| l “ars yapışan sayıfalar nedemek Maibuat hatıraları FEEME Muharriri Ahmet İhsan irenin başıma gelenler - Memurini Mülkiye » Baş aşağı kâğıt, baş aşağı padişah! Arapça harflerde elif faciası in üst katında Boğaza | okudum. Lâkin oz kaldı bende , Orta yerde ş büyük çoha örtü. sakalh on kadar ; hepsinin arkasında redin- , At nalının ortadan baş tara- gelen yerinde yaşlı, fesi oğru atılmış, kır saçla» rının ve sakalının tüyleri karma- karışık bir zat daha, Bu zat, reis Zihni Paşadır . Etrafındakiler | sırasile Hüseyin Hâmit B., Ibrahim ef, Mecdi ef. ve Dilber Zare ef. ve sair isimli salar. Hey'etin ismi : Memurini mülkiye komisyonu âlisidir . Ben bu komisyona çağırıldım. İşin ne o'duğunu bilmiyordum. Fakat reis Zihni Pş. da benim hakiki bir dostum olduğu için korkum le meraktayım, ara bıyıklı bir ağa ünce: yük oc nerdesiniz ? Paşa acele sizi bekliyor. De i ve meclise girmiştik. Vaktin adeti özere Paşanm huzurunda yerle beraber bir te- menna cylediklen sonra arkamdaki — Aman bey, şedingotun — düğmelerini o acaba .şarıda ağızd. li ni diye bir daha esimi başımda tekrar lttim ve el pençe divan dur- um. Zihni Pş. merhum önündeki i gti du, başını kal i bey oğlum? Hay a gel bakayım, ina şu iskemleye otur! Dediler, Ağanın uzattığı iskem- lenin un, ya ucuna, n terbiyesi y nı birleş- altına doğru gene ellerim dizimin avuşmuştü ve Paşanın akmadan emirlerini din- fın içinden, y t çı kardı, bana uzattı. etrafındaki aza beylere: bakarak şöyle dedi: — Yanlış olmuş, bu kâğıdın | tabında pek şâyanı teessüf bir bata var. Fevkalâde bir dikkatle yapılmasını sizden bekliyorum. Zihni uzattığı. kâğıt Devlet salnamesinin içine ilâve olunmak âdet olan bir yaldızlı levha idi. Bu levha, etrafı çerçe- veli ve ortası eski Divanı» celi, yazıdan ibaretti. Yazı Padişahın cü isünu hikâye eder; bir Türk için anlamak kabil olmıyan son derece istilahlı ve O tumturaklı kelimelerle doludur. Divanı-celi Cenlen yazı ise her babayeğitin ş t şey değildi. Fakat ben derhal işi onlamış- tım. Bir haftadır bu mes'ele dı- an ağiza dolaşıyordu. Salnamede olan bir yanlışlıktan dolayı Abdülhamidin bir gece ,Matbani Amireyi (şim- Devlet Matbaası ) bastırmış attırmış, kapısını mühür- letmiş, memurlarını dağıtmış ol duğunu duymuştuk! Demek mes: ele bu yaldızlı kâğıttan çıkıyor. müş... İşin tehlikeli ve nazik olu- şundan ürkmeğe başladım. Çok belâli bir iş idil Heceliye heceliye Divanı -celiyi paşanın Yeni çıkan divane olacaktım! İçinde yanlış bulamadım. Sordum : — Efendim, yanlış neresinde? — Yanlış, levhanın kitabın #- çine başaşağı konulmasındadır. Simdi sözü uzatmak lâzım değil! Yeniden basılacak, ve sen basa- caksın oğlum! Sonradan öğrendim ki bu yal- dızlı levhalar Matbaai amirede Salnamenin arasına raptolunurken bir hayli ciltlere başaşağı takıl- mışl Bunu gören açıkgöz jurnal- cılar derhal Padişaha takdim «- derek bundan maksat başaşağı gelmenizdir demiştir; o da gaza- ba gelmiş... Bir müthiş irade! Gece yarısı matbaa kapanıyor, adamları dağıtılıyor, kapısı mü- hürleniyor. Evvelâ Salnameleri yakmıya kalkıyorlar; sonra görü- liyor ki iş yaldızlı kâğıtları başa- şağı yapıştırmaktan ibarettir. Bu- nu cesaret edip Padişaha söyli- yemiyorlar, daha doğrusu onun anlıyacağına ihtimal vermiyorlar | Abdülhamidin Salname neşrine karşı çok hassaslığı vardı; Salna- menin başında her sene Kanunu Esasiyi neşrettirirdi; kanunu esasi- nin hatı hümayunda “Veziri mealisemirim Mitat Paşa, kelime- leri basılır ve dağılırdı. Halbuki Kanunu esasi ile meşruliyeti ve zavallı Mitat Pş yı Abdülhamit yirmi beş sene evvel boğup öldürmüştül!, Padişah cülüs eder- ken memleketi meşrutiyetle idare eyliyeceğine dair bir senet vermiş olduğu için, günün birinde senetle karşıma çıkarlar beni muhakemeye çekerler diye korkarmış! Kanunu Esasiyi kaldırmadım, meclisi vü- kelâ kârarıyle muvakkat surette ahkâmınin “icrası tehir olundu diye bilmek için Salna de, Kanunu esasi ve hattı humayunumu her sene bastırır dururdu! Ve bu komedi 1908 de meşrutiyetin ilânına kadar sürüp gitmiştir! Kocâ memleketi bu gibi vehim- lerle, zulümlerle idare eden Ab- dülhamit kendine ait sahifenin | Salnameye başaşağı yapışmış ol- siz yeniden basacaksınız. Doğru | masından ölkelenerek OMatbaai Amireyi tarümar etmiş ve kapat- mıştı. Zavallı Zihni Pş. (*) mer- bum bu işi temizlemeğe memur edilmişti; Zihni Pş. da beni çağır- tıp kâğıdın yenisini bastırıyordu. Bu işin içinden âz belâ ile çık- mak için dedim ki: — Efendim, bunu yeniden kat- tata yazdırmak lâzım. Her hatta- tın kârı değildir. Divanı büma- yundaki hattata yazdırılsın, ben taş üzerine nakleyliyeyim. Pruvası hey'eti muhteremece görülsün, tab'ına müsaade olunsun. Ondan sonra basalım. Ve tab'ı zamanın- da makine yanında sizden me murlar bulunmalıdır, Böylece kabul olundu; yazı Divanı hümayunda yazıldı, “taşa naklettirdim. Pruvasını meclise götürdüm. Her aza birer gece evine gölürüp Divanrceli yazıyı tetkik eyledi ve nihayet pruvanın altını tekmil hey'et azası ayrı ayrı imzaladı; komisyonca mühürlendi, ben de o sayılayı gölürüp mat- banda bastım! Şimdi işin tatlı ve komik tara- Halkın dileği | Seyahate çıkan mektepler Bir okuyucumuz bildiriyor: Geçen bir buçuk ay zarfında Der- bentteki evime göndermiş olduğum bir mektup anlayamadığım herhan bir sebeple Edremide kadar se- yahat etmiş ve mahalli mezkör posta memurlarının çizmiş olduk- ları bir ok İşareti ile dikkat ke- limesini bamilen 12 gün sonra yerine varabilmişti. Mektuplardan, mühim ve ailevi bir hususatı havi mektupların uzun müddet yollarda kalmasına razı olmadığım için bu işaretli zarfları bir arizeye raptederek posla ve telgraf baş müdüriyetine takdim eyledim, Müdür B. tetkik | etti, bize hak verdi: «— İcabına bakarız, dedi. Bu defa İstanbuldan ayın dördünde Edremit tarikile Derbende gön- derdiğim mektup tam 8 günde gitmiştir. Halbuki (ODerbentten o gelen mektuplar postaya verildikten bir gün sonra yerlerine vasıl ol- duğu halde buradan giden mek- tupların bir haftayı mütecaviz bir müddette gitmesi nazan dikkatleri celbedildiği halde ademi dikkate devam edildiğini” ispat etmekte" dir. Binaenaleyh gülünç olduğu kadar ehemmiyetli olan postaları sevk meselesinin intizama sokul ması şayani arzudur. fı burada başlar! Basılıp bittikten sonra bir de ben tetkike oturdum. Ne göre- yim? Satır arasında Padişahın tahta cülüsünü haber veren fıkiadaki (vel'istihkak) kelimesi fvelâistihkak) olmuş! Fakat elif harfinin yerini değiştirişi Oove mananın altüst oluşu divarıceli hattının karışık ve çiçekli oluşundan belli bile değill Hemen imzalı pruvayı çı - kardım baktım. Meclis azasından kimse görmemiş | Doğru komisyona koştum, Zihni Pş. merhumun önüne koydum. Pş. yerinden fırladı fesi başından sıçradı, arkada yere düştü, ve bağırdı: — Aman! Pruva kâğıdı nerede? — İşte efendim! Pruvaya baktıktan sonra, aza- lara dönüp: — Ne buyurulur Beyler? Dedi. Heyet kâmilen donmuş kalmış, hepsi sapsarı kesilmişti. Ben imzalı pruvayı alıp cebi- me yerleştirdim, Burada Jurnal cılık ile meşhur Hüseyin Hâmit Bey dedi ki: — Efendim, imzalı pruva bu- rada hıfız buyurulsun; basılan kâ- gıtları derhal imha eyliyelim. Ben hiddetlenerek ; “* yağma yok! İmzalı pruvayı kimseye ve- remem! , diye bağırmışım! Zihni Paşa gülüyordu ve mahzun mah- zon: “İhsan Beyin hakkı var, diyordu. Meclisçe müzakereden sonra karar verildi, verilen karar derhal icra edildi. Hüseyin Hâmit Beyle İbrahim Efendi memur oldular, benimle beraber matbaaya geldiler, Tab edilmiş olan kâğıtları onların gö- zü önünde birer birer yaktık, bir zabıt tuttular, Sahifede yerini de- #iştiren elifin yerini onların önün- de mekamına iade eyledik!! Tek. mil kâğıtlar yeniden basıldı ve yaldızlandı. Bütün bu işler akşam geç vakitlere kadar sürmüşlü; ettesi bDahriahmere seyaâhai: Ne zaman Hüdeydeye varacağız ? Beyaz istanbulinli müdür bu suale şu ceyabı verdi Deniz bu; denizde gün tayinine imkân olurmu? Adenden Hudeydeye hemen hemen yalnız “ Kahveci ,, va - purları ile gidilir. Araplar bin iki yüz yetmiş yedi sene evvel İranı fethettik - leri zaman, acemlerin islâmiyeti kabul etmek istemiyen bir kısmı Hindistana geçmiş. Bombay civa- rına yerleşen ve kendilerini tica» rete veren yüz ve şu kadar bin kişilik bu “zerdüşti,, lerden ufak bir taife, çok sonraları Adene (galiba ingilizlerin eline geçerek mühim bir transit merkezi ol- duktan sonra) hicret etmiş. Ade- ne hicret eden bu “parsi , ler arasından “ Cowasjee ,, İsminde biri türemiş. Arapların araplaştı- rarak “ Kahveci ,, dedikleri, ve biz türklerin türkleştirerek “Kah- veci,, dediğimiz bu adam, yir- mineli asrın en ulu rütbetine ermiş: milyoner olmuş. Asalet müvezzilerinin kocabaşısı İngil - tere hükümdarı da “sör,, payesi- nin tevcihile, pasinin asaletini kendi sicillerine geçirmiş. İşte “Kahveci, dediğimiz “ Sir Cowasjee,, Yemen, Hadramut, Somal ve Basra körfezi sahile - rinde işliyen bir filotilaya sa - hiptir. Dünyanın en eski tekne- lerinden vücuda gelen bu gemi- lerin en yenisi bile “Büyükada, | vapurundan çok eski, Başlıca taşıdığı mevadı, koyun, insan ve kahveden ibaret olan filotilanın idarehanesinde, “tak- simi amal,, kaidesi son haddini bulmuştur. Hatta zannımca “Tay- lor sistem, ini yazıhanede tatbik eden, daha ilk müessese. Bilet kesenden, yemekli mi diye sordunuz mu, başka birini gösteriyor . O başka birinden, vapurun hareketi gününü öğren- mek istediniz mi, diğer bir me- | mura yolliyor. Diğer memurdan hangi o iskelelere (o uğranacağını anlamak sevdasına kapıldınız mi, dördüncü birisine havale ediyor ve ilâahirihi. “Cowasjee,, Hcaret evinin bü- tön memurları parsi. Parsiler | Hindulaşmış olacak ki gençleri - metikli, ve iktiyarları, altın gümüs gözlüklü kıranta. Birinci smıf müstahdeml masaları yığın yığın evrakti tozlu ve karmakarışık kağıtlı dan görünmez hale gelerek 8 ta Çiçerinin yazıhanesine d senesindeki ) dönmüş. Acentanın beyaz istambul müdüründen vapurun bangi | Hudeydeye varacağını sord Kıranta müdür, altın gözlüğü çerçevesile kaşlarının arasınd yüzüme baktı. Cehren “deniz denizde gün tayinine imkân lur mu?, , içinden de “seyahi hareket ve muvasalât günle öğrenmeğe kalkışacak kadari akıllı adam! , dedi. Hirafe ayıklanmış Zerdüşt dininin ösl saslarından (ikincisi müteki hürmet olduğu için, zannederi “ hayvan oğlu hayvan, demi Kızaktan henüz yeni indiğini dolayı iyi havalarda, saatta mil yapan * Ayamonte, ve” ile Hudeydeye kırk saatta dım . Yemendeki Hudeyde; isk* ve İngilteredeki Plimut #* llmanının statüleri eyni. * ikisi de kapalı liman. Yemehe © gidecek <ccn& hakkında ufak bir fark ile Şimali Amerika cümhuriyel kanunları tatbik olunuyor. F şu: Yemene inmek için doğr! doğruya kükümdarın müss lâzım. Muayyen ve ehemmi bazı hususatta Tehame vali mamın oğlu Muhammet Seri lâmın da müsaâde Verebi vaki. .. Ben, 30 agüitos 19295105118 cuma günü, başında fes, sır” Mısr entarisi değil, veya mütekait geceli, VERİ celiğin üstünde beyaz eket duğu halde vapura şa'n © zat ( pasaport ) memtu efendinin delâletile k. ay9jl dim. Amma vapurda altı Muhammet Seyfülislâmin #5 adesini de bekledim. / Mehmet Ful nin saç ve bıyıkları tabiaten Manisa vilâyetinderi i 50! kuruş dö I Manisa vilâyeti bakteriyolojihanesi için 1150 Hira 45 kuruş men kiymetinde muhtelif alât alınacaktır. / 2 — Bu altun envamı mübeyyin Jiste İzmir ve İstanbul dürlüklerinde mevcuttur. 3 — Münakasa müddeti 7/kânunevvel/929 cumartesi günü de kadardır. abi # 4 — Temlnata müstenit olmıyan teklifat nazarı itibara alına i $— Fazla tafsilâr almak vistiyenlerin vilâyet sıhhat müdürlüğ” Tactatları, katıldı, Zihni Paşa alıp Saraya götürdü. Ve bu çabuk olan emri- vaki karşısında jurnalcılar harekete gelemediler. Zihni Paşa merhum bu vak'ayı daima helecanla yad- edermiş... Birgün ahbabından; bir zata demiş ki: — İhsan Bey bizim imzaları havi olan “velâistihkaklı,, kâğıdı Saraya götürecek adamlardan ol- saydı, biz meelisçe sürülürdük ve kendisi de ihya olurdu!! Çünkü o zaman Sultan Mürat sağdı; “velâ istihkak, kelimesi *ortalığı allak» m per “ gün yeni kâğıtlar Salname ciltlerine bullak etmeğe yi je" Ahme (ii Zihm Pş Abcilibami ye doğru yürekli bir adama idi. Hz sahibi olduğu için günab'en gi sak olarak bilirim ki EĞİ, ye” imüyazı verildikten sonra, © narı olduğundan naşi si alınlık bir hediye banks odama fede etmiş ve © fazla günaha sırtım taha miştir. Zihni Pa, eski devi p wi hayır adamı idi, Meşrutiyet” gs yetname ile iki bin alum İÜ 9 para verese taralından yal «lunmuştur.