—4i Günün siyaseti: İngiltere ve Mısır Mısır milliyetperverlerinin feveranı bir taraftan kral Fuadın tacmt tehli- keye sökarken diğer cihetten Avrupa matbuatı İngilterenin Mısır meselesin- de aldığı vaziyet hakkında uzun mi; nakaşalar yürütüyorlar, Sen Cemis kabinesinin, iğtişaşın baş-! Jadığı sırada Mısır hükümetine gön derdiği nota ve İsmail Sıtkı Paşa kabi- nesinin verdiği dürüst cevap muhafa-| zakârları asabileştirmiş böyle bir ha- zeketin İngiltereye karşı şimdiye ka- dar hiç bir hükümet tarafından yapıl- mamış olduğu acı bir lisanla tekrar edilmiştir. Ayni zamanda Fransız mat. buntı başta Tan gazetesi olmak üzere, Mister Henderson tarafından verilen »otanm Nahas Paşa fırkası lehine biri tesir hasıl ettiğinn ve İngiliz kabinesi- Bu sefer Mısır meselesi ile alâkadar plan matbuat nağmeyi değiştirdiler. Sosyalist bir hükümetin milletlerin hürriyetini tahdit için kuvvel müsellâ- haya müracaat etmesi adeta takbih edildi. Makdonald programına ihanet- Ye itham olundu. Hali hazırda hâla bu #enkitlere devam edilmektedir. İşin esasını Makdonald kabinesinin kamanmdan evvel birikmiş olan itiraz ateşinin birdenbire feveranında ara- mak daha İyi olur. Gerek Mısırda ge-i rek Hindistanda zuhur eden İsyanlar kıyamlar senelerce müddettenberi için için kaynamakta idi. Amele fırkasınm reis kâra geçmesi muhtelif müstemli- kelerdeki milliyetperverlere ümit ver- i, Fırka hariciye prorramında 6 in siyaseti ile âmil olduğuna ka nant getirildiği gün sabırlar tükendi. “We yer yer kıyam hareketleri başladı. Gerek Hint, gerek Mısır isyanları ko- lay kolay bastırılacağa benzemiyor. ve! ilk defa olarak “üzerinde güneş bat- maz saltanat, müstemlikelerinde böy-i le zayıf bir vaziyete düşüyor. Acaba, İngiltere hükümeti bu sefer de tehlikeyi atlatarak şarkın iki zahire ambarinı nüfuzu altında tutmağa mu- yaffak olacak mi? Belki! Bu bapta gimdiden bir hüküm verilemez. Ancak şurası hatırda bulunmak icap eder ki İngiliz asirdide siyasetinde hatıra gel- miyecek öyle dolaplar mevcuttur ki bunların içinden çıkması deyme mille- #in kârı değildir. M. Gayur Berlin - Istanbul Hava hattı nesil İşliyecek ? * Geçenlerde İstanbulla Berlin arasın dn bir Alman tayyare hattımın tesis edileceği yazılmıştı. Bu haber doğru değilidir. Alman tayyare hattı sadece Berlin ile Viyana arasında olarak, Istanbula gelecek olan tren, ve C.İ. .D. N. Alnın tayyare hatları ile iltisak peyda edecektir, Suriç Yoldaş Ankaradan Berline mi nakledilecek? Moskovadan alınan haberlere göre Ankaradaki Soviyet sefiri Suriç yoldaş değiştirilerek Berlin Rus sefaretine tâyin edilecektir. Lâlelideki mektep ilk mi olacak, orta mı? Llelide Pertevniyal vakfından kübik tarzda bir ilk mektep işa edilmişti. Maarif idaresi bu binayi orta mektep olarak kul- lamak istemektedir. O civar hal- kı vilâyete müracaat ederek bu binada bir ilk mektep açılmasını istemişlerdir, Vilâyet meseleyi maariften soracaktır. — VAKIT. 28 Temmuz 1930 — Bir Yunan gazetesi Bg AŞ e AYM ANMA gan e Şark isyanının sebepleri hakkında ne diyor ? Bu gazeteye göre harekât niçin Iraktan değil de İrandan idare ediliyor ? Şarkta baş gösteren ve ya- kında kökünden sökülüp atıla- cağı muhakkak olan Kürt kıya- mı hakkında mubtelif matbuatın ne gibi neşriyatta bulunduğunu öğrenmek faydadan hali değil- dir. Gazetemiz bu maksatla bu mesele etrafında yapılan neşri- yatı dikkatle takip etmektedir. Bu meyanda bir Yunan gı- zetesinin mütaleatını okuyucuları- mıza bildirmeği faydalı bulduk, Proiya gazetesi diyor ki:«Kürt isyan Şeyh Sait hareketinin br- | raktığı intikamdan doğmuştur. 1925 senesi isyanının reisi Şeyh Sait idi. Bugünkü hareketin başında da onun oğlunu görü- yoruz. Hatırlardadır ki, bundan dört beş ay evvel, Türk matbu- atında meşhur İngiliz casusu Lavrensin İran hudutlarında bu- lunduğu haberinin tekzibi inti- şar etmiştir. Cihanı hayretlere garkeden, Arabistan meselesini halleden, İngiltere için Hindistan hudutla- nnda emin bir komşu olmıyan Efgan gailesini çok mahirane bir tarzda ve bir hamlede ko- parip atan bu Lavrens, İnglitere- nin siyasi kudret ve kuvvetine tefevvuk ettiğini efalile ispat etti, İşte bu meşhur casusun şarkta olduğu haberi, yalan değil, ger- çekti. oLavrens o zaman Kürt isyanının tohumlarını ekmekle meşguldü. Lavrens umumi harpte İngilte- rede ümumi karargâhta vaz.fe almıştı, Bu sıralarda İngilterenin aciz gösterdiği bir çok işlerde kendisi muvaffak oldu, Elyevm ( İngilterede iktidar mevkiinde bulunan amele fırkası anlaşılan ispiyonluk tertibatından vazgeçmemiş ve Lavrensi bu se- fer de Kürdistan işine memur etmiştir. Kürt isyanı, bugün nüksetmiş- tir. Fakat bu harekâtın mahiyeti ve istihdaf ettiği nokta nedir? Para, mühimmat, asi kuvvetle- rini idare etmek gibi mühim ih- tiyaçlar acaba nasıl temin edil- miştir? Hafi “değildirki * ingilterenin şarki Anadoluda gizli emelleri vardır. Şeyh Saldin oğlu Salâhâddin; Lavrensin tavsiyesile 1925 sene- sinden sonra İngilizlerin sehabet ve himayesine mazhar olmuştur, Bu nokta, haddizatmda çok şey- ler ifade edecek derecede mii- bimdir. Görülüyor ki 1925 isyanmdan sonra İngiltere ümidini kesmemiş ve yeni esaslar kurarak progra- mina devam etmiştir. Yukarıda, bu sefer başlıyan isyanın, bir intikam eseri oldu- Kürt âsilerinin Türklerden al- mağa muvaffak oldukları bazı esirleri derbal bıçaktan geçir- meleri, tahminimizi teyit eyle- mektedir, Bütün tekziplere rağmen Lav- rensin son günlerde isyan #a- hasından geçtiği tahakkuk et- mektedir. Fakat diyeceğiz ki İngiltere- nin bu meselede takip ettiği maksat ne olabilir? Türkiye - Rusya münasebatı bazırası İngiltere için gözden kaçmıyacak kâdar ehemmiyete şayandır. Türkiye ve Rusya Biritanya için sükünet bulmuş bir volkan değildir. Onun için İngiltere As- yada bu iki kutuptan daima şüphelenmektedir. Türkler de bunu bilmiyor de- gil. Yalnız İngiltere zamirini iz- har etmemekte olduğundan £a- ruri tegafül ediyorlar. Şimdi tahlil edilecek bir nok- ta kalıyor. Biliyoruz ki bu seferki Kürt isyanında İran tahassüngüh itti- haz edilmiş bulunuyor. Kürtler, İran tarikile omüzaheret görü- yorlar, Acaba neden? Irak. İngiltere için daha müsait bir zemin de- gil mi idi? İsyan neden bu ta- raflarda patlamamıştır? İyi malümat alan siyasi maha- fil, irak bükümetinin Türkiye aleyhine vaziyet almak istemedi- ğini haber veriyor. Bunun üzerine İngilizler, Irak cephesini emin görmiyerek Iranı tercih eylemişlerdir. Türk ma- hafili, vaziyetin Temmuzun niha- yetlerinde tebellür edeceği ka- naatini gösteriyor... GİRİ GÜZEL Sakalsız Troçki B' kadar zamandir, burnu- muzun dibinde yaşıyan, çeşit çeşit. balık tutan ve bir kavle göre Türkçe bile öğrenen M. Troçkinin şöyle adam akıllı bir resmini bulup basmâk müm- kün olmuyor. Bütün gazeteler, bu eski Rus diplomatının sakallı resimlerini ahp çenesinin üzerine bir parça beyaz boya sürüyorlar; oluyor yeni Troçki. Geçen gün, bir refikimiz , gene bu çareye baş vurmuşlu. Lâkin, beyaz boyayı biraz fazla kaçırmıştır. Bunu gören bir dostum : — Bak, bak, dedi, bu gazete Troçkinin tıraş olmak için sabun- landığı zamanı gösteriyor. * Tamburda yeni bir nağme Bizim gazetede yazı yazan bir srkadaş vardır ki - tanırsı- nız- Fa, diye imza atar, Musi- kinin yedi esas sesinden birisi olan bu ahenktar imza pek hoşa gitmiş olmalı ki “Mi Fa, , diye yeni bir imza zühur etti. Buna tamburda yeni bir. nağme mi demeli, ne demeli ?.. m ima Maaş cumartesiye Ağustos maaşının dağıtılması» na Cumartesi günü başlanacak- tır. FEDAYİLERİ CENNET EE Veren Öner Am EE Sen mi ölmek istiyorsun ? Buna karar verilmiş değil midir ? Duvara dayanan ve oradan ay-jediyoruz. Derhal harekete hazırız. rılmıyan kadın bunları duymuş ve| Yalnız müsaade ederseniz amca- kollarını uzatmıştı. vi doğru bir kaç adım attı ve bir mümaneat görmediği için ilerle mekte devam etti. Kadın, Haldunu!| Balebek emiresi yarın sizin enca- kolları arasma almış, onu evvelâlmınızdan ve hareketinizden Haldun onalmızın kızına veda etmek isteriz. Sultan cevap verdi: — Hayır, buna imkân yoktur. ha- alnından öpmüş, sonra onu dudak-İberdar olacaktır. Esasen demin, larmdan öpmüş, sonra hıçkırarakİsiz Emir Haldun, ona veda etmiş dönmüş, bu karanlık yerden çıkıp) bulunuyorsunuz. Atlarımız sizi bek gitmişti. Sultan onu fazla durdur-|liyor, hemen yola çıkmız. mek istemedi. Yalnız bu kadının Haldunu dudaklarından öpmesi na zarı dikkatini celbetmişti. Melike! Zeydunu seviyorsa nasıl olur da Haldunu dudaklarımdan öperdi... Haldun eski yerine dönüyorken o da düşünüyordu. Bir Melike bir Sultan bir adım ilerlemiş fiki kardeş, kendilerine uzanan eli öpmüş, ve bir kelime dışarı çıkmışlardı. Dışarda onlara atları ve silâh- ları verilmiş, ikisi de atlarına bine- rek önlerine düşen rehberlerle bir- tek söz söylememişti. Sonra onulu ln blu, s edi. beklemilmiyen bir gelilde öpmüş)! te Kitle yalm pim pe tü. Haldun birdenbire anladı. Me- like diye gelen bu kadın o değildi. Sultan Salâhattin de on dört gün- Haldun biraz kızarmış, ondan) hasarasına bir nihayet vermek ve sonra dini farizalarını ifaya baş- yarak bunları bitirdikten sonra cellâdın önüne gelmiş, ve durmuş- tanıdığı adımları duydu. Bunlar kardeşinin adımları idi. Zeydun sür'atle ilerliyerek Hal- dunu yakalamış. — Senin burada işin ne?.. Yok sa ikimizin de mi idamına karar verildi? Sultan Salâhattin ilerlerdi ve: — Hayır, dedi, senin kardeşin senin yerine ölmek istedi. Onun için iu olduğunu itiraf etti. 'akat ben onun bu f: lığını kabul etmiyorum. — O halde sen mi ölmek isti- yorsun? — Tabit, buna karar verilmiş değil miydi? Sultan Salâhattin biraz düşün- dü; sonra: — Efendiler, Ke bere kaçmak için plânlar hazır! nm ve bir çöğüni İğfalkâr hareketlerde bulunmanın akibetini raya çağırtarak ona hareketlerinin bir daha böyle teşebbüslere giriş- mekten ferağat etsin. Efendiler, zin hayatımıza kıymak | rüm. Onun için sizi affettim. Fakat siz burada kalacak değilsiniz. Bu- radan derhal hareket ederek Ku düse gidecek, şehre girecek ve be- ni orada bekliyeceksiniz. Bu müd- det zarfında evvelce ifasını deruh- te ettiğiniz vazife ile mükellefsi- niz. Bunu kabul ediyor musunuz? Haldun ile kardeşi bir lâhza du rakladılar, Ölümden hayata ( bir denbire dönmek onları şaşırtmıştı. kaç dakika sonra öleceğine, kara Fakat işte onları bu karanlık yola sevkeden mukadderat, onları tek- rar hayat yoluna getirmişti. İki kar deş cesurdular, ikisi de ölümle kar şılaşmağa alışmışlardı. o Bununla beraber onlarm ölüm yolundan ha- yat yoluna bu ani dönüşleri onları şaşırtmıştı. Demek ki gene yaşıya- caklar ve gene hayatın türlü türlü hâdisatma karışacaklardı. Bir lâh-! za İçin ikisinin de beyinleri dön-| müş ve gözleri kararmıştı. Fakat jikisi de cesur ve kuvvetli insanlar oldukları için, çabuk toplanmışlar, ve cevap vermişlerdi. i Haldun hem kendi namına, hem kardeşi namına Sultana teşekkür ediyordu: — Bizim sizden gördüğümüz lâtuflar çok büyüktür. Size teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz. Hayatımızı bize yeniden ihda et», miş bulunuyorsunuz. Bize teklif, ettiğiniz vazifeyi minnetle kabul, neticesini göstermek istedim. Ta ki d siz cesur ve mert insanlarsınız, &i-| istemiyo-, Onlarm ikisinden her biri de bir; topraklara gömüleceğine kanidi,(YiK altmda kendini şehri zaptetmek için çalışıyordu. muhasarasına başlanıl- dığı zaman Sultan Salâhattin ora» .İnm prensinden şehrin teslimini is- karşılanmıştı. Şehrin muhasarasın- dan başka çare yoktu. Şehrin sur- larını yıkmak için tertibat almış, her tarafa mancinikler rekzedilmiş ve şehrin harben zaptı için Jâzım gelen bütün hazırlıklar ikmal olun- muştu. Frenklerin bütün ümidi deniz- den imdat gelmesi idi. Fal Mr. sırı hareket eden donanma, bu» na da imkân tı. (Hü “İsamettin) in kumandati"*altında Mısırdan hareket eden “donnma firenklerin deniz da ü- midini kesmişti. Bunun üzerine firenkler şehri teslim etmeğe karar vermişler ve şehirdeki muhariplerin kadın ve çocuklarm Kudüse gönderilmele- rini şart koşmuşlardı. Sultan bu şartı kabul ederek şehre girmiş, ve ikabul ettiği şartları harfi harfine görüyorsu- tatbi isti, nuz. Ben Balebek emiresini de bur! ye Diğer taraftan iki kardeş Kudüs iyolunda ilerlerken O konuşuyorlar- &: i — Kardeşim Haldun! Biz ken- di hayatlarımızı kurtarmış bulünü- yoruz. Fakat Melike ne olacak? Mesrure onun yanında iken . biraz müteselli olüyorduk. Halbuki Mes- rure de karargâhtan çıkarılmış bu- lunuyor, Mesrure serbest ise, ergeç londan bir haber alırız. Fakat Me- ilike pek yalnız kaldı. Değil mi? — Doğru! Fakat ne yapabili- riz? Onun için Allaha itimat'ede- am, Haldun, Allaha itimattan bah- sediyorken, müthiş bir sıkmtı, ru- hunu tazyik ediyordu. Haldun bu- nun sebebini anlıyamıyor ve bu taz gatlıyacakını İzannediyordu. Sanki onun başında korkunç bir facia dolaşıyordu. At- lar ilerledikçe bu korku, bu arkıntı, tazyik artıyordu. Muhakkak ki en iyekın sevgililerden biri elim bir ize kendisile kar» du. Alnırndan terler akıyor, gözün- de yaşlar biriki li, Zeydun, kamerin ışığında önun bu halini sezmiş: — Kardeşim hasta mısın? de- mişti. Haldun kendini zaptedemi» yerek: yaralıyım, Taliimizi — Evet, hastayım, içimden kan boşanıyor. bir nuhuset tehdit ediyor, kim bilir nasıl) ne olacağız? — Olacak olur, onu da şimdiye kadar karşıladıklarımız gibi kar- şılarız, 5 , Göleli