Hintlilerden dahaiyisami-: İspanyollar ler görmedim! Keman üstadı Kubelik böyle demişti Halihazırda konser seyahatları Yay nan dört keman mektebi EZ Sevçikin talebeleri olan bsi elik ile Manenin (1) vücüda leri çek mektebi, eği He Müteveffa Yovakimin ha- Al anri Martonun temsil ettiği amm mektebi ( ki, babası ansız fakat annesi Alman olan Oyu İstanbul pek eskiden ği 55 yaşındadır.) — İstanbulda 1902 de kon- ke €r veren Leopold Avarın, ai gibi yahudilerden yetiştir- Xi talebeleri: Yaşa Hayfetz, beliy Elman, Toşa Zaydel, Çen- Sm Paris Konservatuvarlarının ring tdiği ve Fransız mekteple- Tiç temsil eden, Bordolu Jak Priz (49 yaşındadır), Viyanah Krayzler (54 yaşındadır), tndad Karl Fleş (56 ya- nlardan, sonuncular, kıdem, ve inceliği nefislerinde top- m en değerli mektep; “Avar iş İse iç “ virlüozların ola parkların edi getirenler te, koi beraber; Marta ile Kubelik Ban” dar ve kıdemleri ile en tarihi ai atkârlardandırlar .. Kubeliği i *miyen madeni merkez kalms- iii bir şeyl, Kemanını Ame «3 Hintlilerine bile dinleterek, ö, Hilerden daha iyi samiler tan e ini, ve onlara, Avrupa diği ütün taçlı başları için çak ndan daha büyük, bir “me die söylemesi meşhur Zevk ya va temmuz 1880 de Prag < Ku (Mişlej) de doğan Yan ud ik, mütevazı bir ailenin oğ” tie Babası, 16 yaşında iken tine hastalık gelerek <0 bn gidermek için musikiye çıld 1Ş, altı haftada gözleri 4“ m ıktan sonra da ona veda et FM Piyano ve diğer sazlara Ku oldukça vukufu vardı. İşte re bu musikiler içinde mi vi Kemana 6 yaşında baba- pdan. başlıyarak, 12 yaşında Mz Konseryatuvarına ( Sevçikin nifına ) girdi, ve kendi sözüne töre 18 yaşında — Rimana göre 20 yaşındal — mezun oldu. gı, ,i>ci konserini B yaşında ver- a ilk konserlerini daima mecca” <N VE menfaatlere verdi. Gerek Upa ve gerek Amerika da Ki cak mühim alkışlar topladı. üçük Kubeliği ozaman gengin vatandaşları himaye V* Mik ettikleri için, aplattıklarıns iy meselâ Paristeki biraz mü- ia, Zal propaganda ve reklam- bil Ora erbabı üzerinde aksi tesir *ğ8 bırakmıştı | Kubelik şimdiki "© ve fikir seviyesine © zaman İP olsaydı bu seyahatlere r73 Bilge imi idi? orasını bilmiyoruz. . diğimiz cihet, bir müddet 400” lâğa çekilip dinlenmesi V€ evlenmesidir. Kubelik, Çekçeden başka Almanca ve Fransızca da bilir ve çok yüksek tahsil ve mâ lâmat sahibidir. Çok mütevazıdır: “San'at bir definedir ve bu defineden benüz ancak bir tutam şey koparabil- dim!,, demiştir. » Yukariki biografi malümatının bir kısmı, geçen İstanbul seya- hatinde kendisi ile yapılmış hu- suşi bir mülâkattan - ki benüz intişar etmemiştir » alınmıştır. Gene bu mülâkatta, Kubelik kâman tahsilini şu üç devreye ayırmıştı, ki pek mühimdir: 1 —lik ateşli devre (tahlil devresi ) . 2 — Körlük devresi (sisteme sahip oluş). 3 — Şuurlu ve vicdanlı söy devresi. (2) Şunları da söylemiştir: * Kon: serde kendi evimde gibiyim, hiç asabileşmem.: Eyi çalmam, dim leyenler kütlesinin büyüklüğüne töbidir.. Halkın intizamının, vE “ ön dinleyenler —kavsinin dik- kat ve alâkasmın da tesiri olu- yor. & Üç sene evel de İstanbula ge- len üstadın, bu defa, eski parlak san'at kudretinin izlerini sık sık aydınlattığı, ve bilhassa sol eli- nin dillere destan olan o eski harikulâdeliğini hiç kaybetmediği görüldü. Teknik kudretine gelince, bir içim su gibi söküp attığı en çe tin fıkraları icradaki intizamı, 0- uk kanlılık ve halecansızlığı bir harika idi; Sakin ve mütebessim nazarları, bu sıralarda da dinli ler üzerinde dolaşıyordu. Pro- gram harici çaldığı “Paganini, (Moto perpetuo), op. 11, konser- to allegrosun. da sağ eli biraz tereddüt etti. Buna mukabil ise Max Bruh konsertosu (op. 26) nun daha iyi çalınmasına imkân yoktu. Büyük şahsiyetinin ve üs- tatlık seviyesinin azameti karşı- sında hürmetle iğildik, 4 ve6 kânunevvel 1929 ak- şamları Istanbulun musiki merak- lılar rçin bayram günü idi. Sa- lonun birçok sandalyelerinin boş kalmış olması ise bana teessürle iyanist Korto nun şu sözlerini hatırlattı: “Türk mekteplileri kon» serlere rağbet ettiği zaman Tür- kiyedeki musiki terbiyesi kozu kazanılmış olacaktır., (Como&- dia) Konservatuvar muallimlerin- den yalnız Ali Sezai Bey konse- re geldil.. Tarihi akşamlar böy- İ ğenihel sade Maruf bestekâr Joze RK adilla ve trupu ii şehrimizde Güzel İspanyol ve Arjan- in havaları dinliyecek, cazip danslar, orijinal göreceğiz panyol irupu san'arkdrlarından bir! Sase Pari, Valensiya, Prinçe - sita, El Relikariyo gibi dünyanın dört bir tarafında akisler bırakan en tanınmış markalı plâklarda tesbit edilmiş olan cazip, samimi, munis havaların beslekârı Joze Padilla, bir hafta kalmak üzere şehrimize gelmiştir, Joze Padillanın refakatinde Lidya Ferrara, Şaşa Guden, An riketta Pereda, Lina Martimoli ve başka birçok san'atkâr bulun- maktadır Oynak İspanyol ve Arjantin dansları, hoş Endülüs şarkıları, Şkeçlerle dolo mütenewi bir program hazırlamıştır. Joze Padilla ve trupu, bu ak- şamdan itibaren Fransız tiyatro- sunda temsiller verecek, temsiller ayın on sekizinci akşamına kadar sürecektir. Gece temsilleri yirmi biri çeyrek geçedir. Cuma ve pazar günleri saat onbeşte de iki matine vardır. Joze Padilla ve trupu, bir müd- det evvel Paristen büyük bir turneye çıkmış, Fransız tiyatrosu müdürü M. Arditinin teşebbüsü üzerine kısa bir zaman için İs tanbula da uğramağı kabul et miştir. Mühim bir kısmma aşina ok duğumuz nefis besteleri, kıymetli bestekârin idaresinde dinlemek mümkün olacaktır. Joze Padilla ve trupu, bu kış mevsiminde şehrimize gelen ve gelecek ecne* bi truplarının en kayde şayan olanlarından biridir. bulamayız. ki hoğmelerilnin —— 5, VAKIT, 12 Könenâyvel 1929 , Darülbedayide para haftası ——— Gülmek bir ihtiyaçtır, srâsile | kiyetle yapan san'atkârlar tekrar tebessümün, handenin, kahkaha» nn derece derece yeri vardır. Fakat gülerken işemek: ayıptır; işeyinceye kadar gülmek #aç- madır, : Bir telâkki, vodvilleri san'atın hududu dahilinde saymaz. İyi bir vodvil, iyi bir maharet eseri- dir. Vodvilde muvaffak olan muharrir, san'at değil, fakat hüner göstermiştir, derler. Zira san'at, her sahada, sarsıntılar veren, âsap ve mülek- kiremizi his ve heyecanın sarhoş edici raşesile saran bir kudrettir. San'at bize tatlı bir çarpıntı verir, &anki yükseldiğimizi ve ruhun esrarengiz âlemine girdi- ğimizi duyarız. San'atkâr, düşünüşü bizden yük- sek, duygusu bizden üstün, tebliğ kabiliyeti bizden çok fazla olan adamdır. San'at eseri, bize ruhun necabetini hatırlatır. San'at eseri dimagımıza hitep eder. Halbuki vodvilin muhatabı sadece böbreklerimizdir. Ve orda san'atın vasıflarından hiç birini Vodvil muharriri' bir 5 başka birşey değil- dir . Halk gülmek istiyor, diyorlar. Halk gündelik hayatın binbir düşünce ve ıstırabından sonra akşamları biraz gülmek ve eğ - lenmek istiyorsa bu arzuyu memnuniyetle karşılamalı; çün- kü bu, halkın © yılmıyan ve her müşkülü iktiham eden azimli ruhunun ifadesi dömektir. Halkın bu isteğini tatmin et- “mek de memleket tiyatrosunun evazifeleri arasındadır. ve 'bu vazifeyi ifa etmiye yarayacak eserler de yok değildir. Güldürürken düşündüren eserler vardır. Dimağa, zekâya hitap eden eserler vardır, insanlığın gülünç taraflarını meydana çıka- np tehzil ye hicveden eserler vardır, hadiselerin tuhafhklarile eğlenen, eğlendiren ve hiç olmaz- sa zevkleri (o bayağılaştırmıyan eserler vardır, Eğer mutlaka vodvil oynanmak isteniliyorsa (o bunların da iyisi, kötüsü, zarif veya ödi, aşağılık | olanları vardır. Darülbedayi evvelki akşam Yumurcak isimli bir vodvil oyna- dı. Şimdiye kadar #ahnemize çıkarılan ve adiliklerinden şikâ- yet edilen vodviller Fransız matahları idi, Yumurcak, Alman- cadan adapte edilmiş, sahnemizin belli başlı kiymetlerinden biri | olan M. Kemalle tiyatromuza Yasin hoca gibi terbiyevi ve mükemmel bir eter getirmiş olan Nabi Zeki Bey bu Alman yumurcağını adam etmek için göz nuru dökmüşler. Yumurcağın temsili esnasmda üç perde imtidadınca seyirciler tepine tepine güldüler. Bir ha'ta bu eser oynandıkça tiyatro do- lacak, rollerini cidden muvaffa- tekrar ( alkışlanacaklar. oPiyese reklâm olacağını bilmekle bera- ber bunları yazmaktan çekinmi- yorum; fakat maalesef bu kalaba- liğın ve bu alkışların kemiyetinin yanında keyfiyetin! de nazarı it bara almak lâzımdır ve bumanevi muhasebenin vereceği (metice muhakkak ki menfidir. Zira Yu mureak piyesinde halkı güldür ruhumuza | mek için müracaat edilen vasıta" İar, sahneye kadın kıyafetinde erkek çıkarmak, şıkır şıkır göbek atmak, Şehzadebaşı usulü kanto söylemek, ago müzahrefatını tuhaflık diye saçıp dökmek gibi çirkin şeylerdir. Bu piyesi dilimize çevirmek zahmetine katlananlar da, oyna" tanlar da, oynıyanlar da bu kabil eserlerin haklı olarak aleyhinde bulunan kimselerdir. Buna rağ- men Yumurcağı sahnede görünce: — Anlaşılan bizim oyuncuların bu kış üstü biraz paraya ihtiyaç- ları var! Dedim ve bu mereretivmakul “1 aa Rubinştayn Meşhur pfyanisi, iki konser vermek üzere Istanbula geldi Meşhur piyanist Artur Rubin- ştayn İstanbula ge'miş, Tokatlı yan oteline inmiştir. Rubinştayn, Fransız tiyatrosun- da ilki konser verecektir. Bü kon- serlerden biri yarınki cuma, di- geri pazar günleri akşam üstü on sekizdedir. Rubinştayn, birinci konserde Bah, Prokoviyet, Skriyabin, de Falla ve Şopenin, ikinci konserde Betoven, Şubert, Debüssi, Albe- niz, Şopen ve Vağnerin eserle- rinden müntehap parçalar çala- caktır. “Tepebaşı tyarosunda : Buakşam est 21/30 da. Tamırçıt Şesremae 3 perde İ BU GECE Nekledenler M. Ke- nini, Nabi Zeki Biler Cema günleri FERAH SİNEMADA i Mujik Kalbi lon Şaney ayrıca komik Cevdet Bey temsiller ve ipatine sait 15, da. Her cumeries akşamları için Hatlarda tenzilâk yapılmıştır » İn yeni varyete.