ahiliye vekâleti şehir < hilinde otomobillerin s7- atte 20 kilometre sür- Mteg farla gitmemelerini Emanete bildirmişti, Emanet bu emri ş0- förlere tebliğ etmiş ve otomo- lerin süratini kontrola başla” Otomobillerin sürati şu su- Tetle kontrol edilmektedir: er memurları şe ie btelif caddelerine dağılıyor- » ellerindeki kilometre saati- De basarak otomobillerin muay- Yen bir mesafeyi kaç saniyede katettiklerini hesaplıyorlar, ya- mt otomobillerin arkalarından kilometre saati takılmış moto- sikletlerie takip ediyorlar. Bu suretle takip edilen otomobilin saatte kaç kilometre süratle Zittiği meydana çıkarılıyor. Yapılan kontrol neticesinde tehir dahilinde işliyen otomo- billerden bir çoğunun tayin edi- m 20 kilometre süratten fazla gittikleri anlaşılmış ve üç dört gün içinde seyrüsefer merkezi, İstila süratten dolayı, birkaç g fazla birkaç gün içinde yüz- Dur 20 kilometreden sürat yasak! lerce'şoför cezalan- dırıldı — —— Otomobil kazaları şa- yanı hayret derecede azalmıştır yüz şoför hakkında zabıt vara- kası tanzim ederek nakti ceza | İ ile tecziyelerine karar vermiştir. Cezaya çarpılan otomobillerin saatte 30-35 kilometre süratle gitmekte oldukları anlaşılmıştır. Dahiliye ( vekâletinin (emri tatbik edilmeden evvel otomo- biller asgari 50-60 kilometre ile yol alıyorlardı. Halbuki şimdiki halde hiç bir otomobil nihayet 35 kilometreyi tecavüz etme- mektedir. 20 kilometreden fazla sürat memnu olduğu için bu gibi otomobillere ceza verilmektedir. giden otomobiller günden güne azalmaktadır. Pek yakın bir zamanda tekmil otomobillerin 20 kilometreden fazla sürati teca- vüz etmiyeceği temin edilmek- tedir. Otomobil süratlerinin tahdidi pek faydalı olmuştur. Kararın tabikinden sonra hemen hiç bir otomobil kazası r. Bu suretle yüzlerce vatandaşı malül bırakan, yahut öldüren otomobil faciaları nihayet bul- muş olmaktadır. Otomağilleri takip eden Belkdiye memurları Dn Etfaiyedeki eksiklik ihsan B. operatörden sonra Hay- dar beye de cevap veriyor Etfaiye teşkilâtinm bozukluğu şaklmda Haydar ve operatör beylerin sözlerini yazmış- Dünkü nüshamızda da Ema- fen heyeti müdürü Ziya Sevin ve Etfniye müdürü İhsan # düşmez. Bizim cevabımız işimiz- dir. Alâkadar makamlar her hal- de etfaiyenin başında bulunan şahsım zeki, faal, enerjik ve mü- tehassis ölup olmadığını bilir. Etfalyecilikte ehliyet ve iktidar hep bir nevi sebepler tahtında Beyin operatör Emin beye ver. Ükleri cevaplar çıktı. İ | Etfaiye müdürü İhsan beyin i yiye hakkındaki ilk sözü söy- yen Haydar beye cevap ver- de Emin beye daha evvel Mukabelede bulunması nâzarı a ni celbetti. İbsan bey- ie beyin etfaiyenin | Ray mütehassıs, faal bir ada- me yollu beyanatı Değ nda neden bir şey söyle“ My ini sorduk. Bize şunları edi ; “ — Haydar beyin gazetelerdeki tana cevap vermek bana tek tük vukua gelen yangınlarla değil, yüzlerce söndürülmüş ve her gün söndürülmekte olan ah- şap ve kârgir binaları tetkik etmekle ölçülür, Etfaiyenin bir intizamı tam dahilinde ifayı va- zife etmekte olup olmadığı ve efradm nasıl yetiştirildiği her gün talimlerde ve vukua gelen yangınlarda gelip görerek anla- şılır, , Bizim odedikodularla meşgul olacak boş vaktimiz yoktur. » Dün ayrıca vali vekili Fazlı beyi gördük. Fazlı bey de 5 — VAKTE 17 Şubat 1930 — Kalabalık.. Kalabalık. Kalabalık Samiler kalabalık, meyhaneler kala- g4” — Yer iş — Daha bir hafta ayni film gösterilecek... — Dört defadır geliyor bep kapıdan dönüyorum. —Ah Emil Yanings... Ah, bu adama eyi İMaahaza tayin edilen süratten fazla — Budala Amerikalılar san'at kârı anlıyamadılar, — Bir Emil Yanings bütün Hollivut | sükkânma ( bedeldir... Efendim yanık adam, içli adam dertli adam! Bu sözler ta tramvay cadde- sine kadar tıka basa İnsanla dolmuş bir sinema pasajında konuşuluyordu. Sinemanın önü yığın yığın insanla dolu idi, Bir başkasına yan baktım, ayni şey... İğne atsan yere düşmiyecek, Sinema önün- de birikenler genişçe bir şerit balinde caddeye taşıyorlar. Tram- vay duruyor, otomobiller yavaş yavaş kös kös bu kalabalığın nihayetinden dolaşıyor. Bu da olmadı.. Haydi bir baş- kasında, belki onda yer vardır Ne gezer? Ne mümkün efen- dim, ne mümkün?... Vakıa bu sinema daha başlamamış; baş- lamamış ama öbür matineyi s€ey- redenler dışarı, Şikıyorlar renk renk insan başlarından bir şellâ- le merdivenlerden taşıyor... Bol bir su incecik bir borunun içindeki çatlaktan nasıl fışkırırsa insan- lar da kapıdan öyle fışkırıyor. Muhakkak ki Sinemaya vak- İ tinden birkaç saat evel gidilirse belki yer bulmak mümkün olur. Hele #lmlerin başladığı ilk gün- lerde... # Soğuk... Yer slak..Gök nemli. Mermerler buz mu buz... Koca Fatih camisinde Avluda taşlar üstünde terayi namazı kılıyorlar. Cami tıklım tıklım dodu. İmamın ardından papuçluğa kadar cins cins İnsan var. Bunların içinde kız var, Bası takkeli insan, kasketini tersize giymiş adam, yeldirmeli kadın çarşaflı peçeli boyalı, sırtı mantolu kadın, €s- naf, asker, pelis, doktor, avukat yanyana el bağlıyorlar. Namaza geç kalanlar kolları sıvalı ap- tes almak için nöbet bekle- şiyorlar ve ağır AĞI yürüyerek genler ai tarafın sözlerini okuyorum. Bir noksan i yapılacak tetkikat heticesinde anlaşılacak ve bU noksanlar ik- mal edilecektir. Bütün bu insanlar, bu ihtiyarlar, bu sarhoşlar, bu gençler hep ayni ümidi besliyor, ayni şeyi istiyorlar kalmadı. balık, sinemalar kalabalık — Hahz Rıza yamandır... — Nar olsun... — Yanık adam, derununda ateş var... — başladı. Küçük, minik bir dükkâm.. | Rİ medar olan feleğe dört kişi yanyana duramaz. tisabı var.,, Fakat hiçde böyle değil, baştan elele eş ye aşağı dolu, masalar, iskemleler iye başladılar. rakı kadehleri, mezeler, süra- biler olduğu halde dükkânda | OYan belinden aşağısı kesik yirmiden fazla adam var. Çeki- Yarar, ilerden bir ses sokağa doğru akıyor anason kokusu gibi keskin bir ses: “Dost biperva, felek birahm devran bi sükün,,. Yanında bir meri Ayni küçüklükte... z balıkta... Onunda içinde ka- lender, sakalları uzamış, elbise- lerinin renkleri atmış adamlar var, Bu adamlar soluk benizli, kallı ihtiyarın önünde durdu. bufları karşı karşıya görünce zannettim ki, ibtiyar ayaksız ada- ma sadaka veriyor.. arkadaşlar da ellerini ceplerine saldılar. Fakat bir saniye geçmeden iki- si de yüksek sesle konuşmıya — Hey şeyh Efendi... Benim kın kandırıp da De ys- ME öden sahileyi çeviriniz. “MN "Iramvay tampontarıns çocuklarım | müddet evvel buralara çivili tenekeler koydurmuştu. Bunlar tehli- keli görüldüğü için son zamanlarda kaldırılmış, yerlerine, resimde görülen kabarık tenekeler konmuştur. binmemeleri için irket bir