— 4 — VAKIT2I Mart 1930 AKTI M. Va konun ziyareti Macaristan hariciye nazını M. | Va konun bu hafta zarfında An- | karayı zyarete geleceği teeyyüt | ediyor. Bu haber ber sınıf Türk | mahafilinde hususi bir dikkat | ve aâka uyandırmaktadır. Eu dikkat alâkayı o muhterem Macar misafirimizin omemleke- tm zde göreceği hüsnü kabu.c casa şmdiden manaı bir işaret O arak teâkki edebiliriz. M. Va konun Ankara ziyare- tinm zahıri şeki Hariciye vekili Tevfik Rüşü Beyin geçen sene- Peşte ziyaretinin bır iadesi ma- hiyetindedir, Bu, bir now. siyasi c-ailekârlik eseri demektir, Bu itibara gerek resmi, gerek | gayri resmi , Türk w abafilinde gösterilen . bissiyatı tabii say- m.s lâzimdir. Ancak dikkate şayan bir nok- tadır ki geçen sene o Tevfik Rüştü Beyin Peştede gördüğü, böüsnü kabulün derecesi, arala- rında diplomasi cemilekârlık vu- ku bulan memleketler ve millet- lerin izhar edegeldikleri teza- hitratın çok fevkinde olmuştur. Onun için M. Valkonun bu de- | faki Ankara ziyaretinin de ayni derecede samimi kabul tezahü- ratı ile” karşılanması beklene- biir, Acaba bunun sebebi nedir? Bü sualin en doğru cevabı iki ve * akşamı memleket ve millet arasındaki hissiyat iştirâki ile izah oluna- bilir. Fi bakika Türklerle Macarlar arasında - menfaat iştiraki yok değidir. Hatta iki memleket arasında siyasi bir dostluk te- essüs etmesi için menfaatlerde iştirak değil, addiyet bülunma- ması bile kâfidir. Bünunla beraber maddi men- faatiere istinat edendostluklar o menfaat cereyanlarının zamanla değişmesinden müteessir olabilir; radaki menfaat bağları gevşedik- çe dostluk ve samimiyet bağ arı da zayıflıyabilir. Halbuki kökleri iki milletin benliğinde olan his- siyat iştirakinden mütevellit dost- luklar böyle değildir. Irk ve dil noktasından Turani bir asıldan gelen Macarlarla Türkler arasındaki hissiyat ra- bitası çok eskidir. Bu rabıtanın tezahürati muhtelif tarihi fırset- larda her vakit kendini göster- miştir. Netekim harbi umumi neticesinde de iki memleketin maruz kaldığı ahval müvacehe- Yarımasır evcelki VAKIT 21 MART 1880 eye saanionsizaonnne veni en ina sünendinimen bedi sevesine Evveiki günkü nd ha mızda (Avusturya ve Rus- va poletikası ) unvanile münde. iç varakada (EL befte ) yerme ( Eibetde ) diz..miş ve (Elbetde )sare. rinde ( Eibette ) yi ifade yeni kalemcilerce rehıni cevaz olabilir ise de yazı yazmak kâide fahrınva olmak lâzımgeleceği iti- kadından nasılsa vazgeç- miyenlerce bir hatayı âzım bulunmuş olmağ'a tashih olunur. MT . Ruhi Beyin döMliyinden; :29 Tenasuh hakiki midir değil mi ? Tenasuhun hakiki leğen slk dair arkadaşımın verdği ma.ümatı dikkatle din'iyordum Braz izahat Geçen Şubatın -iptidalarında o büsük karın yağdığı cumartesi bizimkinin » mua'limin - ev.nde kalmıştım. Kışm bir afet | haine gelmesi canımı pek sık- mştı; konuşmak için de ciddi bir mevzu bu mıyordum. —.Bana » ruhar hakkınca biraz fazlu izahat versene, ne our? Dedim. — Ne gibi? — Meselâ, ruhlar niçin bize | insan şeklinde, bahusui, ; elbise ile görünüyorlar? Kendi şekule- rile “görünseler olmaz 'mı? — Onun sebebi var, * farzet ki bir ruh olduğu gibi geiver sin, biç birşey göremiyeceğin- den başka, kendisini tanımak imkânı da olamaz; göze görü- necek bir suret almaları sâzımdır? Faraza bir uman halinde bulunsunlar, bündan ne anlaşılır? Bir de bu hileye pek: müsait o.abitir; her hangi bir aralıktan odaya böyle bir duman getirmek mümkündür; fakat gözün önünde gördüğün beyaz bir dumanın | tedricen vazih - bir vücut ha- lini: alması, her törlü kontrol atında omak şartile, bem bü- yük bir alâka ile takip edilir, hem de bir « ereceye kadar hi- deden: beri. o'duğu. kanaatını ve- rir, Biliyorsun ya çok ciddi ispi | ritizme hadiseleri yanında bazı şarlatanların, yahut hokkabazla- nn yapıkları hilekârlıklar da var; bu hadiselerin ciddi bir surette tetkikini güçleştiren de bu cihettr. Sorra, falan adamın rubu sinde iki milletin kaipler bir birine ne kadar yakın elemlerle çarpmıştır. Türk miileti mütare- ke esnasında uğradığı haksıtlık- lara karşı yoktan yarattığı ken- di kuvvet:eri ile mücadele | etti; bu haksızlıkların imkân dairesinde tamirine muvaffak oldu. Onun için Avrupa camiası içinde Ma- caristanın ayak altına alınmış bazı haklarını istirdat etmek ü- zer: diplomasi vesaiti ile ortaya attığı davaları ve yaptığı metin müdafâaları Türkler herkesten daha iyi his ve takdir eder. Bununla beraber Türk mille- tinn sulhperverliği bizzat düş- manları tarafından tasdik edi e- cek kadar vuzuh ve sarahat peyda etmiştir. Bu itibar ile iki m:mleket arasında hissiyat nok- tasından zaten mevcut olan ra bıtalar herhangi siyasi bir itirâf ve mukavele ile takviye edilirse bu, Avrupa ve dünya su'hüne hizmetten başka bir gayeye müteveccih olamaz, Unutmamak lâzımdır ki haksızlığa maruz kalmış bir milletin etrafında tesis edeceği sulh dairesi ne kadar geniş ve kuvvetli olursa sulh yolundan o kadar sübuletle maksadına varmak imkânmı el- de etmiş olur ve milletlerin mukadderatını idare &den adam- lar için muvaffakiyetlerin en kıymetlisi de budur. Mehmet Asün i de yine temessül etti diyebilmek için o adamın şeklini tanmak icap eder. Biz onu tanıyamasak bile, fo- tografmı a'ır, hâlâ hayatta bu- lunduğunu kendisinden öğrendi- ğimiz aile ve akrabasına gön- derir, onardan hakikati anlamış o'uruz; netekim ruhi taharriyat cemiyetleri oOböyle yapıyorlar, müze:erinde bir çok fotograflar bulunduğunu da biliyorsun. Hayatta iken en son taşıdık- ları elb selere görünmelerinde | maksadı vardır. Bir de gariptir ki ömüş'erin ruharı son defa bulundukları cesede ait eşyaya büyük bir alâka ile merbut bu- lunuyorlar, hele eşya kendileri için kıymetli mak istemiyorlar. Ailenizden birinin ruhu ile konuşabiurseniz size (mutlaka, “İaan şeyi ne yaplınız?,, diye sorarlar. — Bir şeyi anlamadım, son defa bulundukları ceset diyor sun, demek oadan evvel de da- hil oldukları ceset er vardır. — Şüpbesiz, bir ruh bir değil, bir kaç defa cesede' dahil our. — Yani. tenasuh demek isti- yorsuh. — Evet. — Demek biz; yüzlerce, bin- lerc& defa şü âlemi faniye ka- demnihade © muş bu üriuyoruz. — Acele etme, yağma yok! Ruhlardan öğrenmedinmi ki on- lar namütenahi ve muazzam bir kuvvetin emrine tabidirler; bu kuvvet onlar için de umumi ve hususi kanun'ar vazzetmiştır; bepsi bu kanunlara tabi olmak mecburiyetindir Bu kanun ikti- zası oarak tenasüh mahdut bir desri oluyor. — Ne kadar, meselâ? — Her halde otuz defayı geçmez. , — Bak bunu bilmiyordum o fisogrum nazariyesini *ve' eski Misırlıların o mezbebini Okabul demektir. , — Bütün deği, çünkü Mısır- hlar, bir insan ödükten sonra ruhunun bır bayvan (cesâdine girdiğini söylerdi. Halbu ki ruh- lardan musırrane vaki olaln tah- kikatım gösteriyor ki bir insan ruhu, manevi otekâmülünü ik- mal edinciye kadar, muayen bir müddet içinde ve yine in- san cesedinde tenasüh ediyor, hem me lâzım bugüne kadar hayvan şeklinde temessül et- miş bir ruha tesadüf edilmiş midir, Meselâ son defa hayvan vü- cudünde bulunmuş olan bir ruhun bize o şekilde görünmesi icap etmez mi? Bu kadar sene- den beri ciddi bir tetkik ve tetebbua maruz olan bu hadise- lerde bir defa olsun bir ruhun bayvan suretinde temessül ettiği görülmemiştir. Bunun için o mez- hebe inanmak kabil değildir. — Peki ama, nasıl oluyor da ölülerin ruhları gelip bizimle ko- nuşuyorlar, bunların hiç işleri yok ta böyle mi vakıt geçiriyor- kendilerini tanıtmak | ise bir türü unut- YE SEYAHAT Güzel teşebbüs'er em'eketin eski ve çok tec- rübeli bir doktoru, dün- kü gazetelerde büyük bir nesil tehlikesinden bahsediyordu. Us- tat mevzuu sade bir doktor gi- bi teşhis (etmekle kalmamış. Endişeyle okumağa “başladığım o söz eri ümidin parıltılarını gör- müşlerin (o tesellisile bitirdim. Akşam gazeteleride bu ümidi kuvvet'endirecek yazılar, teşeb- büs haberleri neşrettiler. Geçenlerde bilmem bangi iç- timada darülâceze bahsı geç miş've oradaki çocuk yuvasının tam manasile bir mezbaha “ol- duğu, yavrulardan yüzde sekse- İ minin ödüğü söylenmişti. Eli- mizde var olan ve bayi eski teşkiiâtla çalışan bu müessese- dek: yavrular niçin ölüyorlar? | Darülâcezeyi bundan epi evvel gezmiş, çocuk kırımının mihrakını görmüştüm. Aradan yıllar geçti. İ Sanıyordum ki bu geçen zaman © çocuk mezbahasını islâh et- | miştir. Fakat görüyorum ki hâlâ vaziyet eski tas eski hamamdır. halâ oraya giren çocukların ya- şatı masına imkân bulunamıyor. Gerçi omüessese mazurdur. Yakından gördüğüm için bili- rim ki darülâcezeye getirilen yavruların çoğu yarı ölü bir bal- de ge mektedir. Sokakta bulu- nan nevzat, &vvelâ karako! ka- rakol: doaşmakta ve bir çok muamele'erden sonra ancak son nefeslerini vermek üzere Yurda kavuşmaktadıriar. Herkesin bil- diği, a âkadarların o kadar şi- kâyet ettikleri bu hale, demek hâlâ bir çare bulunamadı? :O halde yem müesseseler ne ya- pacak ? Onlar niçin meydana getiriliyor ? Biri var iken, onun senelerdenberi ısâbı Oo çareleri bulunamamış o»ken, yenisinden ne bekleneceği pek te kestirile- mez. Yeni dispanser erde ketu- miyet, mahremiyet givi esas'a- rn temel taşı olacağı söyleni- yor. Güzel. Bu insani usulün darülâceze tarafından da kabu- lü, nihayet bir karar meselesi- dir. Bu karar, müessesenin uzaklık mahzurunu da ortadan kaldıran bir tedbir o'ur. Neslin tehlikesini gördükten sonra yanız güzel fikirleri or- taya atmakla teselli bulmama- lıyız. Yenilere başlamadan evel var olanları ; düzeltmeli ve ân- cak ondan sonra yeni teşebbüs- lere girişmelidir. Yeni teşebbü- sü duyduğum vakıt ben de ani bir ferahlık hissetmiştim. Fakat sonra düşününce, teselli yelken- lerini şişiren ümit rüzgârları du- rür gibi oldu. Mevzu mühimdir. sâyimiz de ona göre geniş ve derin olmalıdır. Dertlerin en büyüğü üstünkörü tedavilerle avunmak illetidir. Seyyah lar? — Sana elifbeden mi başlı- yalım? Sanki bir şey bilmez | gibi soruyorsun; gelenlerin, he- | men ekseriyetle «ervahı habise» den oldukları muhakkak, içle- rinde öyleleri var ki bizimle gece gündüz çene çalmaktan zevkalırlar; öyle komik sözler söyler, öyle alaylar ederler ki şaşarsın. — Bunu biliyorum. — Hele yalan söylemeğe baş- ladılar mı... (Birmeai, Adliyede: —— Muammer Cavitl Ailesi taratmdan açılan 4 vanın tetkiki Devlet $0” sına aif görüldü Beyoğlunda Tiyatro sokağ! da Resafe apar » nanında Mer Altınyan çetesinin yakalan"! esnasında silâhlar atıldığı, # şunların isabeti'e Mercan yanın ve çete efradını çalışanlar (o arasında (o bulufi Cinayet (o masası O serkomi Muammer Cavit B, in vurul öldükleri, ağır cezada bu me leden dolayı icra edilen mi keme neticesinde çete efradı katilden değil, “ Yıldız ,, kun hanesini soymağa teşebbi mahküm oldukları yazılmıştır Bu vak'a esnasında yuru/ Muammer Cavit B.in alt polis müdürlüğü aleyhine 400 lira ık bir tazminat davası a Bu dava İstanbul birinci mahkemesi tahkikat hâki, i den mahkemeye sevkolün mahkeme, © meseleyi etmiştir. Davacı vekili, muammer vit Bin büyük bir tedbirsiz kurban gittiğini, çete efrad ağır ceza mahkemesinde ks? den mahküm olmadığını miş, tazminatın verilmesine rar istemiştir. Polis müdürlüğünün vekili, kuk mahkemesinin böyle bir vayı rü'yete salahiyettar bul madığını, vak'ada tedbirsiz” dikkatsizlik neticesinde öl sebebiyet mahiyeti varsa, b için ceza cihetine müracaat © nabileceğini ifade etmiştir. Mahkeme, meselenin Me onun bir mömüurü aranma... ması, memuriyet vazifesi hal temas etmesi, hukuk mahkef” lerinin fertler arasındaki daf” ları rü'yete salâhiyettar bu” ması noktasından, bu tazmi” davasının ancak Devlet şura da tetkik edileceğini tırmıştır. | 15 sene ağır hapif | kararı Vaktile Sohumda bir Rus raline olan De pri Aptinin attığı ş barda bulunarak 'neticede K) dolayı beslediği iğbirar n sinde, seneler geçtikten yi Büyükderede rastgeldiği Te oğlu . Hızın, başıma çekiçle rarak öldürmekle. maznun Alinin muhakemesi, dün 5 bul ağır ceza mahkem: bitmiştir. Mahkeme, meçliv sebeple tehevvüren cürüm diği noktasından, maznun# beş sene hapise mahküm eb Nevruz &. 10 DİZ Bi Güneşin doğuşu: 6,03 — baş * gf Ayın doğuşu: 7,34 — bah * “5 e sabah Öğle İkindi Akşam Ya 435 440 1221 1545 1823