ya ri ağ SEİR, vin şitli 4 — VAKIT 19 Mart 1930 YAR AA WAYNE Day'nler ne demek istiyorlar? iy umumiye meselesi hakkında müzakerede bu- İunmak üzere Ankaraya gelen dayinler vekilleri ile hükümet a» rasında şimdiye kadar vuku bu- lan temas henüz kat'i ve va- uh bir safhaya grmemiştir.Yal- nız bir haftalık tetki« neticesin- de mali vaziyetimiz hakkındaki mütalealarını Maliye Vekili Sa- racoğlu Şükrü Beye bildirmişler- dir, Dayinler Vekillerinin mütale- aları etrafında (o intişar oedip bilâhere tekzip olunan şayiaar bir tarafa bırakıldığı hade sa- rahten fransız dayinler vekili M. Deklozyenin ağazından çıkan birkaç cüm'e vardır. Bu cümlelere nazaran Dayinler vekilleri mali işler müvacehesin- de hükümetin vaziyetindeki cid- diyeti ta: dir etmişlerdir. diğer taraftan kendileri de ma- Ki vaziyetimizin hakikaten şaya- nı dıkkat olduğunu görmüşler ve hükümetle müştereken bir tesviye çaresi aramıya karar vermişlerdir. Acaba Dayinler vekilleri ne demek istiyorlar? Hükümetle müştereken hareket etmek üze- re nasil | bir tesviye çaresi dü- şönüyorlar? Hatırlardadir ki Dayinler ve- kileri henüz Paristen hareket etmezden evvel ( Temis) gaze- tesinin mali ve iktısadi muharri- ri Fransız mahafıli maliyesinden mülhem (bulunduğuna , şüphe . Olmıyan bir makale neşrermişti. 6 Bumaka'ede Türkiyenin mali vaziyeti pek mükemmel, bütçesi mütevazin, Düyunu Umumiyenin teminatları kâfı olduğu, binaen- aleyh Düyunu Umumiye itilâfı- nın olduğu şekilde tatbiki ile- riye sürülüyordu! Şimdi Dayin- ler vekilleri Ankaraya geldiler, bükümetle temas ettiler, bünun zer ne: “ Hakikaten Türkiyenin mali vaziyeti şayanı dikkattir. Bzde bü vaziyet karşısında hükümetle müştereken bir çare arayacağız ,, diyorlar. Görülüyor ki bir-baftalık te- Yerımanr ecvelki : VAKİT 19 MART 1689 Şitaıe saravı dahilinde o'up geçenlerde berhava edilen nöbetçi odasında asılmış olan Noırdam dö ezan suretinin cam ve çerçeve.erine bile bir za- rar dokunmadığından Petersburg mezahip da- iresi buna büyük mana vererek mezkür resme mahsus 'bir kilise inşası içün Rusyada bir iane deiteri k“şat etmeğe ka- rar vermiş imiş. Resmi mezkür harabat atından çıkarılıp Şifaive sarayı #lisalinde butunan gard Emoeriyal kışlası kilise- sine naklolunmuş ve kış- ia, mezkür resmi ziyaret ıçin binlerce ahali tara- fından güva muhasara olunmuş gibi görünmek- te mış, | buriyet hükümeti ricali ve #iya- Keliya ii Dayak bahsi Desk faslına ait tafsilât her gün biraz daha dal, budak salarak matbuat sütun'arına dö- külüyor. Dünkü Cumhuriyet re- fıkimizde “Madrup,, Halit Fahti | Bey yediği dayağı öyle bir an- latış anlatıyor ki, insan şairin dayak değil de Ertuğrul Muh- sin Bey'n rakı sofrasında meze yediğini zannediyor. Sahne üzerinde facialar ibda- ma mektedir olan bir san'atkâ- rın sahne haricinde diğer bir facia yaratması neden garip gö- rülsün ? Vak'a da tamamen teatral; birinci mecis: Muhsin - Galip, sonra “Halit Fabri! Muhsin kahraman Halit Fahri misafir, Galip figüran! Bizim müdür Lütfü de sufiör gibi bir şey... Bırinci perde, Alay köşkünde oynandı; “ikinci: perde galiba mahkemede geçecek... “ Tiyatroperveran ,, efendile- rimize tavsıye ederiz. Toplu İğne mastat sonra dayinlerin dille- rinde bir tahavvül peyda olmuş- tur. Acaba butahavvül şekli ve derecesi nedir? - İşte bugünkü vaziyetin anahtarı bu Ssua'lere bulunacak doğru cevaplardadır. Bir noktai nazardan bakılırsa dayinler vekillerinin sözleri iyi bir anlaşma neticesine doğru küçük bir işaret o'arak” telâkki olunabilir. Çünkü eğer dayinler vekilleri hakikaten hükümetin "Gidüiyetine Künaat etihiş'erse, Eğer “düyunü umumiye meselesi hakkındaki endişesinin hakika- ten varit bulunduğunu görmüş- lerse bir buçuk sene evvel imza edilmiş olan itilâfnamenin ahvalin icabına göre tadili lüzumu ken- dilerince de anlaşılmış demek- tir. Bu itibarile dayinle vekille- rinin o sözlerini o memnuniyetle görmek lâzimgelir. Ancak bu noktada memnuni- yetimizi ifade etmek isterken ikinci ; bir ibtımalin daha'mev- cut olduğuna da işaret etmeden geçemeyiz. İşaret etmek istedi- imiz nokta (Teims) gazetesinin Türkiye (Omuhabiri tarafından yazılmış olan ve dünkü (Vakıt) da bazı fıkraları nakiolunan bir mektuptur. Şımdiye kadar Cüm- setleri hakkında gazetesine çok ıyi intibalar yazmış olan bu mu- İ habir birden bire son mektubun- da dilini değiştirmiş gibidir. Bunda sarahaten değilse de zımman Türkiyenin harici siya- seti hakkında tarizler vardır. Bütün dünyaya karşı ancak sulh ve dosıluk hisierile meşbu olan siyasetimiz garp devletleri aley- hine müteveccih gibi gösleril- mektedir. Nihayet Türkiyeye Avrupa ve Amerikalılar tarafın- dan ancak siyaseten teslimiyet halinde mali yardım. yapılabile- ceği ihsas edilmek istenilmiştir. Düyunu Umumiye Dayinler vekillerinin Ankarada bir takım temaslarda bulunduğu şu sırada memleketimizde (Teims)e gön- derilen bu yazılar acaba hangi mahafılin — telkini (eseridir? Acaba ta (Losanne) O günle Ruhi Beyin deftesinden:27 Üç muhtelif yerden ayni haber! “Bir cuma günü bir İtalyan matmazel bizde misafirdi. Halbuki !...,, Üç gün sonra Selânikten ad- resime gelen bir mektupta şu satırlar vardı: « Hamidin babası asabi bir buhran neticesi olarak, bu sa- i bah kendini denize attı ve san- dalcr'ar tarafından kurtarıldı. İstersen Hamide söyleme. » Hesap ettim ki babasının de- nize atılması, gördüğü rüyanın ertesi gününe tesadüf ediyordu. Bu hadisede rüya pek yakın bir istikbali haber vermiş oldu. Fakat mesele bununla bitme- di: Aradan iki hafta geçti; has- tanede bulunmadığım bir gece idi; iyi uyuyamadım, sabah müt- hiş bir sıkıntı ile yatağımdan ka ktım, daha kahvaltımı a'ma- mıştım, hiç intizar etmediğim halde eczâcı geliverdi. Bu kadar erken gelmesi bir fevkalâdelik olduğuna delâlet ediyordu; zaten halindeki düş- künlük bunu gizlemiyordu — Neyin var? — Hiüç, korkuyorum : — Delimisin, okorkacak ne var? — Bilmem babamın öidüğü- nü zanned yorum. — Yal Bu zan neden o'uyor- muş bakam? — Gece gördüğüm rüyadan | Rüyasını anlattı. — Hayırdır inşallah. Dedim ama, benimde elim ayağım kesildi; geceki. uykusuz- luk, kalktığımızaman hissettiğim müthiş sıkıntı ve nihayet rüya- nın ifadesi feci akibeti kat'iyetle gösteriyordu. Aradan iki saat. geçti, müvez- ziin getirdiği mektuplardan birin- de zavallı adamın vefat ettiği ve oğluna münasip bir surette haber vermekliğim bildiriliyordu. Bu mevzu üzerinde fazla mi- sal iradına İüzum yoktur sani- rım; böyle hakiki rüyalara öm- ründe bir defa olsun tesadüf etmemiş kaç kişi vardır acaba? Uç yerden yı haber: ölüm! Ailem efradından biri, bence neticesi vahim, bir rüya gör- müştü. Bu sözün Üzerine beni fatalistlikle ittiham etmek is- tiyecek olanlara sadece gülmekle beraber, rüyanın neden ibaret mmm rinden beri Türkiyeyi mali müş- külât içine düşürerek sıkıntı- sından istifade etmek istiyen bazı ecnebi anasır memleketimizde eski kontrol usullerini yeniden tesis ümitlerinemi düşmüşlerdir ? Eğer böyle ise Düyunu Umumi- ye dayinler vekilleri bu anasırın tesirinden kendilerini kurtarabi- lecekler midir ? Her halde Dayinler vekilleri- nin hakiki maksat'arını anlamak için daha biraz zaman geçmesi icap edecektir. Türkiyenin mali vaziyeti hakikaten şayanı dikkat olduğu tarzındaki ifadenin hüs- nü niyetle söylenmiş bir an'aş- | ma ruhu mu gösterdiği, yoksa Türkiye aleyhine yapılmak iste- nilen bazı tekiflere zemin ha- zırlamak mı istenildiği bir müd- det sonra anlaşılacaktır. Mehmet Asım olduğunu söylemeğe lüzum gör- miyorum ; bu kadarını bildireyim ki bu neviden olanların şeamet ihbar ettikleri, müteaddit not- larım ve müşahedelerimle tahak- kuk eylemiştir. Ne ise bunu geçelim, fakat mukadderata ne denir? Akacak kan damarda durmaz. Bu ma- nevi habesin ailemin içine de- gil, biraz kenarına ait olduğu anlaşılıyor Aradan zaman geçtikçe, ben bu rüyanın aldatıcı birşey oldu- ğuna hükmetmek istiyordum. Bir cuma günü, bir İtalyan matmazeli bizde misafirdi; me- ğer bu kız kahve falından an- larmış... Bu sözüme gülenler varsa pek haklıdırlar; ben de kendi- leri'e beraberim; fala, bahusus içtiğim bir kahvenin telvesinde tesadüfen hasıl olan eciş bücüş şekillerden istikbali anladığını iddia edenlere gülerim doğrusu. Kahve falıma inanmak lâzımsa yediğimiz - yemeklerin tabakta artıklarından, bastığımız bir ça- murun Üstünde teşekkü! eden çizgilerden de bir şey çıkaca- ğına niçin inanmıyalım ? Ben böyle düşünüyorum; kim bitir, belki inanmadığım için ba- na kızanlar da olur; hatta inat olsun diye: — Senin ispiritizmene de kim inanır? Diyecekler bulunur; on- Tar da haklıdırlar. Eibette, insân görmediği, müteaddit tecrübe- lere tevsik etmediği hakikat'ere | inanır mı? Şüphesiz inanmaz; bunun için onları da mazur gö- rün. Sadede gelelim; bizimkilerin isran üzerine, matmazel bir fal açtı ve dediki: — Size bir mektup gelecek, lâkin henüz kapaudır, meye dâir olduğunü söylemek kabil değil, mamaafih, daha epey zaman | var. Eh, pek âlâ, bunda hayret edilecek bir şey yok! Tabii, insana mektup gelmez olur mu? Matmazel fazla birşey söylemiş- olmadı. Bir iki gün sonra, bizim mu- allim arkadaşı görmiye gitmiş- tim; söz arasında lâf olsun diye: — Allah aşkına, şu senin ru- bu celbet te bir şey sorayım. Dedim. (Bitmedi) » VAKIT Abone şartları: Memlekette ecneviye 1 aylı Kuruş 150 çi O . 4 80» 6 » , 750 1450 Lil 1499 2700 VAKITı 5 kuruştan fazlaya getirtmek istiyorsanız Abone olunuz?! Daha ucuz ve kolay edin- miş, gazetemizin abonelerine olan hediyelerini de kazan- miş olursunuz! "mu ile kabili telif olmıyan lar...,, diye Versay konferan?! almamak, kendi evinize kadar SUTUNLARDA “SEYAHAT Tarihi ayıplar! Çinavetler demek, belki & ha uygun düşecekti: kü okuduğum hadisenin f i en büyük ayıpları “bile mi bırakacak bir şeydir. Kilp "a tefrika edilen ( Nasıl | girdi isimi tetkik, öçinde'derin sok ağrı uluneiler a) gizli yaraları deşiyor. # Bu sütunlarda gördük, on altı sene evvel, memlel dünya yaratılalıberi işitilmeni eşi, benzeri geçmemiş bir gına hiç sebepsiz fırlatili imiş. En horkunç kararlar ari sinde Alman sefirini, Türk s# razamındâan fazla Türkçü Türkiyatçı görmek ne bi talisiziiktir! Fakat ne çare pek aci olan bu hakikat tarihin silinti ve tashih kaf etmez sayıfalarına © geçmişi Benim şimdi duyduğum bu el ve utancı, yarının, öbürg bütün nesilleri (tadıp lenecek... Düşünün ki Alman sefiri # fak dilenerek harbe girmek ” tiyen Osmanlı kabinesi reji “Sizin için en iyi hareket, b raflık ve vekayiin inkişafına ”| tizar siyasetidir,, Diyor. B mukabil sadrazam: “Hayır uğrunuzda ölmiye ant içtik. sakın bunu Berlindeki Türk # rine çıtlatmaymiz. Çünkü * karardan tekmil kabine e: bite haberdar değildir!, Cef| , bını veriyor. ; Rek iyi hatırlıyorum, İstan sokaklarından davul zurnalsfi kurban alayları geçerken, bu tosunların kanlı akibetlerif döndükçe: “eh ne yapa , «memleketin coğrafi vaziyeti"#i taraflığa imkân birakmiyöfi) | demek âdet olmuştu. Anlaş!'fİ her akşam çıkan resmi tebii lerin şifabisi de bu ku yalanmış. l Demek birkaç macera i künü, bu memleketi “bar mumi,, gibi i içi w| bir cehennemin atmak kudretini kendi görmüşler | Şu halde--Zâvallı ihtiyar fik çaşânm «Bir devlet meli” dan şikâyete hakkı yo Çünkü biz zaten bu uçu atılırken de bir devlet mefli ile kabil telif olmıyacak bir de imişiz. / Sinada, Basra çöllerinde, nakkalede, Makedonya ve yi pat dağiarında bunlar içi o dövüştük?.. Bir milyondan f# | şehidi bu serserilere mi kur ettik. Koskoca imperat : parçalarını bu yüzden mi man ayaklarile çiğmettik? vg leket!.. zi onar Çarşamba | Mart 1930 Göneşin doğuşu: 667 — bat Eyl Ayın doğuşu: 23.26 — batış * * Namaz vakitleri Sabah Öğle İlkim: Akşam Ya” 444 122? 167 IRZ zavallı millet, vah zavallı