e 8. — VAKIT 4 Kânunevvel 1929 — —— Sen nehri sahilinde geçen vaz bü kırevi kirelâdiştim Parise epi uzakttı Her akşam yetmağa pider- dim. Bir kaç gün içinde bir çok komşu ile ahbap — Olmuşum. Bun. Jaun srasında kırk, kırk beş yaşla. rında bir adam tandım ki simdiye kadar taslamadığım garip tiplerden. dı, Bu bir eski sSandalc tam mana gile eski bir sandalcı idi, Sanki bir sandalda doğmuş ve çok muhtrmeldi ki son bir sanda! gezintisinde ölecek. Bir akşam “Se n, İ sahilinde gezerken kendi sinden (denizcilik hayanndan bir kaç vak'a anlatmasını istedim San- dalcı arkadaşım derhal vaziyetini değiştirdi, bütün fesahat ve beldga Uni topladı bemem hemen bir şafr olmustu; kalbinde bövük bir arzu, mülteris bir arzu gayri kabil mu kavemet bir sevgi vardı, nehire işktı. — Ah, dedi. Şu yanımızdaki akan ırmakta ne çok hatıralarım var; siz, karada oturanlar bir ırmak nedir bilmezsiniz. Fakat bir de onu bir balıkçdan dinleyin. bu Onun için esrarlı, derin bir şeydir. Onun için nehir hayeller saraylar memleketidir. £ Geceleri (o nehirde mevcut olamıyan şeyler o görülür, tan nm.yanı gürültüler duyular, çin Olduğunu o bilmeksizin insan mezaılıktan g-çer gibi tirer Ay Aşığu olmıyan gecelerde nehir hu- dutsuzdur. Bir sandalcı denizle nehri bir tutmaz. Deniz ekseriya sert ve fenadır, bağırır, inler; büyük deniz- İer sadık olurlar. Nehir daima akıp giden bu ebedi hareketi ile bana büyük bahri o muhitlerin mübhem dalga lanmdan daha korkunç geliyor. Evhamlı insanlar, iddia eder ki büyük bahrı muhitler (o sinelerinde yalancı ormanların, billöri mağara- ların İçerisinde, balıklar arasında boğulan insanların dolaştığı malikler memleketini gezlerler.. Irmak, bil hassa sabah güneşi vurduğu zaman, örtülü yamaçlarda çal- Kanırken güzeldir. zannediyorum ki fısı'dıyan, yeleri denizin göğriyen dalgalarından daha meş'umdur. E vet, benden birkaç hatıra istemiş tiniz. Size on iki sene evvel bu rada başımdan geçen basit bir macerayı enlatayım: Bugünkü gibi gene Labon Duanın evinde oturu- yordum; en iyi arkadaşlarımdan basi Beente ki şimdi Şurayı dev. Jete Aza olmak için kayık gezin. tisine veda etti, daima beraberdik, bazan o bana gelir, bazan ben ona giderdim. Bir akşam yalnız kalmıştım; azı. cık yorgundum, İri. sandahımı güç- Jükle çekiyordum. Nefes almak için bir kamışlığın yanında durmuştum Şömendöler yoluna iki yüz metre kadardı, lâf bir havaydı; pipomu yakıp burada tüttürecek'im. Gemi. nin demirini ırmağa atım, sandal cereyana kapılarak zincirin ucuna kadar git, sonra durdu Hiç, hiç bir şey işitilmiyordu. Bazan yalnız sahile doğru, bissedilmiyecek dere- cede sular çalkanıyor, daga yapı- e Gidömopasan dan: vaziyetler alarak kıpırdadığını gö- rüyordum. Nehir tamamıle sakindi bu harikulâde sükünetten heyecana gelmiştim. Bütün hayvanlar, kurbı- alar, bu gece mugennileri hep susmuşlardı. Bir şarkı tutturmuştum, | sesim kendi kendime tesir eti, Rahatça kulacaktım fakat sanda» lin hafif barketleri beni telâşu düşürdü Öyle görülmiyen bir mahtük suya dalıp çıkıyordu; fırcnaya tutu'muş gibi sal lanıyordum. Etrafımda ( gürültüler duydum, bir sıçrayışta kalküm. Su | sakin ve parlakmı. Sarsıntı asabımı bozmuştu. Hareket etmek için ce- saret aldım, zincirime asıldım, San dal harekere başladı fakat sonra bir mukavemet hissettim Daha kuv- vetle çektiğim halde sandal n demiri gelmiyordu. Suyun dibinde, bir şeye takılmış gibi di O zaman demirin vaziyetini değiştirmek için gemimi küreklerimle nehrin menbaı cihetine çevirdim. Bu da faydı vermedi; ce- saretim kırılarak Oturdum. Helimi düşünüyordum Bir kaç balıkçı imda- dıma geldiler, Fena maceram sükünet buldu; oturdum gene pipomu içmiye baş adım. Bir <işe rom getirmiştim, iki üç bardak içdm; belki halime ken dim de gülüyordum, Birdenbire sanlalın yanında bir darbe hisset tim, sıçradım, sağuk bir şey De amdan avaklarıma doğru kayıyor. du. Bu, gürültü şüphesiz ormandan kopup gelen odun parçalarından olacaktı, Zindiri ömitiz bir kuvvet- le çektim. Nehir gittikçe suyun üs rü bir beyaz sis tabakası ile örtü- lü idi, Sonra daha uzukta ova, ay ışığında sapsarı idi Siyah lekeler gibi İtalyan meşeleri grup halinde semaya yükseliyordu. Sude, pamuk, beyaz örtüye bürünmüştüm. Bana garip hayaletler, farkedemediğim bir şeyler sundalıma doğru yükseli- yordu. Nehirde bu kesif sisler ara- sında yabancı mahlüklar etralımda yüzüyorlardı. Şakaklarım © sıkışıyor, o kalbim burkulur gibi çarpıyordu, aklımı kaybetmiştim, bir aralık yüzerek kurtulmağı aklımdan geçirdim; bu fikir beni fevkalâde korkuttu. Kendimi bü kesif sis tabakaları arasında bir maceraya gider gibi görüyordum. Orlar ve kamışlar arasında çır- pinıyor, bir türlü kurtulamıyordum. Artık (o sandalı da kaybetmişim. Bana öyle geliyordu ki bu siyah kesif suyun dibine doğru çeki liyordum. İradem korkmiyor, ira demden başka bir şey beni kor- kutmakta idi Kendi o cesaretim, kendi korkaklığımla alay ediyordu. Bunlardan biri arzu ediyor, öteki ise mümanaat gösteryordu; her ikisi de beni biddetlendirmekte idi Anlaşılmaz bir helde olan bu bayvant korku gittikçe büyüyor ve dehşete inkilâp ediyordu. Göz- letim açık ve hareketsiz kalmıştım, dinliyordum. Fakat neyi? Bir ba- ğın sudan dışarı sıçraması beni denize yuvarlamıya kâfiydi. Mamatih aklımı bir az toplıyarak kaçmak, kurtulmak çarelerini tek. rar düşünmeğe © başladım. Tekrar rum şişesini alıp uzun bir yudum yordu; yüksek kamışların garip İ çektim. Aklıma bir fikir geldi UL zannediyordum ki | Gün kaldı Gazetemize aböne olan- lar havetlarım hiç bir şey vermeksizin sigorta etiirmiş olurlar Yeni şeklimizden tübaren bir oy içinde — garetemiin bir o yıllığına abone olanlara gazetemiz hiç gö- sülmemiş bir mukabelede bulunuyor. Bu abonelerin bır kur'a ile avrila- cak yüzde ellisinin hayabnı “oora edecek, — kendilerine o hükümete muteber Primi ödenmiş 500 lirahk bir hava: si- gorta poliçesi verilecektir, Müteakıp senelerin «parts Neretleri de ayni şekilde »daremize alir Eski abonelerimiz: Eski abonelermizin bu Okursva dahil bu müddet için de eahonlerin! ven'lamiye bağlıdır GT TA olması, Ateni teşekkür Sevghi Wardeş'miz deriz kontro! komisyon reis Mimar zade Ahmet Naim Beyin ölümü dolayıs. le bizza: ve telgratla ailemize ssziyede bulunan ve cenaze ne ştirak ve .sker ve jandarma gönde mek iötfunde bulu » nen muhterem deniz ümerâ ve zabi- tanı beyefendilerle jandarma kuman- dan: beye ve bilumum az'2 dostla rım za avrı ayrı şükrena derin ters sürümüz mani olduğu:dan muteber gezelen zin de âlette buunmalarını rica eyisr m Ailesi nama Gebse bukuk bakta Nail kun dört köşesine devamlı bir sürette O başırmağa o başladım. Çok uzakta bir köpek uluyordu; tekrar İçtim ve geminin dibine serildim. Böylece bir, iki saar kadar uyan- medn kalmıştım; yerimden kalkma ğı şiddetle arzu ediyor fakat cesa- retim kırılıyordu. Kendi kendime “Haydı, ka'kl, diyor fakat bir hereket yapmakran Ürküyordum. İki saattan beri suyun üstünde dalga- lanan sisler sahile toplanıyor, nebri serbest bırakıyordu. Sahilde yedi sekiz metro yüksekliğinde mütemadi ve ayın alında mühteşem bir se kilde parlyan karlara benzeyen te peler vücuda getirmişi. Öyle ki bu iki dağ arasındı gümüş gibi parlayan nehirden başka bir şey görülmüyordu. Yukarıda, başımın üs- tünde geniş ve büyük bir ay mavi semada parlamakta idi. Bütün su hayvanları uyanmışlardı. Yeknasak bir sesle kara kurbağaların yıldızlara haykırdığını Işitmekteydim Gözlerimi açtığım zaman “ay batmış semada bulutlar birikmişti Su hain bir surette çalkanıyordu. Son kalan rumu da çim; sonra kamışların br- şırtsınu, ırmağın uğursuz gürültüsünü dinliyordum. Birdenbire bir gölgenin ta yanıma doğru kaydığını hissettim, Bağtırmıştım. Bir ses cevap verdi. Bu bir balıkçı ini Ona meş'um macerayı anlattım, sandalını rampa etti ikimiz ası'dık demir kareket etmiyordu. Ke- der, hüzün veren muzlim, soğuk, yağmurlu gündüz geliyordu. Bir san- dalcı daha çağırdık Demir kurtul muştu. Nihayet siyah bir yığın gör. dük. Bu, boynundan bir taş bağlı ihtiyat bir kadın cesedi idi. Çeviren Hüseyin Necmettin Makinemin başına geçipte içimde sönmez bir yâzma atişile “ne ya zâyim?, diye düşündüğüm vakit, taliplik ettiğim ilk mektebi, hocalık yaptığım son mektebe bağlıyan otuz beş yıl, soğuk, zehirli ve çok uzun bir yılan gibi kıvnla kıvnla gözümün önünden geçti. Eved tam otuz beş yıl Kaybolmuş yarı ömür.. Kapkara bir tarih ki onda ölen ço- cuğun ona doğan çocuktan bir karış daha yüksek olduğu pek çok şüphelidir. Buşımda yaldızlı kese ve etrafım- da haykıran alayla mektebe ilk git tüğim gün bana Arap elifbesi okut muşlar; frgap demişler; fesimi kap- mışlar; Türk mektebinde, Türk mü- allim tarafından, Türk çocuğuna Arap yazısı öğretmek dıramının acısını böylelikle unuttumıy& çalış» mışlardır. Sonra “ spçet, hüvvez , diye İbrant elifbesine başlatuklan daha garip bir gün geldi Uğunda şu cümle vardır “Fetebarekellahi ahsenülhalikin,,; ve bunu şöyle öğ- rettilerdi: “Feteberekellahü ah senin halikin, Rüştüyede “nurün Alanur, a “nur ali nur, okuyan ne dayak- lar yedi; idadiyede “ asamma , Ya “asma, diyen ne ceza gördü; bir dükkân kapısındaki “damga pulu, reklamını yıllarca “ timgapolili , isimli bir şehir sandığım ' ve hatta bu bilmediğim beldeyi haritalarda gizli gizli aradığım için bizzat ben, hâlâ kendi kendimle eğleniyorum... Hayat, onu Kazanmıya mütevec- cih bir hadise, tahsil de sefarber- lik devresi sayılabilir. Vaz'fesine nisbetle beserin ömrü pek kısadır Hazırlık devrini azalt mak, hayat harbine ve o harbin | zalerinde yaşamaya * çok : vakit bı- rakmak lâzımgelir. Yaşamıya bazırlanış ameli pren- sipler o edinmekle mümkün Olur; wlim ve terbiyenin gayesi budur. Bilemiyorum uzak mazide,asır orta karınlarda ve sene on dokozuncu asırda kaldı, Zamanın kıyasi vahidi şimdi saat deği, dakika değil, saniyedir. En çok yetmiş yıllık ça- lışma müddetinin dörtte üçünü Türk- çe okuyup yazmya (o hasredipie gene muvaffak olmıyan bit kimse, hayati meseleler hakkında ameli kanaatlere ne zaman varır? Hayalimizi birde şimdiki mek- teplerde gezdirelim ve cümhuriyetin en İeyizi muvaffakiyetlerinden biri olan yazı inkılâbından tahsil haya unın — kazandığı sürati görelim. Türk yavrusu orada kendi dilini söylediği gibi ifade eden ciddi şe killerle o yazmaktadır Ne (sinek lekelerile ayırr edilen tek biçimli barfler,ne sesliletin yokluğu yüzün- den türlü türlü okunmıya elverişli kelimeler, ne de resmi hareke de-- nilen ismi var cismi yok işaretler kalmıştır, Çocuk mektebini seviyor; hoca sından ifrit gibi korkmuyor ve bir senelik kitaplarını kendi arzusu ile bir kaç haftada okuyup bitiriyor. Aruk ibüyat sınıfları ve ilk sınıfta bir kaç sene dönme &detleri yoktur; ifadeyi sökmek için en fazlı dört balta etverir. Yüllarca mektep yolla- rında silrüklendikten sonra “radi de- rede darı ardı, den başka yazı o- kuyamıyan çocuk bu mu? Yeni yazi- ya başlıyatı henüz ikiay olmamışken ona mağazaların etiketlerini, vapur- ların isimlerini, gazetelerin başlıkları. nı okutan kudret nereden geliyor? Yazı inkılâbının birinci yıl dönü- mü üzerine yapılan imtihanlarda kaç çocuğun ilk sınıflarda kaldığını, geçen senelerin ( neticelerile ölçen Yazı seferberliğinin Zaferi | çok istatiştikler neşredilse i bir hakikat karşısında kal Ancak yazı seferbe lak zaferinden sonradır &i tebin talihli mezunu, M8 tam (o tehsii Sile İİ kavgasına alabilir. Zira doğr ” yup yazmak için ona biö” fuzla bile gelmiş ve geriye dört sınıfta o kendisine lâmat, güzelce hazım ve edilmiştir Bunu ne bü tice olduğunu biitün vu yıl sonra, şimdi ikinciy€ yavra'arımızın beşinciden GÜ vakit göreceğiz. Memleket Ke de lise mezununa muh&$ Yaşama ceninin efradı! ği hasına istilâ eden ilk mekiP iz ları teşkil edecekür. LİS€ ei versite yetiştitmeleri DE ula p nun zabtleri, kumandanlaf liner... i Ve 0, isrefse yüksek vapsi! K na aşmak için örrü mektep gi ne de ayak basabilir Orm” & adam yetiştirmiye mahsus V ii sese olmadığını bilmiyen kW” ef Rolüne bakı'ırsa müddeti gi Bunun sebebi de Arap W başka bir şey değildir. VE tubaf bir hüviyeti vardır? estenografi ve okuyana ©& gibi gelir. Muharrir, yazark€ ve ne vakit okunacağını dö Aklına geleni kada koy görmez; o keçiboynuzu öyle eilıler vücuda gelir ki b şeker için koçameşe ağacını Yı ridir. Yeni kitaplar özlü ve olacaktır; yeni yazı, menfaaf te olduğunu muberrire de, de anlatmıştır kt orta mekteği nin yakında iki seneye inecekiğ) min etmek asla kehanet sayi” Yazı inkılabı mezeffer G7 zwler o mahsulünün O berek€ geçtikçe artacakur. Hiç bi£ ük görmeye lüzum söylenilebilir ki o memljekö okuma yazma bilenlerin DUŞ sayısı geçen senekinden DEĞ yarıya fazladir. Tatillerde faaliyet şüphesiz gene başlıf Okuyup yazma (bilenlerin * yüze çıkacağı uzak değildir. Matbuaun, oynadığı rold miyetl idrak etmesi lâzım | gişim, yüzden öze doğru gidiyor, Dünkü üslüp bugu vesine bürünemez. Gerçi W 5 giştirmek eski bir muh güçtür; Fakat şerefine len zaferin parlaklığı yen güçlük sönük kalır... Kst gi Türkçe kelime, açık fikir, ni yazının İstediği iç esi” Felemenk Bahris” Bankası Merkezi: AMSTERDAM Sermayesi 1,125,000,000 İhtiyat akçesi 3,000,000 gi İstanbul merkeze Galst9 © i köy palasta İstanbul şubesi Ven! İ hane itdisalinde Alslemd İİ Her türlü Banka memeli ii ve kasalar icar olunur. , 000000 Vatandaş, z Medeni ve hür 495 vatanında okur yö? olmıyanlar yakış * Onun için ok J yazma — bilmiye” millet mektep 6. götürmek herkesin © raynı borcudur. “e. ........... , r 4 POE EEE LERLE * liginin bei : 1 verile * İ İ