Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İ ü | k yer Dil Kurultayında İH Balfacıoğlu'nun çesitli - İfirazlara verdiği cevaplar Dördüncü Dil Kurultayında Profesör İsmail Hakkı Bal - tacıoğlu'nun verdiği değerli söylevi aşağıya koyuyoruz : Felsefe terimlerini — inceliyen bütün komisyonlarda çalıştım. Bir takım itirazlarla karşılaştık. Bu itirazları ve onlara verdiğimiz ce- vapları burada, müsaadenizle, söy- lemek istiyorum. Ne zaman -belli felsefi kavram- lara Türkçe karşılık bulmak iste- ikse “beynelmilel olan terimi a- Talım”" dediler. Bu beynelmilel sö- zünü iyice anlıyamadığım için sor- dum: — Terimde beynelmilel ne de - mektir? Cevap verdiler : — Büyük milletlerin felsefe âfl- Terinde ortaklama olan terimler. Ben Türk milletinden daha bü- yük millet tanımadığım için sör - dum : — Büyük milletler dir? Cevap verdiler: — Fransız, Alman, İngiliz mil- letleri. Almancayı iyi bilen ve felsefe kültürü taşıyan bir arkadaşımız günün birinde elinde büyük bir felsefe lügatiyle geldi ve bize.an- lattı ki almanlar felsefe terimle- rini almanlaştırmak işinde çok ileri gitmişlerdir. Alman başarısından ilham ala- rak düşündüm: — Greko-Lâtin geleneğl dışin- da kalan milletlerde, hele Ural- Altay dil ailesine giren milletler- de durum nasıldır. acaba? Bu dillerde bilgin yoktur. Hâ- mit Zübeyr'e baş vurdum, sordum. O bana birçok bilgi verdi. Gör- düm ki Macarlar, Finler bu' işte gok İleri gitmişler. Bizim “beynel- milel” sandığımız birçok felsefe, sosyoloji, pedagoji ve estetik te- rimlerinin mill! dillerinde karşı- lığını yapmışlardır. hangileri- Lügat - Filoloji Komisyonu toplantı halinde rağmen değişmiyen dışlık ve ob- jektif varlıklardır. İnceleme yapıl- sın, bakalım “beynelmilel” dedik- leri terimlerde vap mı, yok mu? İdeal dil, bütün kelimeleri ka- tıksızca kendinden olandır. Öyle ise Türk Dil Kurumu'nun bütün kavramların öz Türkçe karşılığı- ni bulmak ve yapmak İstemesi doğrudur. Ancak bu, her dil için bir ideal, her an biraz daha yak- laşılması gerekli olan bir ideal- ,dir. Türkçe karşılığı bulunamıyan ve yapılamıyanların yerine mu- vakkat bir zaman için yabancıla- rınt Türkçeleştirerek koymak ge- rektir. Kurumun bu prensipi de doğrudur. Karşılaştığımız itirazlardan biri de su: bu — değişmezlik — Yapılan terimlerde bir kım eksiklikler var! Fakat efendim, iki şeyi birbi- rinden ayırmak gerek: Terim dili, halk dili. Halk dili maşeri vicdan dentlen sırlı kaynaktan kendi ken- dine, sırlı bir vetiyre ile doğar. Halk dili yapılmaz, 0 kendi ken- dini yaratır. Onun için eksiksizli- gin, bütünlüğün, eşsizliğin örne- dir. 'Terim diline gelince o halk dili gibi kendi kendine doğmaz, yapı- fır. Terimler yapma, “fabricatlon” eserleridir ve her yapma eser gibi eksiktir. Asrımızın teknik şahese- ri makine değil mi? Makine şahe- seri tayyare değil mi? Bakın işte o da ekn!kur Kırilmiyor. mu; ta- “Artık anlad ki dedikleri “teslis” fikri bir sanıdan başka bir şey değil. Bunun Üzeri- ne Kurultay Terim Komisyonuna bir önerge verdim; nu Kurumu Avrupa ine giren mu? Demek kl ıkılk. Terim de bir ma- kinedir, o da eksik olabilir. Fa- kat zararı yok bir kere yapıldık- tan sonra daha iyisi, daha mü- H yapılır; düzeltilir. milletlerde ortaklama olan felse- fe terimleri üzerinde Evet halk dilinde bulduğumuz Hlâhi Jüği terim dilinde malı bir inceleme yapsın. Hattâ bu inceleme grafiklerle gösteril- sin. Benim düşünceme beynelmilel demek, ilmin kanunları ve aklın kategorileri gibi kültür ve vicdan değer bulamayız. Terim işi insan işidir, kusurlu olur. Kemal hali yalnız idealde dardır ve insanlara göre yalnız Allah'ta vardır. Öyleyse Dil Kurumu'nun ortaya attığı te- bazı bunu tabli görmeliyiz. Karşılaştığımız itirazlardan bi- ri de şüdur: “Bu işlerde tedrice riayet edilmiyor." Fakat dil dey- riminde tedriç istiyenler bu salâ- hiyeti hangi bilimsel görüşten ve hangi felsefi kavrayıştan alıyor- lar? Canlı varlıklarda tekâmülün vetiyresi nedir? Profesör Kemal Cenab'ın demin bahse mevzu etti- ği gibi Lamarch'cılık ve Darwin'- cilikte kendini bulan bu tedriçli tekâmül teorisi doğru değildir. Hayat, evrimini tedriçle — değil, ani ve yaratıcı atılımlarla yapar. De Vrie'nin ani tekâmül teorisi ve Descartes'tan sonra Fransa'nın en büyük filozofu sayılan Henri Bergson'un “&volution - erdatrice” teorisi bu iddiayı doğruluyor. Hayat geometrik ve mekanik bir oluş değil, bir atılım, yaratıcı bir atılımdır. Tedriç teorisi bir atalet ve bataet teorisidir! Hele bizim devrimimizin ruhuna hiç de uygun değildir. Biz devrimimizi bu tedriç kafasiyle başarmıya kal- kışsaydık hiç bir işi başaramazdık. “Bu yeni terimleri yadırgıyor- lar!” diyorlar. Hayır, 'Türk ço- cukları yeni terimleri yadırgamı- yor, seviyor, bönirsayyor, çünkü ana dilden yapılmıştır. Yadırgı- yanlar biziz; çocuklar değil. Yeni terimler çocuklarımızın — kafasını geliştiriyer, gönlüne ferahlık ve- riyor, şahsiyetini bütünlüyor. Ye- ni terimleri yadırgıyanlar bir A- rap harfi, bir LAtin harfi kulla- nanlar, bir millf kültürü bir ya- bancı kültürü taşıyanlar, şahsiye- ti Fkiz, üçüz olanlardır. Görülüyor ki Türk Dil Kuru- munun başından sonuna kadar tuttuğu yol, dayandığı milliyet ve Inkılâp prensipleri ve yaptığı iş “tablati eşya”ya uygun olan hak ve hakikat yoludur. Bunları söy- ledikten sonra yüksek huzurunuz- da bu mill! kuruma icten gelen ve garazsız bir duygu ile teşekkür etmek isterim. Şimdi tarihin sesini daha işitiyorum: 'Türk! Kendine güven! Türk! Durma, yarat! iyi Harp ekonomisi Son taarruzdan sonra Kafkas cephesinde alman ordu- sunun ilerleyişi geliştikçe sovyet petrollerinin durumu milletler a- rasında daha önemli bir konu o - larak ele alınmaktadır. Biz, esasen bu komu üzerinde, Ulus okuyuculariyle berabet mev- gcüt malümattan faydalanarak gö- rüşlerimizi zaman, zaman bü sü- tunlarda toplamaktayız. Bugün de Bon işgal sahalarına göre durumü inceleyelim : Şark cephesinin — şimalirde Woronej bölgesinde alman ordu - su müdafaada, orta kesimde Don nehri dirseğinde sovyet ordusu Sta- lingrad şehrini korumak içıin — evvelki yazılarımızdaki taarsin - lerimiz gibi — büyük gavret sar- fediliyor. Daha cenupta alman or- dusu Maikop petrol sahasına gir- miş, Krasnodar, Armavir gibi mü- him petrol sasfiyenanesi bulunan ve aynı zamanda petrol demiz - yolu ve boru naklıyat merkez.e- rini ele geçirmiş bulunmaktadır. Maikop'un son merhalesi olan 'Tuapse de düştüğü rakdirde Söv- yet Rusya petrol istihsal bölze - Sinden yüzde “6” sını tasfiyeha - neleriyle beraber Kaybermiş ola- Yıllık “30” milyon ton istihsali olan Sövyet Rusya'nın bu miktar bir kayba uğraması ilk bakışta e- hemmiyetli addedilmese bile haki- katte Sovyet Rusya'nın kaybı bü- yükrür, Çünkü memleketin 9591 petrol istihsalini temin eden Kat kazya bölgesiyle gerek demiryo- Ju ve boru ile ve gerekse Kara- deniz yolu ile garp ve şimal Rus- ya'nın bağlantısı kesilmiş bulun - maktadır. Şimdi, artık Sovyet Rusya'ya EKafkas bölgesinden petrol nakil işi uncak Hazer denizi yoluna in- hisar etmektedir. Hazer denizin den sevkedilen petrrollerin mühim bir kısmı Volga nehrinden fayda Tânarak dağıtılmaktadır. Bugün al man orduları Volga nehri üzerin- deki Stalinsrad'a kırk veya elli | kilometre kadar vaklaştığına göre şimdidsa Volga vyolu iİle vapılan petrol nakil isinde inkıtalar göste- receği şüphesizdir. Bü durum belirtilince Kafkas böksesi -petrollerinin nakil ağırlı- BAA S X V - Rusya'da petrol durumu Sadreddin ENVER ye ği “Astragan" ile a- lebileceği tabiidir. Yalnız, Sovyvet Rusya ayrıca askeri ihtiyat petrol depoları bulunduğu: fakat ma - hal ve miktarı gizli tutulduğu da malümdür. O halde, bugünkü harp geliş - meleri yüzünden Sovyet Rusya or- duları için petrol yoksulluğundan âni bir zorluk beklenemez. Elde mevcut stoklar vaziyeti devam et- tirebilir. Zaman ilerledikçe sov - yet ordularının hareket ve sana- yiin de verim kapasitesi düşece- ğinde de tereddüt edilmez. Alman orduları işgal ettiği sa- Karadeniz kürek şampiyonasında Trabzon birinciliği kazandı Sinop, 17 a-a. — Karadeniz bölge- leri sporcularının iştirak etmiş oldu- Ku 1942 kürek şampiyonası cumarte. si günü başlamış — ve dün sona er. miştir. Müsabakalar başlamadan önce bölgelere dahil 10 vilâyetimiz — kü- rekçileri önde bando ile bayraklar olduğu halde şehri dolaşarak Atatürk anıtına gitmişlerdir. Sporcular burada İstiklâl Marşını müteakip anıtı selâmlamışlar ve çe- lenk koymuşlardır. Bu törende hazır bulunan binlerce halka ve gençleri- mize hitabeden valimiz, deniz spgrü. nun ini, yurt müdaf. " rolünü belirterek bu yarışa — girmek için gelmiş olan gençlerin günlerden- beri devam eden çalışmalarındaki ti. tizliğzi övmüş ve kendilerine başarı- lar diliyerek selâmlamıştır. Cumartesi günü yapılan — yarışlar- da: dört teklilerde 6 dakika 9 saniye ile Bolu - Akçakoca birinci, 6 dakika 11 saniye ile Rize ikinci ve bir sani- ye farkla da Zonguldak üçüncü gel. mişlerdir. Altı teklilerde: 5 dakika 21" saniye ile Zonguldak birinci, 5 dakika 22 saniye ile Trabzon ikinci ve beş sa- niye farkla da sinop üçüncü olmuğtur. Pazar günkü yarışlar Pasar günü yapılan iki bin met. relik dörtlük mukavemet — yarı- şında ise 18 dakika 1 saniye ile Trab- zon birinci, 18 dakika 18 saniye ile Rize ikinci ve 18 dakika ile de Bolu. Akçakoca üçüncü gelmiştir. İkin bin metrelik altı tekli muka- vemet yarısında 11 dakika 16 saniye ile Sinop birinci, 11 dakika 28 saniye ile Zonguldak ikinci, 11 dakika 59 saniye ile Trabzon üçüncü olmuştur. Yarışlar sonunda yapılan tasnifte dokuzar puvanla müsavi geldikleri an- taşılan Zonguldak ve Trabzon takım- ları arasında tekrar bir yarış yaptı- rılmış ve alınan netice — karşısında Trabzon takımı — Karadeniz bölgesi kurck şampiyonu olarak ilân edilmiş- 7onııılük ikinci, Sinop üçüncü ol. müuştur. Her iki gün de halkımızın büyük bir alâka ile takibeylediği bu yarışların sonunda valimiz gençlerimizi ayrı ay- rı tebrik ederek madalya, kupa ve fi- lamalart vermiştir. Ankara - İzmir bisiklet “yarışı hazırlıkları Haber aldığımıza göre, 80 ağustos günü Ankara'da başlıyarak 9 eylül çdnü İzmir'de bitecek olan Ankara - zmir bisiklet yarışına ait hazırlıklar sona ermek üzeri İkinci defa yapılmakta olan bu ya- rış için, geçen yıl elde edilen tecrübe. lerden istifade — edilerek yazış yolu deklşüriımiî. Ankara, Eskişehir, Af- yon, Uşak, İzmir ?lıurırahı yerine bu yıl Ankara, Bolu, İzmit, Yalova, Bur- sa, Balıkesir, İzmir güzergâhı miştir. ,, Bundan başka, konak yerlerîâde bi- n seçll. İRKAÇ SATIRLA On binlerce hastabakıcı kazanabiliriz Radyo, kadınlarımızı hasta bakıcı kur- suna dâvet ediyordu. Geçen yıl yüz şu kadar bayan bu kursu bitir. miş. Türk kadınının buna — benzer serefli hizmetlere nasıl candan ve gönülden koştuğunu hepimiz biliriz. Bu yıl da kadınlarımızın bu kurs- ları dolduracağını bildiğimiz gibi.. Bu dâvet bana kızlarımızın okuduğu orta okullardaki, liselerdeki, — öğ- retmen okullarındaki büyük bir boş- buğu hatırlattı. Düşündükçe, bu boş- luk gözlerimin önünde büyüdü. Şimdiye kadar teklif mi edilmedi, ak- la mi gelmedi, ihtiyaç mı düyülma- da, lüzumsşuz mu görüldü, ne oldu da, kızlarımızın okullarına “hasta bakıcılık,, dersi konmadı? Neden? Orta tahsil veya lise kültürü alan bir genç kız, askerlikten felsefeye kadar, Dr. Fik Bir tatil gününün güneş! Ankara ardında sönerken — bütün hayatını vatan ve millet hizmetine vermiş olan değerli bir devrim çocu- ğunun ölümü haberini duyırıkıçl- mix burlcalkda : Asköri Tebbiyed ri Tuzer vakarın bir örneğini tanımışlardı. Ona daha iki önce “altmış üç ya- şında bir genç” diyenlerin hiç birisi 'haksız sayılamazdı. Fakat merhamet nedir bilmiyen ecel, onu ölümlü dün- dan almakta acele etmiştir. kim yüzbaşısı olarak çıktığı gılndenbı— ri bütün enerjisi ile bu memleketi dı.lıı lyıy:. ddu dnğruyı. daha güze- N ddi olııı Doktor Fikn Tuzer, evvelki ak- şam içi vatan aşkı, memleket sevgisi ve devrim heyecanı ile dolu olan kal- bi durarak öldü. kümette, sözün kısası üzerine hizmet aldığı her yerde onu görüp tanıyan- lar, enerjinin, disiplinin, feragat ve z7 LL kadar, beden — terbiyesinden — fiziğe kadar bin bir ders öğrenmeğe mectüur tu- tuluyor da “hasta çiçekleri ” bahtsız bir gençten Zİbi kızlarımıza en yakışan Içtimai, insa- ni tam bir armağan kaları mısrağlar : Orduda, okulda, Partide ve Hü- Eğer en eski bir filozofun da an- layıp anlattığı gibi ölümlü — insanla- rın ölümsüzlüğü güzel hatıralar ve iyi eserler bırakabilmekse hemen te- ıellı bulalım ki rahmetli Doktor Tu- zer, bu mazhariyete ermiş bir vatan çocuğu idi. Onun ölümüyle maddi saflarımız- da bir gedik açıldığını düşünerek üzülüyoruz. Fakat manevi saflarımız- da onu bir devrimin bir rejimin öm- rü boyunca var ve hazır bulacağız. KARE DA KYY ERDERA TU Z NU RELELLA ZDN Ğ Kendi ailesi ve Türk edebiyatı Mazlüm Kenan'ı 1936 da kaybetmiş. Fakat elimizde onun içli duyguların- dan derlenmiş bir demet şiir var. İşte acılı bir babanın elinden a dığım “Zakkum çiçekleri” bu eserdi. mahrüm birakılıyor. Buğün orta okullarımızda, liselerimiz.- de okuyan genç kızların sayısı ön binleri aşmış bulunuyor. Bu genç kızlarımız, bütün bilgileri arasında, meselâ haftada bir saatlik bir ders- le hasta bakıcılığı da —mükemme: bir surette üğrenebilirler. Ve bu bil- gileriyle bugün hasta yatağına dü- şen annelerine, babalarına ve kar - deşlerine; yarın çocuklarına ve ko- calarına, öbür gün komşularına ve vatandaşlarına; ve eğer bir gün gerekirse vatan için yaralanan kah- raman askerlerimize bakabilirler. Yurdumuzun geniş köşelerinde yaşıyan türlü görgü ve kültür sahPbi allele- Ti düsşünelim... Hâlâ bir yaranın na- &l temizleneceğini, —nasıl sarılaca- ğıinı — bilmiyenler — bulunmaktadır. Hâlâ doktor lüzüumunu — duymiyan - lar bile az değildir. İşte, hiç bir hususi emek sarfetmeden, hiç bir fedakârlığa katlanmadan orta okul programlarına Hâve ölü- nacak bir “hasta bakıcılık,, kelime- siyle her yıl ön binlerce aydın ve sefkatli hasta bakıcı Sayın dostüm Alâettin Gövsa bir gün otobüste sordu: — Kitabı aldınız mı? — Hangi kitabı? — Betbaht Bir gencin ölümünden sonra basılıp çıkarılmış şiirlerini. Ba- bası size de göndereceğini söylüyordu. — Hayır almadım. Aziz edibimiz 6 gün bu kitaba da- it duyduklarını, düşündüklerini bana anlattı; ayrıkdık. * l Birgün öğleden sonra bir telefon aldım. Çorum Mebusu Süleyman Kös- tekçi konuşuyordu: — Size geleceğim ve "Zakkum çi- çekleri” ni getireceğim! dedi. Ve Geldi. Elinde "“Mazlum Kenan Köstekçi” nin yani altı yıl önce pek genç yaşın- da hayata gözlerini yuman — oğlunun YZakkum çiçekleri” adını taşıyan şiir kitabı vardı. Onu bana uzatırken genç yaşında ölmüş oğlunun kendine armağan ka - lan bir ğ kendi ok- Bunun için hocaya da lüzüum yok. tur, Her orta okul veya İisenin bü- lunduğu yerde bu dersi haftada bir kere Beve seve ve beş para alma- dan okutacak idealist doktorlarımız © kadar çoktur ki... MBiz gene kızlarımızı her şeyden ve her geyden Önce şefkatli bir ana, şef- katli bir hemşine olarak görüyoruz. Değerli ve genç Maarif Vekilimizin bi- ze her yıl on binlerce sayıda — gef- katli ana ve şefkatli hemşire ka- kuvvetle Böylece bir taşla İki kuş vünmuş — ola- cağız ve eline okul diploması alan her genç kızımızın. kafası - kadar, ruhlarında gizli ve köklü olan şef- kat hislerinin de işlenmiş, ve olgun- Taşmış olduğunu görerek göğsümüz bir kat daha kabaracaktır. Sabaheddin SÖNMEZ Burdur halkevlileri bir gezi yaptılar Burdur, 17 aa. — Burdur Halkevi Güzel Sanatlar ve Köycülük — Kolları vilâyet içinde iki gün sü- Tüm ıumlu bütün tedbirler de alınmış bu- Tunmaktadır. Muhtelif böl, 27 bisikletçi. ren bir geziden sonra bügün buraya dönmüşlerdir. Halkevli gençler, bu gezi nin gireceği bu büyük yarışm umu- mi ı..ısmfmde birinci, ikıncl ve üçün- eü geleceklere mükâfat t kaza ve köyler. de muhtelif temsiller, konserler vermiş- ler ve muhtelif mevzular üzerinde gö- sine uygun nlımk beden terbiyesi u. mum müdürlüğü tnrnfmdnn mükâfat- lar verileceği kibi 'bunun — dışında sporcularımızı teşvik için de Ankara Hıdkcvı ile Hıvn Kurumu, 19 Mayıs pı.gırdık; petrol kaynak di Kırmızı-Beyaz rasındakı GdaemiryolunZ ve Ural nehrine, aynı zamanda da “Kaza- Zıstan” ile “Orsk" anasındaki de - mir boru naklıyatına yüklenmek - tedir. Bu şartlar dahilinde Kaf - kas bölgesi petrol zenginliğinden memleketin" dahili istifadesi pek ziyade tehdit edilmiş bu rüs orduları çekilirken — yapılan tahribat dörecesine ve bunların ta- mir ve tashih şekline gl spor ve ticaret müessese- leri tarafından etap birincilerine ve- rilmek üzere bisiklet federasyonuna muhtelif hediyeler tevdi etmiş bulu- nuyor, (a.a.) ö Petrole geniş ölçüde su karıştır - mak, çimentolamak, yakmak ve nihayet elde mevcut tasfiyehane - leri yıkmak gibi muhtelif tahri - bin tatbikinde elde edilecek ne - kabul edilebilir. Esasen Hazer de- niziyle nakledilen petrol “7T” mil- yon tahmin edilmekte ıdi; ki bu miktar da Volga'nın hissesi pek mühim idi. Alman ordusunun ticelere göre, bu kaynak ve te - sisatın yeniden ihyası elbette za- man ister, Bu zamanın altı ay ile bir sene arasında değişeceği mü - iddiasıdı Esasen *“Stalingrad” 1 işgali ve “Astragarm" a “inmesi uzun men - zilli uçaklariyle Hazer denizi pet- rol nakliyatını esaslı bir şekilde kontrolü altına almasını netice - lendirir. Bu şartlar tamamen gerçekleş- tüği takdirde Soövyet Rusyanın harp ihtiyaçlarını karşılamak üze- re iki kaynağı kalır: 1 — Kafkasya bölgesi haricin- deki petrol maden ve tasfiyeha - neleri. Bunun da umumi istihsale göre: nisbeti “959" kadardır. Uzakşarkta bulunan Sahalin bölgesi istihsa - lini çıkarırsak filen bugünkü harp mıntakasındaki petrol menbaları - nın verim kabiliyeti “967” radde- sinde olduğunu harpten evvelki meşriyattan anlıyoruz. 2 — Memleket dahilindeki stok- lar, Sovyet Rusya'da kışın fazja ol- ması, bilhaşsa nehir nakliyatının beş, altır ay kadar don yüzünden « dürması memleket içinde muhte- lif mıntakalarda stok yapmasını mecburi kılmıştır. Bu esas göz önünde bulunulunca normal za - manlarda : Ton Memleket dahilindeki stoklar 4.000.000 Petrol basfivehanelerinde 2.sANn.nan Nakil halinde 2.000.000 Yekün g.SAan.nnn nlması tahminedilmekte idi. Bu zün harnten ötürü nakliyae bir gök mıntakalardâ sekteye uğradı. Bından nakil halinde olan mivtar ın N bugünkü alman ordusu da hücum- «larınır kendi kaynaklarına isnadet- “tirmektir. Zonguldak'ta üç yeni atletizm rekoru yapıldı Zongulda, 17 a.a, — 30 ağusros- ta İstanbul'da yaprlacak olan Tür- kiye atletizm birinciliklerine iştirak etmek üzere burada kurulan kampta yetiştirilmekte olan muhtelif — böl- geler atletleri dün stadda yaptıkları denemelerde üç yeni Türkiye reko - ru yapmışlardır. 4x1500 metre rekoru 17 dakika 52 saniye, 4x800 metre rekoru 8 dakika 43 saniye 6. ve 932 denberi kırılamı - 3000 metre engelli koşu reko - ru 9 dakika 35 saniye 6 ol g.. ... g..; * Bu başlık birçok hâfızalarda, se- vimli ihtiyar, faziletli öğretmen Mr, Chips'in ak saçlı hayalini » Allâha ısmarladık Mr. Chips, , saadete kavuşmak ve sonra dünya- nn en büyük ıstırabına düşmek gi- racaktır. “Güt Bay Mir. Chips” James Hil- ton'un küçük bir romanıdır. Filme de alınmış ve göçen yıl Ankara si- nemalarında gösterilmişti. O zaman, günlerce M. Chipsle beraber yaşadı- ğimı hatırlayorum. Eser, bir müddettenberi — Maarif Vekilliğinin “İk öğretim,, dergisin- de tercüme ve tefrika — edilliyordu. Şimdi kitap haline getirilmiştir. Her seyden önce güzel — tercümesinden dolayı, pek gzenç yaşta gözlerini kay- betmiş olmak gibi acı bir bahtsızlığa uğrıyan öğretmen Mithat Enç'i ve Müsabakaları büyük bir meraklı kütlesi seyretti. Amerika'da yetiştirilen zenci pilotlar Bern, 17 aa. — İsviçre telgraf ajansının Nevyorktan — öğrendiğine göre, 34 zenci tayyareci talim devre- lerini hıunniıtir. Diğer 73 Bmcı pi- İrfan 'i tebrik etmek borcumdur. Bu borca, terbiye kütüpanemize pek değerli bir eser kazandıran İlk Öğretim dergisi Mü- dürü Hıfzurrahman Rasid'e teşekkür vazifesini de eklemeliyim. *Allahaısmarladık — Mr. Chips, ne tek başına bir roman ne bir biyog- rafi, hattâ ne de bir senaryodur. O, temiz yürekli, tızuıtl! ve feragat- lot da yetiştir . den kara mürettebatı da teşkil olu- nacaktır. Bu suretle bütün müret- tebatı zencilerden mürekkep ilk ha- va filosu kurulmuş olacaktır. Bu ileride daha başka tayyare filoları- nın zenci mürettebazla kurulup ku- rulmıza: Cakı hususunda bir Lecrübe- dan bir milyon ton da tenzil edi - tüi D ll Fİnziln A Hi <C CA den ibarettir. Ü ll M bir ö kısa bir hikâyesl gibi ıöf(ln'ür. Fakat gerçekte, koruyan ve başkası — için yaşıyan tertemiz bir mürebbi ruhu- bi geçen macera- sından başka bir şey değildir. Brookfield okulünün genç, öğret- meni, hayata küstüğü sırada, bir dağ başında rastladığı bir genç ka, din, Kathenin onu mesut bir hayata çekmiştir. Temiz bir aşk ve mesut bir atle hayatı, yazık ki, Chips'in ba- şuyor sandım, Bu kitap, hayatının en körpe yıl- larında uzun bir hastalıkla pençele - şen bahtsız nğlunmı içli, ıçıen ve duy- Şair, ölümünden sonra basılmak talihsizliğine uğrıyan bu şiir kitabı- nın kabına konulsun — diye şu beyti yazmış : Bstıraptan doğdular, şiirlerim acıdır, Misralarımda elem ilbamın kırbacıdır. Şiirleri birter birer okuyunuz: bu elemli, bu ıstıraplı çocuğun acı mu- kadderini hece hece sezdiğini ve mis- ra mısra duyurduğunu anlıyorsunuz. Neden şen olmuyorum, neden berkes gibi benl Neden rubum böylece bir damladan taşıyor? Erimek istiyorum biten nefes gibi ben, Yumulan gözlerimde sonsuzluklar yar ŞIYCPem * İyi olmak, yaşamak, ah bu — bitmez bulyalar, | Eriyip gidiyoruz, baydi bBurtarın bizi. Hani güneşli günler, bani 1lık vüya- . Tp? Eğer bunlar yalansa, susturun kulbi » mi Hele şu “Şamdan” — manzumi bir okuyun da içli bir istırabın sekiz misrada ne büyük bir belâğarle anla» tılabildiğini anlarsınız: ŞAMDAN Bılfllenııdeıı ıarlııı sapsarı ellerinci ü inanmaz nlııya- gülu - şiirl. bir araya zavallı genç şairin ölümünden ıkı yıl sonra, 1942 de basılmıştı. İbrahim Alâettin Gövsa'nın ki - tapta bir başlangıç yazısı var. Aziz dostum, otobüste bana söylediklerini ve daha fazlasını burada — yazmıştı. Gövsa, pek bei:n&h bu manzume - ler için diyor “Istırabın ne küdretli. bir üs- tat olduğunu, sürekli — elemlerin mümtaz yaradılışlı ne derin hüviyet meydana getirdiğini bu küçük man - zuümeler büyük biz belâğatla anlatı - yor” Hayata daha ilkbaharında — veda eden bu körpe şair, babası tarafından yazılan satırlardan öğreniyoruz ki 1910 da Çorum'da doğmuş, ilk tahsi- lini orada yapmış, gene Çorum'da açı- lan hülı;ı Ziru: Ameliyat Okulunu sonra köy ö liği etmiş, daha sonra Ankm Gazi Öğret- men okulunu tamamlamış ve — sihati izin verdikçe öğretmenlik etmiye uğ- raşmıştir. Bu Basta yatağında yıkık malnı'ıııi Hüzünle düşündükçe boşalıp doluyo- rum, Bu on sarı parmağı son günüme sak- Tayıp Camlaşan gözlerimle onlara bakaca- Biım; Son bir bızla vubumu tepemde — ku- »| caklayıp < On kollu şamdan gibi başımda yaka- cağım. Bu içli mısraları ; okur- ken genç şairin hecelerinde kendi mersiyesini okuyacak; leriyle onun körpe mezarina çelenkler örmüş olacaksınız. ' * L DÜZELTME 16 ağustos tarihli sayımızda çı - kan Yankılar'ın "Numan Meflemen - cioğlu ve bir hâtıra” haşlıklı fıkrasın da, 8 inci parağrafın üçüncü satırında- ki tarih “14 ağustos 1942" olacaktı, Özür dileyerek düzeltiriz. Hindisfan meselesinde müslümanların durumu Bombay, 17 a.a. — Gandi'nin ve di- iet Koıım Liderleriniıı tevkifi i'ıudne hareket tarzını görüşmek — için toplanan ”a 20 Yıl Evelki Hakimiyeti Müliye Yurt içinde Garp cephesi kumandanlığın - dıı Türkiye Büyük Millet Mcd.ısı Hint Müslüman Birliği İcra Kı rulan tâli komite müzakereleri sonunda kaleme alınan karar sureti projesini gö- rüşecektir. İngiliz İşçi partisireisi Gandi'yi fakbih etti Lond:ı,nı..ı. îngıhzıwpımu şu telgraf geli *“Muhterem bir heyeti mıbıuıı vasıtasiyle garp cephesinin bilcüm- le mensubiynine Meclisifli tara - fından ihda buyurulan selâmların ve bayram tebrikâtının garp cep- hesince fevkalâde sürur ve iftiharı mucip olduğunu arza müsaraat ile I Türkiye Büyük Millet Meclisi or- dularının en halis hissiyat itaat ve tazimatını Meclisiâliye ref' ve tak- dim eylerim.” Garp Cephesi Kumandanı İsmet NS reisi Arthur Gi d, şimal A ya hitaben dün akşam tıdyodı söylediği nutukta demiştir ki : '— Gandi dünya durumunun ne ka- dar vahim olduğunu bilmiyora benziyor. Hint efkârını idare eden Büyük Britan- ya'nın bugünkü şartlar içinde büyük me- suliyetleri vardır. Harpten sonra Hin - distan'ın Hint milleti tarafından — idare edilmesi şartiyle samimt bir anlaşma ya- patak Hint milletinin müttefikler harp geyretini tamamiyle — desteklemesi ba olmak ği gün- de sona erer. Durgun hayat — içinde Halkın nazarı dikkatine Belediye Reisliğinden: Ankara belediyesi zabhıta tatlmatnıa - mesinim 4 ve 91 inci maddesi —aşazıya konulmuştur. Bu madde icaplarının yerine getirii- mediği şikâyet ve müşahedelerden an- Belde hududu içerisinde kânsız mıdır? Bn—lqik illetli tan'ın hürriyetini tekeffül den ve Katherin'den başka hiç bir kıymeti tanımıyan Mr. Chips için bu hâdisenin büyük facla tarafını tak- dir etmek kolaydır. Fakat Mr. Chips, kendisini — ümitsizliklerin derin ve atması bu “ölüm” ün tek tesellisini, Brook- field okulunun çan seslerinde unut- muştur. Onun hayatı, —memleketine binlerce ve binlerce “insan" yetiştir- dikten, onlardan çoğunun cephelerde Bu kütabı büütn Alman denizalfılorı 105.772 tonilâtoluk 21 gemi batırdılar Berlin, 17 aa. — Alman denizaltı - kez Amerika kara sularında, Afrika kı- yısının batısında ve Atlancik'te, himaye altında seyreden kafileler arasından ve kuyucularımıza tavsiye edenim. He- le öğretmenler için ezberlenmeye lü- yık bir. örnektir. Grigoni Petrof'un yahut den, 105.772 tonilütoluk 19 vapur ile 2 nak- liye yelkenlisi batırmışlardır. Bundan başka üç vapur da torpille ciddi hasara madiği bir Fakat düşman müdafaası - nin hemen derhal harekete geçmesi yü - is- oturan hemserilerin, huzür ve istiraha- ti bilhassa — karşilıklı vecibelere uy- makla mükün olabilir. Bu madde hü - kümlerine mMayet etmeleri sayın halk- tan rica olunur. | Madde 4 — Halkın sükün ve rahatı- ni kaçıracak işler yapmak — yasaktır. Gece zamanı sayılan saate kadar sokaklarda ve bina içlerinde bağırıp çağımrmak, her ne suretle olursa olsun günrültü et- mek yazaktır. Aynı saatler ieinde piye- no, gramofon, radyo gibi musiki Alet- leriyle sızıltiyi mücip hallerde bubunu. kamaz. Madde 91 — Dar olan yaya kaldı - rımında konuşmak için veya başka bir sebeple durarak ve yahut — iki kişiden fazla yan yana kol kola yüriüyerek baş- kalarının yürüyüp geçmelerine — engel zünden bunların batıp batmadığı müşa - olunamamıştır. nun, önce ümitsizliğe düşmek, üum- — “Beyaz bir B ve 1 gibi... Kemal Zeki Gencosman' hede Yiımak yasaktar, 2136 mtam alrim A aa a am n aa a aa socunum eoüve>AruArTOMRTYLmMLa AAT KST #aemnanıun S e nn >AFTOKATYEP K— :a aa aS TAT T DA ar-m—ormman m -