r— 86. — VAKIT. 4 Kânunevvel 1929 Haımul Özukel Paşa mezarefe geçmiş. Bu haber bizi sevince garketti, o belki bizi ve vaziyeti kurtaracaktır | Sonra. Bu gâvur güruhunun (inukaddes amal) ine işkencesine yarddm eden mahut siyasetçi efendiler.. Bunlardan sonra gelen üçüncü zümre ise hiç bir fena fikir ve maksatları olmadığı hal. de, bilmiyerek en büyük fenalığa alet olan cahiller ve gevezeler... İşte, bilhassa bu son zümre, ade ta mikrobu önüne gelene lâkay- dane aşılayan haşerata benziyor. lar. An kastin (mahrem) kaydile bunların kulaklarına fırıldanan bir ses; dehâl hamam kubbesin- de akseden bir seda oluyor. Ve mahalle kahvelerinin basık ve isli tavanlarında, bu akisler bü- yüdükçe büyüyor... İşte biz, bütün bu mücadele unsurları © arasında yuvarlanıp giderken bugün de hayret efza bir hadise ile karşılaşıyoruz. Dün akşama doğru, hilâli ah- mer hastanesinden dönüyorduk. Karaağaç gosesinin üzerindeki (Orta tulumda) karakolunun ö- nünde, Aziz bev vasıtesile tanış- tğımız Kemal beyle karşılaştık. Kemal bey, zabtedemediği ve kalbine sığdırmadığı bir beyecan- Ja ellerimize sarılarak anlatmıya başladı: “Sadrazam Kâmil Paşa ile Har. biye Nazıri Nazım Paşa, biran €vvel bu harp keşmekeşine ni- hâyet vermek için Edirnenin tesli- mine muvafakat etmişler. Fakat Bulgarlara yapılan bu, bol keseden in'am ve ihsan, İstanbuldaki ha- miyet sahiplerini heyecana getir miş. Halk, Babıaliye bücum et miş... Bu esnada, Nazım paşa Yâverlerile o kapıya çıkarak halkın üzerine rovelverle ateş <tmiş. Orada bulunanlardan da mukabele eden olmuş, ve niha- yet Paşa ile yaverleri katledilmiş... Bu hadise üzerine Kâmil paşa sedaretten istita etmiş ve Mah- mut Şevket paşa, hem sadırazam ve hem de Harbiye nazızi olmuş, havad's, şüphesiz bizim özerimizde de büyük bir heyecan uyandırmıştı. Demek ki, bunak bir vezirin ve... ve harp işlerine hiç aşına olmadığı şu harbin ilk günündenberi devam eden hadi- sat ile anlaşılan cahil bir Har- biye bazırının yüzünden bu ka- der fedakârliğimız heba olup gidecek ve kalenin namus ve şerefi de düşman çizmeleri altını da çiğnenecekti. Ordunun başına geçen Mah. mut Şevket paşanın her halde bir şey yapacağını ümit etmeli yiz. Anlaşılıyor ki devletin vazt- yeti çok ciddi bir safhaya gir miştir. Ve bunu da sulhen hal letmek ihtimali yoktur. Şu halde; harp... Mütareke, aşağı yukan iki aya yakın bir zamandanberi de. vam ediyor. Bu müddet zarfında Çatalca ordusu her halde takviye edil miştir. Bu ordu, eğer kudretli ellere geçerse, şüphesiz en bü yük ve kat'i bir muveffakiyet hasıl olacaktır. » Bu mühim havadisi, karargâ- ha getirdiğimiz zaman, bir anda umumi bir sürur parladı. Kuman- dan çadırlarından mutfak çadır. larma kedar şarkılı ve ahenkli bir velvele uyandı. Karavana. ların tersi çevrilerek darbukalar yapıldı. Bizim mahut tef ile ke mana iş çıktı.. Bölük zabitanının toplandığı Muhittin Beyin çadır rından, gürültülü kahkahalar ara- sında kumandanımın gür ve da- vudi sedası yükseldi — Yürü, gel, söyle İstambul ta. rafından ne haber var.. Hasret ateşlerile yanan tutu şan bir kalbin bütün acılarını bü'ün ıstırap ve şikâyetlerini refte, refte yükselten bu sesle, sanki bir alev, benim de kalbi. mi sarmıştı, Çadırdan çıktım. Orada yığılı duran cephane san- dıklarınm O özerine kapandm. Hıçkıra, hıçkıra ağladım. Katı hncıya kadar ağladım. Kalbimi yakan, kavuran firkat ateşlerini göz yaşlarımla söndürünciye ka- dar.. Kana kana ağladım. - 13 könunusani - Siparleri göreceğimiz gelmişti. Bugün Edirneye avdet etmektense, nöbet değiştirecek olan bölüğü- müzle wperlere gitmeği tercih etk. Son hadise hakkında gorların ne duşundüğünü de bitin bey çok merak ediyor. Eğer Bulgar zabitlerini görürsek belki fikirlerini anlarız... Bölök, hazırlanırken, biz silâh- larımızı alarak yürüdük. Biraz da Zeki beye uğramak istiyorduk. Kafkas tabyanın üzerinden aşa- rak, (Helvacı) istikametine doğru derilemeğe (o başladık. o Nazımla; yalnızdık. Tamamen Jakırdıya dalmıştık, Birçok derelerden ve tepelerden geçtikten sonra küçük bir meydanlığa geldiğimiz zaman Nazım, birdenbire durdu: — Ağabey, yolu haybettik. Dedi. O zaman ben de etra- fıma baktım. Hakikaten öyle.. bodur muşmüla ağaçlarının dibin- de, yığın yığın insan kemikleri, iskeletler görülüyordu. Hele bun. ların bir tanesi, boylu boyunca srt üstü yatıyordu. Dirseklerinin yarımna kadar kalan etlerinden başka bütün iskelet sapsağlam duruyordu. Yanlarmdaki pis pa çavralardan ve şişe kırıklarından bunların en son barpte maktul olan Bulgar cesetleri olduğu anlaşılıyordu. Her balde, bu kuytu yerde kimsenin nazarı dik- katini celbetmediğinden defne- dilmeyerek oldukları yerde kal mışlar... Her ihtimale karşı tüfekleri- mizi kucağımıza alarak ilerimiz- deki tepeye doğru tırmandık. Tepeye çıktığımız zaman yanım solurmuzda kalan daha yüksek tepelerdek! dumanları görünce anladık ki, yolumuzu hakikaten kaybetmişiz Duman görünen yer- ler, Karkkilise taburlarının si perleridi... * Zeki bey, bizi büyük bir heye- canla karşıladı. — Aman bavadiz verin. galiba- Doğumları tahdit etmeli diyorlar! İngilterenin en meşhur müte- fekkirlerinden sayılan Barnes, İn- geltere ahal'sinin mütemadiyen artması aleyhinde bir konferans irat ederek ahalinin bu şekilde çoğalmasının büyük bir tehlike teşkil ettiğini söylemiştir. Doktor Barnese göre ahalinin fazla çoğalması, bir memleketin milli istikrarını tehlikeye koyar. Bir milletin vatandaşların kemmi- yetine değil, keyfiyetine bakma- lıdır, Onun için tevellüdat, sıkı bir kontrol altında bulunmalıdır. Getirecekleri çocukların malül ve sakat olmaları muhtemel olanları akamete uğratmak icap eder. Fa- kat buna başlamadan evvel mem- leket içinde kimlerin malül ol- dukları anlaşılmalıdır. Hükümet bir taraftan muhace- rete mani, diğer taraftan çok de- gil, iyi vatandaşlara sahip ok mayı İstihdaf etmelidir. bir şeyler olmuş., Diye sabırszlanıyordu, Hadise yi, işittiğimiz gibi anlattık. O, hayret ve asabiyetle dinledikten sonra biraz düşündü ve sonra birdenbire başını kaldırarak: — Şu hâlde, asl bundan son- ra çok müteyekkız bulunmalıyız. Çünkü ötekilerin taraftarları, ne mümkünse yapacaklar. Şimdi de size bavadis vereyim. Dok- tor (Çetanof) un düşman tarafı- na firarından haberiniz var mı? — Hayır. — Evet, doktor Çetanof evvel ki gün, akşama doğru düşman tarafına kaçtı. — Hay allah kahretsin.. Azi- zim, esasen böyle münevver bir Bul; şimdiye kadar kale da- Kiede bundan yerek kabahati, Bu herifi kale içinde başı boş bırakmak ve sonra öğreneceği her şeyi öğrendikten sonra fira- rma mani olmamak ise büyük bir cinayet değü mi. — İş yalnız. Bu herifin fi rarile kalsa ne /se. Eplice gayrı müslim efrat #le Rumelili efrat- tan yirmi otuz nefer firar etmiş. — Sonra... — Sonras böşle.. Artık, kale- de gizli saklı hiç bir şeyimiz kalmıyor. Düşman bu firarilerden bütün esrarlarımızı öğrenecek... Ey (kanunu ezeli).. Senin allah belânı versis .. İki gün değil iki saat olsun gülmiyecek miyiz. ya- rabbi... Bu meş'um havadis öze- rine neşe ile gbdiğimiz xemin- liğin tavan ve duvarları adeta kafamıza çöktü. ? Bizim s«iperlere geldik. Arka- daşlar, tamamen mevzilere gir- mişlerdi. Dürbünü almak için Pasim Beyin zeminliğine girdi ğimiz zaman, Muhittin Beyle karşı karşıya oturmuş, henüz öğle yemeklerini yiyorlardı. On- ların da neşelerini kırmamak için firar bavadisinden hiç bat- semedik. Dürbünü alarak siper lerin ilerisindeki tepeye kadar gittik. Şiddetli soğuk, Bu'garla- nn bepsi birer deliğe tıkılmış olacak ki, meydanda, siperlerin üzerinde tüten dumanlardan baş- ka bir şey görülmiyordu. Dürbünü zeminliğe bırakasak Kumlu dereye kadar inmeğe ka- sar verdik. İhtimal ki orada bir Bulgar devriyesine tesadüf eder ve Gümüşeften haber alırdık. Halbuki, dere bomboştu. Bir m a müddet bekledik. Kimseyi göre- Çocuğunuza nas bakmalısınız? Muharrirt - -—3 Çocuk odası Ziyadar ve sabah güneşi gö- ren tarafta olmalı, pençerelerde ziyanın müfuzuna mani olacak derecede kalın perdeler, yerde silkilemiyecek gibi halılar sun'i çiçekler (o bu'unmamalıdır. Zira bunlar toz tutar, Tozları hava- landıracak tarzda süpürmemeli, çocuğa bakacak kirnseden başka, odada insan yatmamalıdır. Bir çocuk, bir'de annesi için üç metre boy, dört metre en ve Üç buçuk metre yüksekliğinde bir oda kâfidir. Odanın harareti yir- miden fazla olmamalı ve her gün camları açılıp havalandı rılmalıdır. Mamalar Anne sütü alanlarda; beşinci aydan itibaren mahallebiye baş- lamah ve bu yevmiye bir de'a verilmelidir. Yedinci aydan iti baren bir defa irmikli et suyu verilmeli, on birinci ayda tirit ve yumurta da ilâve olunmalı, yaşını bulunca sabah kahaltisın- da fırancalâ, tereyağı ve beyaz peynir yedirilmelidir. İnek sütü alanlar da; üçüncü aydan itibaren mahallebiye baş- lamalıdır. Diğerleri aynidir. Me- hallebiler tabiatı munkabız olan» larda yulaf unile, isha'e mütema- yil olanlarda ise plinç unu ile yapılmalıdır. Meyya nsareleri Meyva usareleri çocuklar için mar Anne sütü alanlara uçüncü günden il...... , kal, limon, elma, domates suyu verilir. En iyisi portakal, veya | İlmon suyudur. Üçüncü ayına doğru yarım por'akal verilir. Bunu sıkmalı ve suyunu iki misli kaynamış şekerli suya koyarak vermelidir. Meyve usareleri iki meme arasında, müteaddit defa- larda (verilmelidir. İnek “sütü alanlarda birinci aydan itibaren başlanmalıdır. Kay Bazı çocuklar gıdasını aldık- tan bir müddet sonra bir mik- medik. Fena halde üşümüştük. Artık donuyorduk. O esnada, hattı fasıla en yakın olan siperler- den bir Bulgar askerinin çıktığını ve odun yarmağa başladığını gör- dük. Hemen belimdeki kırmızı kuşağı çıkardım, sallamağa başla dım. Ahmak herif, kolumu epice yorduktan sonra nihayet bizi gö- rebildi. Elindeki baltaya dayana rak uzun uzun bize baktı ve sonra derhal, siperlere daldı. Bir saniye sonra bir mangadan fazla Bul gar askeri siperin önüne yığıldı; aralarında bir münakaşadan sonra | beş silâhh nefer ayrıldı. Bize doğru | gelmeğe başladı. Biz de geri dön- | dük. Ve hattı facıla kadar ilerile- dik. Gelenler, bir çavuşla dört neferdi. Çevuşu tanıdık, Gümüşefle resim aldırdığımız gün o da vardı. hn Çavuş, bu küçük aşiralıktan isti- || fade ederek bize hemen elini uzattı. Sarmısakla karışık pis bir rakı kokusu, yüzümüze çarptı.Gü- müşefi sorduk. Çavuş, biraz türkçelii biliyordu. Neferin biri tescemanlık! etti, Gümüşef, bir buçuk saat ile- rideki karargâhta imiş. Şimdi te- lefonla haber verirlerse çabucak | gelirmiş... (bitmedi) Dr. i da dönüğel lame dile AH Şükrü tarım çıkarırlar. Bu m tenbel olmasındandır “* V miyetsizdir. Eğer fazla a kay eder ve ekşi kusars8 * dir. Esbabını taharri © Çocuklar ya hastalıktan. 9 sesinin sıkmasından, 79 emdikten sonra fi etmekten ove yahut sallanmaktan, eğer alıyorsa gıdasının pi veya sıcak olmanından, Fiy ziğin deliğinin fazla ek masından veya gd meme almasından kusar manlalar bertearrf edilmeli” Diş Ekseriyet'e ilk diş alın” n'hayetinde başlar. mizde bazı çocuklard8 N aya kadar geciktiği vakti” kat müstesma olarak başl'yabildiği gibi ad“ doğanlarda o mevcuttuf. ketimizde üçüncü ayda ağzından salyası akmağf yınca artık maalesef her dişe hamlolunarak, bugü” diş çıkaracak, diye tedafi olunur ae yavrunun ya “4 ve yahut müzmin bir p duçar olmasına sebebiyet Diş çıkarma hiç bir zam") yük bir bastalğa sebebi” mes, Bazen ufak bir bi iştihasızlığı mucip olur. # bunlar da görülmeden “4 babanın haberi &'£ ü a anne ve meli ve fazla yedirilmesi! İlk diş (6-10) ay ars? çenede önde bir diş ç&) ekseriya yedinci ayda ©” dehu her ay başında bir mak üzere altta, önde ayda bir diş daha çıka” üst çenede ön dişler bi fasıla ile çıkar ve yaşı! mu dişi altı olur. 0 oi z Bir kaşe NEO KALMINA BAŞ VE DİŞ AĞRI SİNİR HAST, ROMATIZMAYA KIRIKLIĞA Yumuşaklığı ve day elhanşümul bir şöbre Ter yerle si