WANRİNN Altı aylık bir mütareke a Geçenlerde askeri bütçelere zam meselesinden dolayı pek ger- in bir hale gelmiş olan Fransız - © İtalyan münasebatı son günlerde — nisbi bir salâh devresine girmiştir. Fransız hariciye nazırı M. nd Fransa ile İtalya arasındaki ihti- lâfı halledebilmek için 1931 sene- © sine kadar Fransa hükümetinin hiç © bir yeni gemi inşa etmemeğe karar verdiğini bildirmiştir. Bunun üze- © rine İtalya başvekili ve hariciye na — zıri Messolini de Fransız hüküme- tinin bu kararımı senet ittihaz etti- ğini, İtalya hükümetinin de Fran- © sa gibi bu sene nihayetine kadar yeni gemi inşa ettirmiyeceği ceva- bını vermiştir. Binaenaleyh, epey- ce bir zamandanberi Fransa ile İtalya arasında münkati olan mü- © zakerata bugünlerde yeniden baş- Acaba bu müzakerat iki mem- leket arasında mevcut olan ihtilâf İ: meseleleri halledebilecek midir? Bu hususta tabii şimdiden kat'i su- rette cevap vermek mümkün de- ğildir. Ancak malâm olan bir cihet var ki Fransa hükümeti bu sene niha- © yetine kadar yeni gemi inşa etme- meğe karar vermiş olmakla bera- ” ber İtalyanın Londra konferansın- da ileriye sürdüğü Fransız ve İtal- yan riye kuvvetleri arasında müsavat nazariyesini kabul etme- mektedir. Diğer taraftan İtalyanın da bu noktai nazarından geri dön- mesi hatıra bile gelmemektedir. © Şu vaziyete göre İtalya ile Fransa arasındaki bahri rekabet noktasın- dan olsa olsa altı ay için bir nevi © mütareke aktediliyor demektir. Bu “altı ay nihayet bulduktan sonra gene bu mesele üzerinde (hiç bir suretle terakki hasıl olmadığı © görülecektir. p Maamafih vaziyeti tetkik eden © Fransız matbuatı küçük bir ümit HMoktasına istinat ediyorlar. Bunla- rın mütalealarına göre Fransa ile İtalya arasında gayri kabili hal gi- - bi görünen ihtilâfı bertaraf etmek — kabildir. Bunun bedeli de iki mem — İeket arasında mevcut olan siyasi — ihtilâfları hal ile işe başlamaktır. , Bir kere Trablus Garp hudut- “larının İtalya lehine tashihi mese- İesi vardır. Bu meselede Fransanın ; ayı memnun etmesi mümkün- dür, Sonra Tunustaki İtalyanların ” vaziyetlerini tanzim etmek mese- lesi gelir. Bunada gene İtalyayı © tatmin edecek şekilde bir tesviye çaresi bulunabileceği düşünülmek- tedir. iy bu meseleler tanzim, edilirse İtal, daki tahdidi teslihat meselesinin kendi kendine halledileceği ileri sürülmektedir. Çünkü iki devlet arasında ihtilâflar bertaraf edil “ dikten sonra bunlar kolaylıkla ken di kuvvetlerinin tevazününü temin “edebilir, denilmektedir. o Bize öyle geliyor ki Fransa ile Italya arasındaki vaziyeti bu tarz- da muhakeme etmek biraz nikbin- lik olur. Bunu her iki taraftaki hü- pe ricalirin pek iyi takdir et- de şüphesizdir. Şu kadar Yar ki Avrupanın bugünkü vaziye- ti iki memleket arasındaki ihtilâf- ların tehlikeli bir safhaya dökül- mesine de müsait değildir. Onun için her iki taraf aralarındaki ih- tilâfların halli çok müşkül olduğu- “a kani olmakla beraber bu ihtilâf larm filhal tehlikeli bir vadiye gir- ni de arzu etmemekte, böyle bir ihtimalin önüne geçmek Sn müştereken vakit kazanmak poli- “ Hkasına baş vurmaktadır. Bundan ıdır ki çok gergin bir hale gi- Tansiz - İtalyan münasebatı- biraz salâh rengi vermek için ransız hariciye nazırı M. Briand bahri inşaat yarışında altı aylık bir mü ce teklif etmiş, İtalya baş- ili M. Mössolini de bu teklifi halükle kabul etmiştir. Yeni baş», cak mü atın ne dereceye r müsmir melice vereceğini N e 4 — VAKİT, 24 Temmaz 1986 ya ile Fransa arasın. l C Sanayi bankası Adana Senayi birliği iştirâk etmiyecek mi? İstanbul sanayi birliğinin bir milyon liralik bir banka teşkil edeceği ve buna Adana ve İzmir fabrikatörlerinin de iştirâk ede- ceği yazılmıştı. Aldığımız malü- mala nazaran Adana Sanayi birliği henüz pek yeni bir teşek- kül olan bu bankaya iştirake karar vermiş değildir. Yalnız şehrimizde bulunan Adana Sanayi birliği umumi kâtibi Şemsi İzzet B. İstanbul Sanayi birliği umumi kâtibi Nazım Nuri Beyle görü- şürken böyle bir bankaya ilerde Adananın da iştirak edebilece- ğini söylemiştir. Eczacılar Yerli mallar sergisine iştirak ediyorlar Yakında Galatasaray lisesi binasında açılacak yerli mallar sergisine geçen sene olduğu gibi eczacılarımız da iştirak ede- cektir. Geçen sergide (yerli tıbbi müstahzarlar mükemmel neticeler vermişlerdi. Bu sergi için daha vpsi mikyasta faaliyete başlanmış ve eczacılar cemiyeti- nin teşebbüsü ile başlı başına bir pavyonun tıbbi müstahzarata tahsisi temin edilmiştir. Reçe- tesiz serbest satılan müstahzara- tın büyük rabet göreceği ümit edilmektedir. Sergi için şimdiye- kadar Etem Pertev fabrikası ile Beşir Kemal, Enver Kenan, Ni- zamettin Talip ve Hulki, Eşref Neşet, Necip Cemil Celâl Kanzuk Mustafa o Nevzat > ve “Müstafa Hakkı lâboratuvarları müraca- caat etmişlerdir. —— Artistlerin taksimi Dünkü akşam refiklerimizden birisi Derülbedayi artistlerininin komedi ve dram san'atkârı diye ikiye ayrılacağını yazıyordu. Dün bu hususta malümatına müracaat (ettiğimiz (Ertuğrul Muhsin B. böyle bir tasavvur bile olmadığım söylemiş (ve bunu tekzip etmiştir. —o— Ya'ovada verilecek balo I Yalova kap'ıcalar idaresi tara- | fından verilecek balo Türk ocağı balosu ile ayni tarihe rastladığı iç'n tehir edilmiştir. Balo ağus- tosun ilk haftasında verilecektir. Balonun davetiyelerini alanlar seyrisefain yapurlari ile mecca- nen gidip geleceklerdir. —— Tahdit İkomisyonu Tahranda beşrolunen (Şafakı Sur) gazstesi yazıyor: Türkiye ve İran arasında ki hududu tahdit edecek olan ko- misyon bütün hazırlıklarını ikmal etmiş ve yol masrafını da alış olup yakında Tebrize müteveci- hen yola çıkacaktır. Iran hariciye hezareti tarafın- dan Akayı Refiülmülk ile hudut işlerinde rüsuhu olan bir zat, komisyona ilâveten tayin olun- muştur, Harbiye nezareti de bir murahhas tayin etmiştir. Bu mu- rahhasın kim olduğu hey'et Teb- rize vasıl olduktan sonra anla- şılacaktır. ——ş—ğ— yakm bir istikbal bize gösterecek- tir. Mehmet Asım | ! Şehir haberleri Matbuat U,M. FEDAYİLERİ ğtu mu ? Memleket haberleri | | Dün Mahmut SadıkBeyi ziyaret etti Matbuat umum müdürü Ercü- ment Ekrem B. dün sabah ra- hatsız bulunan şeyhülmuharririn Mahmut Sadık Beyi ziyaret et- miş ve hatirıni sörmuştür. ——eam— Gayri mübadiller Tezimet heyeti Yalovadan döndü Gayri mübadiller hamına Gazi Hz. ine arzı tâzimat için Yalovaya giden heyet şehrimize dönmüştür. Heyet reisi Hüseyin B. kendisile götüşen bir muhaârrimize kongra mükarreratı mucibince (yalnız Yalovada Gazi Hz, ine artı tâ- zimat ettiklerini başka bir ricada bulunmadıklarını söylemiştir. Esrar! kendisini vuranı biliyor fakat söylemiyor İzmirde Halil Rifat Pş. cadde- sinde oturan Şerafettin isminde bir şahıs, oğlunu karakola gönde- rerek vurulduğunu haber vermiş, zabıta eve gitmiş yarasını ağır gör düğü mecruhu hastaneye kaldır- muşta. İşin garip ciheti, parkta oturur- ken arkasından bıçaklandığını söy liyen bu zatın vuranlarm kim ol duğunu söylememekte israr edişi- dir. Söylediği şudur: “Benim düş- manlarım vardır. Bu hâdiseyi ben kendi kendime hazırladım. İşim olmıyan şeylere karıştım. Bu iş giz li kalmalıdır., Zabıta bu garip cerh nda tahkikat yapıyor. Paşalarımız Balıkesirde E-lıkesirden yazıldığına © göre! Bas»i, Sami Sabit, Akif, Sabri Pa- şalarla ümera kursuna ve akade- miye mensup bir kısım ümera ve! zabitlerimiz Balıkesire gitmişler, askeri merasimle o karşılanmışlar- dır. Malatyada meyva sergisi Malatyada güzel bir meyva ser- gisi açılmıştır. Maksat Malatyanın nefis mayvalarını cihan piyasasına tanıtmaktır. Ölümle tehdit İzmirde Hacı Ali isminde yüz yaşında bir ihtiyar müddei umumi liğe müracaat ederek kızı Şerife; Hanımın damadı tarafından öldü- rülmek üzere bulunduğunu iddia! ve şikâyet etmiştir. Şerife H, ile kocası Hüseyin anlaşamıyorlar ve Hüseyin genç kadını ikide birde ölümle tehdit ediyormuş. Zabıta tahkikat yapmaktadır. Bir iddia Zaro ağa 98 yaşında mı? Asırdide ihtiyarımız Zaro ağanın «on Amerika seyahati Avrupa (gazetelerinde hararetle mevzubahs olmaktadır... Zaro |miz Yere getireceksiniz, ağa Amerikan gazetecilerile görüşürken bu seyyahatten toplayacağı parali ön birinci zevcesinden ayrılmak için icap eden mahkeme masrafına tahsis cdece- gihi #öylemiş imişi. Dün gelen Fransız gaveteleri Zaro ağanın A- merikada hütmeticir bir teveccühle kar- şılandığını ve kendisine Amerika gazete- leri tarafından “Amerikadan daha yaşlı adam» denildiğini vazmaktadırlar. Diğer taraftan gene Frunsız gazete- leri Yunan gazetelerinin Zaro ağanın 98 yaşında olduğunu ileti sürdüklerini de haber vermekısdirler, mm — CENNET Bunlar do Derhal * tahkik mi Yazan: Ömer Rıza 5 edebilirsiniz ! Dana. ee Haldun bu manzara karşısında titredi. Sonra karanlık içinde yo- luna devam etti, Mesrure de gitti. Gidiyorken düşündü: — Onun biraz rikkat ve merha met hislerine dokunsaydım, mu- hakkak ki kalbini bana verirdi. Hayır kalbini değil, fakat elini ve daimi sadakatini bana bahşeder- di. Namuslu bir adam olduğu için bana verdiği sözü tutar, ben de o- nun çocuklarının annesi olurdum. Fakat hayır, Emir Haldun, beni sevmedikçe ve bana kalbini ver- medikçe katiyen senin olmam! Mesrure bir lâhza sonra fırtına ve karanlık içinde kaybolmuştu. FİRAR TEŞEBBÜSÜ Bir saat sonra zabit Hasan Hal- dun ile kardeşinin çadırına doğru yavaş yavaş ilerliyordu. Fırtına geçmiş ve ay ortalığı aydınlatmı:- tr. Hasan bin bir ihtiyat ile yürür. ken harem ağası Surur onu tak'> ediyordu. Sırtına deve tüyünden bir aba atan Surur kendini göster- memek için, her kayaslan, ağaçtan ve çalıdan istifade ediyor, bazan yerlere yatıyor, bazan ayağa kal- kıyor, fakat Hasanı gözünden ayır mıyordu. Surur, Hasanm nereye girdiğini gördükten sonra biraz beklemiş, kamerin üzerinden ge çen bir buluttan istifde ederek Ha sanm girdiği çadıra yaklaşmış, ve bir sarhoş gibi yere atılarak içer» de çeçen sözleri dinlemeğe çalış- mıstı. Hasanın girdiği çadır, Hal dun ile kardeşinin çadırı idi. Fa- kat çadır şiddetli yağmurdan iyice ıslanmış ve ağırlaşmıştı. İçerdeki- ler pek yavaş konuşuyorlardı. Su- rur içerde söylenen sözleri duymı- yordu. Onun bütün duyabildikleri “bahçe, perenses, mücevher,, gibi kelimelerdi. Surür kendi aklile bu kelimele- rin çok mühim olduğunu anladı. Bunun üzerine çadırın etrafındaki çukur yere ilerledi. Bıçağmı çekti ve çadırda bir delik açti. Surur gözünü bu deliğe dayamış, fakat! bundan istifade edememişti. Çün», kü içerde ışık yanmıyordu. Surur, açtığı deliğe kulağını dayadı. İçerde bir kaç adam karanlıkta konuşuyordu. Seslerden biri şu söz leri söylüyordu: — Pek âlâ, demek ki uyuşuldu? Bu ses iki kardeşten birinin sesi idi. Fakat hangisinindi? Surur bu- nu tefrik edemedi. Buna başka bir ses cevap ver- di: — Evet uyujtuk! Bu ses zabit Hasanm sesi idi. Mükâleme devami etti: Mücevher buradadır. İşte. Alınız Fakat verdiğiniz sözü tutmıyacak olursanız? — Sözümü yerine getireceğime yemin ederim. — O halde yemininizde hulfe- derseniz, biz de yapacağımızı bili- riz. Artık ayrılabiliriz. — Hay hay! İçerdeki adamların biri çadır- dan çıkıyordu. Bu Hasandı. İçer- de geçen sözlerin bir kimse tara- fından dinlenilmemiş olmasından emin olmak için çadırın etrafında dolaşmış, sonra elini açarak ay ışr- ğında mücevhere bakmıştı. Bu mücevher Emir Haydarın meşhur yıldızı idi. Surur firsattan istifade ederek bakmak istemiş ve bunun için hareket ederken ayağı- nı bir taşa çarpmıştı. Bu hareket Hasanm nazarı dikkatinden kaç- mamış, Hasan yere eğilmiş, bir sar hoş ve ya ölünün ayakları dibinde yattığını görmüştü. Hasan hemen mücevheri saklamış ve çarçabuk kaybolmak istemişti. Fakat daha evvel bu yerde yâtan adamın ölü ve ya sarhoş olup olmadığını tah- kik etmek lâzımdi. Hasan yerdeki adamı ayağile tepmiş, bütün kuv- vetile onun beline bir tekme indir mis, bunu üç kere tekrar etmiş, fa- kat yerde yatan Arap zerre kadar hayı* eseri göstermemişti. Bu şid- detl. darbeler Sururun canmı acıt- mış, harem ağası feryat etmek ih- tiyacını duymus, fakat dişini &ık- mış ve sesini çıkaramamıştı. Surur, şiddetli darbeler ye” halde sesini çıkarmamakla |! ber Has-n onun kımıldadığın: seder gi'i olmuş, vaziyetten ta: mile erin olmak için bıçağını çe. miş, ve cnu da denemek istemişti. Surur korkusundan felce uğra- mış gibi idi, Surur ne yapacağına kârar verrseden Hasan bıçağını çekmiş, oru Arabın baldırına dal- dırmıştı. Surur buna da tahammül etmiş, zerre kadar hayat eseri gös- terecek olursa ikinci darbenin kal bine saplanasağını anlıyarak sus- muş, Hasan yerde yatanın ya ölü ve ya baygın olduğuna kani ola- rak bıçağını orun elbisesile temiz- İemiş ve kalkıp şitmişti, Onun hareke*inden bir kaç da- kika sonra Surur yerinden kalk- mış ve intikamını almağa hazırlan mıştır. Surur, doğrudan doğruya Sul- tan Selâhattinin ikametgâhına doğ ru yürümüş, katlandığı ve Hasanın cezasını vermeğe ahtetmişti. Bu ceza hiç gecikmedi. Surur, o gece Sultan Salâhatti- tiyorsunuz? biçimindeki mücevherini niz kâfidir. Başka bir şey istemem.) berdar oldun? — O halde yarın tayin ettiğisİni uykusundan uyandırarak fevka- miz sâatte, prensesi tayin ettiği-lâde mühim bir meseleyi haber ve- receğini ve Sultan tarafından ka- — Buna söz veriyorüm. bul olunmuş, öna hazırlanan firar — Prentes erkek kıyafetine gir) teşebbüsünü anlatmıştı. Sultan o- miş olacak ve bu süretle görülse'na sordu! bile tanınmıyacaktır. — Bu söylediklerin doğru mu? — Evet... — Derhal tahkik edebilirsiniz. — Buna mukabil bizden ne is-|Haydarın mücevheri Hasanm nez dindedir. Teşebbüs yarım akşam — Bana Emir Haydarın yıldız) vukubulacaktır, verirse-İ o — Sen bu teşebbüsten nasil ha- — Pek âlâ, Biz de buna razıyız. (Bitmedi)