— 4 — VAKIT 2 Mayıs 1930 WSI —— — Muhakeme karşısında Alir: vekili Mahmu Esat B. ile avukat Haydar Ri- fat B. arasında cereyan eden davanın ilk safhasına ait zabıt- lar (Vakıt) ta intişar etti. Ayni zamanda davaya mevzu teşkil eden bazı vesikalar çıktı. Bugün bu muhakeme müvacehesinde | alacağımız vaziyet herhangi bir hak ve adalet meselesinde ol duğu gibi tam,bir bitaraflıktan ibarettir; muhakeme zabıtlarını imkân (derecesinde sadıkane kaydetmek, hakların ve haksız- lıkların tefrikini cümhuriyet hâ- kimlerine bırakmaktır. (Vakıt) şöphesiz bu prensipten ayrılmı- yacaktır. Şu kadar var ki bugü- ne kadar cereyan eden neşri- yattan sonra şimdi görüyoruz ki bir taraftan bu neşriyata (Vakıt) m zaruri bir vasıta ol- ması, diğer taraftan muhakeme esnasında kendimizin ve mesle- ğimizin hukuk ve haysiyetlerine ait bir takım iddialar serdedilmiş bulunması bizi de birkaç söz söy- lemiye mecbur ediyor. Haydar Rifat Beyin “En bü- yük Türke,, hitabile Reisicüm- hur hazretlerine gönderdiği mek- tupları okuyunca mütehayyir ol- mamak kabil değildir; bunun sebebi bu mektupların içinde Adliye vekili Mahmut Esat Beyi şahsi kıymetten düşürmek için kullanilmiş” olan muhakkirane tabirler ve tavsiflerdir. Haydar: Rifat Bey Mahmut Esat Beyi mektuplarının mevzu- larını teşkil eden meseleler üze- rinde haklı veya haksız surette tenkit edebilirdi. Bu tenkitlerini ve şikâyetlerini teşkilâtı esasiye kanunu mucibince resmen vekâlet makamı üzerinde murakabe salâ- hiyetini haiz bir makama veya diğer makamlara da verebilirdi. Ayni zamanda bu müracaat- larının birer suretini Reisicüm- hur (Hazretlerinede arzedebi- lirdi. Hatta isterse yaptığı gibi «En büyük Türke» hitabile yalnız Gazi rehberimize de şikâyet arizesi gönderebilirdi. Eğer bu tarzdaki müracaat ve şikâyetleri (o kanunlarımızın tayin ettiği eşkâl ve şerait da- iresinde vuku bulsaydı, devlet riyasetinden ve Millet meclisin- den itimat ve kuvvet alarak te- şekkül etmiş bir hükümetin uzvu olan bir zatı mutlaka tah- kir etmiş olmak için hiç bir ka- —— Yarımasır evvelki : VAKIT 2 MAYIS, 1880 det sefiri Sir Hanri Liyar- dın Derseadette kalacağı maznun olup İngiltere hari- oiyenezaretini idareyi der-' uhte etmiş olan Lord Gran- vil müşerünileyhin bir mu- hibbi kadimi olduğundan her gün batelgraf (muhabere etmekte imişler. Sefiri müşerünileyhin Der- seadette kalması ihtimeline mebni heyeti sefaretdünkü gün Tarabyaya nekletmiştir. nunun tecviz etmiyeceği kelime- leri yazmasaydı elbette teşeb- büsü daha müessir, elbette söz- leri daha kuvvetli olurdu. Yegâne makul tarz hareket bundan ibaret iken Haydar Rifat Bey “ En büyük Türk , olarak hitap ettiği Reisicümhur Haz- retlerinin omanevi (huzurunda «En küçük, en hakir bir Türk»e hitap ederken bile kullanmıya insanın dili varmıyacağı tabirler kullanmakta teessürden başka nasıl bir faide elde edeceğini düşünmüştür ? Doğrusu bu suallere bir ce- vap bulmak mümkün değildir. Mektuplara ait mütaleamızı bu suretle tesbit ettikten sonra mevzuu bahis dava esnasında doğrudan doğruya bizi alâkadar eden meseleye geçiyoruz: Bu mesele İstanbul gazeteleri aley- hinde açılmış olan davanın Bur- saya nakli keyfiyetidir. 29 nisan 1930 tarihli “Haki- miyeti Milliye,,yi bugün okurken Mahmut Esat Beyin mahkemede serdetmiş olduğu beyanatın son kısmında bir nokta nazarı dik- katimi celbetti. Adliye vekili Mahmut Esat Bey gazetelerin davalarının İstanbuldan Bursaya nakledilmesi kendi emri ile ol- madığını kaydetmekle beraber bu nakil kararını tasvip ediyor, hatta bu tasvibinde birazda ileriye giderek İstanbul müddei umumisini takdır eyliyor, “Ad- liye wekanizmasının herhangi bir şüpheden uzak kalarak ça- lışmasını tem'n hususunda İstan- bul müddei umumiliğinin göster- diği hassasiyeti tebrik ile karşı- lamayı bir vazife sayarım.,, Di- yor. Mahmut Esat Beyin bu tasvip ve tebriki yaparken hata ettik- lerini söylemek lâzımdır. Bu hatayi uspat oOetmek için biz kendi tarafımızdan tet- kikat yaparak deliller gösterecek değiliz. Yalnız bizzat Mahmut Esat Beyin, hukuki kıymetini takdir ederek Haydar Rifat Bey aleyhinde kendine müdafaa ve- kili intihap ettiği Adliye encü- meni mazbata muharriri Salâ - hattin Beyin rey ve fikrini sor- masını istiyeceğiz. Fılhakika Sa- lâbattin Bey muhakeme esna- sında bu bahse temas ederek şu sözleri söylemiştir; “ Gazeteciler davasında bir bata edilebilir; ancak Haydar i Rifat Bey bilmem neden gaze- teciler davasını karıştırıp mem- leketi işgal ediyor?,, Biz gazetelerde intişar eden dava zabıtları arasındaki bu sözleri Salâhattin Beye hatırla- | tarak fikrini tekrar sorduk. Hiç € ennet, | - Muharrırı : Ömer Rıza Zerdeştiikten alma bir mezhep Müminler derecesine girmek için ahıt etmek kâfi idi, fakat... 28 Böyle bir tarikat için gayet kuvvetli ve son derece itimada şayan adamlardan mürekkkep bir nüve lâzımdı. İbni Mey- mun babasının arkadaşlarında bunları bulmuş ve bunlara isti- nat ederek tarikatinin £teşkilâ- tını ve derecelerini tayin etmiş- ti. Fakat Abdullahın asıl en bü- yük muvaffakiyeti, sarfedeceği mesainin hedefini tayin edebil- mesinde ve kendisi ile adam- larının yeryüzünde - bir devlet sahibi olmak Üzere «gayret gös- termelerini temin etmesinde. idi. Bu gaye için çalışacak cemi- yet tabii ki hafi olacak ve son derece kati bir inzıbata tabi olacaktı. Bunun için dereceler ve her dereceye göre âmirler tayin olunmuş, Meymunun: mira- sından, yani onun. başında top- lanan ve dinsizlikten başka bir sıfatla “tanınmıyan adamlardan gizli ve yıkıcı bir teşekkül vü- cude gelmişti. Herkes buraya intisap edebilirdi. Fakat asıl tarikat bu değildi. Bu ancak tarikatın dış yüzü idi. Bu dış yüzde kalanlar hiç bir şey bil- mezler, mç bir şey sevmezler, onlar “yalnız zavahirin sathında kalarak eyi kötü hizmet eder- lerdi, Tarikin dereceleri İbni Meymun gizli tarikatını tesis ettikten sonra onun mu- vaffakıyetini temin için onu de- recelere ayırdı. Ve bunların ye- di derece olmasına karar verdi. İ İbni Meymun bu yedi dereceli tariki, ağlebi ibtimal zerdüşti- likten kopya etmişti. Zerdüşti- likte gizli bir an'ane vardı, bu dinin gizli mabetlerinde yedi dereceli bir ayin icra olunur ve buraya kabul olunmak istiyen her namzet son derece şiddetli imtihanlardan geçerek bu dere- celerin birincisine alınırdı. En kadim menbalara göre zerdüş- tliğin bu gizli mabetlerine ka- bul edilecek olanlar bir mağa- raya sokulurlar, orada aslan, kaplan,sırtlan ve bunlara müma- sil vahşi hayvanlar şekline giren saliklerin taarruzlarına uğrar ve ancak bin bir müşkülü iktham ikinci bir mağaraya girer, orada gök © gürlemelerine (o benziyen ha sonra başka bir mağaraya daha girer, bu süretle yedi ma- ten sonra baş maginin huzuru- bir tereddüt göstermedi, gaze- teciler davasının Bursaya nakli tamamen hata olduğunu kabul etti. O halde öyle zannediyo- ruz ki Mahmut Esat Bey için bu meselede yapılacak bir şey varsa İstanbul müddei umumili- | ğini tebrik etmek değil, mev- İ na alınarak orada mezhebin ilk İ esrarına muttali olurdu. Eski iranın din. tarihine vakıf olan ibni Meymun serdeştiliğin bu igizli teşkilâtını örnekalarak ve lâzım gördüğü tadilâtı yaparak yeni derecesini şu şekilde tanzim etmişti. Birinci derece : Müminler cut hatayı tamir ve tashih ça- resini düşünmektir. Mehmet Asım | derecesi - Tarikate giren, ğuüna ahit veren her ferde mü- min denilirdi. Fakat bu derece hiç bir kıymeti haiz değildi. Bu ancak tarikate intisap ve tarika- tin imamına biatten ibaretti. Bu müminler ne olduğunu bilmedik- leri, ne yapmak istediğini anla- | tarikate. muzaheret ve telâkki ettikleri emirleri icraya koşarlardı. Bu birinci dereceyi aşabilenler tari madıkları ederler katin vazifedarları arasına girer- lerdi. İkinci derece: Müellefler, Mü- minler arasından yökselen ve bir | vazife deruhte edenlerin ilk işi, zahiriler arasına sokularak onla- rı tarikate celbetmek, bu celbet- tikleri adamları bir dereceye ka- dar hazırladıktan sonra bunları kendi âmirlerile görüştürmekti. Bu vazifedarlar muvaffak olur ve daha yüksek bir dereceye irtika kabiliyetini gösterirlerse üçlincü dereceye varırlardı. Üçüncü derece: İzinli Dailer, bu dereceye yükselenler hariç- ten tarika girmek Üzere müra- çaat »denleri kabul ederler n- lardan imam namına biat alırlar | ve mezun Dai ünvanile tanılırlar- dı. Bu dailerin haiz oldukları salâhiyetlerden biri tarikate gi- renlere ilmü marifet kapısını aç- mak, onlara tedrici bir surette tarikatin sırlarını ifşa etmekti. Müminlerin derecesini yükselt- | ederek mağaradan kapkaranlık | korkunç seslerle. karşılanır, da- | garayı geçtikten ve dayaktan | korkudan bitap bir bale geldik- | mekte bunlara aitti. İ Dördüncü derece: Daiye Ek- İ ber. Bunlar mezun dailiğe kadar yükselenlerin reisleri idiler. Me- zon dailer, mükellefler, mümin- ler bunların emrü irşadı daire- sinde (harekete omecburdular. Daiyi Ekbere birde kapı mana- sında olan Bap denirdi. Bu dereceye varanlar asıl kapıdan girmek liyakatini kazanmış olur- lardı. Çünkü bu derece en yüksek derecelerin kapısı idi, Beşinci derecede : Daiyi Ekber derecesinden sonra harac olunan derece “ilmü marifetin,, hamili | olan “Hüccet'ten bir yudum ilim | ” emmeye muvaffak olanlar dere- cesidir. Çocuklar nasıl anneleri- nin memelerinden süt emerlerse Daiyi Ekberler de Hüccet alan- lardan öylece ilmi Onun için bu dereceye yükse- lenlere Zumassa yani bir yudum emenler derecesi denilirdi. Bitmedi 2 'Matbuat cemiyeti azasına İ İstanbul Matbuat cemiyetin- den: Bayramın ikinci günü ya- pılacak olan Matbuat cemiyeti Yalova tenezzühüne ancak hü- viyet” cüzdanını hâmil olan aza | iştirak © edebileceğinden henüz cüzdanını almamış olan azanın emerlerdi. ikişer kıt'a fotoğraflarile cemi- N Bugünkü maçlar Fenerbahçe ile Beşikts$ hazırlık maçi yapıyorlar. Bugün şayanı dikkat müsabaka” şahit olacağız. Sabahleyin Maslak “5” yükdere yolunda Federasyon taralıMöf” terdip edilen bisikler koşusa yapılağiM”.. Bu müsabaka “Iki haft evel “Tİ Spor refikimiz 'tarsfından yapılan i dan sonra mevsiinin ikinci mühimi?” ur. 4S kilometrelik iy üzerinde kıdemli bisikletçiler koşack kilometrede de genç istidatlar yarışscl ör Öğleden sonra “Taksim Stadyumu” ve Kadıköyündeki Fenerbahçe send muhtelif futbol maçları seyrede Stadyumda ikmaçlarna devami edile ii saray ie? la İseanbuleppr Vefa cak Beşiktaş birinci takımları Peşte mü ile kurban bayramında” yapacaklatı SÜ, lara hazırlık olmak üzere, bir eke rdır. Her iki takiff i€ netice" direk “Graf Zeplin ile havada Geçen teşrinievvelde bir Bi kan seyahati yapan Graf | lin'e o sırada Almanya'da b nan Yunus Nadi Bey de bi ve Cenubi Avru; i i yem ME ee seyahatinin en küçük tel tma kadar kaydeden vi vaki birçok talepler Üz kitap halinde de mevkii imi vazedilmiştir. Üç renkli zarif kapak içerisinde elliyi mite resimle tezyin edilen kitab& p hika olarak Yunus Nadi Bi tayyare ile yaptığı Kayseri” | kara - İstanbul seyahatini Berlin - Dessav yolculuğu baatı ve tayyareciliğin son kiyatı da ilâve edilmiştir. Kitap yarının hâkimiyeti malarda bulan büyük Türk letine ittihaf edilmiştir. kütüpanede bulunur, Fiat liradır . i / Teşkkürü deni Vi Oğlum Halâkun gerek di j raharazlığında ei ve ibtlinamdan . daleğliğği nden Kadriye Hanımt ederiz. gi İstanbul ticaret müd ye © gerekse hazakat Ailesi Hanife mümeyizi Ni “VAKIT,INTA£7 Cuma di n Mayıs 1930 | , el Göneşin doğuşu: 5,00 — “20 Ayın doğuşu : 6.12 — PE zim 1 Namaz vakitleri. Saha Öğie Hindi Ak Zaag 421 izat 1soz 1999 Bugünkü hav? Hava buzün açk e” yet merkezine m racaatları ilân olunur. hof.f lodns essay