrinde, herifin. biri niz! Herhangi: mezarm üstüne bir) Bağdatta kapalı çarşıda — ni sanduka konursa, onun “yatır., ı!puz bıçakla değil, makasla kesilir! evliya oluyor. Yaşasın şimdiki Hi-|iddiasında bulunmuş; halk etri dai caz kıralı Oda mezarları, tür) almış. Herif iddiasında silir beleri âyazma © olmaktan kurter-| EkMemunun adamları da tesâdü. pr ” ES ş fen inatçıyı görmüşler. ve -sâraya Zavallı çifte kumrular? Bunla: dönüşte fıkrayı halifeye nakletmiş-| d. Ma babaları ve yanmış ko- ler, naklarından başka hiç sermayeleri) (| Halife i i yok, Keki öyle olmasaydı ilm a şimdi bir baltaya sap olurlardı.| -, — K. ili Da hatırası sırtlarında birl — Yayan vale amburdur. — İşte as, i i Daha ötesi var. Biri kartının ü- balayı ri em şu se hakkettirmiş: Kesemeyince, halife: Merhum: filânım damadı... Fena) o— Niye k mi m? değil, Kaynatasını ömründe görki karpuz b e a memiş; lâkin her sözü ona dair. — Makasla kesilir, efendim, — Amerikada borsa buhranma yalnız ben beceriksizim. i ne dersiniz? — Be herif, itiraf et, bıçakla —— Efendim; peder sağ olsaydı, silir de; demez m ee ll akdinde desi yali 01 vin 2 aş hemme e Hi di a » “de Ni Ya Hindistan galeyanı, Gan-| —— inen söyliyemem, efendim, ra Md pederin fikri... Herifi suya atarlar. Gene: — Misir binesi yuvarlanmış; — Maki !di Balim geyim . ş imi akasla! diyor. Boğuyorlar. — Efendim, merhum peder....| : — Makasla! di — Bir tayyareci daha Okyanu- Su ciğerlerine — mara ir Su aşmış. i yun sathına iki ........ .......... | m, “ YAKIT ın Te SY AMİL-DEĞİL Yazan: & S. Van Dayn Markam, cevap vereceği sırada) birden kapı açıldı, Hat rüzgâr gibi içeri girdi. O kadar memnun ve o kadar aceleci görünüyordu ki se lâm vermeyi bile unuttu: — Nihayet ip ucunu yakaladık, dedi. Dün akşam Leakokun evine gittim, 13 haziran. gecesi filvaki| €vine gelmiş. Fakat gece yarısın- an sonra dışarı çıkmış. Garp isti- kametine doğru gitmiş- Markam sordu: — Bunları bekçi mi anlattı? — Evet böyle olduğu muhak-| kak. Hatta yüzbaşı bekiye bir.şey| söylememesi için para bile vermiş. Herifi sıkıştırdım. Doğru söylemez se kodesi boyluyacağını anlattım. Korktu, dili çözüldü. Hat, çirkin bir kahkaha attı, i- lâve etti: — Olup biteni yüzbaşıya anlat- mıyacak, Müddei umumi Hata: tefrikası: 34 <B Siki Va / ) Nakleden! Ömer Fehmi — Senin verdiğin haber, benim kanaatimi teyit etti, “dedi. Bens onun peşinde. O cihetten korku- muz yek. Belki yarm bu sıkıntılı iş tamamen biter. Haydi Hat siz va: zifenizin başma dönün. Mühim bir şey olursa ben size haber yollarım. Hat gitti, d Markam, keyifli keyifli gerine- rek: — Eh, dedi, artık kat'i neticeye yaklaşıyoruz, nirım. Kadın Ben- ia birlikte yemek yedi, sonra alktı, evine gitti. Yü i süğküldliyördü. ai NE şanlısını Bensonun evinde görünce biçareyi öldürdü, Evet, böyle ol- duğu muhakkak, Çanta ve eldiven- ler, kadının eve geç dönmesi, yüz- başının tabancası hakkındaki ce- vapları, nihayet Hatın verdiği ha- ber işi aydmlatıyor. Sonuncusu bil- bassa kuvvetli, Vans, alay ederek güldüt “İdıma benziyen züppeyi de tekrar| Amanullah Han Efganistana gittiği hakikat değildir Son posta ile gelen İngiliz | çazeteleri İstan'ul muhabirlerine atfen Amanullah hanın. Efganis- tana bareket et- tiğini yazıyorlar- dı, Şehrimiz EF- gan mahafilinde yaptığımız. tah- kikat neticesin- de bu haberin doğru olmadığı- Di, Amanullah hanın hususi iş- ilah Har “eri işin Romaya | ini ve önümüzdeki hafta içinde şehrimize avdet edeceği- ni öğrendik. parmağını çıkarıp makas yapıyor! İşte bu mühim inatçılardan hâ-| lâ yarım düzinesi berhayattır. “Bizim peder derdi ki: ** ce misafirlerine her ne anlatılmak lâzımsa mutlaka bu mukaddime serdedilmeli, çünkü, merhuma is- nat olununca, her fikir kuvvetlenir, Bunlar, otuz yıl evvel bile, Av- rupada şapka giyerler, jambon| yerler, viski içerler ve kokanalara kur yaparlardı. Lâkin, şimdi, ya- kınlarından biri, meselâ bir hanım) başına meşru bir şap9 geçirirse. » - kıyamet kopuyor. Ne dersiniz? Otuz seferinde Avrupada her türlüsünden şapka giyen bir “zade,, bizde fesin ilga-| sından sonra Pariste Bowlevard des İtaliena'de çaylak gibi kırmızı fes- le didarını göstermesin mi? Muha- fazakârlar yalnız İngiltere diyarm- a mı? Bunlardan birinin bir lâyihası- nr okudum.” Fikir şu: her daireye yabancı bir mütehassıs > getirmeli. Bu arada Şeyhülislâm kapısma da Vaticandan bir kardinal müşa- vir ister, On sekiz sene kadar oluyor. — Beyefendi, dedim, elbette pederiniz merhum böyle düşnürdü. — Tabii, mirim, hatta bir gün--| — Ben başka türlü duymuştum. (Billâhi uyduruyorum) : Romada | İkardinal olanı ermeni papazı mar! İhut ve meşhur Hasyn Efendiyi! ayartacaktı; | Meşijnti islâmiye müşaviri kardinal #asun..-- Ne buyurursunuz! İrticalen sar- fettiğim bu martaval beyefendinin dimağında tenebbüt etti. Bir, iki ay sonra “peder merhum,, un bu baptaki lâyihasını bana okumaz mı? Buna ben de inandım. Celâl Nuri ... ihayet Me ha! Ne 52, ne vahi ümit bu! pe “e gene mi tenkit? Ge- ne mi biz haksızız? Bu deliller de size kanaat vermiyorlar mi? — Hayır! Siz her rasgeldiğinize katil diyorsunuz. halbuki asıl katil! kollarını sallıya sallıya rahat, sa») kin geziyor. Hani mücrim, katili niye yakalıyamıyorsunuz? İ — O cihetten endişem yok. Eli- mizde demektir. En zeki memurur| muz kendisini tarassut ediyor. Le- akok ne yapsa kaçamaz. Vans, omuzlarını silkti, müsa- ade istedi. Kapıdan çıkarken müd- dei umumiye: — Miralay Ostranderi sizin ta- yemeğe davet edece- ğim, dedi. Bir mahzur var mi? —- Gene mi isticvap? Siz galiba bu mesele için sorguya çekmedik İbir tek Nevyorklu bırakmıyacak-| İsınız. İ .— Yalnız miralay değil, şu ka- varana vr rma işareti ....... — Mesele n rafınızdan isticvap etmek niyetindeyim. Belki! yeni bir şeyler öğreniriz. Malüm ya, bu türedi Bensonun sefahat ar- kadaşlarındandır. Markam, miralay ile Pfifi ça- ğırmak üzere eline telefonu ala- rak: ............ İ Öğleye kada İanlamak için size bizzat 3 — VAKIT 14 Ağustos 1530 —> Adliyede : Bono ve makbuzu tahrif edenler Emniyet sandığında ve Sandal bedesteninde yapılan bu iki cürüm, dün agır cezada birleşt.riid'. Son davada, ilk davadaki maznunlardan ikisi daha maznun mevkiine geçirildi | aleyhindeki dava birinci cezadan | geldiğinden, mevcut dava ile bir- İ leştirilmiş, o davada müzayedeye iğne koyan ve namına tediye makbuzu (kesilen Ihsan H.ın kim olduğu araştırılmıştır. * Ayetullah Ef., «Bu isimde hiçbir kadın tanımam» demiş, Fuat Ef., Ziya Ef. nin kendisi» ne Sandal bedesteninde dolan- dırıcılık yapacağını söylediğini, bu kadının Ziya Ef. nin Mısıra giden zevcesi Ayşe Zehra H. olabileceğini söylemiş ve kendi- sinin hadiseden evvel alâkadar- ları telefonla ikaz ettiğini iddia etmiştir, Fuat EF, ye bir hemşi- resi olup olmadığı sorulmuş, « Saliha isminde bir'hemşirem vardır » demiş, Ayetullahi"Ef. de “ Muazzez H. isminde bir kadınla tanıştığını vaki istizah Üzerine tasdik etmiştir. Müddei umumi Burhanettin B., bu Sandal bedesteni hadisesinde Ayetullah ve Ziya EF, lerin işti- raki bulunduğu anlaşıldığı kay- dile ikisinin bu davadan dolayı da maznuniyetlerini istemiş, ta- lep kabul olunmuş, bu davaya ait evrak usulen istintak daire- sinden geçmek icap ettiğinden, oraya gönderilmiştir. Emniyet sandığı davası da ! bazı evrakın celbi için cumar- tesiye kalmıştır. ............... Miralay, düşünceli bir tavurla pus bıyıklarını burdu. Bu hali ile operetlerdeki sahte O cenerallere benziyordu. — Fikriniz fena değil, dedi. Belki odur. Aklı bir karış havada bir tip. Mis Sen Kler isimli güzel bir sevgilisi var. Benson da ona tut kun. Eğer yirmi sene evvel olsa idi ben de kendisi gibi hareket eder- “İstanbul ağır ceza mahkeme- sinde dün Emniyet sandığını, bo- nolar üzerinde sahtekârlık yapa- rak 16,000 lira dolandırmakla maznun Ayetüllah, Fuat, Ismail, Ziya Ef. lerin muhakemesi gö- | rülmüştür. Davaya göre, bunlar sandığa bir miktar para yatırmışlar, son- ra muhtelif zamanlarda bonoları göstererek para alırken, bono- larda tahrifat yapmışlar, rakam- | ları çoğaltmışlar, mecmuu 16,000 lira tutan para çekmişler. Maz- nunlardan Ziya Et.nin polisteki ifadesine nazaran, dört defa bi- rer miktar para yatıran Fuat EK, imiş. Ayetullak Ef. nin talimatı dairesinde, Avrupada öğrendiği | usullerle bir damga yaptırılmış, bu damga, sabtekârlıkta mühim rol oynamış. Son teşebbüste bir bonodaki tarihten memur şüphe edince, sandık “binasından savuş- muşlar, damgayı da Sultanah- mette kanalizasyon çukurlarına atmışlar. Maznunlar cürümlerini inkâr ediyorlar. Dün mahkemede po- lis memurları ikrarlarına şehadet etmiş, maznunlar, hükümetten, dayaktan, ifadelerdeki tenakuz- lardan bahsetmişlerdir. Sandal bedesteninde müzayede dairesinde bir tediye makbuzunu tahrif ederek 1116 lira dolan- dırdığı iddia edilen Fuat EF. ........ edi ea Ai) 17 haziran pazartesi gece saat yarım Öğleden sonra birde Markam, Vans ve ben klübün kapısından içeri girdiğimiz vakit miralay Os-| tranderi büfenin önünde bir içki:| nin lezzetine bakarken gördük. Vans, miralayı Markama tanıt” tı: — İşte Nevyorkun keyfine mec- bur, en iyi yaşamasını bilir adamı! r uyku, yalnız akşam serinliğinde randevu kabul eder. Öyle değil mi, miralay? Bugün öğle üstü burada görünüyorsa bu, müddei umumi hesabına yapılmış! bir lâtfü mahsustur. Miralay gülerek cevap verdi: — Size faydam dokunabilirse çok memnun olacağım. Ne berbat bir iş Allahım, Gazeteleri okuyun-| ca doğrusu inanmadım. Meseleyi| gelmeği| düşünüyordum. | Sonra rasgele bir masaya doğ»| ru yürüdü. Biz de arkasından git- tik. Vans, hiç bir mükaddeme yap- madan suallere başladı. — Miralay, siz Benson ile onun bütün dostlarını tanırsınız. Rica| ederiz, biraz bize malümat verin. dim. — Miralay ne alaycı adamsı- nız siz? Canım bize yüzbaşıdan bahsedin. — Ha... Evet... Sahi, ne di- yordum? Harpte hayli yararlıklar gösterdi Leakok.... Nişan aldı. Bensondân hiç hoşlanmaz, sık sık nefretini gösterecek hareketler yas pardı. Kıskanç bir adam. Kadınlar kendisini severler, o da onlar icin verir. Müthiş Pire için yorgan ica pederse canımı bir kabadayıdır. yakar. Velahsıl kendisi ile düşüp kalkacaklar icin tehlikeli bir ar- kadaş. Benson onun nişanlısına tas kılmak gibi dünyanın en sersemce işini yaptı. Kendisine söyliyecek- tim ya sonra neme lâzım, adam üstüne vazife olmıyan işlere karış» ma! derler, dedim. Vazgeçtim. — Peki ,dedi, nasıl istersen öy- le olsun! z Meselâ yüzbaşı Leakok nasıl bir damdır? Nasıl tanırsını? , | (Devanu var)