e Re 1 zi | . k p i »— 4 — VAKIT. 18 Kânunsani 1930 e En EEE e e Konserve tsm 2 ladin Muharriri Kânunusanl! * Havanın suratı asık, Rüzgârın esişi sert. Şular, huşunetle sü- rükleniyor. / * Bu havada Bebekten Hisara giden kıyıda seçilen insanlar, buraya mutlak iş, güç için ayak basmişlardır. Çabuk gelip, ça- buk gidiyorlar. Hep gelen, geçen, için gelen, | otomobille gelir. Ben otomobilsizim, Kıyı boyun- ca, suların sürüklediği istikame- tn aksi tarafa (yürüyorum. Ben de gezmeğe geldim!. a Boğazdan esen sert rüzgâr, göğsümden itiyor, beni geriye döndürmek istiyor. Mümkün değil! Ben aşağı sü- rüklenen (sulara katılmayaca- ğım. Dönmiyorum! * Vuvv! Yanımdan iki otombil, birbiri ardı sırâ hızla geçti. Bunların rüzgârı, soldan iki çarpış. Otomobiller, Kayalar kıyısın- da kısacık devirle duruyor. Ben, Kayalar yoluna sapıyo- rumi w Mezarlık sağda. Servileri tek, tük, taşları eğri, büğrü. Kırık, dökük Kablo tahtasmı arkadan gö- rüyorum, Solda yukarıda Aşiyan. Boyun eğmiyen kudretli insanın kur- duğu yer. Göçüp gidenin çökmi- yen kelıbi, Toprak üstündeki kalıbı. Bomboş. Ona durup bakıyo- ram. Başka görünenlere bak- mıyorum. Gene durdum. Baktığım baş- ka bir yer: Yalçın' Hisarlar. Onlar da göçüp gidenlerin gökmiyen kalıpları, Bomboş. Hisarlar! * Çıkıyorum ! Koleç ! O, bana bakıyor. Onun beri- sini hatırlayarum. Orası, o vahşi otların çeşit çeşit, öbek, öbek bittiği yer. Orası ! Oraya geldim. * Burada... Şurada ..... İşte yakılan ateşin karadığı yerde gördüm şey: ve pağı tersine dönük, kutu... Boş kutu... Konserve kutusu. * Yazın buraya onunla gelmiş- tik, 6 Ağustos 1929 Günlerden Salı. Bir kaçamak yapmıştık. Pek iyi ri iri Mehmet selim Birlikte (şurda o oturmuştuk. Başbaşa, yapyalnız. Oturmuş, konuşmuştuk. Saatlarce. Güneş yükselmiş, güneş alçalmıştı. Kaç kere ba- kışmış, kaç kere öpüşmüştük. Acaba kaç kere? Hepsini, en küçük şeyleri hatırlayorum. Yalnız bunların sayısını unutmuşum. Bunlar en büyük şeyler oldu- ğu için muhakkak! » Hayır, unutmuş değilim. Saymamıştım ki unutmuş ola- yım | * maş; sonra vaaz Kar- Çalı, çırpı ya- ili e se balıkları yedik- nefti rengi $ok, yuvarlak teneke kutu. için- deki şeyide yemiştik. Doymamıştık. Kutuyu da aç- mıştık. Ben açmıştım. Kutunun içinde enginar vardı. imizin de en sevdiğimiz yiyecek Miş! Beraber yememiştik, O, benden çok atıkmıştı. Ben yemeğe odoymuştum. Kutunun içindeki şeyi yalnız o yemişti. Yalnız ol Beğ ona doymamıştım. © Kalbimi o kutu içindeki şeye benzetmek gülünç olur. Hem gülünç olur, hem bayağı. Benzetmiyorum. Ancak, olan biteni anlatmak için “ yedi,, den başka kelime bulamıyo- rum. Onun yatığı içit bu okadar yerinde ki ! Zararı yok. İçimden böyle geliyor. Ben böyle diye- yim de siz bunu nasıl bnlursanız bulunuz, Bu, sevdiğim kızın ne çeşit iştahlı olduğunu göstereceği için, gülünçlük,.. hatta bayağılık onun yapışma âit olur. Evet, acıkınca nasil enginarı yedise, tıpkı aynı hisle,.... hissiz likle benim kalbimi de yedi! >! Ne nefti rengi çok, yuvarlak teneke l Nasıl şu önümdeki kutu şim- di bomboşsa, benim kalbimin yeri de öyle bomboş. » Bu boşalış için şurada ne yüksek benzeyişler bülabilirdin. İşte bomboş Hisarlar, işte böm- boş Aşiyan, işte bomboş dağ. Gİ Filistinde Balfur İngilizleri | Trende rast geldiğim bir erkekle kirli tırnaklı karısı kendilerine ingliz süsü veriyorlardı ———————ğ.—.—.—.— Yaşlansa da, ibtiyarlasa da da- ima talebe ruhu taşıyan bir snıf (ovardır. . Okumasa da, öğrenmese de bu sınıfı en ziya- de alâkadar eden muhit, gene talebe muhiti, talebe mahfilleri- dir. Bende kendimi bu sınıfa mensup addettiğim için, hazır Süveyşe çikmış iken El Ezheri, o meşhur islâm darülfünununu göreyim dedim ve Kahireye kadar uzandım. Fakat El Ezhere giremedim. Eğer medrese ise dersiamının, tekke ise şeyhinin, cami İse imamının, darülfünun ise emini- nin sağ kolu olduğuna hükme- deceğim gelen çıplak ayaklı, ağrılıklı gözlü, uzun ve mavi entarili ızbandut gibi bir adam müsaade etmedi, Hemde bazı talebenin lehimdeki müdahalesi- ne rağmen. Yalnız, El Ehzerin bulunduğu yeri gördüm: Yesar içinde yü- zen bir ve küsur milyon nufuslu Kahirenin en az temiz, en az muntazam, €n az istinalı semti. Acaba El Ezher canlı bir irfan yurdu mudur ? Orasını kestire- mem, Benim zannım, bu darül- fünunun canlılıktan veya canlı zükmekten © hoşlanmadığıdır. yleya ; mademki kendini mezar- lara teşbih etmiş! Evet, El Ez- here girmek için Evkaf Nezare- tinin müsaadesine (ozamimeten birkaç kuruşluk birde resim tediyesi lâzımgelir. Mısırm her tarafında mevcut eski mezarlar, bilhassa Sakkaradaki antika ve rarmıs yerde, bir konserve kutu su başında görüp gülmeleri muhtemel. Tenhalıkta bir yaba- ncıyı yadırgayacaklarında şüphe ik. Yağmur di başlamak Üzere, Dönüyorum! * İğbirar, beni biraz fazlaca saçma hislerle üzdü galiba. Belki de ileri gittim. Hem işte, canım, kalbim gene eski yerinde, Zaif göğsümde küt, küt vuruyor. Onun bir kız (tarafından yendigine kim inanır? Kim el değdirse çarpıntıyı farkedeck. Ben bile elimi sol tarafıma | baml kendi kendime gül Kısa ve ai o, hercai Hisarlar. Aşiyan, dağ. Belki | meşreplidi. Beni de başkalarına bunlardan istifâde ederek bom- | yaptığı gibi aldattı. vie sürek- boşluğu daha iyi anlatabilir. | Sd sözüm yakışıksız olsun, Bu kalp yerinin boşalışına, şu' konserve kutusunun boşalışı ile işarette israr ediyorum. Hiç farksız. Okız, kalbimi konserve kutusu içindeki engi- | narı yer gibi yedi. Ayni iştihala. “| Tekrar YE İ beni döndürmek Hisarların kediği rüzgârın için çarpışı, burada abüsbütün tesirsiz. Fakat | üşüyorum. Hem bayırdan inenler var. Beni burada ateşi sönüp ka- . | olsun, diyel sizmiş, Hepsi bukadar! Zaten bende nekadar fark- lıyım? Bu obabiste ondan kalır yerim yok. Bende onu artık biç arayıp sormayorum ki, i Demek benim (o sevğim de bitmiş. Onu ear Kapağı psi dönük, yafta- sının mefti rengi çok, yuvar- lak teneke kutuyu ateşi sönüp kararmış yerde Gazeteye sardım, eve götürüvo- ruml Sade, iyi, Ünü bir hatıra | Mehmet Selim Kan A duğu gibi. Dönüşte Filistinden geçtim. Trende limoni eldivenli, incecik ve mor dudaklı, koyu esmer renkli, ördek sesli bir İngiliz taslağile kara gözlü, kuzguni saçlı, kursak gerdanlı, lop lop etli, kirli tırnaklı haremi vardı. Erkeğin bütün gayretlerine rağmen hanım kocasına, musevi- lere mahsus jaronlardan (pek bozuk lisan) birile hitaptan vazgeçemiyordu. Sahte angloman (lüzumundan fazla ingilizlik satan ) bareminin işveli çağırmalarma cevap ver- mekte, takma ingiliz ağırlığı icabı, geç kaldıkça hanım, cibil- leti muktezası asabileşiyor ve nidasını «hey», «hu», «bana baksana » nın alafrangası “olan ıslıkla sakil sakil tekit ediyordu. «Milâ yurd» u ziyaret için Kudusa gelen bu çift, yataklı vagonun pencerelerinden Filisti- nin benimsediği topraklarını sey- rettikçe, e l sermest olu- Ilık, kirli tırnak, çatlak ses, haksız neş'e az kaldı benide muvakkat bir zaman için olsun, antisemitizme (meslek halinde em aleyhdarlığı) doğru sü- iyecekti. Bereket versin bü- a yani tek bir museviye tevcihe muvaffak oldum. Ve bu asıl günahkâr yahudinin ismini için için haykırarak “ Yahudi Balfur , dedim. Son zamanlarda başlıca meş- galem tramvaylardân inmemek, Mevzubahs meşgalemin doğurdu- ğu ikinci meşgale de oturanların omuzları üstünden Nadi Bey ağabeyimizin birçok şirketler aleyhinde yazdığı müheyyiç ser- levhaları mütemadiyen okumak. Bu manşetler, aranılan tesiri nihayet bendede yaptı. Önüne geçilemiyecek bir arzuya bende kapıldım ve hücum edecek şirket aramağa koyuldum. Benim işim, aşağıdaki iki se- bepten dolayı, Nadi Bey ağabe- yimizinkinden güçtü: Bir taraf- tan, haklı veya haksız hiç bir kimseyi izrar etmemiş olmak yolundaki arzumu tatmin için hücumlarım altında kıpırdamaya- cak kadar kuvvetli bir şirket bulmak ihtiyacı; diğer taraftan da bu yazılarım ve seyahatimle münasebettar bir hücumda bu- lunmak lüzumu. Nihayet buldum: Yataklı va- gon şirketi, Umumi harpten evvel vagon- restoranlarda nefis yemekler yenirdi. Şimdi ise, bahusus biz- deki vagon -restoranlarda yemek- İ ler ağıza konmaz hele geldi. Bu yemeklerin berbatlığını, bü- ! tün dünyadaki vagon -restoran- bırakmadım. | larada şamil zannederek. müte- vekkilâne çekiyorduk. Meğer iş, hiç öyle değilmiş. Mısırda vagon- restoranlarda verilen yemekler, en ince . şikemperverleri bile memnun edecek nefasette, Bu bale karşı salâhiyettar melkzunları harekete davet ediyor, : Felemen .. #lömenir Tel n . ve Bahris 3 Tediye edilmiş sermayesi: 6; İhtiyat akçesi: İstanbul şubesi Galatâ Karaköy Palas Tek Peyoğlu 3711/15 İstanbul tali şubesi rini vikayeten ağızımızı tone gibi açarak alâkadar Mısırda kılıç, Türkiyede Yunys sunmaktan menetmelidir, diyoruli Doğru değil mi 2... Meşhur Rus muharriri, musevi İlya Erenburgun «Hulyo Hure nito » namındaki maruf kitabım. dan, bana terceme edildiği ve benim aklımda kaldığı şekle « Ya zengin veya zengin ol- mak istiyen bir amerikalı, bir. muhabbet evi açmış. Bu evi iş- letmekle beraber, Amerikada revacı ziyade olan insaniyete hizmet ve ahlâkı tehzip vazife-. lerinden de geri kalmamak içini şu çareyi bulmuş: Ufak ufak zarflara “Evde seni bekliyen nişanlını veya zevceni unutma ,, ibaresini bastırmış; müessesenin kasası başıma bizzat geçmiş; ve her giren müşteriye, içine bir vaki yerleştirdiği zarflardan birer tane takdime başlamış. Bu suretle hem menfaatine, hem de İnsaniyete hizmeti kendince telife muvaffak olmuş.,, Bunun gibi, Balfurun İngiliz- leride Filistinde tam on misli arabm O bukukunu O çiğneyerek museviler namına ve İhtimal kendi hesaplarına itibari bir yurt icat etmişler. Bu haksızlığı irti- kâp etmekle beraber, iltere- de revacı çok olan hak ve ada- lete riayetkâr gözükmek ihtiyaç- larını tatmin içinde çu çareyi bulmuşler : Filistinde istasyon ve istasyon müştemilâtını göste- ren yazılarda takaddüm hakkını arapçayâ vermişler. Klozetlere ibraniceden * evvel arapçayı yazmakla neleri telife muvaffak olmuşlar? Orasıni Allah bilir. Suriyede, tablis ve istilâ keli melerinin omanasmı (tevhitten ” sonra esir milletlerin kurtarılma" sı oğruna bir buçuk asırdır kılıç çekmiş olan Fransaya yardım. 2 ettiğinden dolayı Fransızları0'” eline düşen Suriyede 'nemi gör düm? Her adımda asker, hef | çehrede yeis. Başka ? Türkler lehinde ei : bir tebeddül, Bu makale, intişar edeceği gün çıkmadığından matbaa. uğramıştım. Balfurun yahudili” ” ğinde şüphesi olan arkada: bana bir yanlışlık yaptırmamsk için yazıyı alakoymuşlar. 3 Balfurun yahudi olduğunu ciddi bir eserde gördüm. adı « Filistine seyahat » tır. i Beyoğlunda Kuk acentesin© tedariki herkes için kabildir. Mehmet: fuat