29 Haziran 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

29 Haziran 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e) WNEİTI lastluk güzel fakat. a ile Yunanistan ara- nda aktedilen itilâf tas- tik edildiği için artık iki mem- leket arasında normal münase- batm teessüsüne hiç bir mani kalmamığtır. Bunun için iki taraf arasında bir dostluk misakı aktedilecektir. | Ayni zamanda her iki devlet tebeasının yekdi- ğeri arazısında ikamet şeraitini tesbit için ayrı Obir ikamet mükavelesi © yapılacaktır. Öyle zannediyoruz ki daha şimdiden bu hususa dair müzakerat baş- lamış olacaktır. Bu vaziyet müvacehesinde bir noktaya işaret etmek isteyoruz. Bu nokta Türkiye ile Yunanis- tan arasında aktedilecek ikamet mükavelesinin hususi bir mahi- yeti haiz olması icap ettiğidir. Eğer aktedilecek mukavelenin bu hususiyeti nazarı dikkate alın- mazsa istikbalde tesis etmek is- tediğimiz Türk - Yunan dostlu- ğu için zararlı neticeler verebi- lir. Maksadımızı tevzih edelim: Türkiye ile Yunanistan arasında dostluk misakı ve ikamet muka- velesi aktolunduktan sonra tabii Yunan tebeasının Türkiyeye ge- lerek muayyen şerait dairesinde ikamet etmeleri lâzım gelir. Aca- ba mübadele suretile Türkiyeden gitmiş, yahut İstanbuldan firari olarak Yunanistana muhaceret etmiş olan. Rümların vaziyeti o vakit ne olacaktır ? Çünkü 514 ewrelec “Türe” tebası 5“ “Yuninustana - gitmiş bulunan adamlar bir gün Yunan tebası olacaklardır. Bu gibi adamların içinde gene. Türkiyeye avdet etmek isteyenler de çoktur. Bina- enaleyh ikamet nrukavlesinde bu noktai nazardan muayyen .tedbirler alınmaz ise mübadil olarak Türkiyeden Yunanistana gitmiş olan Rumların mühim bir kısmı bu defa Yunan pasaportu alarak memleketimize (© gelip oturmak istiyebilir, Böyle bir hareket karşısında lâkayt ka- lındığı takdirde Anadolunun bir takım yerleri gene yavaş yavaş Yunan kolonisi haline gelecek demektir. Nitekim Türk-Yunan itilâfı Yunan meclisi omeb'usanında müzakere edilir iken esasen Trabzonlu olan bir mühacir meb'usun söylediği sözler şayanı dikkattir. Zira bu meb'us müaadil ola- rak yunanistana gitmiş olan rumların Türkiye topraklarına karşı bir vatan hasreti çektikle- Yarım öner eööelki. © VAKIT 29 Haziran, 1680 Çiniliköşkte umumun ne- zarı ibretine küşadı mukar- rer. bulunmuş olan müzel Osmaninin nizamnamei da- hilisi hitam bulmamış oldu- ğundan henüz küşet olun- mamıştır . , Rusya şuarayı meşhure- sinden Puşkinin namına Pet- tersburgta rekzolunan hey- kelin resmi küşadı her ne sebebe mebni ise tehir olunmuştur. — 4 VAKIT 29 Haziran 1330 iketi”i i Bugünkü ma maç Macar takımı Rum muhtelitile oynuyor Şehrimizde (o bulunan Macar Gençler Likinin temsili takımı bugün dördüncü ve sonuncu maçını Rum Muhtelit takımile yapacaktır. Rum takımı birinci sınıf takımlarımıza ekseriyetle mağlüp olmakla beraber arada sırada muvaffakiyetli maçlar da yapan bir muhtelittir. İlk defa olarak bir ecnebi takım karşısına çıkacak olan Rum takımının maçı hayli ente- resan olacaktır. Sırbistanda idman bayramı Belgrat, 27 (A.A) — Belgrat ta 27, 28 ve 29 haziranda ya- pılacak olan idman bayramına iştirak etmek üzere buraya 10,000 idmancı gelmiştir. Çe- koslovakya, Romanya ve Lehistan orduları terbiyei bedeniye cemi- yetlerinin heyeti murahhasaları da gelmiştir. Fransız hükümetinin bir heyeti murahbasası da gelecektir. İkinci yerli mallar sergisi Sanayi birliği heyeti idaresi dün toplanarak ağustosta açıla- cak yerli mallar sergisi için ya- pılan istihzaratı gözden geçirmiş tir. Birlik 15 temmuzdan itibaren Galatasaray lisesine (malların nakledilmesine ve serginin 11 ağustostan 26 ağustosa kadar açık kalmasına karar “vermiştir. Devlet matbaastının yeni müdürü Devlet matbaası müdürü Faik Sabri B. Ankara Gazi Enstitüsü müdürlüğüne tayin edilmiş ve yeni vazifesine başlamıştır. Ye- rine matbaanın: fön memuru olup Londrada matbaacılık mek- tebinde £ tahsilini ikmal etmiş olan Hamdi Emin B. tayin edil- miştir. Her iki tarafada mu- vaffakıyet temenni ederiz. vekili M. Venizelosu muhacirlerin Türkiyede kalan aile mezarlıkla- rını olsun ziyaret için bir musa- ade almamış olmakle tenkit ey- lemiştir. Türkiye ile Yunanistan ara- sında hakiki ve samimi bir dost- luk vücuda getirmek mumkün- dür. Ve bu dostluktan her iki tarafın da çok istifade edeceği şüphesizdir. Arcak bu hususta mühim bir şart vardır. Bu de Tüakiyeden yuuanistana gitmiş olan mubadillerin ve gayri mu- badil firarilerin yunan tabiiyeti maskesi altında avdet etmeğe çalışmamalarıdır. Fikrimizce hükümet daha şim- | diden bu gibi ihtimalleri berta- raf etmek için ciddi bir tedbir almalıdır. İstanbuldaki Rumlar ve Yunanlılar ile memleketin diğer aksamında bulunan Yunan- lıların miktarını eyice tesbit et- melidir. Bundan sonra Yunanis- tandan gelecek Yunanlıların. Tür- kiyeye duhul ve ikamet şartla- rını tayin ederken de Türkiye- den gitmiş olan mübadiller ile gayri mübadil firarilerin tekrar gelip Türkiyede kalmalarına ma- ni olacak tedbirler düşünmelidir. Mehmet Asım Ki m kn rinden bahsetmiş ve Vunan baş CENNET FEDAYİLERİ Beri E İki at çatlamıştı ! ——— Dört yolcu iki ata bindiler iz Mesrure söylüyorken iki yolcu kumluk yolları geçmiş, dağın eteğine varmışlardı. Esrarkeşler onlara henüz yetişememişlerdi. Fakat geriden gelen toz bulutu yedi metreye kadar yaklaşmıştı. Haldunun vaziyeti anlamak için geriye bir nazar atfetmesi sözün mecrasını (Odeğiştirmeğe kâfi gelmişti, Mesrure devamla: — Atlarınız pek fena değil miş. Ben bunların bu kadar kuvvetli olduklarını tahmin et- miyordum. Geriden gelenler bizi dağı tırmanırken degil, Fa- kat daha ileride yakalayabile- ceklerdi. İkisi de atlarını sürdüler, Yol dimdikti.. Bir lâhza O tevekkuf etmeden ileriliyorlardı. Çok geç- meden ikiside dağın tepesine varmışlardı, Zeydun ile Melike burada duruyorlardı. Alev ve Duman yanlarında idi. Hepsi de istirahat ediyorlardı. Haldun bağırdı: — Atlarımza bemen bininiz. “Düşman çok yakındır. © Zeydun ile Melike hemen at- larının sırtlarına atlamışlar dör- dü de inmiye başlamışlardı. Bu iniş iki fersah kadar uzuyordu. Mesrure .uzakta bir nokta gös- tererek. ç i — Buraya varırsak kurtuluruz: dedi. Onun gösterdiği, ağ gü- müşten bir şerit vard. Onun arkasından şehrin duvarları se- ziliyordu. Atların oraya varacağı, çok şüpheli idi. Haldun, bir kendi atına, bir Mesrureye bakmış, ve başını sallamıştı. Haldun haklı idi. Atlar çatlı- yacak hale gelmişlerdi, Zavallı- lar yokuşu, soluya soluya iniyor- lardı. Hayvanların ayakta dura- cak halleri kalmamıştı. Bunlar olsa olsa dağı iner ve ovaya varabilirlerdi. Haldun bu- nu açıktan açığa söyledi ve Mesrure onu tasdik etti: Melikenin kafilesi dağı indik- ten sonra esrarkeşler bin arşın kadar geride kalmışlardı. Hal- dun atını mahmuzlıyor, Mesrure kırpaçinı şaklatıyordu. Fakat bu- nun ne faidesi olabilirdi. Netice yaklaşıyordu. Birkaç adım sonra Mesrusenin atı durmuş, ve yere yıkılmış, Haldunun atı onun ya- nmna düşmüştü. Iki arkadaş yaya kalmışlardı. Haldun ileride duraklıyan Zey- dun ile Melikeye: — İlerileyiniz! Diye bağırdı. Fakat onlar ilerlemediler. Hal- dun tekrar bağirmış, fakat bir tesir yapamamıştı. Zeydun geriye dönmüş, ve: — Hep beraber ölünüz! de- mişti. Mesrure Alev ile Dumana yak- laşarak onları okşamış ve onların öteki atlar derecesinde yorgun olmadıklarını görmüştü. Bu va- ziyet ona yeni ve son' bir çare ilham etti. Mesrure: — Bu atlar iki kişiyi dedi. Haydi Haldun Melikeye | iltihak et. Ben de Emir Zeydun ile beraber bineceğim. Bu asil atlar, bizi yolda bırakmaz!. Hepsi de Mesrureye itaatetti- ler. Alev ile Duman sırtlarında ikişer kişi olduğu halde ilerledi- ler. Esrarkeşler deminki tevak- kuften ümitlenerek Şeyhin em- rini yerine getireceklerini ve firarileri yakalayacaklarmı zan- nettikleri halde bu yeni hamle karşısında (o hiddetlenmişler ve hayvanlarını mahmuzlamişlardı. Alev ile Dumanın ikişer adam taşıdıklari halde küvvetli adım- larla hareket ettiklerini gören Zeydun hayli umitlenmişti; — Duşmanlârın atları da yo- ruldu. Onun için kurtulmak ümidi henüz kaybolmamıştır, Fakat bu sözler pek fazla bir teselli vermemişti. Katolunacak mesafe on kilometreden kısa değildi. Ancak bu uzun yol geçildikten sonra köprüye var- mak mümkündü. Yolcular ilerliyorlardı. Mesa- fenin dörtte biri, derken yarısı geçilmişti. Fakat ilk defakiler, yüz metre kadar yaklaşmışlardı. Bunlar aradaki mesafeyi gittikçe kısaltıyorlardı. Arada hemen hemen elli metre kalmamıştı. Fedayilerin biri mızrak atarak kaçanları korkutmak istedi. Melike bir çığlık koparmış, Mesrure: — Atları mahmuzlayiniz! diye bagırmıştı. Haldun ile kardeşi atları mahmuzlamışlar, Alev ile Duman ahırlarından yeni çıkmış gibi müstesna bir kuvvetle atılmış- lardı. İki kilometre daha katolun- du. Humus köprüsü pek yakındı ve şehrin kuleleri görünüyordu. Yolcular küçük bir vadiye inmiş- ler, ve köprü ile şehri görmez olmuşlardı. Fakat Alevı ile Dumanında bütün kuvvetlerine rağmen, sırtla- rındaki çift sıklet altında ezildik- leri hissolunuyordu. Ikisi de s0- luyor ve titriyordu. Yolcular on- ları tekrar mahmuzlamışlar, on- lar da birkaç kere atılmışlar, fakat mahmuzda onlara tesir etmemiye başlamıştı. Esrarkeşler Onaralar atarak yaklaşıyorlardı. Alev ile Duma- nın kuvvetten düştüğünü farke- den bu adamlar birkaç dakika sonra meramlarına nail olacak- larmı anlıyarak bağırıyor, çağır- yor ve gök gürültüsünü andıran | bir hamle ile hasımlarının üzeri- ne atlıyorlardı. (bitmedi) Şehir meclisi Kadınlarden encak bir iki namzet gösterilecek Şehir meclisi aza namzetlerinin tesbitine iki hafta sonra başla- nacaktır. Fırka müfettişi Hakkı Şinasi Paşa kadınlardan da bir iki namzet gösterileceğini fakat bu hanımların kimler olacağı hakkında henüz karar verilme- diğini söylemiştir. EEE SEYAHA | Çocuk hakları Meiekette çocuk ba ma tanınmasına | kuvvetli adımlar” atıldığı mek, insâna teselli ve veriyor. Çocuk sarayi V€ saltanatında bu duyğunun e balağalı şekli sezilsebile, $* bu ümit ve ent be elmiyor. Uzun, sürekli gö” Ni s4 ve çıplak burak timler gönlümüzdeki şefkati turdu. Öyle sanıyorum ki > ki ilk uyanış bu acıklı içinde başladı. Çocuğun edebiyatımıza ” de yine bu yüzdendir. bu mevzuu en yakın aşması mak itibarile her yerden * mektep kavradı ve bu #8”. yışla terbiye tarihimiz, ust ii miz yeni bir cereyan ald. Eski sistemde çocuk tet edilmez, tabii bir çerçeve © büyür giderdi. Bugün on kıymetli bir varlık ç bakılıyor. Geçenlerde Istanbul erke* sesinin kampını ziyaret “a Çadırların kurulduğu kıyıya 9 bastığımız zaman, yavrular! sofralarında bulmuştuk. P©.| bol, taşkın bir sıhhat içil yorlar, içiyorlar tatlı ve şakalarla gülüşüyorlardı. Bütün bir gün orada Gençleri ömür programl her anında seyrettik, Kamp © yatı yalnız sıhhat işi, e iç kerlik işi değildir. Bütün bir ne ağır ders programlarile Y5. lan kafaların, güzel havalı © yerde, sıhhat şartları a“ dinlendirilmesi iyi bir ar dl! iyi şey, çocuk haklarının b , safa alındığını gösterdiği k8* başka faideleri de vücut yor. ç Hocalar, terbiyeciler çiz hayatı, az bulunur Ne tetebi” | ve tetkik sahasıdır. Bütün “ biyeciler, çocuğun mektep, * gibi havası tazyik edilmiş lerde müşahede altına alın”. | yacağını söylerler. Hatta te” füs bahçeleri bile çocuk ">. nun bütün samimiyeti ile $* neceği, kılıfından sıyrılacağı 7€, ler değildir. Kamplar, mürebi. | ler için zengin bir nimettir. de pek yeni olan bu usül v çocuk hakkını veriyor hem limle uğraşanların , büyük ? dımcısı oluyor. di Sabah Öğle İkindi Akşam Yat 228 IZAT 1618 1945 2149 İ Bugünkü hava Bugün rüzgâr hafif işde | wi olacıktır «|

Bu sayıdan diğer sayfalar: