Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Cevdetle çılgın bir aşktan sonra “evlendik. Yedi senelik evlilik haya- tımızda sevgimizin güneşini karar- tacak en ufak bir bulut bile gözük- medi. Cevdet iş adamıydı, bürosun- — da çalışan memurlar arasında, güzel r denilecek kadınlar da vardı. Bununla |— beraber kocamı kıskanmak pek ak- kma gelmiyordu. Onun, işlerin İçin- de nasıl bunaldığını biliyordum. Za- | ten biz kadınlar, kocalarımız için, Odışarda bulundukları zamanlar “ça- | lişıyor” der geçeriz. Bu kelimede kör bir ihmal vardır. Fakat bizim hayatımız büsbütün başkaydı. Cev- /| det eve ne kadar yorgun gelirse gel- | sin benimle karşılaşınca gözleri par- Jar ve bana ilk nişanlılık günleri- — Mizdeki gibi çılgınca kur yapmağa başlardı. Kendimi dünyanın en me- sut kadını bilir, sırası düştükçe ar- saadetimi ,kendl alamazdım... Faket heyhat!... Nihayet başıma gelen hâdiseden soura da böyle ko- h nuşabilir miyim artık _f “ AÂh o gece!, U:,kusuz geçen o u- — Bürsuz gece!.. Ne kadar uğraştımsa bir türlü gö- züme üuyku girmiyordu... Komodimin üstündeki saate sık sık bakıyordum. Hâlâ sabah olamıyordu. Yorgunluk- tan göz kapaklarım yanıyordu; son — Gdefa saate baktığım zaman altıya — * geldiğini gördüm. Ondan sonrasını tırlamıyorum. Kendimden geçmiş, uvumak değil, âdeta baygın düş- müştüm.... îşte © zaman rüyamda, apaçık ©- Jarak sarışın bir genç kadın gör- ... Siyahlar giyinmişti. Yalnız yakasında açık mavi bir renk vardı. — Bu bir iş önlüğü idi. Elinde kâğıda benzer bir şeyler tutuyordu. - Genç kız, arasıra mütebessim — gözlerini — kaldırıyor, farkedemediğim bir ha - - yale bakıyordu. N Ah! O gözler!.. O büyüleyici iki lldver: göz!.. ne kadar uy â bllm’.yordum. Üşümüştüm. — Kalbim * göromwordu... —için bilmiyorum.. Her (zlman rüyamdı kadın ve erkek çeh- geleri görürdüm.. Niçin bu gül ren- â yüz bütün günüme hâkim olmuş- | Ertesi gece, sanki randevu vermiş gibi, bu yüz gene rüyama girdi. Şim- di bana daha samimi davranıyordu.. Kötü bir gülüşle: — Beyhude, hepsi beyhude, dedi. Onu, senin aslâ bilemiyeceğin — bir üdretle sevivorum Sakin ve unutulmaz bir sesi var- dı. 'Bu ses beni bir elektrik cereya- - o nina tutulmuş gibi titretti... Gözle - | rinde yanan bin bir renk gibi, sesi- |“nin de garip bir tonu vardı. Bir al- tın şıkırtısını andırıyordu... İşte bu ses, benim hayatımdan sükünumu - çalıp gitti! Artık uyuyamaz olmuş- — tum. Bütün gayretlerime Tağmen, bu hayali, o Beceden sonra bir daha ' göremedim, S-rfettiğim mânevi kuv- vet ve bu hummalı arzu, bende bü- Oyük hir değişiklik yaratmış olacak Oki, çök zaman kocamin endiseli, hat- — tA çüpheli nazarlariyle karşılaşıyor- — dwm. Yuvamızın havası zehirlenmiş ' gibiydi!.. Köcam nihayet bir gün da- Kuruntu Anlatan: Rüveyde Sinanoğlu Yünlçaneye zirdim. Kız elinde bir çok kâğıtlarla, masa başında idi, Beni hafifçe selâmladı. Ve işine de- van? etti. Sonra, bir şey söylemeden durdu- Bumu görünce sordu: Zevcinizi -! bakliyorsunuz e- fendim. Ankara'da olmadı bilmi- uz . Merâl'in bir me- z'vetinden bahsediyor, ve benim 1s- tırabımdan haberi olmuyordu. Bu da, bana karşı olan alâkasının derecesi- ni zöıtermeıe kâfi idi. Merâl kazan- Blr sabah, ©, evden çıkar küçük vallzlmı aldım. İçine az elbi- se fakat çok göz vaşı doldurarak yal- nız başıma ista<vona yollandım. İs- tanbula g' 'sn ilk trene bindim, İhtiyar anamın, babamın otuz se- nedir sükün içinde hayat geçirdikle- ri Yeşilköy'deki evlerine gidiyor- dum. Tıpkı mavi periler tarafından yapılmış gibl duran *" süzel köşkü düşünmek bile ruhuma sükünet ve- riyordu. Oraya varır varmaz, bu ıssız. ve <Myesil villâda, kaybolan gençlik hâtırelarına daldım. Onu ilk sevdi- Bim günleri düşünüyordum. — Deniz, yeşillik, sükünet —ve şefkat benim yorsunuz galiba!... “otim beynime çıkmıstı. Sırtımda soğuk bir ter duv'um, Bakışlarımla , bakışlarına meydan oküyarak: — Elbette b —>, Onun haya- ' a bilmediğim bir şey olamaz ki! âenı:- buraya sizinle konuşmıya gel - Merâ!, gecelerimin azabı olan hâ- reli lâcivert gözlerini hayretle açtı. Sonra bu hayret dağıldı ve kırıldı. Yerine, saadetime aç, bembeyaz diş- lerini gösteren kurnaz bir tebessüm belirdi. — Fakat affedersiniz ama anlıya- madım!., Benimle konuşmıya mı gel- diniz? İkimiz de avakta idik. O kendin- den emin karşımda dimdik duruyor. ben titriyordum. Gözlerime bir per- de egrilmişti. Evde, onun suratına fırlatılacat bin bir şey tasarladığım halde, şimdi bunların birini bile ha- tırlamıyordum. Yalnız, kafamda sar- hoşlufa benzer * haşluk vardı. — Zeki bir kıza benziyorsunuz, de- dim. Bunun için ı!zlnh başlangıca lüzum gö di çI Bir tek kelime ile cevap vereceksi- niz: — Onu seviyor musunuz? Kız yerinden kımıldamadı, Bana, kapris yapan bir çocuğa bakıldığı gibi bakıyordu. SAa gayet sakin: — Ya cevap vermek istemezsem!, Şiddetle bağırdım. an vereceksiniz.. Fakat sonra daha mâkul davranarak, du- daklarımda ince bir istihza ile: — Yoksa beyhude mi? Bu suale daha önce mi cevan verdiniz? dedim. Gözlerini gözlerimden ayırarak o- muz silkti. — Bu hissinizi derhal anlamış- tım. - Bir türlü aşkınımı diyemiyor- dum - Peki ama ondan ne bekliyor- sunuz? Ne umuyorsunuz? Siz akıllı bir kızsınız hem, bunu anlamalısı- n7? Söz buraya gelince, şiddetle dön- dü. Yüzü altüst olmuştu. — Evet, akıllıyım!... Anlamalıyım ki hayatta bütün haklar size veril- miştir. Siz de diğer mesut arkadaşla- Tınız gibi düsşünüyorsunuz değil mi? Zenginlik, konfor, daima kendilerine âşık ve diğer bütün kadınlar için kör olan şefkatli bir koca!.. hep bunlar sizin hakkınızdır. Kim bu sa- adetinize yan bakarsa vay haline... Sizin lüks eıhlulırlnlz. ıaynyelo- riniz, larınız ve için kendini helâk eden'zavallı ada- haddine düşmüş!... Bu büyük kin fırtınasının önüne geçmeğe çalıştım. Fakat ne müm- kün! Artık isyan etmişti. Durmadan sAylüyordu : '— Fakat ben bunlınıı lılç b!rLsini Aönüktü. Elinde hir tomar kâ- ğ ııt vardı. Makinede oturan ve göz- r-ini hulyalı bir şekilde ona duğru dikmiş bakan daktiloya dikte ediyor- dü. Bu, genç ve sarışın bir kızdı! İn- €e mavi yakalı siyah bir gömlek giy- — mişti. Bana, aslâ tarif edemiyeceğim bir şeyler oldu. İçimde birden, ateş- ten bir çiret mıklandı. Gözle- rim! kapadım. Bu anda kocam dön- dü ve ellerini uaztarak bana doğru 'zeldi. Güldü. Ben de ona güldüm. — Ol, Hns geldin Muallâ!.. Nasıl v LolAd hür'e Akşam ev'îe izahat veriyordu: — Yeni stenoğrafım... Zavallı, ök- #üz bir kızcağız!.. Arkadaşım Nihat - tarafından tavsiye edildi. Tabü, ol- — Mmaz diyemedim. — Fahramanca: — Güzel kız doğrusu! dedim. Adı -— Merâl Demren! Yirmi iki ya- ında... O günden sonra Merâl düşüncele- Timin sabit hayali olmuştu. O, yirmi —İki yaşında, ben otuz iki. O güzel, |ben değilim. Herkes tarafından ba- na, zarif, kibar denliimisti. fakat as- la güzel denilmemişsti. O sarışın bir bal gibi! Bense esmerdim. O her arı ohun yanında, ben uzaktayım. O, kadar mânah :ü]ümsemesm! blldiil halde ben durgundum... Hayır.. ha- , Muhakkak bu tehlikenin önüne emek idim., Yedi sönelik evlilik hayatımızda, “kocamın, Merâl'in saçları gibi ıi:;;l ll almıya Mu.kndılımın ıuıumık ğ geçirmişti. Günün — bazı “aatlerinde denizin aldığı renk, Me- râl'in gözlerine benzediği halde bile artık onu düşünmiyordum. Bir sahbah, tın'; .asallarda oldu- Zu gibi, altın yaldızlı denizin üzerin- de küçük ve beyaz bir kotra belirdi. Sanki bana ondan, yuvamdan, saa- detimden habher getiriyordu. Koşarak iskeleye indim. İçinden uzun boylu, siyah saçları rüzgârdan dağılmış bir adam çıktı. Hir bir şey söylemeden yanıma geldi. Beni sardı. Z sön- ra sahil boyun”a vilrilveordu. — Nasılsın Muallâ!,, dive sordu. * — Sıhhatimi sormak için epeyce geç kadın galiba!,.. dedim. Faket sesim, bütün arzuma Trağ- Yu... neşeliydi. Kolumu sıktı. — Seni bir dakika bile unutma- dım. Cakat selip almak için mah- sus biraz bekledim. — Niçin? — Çünkü sana küçük bir ders vermek istemiştim. Bunu da kendin seçtin ya!.. İşte seni bu 1ıssız yerde on bir gün bensiz bıraktım. — Hayır daha fazla! — Sana öyle geliyor, bana da öy- le uzun geldi ama, hakikatte on bir gündür. — Ya dönmek istemezsem! — Zannetmiyorum. Hattâ uma- rım ki bütün kuruntuların artık geçmiştir. — Hangi kuruntudan bahsediyor- sun Cevdet! — Haydi haydi... anlamadığımı mı sanıyorsun? Hep o zavallı Merâl'den bahsederken sararıyordun, — Fakat.... — Ben yokken yazıhanede geçen şeylerden de haherim var; oradaki - ler bana her şeyi anlattılar.. Cezalı bir çocuk gibi utanmış su- suyordum, Halbuki o, biraz daha ne- şelen — k devam ediyordu. — Bana karşı olan askının, bu ye- ni safhasını tetkik etmek istedim. Belki biraz zalim davrandım. 'Titriyen sesi kulaklarımda uğul- duvordu. — Istırap cektiğini gördükçe Ü- zülüyordum. Fakat her şeyi kendili- ğinden anlamanı istedim. Fazla has- sasiyetinden doğan bu kuruntular- dan silkinmeni bekledim. Kolümu daha sıkı tutarak: — Artık o kızcağızı düşünme! de- di. Şimdi daha tvi bir yer buldu. Bu- na ben de yardım ettim. Gürlükle: — Bunu benim icin mfi yaptın Cevdet! dive mırıldandım. —- Fvet Muatlâ! Köske doğru vyürüyorduk.. Sîmd'_ viükselen oifnes'n altında, deniz. al- tm bir mayi gihi Dirildiyordu. Fakat. galiha benim gö: parlıvordu ki, © csamın, Aşık düdatlarının müukave- met edilmez mraklı&ımı duydum... diniz mi? İ nedir bil: dudaklarınıza sundu- i ürünü eee K Gama DEZ Grm eni pamuk ürünü dım., 3 benlm susuzluğum!.. Adana, 29 a. ı — Adana yeni mah- İşte bun! ve sevm başlan - ni asla Wlm kadar bilemiyeceksi- | mıştır. Tıcıreı v:u.ım fiyatları niz def.s Birden bmnn kuvveti —tükenmiş gibi kendini koltuğa attı ve hıçkır- miya başladı. Dağınık saçlarının ara- sından mavi yakasını görüyordum. İçimde hie de'acımak hissl yoktu. Buz gibi idim. Yalmızbeynimin için- €- kıpkızıl, alev gibi bir sevler ya- nıyordu. Ayaklarımın ucuna — basa- -Aa> oradan uzaklaştım ve kaçtım. Uzun müddet serseri serseri so - baoklarda dolastım. Caddeler bana bomboş göründü. Vitrinler artık eski razibesini kaybetmisti. Yağmur yağı- yordu.. Sırsıklam olmusştum. Fakat gene de eve İ3nmc': İstemivordum Sanki bende bir şeyler ölmüştü., De- mek, böyle sokaklarda asla bulamıyacağı huz.cu aramak için koşan bu zavallı kadına imreniyor- lardı. Halbuki bütün ve asil zengin- liği aşkı olan bu kadının sevgisini elinden aldıktan sonra, o deniz göz- lü çocuk bakışlı. gti dudaklı kız onu SAA itham ediyordu? kü Nihaiyet geç vr"it eve dönebil- dim. Pencereleri kanart-a düsünü - yordum: — Kim bilir benim için bundan sonra nası! bir hayat baslıyacak? Artık xü'keml , !.Izerıng titredi - *m düum. Kim bilir kıIben bendııı ne ka- tesbit etmiş olduğundan bu hafta i - çinde büyük mikyasta satışlar ola - cağı ümit edilmektedir. Yüzme birincilikleri Adana, 29 a.a. — Adana'da yapı- lacak Türkiye yüzme birinciliklerine iştirak edeck olan Ankara ve Hatay takımları şehrimize — gelmişlerdir. Müsabakalar icin son hazırlıklar ya- pılmaktadır VF L R DAT NDT PE AAA / Milli havacılığımız, Türk mil- letinin kıymetli ilgisiyle her gün daha serpilmekte, daha gelişmektedir. Fakat... ufuk- ları aydınlık bir dünyaya ka- vuşuncıya kadar çalışmaları- mızı, insan enerjisinin katla- nabildiği ölçüde sıklaştırmak, kuvvetimizi bir noktaya yığa- rak bükülmez kanatlı bir mil- let olabilmek hedefine uçar gibi koşmak zorundayız. DİLSİZ SAHİT rı saçlara tesadüf ği günkü kadar, bana azap ver: diğin! hiç hatırlamıyorum. Tıpkı ba- | Yazan eceğimiz bir akşam neşeyle & girerek tuvaletimin güzelli- [( nden ve bana çok yakıstığından hsettiği ve benim için aldığı be- bir gardenyayı saçlarımın ara - ye;l'anmiği günkü verdiği sa- gibi — Ah! Bütün gün aklımda ve icimde beni öldürecek kadar azap veren bu im vardı. Ben bu ismi ağzıma almı- cesaret edemiyordum. Halbuki vdet, ondan bahsettikçe kalbim arak, gözlerini kararak bütün ve kuüvvetli bir karakteri vardı. 7 gün dayanr" varak sordum: — Nlzanlı mi? — Hayır. diye c-vap verdi. O, bir- Jİnsanlarla düşüp kalkan kızlar- n değildir. 'Titri: rek koc n gözlerine ba- or, sonra gözlerimi kapıyarak o- Mti sevdiğimi — düşünü- dum. Fakat araya küçük Merâl AGATHA CHRİSTİE Çeviren : C, B. Tefrika No: 10 *“Bu iş böyle halledilemez. Kendimiz gideceğiz, azizim," “Market Basing'e mi demek istiyor- sun?" “Ta kendisi. Neden gitmiyelim? Bu- Yeşil köşke gidiyoruz Puaro paltosunun içinde ne oldu bil- mem ama ben daha Londra'dan çıkma- dan piştim. Sicak bir yaz günü açık o. gezintisi yapılacak bir gün. Diz örtüsü- ne lüzum yok. Hafif bir pardösü, ipek- M bir böyun atkısı...,, “Kuzüm, şimal kutbuna — gitmiyor- sBun” diye lt az ettim. Puaro hâkimane: *“İnsan soğuk almamağa meli,,, dedi. dikkat et- Yol bir buçuk saat kadar sürdü ve Market Basing'e vardığımız zaman sa- at om ikiye geliyordu. “Yol biraz sapa olduğu için bu yerde eskiden kalma bir sükünet ve vakar vardı. Yegâne yeniş sokağı ve meydanı insana “ben 2skiden mühim bir yerdim ve şimdi de aklı ba- ? BİBLİYOGRAFYA wl'ıı'lllllllllllllllllllllllllll' İdare hukuku — Birinci cild — LLELİdi Yazan: Sıddık Sami Onar İstanbul üniversitesi idare hu- kukuk ordinaryüs profesörü, Satan: İstanbul Üniyersite Ki - tabevi Ankara caddesi - İstan- bul. Değerli hukukçu Ord. Prof. Sıddık Sami Onar, İstanbul hukuk fakülte - sinde verdiği dersleri biraz daha ge- mekle kalacağız. Çünki sayın profe- sörün salâhiyetli kaleminden — çıkan esere fikir adamlarımız lâyık olduğu alâkayı fazlasiyle göstereceklerdir. İ- dare hukukunun birinci cildi İstanbul- da Üniversite Kitabevinde 650 kuru- şa satılmaktadır. Taşra için posta pa- rası 50 küruştur. İ Muhasebede kıymet hareketleri, telâkkileri ve maliyet (x) ) Memleketimizde cumhuriyet devriy- le birlikte iktısadi ve sınai bir kal- nişleterek bu yıl hukuk küt 5i ge kıymetli bir eser kazandırmıştır. Sayın âlim bu yıl “İdare Hukuku,, nun 1250 sayfayı bulan birinci cildi- ni neşretmiştir. Bunu diğer ciltler ta- kibedecektir. İdare hukukunun birin- ci sildinde “İdare Hükukunun umu- mi nazariyeleri ve esasları, 367 say- fada tetkik edildikten sonra birinci kitap olarak “İdari Teşkilât,, 860 say- fada izah olunmaktadır. Bundan son- raki ciltlerde neşredilecek kışım profesör “ön sözünde diyor ki “ikin- ci kitapta idare dinamik olarak tet- kik olunmuş ve idari fonksiyonlar ya- ni İdarenin gerek umumi — İntizamını temin ve gerekse ferdi faaliyetleri mürakabe, himaye maksadiyle — icra ettikleri faaliyetlerle fert yerine ka- im olarak bizzat bir müteşebbis gibi yaptığı faaliyetler mütalca edilmiş- tir. Üçüncü kitap bunun bir müten mimi olarak idari mukavelelere, dö: düncü kitap idari ihtilâflarla idari kazaya tahsis edilmiştir.,, Sayın profesör ön sözünde idare hukukunun doğuşuna ve inkişafına kısaca temastan sonra bütün dünlada devletle fert arasındaki münasebet - lerin genişlediğini ferdin deyletten yulnıı nizam ve adalet değil bir' çok müsbet faaliyetler be klediğini böyle- ce idare hukukunun artan ehemmiye- tini izah ediyor ve idari faaliyetin kaidelerini medeni hukuk ve - ticaret hukuku kaideleri içinde toplanan ve idari ihtilâfları medeni hukuk kalde- leriyle halletmenin tecrübesinin mu- vaffakiyetsizliğinden bahisle müstakil ve bilhassa nazariyelerle takviye e- dilmiş bir idare hukukunun — kuruluş safhalarını anlatıyor. B Sıddık Sami Onar, eserinin bir tetkik ve araştırma kitabı olduğunu, talebe için hazırladığı notların 1938- 84 - 35 yıllarında iki cilt halinde bir kaç dafa basıldığını ve fakat üniver- site talebesiyle idare hukuku saha - sında etüdler yapacakların aradıkla- rımı bulabilmeleri için imkân nisbe. tinde mufassal bir idare hukukü ha- zırlamak istediğini ve buna büyük ihtiyaç olduğunu söylüyor. Sayın profesör, kitabın hazırlanma- sında idare hukukunun milli ve ma- halli mahiyetin gözönünde tutuldu « ğunu idare hukukunun umumi naza- riyelerininm Türkiye'nin içtimal ve hu- kukf bünyesi üzerindeki tesirlerini belirtmeğe çalıştığını bilhasas tebarüz ettirmiştir. Kıymetli eserin lchıe aldığı bahis- ler şunlardır: Umumi methal; idare hukukunun umumi nazariyeleri ve esasları : 1 — Devletin vazifeleri ve faaliyet sahası, 2 — Devletin hukuki fonksiyonları ve tasarrufları, 8 — İdare fonksiyonunun tâbi ol- düğu hukuki rejimler, 4 — İdare hukukunun mevsu ve ta. rifi, doğuş ve inkişafı huzük âlemin- deki yeri, $8 — İdare hukukunun kaynak'arı. 6 — İdare hukukunun nakük kal - deleri karşısında vaziyeti, T — Ferdin idare karşısındaki va- ziyeti. Birinci kitap: İdart teşkilât: 1 — İdart teşkilâta hâkim olan na- zariyeler ve esaslar, 2 — Türkiye idari teşkilâtının bün. yesi (Osmanlı imparatorluğu, devle - tin idari teşkilâtı, mahalli — idareler- den vilâyet, köy, belediye — iktisadi devlet teşekkülleri.) 8 — İdari teşkilâtın şahst vasttaları 4 — İdari teşkilâtın ayni vasıtaları 5 — İdari teşkilâtın mali vasıtaları Methal kısmında hukukun büyük meselelerini ve birinci kitapta — idari teşkilâtının bütün teferrüatını — içine alan 1250 sayfalık bir eserin hakiki değerini tebarüz ettirmek silsile has linde yazılarla mümkündür. Ancak burada eserin herkes için kolaylıkla anlaşır akıcı bir üslüpla — yazıldığını bazı metinler nakledilmek ve her kı- sımda müracaat edilecek yerler göüs- terilmek suretiyle hakikaten — zengin bir bilgi mecmuası halinde hazırlan - dığını söylemek lâzımdır. Ord. Prof. B. Sıddık Sami Onar, hukuk kütüpa- nemize idare hukukunun ilk tetkik e- serini vermiştir. Devlet kadrosunun içinde veya dışında olsun, her —kül. tür sahibi için büyük değeri olan bu eserin basıldığını yalnız haber ver - vaplarını çıkandı, bıyıklarını düzeltti ve hazır olduğunu ızhar etti. Nasılsa tlk sualimiz “pek müteessi - fim ama ben de burada — yabancıyım,, cevabiyle karşılanmadı. Zaten Matçet Basing'de herhangi bir yabancıya rast- benzemiyorduk. — Puaro — ile (bilhassa Puaro) nazarı dikkati celhet- tâğimizi —derhal hissettim. —Ananelerine sadık bir eski ingiliz sehrinin havasına uymaz bir hallmiz vandı. “Yeşil Köşk mü?” İri yapılı bir adam | bizi alâka e süzdü. “Şu yokuşu dos- doğru çıkın hemen bulursunuz. Ev so- tunuza düşer, Kapının üstünde isim yoktur ama bankadan Bonta ilk büyük kınma başl ır, Gittikçe hacmini artırmakta olan bu milli idare ve muhasebe teşi mevzuu da teşebbüslün lar için ihmal edilemiy k bir ıımhnet almıştır.. Bütün dünyaca kabul edilen ilmi esaslar dairesinde çalışmak mecburiyetinde bulunan ik- tısadi ve sınai müesseselerimiz, — bir taraftan idare ve muhasebe usulleri- ni tesis ve idareye çalışırlarken di- ğer taraftan da yeni cereyunlar ve telâkkileri takip ve bu yenilikleri tat- bik etmek zorundadırlar, İtiraf et- mek — icabeder ki —memleketimizde iktısadi ve sınai müesseselerin İdare verbilhassa muhasebesi ile doğrudan | doğruya ilgili ilmi eserler çok mah- duttur. Hattâ yok denilebilecek ka- dar azdır, Bügünlerde Ankara'da inlişar e- den bir kitap memleketimizin yeni e- | konomik hayatının icaplarına ve za- | ruretlerine cevap vermeğe çalışmakta İ ve mühasebede kıiymet hareks | telakkilerini ve maliyet N—ı.nm’ tetkik ederek mühim bir boşluğu dol- durmaktadır. Türkiye Şeker Fabrika- ları şirketi umumi kâtibi Baha Ka- raova'nın uzün senelerde elde ettiğzi tecrübe ve çalışmalarının olan bu seser, kiymet hareketlerini, maliyet teşekkülünü ve — unsurlarını | tamamiyle ilmi metodlarla ele alarak Va bu sahada tereddütlerini izale etmek istiyenler için müracant edilecek kıy- | | metli bir rehber halindedir. Kitap ele aldığı mevzuları yeni bir inceleme ve düşünme süzgecinden ge- | çirmektedir. Eserden — yalnız hesap | tutanların değ minlını%ımhn m l fade ede ıılıcoklerdııv dar idare ve fen adamları da muha. sebede kıymet hareketleri telakkileri ve maliyeti bu sahada kendilerine iyi bir arkadaş sayabileceklerdir. Sanayiciler ka- Eseri değerlendiren bir cephe de hukuk, iktısat ve muhasebenin birbi- rine kaynaştığı ve birbirinden fayda- | landığı noktalar üzerinde durmusıdır. Müellifin memleketimizde işletme e- konomisi literatüründe ilk döfa tet- kik edilen yeni bir takım mevzuları da ele aldığı görülmektedir. Bu arada kıiymetlerin doğuş ve hareket yerle- rini, ve kıymet hareketlerinin tahlil- lerini hukuki - esaslarla telif ederek izah şekli, maliyet unsurlarını — ayır- mada ileri sürdüğü fikirlerdeki husu- siyet, maliyetlerde amortisman ve faiz unsurlarının — incelenmesi, — bilhassa kayde şayandır. Kitabm diğer bir hu- sisiyeti de, 80 küsur sayfasımı “stan- dard maliyet” bahsine | İ modern işletme ekonomi him mevzunna da i yer vermiş olmâsıdır, Muhasebede kiymet telükkisi - kıy- metlerin hareket saha ve esasları - muhasebe esasları - muhasehe defter- leri - duran kıymetlerin hesaplanma- sı - hareket halinde kıymetler muha- sebesi - oluş halinde krymetlerin ma- liyeti « Standard maliyet nsulleri - muhasebede sistem mevzularını ihtiva eden bu eser, Ankara'da Akba kitabe- vi vasrtasiyle satışa çıkarılmış bulun- maktadır. Eseri okuyucularımıza tav- sive ederken değerli müellifini tebrik ederiz. PLR N A . Gi , (*) Akba Kitabevi - Ankara Resim ve Cemiyet Yazan: Prof. Hilmi Ziya Ülker Basan: Üniversite Kitabevi - İstanbul. Metin: 60 sayfa. Re- sim:; 32. Yukardaki adla neşrettiği eserde Profesör Hilmi Ziya Ülken, sanatın ve bunun içinde resmin doğuş ve ilerleyişini ilmi bir bakışla yirmi beş sayfa içinde tahlil ettikten sonra gene aynı hacimde yazılarla mem - leketimizde resmin cemiyet hayatını nasıl takihettiğini ve etmesi lâzım geldiğini izah eylemektedir. Muharrir, Türk resminin son te- mayülleri Üzerinde genişçe durduk- tan sonra şu hükümlere varıyor: “Büyük şehrin buhranından ve dert- lerinden yavaş yavaş bozkırlara doğ- ru açılmalıyız." - “Sahte —memleket sanatı yerine onu içinden kavrama- h, orada Erciyaştan ve boyalı orak- tarihe karıştı; saklanıp gözetlemeyi de âdi meslektaşlarım yapıyor. Erkül P- aro'ların, azizim, oturup — düşünmeleri kâfidir.,, “Bu da ndçin bu sıcak havada, bu sıcak sokakta yürüdüğümüzü izah edi- yor.,, “Bu cevap gayet güzel, Hastings. Kitk yalda bir kere beni mat ettim., Yeşil Köşkü, hakikaten kolayca bul- duk. Yalnız beklenmedik bir seyle kar- sılaştık: bu bir “satılık veya — kiralık ev,, yaftasıydı. Yaftaya bakarken —nazarı dikkalimi bir köpekin havlaması celbetti. Çitin arkalarından Kköpek kolayca ev odur., 've tekmar etti: “Hemen bu - | görünüyordu. Bu sık tüylü bir “terler” lursunuz.” âdi. Bacaklarını ayırmış havlıyordu. Bu- Biz yokuşu ba- |nu aldığı kıyordu. bizi dostça karşıladığını anladık. “Aman ANâh,, diye sikâyet ettim, *“Ben ist köpeğim değil mi? Havla - Pua.m düşüncet düsşünceli: “Halbuki esvaplarımı bir ingiliz ter. zisinde yaptırdım.,, dedi. *“Esvap her şeyi halletmez., dedim “Sende sayanı dikkat bir sahsiyetin Mmkâr , Puara, Bu- mama ., aldırmayın. Bu benim hem eğ- Jazım. Bugün de içim ptek sıkıklı, Yapa- cak bir gey bulmak ne mutlu. Bize mi geldiniz? İnşallâh öyledir. Burası pek sılkaıntılı. — Bimaz laflanmak pek hoşuma gidecek.” der gibi bir hali vardı. *Halo.,, dedim ve eltmi uzattım. Çitin arasından başını uzatarak şüp- dir, mahsulü | Almanlara göre Portekizle İspanya arasındaki tesanüt bozulamaz . Berlin, 29 w.a, — Amerikan hari- ciye naziırı Mister Cordell Hull de- meçte bulunarak nazilerin Portekiz hükümeti üzerinde yaptığı baskıya karşıkoyabilmesini temin maksadile Amerikanın bir takım tedbirler ala- cağını söylemiştir. Amerika bu hu- susta teşebbüste bulunmak için Por- tekizle yapılmakta olan ticaret mü- Zakerelerinin bir anlaşma ile neti- celenmesini beîâemek!rdır Berlin siyast mahfilleri Amerika hariciye nazırının bu sözlerini sinir ve propaganda harbinin mutad ma- nevralarından biri olarak telâkki e- diyorlar. Amerika hükümeti bu bü- yük halk kütlelerinden hakikati sak- lamak için sık sık bu gibi manevra- Yara başvuürmaktadır. Portekiz görüşü Amerikan görüşüne uymıyor Selâhiyetli alman — mahfillerinin beliritiğe göre Novidades adındaki Portekiz gazetesinin son — günlerde neşretliği bir makale Amerika dev- let adamlarının sözlerine bir cevap teşkil etmektedir. Brezilyanın harbe gi yısiyle Vaşingtonda — söyle sözleri tahlil eden bu gazete Porte- kiz görüşünün Amerikan görüşüne asla uymadığını tebarüz ettirmekte- Novidades'e göre siyasi mahiyette birçok hadiseler Portekizle Brezil. yanın yollarını ayırmış bulunmakta- dır. Bu yolların her noktada telâki r!melt*rl mümkün değildir. İki mem- leketi Atlantik Okyanusu ayırdığı gibi diğer baxı amiller ve dostluklar da Brezilyanın kararı üzerinde tesir iera etmiştir, Alman siyası mahfilleri ayni Por- || tekiz gazetesinin tebarrüz ettirdiği başka bir noktuya da işaret etmekte- dir. Novidades gazetresi bir yazısın- da şöyle demiştir: “Portekizin menfaatlerini Avru- panın yeniden kurulması için çalı - şanların menfaatlerinden — ayırmak mümkün olmadığı gibi —Portekizle İspanya arasındaki — tesanüdü ihlâl etmek de imkânsızdır., M. Ruzvelt haftada bir gün ef yemezsek 30 - 40 gemi fasarruf ederiz diyor M 29 a.a, — Mister Rüz- vert KRKMrars ” Yözarst bnüna, rak Amerikada haftada bir gün et yememek usulü kabul edildiği tak- dirde Ayustralya, Yeni Zelanda ve Arjantinden et getiren gemilerden 30-40 gemiyi başka nakliyata tahsis etmek imkânı hasıl olacağını söyle- miştir. Bununla beraber, Mister Ruzvelt, bu hususta henüz hiç bir karar verilmediğini ilâve etmiştir. Enflasyonu önlemek maksadile alı nan tedbirlerden bahseden devlet re- isi, zıraat mahsulleni fiyatları ile zı- raat islerinde çalışan işçilerin günde- liklerini tesbit ederken hiç değişmi- yecek fiyatlar ve ücretler tesebitin- den ietinap edileceğini belirtmiş ve bu İşlerde umumi hayat pahalılığı- nın daima itibara alınacağını tasrih etmiştir. Mister Ruzvelt'in, paranın ve eş- ya !lyatlurınm istikrarını temin için proğram hakkında mille- Alfyon büyük_ bayramı kutlamağa hazırlanıyor (Başı 1 inci sayfada) İstiklâl ve hüriyetimize kasteden ve vatanın bağrına sokulmak cüre- tinde bulunan düşman, 1922 yılının 30 -Ağustosunda son ve kati darbeyi yemiş ve artık Türk topraklarından kaçmaktan başka çare kalmadığını son Ve kati şekilde anlamıştır. 26 Ağustosta başlıyan büyük — taarruz, kan ve ateş içinde dört gün dört gece devam etmişti Afyon, işte bu büyük güne hazır- lanıyor. Bütün şehir bayraklarla ve aziz hâtıralarla süslenmiştir. Yirmi yıl önce bugün hayata dönmüş olan Afyon, büyük bayramına hazırlans dığı bu gece, işık deryası içindedir.. Şehrin merkezinde, düşmana vus rulan son darbeyi temsil eden tunç heykel, bugün her zamankinden çok müânalı ve haşmetli görünüyor. Şehir, yarınki töreni takibetmek için gelen resmi heyetler ve ziyarete çilerle bir kat daha kalabalıklaş- mıştır. Yarın sabah buradan kalkacak Oş lan husüsi bir trenle Silkisaray tasyonuna gidilecek ve oradan otı büslerle meçhul asker âbidesine vaş rılacaktır. 'Tören tam saat 11.30 da meçhul asker âbidesi önünde olacaktır. Abi- deye konmak üzere Afyon'a başta Büyük Millet Meclisi, Başvekâlet, Vekâletler, Ordu, Cumhuriyet Halk Partisi- olduğu halde resmi ve husus si birçok müesseseler çe- lenkler gönderilmiştir. Yarın, Meçhul Asker Abidesi Ö- nünde hitabeler söylğnecek ve aziz şehitlerimizin hâtıraları anılacaktır. ŞA <2 e > İngiliz uçaklarının Birmanya'ya akınları Yeni Delhi, 29 aa. — İngiliz havâ kuvvetlerinin tebliği : İngiliz uçakları dün merkez Bir- manya'da İrravadi'nin doğu kıyısında Magve hava meydanına hücum etmiş- lerdir. Yerde bulunan bir miktar av ve bomba uçağı bombalanmıştır. Bom- baların düşman av uçakları arasında patladığı görülmüştür. Uçaklarımızın hepsi salimen üslerine dönmüştür. İşgal altındaki demir yollarında yolcu nakliyatı Londra, 29 a.a., — Tass ajansının laldığı bir telgrafa göre alman işgal makamları, Dieppe - Havre - Ami- ens - Rouen ve Saint Orio ögne demiryollarında yolcu trenleri- nin işlemesini yasak etmiştir. Saint Nazaire - Brest hattına yolcu nakli- yatı üzerine de sıkı tahditler konul« müuştur. CEMİYET:HAY Slaş Toplantıya çağrı Kızrlay Umumi Merkezinden : Umumi! Merkezimiz 1 eylül 1942 se- h günü saat 10.30 da Yenişehirdeki binasında toplanacağından sayın Aya- nın teşrifleri rica olunur, (2015) TEŞEKKÜR Kiıymetli zevcim ve babamız Tahâr Lütfi Tokay'ın vefatı münasebetiyle mer- humun cenaze merasiminde — bulunarak bizzat gelerek, telgraf veya mektüp gön- dererek taziyetlerini bildirmek- lütfünü gösteren akraba ve dostlarımıza — sonsuz te izahat vermeden önce k bu hususta bir. mesaj Mmes[ muhtemeldir. çıdan başka dünyalar olduğunu gös- termeliyiz.” Profesör Hilmi Ziya Ülken; “Not” başlığı altında on İki sayfalık bir kı- sında Michel Angelo, David, Dau- mıer, Brueghel, Jams Ensor, Goya, Lautree, Nazmi Ziya üzerinde ufak tahliller yaptıktan sonra bazı Türk mütefekkirlerinin son resimlerimiz hakkındaki mütalâalarını nakledi- yor. Resim ve cemiyet adlı esere ya- bancı sanatkârlara ait sekiz ve ken- di sanatkârlarımıza ait yirmi dört resim karton üzerine tek renkle ba- sılarak iİlâve edilmiştir. Kitabın fi- yatı 85 kuruştur. düm. “Ey, Puano?” dedim, Yüzünde acalp, anlıyamadığım — bir ifade vardı. Buna kasden izhar edilmi- yen bir heyecan demek doğru olacak, “Köpeğin topunun vakası, " diye mı- Tıldandı, *hiç olmazsa köpek burada.' Yeni ahbabımız. “Vuff.” dedi. Sonra yere oturdu, esniyenek bize baktı. “E, sonra?” diye sondum. Köpek de aynı suaki sorar gibi —bir hal almışta. “Yapılacak başka şey yok.” dedim. Geni döndük. Köpek arkamızdan 1& - tikrahla hayladı. Gebler'le Sterçer'in yazıhaneleri şeh- Tün meydamındaydı. Loş bir odaya gir - dik, Bizi fersiz gözlü bir genç kadın karşıladı. Puamo nazikâne sedltm verdi. Genç kadın telefonda konuşarak, “Ben bir şey söylemem. — Fiyatların ne olacağını bülmiyorum. Efendim. Su. heyle kokladı, sonra hafifçe kuyruğunu | yu var zannediyorum ama emin deği - sallıyarak kesik kesik havladı. Hm... Çok müteecesifim... Hayır. burada “Adam akıllı tanışmadığımız — tçin | dekil. Bir sev göyliyemem... Evet, keti- fazla samimi olamıyacağım ama lâzım disine söylerim... 8185 mi? İyi anlıya - MMM madım A., 8885.. 30.. Evet? 5138.. Sıze “Tatlı herif,, dedim. Ce gç adtadan — sonma telefon — etmesimi söyle- Köpek nazikâneş mim... A, pamdon, —adtıdam seyel.. CÇok “Yurt” dedi. KTRRE NM ç L“ ederim.." Yarenttği beratap — arkladlasımıan Çöcan eat —— " * b j dirsa v0 ** 53 İN ALNY | gi ) Merhumun zevcesi, damadı ve çocukları BÜT L ŞŞ ŞA Tunçtan vücutlariyle yaz kış kımplıımuzclı birer gök adamı olmasını öğrenen yiğit delikanlılardan — tutunuz bütün serveti olan bir tek al- tınını ölüm döşeğinde: milli havacılığımız yoluna vasiyet eden ak saçlı nineye kadar Türk vatanınm bütün fertleri Türk Hava Kurumunun gaye- lerine i vatan cıdır. î Ev aranıyor Fikri Tuzer ailesi tarafından ki- ralık, asgari dört beş odalı bir ev veya apartıman dairesi aranıyor. Böyle boş bir yer bilen veya kira- ya vermek istiyan mal sahipleri - Z STRAEAAAAA AA MA AK LA CU A UA AMA M —( 30 / Ağustos / 1942 ) — 8.30 program 1845 oyun hava B—E_ marşlar (PL) | ları 840 ajana 1900 ziraat Sa, 8.55 marşlar (Pl.) | 1915 marşlar 12.30 program 19.30 ajans 12.33 müzik (P1.) 19.45 serbest 10 D. 19553 türküler 12,45 ajang 13.00 Zeybek oyun- darı, pehlivan ha- Şölari; 21.00 evin saanti 13.30 salon orkes- BLAS örun bevasl trasa, — (Viyolonist ZidE #4 yarelamı Necip Aşkın). neticeleri 1800 peogram 2800 müzük (Pia 2408 radiyo —dana | 22.30 ajama l— OKA5 ppagrama