ye z ag Yİ —— 8 — VAKIT. 27 Kânunsani 1930 Genç kadar bebeseti babasının sözünü keserek dedi ei “Hiç onların bizi düşmana teslim edip gitmeleri mümkün mü ? Kumandanım da ayni azim ve (man ile elini dizine vurarak: — Yaparız ulan. bem de vallahi yaparız... Ah benim koca kumandan- larım.. size nasıl bir mabut gibi tapmam... * Köşke geldiğimiz zaman Sabri Bey akşam yemeğini yemiş, lülesine tütünü bastırmış, soba başımda (kahvesini içiyor ve Mehmet ağa ile tatlı tatlı laf ediyordu. Garp cephesinde fasılalı bir top düellosu işitiliyordu.. Şehre tektek mermi düşüyordu. Sabri Beyle baş başa vererek ve yapacağımız işleri tespit et- tik. Yapacağımız işleri mukad- des olmak üzre Sabri Bey, bir sivil şebeke tesis ve idare ede- cek. Bu şebeke ile mızır propa- gandacılar takip ve bunların melanetlerini tahdit ve... pro pagandalar icra edilecek. Hükü- met civarında pulculuk eden Arif Efendi bu hususta çok işimize yarayacak, wBugün, gene epice yorulmuş- tuk. Esasen dün gecede uyku suz olduğum için adeta gözle- rimde kapanıyordu. Haydi ba- kalım... Şu, postumuzun Üstüne uzanalım ve kitap hayatımızın bugünkü sayifasınıda kapatalım. * Hay domuz oğlu domuz hay. Elin kırılsın inşallah.. Serseri bir mermi, adeta köş- kümüzün damını sıyırarak yanr- mızdaki bağa düştü. Sıçrayan taş ve topraklar, şakır şakır Üstümüze yağıyor... Az kalsın * camlarımızı kıracaktı.. Sabri Bey yattığı yerden fırlamış, yatağın içine oturmuş: — Bismillâhirrahmanir rahim.. Lâhavle velâ kuvvete illâ billâhil- yemi Geçmiş olsun ço- Ti söyleniyordu. — Sizede geçmiş olsun Sab- ri Bey.. Buda geçti.. Yeni gele- ceğe bakalım.. Haydi Allah ra- hatlık versin... — Böyle rahatlığın içine de... dışma da... Ve mütemadiyen (lâhavle) okuyordu. Sabri Bey homurdana homur- dana tekrar yatıyor. 15 Şubat Bu sabah gözlerimizi açtığımız zaman, güzel bir hava ile kar- gılaştık. Kaç gündenberi müte- madiyen yağan kar, durmuştu. Semanm koyu sincabi bulutları arasında parça parça mavilikler rdu. Bütün cepheler, sükün içinde, sanki harp mey- danında değiliz. Geçen karlı ve tipili günler, adeta cephelerde tabil bir mütareke yaptı. Sabahleyin erkenden haber gönderdiğimiz pulcu Arif efendi geldi. Yapılacak işleri anlattık. Kendisine tevdi ettiğimiz vazife- leri derhal ve büyük bir mem- nuniyetle kabul etti. Bugün verdigimiz karar Üze- rine Sabri bey Edirneye gide- cek, lazım gelenlerle görüşecek. Biz de Kara agaca inip cenup cephesindeki arkadaşlarla temas edecekdik. Evvela (hastaneye gitlik. Bahaeddin Şakir beyi bulamadık. Neşet ve Kemal Ce- nap beylerle görüşdük. Ayağı kesilen kızcağızı ziyaret ettik. Veda ederek merdivenden iner- ken, bizim Bella hanım kızcağı- zın kardeşi Vitali efendi karşı- mıza çıkdı. Bu; narin, güzel, terbiyeli genç de bizi Bella ka- dâr seviyordu... elimizden tuttu; — Bizim odaya gidelim.. Sizi büyük hemşireme prozanta ede- yim, Diye emretti. Hatırını kırama- dık; gittik. Hastahane, bu aile- ye bir oda vermiş. Vitali, baba- sile eczanede çalışıyor. Annesi ile diğer iki hemşiresi de has- tahanenin dikişlerini dikiyor. Odaya girdiğimiz zaman, hem- Şiresi makinede çalışıyordu. Bizi kalktı, “Cazip gözlerin- de, canlı ve samimi tebessüm- lerle - selâmlarımıza mukabele etti. Sevgili dostumuz İskenazi efendi de orada idi. Hem elle- rimizi sıkıyor, hem de: — Vah zavallılar.. evvelki gün, bizim komşunun ziyafeti burunu- nuzdan geldi ha... Biliyor musu- nuz, Madam, o gündenberi has- ta.. yatıyor.. herhalde ziyaretine gitmiş olmalısınız... İhtiyar dostumuz, bilmiyerek kalbimin üzerindeki yaraya par- mağını basmıştı. Ben, o günü hayalimden ve hafızamdan sil- mek İstiyordum. Derhal bahsi değiştirdim. Oturduk, Şundan bundan epeyce konuştuk. Niha- yet, »her yerde ve her zaman olduğu gibi - lakırdı döndü, do- laştı, harbin neticesine ve ka- » lenin mukadderatına intikal etti. Eskinazi Efendi, derin bir vesvese ve endişe ile sordu; — Ne dersiniz. Acaba kale teslim olur mu?.. Siz buradan çıkıp giderseniz, bu herifier bize bir şey yaparlar mı? İsmi, (Recina) olan Matmazel, kaşlarını çatarak bizden evvel cevap verdi: — Ne söyliyorsun baba.. On- lar, bizi bırakıpta nereye gi- derler?... Birden, * gözlerimin * önünden bir bulut geçti... Evet... Ey güzel kız. Ve, ey dünyanm en şiir alöt beldesi... tulularile, gruplarile... Kanlarle yuğrulan macera ve hatıratile bizi büyileyen ey güzel Edirnel. Sizi kime bırakıp ta nereye gide- ceğiz?.. Recina; mühtez ve düzgün bir eda ile sözüne devam etti: — Hele on beş yirmi gün Memlekette Deve güreşleri Germencik ve Bergamada heyecanlı müsabakalar yapıldı U Germencikte Bir dese güreşi Anadolunun mahalli eğlence- lerinden birisi olan deve güreş- leri mevsim münasebetile baş- lamıştır. Bergama ve Aydında Germen- cik mubabirimizin (o gönderdiği haberlere nazaran buralarda yap lan göreşler hayli eğlenceli ve heyecanlı olmuştur. Bergamadaki güreşi Türkocağı tertip etmiş ve müsabakaya civar şehirlerin bütün pehlivan Samsunda nasıl eğleniliyor ? İstanbuldan niçin ayrılamayız - Samsun “yaşamır, yerdir - Klisede operet - Tahsilin (İstanbulda — yapmığ” her genç her münevver, mem- leketir diğer şebirlerinde teklif edilen bir iş karşısında bu söz- leri'tekrar eder: — Yaşanmaz beyim, hayat yok. İstanbuldaki 70 lira maaşını Uşşaktaki 200 liraya tercih «- eden doktor ahpaplarımız, Evka- fn 80 lirası için Kırşehirdeki 300 lirayı gözü görmiyen mü- bendis dostlarımız çoktur. Memleketin bu eski ve büyük derdini teşrihe kalkışacak de- gilim. Ancak Anadoluya gitmek istemiyenlerin mühim bir kısmı bu bayat tabirinden eğlenceyi ve gece bayatını kastederler. Bunlar için “yaşanmaz, hükmü daha geçsin.. Bakınız. Bulgarlar nasıl geri d « Şimdiye kadar ne yapabilir ki bundan sonra ne yapacaklar.. Bu muha- rebe, bir sene daha devam ede- cek değil ya.. Hıç kolay kolay Edirne teslim olur mı?, — Teslim mi? Allah göster- mesin... Bu son sözü söyliyen, sessizce kapidan giren anneleriydi. Elin- deki tepside konyak dolu küçük kadehler vardı. m. Girerken son $ i işitmiş ve o da kızının fikrini teyit et- mişti. Konyakları bize verirken, sözüne devam ediyordu : — Dün, Edirneden hastaneye gelirken, “Sultanse'im camiinin minareleri gözüme ilişti, Kendi kendime: bu güzel memleket, bu güzel camil, kıyamadan nasıl Bulgara teslim edilir, diye dü- şündüm.. Az kalsın ağlıyacaktım. Bu sözler, o kadar candan ve kalpten söyleniyordu ki: içinde bir zerre bile riya yoktu. (Bitmedi ) ! buna rağmen şehrin iki büyük “VAKTT,, ni , tekemmül m » / Kiliseden muaddel bir yale binası. Müezzin mabfeli gibi ca, ahşap maksureler, bol parter, sahne ve çıplak taş di” varlar. İnsan buraya gi yer yer Selimiye kışlasını, ye camisini, Askeri müzeyi tırlıyor. Fakat bu dekora alışılıyor. Kalabalık, neşeli vi meraklı. Programlar dol artistler hakkında izahat veril. Gi yor. Kabakçekirdeği yeniliyofi! | Gazöz, kahve bilhassa cıgarâ i çiliyor. Samsun gibi bir tütün” cu şehrinde de cıgara içmek yat sak olacak değilyal. Sahnede Süreyya operetinis! | Şevkiye, Suzan ve Lutfullahin!” ibtiva eden bir trup. Oyun Çar daş, Halelsiz, sektesiz oynıyof” lar, Hissettirmeden tualet yapr yorlar ama fena yapmıyorlar. Oyunları belki san'at noktai na" zarından tenkitten müstağni; fas kat kulağınız ve gözünüzü inci- ten pürüzleri x uhayyelenizle tas“ hih ederek bir operet seyret-| miş olıyorsunuz. Maksat e mekse... Süreyya: Opereti son eril zarfında Samsuna iki defa gel! miş ve haftalarca emsalsiz bir! rağbet görmüştür. Yalnız halkın! eski alışkınlığından istifade içim kantoculuk yepales 4 develeri iştirak etmiştir.Güreşler altı bin seyircinin huzurunda yapılmış başta Derviş ağanın Lökü birinci miştir. İkinci güne Ahmet n Karatülüsü Süleyman pi Tülüsü m kalmışlar, üde Sarı Tülüs, dördüncüde Lök ismindeki develer kazanmışlar- dır. Germencikteki güreşler de çok heyecanlı olmuştur. Resmimiz Geremencikteki bir güreşi gösteriyor, Tahtadan wi bir ça altmda üç yüz küçük bacadan üçyüz duman sütunu çıkıyor. Geniş bir locadan tahta sahne- antocuküki“ Soğtürulaı | ie aşak kantoya okadar -şamildirki,. Ankara ile | çıkmış soytarıyı hayal meyal se- İzmir bu hükümden ancak kur. | çiyorum. Bir baloz “Körisıni iy tulur, taklit ediyor; fakat başı bozuk- Ben Anadoludan bunun İçin korkan gençlere haber verece- yim ki, “ "yaşanır, yeni bir şehir t ediyor; un. avaş yavaş medeni vesaitle teçhiz edilen küçük şehirde ge- ce ve eğlence hayatının inkişa- | ni fına imkâm hazırlanmıştır. Şe- > yare me ere mesleki cemiyetler a- dar çoktur. Şehirin iktisadi mev- kii dolayısile halkda nisbi bir refah vardır; herkes eğlenceye tahsis edecek vakit ve para bu- labiliyor, Vakıa bügün halka gösterilen şeyler san'atın iptidai ile bayağı arasındaki nümuneleridir. Fakat ların alkışlarından cür'et alarak bayağılaşıyor, iğrendiriyor, Hal- buki bu Sinema iyice filmler getirtiyor. Samsunda bu eğlence yekleri:” işletenler biraz daha zevkli olsalar; halkın verdiği bol pafa- nm karşılığını ödemiye çalışsa" lar, yahut yerlerini biraz daha" çalışkan ve zevkli insanlara ter“) ketseler... Bangu oğlu Tahsin Nişan ğ Urfa mutasarrıflığından müte kalt Ahinet Tevfik * Beyin keri> mesi Naime Hanımla Tıbbı adli umum müdür muavini Dr. Fah Can Beyin nişanları evelki ci günü Üsküdarda (Salacak evlerinde icra edilmiştir. Het iki tarafa saadet dileriz. binası haftanın her akşamı kapı” larına kadar doluyor; mevkiler bol para ile ödeniyor ve sahne ile perde bol bol alkışlanıyor. > lola De b ihti- Yeni icra ve iflâs kannnu şerli Hâkim oğlu Ahmet Refik Bey Mahkemel Temyiz Hukuk ve İcra azssından .. ve a 3 üncü cilt neşrolundu Bütün nümunelerile ameli ve nazari mühim bir şerhi. ( Her cildi 150 kuruştur, Satış merkezleri: İstanbul Ankara cad“ ) desinde VAKIT, CİHAN ve İKBAL kütüpaneleri. YENLAÇILAN Uğurlu el Muhterem İstanbul halkını Bu defâ tayare piyango biletlerini UĞURLU EL den almağa davet eder. Bir artik bin söze bedeldir Adres: Eminönü meydanı Yeni cami csddesinde şekerci kösesinde