— 4 — YAKIT 26 Nisâ 1930 WENSİ Emanet bütçesinin açığı 2 milyon lira! Son günlerde şehremanetinde şayanı dikkat bir telâş -eseri görülüyor. Bu telâşın sebebi Emanet varidatı ile masarifinin biribirini tutmamasıdır, hem de arada varidat aleyhine pek bü- yük bir fark bulunmasıdır. İki hafta evvel Emanet (1931) büt- çesinin masraf kısmı (7) milyon, varidat kısmı ise (6) milyon lira ishmin olunuyordu, bu tahmin- lere göre bütçe açığı bir milyon lirayı buluyordu. (6 - 7) milyon liralık bir bütçe içinde (1) milyon lira açık mühim bir mes'ele ol- duğu için bunun karşısında ne yapılacağı bilinemiyordu. Halbuki şimdi iş daha ziyade ehemmiyet peyda ediyor. Hükü- metin yeni tanzim etmekte oldu- ğu iktisadi program belediye vergilerinin tarhını iktısat vekâ- letinin murakabesine tâbi tuta- caktır. Şayet iktisat vekâleti herhangi bir belediyenin almakta bulunduğu bir resmi zararlı bu- lursa ilgaya salâhiyettar ola- caktır, Hükümetin şimdiye kada yap- tığı tetkikat ise belediyelere aıt okturva resminin milli iktisadiyat noktasından çok zararlı olduğu neticesini vermiş ve bunun ilgası lehinde bir cereyan tevlit et- miştir. Binaenaleyh eğer hükümet okturva rüsümunu ilga ederse Emanetin mâli vaziyeti daha müşkül bir ssfhaya girecektir. Çünsü Emanetin ookturvadan aldığı varidat 1 milyon lirayı mütecaviz olduğundan masarıfa nisbetle varidat noksanı da 2 milyon lirayı bulacaktır. O vakit Emanet ne yapacak ? İşte bu sual karşısındadır ki Emanet mahafıli telâş etmekte- dir. Gene bunun içindir ki ga- zetelere akseden haberlere göre Şehremini Muhittin B. şimdiden tetbir olmak üzre Ankaraya git- meğe karar vermiştir. Bütçe tevazünü bir memleket idaresinde ne kadar ehemmi- yetli ise belediye idaresinde de o kadar mühimdir. Onun için ne yapıp yapıp Emanet varida tı ile mesarifi arasında müva- zene temin etmek lâzımdır. Yalnız nazarı dikkate arzet- mek isteriz ki hükümetin bütçe tanziminde takip ettiği prensip- lerle OEmanetin tatbik ettiği usuller arasında esaslı bir fark vardır. Malümdur ki Osman- li İmparatorluğu devrindenberi Devlet bütçesi tanzim olunurken evvelâ yapılacak masraflar kayt Yarn asır cevelki VAKIT 26 NİSAN 1689 a NN Berlinde bir şahis nisanın yedinci akşamında sarayı imperatoriye gidip impera- tor aleyhinde bazi tefevvü- hatı nabecada bulunmuş ol- duğunu bilitiraf arzı neda- met ve istid'ayı af İçiu mü- şerünileyhi görmeğe ısrar eylemiş isede merkum eh- zü girift olunarak tabiplere muayene ettirildikte mec- nun olduğu anlaşılmıştır. | receğiz? ve tesbit edilir, ondan sonra bu masrafların karşılığı olmak üzere varidat aranırdı. İsmet Paşa hükümeti mütevazin bütçe yapabilmek için her şeyden ev- vel bu prensipi değiştirmek lâ- nımgeleceğini anladı ve iptida hükümetin muhtelif menabiden ne gibi varidat alabileceği tes- bit olunmağa başlandı, sonra bu varidatın kifayeti dairesinde masraf bütçesi tanzim olundu; ve ancak bu suretledir ki en doğru mütevazin bütçe tanzim olunmak imkânı bulundu. Demek istiyoruz ki bir kerre Emanet bütçe tanziminde bu İ esaslı prensipi kabul ve tatbik etmelidir. İptida elindeki varidat miktarını iyice tahmin ederek masraflarını da ona göre tayin eylemelidir. Aksi takdirde Ema- netin bir iflâs uçurumuna doğru sürüklenmesi tehlikesi muhak- kaktır. 6 milyon liralık varidatı olan bir idare her sene bütçe harici 2 şer milyon lira masraf nasıl yapabilir? Binaenaleyh bu günkü vaziyet içinde çok müşkül olmakla be- i raber Emanet gelecek seneler için bir kısım işleri tutmak zaru- retindedir. Başka türlü vaziyete çare bulmak imkânsızdır. Acaba hanği nevi işleri tut- mak lâzımdır? Fikrimizce bu süâle hiç tereddüde lüzum gör- meden o “kanalzasyon işleri, cevabımı verebiliriz. Filbakika kanalizasyon ilk devresi nihayet bulacaktır ve ilk tecrübe de bu sene mutlaka yapılmak icap edecek- tir. Bir kerre bu ilk devrenin tecrübeleri yapılarak kat'i neti- celeri almadan kanalizasyon iş- lerine devam etmek bir cinnet olur. Bu noktai nazardan kana- liszasyon işlerini tutmak lâzımdır. Diğer taraftan Emanetin mâli vaziyeti fevkalâ- de bir varidat bulmadıkca ka- kanalizasyon işinin odevamına müsait değildir. Çünkü her sene şehir halkı için (750,000) liraya mal olan bu masraf adi bütçe üzerine tahmil edildikce varidat ile masraf . arasında müvazene temini kabil değildir. Bu itibar ile de kanalizasyon işlerine bir n'hayet vermek zaruridir. Mehmet Asım A a a Çocuk bayramı münasebetile wvvelki ye çocuk bayramı idi, Muhtelif ilk mektepler ! den zeki çocuklar aldılar,muhtelif İ makamlara yerleştirdiler, Bunlı- rın hepsi yerlerine gidip çalış- mışlar, yalnız Darülfünun Emini olarak seçilen çocuk mâkamını kilitli bulmuş. Bunların hepsi iyi, hoş, fakat himayei etfalci dostlarım danl- masınlar, birşey sorayım, niçin çocuklarımız Vali, Şehremini, Poliş müdürü, Gazete başmuhar- riri oldular da bir mağaza tez- gâbtarı, banka müdürü, yol mü- hendisi, amele başı olmadılar? Çocuklarımızı yalnız Valılik ve Polis müdürlüğü için mi yetişti- Toplu İğne işlerinin bu sene | hiç olmazsa | SUTUNLARDA İİ EN Pa Bilseymiş !!.. ehir, iki bayramı birden kutlulamağa (hazırlanır ken, bu aziz günlerine bir dam- la zehir karıştı. Gene bir genç intihar etmişti. Yirmi beş ya- şında iş ve meslek sahibi bir delikanlının intiharı aç, basta, ruh bozgununa uğramışların ken- dilerine kıymalarına benzemez. Bunlara iki kere acımak, ya hut iki kere kızmak yaraşır. Şi- fa ümidini kaybetmiş bir dert- linin uzvi ıstırabı, ona hayatın kıymetini unutturursa, biraz ma- zur görülebilir. Ruh bozgununa uğramışların zaten kimseye ve- rilecek besapları yoktur, ki on- lardan nasıl ? ve niçin ? lerimize cevap istiyebilmek hakkını ken- dimizde görelim. Ben ençok aşk yüzünden in- tihar edenlere tutuluyorum. He- le bu zamanda, bütün sevdaların nihayet bir mevsim süren birer mart macerasından ibaret olduğu şu deilerde aşk yüzünden inti- har havsalaya sığmaz bir aca- yıplık tesiri yapıyor. Aylık bir frenk hekim mec- muasında “aşk ve inkibaz!, isimli bir yazı görmüştüm. Meş- bur bir profesör ilmin soğuk kanlı adesesi altına koyduğu aşkı uzun uzadıya tetebbü et- tikten sonra bu kararı veriyor. Aşk muannit bir inkıbazın neti- cesidir, diyor. -San'atın okadar öğdüğü bu gönül fırtınası, böyle bir hükme lâyık mıdır? Müna- kaşaya imkân yok. Yalnız mut- lak bir hakikat olarak şu var,ki hiç bir sevda; insana ölüm zev- bahçede Bellidi ki genç kızlar gençlerin şehvani hırslarını tahrike me- mur idiler, Bütün o maksat bu gençleri buraya bağlamaktı. Ka- dınların biri onları esir edebi- lirse gerisi kolaydı. Bu aşk onlara hayat müddetince devam edecek bir esarete malolur- du. Neyseki Mesrurenin nasihati bu çocukları kurtarmıştı. Yoksa bu zevki tanımak ve bu ihtiras kasırgasına galebe etmek kolay değildi. Gençler, işlerini bitirmek üzre iken perdeler açılmış ve bizzat Mesrure görünmüştü. Bembeyaz bir elbise giyen Mesrurenin be- linden kıpkırmızı hançeri sarkı- yordu. Omuzlarnmdan dökülen siyah saçlarının üzerinde beyaz bir örtü dalgalanıyordu. Haldun onu bu kadar güzel ve muhte- rek ilerlemiş, şakrak ve tatlı sesile: — Selâm kardeşler! demişti.. Haldun ile Zeydun kalkmış- lar, Mesrureyi, minnetdar göz- lerle karşılamış, bütün kızlar ayağa. kalkarak ellerini bağla- mışlardı. — Belliydi ki “burada kini verecek ( küvvette değildir. Bıraktığı mektupta bir kadın için kendini öldürdüğünü yazan nefis katil, kendi kafasında kendi birsamlarına ateş eden bir betbahttan başka (birşey değildir. Yirminci asrın en büyük hari- kası sürattır ve bundan aşk denilen azgın nöbette kurtula- mamıştır. Meselâ işte şu son kanlı ha- disedeki üç aylık sevda da kavga ve gürültülerle ancak üç ay sü- rüklenebilmiştir. Son macerada bir tek dikkat ve ilrete lâyık nokta var. Sev- gilisinin kendi yüzünden beynini parçaladığın (öğrenen kadın düzgünlü yüzünde bir damla göz aşı izi taşımıyormuş ve acı beri veren gi : — Bileydim, belki onu terket- mezdim. Demiş. Eminim ki Olga, kar- şısındaki muhbire bu baberle beraber çıplak omuzlu resmini verirken hadisenin kan pıhtıla- rından yeni aşıklarına ökse ya- pabileceğini düşünüp seviniyordu. Ey sersem lar. Olganın dudaklarından dökülen bu sal- yalı yalan kulağınızda küpe olsun! 7 ii İtalya ve Balkanlar Kotidiyen gazetesi bir maka- lesinde İtalyanın sulhün hadimi olduğuna dair iddialarına cevap vermektedir. Kotidiyene nazaran İtalya Balkanlarda ve Akdenizde kargaşalık husule getirmek iste- mektedir.Ayni makaleye göre Ital- İya Macaristanda tekrar Hapsburg hanedanını getirmek istemekte, Arnavutluğu da siyaset ve eme- line kullanmaktadır. Mesrurânin — fevkalâde vardı. Haldun ile kardeşi bir lâh- zada kılıçlarını ve mahmuzlarını takmış, miğferlerini ve zırhlarmı giymişlerdi. İkisi de Mesrurenin karşısında duruyorlardı. Bu ka- dın, bu dakikada onlar için her şeydi. Ellerinden gelse ikiside onun < boynuna sarılacaklardı. Burada yegüne dost sima o idi. Mesrure söze başladı: » — Efendiler, Efendimiz sizi bir saat sönra kabul edecek. Bu müddet zarfında bahçede dolaşabiliriz. Mesrure dönmüş ve ilerle- miş, misafirler arkasına düş- müşlerdi. Mesrure perdeye var- diği zaman fırsattan istifade ederek kardeşlere nasihatlerini katiyen unutmamalarını tavsiye etmiş, sonra perdeyi açarak ilerlemiş ve iki tarafında muha- fızlar sıralanmiş bir dehlize gir- mişlerdi. Muhafızlar beyaz elbi- seler giyiyor ve ellerinde mız- raklar tutuyorlardı. Mesrureden sonra kardeşler geçer geçmez, muhafızlar da arkasından yürü- müşlerdi. Haldun ile kardeşi evvelâ | atlarını görmek istemişler ve ahira gitmişlerdi. Buradan çı- kan kardeşler büyük bir kapı- | dan bahçeye girdiler. Bahçeler hakikaten güzeldi. Za- manın en nadir çiçekleri burada yetiştiriliyordu. Her taraf ağaç- lar ve güller içinde idi. Ötede beride nefis ve musanna havuz- lar, fıskiyeler görülüyordu. Bazı lerde çamlar o kadar kesifti i günün işığı İoşlanıyordu. Bazı yerlerde gün bütün ışığile gözü kamaştırıyor, ışıktan kaçan nazar, yer Üzerinde dolaşarak “Cennet KE Peolayil Muharriri : Ömer Rı Selâm size kardeşler | Efendiler,Efendimiz sizi bir saat s0f kabul edebilecekler!o zamana kaf şem görmemişti. Mesrure güle- | itibarı / ADİ 5 kalınız! —23 dinleniyor, havayı tatir edef kular insana sarhoşluk du. Her taraf renk renk & lerle süslenmişti. İtina ile Y! tirilmiş meyve ağaklarının gelmiyordu. Etrafta kı güvercinler uçuyor, tavuslaf dan dala konuyor, yahut 5 minde dolaşıyor, türlü | kuşlar o ötüyordu. Yollar © kumla döşenmiş, ve bü temiz tutulmasına dikkat © / mişti, # Her taraf” o kadar gü insanm buradan ayrılmıyf geliyordu. Dünya nimetle. hepsi burada idi. Güzellik? mina ne varsa, refah ve hat namına akla ne e ihtirası tatmin için ne d ! lebilirse hepsi vardı ve çoktu. Misafirler ğeziyorken düşünüyorlardı. Burası hali ten bir cennetti. Fakat vol nin sonuna varıldığı zam” değişmişti. Bu cennetin * nemle hemhüdut olduğu man anlaşılmıştı. il cennetin serhaddi, kaleye &£ “iyi dikleri zaman : geçtikleri üçurumdu. Bu uçurum, 'iç kaleyi ve etrafını ihata edij ; Geri dönmek vakti geli 5 7 ayr ..... ee Erer Mesrure onları başka bir kaleye götürdü. Ve onlar! ' aldı. pi İçerde on iki muhafız Si lanmışlardı. Hepsi de p“” camittiler. Mesrure Mm bunların arasında bırakarâ* ledi. Ve bir kaç dakika geri döndü, misafirlere etti, Hepsi de bir dehliftğ diler, ve birtakım p önünde durdular. Bunları" de iki muhafız duruyordü" Muhafızlar perdeleri aç hepsi de içeri girmişlerdi. “4 geniş bir oda idi. Birçok * lar oturuyorlardı. Her belinde kocaman bir kat dı. Burası fedayilerin dıkları yerdi. Bunların WE şeyhin her emrini tatbik © ve bu uğurda ölmek © düşünmeden ölmekti. öm m Sabah Öğle İkindi Akşam 3zi i2az 1602 1800