24 Şubat 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Şubat 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4. — VAKİT 24 Şubat 1930 WEN KINE Bazıitiraz- lara karşı ŞHihümcün mili paramısı ko- ramak için almakta bulun- duğu sik: ve şiddetli tetbirleri faidesiz görenler var. Butarzda düşünenlerin noktai nazarlarını ispat için ileriye sürdükleri mü- talea şudur: “Memlekete girecek ve çıka- cak ecnebi kambiyosunu kat'i surette (Okontrol altına almak zordur. Ne kadar sıkı tedbir alınsa daima para kaçakçılığı olacaktır. Bilfarz elinde (8000) liralık çek olan bir adam Atinaya gider, orada Türk lirasına ih- tiyacı olan bir tüccardan bu ka- dar paraya tekabul edecek miktarda o drahmi alır. Bunu hükümetin borsa kontrolü ile tutması nasıl mümkün olur?, Biz bu kabil mütaleaları doğ- ru bulmuyoruz. Çünkü milli pa- ramızı korumak maksadı ile bü- kümetin alacağı tedbirler sadece borsada ve bankalarda cereyan edecek muamelelerin kontrolüne inhisar edecek değildir. Gayeyi temin için icap edn hertedbire müracaat olunacaktır. Bu hususta bin tane tedbir almak lâzım ge- lirse birisi ihmal edilmiyecektir. Kaldı ki hükümet tarafından ittihaz olunacak berbangi bir karara muhalif bazı hadiseler vuku bulması ibtima'i bu karar- ların o lüzumsuzluğuna delâlet edemez. Memlekette ne kadar kuvvetli bir zabıta olursa olsun gene (arasıra kanuna muhalif bazı suçlar vukuu tabiidir. Zabıta teşkilâtının mevcudiyetine orağ- men fenalıklar olursa mevcut zabıtayı takviye mi etmek lâzım- dır; yoksa ilga mı? Eğer bükümetçe alınan ve a- nacak olan kararlar ortadaki para dalaverelerini yüzde altmış yetmiş nisbetinde izale edebilir se gene büyük bır kârdır. Bu kâr az bir kâr da sayılmamalı- dır. Diğer cihetten nazarı dikkate almacak mesele Türkiye gibi büyük bir memleketten ufak tefek bazı kambiyo kaçakcılığı olması milli paramızın kıymeti üyerine müessir bir amil teşkil &demez. Asıl amil büyük mali müesseselerin ve bunlara mem- Yanm asır ecvelki : VAKİT 2 Şubat 1880 Prens Bismarkın Avru- pada erbabı ihtilâl aley- hinde umumi bir ittifakı düvel ekdine dair bir plân tanzim ve teklif et- tiği ve ittifakı mezkürda ingiltere ve düveli saire dahil olup yalnız Fransa- nın açıkta (bırakılmış olduğu Golva gazetesin- den mervidir. Prens Bismarkın ahi- ren imperator ile mülâ katında verdiği izahat üzerine aralarındaki mü- baveneti efkârın zail oi- duğu Mağdeburg gaze- tesinde yazımıştır. sup oyuncuların borsa kıymet- leri ile meşgul olmalarıdır. Hükü- metçe alınacak tedbirler ise bu cihetten kuvvetli bir emniyet vasıtasıdır. Lozanda Avrupa devletleri Türkiyenin siyasi istiklâline razı oldular; fakat öyle görülüyor ki Türkiyedeki bazı ecnebi banka- lari, Türkiye ile evvelce iş yap- mış bulunan bazı Avrupa #er- mayedarları bir türlü iktisadi ve mali istiklâlimize razı olamıyorlar! Borsada birkaç bin lira ile iş yapan kimselerin bir kısım mu- amelelerini saklamıya yol bulma- ları belki mümkündür. Fakat yüz binlerle, bazen milyonlarla iş yapan müesseselerin gayri meş- ru hareketleri mutlaka meydana çıkacaktır. Babusus ki hükümet herhangi bir gizli kuvvete kar- şi muvaffakiyetle mücadele edebil- mek için idari kararlar almak sâlâhiyetini tamamen elinde tüt- maktadır, Mehmet Asım SUTUNLARDA SEYAHAT Lâf ve iş! Meieketimizde çalışan, bu milletin kesesinden kasa- larını o patlatırcasına dolduran şirketler, kumpanyalar var. Milli zafere kadar bu yabancı mües- seseler, «imtiyaz» atlı hisarlar arasında yan gelirler bin bir dolap çevirirlerdi. Osmanlı tarihinde kumpanya- ların ayrı bir fasıl olarak teteb- büü lâzım geldiğine inananlar- danım. Bu devirde Türkiyenin bakiki hâkimi, asıl tacidan saray ve hünkâr değil bu şirket- lerdi. Ecnebi sermayesi, memlekete bir kundak gibi giriyor, dumanı görünmez yangınlar yer yer be- liriyordu. İstibdat devrinin rica- lini berbat eden amillerden biri de işte bu frenk sermayesi idi. Makamlar, vicdanlar, iktidarlar satın alınır, verilen her beşe bedel, vatanın ciğerlerinden beş- binler sökülürdü. Hürriyetin tadmı Otatmamış isanlar zincirin ağırlığını kolay kolay duyamazlar. Onun için- dir ki o devrin zilletinde, taham- mülünde fazla durmuyoruz. Fakat bir gün bu paslı ve yaslı ufuklarda milli zaferin güneşi doğdu. Bu güneş, yur- dumuzdan çürümüş, (o kokmuç bütün fena şeyleri kovdu. Doğumun ilk işleri içinde kum- panyaların kalın ve tunç kaplı hisarlarını görüp yıktık. Ortada surların (o perdesi (okalmayınca, çöreklenen yılanların da farkına vardık. Dişlerini söktük. Yalnız bu dişlerin zaman ile tekrar büyüdüğünü hesaba katmadık. Birinci hamlenin temizliğinden sonrâ artık tekrar rahata daldık. Lozanda en büyük devletlerin imtiyazlarını tekmeyle yıkan bir kudret, şiketlerin o imtiyazlarını nasıl tanırdı? Kumpanyalara “Türk memur- larla iş göreceksiniz, Emrini verdik ve bir nispet bulundu. Ne yazık ki bir sene sonra, on- lar gene kendi bildiklerini oku- maya başladılar. Bir malül yüzbaşının acı mek- tubu bükmümün şahididir. Hu- dut boylarında (Okanını akıta akıta yarım sakat kalan bu za Singer fabrikasına iş istemiş Ruhi Beyin defterinden :5 Fakat bu garip ! Doktor Bey, benim buraya gelece- ğimi kim bilir ? İki sene evvel İstanbul kaza- larından birinin en mühim me- muru olan T... Beyin hemşiresi M... Hanım biraz rahatsızdı. Iki yahut üç ay evvel, bir cumar- tesi günü H... hastanesinde tanı- dığı bir doktora müracaat et- mek için evinden çıktı. Bu kararını evde kimseye söy- lememişti. Esasen kendisi de hâlâ gidip gitmemekte müte- redditti. Hem gidiyor, hem dü- şünüyordu; yarı yolda fikrini değiştirdi. C... hastanesine git- meyi tercih etti. Orada da tanı- dığı bir doktor vardı. Artık tereddüt etmeden gi- diyordu; hastaneye geldi, dok- toru buldu. Lâkin ne kadar tuhaf! Doktoru kendisini gö- rünce: — Sizi bekliyordum. Dedi. — Neden beni bekliyordunuz? — Demin telefon ettiler de! — Kim telefon etti? ğ söylemedi, o ya'nız T... Beyin ailesi sizi görmeğe gelecek dedi. Ben hayret ettim, çünkü kardeşinizin refikasının burada olmadığını biliyordum; gene kim bilir diyordum. Meğer siz imişsiniz? — Fekat, doktor Bey, bu pek garip, benim ( büraya gele- ceğimi kim biliyor? — Elbet birine söylemişsiniz- dir; belki anneniz? — Hayır, hayır kimseye söy- lemedim; annem de bilmiyor. Daha doğrusu ben de bilmiyor- dum. Bürâya gelmek kararını sokakta - verdim ve doğruca geldim. — Bu nasıl olur? — Bilir miyim ben? Bari te- iefon edenin İsmini soraydınız. — Sordum, söylemedi, hemen telefonu kapattım. M... Hanım merak ve hayret içinde! Bizim muallimle çok iyi tanışıyorlar; hatta onun, başına telefon havadisini biliyor. Daha gelen o gün mumaileybi davet ederek bu yeni marifeti anlattı. Arkadaşım bu vak'a hakkında diyor ki: — Mühim bir şey değil, M.. Hanımefendi bir iki defa benim tecrübelerimde bulundu, hatta ruhla lâtifeleştiler bile. Geçen- lerde benim telefon işini anlat- mıştım; Hanımefendi; — İşte buna dünyada İnan- mam Demişti; muhakkak bizim ruh onu inandırmak için bunu yap- mış olacak, — Beri inandı mı şimdi? — Sorar mısın? kendisinin bile henüz karar vermediği bir şeyi kim tutar'da telefon eder?Artık bu hakikat karşısında ne dene bilir? ÇBitmeci) Folklor bahsi Halk Bilgisi derneği umumi kâtibi Mehmet Halit bey evvelki gece fırka binasında halk bilgi- sine ait bir konferans vermiştir. Konferansta halk bilgisinin ta- rihçesinden bahsetmiş, mahiye- tini, şumulünü, memleketimizdeki hareket ve faaliyetlerini usulle- rini anlatmıştır. Konferanstan sonra konservatuvar tarafından Anadoluda plâğa alınan milli şarkılar ve oyun havaları çalın- mıştır. Darülfünun bütçesi Darültünun bütçesi hakkında Ankaradan henüz kat'i malümat gelmemiştir. Söylendiğine göre şimdiki halde Darülfünunda ka- İacak (omüderrislerin (maaşları tesbit edilmektedir. Tıp fakülte- sinde 3, Hukuk, Edebiyat, Fen faköltelerinde birer müderrisin bi lira maaş alaca di- ğer Tniderrilere 200-400 lira maaş verileceği şayi olmuştur. jiyer liğe alınmış. Adamcağız ir a çalıştıktan osonra, satış amirlerinden «Mento» atlı bir Yahudi, müdürün fikrini çe- lerek zavallıyı çıkartıyor. Hatta çalıştığı günlerin hakkını bile vermiyorlar. Şimdi insaf ile düşünelim gazâda sakat kalan bir Türkün mukadderatında bir Yahudi eli- nin bu uğursuz kuvveti, ki- min canını yakmaz? Kusur ehli- yetsizlik gibi sebeplere karşı elbette kimse isyan etmez, fakat sade Türklüğün kusur ve kaba- hat gibi görülmesine ne vakte kadar tahammül edeceğiz?.., Seyyah Makdonalt ve Amele firkası İngiltere başvekili A mele fırkasının han- gi teşkilâtından is- tifa etti 7! Dünkü telgrafiar, (İngiltere başvekili M. Makdonaltın müs- takil amele firkasndan istifa amele fırkasının teşkilâtı hakkında bir fikir sahibi olmak icap eder. İngiltere amele fırkasının baş- ca iki teşkilâtı vardır. Bunların biri, Mili amele fır- kası diğeri müstakil amele fır- kası teşkilâtıdır. Makdonald, Snovden gibi a- mele fırkasının birçok meşhur reisleri müstakil amele fırkasına mensuptular. Esasen amele fır- kasınn vücut ve teesssüs et- mesi de bu teşkilât sayesinde mümkün olmuş, 1900 senesine kadar, propaganda ile meşgul olmakla (iktifa eden müstakil ehemmiyetini anlayabilmek için İngiliz amele teşkilâtı siyasi bir fırka (öl tesis etmek istemiş ve amele fırkası siyasi bir teşekkül olarak vücut bulmuştur. Siyasi amele fırkasının teşek- | külünden sonra da eski müstakil amele teşkilâtı muhafaza olun- muş ve bu teşkilât fırka dahi- linde sol tarafı temsil eder İ olmuştur. Umumi intihaplarda Paris yadigârı Möbeccel Hanım geldi. tanbula muvasaleti $ izinli idim. Binaenaleyh * geldin! , demekte bir gün # kaldım. Bizim hanımlar arasında ram bile kırk gün tebrik Bu bir Avrupa dönüşünü bir f sönrâ tebrik etmişim çok Baklavadan çok daha olan kıraliçemizin birkaç tede çıkan resimlerine di ettim, ve anladım ki üb Hanım şen ve şuh Paris rinden çok kıymetli bir ile dönmüştür: Tatlı bir gülüş! Bütün lerinde o hali görmek mü: oluyordu. Ne diyeyim, Allah bu te sümü yüzünden eksik etme simi listi “Tsanaylin demokratik murakabesi, Toplu İğ bir beynelmilel su müsalemetin tesisi, tesl tahdidi, milletlerden bir rasyon teşkilile hakem usu kabulü, İngiltereye tabi £ lere terakkiperver bir muh için beynelmilel bir am meclisinin tesisidir. Müstakil amele teşkili hedefi bu proğramın temin ceği faidelerle (o memleki nufuzunu kuvvetlendirm. Makdonaldın, asıl rinden olduğu müstakil teşkilâtından istifa etmesi amele fırkasına ederek kendi siyasetinde edeceğini Bu hareketin amele tedir. zafa uğratıp uğratmıyacağ! de aşikâr olacaktır. Pazartesi BE Şubat 1930 Güneşin duğuşuz 644 — bet”

Bu sayıdan diğer sayfalar: