m di - ” — Meşhur bir Alman 2 erikalı Mis Am ter Cak j çi kafasındaki İstanbul ! ik ki 7 Muharrırı : Bekir Sukı Transatlantik Galata rıhtımına rampa edemedi diye, Mister , Cak Conson doğrusu pek esef. endi. Şimdi motör'erle, sandal larla düşe kalka karaya taşın. makda çekilir şey miydi... Ve koca Nevyork limanın, dü öndü, ah canım Nevyork, şimdi nere lerdesin.. Rıhtıma çıktık'arı vakit tees sörü bir hayli hafiflem'şti. İstan- bulda otomobli | bu'acak'arın hç ümit etme.ken, İşte karşıla rında «ya sırâ otomobiller, ovla ri bekliyordu Otomobile bir kerdisi, bir de hemen oracıkta tanışıverdikleri genç br tercüman, bir de va- pur arkadaş'arndan 0'ması lâ ZN gelen, ş'mdive kadar hiç yü | #ünü görmediği. ihtiyar bir ma- dam bindi. — Çek şolör, doğruca Aya #olyaya .. Cak Conson bu tarihi Bizans mabedini çok mu çok merak | ediyordu Hatta sırf bunun için Amerikada Teksas eyaletinde Andaval şehrindeki maden'esini yü, üs'ü bırakmış, karısını ikna etmiş, çocuklarını kandırmış, ve Amerikadan *a İstanbula kadar koca bir deniz seyahatini :bt yar etmişti. Mister Cak Consonun hakkı da yok değildi hanı... kili senin pspazı, ona he “*sgediği | zaman, (o Ayasolyarın (methini verirdi: — Bak azizim Mister Conson derdi, Amerikada ve Avupada Avaso'ya ile mukayese ed''erek tek bir kilise bile yoktur Bir kubbe ki, azemetini asla tasav vür edemezsin. Geçen gün mu ta'#a ettiğim bir kitapta... Ve papaz efendinin sözleri hep bu tarzda uzayıp giderdi. Pek 80'u bir adam olan Cak Consonun gece uykuları kaçmıya başlamıştı. Nihayet işte gelmişlerdi ner deyse bir iki t sonra Aya #solyaya kavuşmuş olacaktı. İniş indiler, yokuş çıktılar, kargacık © burgacık © yollardan geçtiler, ne iki saati bu, beş dakika sonra Ayarofyaya çe'di- ler. Sarammış ağaç kümeleri -taş duvarlar, taş kemerler, taş deh- izler ve mabet, Girdiler, — Bizanı impra'orile acaba | görüşebilir miyiz? İ eş tercüman Cak Con sonun bu sualine hiç de hayret etmedi; çünkü Amerikalı Piresi larda bu #ua'lerin bini bir para ya idi. artık alışmıştı, o hatta kızmadı bile, sadece cevap verdi: — Hayır efendim, dedi, Bizans imparatoru /a'an yok burada. Ma'umu âliniz olduğu üzere impratorluk tarihe karışal. 800 sene oluyor. Şımdi burada Türk le var, biz varız. Cak Conson göz'erini kaldırdı, yukarıya baktı. Ooo... bu raul kubbe.. bu ne yükseklik, bu ne genişlik... Ve bağa gözlüğünün camları kadar testeker'ek göz | lerle etrafına bakındı, tenk senk | sütunlar, İşleme'i o merdivenler ha'ılar, su sızan yumurta biçi- mindeki mermer, avizelerin pas hı zincir'eri, kubbeden yere ka panır gibi inen kandiller, ta yu karda irili ulaklı, e'ele vermiş sra era yencereerden gien ha'if ışık'ar, aşağıda boş'uk, de vinlik, sükön ve süküt, filan, falan.. Mister Cak Corson, Bizans aizreleri acaba rerede olurur du, diye düşündü, on'anın biri nin olurduğu yere, bir oturma, bir kalkma mıkabili 1000 dolar vermiye rasıydı Fakat tercü man hiç de oamralh olmu yordu. Bizans lafını açar açmaz mut'aka Tüskerden (o bahsedi yordu. Andaval şehrinde — bırsktığı dostu papaz Anluvan düşündü. Hey kocs Antuvan hey, diye söylendi, bir gözün olsa da gelip Ayasolyayı asıl yerinde görseydin, eminim ki şu cümleyi hiç ağı ıdan dü ürmezdin: T.an- satlantikleri cekete düğme diker gibi kolaycacık Oyapıveren za vallı Amerikalı, işte şu kubbe gibi ikinci bir kubbe daha ya pamamıştır, vah efendim vah.., Böyle haytlanıp dururken ak- ına - pek “ömür--bir fikir geldi: | Mem'eket'ne döndüğü zaman, papaz destile birlik olup Ayan dan yarı buçuk tanıdığı bir zata mektup yazarak, Ayasofyanın satın alnarak bü'ün heyetile olduğu gibi Amerikaya naklini teklif edezekti. - Bu barikulâde firin beyni kamay'nan şaşaası içinde Aya solyadan nasıl çıktı otomobile nasıl bindi, katiyen farkında olmadı... Otom bil “kafilesi İstanbulda ne kadar cami, türbe, müze, sur saray, mezar, #elvi varsa, hepsini birer birer dolaştı Sultan Ahme dn çinieri Cak Consonda öyle ehemmiyetli bir alika uyandır madı, Süleymaniye sadece ho suna ghti, Kariyedeki Bizans mozayıklarıra bayıldı doğrusu. Yediknle surlarını Türkler mi yapmışlardı, yoksa Bizanslılar mı? Bu suale, tercüman da hem hum etti, müsbet bir cevap ve- remedi. Mister Cak Conson kubbele- rin yanında yükselen taş sütun- lara bakt'kça cidden hayret edi yordu, betondan olsa neyse ne. fokat kutu givi mökâap taş par çalarını paml olmuşda birer birer, böyle göğün ta yarı boş luğuna kadar çıkararak inşa elmiş'erdi. Hem de Türkler bu güç işi muhakkak beyaz derili Bizanı esirlerine yaptırmışlardı, pe barbarlık, ne zulüm, ne vöbret!i, , Nuru O maniyeye (ge'dikleri zaman ikindi olmuştu Minare i lerin birinde, tas kuleye kalın bir bağ gibi sarılan çıkıntıda bir adam uzun sakalını kurşun Consonun —— — kubbe'ere sarkıtarek esniyordu. m e a m — <a m müellifinin tevkifi Alamanyanın genç ve en mep hur roman ve piyes muharrirlerin- den Her Lampel, siyasi bir katil ile ittham edilerek tevkif edilmiştir. Bütün Almanyada büyük muvaf fakiyetler kazanan eserlerin müb- det olan bu muharrir 1921 senesin de siyah orduda iken bir arkada- pm öldürmekle maznundur Onvn bu cinayeti esrlerinn b'rinde tasvir ettiği cirayete mümasil bir şekilde irtikâp ett ği iddia olunu- yor. Her Lampeln “ Berlin öze rinde zehirli gaz , unvanlı eseri o kadar münaka;a'ara sebebiyet vermiştir ki eserin temsili esna- sında intızamı ihlâl eden bir hadise veku bulmaması için 2» bıta tedbir almak mesburiyetinde kalmıştır. — Bu adam ne yap yor? Tercüman: — Ezan okuyor, dedi, müez- zin müslümanları cmiye, iba- dete davet ediyor; A'ap olayım, eğer Cek Con- soun bu ezandan, müezz'nden bir şeycikler anladiyse.. Oradan Kapalı çarşıya girdiler. Çarşı içi efsanevi şarkın me'bali gibi geldi Cek Consona.. Bu «aıkkâri galeri hakkında tercü man seyyahlara i/hhat verirken bir antikacı Cak Consonun ko- lundan tutup çekti, ve ona dük kânnm yarı loş'uğunda bir kü çük kadife papuç gösterdi, koyu kırmızı renkli, &srma işlemeli, minimini bir papuç ".. Cak Conson göz'erine İmana- madı, sman meharikulâde şeydi bu, ne har'kulâde şey. ne enles bir. papuç... Ve, biiden Ameriliar da okuduğu. Bin. bir gece matal Tarımı, hatır'adı: Has bahçede mermer bir ha: vuz.. Mermer havuza karşı ipekli, kuştüy'ü bir sedir. Parmekları wücev'er »wüzüklerle süslü, ay yüzlü genç bir sultan.. Ve yatemin tenli, gür saçlı, yumuk gözlü! küçük bir cariye... Sultan la cariye dudak dudağa öpüşüyor- lar. Ve bir şehvet anmın ser sıntıları, tıp diye tok bir ipek ses', cariyenin yavru ayakların daki papuçlar yerde serili Acem bahısının üstüne düşüyor. Sonra bu papucu oradan zen ci bir harem ağası aşırıyor, gizli gizi bu dükkâna &eliriyor, ve. Ve antikacı sert, kat'i bir sesle diyor ki; ” — Bunları bir torba altına satın aldım, sizin için 100 dolâra buakabilirim, bir şey kazanacak deği im, amma müşterim olasınız diye verikorwm, sık wk gelip benden eşya alasınız diye... Eğer Cak Conson bu kadife papucu almamış olsaydı, vapu- | va dönerken mutlaka Avasolyaya bir kere daha uğrardı o eski soluluğundan eser bile ka'mamıştı. Şarkın bütün barem- lerini, ocariyelerini, sultanlarını bütün rüya ve hkülyesini kadife bir papuç halinde ele geçirdik. ten sonra artık bütün o kubbeler, kemer'er, sütunler sizin olsunl!.. Ve vapvra” avdet etti. Tıansatlantik o gece ağır ağır Marma:a sularından kalktı, Ame: rikaya yollandı. Mister Cak Conson, İstanbulda darüllünun var mıydı yok mıydı, gazete çıkar mıydı, kitap bası lir mıydı, asri müesseseler. haller, enstitüler, #inema ar, tiyatrolar ük rh. o varmıycı, yok mıydı bunların hiç birini sormadı, an a Fakat | İ ADLİYEDE | amm Balta ile ölüm davası Boğa:kövde bir gece köylülerden Müstafayı öldüren Yetim Hüseyinin muhakemesine dün ağır cez3 mahkemesinde başlandı İstanbul ağır cezs mahkemesinde dün yeni bir katil davasının rü'ye- tine başlanmıştır. Davada maznun, Boğazköyde' Oturan “Dıramalı yedim (Hüseyin dir. Hüseyin, bu sere temmuzunun dördüncü gecesi köylülerden * İlyas oğlu Mustafdyı odun yardığı balta- yı dere boyunda kafasına indirerek öldürmekle maznundur. Büna sebep, katilden yarim saat evvel korucu Mustafa ile Yetim Hüseyin 'arasında çıkan alacak mü- nakaşasına maktul İlyas öğlu Mus- tafanın karışması ve Hüseyine çi- kışması, hatta maznunun İddiasına göre, bıçak çekmesi imiş. Kahvedeki münakaşa ve kavga yatışurılmış, Hüseyin dışarıya çıkarılmış. Biraz sonra da Musta's kahveden çıkmış, onu müteakip kahveden çıkan köy- liler cesedini yerde bulmuşlar Ba- nda balta yarası görülmüş. Mah- kemede reis Nusrat B. Yetim Hü- seyini etraflı sürette islevap etmiş, muznunun dışarda Mustafanın yo- Tutu bekleyip beklemediğini, baltayı nasıl tedarik ettiğini araşarmışur Bu chetlerin tesbiri, davada davada ehemmiyeti heizdir. Nedcede Hüse- yinin Mustafayı öldürmeği” tasarla» yıp tesarlamadığı anlaşılacaktır. Yetim Hüseyin, Mustafaya dışa- rda rasgeldiğini, öldürmeği aklından geçirmediğini, onun bıçak çekmesi üzerine yanında bulunan odun yar- Mustafayı “Bi sötetle etini kertacf tarmak için öldürdüğünü söylüyor Reis Nusrat B. sordu: — Baltayı gece n çin omuzunda taşyordun. O vakıt odun yarma isin bitmemiş mi idi? — Etrafta kurt vard. Yanımda bulunduruyordum Şahider çağırıldı. Bunlardan Hü- seyin kahvedeki kavga esnasında maktul Mustafanın Yetim İlüseyine bıçak çektiğini, onu gortlaklad gın: söyledi Fakat müstantik karşısında aksini söylemişti. Şsbit oradaki ifa desini kabu! ederek çekildi. Maznun “Mustafa, kavgacı bir adamdı Bu ifade o daha yaral iken verilmiş ör İyileir de bizi oldürür, diye şahitler sleyhinde söylemekten çe- lenmekten oçekindiler,, dedi. Reis şahidin bursada da oradaki ifadesine rücu etüğine işeret eti l Şehit korucu Mustafa, maktulün | vaklile Yunanistanda bir adam öl | dürdüğünü şehadeti arasında tesbit etti. Reis Nusrat B. sordu: — Bu, ö meseleyi bilir mi idi? — O zaman küçüktü,,ama sön- radan işlemiştir elbette! Şahit korucu Hasan da dinlenil dikten sonra köy muhtarı Mehmet le Karanlık Salihin celplerine, balta nın ve vak'a yerinde (bulunmuşsa bıçağın getirilmesine karar verildi. Muhakeme dört kânünuevvele Kal d, Tahsi'darın mahkümiyeti Beyoğlu belediye dairesi tahsil- darından Hidayet EL nin bin yüz küsur lira zimmeine (geçirmek maddesinden muhakemesi dün ağır | emma rm lamadı, yalnız, ona da çok şükür, Türklerin adam yemediklerini bilfiil öğrendi, ve dimağı kub beler, minareler, yıkık surlar, muz'im selviler, ve uydurmasyon papuçlarla dopdolu, maskati resi olan Andaval şehrine döndü. cezada bitmiş, üç ay hapsine, ay rütbe ve memuriyetten gal” miyetine ve parayı ödemesine yar vermiştir. Mürakıp Mazhar B. miürakabi ihmalden berset etmiştir. Bir istinabe Dün ağır cezada adliye mağfefii lerinden Raşit B in istinabe #” dle ifadesi alınmıştır. İ Vaktile Raşit B, in 250 yes P rası, bir saati, bir kordonu, Dd züğü bazi kimseler tarafındafi £ polunmuş. Diyarbekirden bazı 4 grdflar. gönderilmiş, bu resim” görülen adamların gesıplar olup madığı soruluyordu. Raşit B., bu resimleri geçirdi, şunları söyledi: p — Bunlar değildir. Bunlarin yarbekirde görmüştüm. Esasen * nederim.. vak'anın failleri meyten İstisal edilmiştir. Neticede evrakın mahalline sine karar verildi 1 Kenan B gitti Adliye vekâleri tarafından © d olunan İstanbul müddetumumisi, nan B dünkü trenle Ankaray&& miştir. i Sabık iki hâkim hakkın ademi istihdam kara kaldırıldı Heyeti mahsusaca haklarında ! i , karam; verilmiş, £ Strnbul üçüMcü ceza, sabi 'sabık Telsi avukat Mazhar ve Biğl bul ikinci hukuk mahkemesi #ğil azasından Nazli B ler hakkı, kararlar, Âli karar heyetince #5 | Junmuştür. 5 © Halkbilgisi Dernek halk konserl& tertip etti Halk Bilgisi derneği bazı şehirlerde erir kil etmiştir. Mağnisa mınta , halk masallarının, Snop MA kâsinda da hekimliğe ait * itikatlarının toplanmasına edilmek'edir. Kastamonu larında da çocuk terbiyesin” 3 ha k âdet ve akide eri tesbit maktadır. Dernek mensup'arından * lim Raife hanım bütün yeri Türk halk bilgisine dair pir olân neşriyatı muntazam rist halinde top'amıştır. Med dernek tarafından neşredil #* Bu kitabiyat neşriyatı h©" tekerrür edecektir. Derek önümüzdeki iy baren halka mahsus um serler tertip edecek, halk ei) sinin bütün safhalarına muneler çalınacaktır. Erzurum oyun havalar kında dernek tarafında” d sene vücuda getirilen “a rağbet (o gördüğünden basılmıştır. 5 Haber a'dığımıza #İ” ef sensi 'çinde Bern şehrinde lanacak olan beynelmilel p Mu kongresine * Türk Halk gur derneği de davet i > e AR N gp git