24 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 4 — YAKIT 24 Nisip 1930 ba — AISI H“ sene bu mevsimde pa | halılıktan şikâyet ederdik. “Para yok, iş az, kazançlar dur- du, bütün bunlardan başka eşya fiatları yükseliyor, hayat her gün biraz daha pahalilaşıyor.. der- dik. Bu sene iktisadi vaziyetin bu manzarasında mühim bir degişiklik vardır. Para gene yok, işler eskisinden daha az, ka zançlar durgun, buna mukabil bir çok eşya > tenezzül ediyor,. hayat eskisine nisbetle ğ va etin okkası şene ye çıktıği halde ae 75, 80 ve ri me fiatı geçen sene ' Uruş ken Şimdi 13 kuruşa düşmüş- tür. Müstehlikler hesabına çok iyi bir şey olan bu ucuzluktan mus- tahsiller şikâyet ediyorlar. Hele yüksek fiatlaria ellerinde külli- yetli mal toplamış ölân tüccar De inamkldeni bilemiyörlar. Bu halin asıl sebebi nâdir? ve bu bal memleket “iktisadiyatı için bir tehlike midir? Bu bahis üzerinde her nevi mahsulât ve mamulât için umu- mi şekilde bir öevâp veftdek müşküldür. Fakat &ksöriyet iti ” barı ile vaziyeti şu suretle izah etmek ündür: Harbi umumi içinde ve öndan sonra beren ber memlekette ihtikâr, vahet speküldsyon de- nilen (şey ticâret hayatında adeta bir hususi meslek haline girmişti. Bunun sebebi umumi istibsalâtın kâfi derecede meb- zul olması idi. Meselâ son se- veler esnasında memleketimizde zahire istihsalâlı ihtiyaca nis- betle dar olduğundın birçok tüccar yazın mümkün olduğu kadar fazla buğday alır, stok yapar, saklar, kışın fiatlar yüzde 60, 70 yükseldiği zaman bunları piyasaya çıkarır, bu suretle bü- yük büyük kazançlar (temin , Geçen sene kuraklık olmadı. Ancak bazı yerlerde fazla yağ- mur mahsulü bozdu. Onun için evvelki senelerde buğday ihti- kân yapan tüccar mahsulün ihtiyaca kâfi olup olmadığım anlıyamadılar. Şuradan buradan malümat sordular. Ellerinde sa- lim bir istatistik olmadığı için aldıkları noksan malâmat üzerin» hüküm vermek ve ona göre hareket etmek zaruretinde kal- dılar, Şayanı dikkat olan bir nokta şu idi: Mevcut mahşülün ihtiya- ca kâfi gelmiyeceği umumi Dir kanaat olması, Onun için bir çok kimseler Ea yaz m Kodiadan gday tirtimiş ve kiş içinde iç k atla satmak için bün- bankaların depolarına koy- muştur. Halbuki kış gelince bu EE ae SR a dat ayrılmışlardır. cuklar muharrirlerimiz tirafindan izaz edilmişler, kendilerine birer (Vakıt) rozeti hediye edilmiştir. Yarım sr cvnelkj : VAKiT şana Bu kerre Fenerde Rum patrikanesinde bir mum fab- rikası küşat olunduğundan Rum kiliselerinde o yakıla cak mumların oradan teda: rik edilmesi için kiliselerde Rum patriki Efendi hazret- lerinin bir beyannamesi kr raat olunduğu gazetelerde muhavretdir. Bu zeki ço- ! İ aa a Ucuzluk buhranı | hareketlerin çok yanlış tahmin lere müstenit olduğu meydana çıkmıştır. Anadolu anbariarında mevcut mahsülün ilk tahminlerden fazla olduğu anlaşılmıştır: Bundan do- layı buğday muhtekirlerinin bek- ledikleri fiat terefföü vuku bul mamıştır, bilakis Amerikada mahsul fazlalığından dolayı bizim piyasada da buğday ve un fiat- lari döşmeğe başlamıştır Piyasada buğday ve un fiatları düşünce bankalar buğday stoku mukabilinde para istikraz etmiş olan tüccara tebligatta bulun- muş, fiatların düşmesinden mü- tevellit farkın yatırılmasını iste- miştir. Ancak ellerindeki malı satamıyan tüccar esasen para 5 kıntısı içinde oldukları için ban- kalarin * istedikleri fiat farkmi kapatmağa (imkân * bulârndamış- lar, “ ister istemez * böziları, mallariidan bir miktarım piya sadâri dahi ücüz fiatla zararına satmağa Mecbur olmuşlardır. Buğday fiatlarında görülen bu devamlı tenezzül sonra Anadolu müstahsillerini telâşa düşürmüş, onlar da ellerindeki stok malla- | rın bir kısmıtı #alışa ârzetmiş- lerdir. Nihayet artık buğday ii atlarının bir daha yükselmesi imkânı kalmadığı anlaşılınca ge- çen yazdan fazla flatla satmak üzere buğday toplamış olan tü- tön tüccarlanmı ve değirmenci- leri beyecan ki uştır. İşte bu gün piyasada ay fintla- rının mütemadiyen.düşmesi şek- linde mevcut olan vaziyelin ma* hiyeti bundan ibarettir. İlâve edelim ki buğday piya sası bugünkü yerinde de kalacak değildir. Bugün okkası 7 kuruş olan buğdayın biraz sonra daha aşağıya inmesi muhtemeldir. Zira yeni gelen haberlere göre Amerika hükümeti bu sene mahsulü piya- saya çıkmazdan evvel 100 milyon kiloyu mütecaviz fazla buğdayı un haline getirerek ihraç etne- ğe karar vermiştir. Bu buğday- ların ihracı Oberhalde diğer memleketlerde olduğu gibi bizim piyasamız üzerinde de tesir edecektir. Sonra (hamdolsun artık önümüzdeki hasadın çok bereketli olduğu anlaşılmaktadır. Bu takdirde Türk çifteilerinin de; ihtiyat olmak üzre geçen acneden anbarlarma koydukları fazla zahireler piyasaya çıkacak, bunlar da buğday ve un fiatla- rını ziyade düşürecek demektir. Yukarıda izah ettiğimiz veç- hile bugday fiaflarmda vuku bulan bu tenezzüller bir kısım tüccarın ve bir kısım müstahsil- İerin zararmadır. Fakat bu za- rar yalnız bu seneye ve bir de- faya mahsus olacaktır. Gelecek sene için gerek tüccar, gerek müstahsiller muamelelerini düş- glin fiat üzerinden yapacaklar- dır. Bilhassa bundan sonra ar- tık ihtikâr maksadı ile stok tutmak itiyadı ticaret hayatın- dan kalkacaktır. Diğer taraftan fiatların düş- mesi müştehlikler hesabına bü- yük bir nimet olduğu şüpbesiz- dir. Hele memleket için her bangi bir şekilde açlık ve aç- lık ve açlıktan tevellüt edebile- cek tehlikeler asla varit değil- dir ve bali hazırda en büyük İ iyilik te budur. İ İ Aziz bir cemiyet em neşredilmez oldu, Uğursuz, kara bir istatis- tik, her hafta beynimizde matem çanları uğuldatırdı. Bu istatistik, bize yedi günde ölen vatandaş- larımızın sayısını gösterirdi. Yüz yirmi ile yüz otuz arasında s€- ken bu rakamın “60 —70,i verem isimli.. meş'um derdin kurbanlarını bildirirdi. Evet şimdi — neşredilmiyor, acaba hastalık mı azaldı? Yok- sa bu korkunç yaranın süküt | sargıları - altında kapanıp saklas nacağına mı inanıldı? Burasını bilmiyoruz; © Bildiğimiz ; birşey varsa; o da veremin sefâletle beslendiği ve memleketin refah içinde olmadığıdır. Hastalık, üç stne evvel ne: balde ise bugün de ayni tahribatı yapmaktadır. Türk gibi. kuvvetli darbıme- selini ufuklardan ufuklara koş- turam bu söğlam,; bu asil nes lin» bir «şehirde, bir haftada vereme. 70 kurban vermesi ne demektir ? . Askeri omüzedeki gürzleri, kılıç ve kalkanları gö- renler, onları kullanan pazı ve bilek kudretini düşlinürken ür- perirler. O cihangir dedelerden bize hastalık mirası kalmıyaca- gün kestirmek için kim, niçin şahit istiyebilir? Verem, zincirlerini koparmış bir canavar gibi sokaklarımızda dolaşıyor, kapılarımızı zorhiyor. Zaman zâman o pençeyi kendi yakımlaritızdan birinin Gğerle- rine salarken görüyörüz. Yalnız bu illetten ölenlerin mezarlığını ayirmiş olsaydık, bugün İstan- büldu “kitabesiz bir karş yer bulmak kabil olmazdı. Geçenlerde bireveremle müca- dele cemiyetisnin teşekkülü habe- rini okuyup sevinmiştim. Önümüze çikan, ömür yolumuzu kesen tehlike o kadar büyük ve ge- niş, ki bir değil, bin cemiyet birden kursak yeridir. Asırlarca o payıtaht olan bu beldede tabii bütün kıymetlerine rağmen, bir tek samatoryomu- muz yok. “En bayırlı insanlan- mızdan biri diye yadı vicdan borcumuz * olan rahmetli şehis- lâm Hayri Efendinin yaptırdığı Çapa hastanesi, bu gün tütün deposudur. Sokak sokuk dola- şan ve nihayet arabalar içinde son nefeslerini veren hastaları- mıza boş yatak bulunamıyor. Hastaneleri tütün deposu yapı: lan bir yerde bu sğlanacak hal- ler pek tabiidir. Şehrin, hususi muhasebenin ve nihayet umumi bütçenin .tam bir darlık içinde olduğunu biliyo- ruz. Sarfiyahın yerinde olup olmadığını kontrol da bize düş- mer, Fakat mademki ihtiyaç tâ cana dayanmıştır, bunu gene millet. elile gidermek gerek. Hisap gününü : başka zamanlara birakarak bütün şartları bir hastane ve yardım için çareler aramalıyız. Gazi köprüsü için oluğu gibi bu sıhhat işi içinde yeni bir menba bulmalıyız. Meselâ her cığara paketlerine 10 paradan “bir kuruşa yapıla» cak zam, bizi her sene yeni bir sıhhat yurduna kavuşturur. Sade mücadele cemiyetleri teşkilinden bir “şey çıkmaz. Cemiyetlere muhtaç. olduki silâbları da vermeliyiz; Seyyah © enne EYE Üeoluv ileti Muharriri 3 Ömer Rığ —22— Gençlervisaldavetleriar"f sında yataklarına girdil Onlar uyuyorken l Bu şarkılar ve sihirli nağ- meler gençlerin içinde neşeli hülyalar, baygın #evkler, şevklar ve aşklar. uyandırmıştı. Çalgı İ ve terennüm devam &diyorken, deminki (Okadınlar, ellerinde şarap surabilerile gelerek şarap- lari kadehlere ( doldurmuşlar, ve kardeşlere #unmuşlardı. Yol- cuların içi bu şarabi ne kadar çekmişti.. (o Terennüm © olunan nağmelerle beraber bu şarap kadeklerini çekmek ne kadar ya- raşacak ve ne kadar. neşelene- ceklerdi. Hele incecik tüller arkasmada yarı gizlenen sihirli ve esrarlı güzel kadınların elin- den bu kadehleri almamak bir cinayet değil midi?., Musiki neş- eler saçıyor, ve gönülde dalga“ lar, tufanlı neşeler vucude ge“ tiriyorken bu kadehler o sasıl reddolunurdu?,. Fakat çocukların aklına Mesrurenin (nasihatleri gelmiş, bütün arzularina muka- vemet ederek şarap yerine sü içmişlerdi , Kadınlar suları da“ ğitarak gittikten bir iki saat sonra içerden bir takım siyah köleler . çıkmış yolcuları alıp “ hamama sokmuşlar, onları temiz- ce yıkamışlardı. . Yolcuların en çok hasret çektikleri şeylerden biri böyle bir bamam yüzü idi. Köleler bunları yatırarak kese- lemişler, vücutlarını uğmuşlar, sönra bol sularla yıkıyarak içer- den getirilen beyaz havlularla kurulamışlar, onlara temiz elbi- seler (o giydirmişler, oodalarına götürmüşlerdi . Kardeşler buraya dönerken içlerinden neler geçmiyordu... Kim bilir şu şaraplarıda içmiş olsalardı kendilerine daha neler ikram ( olunmıyacaktı, ve bir zevk ve eğlence yuvası olan bu yerde kim bilir ne maceralar geçirmiyeceklerdi ?... Kardeşler burayâ döndükleri zaman temiz yatakların serildiği- ni görmüşler, ikisi de hemen yataklarına girmişler, onlar ya- tağa girerken, içerden hatif mu- siki nağmeleri birden canlanmıştı. Bu adeta bir visal daveti idi. Fakat bu davet “akılları başına gelen ve deminki sarhoşluktan | ! ayılan Kardeşler tarafından sağır | bir kulakla karşılanmıştı. Onların | artık bütün hedefi istirahat et- i mekti, Onların duydukları yor- gunluklarıdı. Onun için hemen yataklara girmişler ve hemen uykura dalmışlardı. Ertesi gün uyandıkları zaman güneşin çoktan doğduğunu, vücut- larının, tamamile (dinlendiğini duymuşlar ve memnun olmuşlar- dı. Onlar uyuduktan sonra hava bir az setinlemiş olacak ki ürer- j İetine birer yorgan daha örtül- müştü, Onların burada gördük- leri ikram bununla da kalmadı, Onların hizmetine tayin olunan cariyeler sabaha kadar onların cariyeler onlafi etrafında sabaha kadar dolaştılâ! etrafında dolaşmişlar, bif dıkça örtmüşler, birinin kaydıkça düzeltmişler, ve” yolculardan iltifat beklen Kim bilir gençler Şeyhi i lin esrarlı şarabını içmif lardı o akşam neler yaf ve ne maceralar geçirme İyi olmuş da Mesrurenin di dinlemişler ve şu şarabi mişlerdi. Yoksa bu k dat gunluktan sonra, muhakk” akşam zevke dalarlar V€5 her şeyi unuturlardı.... DE bu kadın onlara verdiği”; hâtte samimi idi... Onu nasihatlerine de dikkat lâzımdı. Sabahleyin yolcuların *& | dığı geceleyin bir takım “4 larm gelerek yüzlerine bsi idi. Acaba bu bir rüy#”i Değil midi?, İkisi de fark” gillerdi. Yolcular ilk evvel tem” seler giymişler, dünkü gi” leri ince tüllerle örtülmü dırlar kahvalkı getirmiş lâra her türlü ikramlard i müşlar, onlar yeyip İ ra ırklarını silmek içi istediler. Kızlar onları5 lerini getirmişler, işi de ' bırakmıyarak kimi mi parlatmağa, kimi miğ mizlemiye, kimi zırhların “vi silmiye koyulmuş, yok” kılıçlarile meşgul olmuş £ ları silmişler, bilemişler, © lerini taşa vurmuşlardı.. |, Genç ve güzel bembef dınlar çalışıyorken biribir fısıldaşıyorlardı. Ara sır? siltıların ne olduğu dâ yordu. Bu güzel kızların” iki gençten birini kene” nasip görüyor, ona “8 tereddüt etmiyeceğini #9 kimi bunların ağu kara “4 nu söyliyerek onların ” evlenmiye razı olmu latıyordu. Kızlar bu “# kendilerini eğlendirirke” Ji yor, onların seslerij bülb meleri gibi gençlerin WW yordu, (de a Persembe

Bu sayıdan diğer sayfalar: